Akhisarda hırsızlık ——— Bir terzi dükkânından on beş fakım elbise, 5 takım kumaş çalındı Akhisar (Hususi) — Şehrimi- «n hükümet caddesindeki Özen dikimevi sahibi Hasan Pekerin dükkânma girilerek 15 takım di- Ki elbise ve B takımlık kumaş çalınmıştır. Çalınan malın tutarı 5400 dira tahmin edilmektedir. Emniyet memurları — hırsızların izi üzerindedirler. Eceâbadın su ve elektrik işleri Çanakkale (Hususi) — Ecea- bad kazası belediye inşaatı iki genedir devam etmiş ve nihayet biten binanın açılış töreni vali Ferid Nomer'in iştirakile ya- pılmıştır. Eceabadın su ve elek- trik tesisatı için illr bankasmdan gerekli yardım — sağlamak — için keşif projeleri yapılmasına baş- Janacağı memnunlukla — öğrenil- miştir. Sındırgı yolunda bir kamyon kazası Balıkesir (Hususi) — Sındır- A kasabasına bir kilometre mo- safede bir kamyon kazası olmuş- tur. Şoför Nedim Datçalının kul Tandığı açık kamyon Mustafa Kübalak'a çarparak ağır surette yaralamıştır. Yaralı hastahaneye kaldırılmışsa da kurtarılamamış tür. Kazayı yapan şoför yakalan asıştır. Zonguldakta yeni bir basın dâvasına — başlandı Zonguldak (Hususi) — Zongul dâk Gazeteciler Cemiyeti tarafın- dan, cemiyet hakkında asılsız neşriyat yaptığından ve gönderi- len tekzibleri neşretmediğinden dolayı mahkemeye verilen Türk Sesi gazetesi aleyhine açılan dâ- vaya şehrimiz birinci asliye ceza mahkemesinde başlanmıştır. Gön Gerilen tekzibin esas yazının iki mislini geçip geçmediğinin ehlivu kufca tesbiti için duruşma başka bir güne bırakılmıştır. Havza ortaokulu temeli atıldı Havza (Hususi) — Havza hal- Tanın yıllardanberi açılmasını bek lediği orta okul binasının inşası için şimdiye kadar yapılan bir Çök teşebbüsler akamete — uğra- maştı. Bu defa hamiyetli Havza hal- nn ve ilçe kaymakamı Celâl Töryakioğlunun gösterdikleri bü- yük alâka sonunda okul arsası #atın alınmıştır. Merasimle teme N atılan okul önümüzdeki ders yılına yetiştirilmiş bulunacaktır. Sinop cezaevinden kaçan mahkâüm Ayancık, (Hususi) — Sinonp Cezaevi kale duvarından iple sıy rılmak suretile firara muvaffak olan mahkümlardan 10 sene 4 aya hüküm giyen Adanalı Ah- met Turan dağlarda aç kaldığı dan yiyecek ve para temii kasabamıza gelmiş ve emniyet memurları - tarafından durumu güpheli görülerek — yakalanmış- tır, Ahmet Turan tekrar Sinop bapishanesine sevkedilecektir. Muhtaç çiftçilere tohumluk - veriliyor Bartın, (Hususi) — İlçe zin Mevren, Günye, ve Arıt bül- gelerindeki muhtaç çiftçilere ve resiye dağıtılmak üzere Tarim Bakanlığınca 20 ton misır tah- &is edilmiştir. Bu mısırlar, Samsun ofisinden verilecek ve Ziraat Bankamız ta rafından dağıtılacaktır Yazan : Edgard Wallas ÇIKAN KISIMLARIN HULÂSASI «SÜfl ve pls giyinen Mr. Tarn 55 yaşlarında olduğu halde, ye- mek odasında oturdukları bir sı ada evlât edindiği yeğeni Elsa' ya İzdivaç teklif ediyor. yor. Bundan sonra Mr. Tarn, yeke mine gazeteleri okumasını söylü yor. Elsa, bir esrar kaçakçılığı vakasını okürken Tarn, Ölecek hale geliyor. Elsa Marlon, Amery mücsse- gesinde kâtibelik yapmaktadır Odasında bulunan mosal arkada #4 Mis Dame, bir aralık Elsa'nın amcası Tarn ile Amery'nin kav &a ettiklerini söyleyince hayret ediyor. Aradan kısa bir müddet Beçiyor