HBAYA A AĞ ZL YAYHAN Yarım saat sonra Beşiktaş iskele- sönde bekleme yerinde buluştular Tefrika No. 69 — SBiz içinceye kadar bir yışturalım, — Çok gürer mi Hüseyin a- kat — Beş dakikacık, Şurada bir ahbaptan soracağız. — Öyle ise, kahve Bade ol- Bin! Dar peykeye oturup bir siga- Ta dumanlıyarak / bekledi. Kü- Çük teneke kabın içindeki finca- a) peyke kenarına koyan kahve © Hüseyin, dışarıya fırlamıştı. Şoluk soluğa Gdönerek ellerini ilarına açtı: MA ea yok. Gideceği yeri de söylememiş! — Buraya ne zaman gelir? Biz bana onü söyleyiniz. — Gelir. Öğle üzeri mutlaka ninr; Saatlerine , baktılar. Öğleye bir buçuk saat vardı: Bir buçuk Bant! Sabırsızlığı gök gözlerinde o- kunan Mason Üstadı âzümı sa- Tarmıştı. Bekliyecekti. Açık pen gere kenarına çekilerek, karşıki kaldırım taşları üzerinde oyna- yan kirli yüzlü, çapaklı gözlü gocuklara daldı: Hepsl de don- #uz ve yalın ayaktı! Çeyrek saat daha geçmişti ki yeni gelen iki müşteri, bir is- kemle üzerine tavla koyup kar- #lıklı zar atmaya başladılar: “Ağıza alınamaz, ağır küfürler Bavuruyor, kimseye metelik ver miyorlardı. Ocak tezgâhı kena- ına dayanarak Bsokağa dalan kahveci, birden kapıya atılmış- ta. «Hey... Abdurrahman bura- ya gel be!> diyerek karşıki kal- Gurımdan geçen sıska adama ses dendi: Öteki, durup bacaklarını gatallandırarak: «Ne var?> de- d — Taşınacak yük mü vardı? — Gel seni bir beyefendi isti- 'yor. (Başile gösterdi) bu beye- Tendi. "'ğî Gözlerini” büyülterek bakan A Tpasika aiabacı kızarmıştı. Salla- 'a sallana ilerliyerek temenna etti. Kahveci Hüseyine bir me- cidiye çeyreği daha toka eden gök gözlü adam, kapıdan çıka- Ai Fak; cAz gelir misiğiz Abdur- <i Tahman ağa> diye yürüdü. Tinü ç İlerlediler. Caddedeki şerbet- gözlüğü dükkânlarından birine gire - Sür Tek kargılıklı oturdular. Kleanti 1 İskalyeri, cigara paketini, kir- Ji yüzlü, yemyeşil gözlü araba- Çının önüne sürdi — Hacı Salihi tanır mısınız? — Bizim Hacı Salihi mi? Kahvecibaşı efendimizin —uşa- &? Ç” Mi — Nasil tanımayız. Yeşil gözleri parlamıştı. Gök yüzlü adam- cebinden bir yüz- İük kaime (2) çıkararak avu- Cuna tutuşturduktan — sonra «Onu hemen gimdi bana geti- Trebilirsen daha iki yüzlük var!> diye fısıldadı. Öteki, az daha ayaklarına kapanacaktı: » «Hay, seni Allah mı gönderdi. Çoluk çocuk kulubede açtı!> di yerek davrandı: — Gideyim, bir etrafı ko'a- çan edeyim. — Salih bu civarda mı bulu- nur? — Buralarda. Şimdi bulur geliriz! Bu sefer de «Seni Allah m böyle çabucak kargımıza çıkar- *dı?> diye Kleanti bağıracaktı. Kendini tutmasım İskele Bir lâhza tereddüt ettikten tonra kâğıdı büktü. Gözlerden birine soktu. Bu mektup o gözde bulundu- ğu zaman kuvvetli bir delil ola- rak ele alındı. Demek ki Sevim hastalığın şiddetli bir sarsıntısı karşısında intihar etmeği çok- 'tan aklına koymuştu. Tahkikat Sevimin bir sinir buhranı geçirmiş olduğunu be- lirtiyor ve Sevimin ifadesi de bu noktayı teyid ediyordu. O sırada ne Şükran, ne de Na- zif Sevimin intiharı için başka bir tek sebep bulamamışlardı. Fakat sonradan ortaya çıkan bazı ip uçları aklına gelince Şük Tan o gıralarda nasıl düşüneme miş olduğunu, nasıl gözü kapa- h