' — Çeviren: N. K. — Rusya, bizi, endişeye “dü- şürdüğü nisbette bizden korkuyor. Halbuki kapi- talist devletlerin her an saldırmağa hazır oldukla- rını haykıran Sovyet po- litikacıları, feci bir. veh- me kapılıyorlar. - Biz De- mokratlar, asla bir taarruz harbine başlamak niyetin- de değiliz. aba tarafından Finlandı- yalı ve anne tarafından Wallonyalı olan M. Paul - Henri Spaak; Belçikanın her iki yarı- gında yaşıyan halkın sevgisin- den başka, bütün Avrupa mil- letlerinin teveccühünü kazanmış bir sıyaset adamıdır. O. N. U, “dünya siyasetini — ilgileln meseleleri tartışma mevzuu yap tığı sırada, bir çıkmaza sapla- nınca ona müracaat etmiş; <19 milletin büyükleri> Marshall plânının gerektiği şekilde tat- biki meselesinin aksaması üze- Yinde onu imdada çağırmışlar- -dı. Bu suretle halen 50 yaşında olan Spaak, Milletlerarası mi kül siyast “âmeliyelerin mü hassısı oluvermiştir. İşte Atlantik paktı dolayısile dünya manzarasının nazik bir duruma düştüğü ve kızıl tehli- kenin kendisini her zaman his- settirmeğe başladığı bugünler- de, «Carrefour> dergisinin hu- Ssusi mubabiri Robert de Saint Jean, dünya çapında siyasi bü- Yük bir şöhret sahibi olan Bel- Çika Başbakanı Spaak'la bir ko- nuşma yapmak imkânını bulauş tur. Avrupa basınında geniş bir alâka uyandıran bu k:sa sual ve cevaplardan ibaret konuşmayı aşağıya dercediyoruz: Sual. — Rusyanın yakın bir gelecekte harbe girmesi ihtima- N var mıdır? Spaak. — Demir perdenin ge- risinde olup bitenler hakkında pek o kadar bilgimiz olmadığı için, biz Rusyanın harbe gir- mesi veya girmemesi meselesin- de bir takım yanlış hükümlere varıyoruz. Bununla beraber, ba- 'na ğyle geliyor ki şu iki nokta münakaşa kabul etmez bir be- dahet ifade eğer:. 1— Rusya, üçüncü bir dün- ya harbi koptuğu takdirde, za- feri kazanacağından asla emin değildir. 2— Askeri bir hezimet, ko- mlüinizm için müthiş bir felâket olacaktır. Sual, — Şu halde, size. göre yakında bir harb çıkmıyacak- tır. Spaak. — Evet, ben yakın bir gelecekte harbin kopmasmna ih- fimal vermiyorum. Daha ileride dünya siyasetinin nasıl bir man zarö alacağı meselesine gelin-i ce, buru gimdiden kestirmeğe imkân yoktur. Di Rusyazın 1941 ile 1944 yılları arasınia katianmağa — mecbur oidufu — fedakârlıkları” hesaba katarak, onun hiç bir Suretle Ledbiri elinden bırakmıyacağını zannediyorum. Sual. — Rusya ile diğer dün- ya milletleri arasında nasıl bir münasebetin kurulacağını tah- min edersi: Spaak, — Şüphe yok ki Bat ile Doğu arasında dostane mü- nasebetler tesisine imkân yok- tur. Bununla beraber - Atlantik. paktı imzalandı'stan sonra, bir nevi muvazene hal'ne ulaşabile- ceği ümit edilebil'r. Sual, — Geçev Eylül ayında 0.N. U. da söylediğiniz bir de- meçte bahis mevzuu ettiğiniz «Korku hali>, barışın kurulma- (İKTIBASLAR |) |£ Paul -Henri Spaak'- - la bir konuşma sını gecirtiren başlıca sebepler- de> Firi değil m'dir — Evet, her iki mâ- üü aönimn gereken - başlıca gebeplerden biri. Zira Rusya, bizi endişeye düşürdüğü nisbet- te bizden korkuyor. Halbuki kapitalist devletlerin her an saldırmağa — hazır olduklarını haykıran Sovyet pölitikacıları, feci bir vehme kapılıyorlar, Biz demokratlar, asin bir. taarruz harbine başlamak niyetinde de- Biliz. Sual. — İki hafta önce Pa- riste, Marshall plânından fay dalanacak milletler ” arasında, iktisadi — bir sişbirliği - kurmak maksadile sekiz devlet mümc: silinin bir konferans aktedece ğinden bahsediyordünuz Bu- gün üse, Churchill ile birlikte Avrupa hareketini istikamet- lendirmeğe yarıyacak ilk - Mil- letlerarası konferansını — açmış bulunuyorsunuz.. Bu kararsızlık Avı pa Birliğinin teşekkülünü geciktirmiş olmuyur mu? Spaak. — Hayır, fikrimce n- cele etmemek lâzımdir. Zira yanlış bir hesap, amansız bir fe- lâketle neticelenebili: Sual, — Avrupa birliğinin te gekkülü bahsinde, dünya efl yının yeter derecede hazırlıklı olduğuna kani misiniz? Srcak. — Şüphesiz. Ben doğ rusu kendi hesabıma bu kadar kısa bir zamanda kaydedilen terakkiler önünde hayretteyim. Evet, Avrupa adım adım iler- 'T. Amma bu husüsta — ihti- h olmak Tâzımdır. Sual. — Kral Leopölâ'un tek rar tahta çıkması meselesi, zan- nediyorum ki, artık bir çıkma- za girmiş sayılır, ne dersiniz? £paak. — Kral meselesi, en zıddıma giden bir mevzu- Bununla beraber size şu kadarmı söyliyeyim ki bugün Belçika hükümetini teşkil eden partiler arasında, bu mesele yü- zünden şiddetli bir ihtilâf var- dir. Sual. — Yeni bir Belçika'nın iktisadi şartları? Ya umumi seçim Spaak. — Belçika, — iktisadi bakımdan, başka memleketlerde tesadüf edilmiyen hususi bir durumdadır. Onun ithalâtile bir Tikte ihracı işsiz amelele- rin nisbeti de getmıştir. Fakut “yakında bu yarkyıtedavi edöbir Teceğimizi tahmin ediyoruz. Umumi seçim meselesine ge- lince, bu, 1949 Temmuzile 1950 Şubatı arasında yapılacak ve bu seçime bütün Belçikalı kadınla- rın iştiraki temin edilecektir. «Carrefour> dan “Şikâyet Bürosu, na oda bulunamadı Dün faaliyete geçeceği —haber verilen Vilâyet Şikâyet bürosu' - 'na oda temin edilememiştir. Temin edildiği taktirde Büro, yarın faa- liyete geçebilecektir. Büronun başına mülkiye müfet - tişlerinden Ahmet Çalışkan geti - rikniştir. Kendisi, gazetecilere — şal izahatı. vermiştir: «— Büroya müracaat edecek va tandaş, ancak işinin neticelenme - diğinden şikâyet edecektir. — İşinin neticelendirilmediğinden, sürünce - mede bırakıldığından şikâyet eden vatandoşa içlerinin ne olduğu, han gi defrede, hangi memur tarafın - dan. neticelendirilmediği kendisin - den sorulacak, eğer işşte bir ihmal veya sulistimal varsa takin edilme BSİ içim alâkalı merele bildirilecek- tir.> Büro kadrosunda —dört memur yer almıştır, Bunlar, Belediye — ve Vilâyet kadrosundan alınmıştır. İnskripisiyon harçlarmı ödeme müddeti ŞEHİR| | HABERLERİ - Hakem heyetince verilen iki karar üi Tramvay ve M. E. Basımevi işçilerine zanı yapıldı Dün saat 16 da Vali muavini İhsan — Ecemiş'in — başkanlığında toplanan Vilâyet Hakem heyeti bir| müddetten beri incelediği iş Ihti « Jâflarını kat't bir karara bağlamış| bulunmaktadır Üsküdar Tramvay işçilerinin ver Bi kesildikten sonra ellerine ge- çen yevmiyeleri üzerine yüzde otuz nisbetinde zam yapılması kararlaş tırılmış, — . akle zamlarının 5 İira- dan 15 liraya çıkarılmasına — dair teklifleri de reddedilmiştir. Diğer taraftan ücretlerine yüz - de elli nisbetinde zam isteyen Mül- N Eğitim Basımevi — işçilerine —ise ancak yüzde 20 zam yapılmıştır. 1700 a için adam öldürenler Bir kaç gün evvel Terkos Güü civarında tabanca ile vurularak öl- dürülmüş bir insan cesedi bulun - muş, bunun Küreli Ahmet — Avci namında birisine ald olduğu ve, bir cinayete kurban gittiği anla - gılmıştı. Bu hususta yapılan tahkikat ne- ticesinde cinayetin Ahmedin -1700, lirasına tamaen işlendiği neticesi - ne varılmış, sanık olarak yaka lanan Mehmet ve Ali Osman adla-| rında iki kişi idam talebile 1 inci ağır cezaya verilerek tevkif edil - miştir. Belediye istimlâk müdürü vefat etti Dün Sabah. vazifesi başına gel Glklen biraz sonra Belediye istim. lâk İşleri Müdürü Kâmil Pekiner ü GiRERİK