Sahife 6 V Ali B. hayretle baktı ve genç / kadının odasına doğru yürüdi Tetrika numarası: 45 ABDÜLHAMİT VE AFRODİT BEZ EREAN T BAA AAA SEK AAA Yazan: İskender Fahreddin Doktor Ali B. kayıkçılara bir paket kar- bonat verdikten sonra yukarıya çıktı. Melâhat ona hakikati anlatınca, zavallı adamın rengi kül gibi olmuştu.. Melâhat, HURRİYET FEDAİLERİ ni felâketten kurt: kendisinin de tehlikeli bir vaziyete düştügünün Ali bey derhal odadan ufak bir paket toz alarak geldi. — Bunu suyun içinde karıştırıp içiniz ve arkası üstü yatarak isti- rahat ediniz! Dedi. Ali B. karbonat paketini Şaban agaya verirken bu hunhar bakışlı adamın tavrını beğenmemişti. Akşam üstü denizden çıkarıldığı zaman kendisine çok saf gör dığını görünce yanma sokularak dedi ki: — Doktor bey ! Yarın her halde burasını basacaklar.., Buna hiç şüpheniz olmasın.. Ben sizi bu felâketten kurtarmak için her tehlikeyi göze aldım.. Şimdi siz de hemen buradan — uzaklaşır miz... Ben sabaha karşı, yani — sizin buradan - firarınızdan üç saat sonra, güya bir gürültü müş olan kayıkcı şimdi tamami işitmişim gibi, yavaşca aşaya iner degişmişti. ve bizim kayıkcıları kaldırırım... Ali bey, şüphesini gizleyerek Ali bey, derin uykudan uyanır merdivenden yukarıya çıktı. — Fikretin dedikleri boş değil galiba! Diyerek sofaya geldi. Kapının aralığından ince bir ses, Ali beyin kulağında garip akisler bırakmıştı. — Ali bey.! Ali bey.! Melâhat, ev sahibini kendi oda- “sma çağırıyordu. gibi, birden başını sallıyarak: — Peki, dedi, sonra ne ole — Kayıkcıları telâşa dü, ? mış olduğunuzu anlatmak suretile, ben de kendi. vaziyetimi kurtar- muş olurum.. — Evet... Sizin vaziyetiniz... Bu, bence bizim vaziyetimizden de Siz merak etmeyiniz, bey- fendil — Müsade ediniz de sizi almı- nızdan öpeyim, Selma hanımefendi! Genç kadın alnını uazattı ... — Benim ismim Melâhatbır, — Selma hanım efendi. hâlâ uyumadınız mı? Firar Melâhat, doktor Ali beye ha- elâha di beyfendi... Ben Padişahın en ziyade kikati bütün çıplaklığıyla anlat- İ;rimat ettiği mukarriplerinden Cevdet Bi n f Gdi VAA d TP tehlikeli vaziyet kar- | “Ali bey in yür a n çare bala | a Ho bayretle Melâhatin yi mıyordu. Ze — Acayipli! K Melâhatten aldığı tafsilât onun | — — Tanıyor ,,mm,,, gözünü yıldırmıştı. Evvelâ gidip Doktorun ü misalirlerini kaldırdı ve onlara kısaca vaziyeti anlattı. Misafirler, Fikret B. de dahil olduğu halde arka Kapıdan çıkıp Bitmişlerdi. Ali bey yavaşca kendi yatak odasına gitti ve meseleyi karısına | da anlattı. | Zavallı kadın, bu ani felâket karşısında ne yapacağını şaşırmış, | odasında iki büklüm oturup kal mişti. Ali B. şimdi ne yapacaktı? Tıbbiye muallimi, Melâhatle gö- rüşünce kendi sahilhanesinin şid- detle takip edilmesine iradei se- | niye şerefsâdır. olduğunu “anla- yınca etekleri tutuşmuştu. Ali B. Parisle muhabere etmemiş olsaydı, hiç bir şeyden şüphe etmiyecek ve saraya celbedilse bile, her halde kısa zaman zarfında yakayı kurtaracaktı .. - Fakat mektup - 1 İşte canını