kaldığını hayret ve ıztırapla zihninden geçiriyordu. Her gey onun önünde, yarıba gında cereyan etmiş ve Şükran hiç bir şeyin farkında olmamış- getir. — Bekleme yerinde? — Orada bekliyeceğim, Pegin peşin bir yüz'ük daha tutuşturmayı İhmal etmenişti. Bez şalvarının — yırtıklarından bacaklarının - etleri — görünen bedbaht sıskanm urdından ba- karak içini çekt!. Yarım saat sonra Beşiktaş iskelesinde buluştular. — Yolcu- lar, sıcak havada dışarda bu- Tunmayı tercih ettiklerinden o- lacak, bekleme yerinde bir ih- tiyar kadından başka — ki'nse yoktu. İri yarı, bir adamla ge- len sıska arabacı, gen gen iler- liyerek, yanındaki esmer ada- mı gösterdi — İşte, getirdik Salih ağa- yı — Güzel, Az bizi yalnız bı- Yakınız. — Biz gidelim mi? Vâdedilen yüzlük katmeleri beklediği anlaşılıyordu. Ktean- ti İskalyeri: «Yok, gitmeyiniz. Belki size ihtiyacım olacaktır.» dedi. Kapı ardına düşen sıra üÜzerinde beklemesini işaret e- derek iriyarı esmer adama bak tı: — Hacı Salih misiniz? — Evet. Kahvecibaşı İbra- him beyin Salihiyi üşmek İsti- Kirli tahtalı mra Üzerine 0- turdular, Bakışlarında şüphe ve tereddüt okunan Kahveci- başının becerikli adamı, küt parmaklı elini ağzına götürüp hafifce öksürerek bekledi, Öte ki yeleğinin cebinden bir yü- Zük çıkararak gösterdi — Bu yüzüğü tanıdınız mi? — Tanımaz olur muvuz hiç? Bizim efendinin yüzüğü, — ÜÖyle ise al. Çok selâm söyledi. Kendisine sen iade 2- deceksin! ü itimat etmesi veriyordu. Yüzü gülen Hacı Sa lih «Hay, sağ olun!> dedi: — Bir emriniz mi vardı? — Evvelce bir zaptiye bul- mustun! (fısıldadı) Sultan Mu- rada yazılan pusulaları götü- rüp cevanlarını getiren zapti- yeden bahsediyorum, — Haa!.. Evet, Sinoplu Meh metti 0. — O olacak. Onu tekrar bu- Tabilir ve vereceğim bir kâğıdı Sultan Muradın mahpus bülün- duğu Malta köşküne teslim et- tirebilir misin? (Parmaklarile pâra işareti yaptı) Ne kadar İsterse? — © cihet kolay. Gel gelelim zaptiye Mehmedi -bugünlerde taköy karakolunda bulunurdu. Çırağan sarayına nöbet bekle- âttiği zamanlar emanet- ir ve karşılıklarını leri alıp ve getirirdi. Sustular. Esmer adamın kü- çücük gözlerine bakan Kleanti: «Ne düşünüyorsun?» diye fısıl- dadı. Sıcaktan sesi titriyordu. Gözleri dalan Hacı Salih: «Hal malüm. Şimdi Çırağan sarayı kapalı. Malta köşkü dediğiniz yer, Yıldız bahçesinde» diye- Tek mor renkli kaba dudağını büktü: — Orada saray muhafızları bulunur. Zaptiyelere nöbet bek letiyorlar m bilmeyiz ki — Doğru. (sarardı) Doğru söylüyorsun. Şimdi ne yapa- rız? (Devamı var) EN SON MODA SAÇ TUALETLERİ «Bu mevsim modası kısa, acaba nasıl yapayım ?> diye Üzü- lüp tereddüt etmeyin. Çünkü ye- ni modeller çok daha çeşitli muşak, güzel ve kadina yaraşır şekildedir. 1 — Bütün saç, başa konmuş küçük bir kepi andırır. Öndeki dalgah yarım perçem, alnın bü- Yük bir kısmını kapatır. Arka ve yandaki bukleler de küçük ve ka- bartılmadan başa yapışık bir şe- kilde kıvrılmıştır. 2 — Ortadan ayrılmış sevimli bir saç tualeti. Tepe düz, çehrenin etrafı geniş buklelerle çevrildi - ğinden yüzün klâsik hatlarını çok güzel belirtiyor. 