yahatmslanmız ve kal - STT ÖT CD İR gün kaldırılacaktır. Hâl genişletilecek Belâdiye, Meyva:ve Sebze Hü- ai tevak etmeğe kasaz- vermiztir. Buna göre Boştan sergileri Yedi - Küleye zekdedilecek, Şimadiki mop, va ve gebze hâlleri birleştirilerek sölen Mülam İbağ. ölnmaktir Yeni yapılacak Meyva HAli bina Bin Haai pazlande 'sa B a garnantir Filistine kaçarken yakalanan Yahudiler Pasaportsuz olarak Filistine kaç mak isterlerken yakalanan ve hak larında takibata başlanan 68 mu- sevi dün öğleden — sonra — adllyeye celp edilerek sorguları yapılmış - tır. Bunlardan 4 ü asker oldukların dan yargılanmak üÜzere askeri mah kemeye 51 $ £ 5'inci asliye cezaya, diğerleri de 2 inci asliye — cezaya sevk edilmiştir. E. T. T. işçileri yardım sandığı toplantısı İstanbul E.T.T. idaresi gündelik- It işçileri Biriktirme — ve Yardım andığı Üyeleri, dün saat 10 da U - müm Müdürlük binasında bir top- lantı yapmışlardır. Umum Müdür muavini Celâled £ dir — Germiyanoğlu'nun başkanlık ettiği bu toplantıda sabık işçi mü messili Suphi İzgü, söz alarak, Ce niştir Ki «— İşçilere, gerek ölüm halinde, gerek. çalışırken — düştükleri kötü durumlarda yardım — yapılacaktır. Ölüm halinde işçi ailelerine 2000 Hira verilecektir, Evlenme yardımı 200 lira olarak tesbit edilmiştir. 5 senelik bir işçi, idareden hir - Sızlıktan gayri — suçlardan — dolayı Hukuk Fakültesinde İnakripsi yon hazçlarını yatırma müddeti 1 nisana kadar uzatılmıştır. 4 kovulursa, çalıştığı senelere — göre yardım görecektir. Senelik tazmi - SABAH YARARAANAAAARAR HUKUKÇU GOÖZİLE ; AAAT ATAN AŞ MUSTEHCEN NEŞRiYAT ukuk yanında H Hü Hüşein V tü Yaz 'et içi rurt bir İ Danaeri, hat takii | Doçent Dr. S an: sulhi Dönmezer eder. Bu sebep dolayısile toplu- luğun mer'i ahlâk nizamını koru- mullü bir şekilde kaleme alınmış icad edildikte kanun vazıları bu ması, kurtarması hayati ehem- tır, Sonra, müatehcen neşriyatın vasıtaların kullanılmasını da suç miyet arzeder. Tarih, ahlâk ni: yni zamanda çok da kurnaz ma kuvvetli ve ahlâkın koydu; kötü ve kundaklayıcı faali- Mmeeburiyetlere bütün vatandaş - yetinc insan aklının ve hissinin ların saygılı olduğu cemiyet - &n asil ve yüksek ratıklarını lerin sağlam olduğunu ve cemi- maske yapmağa kalkar, ilmi, yetlerin yıkılmasının ahlâki ni- gan'atı faaliyetine siper — etmeği elzüllerle başladığını çalışır; edebiyata, bedilyata baş Harpler — dolayısile vurmağa cür'et eder işgâl ve istilâ gören memleketler — J4in hazin tarafı cemiyet İçin- deki ahlâki cepheleri kuvvetli mil 4 xi bir çok safdillerin bilmeden, letler bu istilâ ve işgülleri kola; hıkla atlatmaktadırlar. Zaten bir memleketin muvakkaten de olsa işgâl ve isfilâ edilmesinin sebebi- yet verdiği en büyük felâket, bu nun milletin ahlâkiyatı üzerinde yaptığı mühlik tesirdir. İstilâdan kurtulan Fransa, her şeyden ön- ce işgal ve istilânın esaslı suret anlamadan müstehcen neşriyat falllerinin hâmisi ve müdafii hali ne girişleridir. Kötü bir paçavra- ya müstehcen vasfını hele bir i- zafe etmeyi görünüz. Hakkınızda bir çok taraflardan en ağır it - hamların savrulmağa başlandığı- nı görürsünüz. Bir ân içinde, mü- B aa taassıp, sanattan, bediiyattan an- te haleldar eylediği ahlâki niza - y a . bürü m, kuvvetlendirmek — zarüretini H ada viliyetine üşlürü. hisseylemiştir; zevk ve eğlence- MÜS DU aCam Va z hisseylemiştir; zevk ve eğlence- Ti S DU nin vatanı olan Fransa'nın Ci- han Harbinin hitamında Tuhşu men eylemesi bu bakımdan dik - katle göz önüne alınmalıdır. Bu sebebler dolayısile kanun vazıları gerek vaz'ü hareketle