sıkan nokta - bu idi.. Paris mektupları/ Bir kaç ay zarfında kendisine E:lcu mektuplardan 'bir kaçının ybolduğu — tahakkuk - etmişti. Paristen gelen mektuplar artık numero tahtında gönderiliyordu.. EATADAle 10 AE M Ceit benim halazademdir... (Mabadı var) | getirmeleri, ahvali sıhhiyelerinin sinni kabul / otuzdur. Mezbaha ve pay mahallinde mevcı ve sizin bizden şüphelenerek kaç- | ausmnu MÜSABAKA İLÂNI Devlet demiryolları ve limanları Tasrruf sandığı müdürlüğünden ıdiki halde Haydarpaşada ifayı vazife etmekte olan tasarruf sandığı için üç memur namzedi alınacaktır. Taliplerin askerliği bitmiş olmaları, lâakal orta mektepten mezun olmaları, evvelce bulundukları resmi ve muteber mahallerden hüsnühal vesikası Talip olanların 4 Temmuz 929 tarihine kadar Haydarpaşada sandık mü lâzımdır. Talipler arasında Haydarpaşada Temmuzun Gıncı günü saat 14,30'da (usuli defter, hesap, faiz, tenasüp, iskonto ve kitabetten müsabaka yapılacaktır. Halk sütunu Muallimler ve yerli malı Yü mektep - müzllimlerinden — kömn azamınız yerti mahi giymeğe başlıyacağı yazılmıştı. Bir ilk mektep müatliminden aldığımız mektupta - ekseri muadlimlerin epico bir zamandan beri yerli mali giy mekte olduğu bildirmektedir. Zayi Cüzdâmmı ve içinde buhunan hüviyet yarakamla m 'amımı zayi/ ettim. bulan insaniyet namına aşağıdaki adre. e İtfon göndermesini rica ederim. İstanbul ; Dişçi mektebinde 857 No, Necip Bir genç kız evlenmek i: 18 yaşında, okür. yazar bir Bile kin evlenmek- istiyor. Moktupla *muhabere çömek O aa edenlerin ( İstanbul Post — restant V. Z.) adresine mürar Gantları, Gaip aranıyor Bileciğin Yunanlılar tarafından işgali üzerine kasabanın tahliyosi va İstanbula iltica sırasında polis olan babamla an: nemi gaip ettim. Babamın ismi İbrahim efendi anmemin adı Rükiye banımdır. Kendilerini bilenlerin beni haberdar et melerini insaniyet namına rica ederim. Emlâk ve Eytam Bankası İstanbul dacılarından Ali Troçkinin reyi sorulmuş Taymis yazıyor: Soviyet hariciye komiserliğinin mühim erkânından biri İstanbulda Troçkiyi iki dafa uzun müddet ziyaret etmiştir. Bu mükâlemelerde en ziyade bahso- lunan mevzunu Rusya ile İngiltere arasında diplomasi münasebetin iadesi olduğu haber veriliyor. Bu munasebeti iade için en iyi usul | hakkında — Troçkinin — mutalâası sorulduğu rivayet olunuyor. Polis mekteplerine girmek için muracaatler İstanbul Polis mektebine girmek için şimdiye kadar 200 müracaat olmuştur . Bu iki yüz kişiden ancak 60 efendi alınacaktır. Yeni alınacak gençler 9 ayda polis olacaklardır. müsait olması şarttır. Azami iğüne müracaat etmeleri Gübre ilânı Karaağaç müessesatı umumi kâtipliğinden: ut ve teraküm edecek gübreler- Takriben on iki yaşıma gelin ceye kadar, hemen her yaz, tey- zemin evinde bir iki hafta kalmak| Houlbec, - kendi ahalisinin iddi- ası hilâfına, - gayetle can sıkıcı, mü- nasebetsiz bir koca kasabadı resan olan tek şeyi, Northman'lar zamanından kalma ahşap kilise- lerdir. Ben, yaşım henüz pek kü- çük