ve Elsa'yı Amery odası- 'a çağırıyor, Amery, Benç kıza bir müddet ehemmiyet vormiyor. ve sonra oturmasını, kendisine Çindeki bir arkadaşına mektup yazdıracağını söylüyor. Mektup Şifrelidir. Kız odadan çıkacağı #ırada Amory, Stanford şirketin de çalışıp çalışmadığını soruyor. Sonra kizın — bakışlarından ça- Dörtyolda petrol mu bulundu ? Dörtyol (Hususti) — Kazamı- mn Büyük Çaylı köyünden Hacı Biyaz adında bir vatandaş - bah- çesine hendek kazarken petrol kokusu — hiasetmiştir. — Vaziyeti kaymakamlığa — bildirmek Üzere müracaat eden Hacı Biyazın bu ihbarı memnuniyetle — karşılan- miş ve Adanadan bir. mühendis istenmiştir. Hem ırz hem mal düşmanı sığırtmaç Balıkesir (Hususi) — Mahyas ilçesinin Darıca bucağından A- saf kızı Hadice Kasap hayvanla- rı suya götürürken köy & macı Hüsnü birdenbire önüne çı- karak tecavüzde bulunmak iste- miş, fakat kızın kendini müda- faa etmesi Üüzerine çirkin arzusu na muvaffak olamıyacağını an- layınca, kızın boynundaki altın- ları koparıp kaçmıştır. - Sığırt- maç Hüsnü aranmaktadır. Urfa - Ceylannar ziraat makineleri kursu açılacak Urfa (Hususi) — Tarım alât ve makinelerini sevk ve idare e- debilecek bilgili makinistler yetiş- tirebilmek gayesile 10 - Haziran 1949 tarihinde Urfa-Ceylânpımar Devletsçiftliğinde bir kürs açıla- cağı öğrenilmiştir. Bu açılacak kursa yüz kadar kursiyer alınacaktır. Hamiyetsever bir vatandaş Bartın (Hususi) — Cümhuriyet okulundaki yoksol çocnuklara 23 Nisanda dağıtılmak üzere radyo acentesi Şinasi Ünyeli tarafından 70 çift lâstik iskarpin bağıslan- mıştır. Ergani istasyonunda azılı bir katil yakalandı Maden, (Hususi) — Bir kaç katil suçundan mahküm olup Di yarbakır cezaevinden bir müd- det evvel firar ederek bu arada Mogani istasyonunda üç gahsı öldürmek ve bir kaçını da yarala mak suretile bugüne kadar bir türlü yakalanamayan ve Eyyo ismile anılan şaki bu gün Elâ ziğ istikametine hareket edeni trenle gitmek üzere Sallar istas yonunda hareket ederken daha evvel Diyarbakır emniyet dairesi ne ihbar edilmiş ve Diyarbakır- dan hareket eden emnivet âm! ve birkaç sivil ve resmi polisler le hareket istasyonunda yakala- narak Madene getirilmiş ve bu- radan da Diyarbakıra kamyonla götürülmüştür. Samsunda özel pilot yetiştirme klübü açılıyor Samsun (Hususi) — Şehrimiz- de Aero kulübü kurularak faali- yete geçmiştir. Aero kulübünü şehrimizde özel pilot Lütfi Er- zurum, Bafrada Hakkı Yıldız temsil etmektedir. Ayrıca kulüp için tahsis edilen ve pilot Salim Kökçü idaresinde — Ankaradan Samsuna gelecek olan üç uçak havanın muhalefeti yüzünden ge- lememiştir. Özel pilot yetiştirme kursu yakında açılacaktır. Urfa bölgesinde yakalanan kaçak eşya Urfa (Hususi) — Urfanın Kı- saca köyünde zırhlı oto - birliği tarafından dört yük — muhtelif cins mensucat, kahve ile iki Su- riyeli şahıs ihbar Üzerine yaka- lanmığtır Ayrıca Urfa merkez K. lıği t: rafından 139 kilo kaçak kahve ve zırhlı oto birliği " tarafından 505 kilo kadar kaçak tütün lanmıştır. —H — dTışmadığını anlıyor İşaret ediyor. ve — kapıyı Amcasile arası biraz daha i- yi olsa bunları öğrenmek kabil, lâkin şimdi araları epeyce şı ker renkti. Verilen mektubu — daktiloda temize çekerken kapı sessizce açıldı. Başını