ve gerekse söz, yazı, evza gibi va- Onun içindir ki, dünyanın her yerinde, suçları takip ile mükel- lef olan kanun adamları bir ese- re müstehcen vasfını — izafe ile takip etmek hususunda çok te- reddüt ederler. Zira her müs- sıtaları kullanmak suretile umu- tehcenlik dâvası '”k':;: mun edeb ve iffetine, umumi âda- PİF sürü münakaşa çıkarır ve ba tecavüz edilmesini suç haline Münakaşalar hem suçu takibe sokmuş bulunmaktadırlar. Umu- başlamış bulunanları müşkül va- mi adaba vaki töcavüzlerin en ziyete düşürür hem de müsteh- tehlikeli kategorisini de müsteh- Cen neşriyatı yapanların ekmeği- cen neşriyat teşkil eder. Gerçek- ne yağ sürer. Gerçekten bu gü- ten, resim yahut yazı halinde Tültü ve münakaşalar bazıların- teksir olunarak teşhir ve tevzi daki tecessüsü büsbütün arttırır, edilen müstehcen gşeylerin tesir Satış ve kâr büsbütün artar. Se- sahaları tasavvur edilemiyecek nelerce evvel çıkardığı kitap kadar büyük olmakta, bunlar sa- müstehcen olduğu iddia edilerek dece mevcut nesiller değil fakat aleyhinde takibat yapılan bir za- varakaların bir kere tab olunun tin, neticede beraet edeceğinden ca müstakil bir mevcudiyet ikti- €min olduğu için, memnuniyetle sap eylemeleri ve intişar ve inti- ellerini uğuşturduğunu hatırla - kallerindeki kolaylık dolayısile, rım. müstakbel nesiller için de büyük — Bizim memleketimizde öteden- bir tehlike yaratmakta ve onları beri aleyhinde müstehcenlik dâ- da zehirlemeye devam etmekte- vası açılan eserler tercüme kitap dirler. Aile inanını sarsan, küçük Jlar olmuştur. Son bir kaç yıl i- lerin esasen harekette bulunan çinde bilirkişi sıfatile hazır bu- tecessürlerini büsbütün tahrik e- den, rak hadiseleri zevk ve hesinden görmeğe sevi fahet temayüllerini kutvetlendi- ren bir müstehcen yazı veya re- sim içtimai topluluğu temelinden kundaklamaktadır. — Kültür yö- nünden, muhtelif sebeplerle, ge- ri kalmış içtimal heyetler müs- tehcen neşriyatın — kötülüklerin- den daha fazla korkmalıdırlar. Bir cemiyetteki sınıflar nizamı - nin — bozulmağa — yüz tuttu - ğu, cemiyet tabakaları alt üst o- larak kültür bakımından iptidat vaziyette bulunan sınıflar refa- hının anormal surette arttığı de- virlerde müstehcen neşriyat der- hal kesafet iktisap eder. Müstehcen neşriyatın tehlike- sini büsbütün arttıran keyfiyet bunun büyük bir kazancın vası - tası oluşudur. Müstehcen neşri- yatı ve bilhassa resim ve kart - postalları imal edenler ticaret ve yayın sahaları için sadece için- yaşadıkları memleketi kâfi görmemekte, bunları - dünyanın her tarafına her türlü vasıtalar- lunduğum müstehcenlik dâvala - behimi duyguları wfıkllw— ında mevzuubahs olan eserler - yra Gğğglen #emen hepsi do tereüme e- serlefdi. Bü-gtbi crcrierlü müs— tehcen olmadığı müdafaa edilir- ken, bilhassa deniliyor ki: «Bu eser filanca dilden tercüme edil- miştir; telif olunduğu memleket- te hiç bir türlü tâkibata da uğ- ramamıştır. Bilâkis oralarda ede bi bir eser telâkki edilmiş ve şu, Su türlü alâkaları celbetmiştir ve saire>, Bu tarzdaki bir müdafaa tarzı bizce tam olarak doğru de- ğildir. Müstehcenlik memleket halkının âr ve hâyâ duygularına muhalefet suretinde teşekkül ey- e ve her memlekete ait âr ve hâyâ duyguları muhtevası başka başka bulunduğuna göre bir eser pek tabii ve ilmi olarak bir memlekette müstehcen sayı- labilir, fakat diğer bir memleket te müstehcen telâkki olunmıyabi lir, çünkü biraz evvel ifade eyle- diğimiz veçhile her memleketin âr ve yâyâ duyguları başka baş- kadır. Müstehcen neşriyatın B failleri la