3 — Bu gayet rabıtalı ve zarif bir saç şeklidir. Alın kısmı hafif yüksek, bukleler yandan ve or- kadan yukarıya doğru kıvrılmiş- tır. 4 — Alnın üstünde birkaç tabit bukle yapılmış, yandaki bukleler de fırça ile arkadaki buklelere doğru fırçalanmıştır. 5 — Hemen hemen düz kesil- miş bir saç modeli, Bu, insanı çok genç gösterir. Alın üzerinde hafif bir dalga, uçlar ise içeri doğra kabarıkça bir şekilde kıvrılmış- tır. Kadın boynu güzel olmalıdır 1 — Çenemizin altı ve boynu- muzun cildi, kadife gibi yumuşak ve ipek gibi pürüzsüz olmalıdır. Bunun için geceleri yatarken yağlıca bir krem sürerseniz cildi nizi (kuru deri) manzarası arzet- mekten kurtarmış olursunuz. 2 — Kanın deveranını arttır- mak için haftada bir ilâ iki de- fa boynunuzu fırçalayınız. Tozlu ve gıcak günlerde de kolonyalı pamuk ile silerek mesamatını a- çınız, 3 — Boynunuzun biçimli olma &ı için de hususi hareketler yap manız lâzımdır. Başınızı yukarı kaldırıp çenenizi hızla göğsünüze düşürün, sonra yavaş yavaş başı- niza, bir omuzunuzdan- öbürüne arkanızı görünceye kadar daire çizdiriniz. İkinci hareket: Başınızı dik tu tup, omuzlarınızı öne, arkaya, a- sağıya ve yukarıya doğru ağır a- ğır hareket ettiriniz. 4 — Çift çeneli olmaktan kor kuyorsanız daima dik — durunuz. () Gümüş beş kuruşluk. (2) Yüz kuruşluk. BEHÇET SAFA ti Kısa bir müddet, gu yıl dönü- mü toplantısı ve onu takip eden faclayı gözünün önüne getirdi. Amma hayır... O korkunç sah- neyi düşünmeye mahal yoktu. O sahne kapanmıştı. Nazifin 1z- tıraptan kıvranan yüzü, kan ça nağına dönen gözleri, arkasın- dan tahkikat,.. Bunları geçmek lâzım... Göz önüne getirmekte 'ne fayda var? Fakat gelgelelim, Şükranın bir tesadüfle ortaya — çıkardığı acı hakikat... X n Sevimin ölümünden aşağı yu- karı altı ay geçmişti. Şükran hâlâ Sevimli köşkte oturuyordu. Bir gün kendisini ziyarete ge len eski bir aile dostu ona İlk defa serveti hakkında malümat vermişti. Nuri amca varını yo- DAT LA Çenenize resimdeki gibi 90 dere- * a Boyun güzelliği kadınlarda çok » £ ühimdir celik zaviyeyi teşkil edecek vazi- Tefrika No. 51 ğunu Sevime bırakırken bunla- rın Sevimin çocuklarına intikal edeceğini de tâyin etmiş, fakat Sevim çoluk çocuk sahibi olmaz Ba doğrudan doğruya Şükranın mirasçı olacağını vasiyetnamesin de tasrih etmişti. Demek ki şu anda Şükran evlenecek - olursa mühim bir servete sahipti. Evet, evlenecek olursa! Çünkü ev- lenmeden, ancak yirmi bir yaşı- na basınca bu servetin sahibi o- labilecekti. Şimdilik birinci mesele Şükra nin nerede — yaşıyacağını tâyl: etmekti. Nazif, yâni eniştesi «Sevimli köşk> de kendisile bir- Jikte oturmasını ciddi olarak is tiyordu. Adeta köşkte onun da hissesi olduğunu İleri sürerek genç kızın kendi himayesinde yaşamasını tabli görüyordu. Bir do yaşlı bir kadın onlara refa- kat edecekti. Şükranın halası, yâni babası- YENİ SABAH BSon yoda kadın başlarından bir k açı [ Güvelerden Korunalım Güve, ev kadınlarının en büyük, düşmanıdır. Bunlardan kurtul - mak için halıların, kanepelerin al tına naftalin dökerek boş yere evin içini o koku ile doldurmayı- nız. Zira naftalin kokusu bu ge- kilde, güvelere hiç tesir etmez. Ancak kapalı sandıklarda, çekme celerde ve kutularda kokü, de- vamlı