kaldırdığı zaman Uzun boyu, çukura batmış göz- lerile yeni talibini gördü. Hul- buki Elsa bugün onu hiç gör- mek istemiyordu, Giren ada alçak bir sesle: —Ameri burada mı? diye sordu. — Odasında Mr. Tarn. — Birşey söyledi mi? — Ne hakkında Mr. Tarn? — Canım ne hakkında olur- sa olsun! Kız başile «hayır» — dem istedi. Gerçi Ameri'nin sorduğu Bual hakkında ondan t istiyecekti amma bir türlü bu adama itimat edemiyordı hki teklifim hakkın- da düşündün mü Elsa? izah KESRARENGİZ PATBON Ç Y İstanbuldan İs.aile doğru yo- la çıktığım zaman henüz bu dev- leti resmen tanımamıştık. Suri- ye ihtilâli dolayısile âni olarak Şama gitmek — mecburiyetinde kaldım, hareketimden evvel İs- rail hükümetinin resmi bir — te- şekkülüi olân Palkor Haberler a- jansının İstanbul mümessili va- Bıtasile yaptığım İstimzaca mu> vafakat cevabı almıştım. Bu n- jansın İstanbul muhabiri Bay Diken beni İsrailde bekledikleri ni ve âzami kolaylık göreceği- mi söylemişti. Suriyede iken hü- kümetimizin İsraili reemen tanı dığını öğrenince artık oraya eli- mi kolumu sallıya sallıya gire- ceğimi düşünerek Kudüse var- dim. Burası yer yüzünde Berlinden daha acaip bir şehirdi. Bir taraf- ta tarihin ilk devirlerinden kal- ma ve kale içine sıkışmış, susuz ların dışında dern binalarile İsrail şehri.. Kudüs mutasarrıfı ve kuman- dam Abdullah Tel'in İsraile geç- mek üzere elime verdiği izin kâ- fadile Şarki Ürdün ordusu tara- fından muhafaza edilmekte olan huduttan Birleşmiş Milletlerin otomobillerile çıktık. 10 metre- lik insansız bölgeyi geçtikten sonra, İsrail askerleri - tarafın- dan tutulan hududa geldik. Burası bir zamanlar — şehrin göbeğinde en işlek bir cadde idi Mermi yağmurundan delik de sik, cepheleri #imsiyah binala- rın önündeki tank — mânilerinin arasından geçerek geldiğimiz bu yerde her lisandan bozuk bir gi- ve ile konuşan bir Yahudi çavu- Şuna — pasaportumu — gösteriyo- Yum. Listeye bakıyor. Adınız listede yok geri dö nefeksiriz! diyör. — Nasv) olur? İstanbuldan çı- kaiken haber vermiştim. Palkor Wwal sına veya Hariciye Vekâleti Türkiye şubesi müdürü Mösyö Divara telefon ediniz. — Fazla lâfa lüzum yok, te- lefon edilemez. Geri döneceksi- niz.. Vize almanız lâzımdı. — Ben Türk gazetecisiyim, işte hüviyet varakalarım.. Si: beni tevkif edin ve âmirinize Könderin. Orada eminim ki me- sele ballolunacaktır. Çünkü İs- tanbulda konsolos yok ki vize alalım, — Hudut şimdi kapanacak. Derhal geri dönünüz. İşte bu ka- dar. Birleşmiş Milletlerin otomobil- lerile yine geri dönüyoruz. Bu geçiş işlerini tanzim eden Birleş miş Milletler irtibat bürosunda- ki Ürdünlü kadın subay Miss | Haleby selis bir İngilizce ile — Ben &ize geçemiyeceğinizi söyledim. İnanmadınız, diyor, Ozadan Birleşmiş Milletlere nensup başka bir subay atılı- İyor: | — Siz İsraili muntazam bir devlet mi sanıyorsunuz?.. Dün- yada böyle birşey görülmemiş- |tir. Geçen gün müşahitler hej İti başkanı general Riley'i hiç Çeviren ; Semra Arslanlı İhtiyar adamın yüzünü acı bir ifade kapladı. — Ben arkadaş — istiyorum Elsa, — Yalnızlıktan — korkuyo- rum, nefret ediyorum. Birisine içimi açmaya muhtacım, söyli- yeceklerim insanın ancak karı- sına söyliyebileceği geyleri. BİR. GÜN ZEVCENİN