yaymaktadırlar. Bir asırdanbe Kanunların inceliklerini keşfet - Ti müstehcen neşriyat ticareti ile Mek ve bunların arasından sıyrıl uğraşanların bunu beynelmilel Mak hususunda da pek mahirdir bir ticaret mevzuu haline sokuş- İ€r. Ceza kanununun meşhur «ka ları, hir çok beynelmilel kongre- Nünsuz suç olmaz> prensibi bun- lerin toplanmasını intaç eylemiş İâf için en güzel bir melce olmak ve müstehcen neşriyatın tecrimi- tadır. Kanun vazu en küçük bir ne taallük eden kanun metinleri Kelimeyi kanun metninde unutu- büyük ölçüde olmak üzere birleş- Yerdi mi, derhal o kelime keşfe- tirilmiştir. Nitekim bizim Ceza dilmekte ve vasıtalarda değişik- Kanunumuzun mevzua taallük e- lik yapılmaktadır. Bu sebepledir Dat elli liradır. den 426 ve 427 nci maddeleri 1923 tarihli beynelmilel Cenevre göngresi mukarreratına devleti- mizin iltihakı dolayısile çok şu- ki müstehcen neşriyata taallük eden kanun metinleri ilk önce ba- sit ve muhtasar olarak kaleme alınmış, sonradan yeni vasıtalar haline sokan tâdilleri kanum me- tinlerinde yapınışlardır. Bu cihe- ti bilahasa Fransız mevzuatının geçirdiği tâdil ve tahavvilller pel güzel olarak göstermektedir. Nİ tekim bizim kanun vazımız da müstehcen neşriyatın her - türlü kullanılışını suç haline getirmiş olmak için ceza kanunumuzun 426 ve 427 inci maddelerini çok mufassal bir şekilde kaleme al. mış bulunmaktadır Bütün bu yazdıklarımız bir ta- rafa, gunu da gözden uzak tut- mamak lâzım gelir ki, ilim ve san'atın da kendine mahsus bir akım zaruretleri ve icapları var dar. İlim ve san'at, edebiyat için serbesti vazgeçilmez hayat unsuru, onların lâzımı gay hürriyet ve rı müfariki olan mevcudiyet şar- tıdır. Hürriyet olmıyan yerde hiç bir gey olmaz, fakat bilhassa i- lim ve san'at inkişaf edemez. Bu itibarla, evvelce de bir vesile ile beyan etmiş bulunduğumuz veç- hile âlimin ve sanatkârın başın- da, yazdığının müstehcen olduğu iddia edilebileceği ve sonradan beraat eylese bile vücude getirdi Zi eser dolayısile “mahkemelere sürükleneceği ve umumi efkârın hakkında tereddütlere düşeceği endişeleri, Damokles'in kılıcı gi- bi sallanırsa bu keyfiyetin ilim ve sanatın inkişafına yardım et- miyeceği kolayca anlaşılabilir. Her türlü tereddüt ilim ve sana- Hukuk Fakültesi Dekamnının Paris intibaları Paristeki Mukayeseli Hukuk Ce| miyetinin kuruluşunun 80 inci yıl eden dönümü eerasimine iştirâk Hukuk Fakültesi Dekanı Hüseyin Naill Kubâl dün, gazetecilere, se) yahati hakkında hatı vermiştir. <— Fransa Mukayeseli — Hukuk, Derneğinin kuruluşunun $0 inci yıl dönümünde — yapılan toplantıya İş- İtirak attim. "Toplantılara” Polonya, — Macaris- tan ve Rumanya da dahil olmak Üzere 20 memleketin 60 mümessili iştirak etti. Üç gün devam eden — toplantılar da Hususi Hukuk, Âmme Hukuku ve Ceza Hukukuna taallük — eden meseleler görüşüldü, İlk toplantıda ben — söz Mukayeseli Hukük tedris usulü - müzü izah ettim. Bundan sonra Fransa Üniversiteleri ve Mukaye - seli Hukuk — Cemiyeti ile sıkı te - masta bulunacağız,> Antalya Portakal Gece: Antalya Yüksek Öğretim Derne- gi 19 mart cumartesi gecesk KO- NAK (Tokatlıyan) — salonlarında bir Portakal Gecesi tertip etmiş- tir. Gecenin her bakımdan iyi ola- cağı ve büyük bir alâka toplya - cağı tahmin olunmaktadır. Ş KISA HABERLER | N —>———— — $e Yusuf Ziya Sümer adında bir müamelecinin, Mahmud Şevkete ait, Aksaray Tramvay deposu kasındaki arsasını, sahte - cvrak tanzimiyle başkasına sattığı an - laşılmış ve 1 inci ağır cezaya ve-| Tilmiştir. ir Beykozda bir evde oturan iki alle arasında bir kavga olmuş, bu arada Şadan adında bir kadın, Şerafettin adında bir erkeği bıçak Ja yaralamıştır. 