olduğu için, kilisenin bediiya- tındaki incelikleri zevkle seyre- decek dereceye — gelmemiştim; | Skandinav mimarisine karşı da, | tamamile lâkayt ve bigâne idim. | Kilisede, beni son derece alâka- dar eden yegâne şey, Sainte Christine —ismindeki bir azizeye masıl işkence - yapıldığını tasvir SS Sainte Christine, eritilmiş ya- | kut renginde alev alev yanan odunlar üzerinde bağlıydı. Zehir iğrençliğinde yeşiller giymiş bir cellât, ateşi, caniyane bir tehali le harlandırıyordu. Zulumdide mu- kaddes kadının şefkat, iyilik ve te- vekkül ifade eden güzel yüzü etrafı- | na, suluk renkli bir asıman zemini, | ne güzel bir “fon, resmediyordu. Sainte - Christine'e hayran kal- mıştim; karşısında samimi bir teheyyüç duyuyordum. — Gitgide, hislerim inkişaf etti; marazi bir yürekçarpıntısına / tutulup, pazar adamdan hınç almak için, yanıyor, tutuşuyordum. Resimli cemekânın tam altında, | kilisenin orgue denen çalgısı verdi; | — orgue'un tam karşılığında da, teyzemin ve yegenlerimle beraber benim daima oturduğumuz sıra... İhtiyar bir kör, orgue'u çalardı. Aleti, öyle melânkolik perdelerle inletirdi ki, bu ahengin İezzetini, hattâ en meşburu âlem orkestralar bile hafızamdan silemez. Bir pazar günü, -ah bu pazarı, bugün gibi batırlarım, - kilisedeki çöcuk muganniler şarkı söyleyip de sustuktan sonra, herkes diz- | çoktü; iğildi. ve, yüzünü, secde | halinde, elleri arasında sakladı. Tam o sırada, ortalıği , hazi aheste bir musikı kapladı.Kirpik- lerimin nemlendiğini hissettim. Birdenbire, genç karihamda garip bir peydalanıverdi : | Sainte Christine'in bu — musikiye | | karşı lâkayt kalması mümkün | değildi! O da mütcessir olmuştu | elbette... — Başımı secdeden kal- dırıp camekâna baktım. Sainte Chri: yüzifadesi, her seferki gibi değildi. Nazarı, bana çevrilmişti. Yüzüme müş ve sevgili bir abla tebessümi gülüyordu. - Orgue, hâlâ, yanık yanık çalınmaktaydı. ayağa kalktığımız zaman, azizenin, eski — zulümdide —halini — tekrar Alphonse Allais Bu hadiseyi takip eden hafta, bana, tahammülfersa bir uzunlukta göründü. Randevu x: çekiyordum; - zira, Se 'ne'in de, günleri, saatleri ve daki kaları sayarak, beni, camel üstünde, dört gözle beklediğini sanmakta idim. Nihayet, ertesi pazar günü geldi; ve kiliseye gene gittik. Çocuk muganniler şarkı sölerken başımı kaldırdım; — azize bana bakmıyor. - Heyecanla, - secdeyi bekledim; ve orgüe'un hazin ve nağmeleri başladığı ve istiğraka vardığı esnada tekrar yukarı baktım ki, azize, gözlerini bana indirmiş ve uzun sarı kirpiklerinin şefkatile ruhuma kadar dalmakt: Benliğimin maddesinden tama- kopmuştum; kilisede yanan mi günlük — dumanları arasında — azizeye kadar yük- selmişim sanıyordum; — ikimiz birden, uhrevi nağmeler arasında, semalara yükselmek üzereydik. Beni bu vecdii ve sıra gü bitmiştil Sonraları, tahammülfersa haya- tımm — ümitsizlikleri — esnasmda, aynı kiliseye tekrar giderek, azizeden teselli istemek istedim. Gözlerimiz bir daha yekdi- gelerine tesadüf ederse, artık