ŞAHADETİ KIYMET İFADE ETMEZ DE ONUN İÇİN!.. ANLIYOR MU SUN? İhtiyar konuşurken Elsa'nın yüzüne bakmıyordu. «Sadece bir nikâh meselesi> lâfı da doğ- rudan doğruya yalandı. Elsa emindi ki Mr. Tarn kend den itimat edilecek bir sı: tan başka şeyler de bekliyecek- ti. Kızcağız uzun uzün İçini çekti: sin- — Kuzum Allah aşkınıza, bü tün bu lâflara yeni baştan n det etmeye ne lüzum var? Ne olur, tekrar etmeyin. Hayatı- ma cehennem azabına sokuyor- O sırada gözlerini Pol Ame- ri'nin kapısına diken ihtiyar, Binirli hareketlerle çenesini ka rıştırıyordu. cayil İsrail diye bir dev YA utanmadan tam 6 saat bekletti- ler.. Ben İsrail bölgesinde Bu- leşmiş Milletler bürosunda vazi- fedarım. Amerikadan buraya ka- dar gelen karıma 20 gün vize vermediler. — Peki şimdi ne yapmamızı tavsiye edersiniz? — Amerikan kolonisinde Bir- leşmiş Milletlerin radyosu var. Günde 3 defa muhabere yapar. Yahudi bölgesindeki irtibat &u- bayına bir mesaj yollayınız. Bel ki bir netice çıkar. Mesaj değil, mesajlar yollddım fakat bir netice elamadım. Nihayet incelemek üzere pası portumu göndermemi — istediler. — Ne zaman geri gelir?.. diye sordum. — Belli olmaz. 48 saat, 5 gün 15 gün, Allah bilir. Muntazam bir devlet mekanizması yok ki.. Ürdün ordusu — albaylarından biri olan Kudüs mutasarrıfı Ab dullah Tel'in beni misafir ettıği gehrin en güzel oteli Petro'da artık bir gece daha kalamaz dim. Çünkü yüzümü — yıkayacak su bile bulamamıştım. Lokantalardan gelen yemekler yenemiyecek kadar pis ve ber- battı.. Genç İsrail devletini tanımak gayesile, buraya kadar boşu bo- Şuna gelmiş ve bu kadar emek sarfetmiştim. Çaresiz olarak geri döndüm. * Beruttan İstanbuldaki Palkor ajansının mümessiline çektiğini telgrafa şu cevabı aldım -Hayfa ve Telaviv liman oto riteleri ziyaretinizden , haberdar mişlerdir. Kıbrıstan deniz yo lile gidebilirsiniz. Beruttan vapurla Kıbrısa, ora dan Polixenis isimli 390 ton luk bir yelkenli ile 22 saatlik bir — Canınız mı sıkiliyor. Mr, Tarn? — Canım mı sıkılıyor? Yok canım, ne münasebet! Yalnız biraz içeri gidip bir iş konu- şacağım ! Oda kapısının - tokmağının döndüğünü gören adam korkak nazarlarla etrafına — bakındı, imdat istiyor gibiydi. Tam o sırada dudaklarında müstehzi tebessümiyle Pol Ameri içeri girdi. — Bi, si, sizi görmek istiyor- dum Major Ameri, dedi. Ameri bir kelime sö den kapıyı açtı ve süklüm pük lüm öteki odaya giren umumni üşavirini» takip etti. Odaya girdikleri zaman Major, ayak- ta elleri arkasında, zeki gözle- rile ihtiyarı âdeta burgu gibi deliyordu. Ne var? Yaşlı adamın dudakları iki defa üstüste lâf söyliyecekmiş gibi kımıldadı, kendi sesile v lâkası olmiyan bir sesle — Size tarziye vermeğe gel dim, dedi. Dün itidalimi kay- bettiğimden dolayı çok mah- çubum, Fakat siz de benim va- ziyetimi takdir edersiniz. Bu âete bünca senedir. çalışıyo- rum, daima da hürmet görme- ye alışmışım, yani dayınız ta- rafından demek istiyorum, — Oturun. 