4e Eyüpte oturan Şerife —adın- da bir kadın kömür gazından — ze- hirlenerek bayılmış bu esnada — da) yanmıştır, Kazazede ağır yarak bir halde hastahaneye kaldırı:.nış. tr aşağıdaki İza - alarak, Yazan: Esat Mah — Öyle mi? Hem siz okumuş bir gence benziyorsunuz! — Orta mektepten mezunun efendim! — Çok iyi! Otomobil hareket ediyor... Güneş gökyüzünün ortasındadır Sıcak bir öğle üstü Uşak istasyonundan hareket ettiğimizden beri tam üç saat geçti. Yollara alışık olduğu, her ta rafa girip çıkmasından anlaşı- lan cip otomobili, bir sürü kü- gük küçük bağlardan, çukurlar ve sel yatakları ile dalmuş dağ eteklerinden, yukarıdan aşağı koyu bir yeşillikte kestane ve zeytin ağaçları ile örtülü y maçların, elle işlenmiş gibi in- tizamla uzanan, kıvrılan etekle- mut KARAKURT rindeki toprak yollardan geçe- rek, iki dağın arasında bir ye- gilliğe girdi. Sağ tarafta, taşların üstün- den sıçrıya sıçrıya, aşağı doğru akan bir dere görünüyor. Dere nin suları, geniş söğüt dallaı 'nın arasında bir müddet kaybo- lur gibi saklandıktan sonra, bir den, büyükçe bir kayanın üstün de toplanıyor, ve oradan da da- ğilarak, damla damla derenin yatağına düşüyorlar. Dehşetli sıcak var Gökyüzü, bütün ağırlığı, bü- tün boğuculuğu ile sanki yere iniyor. Kırlarla, toprağın üstü renk renk çiçeklerle dolu. Ekrem, yorgunluktan harap bir halde, zorla gözlerini kaldı- zarak, yanındaki delikanlıya 80 Tefrika No. 24 rüyor şimdi — Daha gelmedik mi oğlum? Arabayı, bir çember çeviri: sine, keçi yollarında bile yürü miye çalışan delikanlı, başı uzakta bir yeri gösteriyor — İşte geldik efendim diyor, gu gördüğünüz tepenin altı! Ekrem, gözlerini kaldırıp ba- kıyor . Güneşin ışıkları altında, tâ kayaların ucuna kadar yeşillen- miş kesif bir ağaçlıkla örtülü büyükçe bir tepe!... Asmalarla incir ve zentin ağaçlarının vü- cude getirdiği bu küçük tepe uzaktan karışınca, her ağaç, beyaz bir sütun halinde genç bir kız memesi gibi yuvar- laklaşıyor, bu yuvarlaklar son- ra, zaman zaman esen hafif rüz Böğin temasile titreşiyor, kayna şıyorlar. — Demek şu etrafı bağlarla çevrili olan yere gidiyoruz öyle mi? Evet efendim. - Orada ev filan görünmü. yor ya? — Buradan görünmez efen- dim. Biraz kuytudadır. Otomobil - sür'atlenerek, bir kaç toprak yoldan geçti, tahta köprülerden atladıktan — sonra, birdenbire, iki büyük si cının gölgelediği bir köşeye geli yor ve köşeyi döner dönmez et rafı kül renginde taşlardan ya- pilmiş bir. korkulukla — çevrili, üstü incir ağaçlarının dalları, ö- nü de, asma yapraklarının ye- şilliği içinde gizlenmiş hissini veren, küçük bir köy evinin 8- nünde duruyor. Üzerinde sineklerin uçuştuğu su çukurlarının serinliğine, baş larını uzatmış uyuyan — büyük çoban köpekleri, otomobilin se- Bini işitir içitmez, — yerlerinden fırıyarak, haykırmıya, koşmuya başlıyorlar. —Ağaçların üstün - den, korku - İle bir kuş - sürüsü havalamıyor, Bütün zemin, kır çiçekleri ile dolu. O sırada, göför yerindeki de- likanlı, hemen arabadan atlı, rak bağırıyor — Anne!... İsmail! gül!... Neredesiniz?... Kocaman bir incir ağacı ile, büyük bir asma çubuğu, yaprak larını ve meyvalarını kardeşce birbirine karıştırarak, evin ön tarafından aşağı doğru sarkıt- mışlar! Daha delikanlı, sözünü bitir- miye vakit kalmadan bu, aşağı doğru sarkmış — yapraklarla, ham üzüm salkımlarının örttü- ğü küçük bir kapı, birdenbire açılarak, dışarı genç bir kız çı kıyor. Bir köylü kızı!... Başn daki boncuklu