olarak kuvvetini muhafaza için bu muzir hayvanları öldürebilir. Her günkü elbiselerinizi sakla- dığınız dolaplara da tulumba ile D.D. T. sıkmak faydasızdır. Çün- kü koku orada da devamlı olarak kuvvetini muhafaza edemiyece - ğinden güvelerin Üüzerinde tesi icra edemez. Giyeceklerinizi delik deşik e- den etrafta uçuşan güveler değil dir. Güvelerin, sıcak, karanlık ve rutubetli yerleri seven kurtları- dir. Bunun için giyeceklerimi: sık sık aydınlığa tutup tetkik e meliyiz. Ceplerin kol ağızlarının içini dışına çevirerek ufak beyaz kurtların olup olmadığına bakma hyız. Elbiselerin iç dikişlerini, pantalonların paça kıvrımlarını sık sık fırçalamalıyız. Pamuklu, keten, ipekli, yâni nebâti ve ipek fibrelerden mâ mul kumaşları güve Fi kat halı yiyen böceklerin ipekli kumaşları da yediği tevatür edi: yeti vererek başınızı her zaman arkaya doğru mayil tutmayı â- det edininiz. Böylelikle muhak- kak, güzel bir kadına elzem olan güzel boyunu elde etmiş olursu- lir. Yün ile karışık mâmul kumaş lar aynen yünlüler gibi muhafa- zaya tâbi tutulmalıdır. Kışlık eşyaları, buruşmamaları için sandıktan ziyade ayrı bir do- lapta saklamak çok daha iyidir. Amma ister “dolap ister sandık olsun kışlık elbiseleri içine koy- madan önce bunların bir yerinde delik veya çatlak gibi açıklıklar olmamasına azami dikkat edin, Eğer böyle bir şey mevcutsa ora- sını macun veya kâğıtla tıkayıve vin. Sonra sabunlu ılık su ile bezi iyice sıkarak dolabın veya sandı- ğın içini silin. Kuruduktan sonra elbiselerinizi silkip fırçalayıp yer leştirin. Kapağını kapamadan ön ce elbiselerinize ve dolabın her ta rafına tulumba ile bol bol D. D. T. sıkarak kapayın. Bu gekille hayalandırılmış, te- miz, fırçalanmış eşyalara güve- ler pek itibar etmezler. Fakat ilk ve sonbaharlarda süeterler en çok dikkat etmemiz lâzım gelen şeylerdir. Bunları da sık sık s lip havalandırmakla güvelerin şer rinden kurtarabiliriz. Eğer kışlıklarınızı saklıyacak ayrı bir dolap veya sandığınız yok sa muhakkak, elbiselerinizi ayni gekilde temizliyerek kalın kâğıt- ların içine naftalin koyup paket etmeliyiz. Kapalı kutular ve ba- vullar da arada bir açıp muaye- ne etmek şartile bu işi görebi- lir. Aerosol D. D. 'T. bombaları çı kınca herkez güvelere karşı ko- runma şekli kolaylaştı diye se- vindi. Öyle ya o muazzam D, D. nuz. nin kızkardeşi Leylâ hanım ser- geri bir oğula malikti. Bu çocuk bütün aile için bir yara idi. Ley Jâ hanım oğlunun israfı, hayla; liğı yüzünden satınış, savmış fena bir duruma düşmüştü. İş- te şimdi gelip köşkte Şükrana analık edecekti. Şükran, halasının başına geç- mesini pek memnunlukla karşı- ladı. Çünkü köşkte sİ, daha doğrusu bir eve yerleşme- si için en iyi çare bu idi. Hem halayı kendi halinde y Bını başını almış, sâkin bir k k hatırlıyordu. ) Sevimli Köşk> de ye ni bir hayat teessüs etti. Nazif merhum karısının kızkardeşini yanında alıkoymaktan memnun- du. Çünkü ona kargı bir ağabe- ği sevgisi taşıyordu. nım zevkten, otür Leylâ ha- nceden, den mahrum bir kadındı. Amma Sükranın bütün isteklerini, kap rislerini kabul ediyor, bunlara boyun eğiyordu. Derken aradan altı ay geçti.. Kiler