'Tarn makine gibi itaat etti. — Mr. Tarn ben bu işte ye- eni Sabah'ın İsrail diyarına gönderdiği Mehmed ATAKER'den : 1 yolculuktan sonra Hayfa lima- Bına geldim. Günlerden cumartesi — olduğu için gemiye ne polis, ne doktor kimse gelmedi.. Ertesi günü li man polisi gelerek pasapo:tları- mızı aldı. Fakât bu sefer de dok tor gelmediği için iç limana gi- remedik.. Dalgakıran dışında demirli o- lan küçücük bir İsrail gambo- tunun vaktile bu limanda sık sık demirlemiş olan, İngiliz zırh hlarından özenerek, sayısı bir düzineyi geçmiyen Vve - ekserisi kadın ve kızlardan mürekkep <- lan mürettebatına, sabahtan ak- şama kadar oparlörle verdiği İb- ranice emizleri dinlemekten ku- famız şişti. Bu ne biçim liman, ne biçim hükümet!. Bir gazeteci hudutla ra geliyor, hiçbir makamla - te- mas ettirilmiyor. Limana gelen gemilere 48 saat ilgili otoriteler uğramıyor. Muhacir getiren El- rüsk gemimize bile doktor ve kı lavuz ancak ertesi gün ayak bas tılar. bir idare l RSCNR —e let var mı? Hayfa: bu ne biçim liman, ne biçim hükümet? Yolcular ve gemiler günlerce beklemek zorunda kalıyor ) Hayfaya gelen Yahudi göçmenleri uzun ve meşakkatli yollarda.. Yolcular günlerce gemilerde ve açıkta beklemek mecburiyetind kalıyor.. Vapurlar gün kaybedi yor, İki gece Kormel tepesinin sırt larına doğru dikine yükselen mo dern blok apartımanlardan bol işıklı şehri bu küçük gemiden ve bir mahpus gibi uzaktan sey- rettikten sonra, nihayet gemiye gelen acente İsrail topraklarına girmeme müsaade edildiğini bil- dirdi. Kudüsten Hayfaya gelinceye kadev 10 gün kaybetmiş, bir hayli masraf etmiş ve nihayet Yahudi makamları tarafından İs rail topraklarına girebilmeme lütfen müsaade olunmustu. Fa- kat madem ki müsaade edilecek ti neden bu kadar para ve za- man kaybettirdiler.. Neye Ku- düsten geri çevirdiler? Hem de önceden haber verdifim halde. Anlaşılır şey değil. Acaba bu- rada hakikaten İsrail diye bir devlet var mı?.. Doğrusu bunları gördükten sonra insan inanamıy — — — A n V llli — c? Afyonda Demirsporun yıllık toplantısı Afyon (Hususi) — Şehrimiz Demir Spor Kurucusu Eşref De- mirağın başkanlığında — Demir spor lokalinde toplanan ilgililer yedi kişilik idare heyetini seçmiş ler ve önümüzdeki yaz mevsimi proğramını hazırlayarak çalışm larına başlamışlardır. Bu seçim- de başkanlığa Nusret Erengezğin kâtipliğe Nizamettin Lüçiner, B. T. Spor âmirliğine Hasan Çetin- baş, Yurt müdafaası hazırlık â- mirliğine Necdet Özkan, Hekim- liğe Dr. Mümtaz Okman, vezne darlıda Talât Yalın, idare âmirli ğine Mehmet Kaya — seçilmişler niyim, —Aslına bakarsanız be- nim buraya sekiz ay önce gel mem lâzımdı. O zamanlar ğim birçok şeyleri şimdi görür gibi oluyorum. rakı dosyaları tetkik ettiğim vakit Ameri' ve Ameri şirketinin bensiz de bir müddet çalışabi- leceğini tahmin etmiştim. Me- ğerse şirketimizi nismi bile Ameri ve Ameri değil Ameri ve Stanfordmuş. Şimdi söyle- yiniz bana; Stanford - şirketi kimindir? Bu sual sinirli — ihtiy, şün gibi tesir etti ve ce remedi. Öteki devamla ra kür- 'an'ın Ahulan ve Kurbaş D. P. ocaklarından 500 | üye istifa etti | Van (Hususi) Demokrat |Parti Van İl İdare Kurulunun ça- lışmasından ve teşkilâtı ihmal etmesi yüzünden teessüre kapılan |ye Halk partililerle sıksık temas da bulitimaları göz önüde tu- İtularak Ahulan köyü Demokrat parti oca; miza bağlı le ve yine D. P. merkez Kurbaş o- cağına bağlı 139 üyesile ve ida- re kurulları dahil olmak 'kül halinde miştir. Bu toj İl merkezin