yemenisinin uç: rı ile, basma entarisinin rengâ renk eteklerini uçurarak, arka- sında, çıplak ve küçük ayakla- rının çimenler üzerindo bıraktı- ğ izler, otomobilin -bulunduğu yere doğru koşup geliyor. ve bir an gözlerini kaldırıp, tecessüsle otomobilden inen Ek remin yüzüne bakıyor. Bir su kenarında, insan eli deymeden . Gonca- büyümüş, güneş renkli zambak lar gibi, parlak ve bembeyaz gözleri var kızın!... Valizi çıkar mıya çalışan delikanlının yanı- na giderek, ona yardım - etmek istiyor. Fakat o sırada otomo- bilden inen Ekrem, rüzgürların: meçhul Anadolu yaylalarından topladığı, dağlardaki çiçek tar- lalarından söküp getirdiği, kır menekşelerinden — yapılma — bir demeti hatırlatan bu. çıplak a- yaklı, zambak gözlü, güneş Tenkli genç kıza bakarak — Kim bu diyor, entarisi çi- çek resimlerile dolu, çiçekten daha güzel, daha taze bu kız?.. Delikanlı hemen cevap veriyor: — Kardeşim efendim diyor! — Ne diyorsun, kardeşin mi? Ekrem hemen ona doğru bir adım yürüyor. Çimenlerin — üzerinde — çıp- lak ayakları ile, yağmur tanele- rinin düşüşünü hatırlatan tats h sesler vererek, koşa koşa yan larına gelen bu küçük köylü kı zınm güneşten yanmış çenesini, Parmaklarının arasına — alıyor, yüzünü yukarı doğru kaldırı - yor, (Devamı var), tın, fikir hayalının zararına olan bir takım tesirler uyandırmakta- dır. Meselâ günümüzde önüne gelene komünist yahut faşist va- sıflarını kolayca isnad edivermek şeklinde manzur olan çok kötü histerinin tikir hayatt bakımın- dan tahrib edici tesirler husule getirmekte bulunduğu muhakkak tır. Sonra müstehcenliğin hukukun kaypak mefhumlarından biri ol- duğunu da göz önünden uzak tut mamalıdır. Bir yazının veya res- min, heykelin, afişin müsteheen olup olmadığını tâyin pek güç bir meseledir. Kolaylıkla halledilebil- mesi mümkün çok açık vaziyet- ler müstesna diğer hallerde bir eser hakkında müstehcendir hlik münü veren hâkimlerin bir hayli düşünüp sıkılmak mecburiye de kalacakları muhakkaktır. Çi matbuat kanunu müstehcenl Bi tarif sadedinde 31 inci madd sinde <... Müstehcen sayılan mad deler halkın âr ve hâyâ duygula- rını inciten ve ayıp sayılan $ leri demiştir. Fakat bu ancak gekli bir tariftir ve esasen başka | itibarla müşkilât türlü de olamazdı. Bu mezkür tarife rağmen bükidir. Hulâsa, müstehcen neşriyatı her gözüktüğü yerde dikkatle takip etmek ve cezalandırmak lâzımdır, fakat gerek müstehcen- lik mefhumunun tâyinindeki müş t ve gerekse san'at ve ilim hürriyetine mümkün olduğu ölçü de saygı göstermek zarureti yapı- lacak takibat bakımından gerel Ki olan bütün ihtimamın fazlasi- le gösterilmesini icabettirmekte- dir. Bakkevic ve Şki. VAPUR İLANLARI STEVENSON LİNE 5/S T. J. Stevenson 16 Mart 1949 New - York için mal ve yolcu almaktadır. Becky Timanımızda M/s Britta - 28 Mart 1949 Anvers, Roterdam ve Bremen için aktarmasız mal kabul eder. Staubo Line Şimali Amerika muntazam hattı M/S HAV 30 - Mart 1949 Beyrut Alexandrie New - York için mal ve yolcu kabul eder, Fazla tafsilât almak için: Galata eski Yolcu Salonu karşısında Frank han $ üncü kata müracaat. Tel: 44707/8 ———0 —— Diyarbakir İskân Müdürlüğünden Diyanbalır İlinin Abbaa, Kazer| baş, Matrani, Tavuklu, Köprüba ), KAbi, Şemanl ve - Yeniköylerin G6 ikün eğllmişler iken — izinsiz olarak İskân yerlerinden — ayrılan Ve isimleri iskân dalresince malüm bulunan ve aradan iki sene geç - mesine ragmen iskân yerlerine dö- nüp yerleşmemiş olan — Bulgaris - tan ve Rumanya göçmenlerinin bu| ilân tarihinden itibaren bir ay için, de yerlerine dönmedikleri