barbar "ehl-i salib"den fark içün medeni "ehl-i salib" tesmiye itmeği, eserden müessire intikal suretiyle müessir ve münasib görüyoruz. Esasen Kurun-u Cedide "ehl-i salib"in, medeniyete idhal hakkı namıyla, akvam-ı sakinenin mal ve hukukuna müdahale ve tecavüzleri ve yaldızlı hablarıyla sulhperver halkı zehirledikleri, eskilerinden ziyade şekavetperverane ve cinayetkesteranedir. Girit Türkiya idaresinden çıkub gettikden sonra, bir Türk içün gerçi Girit ceziresine (cehenneme kadar yeri var) demekten başka medar-ı teselli yok ise de, oradaki İslamlara insan mu'amelesi edilmediği, medeniyet maskesiyle hareket eden politika celladları hakkında lafz-ı lanet ve indi nefret kafi ve kafil tutulmalıdır. Mademki İslamlara sair ahaleden başka bir nazarla bakıyorlar, İslamlar da bir mağdur ve biçare mezheb işlerine merhamet ve maddi ve ma'nevi muavenet yani elden dilden geldiği kadar gayret ve şefkat göstermeğe borçludur. Biraz daha teferruat ve tafsilata girişir isek (Fransa Fransızlarındır), (Almanya Almanlarındır), (Belçika Belçikalılarındır), (Amerika Amerikalılarındır) kaidelerine ittibaen, Bulgaristan Bulgarlarındır. Girit Giritlilerindir. İyi ya, bu böyledir, böyle olmalı? Öyle ise kaideyi teşmil itmelidir: [Tunus Tunuslularındır], [Cezayir Cezayirlilerindir], [Mısır Mısırlılarındır], Hindistan Hindlilerin. Türkistan Türklerin olmalıdır değil mi? Değil! Çünkü Tunus, Cezayir Fransızların, Mısır Hindistan İngilizlerin Türkistan Moskofların, Afrika'nın büyük bir kısmı Almanların malı ve mülkü makamında müstemlekat ve müsta'meratı add ve itibar olunuyor. Ahaliye dehşetli vahşetler icra idiliyor. Halbuki bu kıt'alar ahalisini başka ırk, başka kavm Hristiyan da değil. İslam. Böyle yüzlerce milyon İslam unsuruna bu kaedenin tatbiki caiz değil. Çünkü İslam! Farzen dört buçuk milyon Felemenk, Girit gibi değil, 33 milyon ve tekmil İslamdan başka bir şey olmayan Cava Adası'nı malikane etmiş. Bosna Boşnakların değil. Hiç bir suretle kabil-i te'lif ve te'vil olmayan Avusturya'nın (ebedi-i mevkıt) suretiyle hükmüne girmiş; buna ne dimeli? Elbet bir şey dimeli? ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ HAVADİS-İ HARİCİYE İstanbul'da -2- Teşrinisani tarihiyle Avrupa gazetelerine çekilen bir telgrafname, Zat-ı Şahane'nin mu'tad vechile Topkapu Sarayı'nda mahfuz bulunan Hırka-yı Saadet'i ziyaret içün havanın letafetinden bil-istifade Pencşenbe günü günü deniz tarikiyle vükela beraberinde olduğu halde oraya getmiş ve Cuma akşamı aynı tarikle avdet itmesi mukarrer bulunduğunu ihbar idiyor. Bu telgraf evvela bize Zat-ı Şahane'nin ölecek kadar hasta olmadığını isbat idiyor. Saniyen- Bu kadar sene biraderlerini, evladlarını ve kendi kendini habs eden Zat-ı Şahane bir kurşun menzili bu'dunda uzak! bir seyahat etmiş oluyor. Salisen- Ramazanın on beşinde mu'tad hilafına olarak hareket, bir pusu ve su-ikasdın vuku'undan fevk'el gaye ictinab ve aynı zamanda ahaliye tebdil-i havalı bir kahramanlık ibraz etmekten ibarettir. Zat-ı Şahane bu seyahatde! kim bilir gönlünden neler geçirdi? Sultan Aziz'in hal' ve orada habsini ve kendini de mahlu' farzıyla uzakdan Yıldız'a bir tahassür ve iştiyak ile bakmış olması muhtemeldir. Bir ihtimal daha varid-i hatır olabilir: [Ham-it-kof(*)] ahalide bir galeyan ve kendisinin hal'i namına bir hareket ve ihtilal zuhuru halinde Moskofa iltica ideceği rivayet olunmakda idi. Moskof kendisine büyük bir memuriyet ve maaş vereceği, hükumetlerine hatime çeken Kırım hanlarına ettiği mu'ameleden ________________________________ -çeverenin notu- (*) [خام ایت قوف - Ham-it-kof] denilerek, muhtemelen Sultan Hamid'e göndermede bulunuluyor. Onu hem köpeklikle, hem de Moskoflukla suçlamış oluyorlar, harflerle oynamak suretiyle.