uyandırmıştır üzere | 800 kişi istifa et-| n istifa D, P. le heyecan ve —— —a Tarn bir an dondu, kaldı. sön- Major Ameri, eğer — bütün plânlarınız beni buradan uzak- laştırmaksa ben Şimdi - çıkar giderim. Bu firmaya 35 sene- dir hizmet ediyorum. Fakat geldiniz geleli bana çok fena muamele ediyorsunuz. Ne olmuş sanki, hatırladığıma göre Sten- ford Birliği gayet namuslu şayam itimat bir firmadır. Karşısındakinin kısılmış —du- dakları, alaycı bakışları onu susturdu. — Sonuna kadar blöf çekmek te devam edeceksiniz galiba Mr. — İğne-iplik sokağında pek — Tarn, ziyanı yok, öyle olsun! dürüst işler yapmıyan esraren. — ÖYle şeyler yapıyorsunuz kı si- Bgiz bir şirket mevcut, Şirketin Z takdir. edemiyorum. Fakat müşevveşliği şuradan - belli ki büyücek bir bina işgal ettikleri ne pahasına - olursa olsun işleri yapmanıza mani olacağım. ha bltin TRlAlz e Benimle ayni ipte oynamıyva ça- hiç bir memur kulanılmaz. Bi İMYormunuz, halbuki ben / yo hiç Bir memur kullanılmaz. Bi yumda engele tahamımlil — ede- mem, Sizinle daha açık konuşa- gam tatil ettikten sonra — bu — lım. Büyük servetler toplanıyor Firketin sahibi her kimse gelir Hem de kimin tarafından? Ba. ve gece yarisı gider, Suretlerini — rar kaçakçılığı yapan iki çet veya müsveddelerini derhal im tarafından. Her halde sabahle ha etmek şartiyle kendi mektup — yin gazetede okumuşsunuzdur. larını kendi yazar. Yabancı ve — İki gete, İKf Cambaz bir Jpt şüpheyi calip insanlarla guluştu — oynayamaz! Ne demek istediği ğunu biliyorum. Gerçi bizim fir —mi anlıyorsunuz - değil mi Mr zın defterlerinde Stenfora — Tarn inin adı geçmiyor. ama, Tarn'ın rengi kül gibi olmuş ben eminim ki bizim dürüst ve tu, konuşmuyordu. Major - isi asİl mücssesenin ismini İstise onun yüzüne bakmayıp cadde- Mar eden bu birliktir, yi seyrediyor görünüyordu. Adetâ felce uğrayan Morla (Devamı var) bu| Yazan: Eski bir pehlivan Aliçonun talihi o andan itiba ren dönmüştü. Edirne valisi he men bir adamını Aliçonun yanı- na kattı. Bütün çarşıda dolaş- tılar. En âlâ cinsten çuhadan galvar ve cepken, halit Trablus kuşağı, Avusturya fesi ile peh- Hvanı yeni baştan donattılar. Cebine de çil çil altınları doldur dular ve ayni adamın refakatin de olarak İstanbula gönderdiler. Adam Aliçoya yolda mütema- diyen saray âdetlerinden bahı diyor, orada nasıl hareket et- mek, nasıl konuşmak, icabedece ğini anlatıp duruyordu. Fakat bu hususta çok sıkıntı çekiyor- du. Aliçoyu kendi görüşüne gö- re çok kaba, adam olmaz bir kimse geklinde görüyordu. Nihayet İstanbula vardılar ve doğruca saraya gittiler. Baş ma beyinciye çıktılar ve adam Ali- çoyu oraya teslim etti. Aliço saraydaki ihtişamı gö- rünce büsbütün — sersemlemişti. Baş mabeyinci onun kalıp ve kı yafetini gözden geçirdikten son- Ta sordu: — Kırkpınarda Hüseyin peh- livanla güreş tutan Aliço sen misin? — Benim! Biraz bekle öyle ise! Baş mabeyinci kapıdaki uşak lardan birine Kavasoğlunu çağır masını söyledi. Beş dakika son- ra Kavasoğlu içeri girdi. Aliço- yu görür görmez tanıdı — Hoş geldin pehlivan! diye Aliçoyu selâmladı ve mabeyinci ile biraz konuştuktan sonra A- liçoyu alıp, diğer pehlivanların ve Hamlacıların bulunduğu da- ireye götürdü. Aliço burada baş ta