taktirde haklarında 4062 sayılı kanun — hü- hümleri tatbikt suretiyle göçmen lk haklarından İskat / edilecekle- ri ilân olunur. Yeni Tütüncü YAZAN : Warı Okudukları romanda vak'a ve alâka arayanların zevk hararetle tavsiye ederiz. iek Deeping - ÇEVİREN : MART 19489 Mihail Lermontof... us şairi Lermontol'un, 'Türk lüğe kerşi düşmanca his- lerle yazılmış olan «Vüdim” ese- rinin Milli Eğitim Bakanlığı tara- fından - terceme edilip - kiüecikler arasında yayınlandığı malümıdur. Ha'baki bu eser de, Termonto. fan bütlün eserleri gibi, — klâsik vastfıtı asla halz değildir; hatlâ hentiz yazı yazmak san'atını iyi- €© gelişirmemiş olan gayet ihti- raslı, coşkun, hisli, kendini be- genmiş bir delikanlının tecrübe- lerinden ibarettir. Mihail Lermontof, İskoçyanın Lerimont allesine mensuptur. Bu Rileden birisi Çar Mihael Feodu- roviç Eemanof zamanında R:: ya ya gelmiş, Rus sarayında mevki sahibi olmuştur. Şalr Lermonto- bir fan babası Yuri Lermontof müddet askerlik yaptıış, de İstifa ederek çifti miş; 1814 de Mihail Lermontef doğmuştur. Mihail iki buçuk yaşında iken annesi öldü ve onu gayet zengin büyük amesi yanıma aldı; al- m: ve yunanca okuttu. Çocuk zeki ve fransızca, — ingilizce ihtiraslıydı, almanca ve fransız- İcayı bu dillerde gürler yazacak derecede öğreadi. Büyüdükçe a- kıllanacağı umulurken büsbütüm atak, mağrur, xi r genç oldu. 1830 da Moskova Üniver« sitesine yazılıı Pakat muntaran çalışmak kabiliyeti yoktu; —tari formanın ihtişamıma kapıldı - ve 1832 de harb okuluna girdi, iki sene sonra teğmen oldu; Petre- gradda Hassa Hüsar alayına tâ- yin edildi; rekabetler, aşklaı başladı. Dans, içki ve kadın fır- fınaları arasında — çalkımıp dür- du. Fransanın Petrograd büyük elçisinin oğlu Ernest Barant'in bir dedikodu yüzünden düelle etti; hafif yaralandı Düello yasaktı; bu yasağa ri- ayetsizlikten dolayı Lermomtof askeri mahkemeye verildi; as- kerlikten kovulması ve malları- a müsaderesi kararlaştı;. Çar bu kararı bozdu ve onu Kafkas Lermontof İskoçya dağlarında büyümüş olan atalarından kalan bir duygu ile, Kafkasyaya hayran kaldı; istiklâl mücadele- si yapan Şimali Kafkasyalılarla hem dövüşüyor, hem de onların kahramanlıklarını haykırıyordu. Çoğu uzun olan şürlerinin büyük kasmımı burada yazdı Lermontof sevdiği ve - saydığı arkadaşlarma karşı gayet uysal ve fedakâr olduğu kalde hoşlam- madığı kimselere karşı alaycı, insafsız vo müsamahasızdı. 1841 ge henüz yirmi altı yaşında iken Yüzbaşı Marinof'la düello yap- fı. Düello tabanca ile yapılıyordu ve ikl taraf diledikleri zaman teş edeceklerdi. Lermontof — ta- bancasını havaya kaldırdı; kur- şunu boşluğa yolladıktan — sonra hareketsiz kaldı.. Marinof onun tam kalbine nişan aldı ve kur- sun şaşma; 26 sene on ay yaşıyan bir şair, dâhiler dühisi olsa klüsik bir eser veremez; çünkü bu yaşta bir in- san henüz şahsiyetini - kazanmış değildir. Kadircan Kaflı TAKVİM — MART 1948| — Hicrt 15 SALI Kasım: 128 - Ay: $ - Gün: 74 Vazati —Ezani T C< MART RUMİ 1365 Güneş n nT Öğle 12 23 6 00 İlindi 15 46 9 20 Akgam 18 16 12 Yatsı 18 & ivlk İmsâk 4 85 10 20 (C Nöbetçi eczaneler & 15-3- 949 Üsküdar Kadıköy —: ) Beyaznıt : Gedikpaşa Eminönü —: Ankara Ec, Küçükpazar : Necati Ahmet Alemdar Divanyolu Beşiktaş 8. Recep Eyüp Arif Beşer Bakırköy Hilâl Beyoğlu Güneş Ec. N #rtin Barımak Si Batis Tülbentçil Gutata Doğruyol ğ Necdet Ekrem Şişi 'A, Çürükçüyan Çıktı Kızı Kitty Behlül Toygar| ve hareketle beraber, fikir le okuyacakları bu romanı Her kitapçıda bulunur. FİATI : 3 Lli Satış Merkezi: HİLMİ KİTABEVİ