HAFTANIN İÇİNDEN Münasebetsiz Davranışlar Biz amerikalılarla dostuz. Bilhassa ikinci Dünya Harbi- nin bitmesinden sorara iki memleket, iki millet arasın- da başlayan yakınlık karşılıklı bir sevginin doğmasına yol açmıştır. Amerika bu yıllar içinde bize çok yardım etmiş- tir. Bir yandan iktisadımız, diğer taraftan askeri gücü- müz amerikan yardımından geniş nisbette faydalanmış- tır. Türkler iyilikleri unutmayan insanlardır, Amerikaya kargı sadece dostluğumuz değil, şükranımız da ebedi ola- caktır. Amerikalılarla bir sistem içinde müttefik de bulunu- yoruz. NATO bizim dış politikamızın temelidir. Amerika ile yakın münasebet, Amerika ile samimiyet. Amerika ve Türkiye arasında güven duyguları, açık kalplilik bu politi- kanın başarıyla uygulanmasının başlıca unsurlarıdır. Türki ye, her hangi bir devletle münasebetinde kendisinin Ame- rikayla. Batı Blokuyla, NATO ile ilgisinin tartışma veya pazarlık konusu yapılmasını kabul etmeyeceğini açıkça bil- dirmiştir. Buna anlayış gösterenlerle (dostluk kurmamız kolaylaşacaktır, katı davrananlarla, temasımız bir belirli hududun dışına çıkmayacaktır. Sovyetler Birliği Mosko- vada böyle bir anlayış gösterdiğinden dolayı Erkin Heye- timin ziyareti memnun edici neticeler vermiştir. Bu madalyanın bir de tersi vardır. Türkiye, mesela Sor yetler Birliği gibi bir yakın komşusuyla münasebetlerine, meselâ İran ve Pakistanla CENTO'nun dışında da yaptığı İşbirliğine de Amerikanın yahut bir başkasının karışma- sına müsaade ötmek niyetinde değildir. e Dış politikamız, dış münasebetlerimiz bizim kendi milli menfaatlerimiz ön planda tutularak bizzat bizim tarafımızdan tesbit edile- cektir. Bu politika güdülürken herkese bizimle münase- beti ölçüsünde gerekli bilginin verileceğinden ve Türkiye- nin, birinin arkasından bir başkasıyla oyunlar çevirmeye- ceğinden herkes emin olabilir. Nitekim Dışişleri Baltanı Feridun Cemal Erkin şu arada Pariste, NATO'nun Daimi Konseyinde müttefiklerimizi> o karşı bu görevimizi yerine getirmiş, Moskova Ziyareti ohakkında verilmesi mütad, bilgiyi vermiştir. Bugün dış münasebetler bahsinde, kendisiyle iyi geçin- mek niyetinde olan herkesle dost. müttefik olarak taahhüt lerine saygılı, ama ittifaklarının dışındaki münasebetle- rini bizzat tayin eden, kararlarını brendi milli menfaatle- ri açısından alan, tam bağımsız ve hükümran bir Türki- yenin gerçekleştirilmesi çabasının içinde bulunuyoruz, Böyle bir Türkiyede; memleketimize bir iyi niyet elçi. si olarak gelmiş dünyaca meşhur bir amerikalı sanatkâra, hele gençler tarafından tertiplenmiş bir toplantıda yuh çekilmesi bütün davranışların en münasebetsizidir. Bu davranışın sahipleri Türkiyede cereyan eden hâdiseden ve hem umumi efkârın, hem de İktidarın aldığı istika- metten zerrece haberleri bulunmadığını belli etmişlerdir. Bunların amerikalı aktörü, Kirk Douglas'ı maksatlı ve plân lı yuhaladıkları muhakkaktır. Her halde, yuh sesleri genç liğin histerini ve fikirlerini aksettirmemiş, fırsattan fayda- AKİS, 20 KASIM 1964 Metin TOKER lanmak isteyen bir grupun çıkışını temsil etmiştir. Bu, hile bundan böyle, tertipledikleri toplantılarda gençlerin dik» katil, tedbirli ve ihtiyatlı olmaları lüzumunu ortaya koy- maktadır. Fırsatçılar mutlaka, kendilerini, daha elverişli bir ortamda sandıkları için bu çeşit çıkışları bir süre devam ettireceklerdir. Bunların bilmedikleri, Amerikanın politi- kasını, bele Kıbrıs konusunda haklı ve doğru bulma sak da Türkiyede bir amerikan düşmanlığının olmadığıdır. İyi niyet elçisi Kirk Douglas'a karşı yükseltilen yuh sesleri bundan dolayı çok türkü derinden rencide etmiştir. Bi- zim beğenmediğimiz, hattâ takbih ettiğimiz. Amerikanın bir politika hattıdır. Ama amerikanlara karsı şahsi ve mil- letçe dostluğumuz, kendilerine sevgimiz, arkadaşlık duy- gularımız ortadan kaybolmamıştır. e Bunlar kalpten gelen seslerdir ve bunları politikayla, mantıkla, hesap ve kitapla karıştırmak imkânı yoktur. Türkiyenin dışında çok kimse, dış politikamızda cere- yan eden hadisenin mahiyetini anlamamıştır. Bunlar umumiyetle dış politikamızdaki değişikliğin sebebini Kib- risin yarattığı hissi havada, o konuda müttefiklerimizin gösterdikleri anlayışsızlıkta, oyardım faslında bize karşı hak etmediğimiz bir cimrilik gösterilmesinde aramaktadır lar. Bunların her birinin bir rolü olmamış değildir. Ama temel sebep diye bunlar üzerinde durmak, frenklerin tabi- riyle "ağaçların yüzünden ormanı görmemektir". Aslında Türkiyede dört yıldan beri bir değişik hava es- mektedir. 1946 ile 1950 arasında Türkiye tek partili deviri gerçekten kapayabilmenin savaşıyla uğraşmıştır. Bilhassa — 1960 da bütün mücadele yeni bir tek parti hegemon- yası kurmanın peşinde olanlarla buna karşı koyanlar ara- sında cereyan etmiştir. O günlerin idealleri basın hürriye ti seçim emniyeti, anayasa mahkemesi, tarafsız radyo, hâkim teminatı, insan hak ve hürriyetlerine saygı olmuş- tur. Bunlar, kim ne derse desin, artık bugünün meseleleri olmaktan çıkmıştır. 1960'da yeni tara bir dikta idaresinin temsilcileriyle birlikte bu ideallerin gerçekleşmesine mâni olan engeller de yıkılmıştır. Bugünün idealleri iktisadi ba- ğımsızlık, siyasi bağımsızlık ve daha haysiyetli, daha çok taraflı, başı daha dik bir dış politika, içerede sosyal ada- letli bir kalkınmadır. Bu idealler ister istemez bir yeni ha- va getirmiştir. Her değişikliği asıl bu havaya bağlamak lâzımdır. Bu hava şuna karşı düşmanlık, buna yakınlaşma, şu- nu itme, bunu bağrına basma havası değildir. Amerikalı iyi niyez elçisine karşı çekilen yuhlar bunun için çatlak ses lerdir. Ne nisa karşı kompfeks, ama ne de amerikalıya karşı kompleks.. Her biriyle, birbirine karşılıklı saygı du- yan kimseler gibi oturup konuşmak Gerçek niyetimizin bu olduğunu, bizi anlamamakta ısrar edenlere ancak ağır başlı başlı, ciddi, vakur bir tavır takınmakla gösterebiliriz. Bunda ise başlıca görv bir gençlere düşmektedir, bir de basma.