Makarnacı Hüseyin pehlivan olduğu halde bütün diğer peh- livanları buldu ve bunların ara- sında yabancılığını çabucak u- nuttu. Kel Aliçonun saraya gelmiş olduğu Sultan — Azize hemen haber verilmişti. Sultan — Aziz Kırkpınarda — başpehlivan Ma- karnacı Hüseyini yenen bu a- damın nasil bir kimse olduğunu merak ediyordu. Bunu anlamak için Kavasoğ- Tunu çağırdı: — Şu Aliço denilen pehlivan gelmiş “öyle mi? — Geldi efendimiz... — Nasıl bir adam bu ? —Kırkpınarda — görmüştüm. İri kuvvetli bir adam! — Makarnacı — hazırlanıyor mu? — Hazırlanıyor efendimiz! — Ne zamahpı tam mânasile hazır olacak? — Bir hafta ister sultanım! — O halde haftaya cuma gü- nü tutuşsunlar! — Emredersiniz efendim. — Makarnacı bu sefer — şu Aliçoyu yener değil mi? — Güreş bu sultanım.. Her halde yenmek için elinden ge- len gayreti sarfedecek. — Demek emin değilsin? Ben Makarnacı kulunuzun galip geleceğine eminim sulta- nım! — Her halde galip gelmeli! Kavasoğlu Makarnacı Hüse- yini istediği şekilde hazırlamış tı. Makarnacı Hüseyin yapacağı güreşin ehemmiyetini bildiği i- çin kendisine çok iyi bakıyordu. Ne yapıp yapıp huzur. güreşi de Aliçoyu yenmek mecburiy 'tinde olduğunu biliyordu. Aliço sarayda rahata kavuştuğundan © da her gün idman yapıyor, bol bol yiyip içiyordu. İki peh- livan da çok hazırlanıyor- lardı. Sarayda bir iki kişi müstesna herkes Makarnacının - Aliçoyu Denizyolları işçileri ücretlerine zam istiyorlar Devlet Denizyollarının - Kasım paşa havuzları fabrikasında ça- lhışan ve hüviyeti idaremizde mah fuz bir okuyucumuzdan aşağıda ki mektubu aldık: Denizyolları Umum — Müdürü bundan bir müddet evvel verdi- ği beyanatta denizyolu — işçileri- nin refahına gidileceğini ve —üç- retlerine zam yapılacağını açıkla mıştı. Fakat bu vaad hâlen yeri- ne getirilmemiştir. Sadece — bir kısım işçilerin ücretlerine — saat başına 4-8 kuruş nisbetinde bir zam yapılmıştır. Bu zam da cid- di bir esasa istinat ettirilmeden rastgele yapılmıştır. Bizlerin al- dığımız pek az Ücretle yaptığımız işlerden randıman almak — mev- zu bahis olamaz. Çünkü elimiz te iken kafamız evin ekmeğini İtedarik edecek paranın İdare e- dip edemiyeceğini düşünmekle meşgildür. Vaziyetimizi fabrika |müdürüne anlatmak istediğimiz |zamanlar odasına girmeğe de |müsaade etmiyorlar. İşçi mümes- sili seçiminde de bizim istedikle rimizi değil, fabrika — idaresinin istediklerini — seçtirdiler. Acıklı dürümümüzü, - Kendisi de itiraf ederek vaadde bulunan mum müdüre le duyurmanızı ve bundan evvel ücretlerimize zam için ihtilâfi yolile 9 HAZİRAN RKPINAR GÜREŞLER Tefrika No. 20 İki kişi müstesna herhe?Makar- nacının galip geleceğine emindi kısa bir zamanda yeneceğine e- min bulunuyordu. Şüphede — 0- lanlar Yalnız Kavasoğlu ile biz zat Makarnacı idi. - Kavasoğlu Aliçonun İdmanlarını seyrettik- ten sonra ne belâlı adam oldu- gunu sezmekte — geçikmemişti. Yalnız bunu Makarnacı Hüse- yine söylemiyordu. Kuvvei mâ- neveyesini / kırmak — istemiyor- Nihayet beklenen gün geldi. Sultan Aziz güreşin ikindi vak- ti Yıldız bahçesinde yapılması- 'nı emretmişti. O gün öğle vakti maiyyeti lle beraber Yıldız sa- rayına geldi ve güreşin başla- masını emretti. Pehlivanlar öğle vakti güreş yerine gelmiş