hâdisesi çıktı. Yâni Şük- ranın kilerde daha doğrusu van arasındaki keşfi... Bu ne yaman keşifti! Köşkün tavan arası, anbar, kiler, sandık odası gibi kullanı- T. bulutu hangi dolapta güve bı- kırık dökük ne Tavan hyordu. * Eski, varsa oraya yığılmıştı. arasında ne yoktu ki... Bir gün Şükran eski roblarını aramak üzere tavan arasına çık tı. Ablası öldüğündenberi, renk- hi, çiçekli rob giymekten çekini- yor; adeta matem elbisesi giyi yordu. Halbuki Nazif ona bir kaç kere bu halden vazgeçmesi- ni, merhum Sevimin böyle gey- lerden hoşlanmadığını söylemiş ti. İşte Şükran eski emprimele- rini aramak üzere tavan arası- na çıktı. Orada bir sandıkta az kullanılmış, bir kaç robu oldu- ğunu hatırlıyordu. Sandığı bul- du, içinden kendine ait robları çıkarırken Sevimin de bir kos- tüm tayyörünü ele geçirdi. Hayret ...Bu kostüm nasıl ol- muş da kalmıştı!... Merhum ab sının bütün giyeceklerini münden sonra fa fukaraya dağıtmışlardı. Demek ki bir kos tüm tayyör, nasılsa kalmış ve Şükranın sandığına yerleştiril. mişti. ükran ceketi ve etekliği İçl- ni çekerek geyrederken ceketin bir cebinde bir hışırtı duydu. Elinin altında bir kâğıt yığını var gibi idi. Cebi karıştırdı. Bu- ruşuk bir kâğıt yığını çıkardı. rakırdı. Fakat geçen ilkbaharda Amerikada göyle bir tecrübe ya- Pilmiş. Normal - büyüklükte — bir kaç gardolaba yün süeterler, ce- ketler, battaniyeler ve buna mü- masil eşya konmuş. Ayni rafla- ra ve yünlerin arasına küçük güve kurtlarındam da, bırakarak aerosol bombalarla dolabın içini mükemmel surette D. D. T. lemiş ler. Dolap iki ay kapalı kalmış. Açtıkları vakit D. D. T. nin tesir ettiği yerlerde kurtların öldüğü, etmediği yerlerde de kumaşın delik deşik olduğu görülmüş. Bunun için de o bombalara tam mânasile itimad etmeyip her el- biseye ayrı ayrı sıkmalıyız. | Susamı Sımit | Malzeme 1 Ölçü süt 1 Ölçü yağ (Yarısı tereyağ, ya rısı zeytinyağı) Paket mahlep y kaşığı karbonat y kaşığı tuz 1 Çay kaşığı Susam 2-3 parça kesme şeker alışı: Süt, yağ; mahlep, karbonat, tuz, havanda dövülmüş olan kes- me şeker olduğu kadar unla ha- mur haline getirilir. 15 dakika İdinlendikten sonra küçük simit- ler yapılarak yağlanmış tepsiye dizilir. Üzerlerine yumurta sarısı sürülüp susam serpilir. Orta hare retteki bir fırında 20 - 25 dakika Pişirilir. aa eee a Bu bir mektuptu. Açtı. Düzelt- ti ve okudu: *Sevgili Kudretim; hayır, doğ ru olmiyacak, sen bizi bırakıp gidemezsin. Mümkün - değil... Biz birbirimizi seviyoruz ve ben nasıl senin isem, sen de benim- Bin bunu benim gibi sen de bilir sin ki biz birbirimize öyle na- smarladık, deyip zikâne Allah, çıkamayız ve sen bir tarafa ben bir tarafa gidemem. Mümkün değildir. hayatım... - Bilirsin... Hem mümkün değildir, hem de akıl ve hayalimizden geçemez. Ben ebedi olarak seninim. Dün- yada bizim için bir şey vardır: Aşkımız. Geri kalanların hiç bir kıymeti yok. Gidersek biz bera- ber gideceğiz ve mes'ut olaca- Göreceksin ne kadar me- sut olacağız. Sen bir gün bana ne demiştin? Bensiz yaşayama- yacağını, bensiz hayatının kıy olmadığını söylememiş mi Hatırlıyorsun değil mi sev udretim? Sonra da bugün a gayet ciddi olarak unutul- manın