hiç şir derdim kalmnıyacağını samıyor: dum. Fakat, her gün bir mani çıktı. Bu sene, yolum Houlbec'e düş- — Tam pazar sabahı idi. Bir mazeret gösterip arkadaşlarımdan ayrıldım. Yarı heyecanlı, yarı mütebessim , —eski — maşukamın karşısındaki sıraya oturdum. Sainte Christine, eskisi gibi gü- D X ge ğ 1 yi tamamile insani idi; hem tarzı dimliği de yoktu; modern mi moderndi. Azizeden ziyade, yek makul, pek mantıki bir geni Bdi bbalyondür ç Kendi. kendimle alay etmeye yeltenerek: “Ab, şu enfes kadın, şu camekândan — insede, onu, daha mantıki bir. ikametgâha koyuverseml,, diye düşünüyordum. İbadet musikısi, hiç de harikül- âde değildi. İhtiyar kör orgue'cu ölmüş; yerine, kasaba mektebinin genç ve şık keman muallimi tayin edilmişti. Camekânın ölü renkli seması arkasında, hakiki semadaki bu- lutların uçuştuğunu görüyordum. Çaocukların tagannisinden sonra, herkes, diz çöktü. Kocaman güneş, cam resmin erimiş yakutu andırs ateşini parlatıyordu.. Christine'in gözlerine baktım. Buradan kendi- kaçıran - olmadığı için pek müteellim görünüyordu. Bana - göz kırptı. Fakat, ben, daha her kes secdedeyken, yerim- den usulla kalkıp kiliseden fır- ladım. Mütercimi ( Hatice Süreyya ) Bu mektuplardan birisinin çok mühim münderecatı ihtiva ettiğir hatırlayınca kendi kendir — Acaba bu mektup mu ele Diye soruyor, fakat uzun uzun düşündükten sonra — Hayır, bu olamaz.. Eğer o mektubu yakalamış olsalar, şim- diye kadar benim yerimde yeller eserdi. hacet kalmazdı... Gibi mütalâalarla kendi kendini teselli ediyordu. Melâhat, bu temiz ve asil ada- mın buhran içinde bocalayıp kal- Böyle tarassut ve tecessüse den sığır gübresi köfesinin 15, koyun kübresi küfesinin 25 ve karışık gübreler küfesinin 20 kuruştan perakende olarak satılması takarrur” ettiğinden talip olanlanların Karağaç müessesatına müracaat eylemeleri ilân olunur. Devlet demir yolları ve limanları Umumi idareSinden: 12 Km. yol malzemesi münakasası 20 Temmuz Cumartesi gi saat 15,30 da Umumi müdürlük binasında icra edilecektir. Münaka- saya iştirak edeceklerin teklif ve teminatı muvakkata mektuplarını mezkür günde saat 15e kadar Umumi idare kalemine vermeleri | lazımdır. Talipler münakasa şartnamesini 20 lira mukabilinde Anka- rada Malzeme dairesinden ve Haydarpaşada Haydarpaşa mağazası | müdürlüğünden tedarik edebilirler. İ Emlâk ve Eytam Bankası istanbul şubesinden: Esas No-si Mevkü Bedeli icarı senevisi 161 — Beşiktaşta Cıhannuma mahallesinde Lira Yıldız. caddesi Bostan sokağında 145 1-2-3-4 ve 11 Noi bostan. Emlâk ve Eytam Bankasına ait bâlâda muharrer emvalin birer senelik bedeli icarı şeraiti atiye ile müzayedeye çıkarılmıştır: 1 Müzayede müddeti 4/7/929 perşembe gününe kadar olup ihale muamelesi yevmi mezkürda saat on altıda icra olunacaktır. 2 — Bedeli icar ilk taksiti ihaleyi müteakip verilmek üzere üçer aylık müsavi taksitte tediye olunacaktır. 3 — Müzayedeye iştirak etmek arzusunda bulunanlar bahçekapuda Emlâk ve Eytam Bankası İstanbul Şubesine n