bulunuyorlardı. Kavasoğlu bir ara Aliçoyu bir kenara çekmiş, ona huzurda na- Bıl güreşeceğini, nasıl hareket etmesi lâzım geleceğini, padişa- hi nasıl selâmlayacağını — birer birer anlatmıştı. Aliço da ne de olsa heyecanlı idi, İlk defa padişahı görecek ve kendi önünde güreş tutacak- tı. Bundan heyecan duymama- sına imkân yoktu. Nihayet padişah göründü. Kendisi için konulan bir koltuğa oturdu. Paşalar, yaverler, ar- kasında el pençe divan durdu- lar, padişah pehlivanların çık- masını ve güreşe başlmalarını emaretti. Pehlivanlar zaten hazırdı. He men meydana çıktılar. Padişa- hın önüne gelip diz çöktüler. Yer öptüler, Sonra da huzur peşrevine başladılar. Makarnacı Hüseyin bu işin eli Ni olduğundan çok güzel pegrev yapıyordu. Aliçonun bu işfe bir. gııylı acemi olduğu anlaşılıyor- u. Sultan Aziz bu Cesnada iki pehlivanı da dikkatle gözden geçirmekle meşguldü. Makarna- cı Hüseyini her zamankinden daha iyi buldu. Kendisini çok i- yi hazırlamış olduğu besbelli i- di. Aliçonun vücut yapısı çok sağlam olduğunu gösteriyordu. Her halde saray hayatı ona da yaramıştı. Padişah ilk anda he- yecanlı ve güzel bir güreş seye redeceğine kani olmuştu. Seryaverine döndü: — Maşaallah Makarnacı çok iyileşmiş! — Evet padişahım! — Memnun oldum, aferin o-! na! Kırkpınardaki güreşin acı- sını her halde çıkaratağa ben- — Şu Aliçonun da vücudü fe na değil! — Öyle görünüyor efendimiz! — Fakat dayanamıyacak Ma karnacıya! — Dayanamıyacak efendim. Güreş nihayet başladı. İlk el- lerde iki pehlivanın da çok ihti- yatlı oldukları görülüyordu. Bir birlerinin boş yerlerini arıyor- lardı. Şaka değil, ilk elde boş bulunacak olurlarsa — padişahız önünde yenik düşüverirlerdi. N hayet birbirlerinin ne kırattı pehlivan olduklarını pekalâ bil yorlardı. Güreş evvelâ hafif el enseler ve yoklamalarla başladı. Sonrâ bu el enseler gittikçe şiddetlen- miye başladı. Fakat bir türlü birbirlerini gafil avlayamayor- lardı. Güreş on beş dakika ka- dar böyle sürdükten sonra niha yet ilk oyunu Makarnacı alma- ğa muvaffak oldu. Aliçoya sı! bir çapraz girdi ve on adım ka- dar sürdükten sonra bastırma- ğa muvaffak oldu. Nakil vasıtalarından mahrum Bakırköy hastanesi Bakırköy Akliye Hastahanesi Dok torlarından Aydın - Uluyazman zası altında aldığımız bir mektup şöyle denilmektedir. « 3600 hastayı barındıran Hastas hanemize, giyaret günleri üç — bine yakın ziyaretçi ile hergün bir çok Poliklinik hastaları gelirler. Son üç rfında — hastahanenin şehire le olan münasebetlerini hususi otos büsler temin etmektedirler. Diğer taraftan tek atlı & vardır. ki hast münasebetini 5 araba nenim te bunlar da min ederler. Arabacılar sıcakta, soğukta 4 - & yolcu almadıkça — hareket etmesler, Son — zanmanlarda — arabacılar makamlığa müracast — ederek büslerin hastahaneyo — uğran istediler ve Kaymakamlık da o rın bu arsularını kabul etti. Şimdi hastahanenin — şehirle olan münasebeti bu 4-5 arabacının — inhi- sarı altındadır Bu yüzden halk ve hastalar has- tahaneyo yaya yürümek — mecburi- âkalı — makamların bu. vasiyete caata hâlâ neden cevap verilme- diğinin açıklanması — hususunda alâkalıların dikkat — nazarlarının bir kere daha çekilmesini — rica yaptığımız müra- ederim.> |