daha hayırlı olacağını ya zyorsun. Peki amma ben sensiz yaşayabilir miyim? İşin doğru- Bsü. (Devamı var) Yazan: Eski bir pehlivan Yerdeki güreş vermeden yar, Fakat bu adam kimdi? rTece kuvvet ve ustalığı nasıl gös terebiliyordu. Madralı Halil gi- bi büyük bir pehlivanı nasıl ol muştu da bir elense ile yere yık maştı? Herhalde yaman bir pehlivan olacaktı. Belki daha gençti. Fa- kat herhalde iyi bir ustanın çı- rağı olmalı idi, Güreş birdenbire — eiddiyet kesbetmişti. Hiç kimsenin zer- rece ehemmiyet vermediği, ki- minin bir deli, kiminin bir küs tah addettiği bu genç pehlivan Madrah Halil gibi bir baş peh- livana muvaffakiyetle karşı koyuyor, üstelik kendisini çok zor durumlara da düşürüyor- dü. Madralı Halil ne yaptı yaptı. 'Tekrar ayağa kalkmağa mu- vaffak oldu. Ve iki pehlivan tekrar ayakta omuz omuza gel diler, Fakat Madralı Halil ar- tık eskisi gibi değildi. Çünkü karşısında ne ele avuca sığmaz bir pehlivan bulunduğunu artık öğrenmiş bulunuyordu. İhtiyat- h davranmak İâzımdı. Bilhas- sa bir elense ile uçup yere düş- mesi kendisini hem fena halde ürkütmüş, hem de mahçup et- mişti. Eğer çevik davranma saydı belki de sırtüstü yenilip gidecekti. Saka değil, ka daki insanı cin gibi ça pehlivandı. Şimdi iki pehlivan güreşi 0- muz omuza bağlamış oldukları halde ortada duruyorlardı. İki- Bi de hücumu karşısındakinden bekliyordu. Asker bir ara sıyrılıp dal- tedi. Madralı hemen bo- yunduruğu vurdu. Asker de paçaları eline geçirdiği halde bırakmak zorunda kaldı. Fakat Madralı boyunduruğu — çözmü- yor, sıkmakta devam ediyordu. —— Bu #uretle bu genç pehlivanı boğmak, halsiz düşürmek isti- yordu. Eline geçirdiği fırsattan tam mânasile istifade azminde oldu- Bu gün gibi aşikârdı. Bu vaziyet karşısında bir kı n bir mi yamettir koptu. Serez beyinin adamları feryadı kopardılar — Böyle güreş olur muç — Ayıptır Madrah! — Çöz koyunduruğu pehlivan! — Bu ne biçim güreş? Fakat Madralı Halil hiç ora- h olmuyor, askeri — insafsizca boğmakta devam ediyordu, Asker bir ara dizüstü düş- tü. Madralı Halil de çevirip sırtını yere vurmak üzere iken âni bir sıyrılışla kurtulup zükoyun yere kapandı. Bu harikulâde bir sıyrılıştı doğrusu. Koca meydan alkış- tan inliyordu. Seyircilerin bü- yük bir kısmı da hâlâ yüksek sesle Madralıya söğüp sayıyor- lardı. Çünkü yaptığı şey pehi- Halil livanlığa ve erkekliğe tam mü- nasile aykırı bir hareketti. Hat bile tâ bu yüzden Serez beyi sesini çıkaramamıştı. Serez beyi de güreşin bir şekil almış olmasına bir türlü akıl erdiremiyordu. Mad- ralı Halil gibi bir pehlivan na- sıl oluyor da bu küçük pehli- [Ist Levazım Amırlıgı zqşçıaranıyor 520 kuruş Üdretle 4 aşçı al günü saat 15 de Hadımköy Akp Müzayede ile Sarıyer zulh Hukuk Yargıçlığından Tereke Telrika No. 69 hiç bir netice ım saat süraü vanla baş edemiyo:uu? line geçirdiği boyundur satından tam münas'le ıstifa- de etmek için güreş ceulüne aykırı bir yola sapmış'ı, Madralı Halil -boyundurufu kaçırmıştı amma, hi; olmazsa askeri de bastırmış Dulunuyor- du. Hemen sarmayı — vucarak kendisini çevirmeğe — uğraştı. Asker yediği boyunduruktan belli ki adamakıllı sersemle- mişti. Onun için sadece müd..”a ya bakıyordu. Yerdeki güreş hiçbir vermeden yarım saat kadar sürdü, Bu müddet zarfında Madralı Halil hangi eyunu al- mak istediyse muvaffak ola- madı. Asker hepsini boşa çı- kardı. Ve tek paça ile de aya- ğa kalkmağa muvaffak oldu. İki pehlivan ayağa kalkınca asker Madralıyı göğsünden it- ti. Ve davul zurnaya bir işaret vererek susturdu. Herke geyler söylemek istediğini an- lamıştı. Belki de pes edecekti. Esasen güreş bir buçuk ı;ıaun devam ediyordu. Madralıya buçuk saat dayanmak bile 'yük bir muvaffakiyet değil mi idi? Herkes kulak kesilmiş aske- ri dinliyordu. Asker doğruca cazgırın ya- nına gitti: — Bu ne biçim güreş! dedi. Paçaları bıraktıktan sonra bo« Yunduruğu neden çözmedi. Ne- den buna izin verdin? Eğez> bu- Trada güreş usulü böyle ise ha ber ver de biz de ona göre ha« reket edelim, Sonra da mosmor kesilen boynunu gösterdi: — Şu boynumun haline bak! “Adam mı yenecek, adam mı öl- dürerek? (Devamı ver) oxuyucu;ıî netica dıkkat mazarına Kadıköy Moda Yeni Fikir 30 kağındaki evimizin — arkasında baş bir arsaya bazı Ermeni kıp tileri tarafından kulüdeler — yu- pılmıştir. Bunların meydanda aç tıkları gayri sıhhi ve açik he lâlarda def'ihacet edilmektedir. Mevsimin de gelmesi hasebü ; bütün bu civar halki lâğımlar- dan toplanacak olan kara ve siv risineklerin istilâsına maruz ka- larak birçok hastalıklar karçı- sında kalınacaktır.. Kaymakam- lığa şifahi şikâyetlerimizi di Tetmedik. Sayın Sağlık Müdürlüğümü- vün Dizzat buraya kadar — 2ah- met ederek teftiş etmesi ve ber- taraf edilmesi için kat'i emirler verilmesini civar — apartımanlar halkı ve sıhhati umumiye namı- na beklemekteyiz. Zaten bu arsada bulunan bir kısmın kulübeleri polisçe yıkıl- miş olduğu halde polis ayrılır ay rılmaz «Gündüzkondu> yapılma- ğa başlamışlardır. Sağlık Müdür lüğünün dikkat nazarlarını çek- menizi rica ederim. Yeni Fikir Sokak Talât Olcay Askeri Kıtaat İlânları anacaktır, Taliplerin 4/mayıs/949 inar 93 No, Ju As, Sa, Al, ko — 1087 - 5587 — 946/47T Büyük Satış 7 Mayıs 1949 Cumartesi Günü Saat 10 ca Yeniköyde, Bır Hanedanı BEYİN TEREKESİNE AİT - Vikt Ahmet Ratıp Paşanın 24 kişilik Köybaşı Caddesi, 141 namaralı yalıda bulunan ve Mis Mabeyincilerinden, EKSELANS ÂAHMET İHSAN torlen stilinde ve eski Hicaz Valizi harika yemek oda takımı, üstleri gümüş işlemeli kumaş kaplı altun yaldız lak salon takımları, Louls XV stilinde hasır salon takımları, Vernimarten ve Maun ağacından yatak oda takımları, Stil Louls XV, XVI ve Rokoko avizeler, aplik Ve fenerler, sabık Şehzade Bürhanettin Efendinin iki taraflı kuy « Tuklu konser piyanosu, tekmili mine işlemeli oniks taşından emsalı SİZ sajon —saati, Hereke ve Brüksel halılar, bakara su — takımları, marketöri salon masaları, Sevr ve Viena vazolar, İngiliz — yazıhane takımı v.e. v.s, açık arttırma ile satılacaktır. Ekspozisyon: 5 ve € mayıs 1949 perşembe ve cuma — günleri Tafsilât : Portakal Mobilya Evi Telefon; 85190 - 48970 Mühteviyatırın zenginliği ve renkli rın bir. rakipsiz şaheseri olan işi ve model mecmuasını ba, tapevi, aları- ile €n büyü yirminei as- patronlü & dünyar in izden israrla isteyiniz, NET İi