Hergeleci İbrahi Yazan: Sami Karayel we , nnn a ük Hergeleci, irt gövdeli, dti adeleli, cesur Ahmedi karşır isında para kesesi gibi büzüp bi- Takmıştı. Ahmet, İhrahimi, nuHosi:ılım tutacağını bilmiyordu. Hele bo- yunduruktan kurtuluşu büsbü- İtün acayip bir şeydi. O, kaçacar 'ana ve boyunduruk'tan kurtula- Cağma insanın üzerine geliyor 've dikiliyordu. Hem sonra nasıl olup da çen- gele girmişti. Ahmedin kafası küçük İbrahimin tatbik ettiği Ooyunları bir türlü almıyordu. Ahmet, hasmını bir türlü eze- miyordu, Hangi oyu mı bir taraftan sı? te de tehlikeli vi çılıyor. ve ü: iyetler ibdas ediyordu. İki pehlivan ayakta tekrar bo guşmağa — başladıkları zaman Âhmet, hasmını bastırarak sıkı bir kurt kapanına sokmağa Kka- rar verdi. Kapanla, eze eze.. gartlaklı rak yenecekti. Ahmet, birkaç el ense ve turnandan sonra Herge- leciye tek paça girdi. Fakat Hergeleci, hemen bu- dayarak paçasını kurtardı. Ah- met, paçadan ayımlıp vaziyet a- heken Hergeleci göz açtırmadı. Hasmının boşluğunda nistifade ederek derhal çift paça daldı. Hergeleci paçalara inmeden Ahmet hâsmını kaz kanadile karşıladı. Hergeleci, kaz kana- sına girince hemen kollafını bü- “werek yılan gibi kaz kanadından çıktı. Ve siymlir. sıyrılmaz da | tekrar - Ahmedin — paçalarına | indi. Hergeleci, bu sefer hasmının iki paçalarını da eline geçirmiş- ti. Hareket çok âni olduğu için Ahmet, sırtüstü düşmemek- ü-| zere hemen dönüp kendini- yüz | “üştü yene attı. Boyunduruk fa- lan mukabelesine vakit bulama- mıştı. * Ahmet, alta düşer düşmez İb- rahim, üzerine, çullandı. Doğru- dan doğruya paça kasnak taktı. Koca, gövdeli, Ahmedi paça Küzük Tamekinnla bali Sakikalar küçük İhrahimin hali baki tipikti. Hasmının koca gövdesi- ni asmağa çalışıyondu. Ahmet, hasmının elinden kur- rek İbrahimin pacadaki: elini ez- meğe çalıştığı görülüyordu. Mücadele. çetin oldu. Binbir belâ ve zahmet içinde. Ahmet, nihayet hasmının elinden paça kasnağı sökebildi. Fakat küçük İbrahim durmu- yordu, Ahmet paça kaanaktan | kurtulur kurtujmaz ikinci bir o- | |yuna girmişti. Hasmı alttan kal- kap kaçmasın diye bu sefer de İbrahim kazık vurmuştu. Üste | de boğazlayıp yenmeğe çalışı-| yordu, Burada da mücadele epeyce sürdü. Ahmet, kazığı budaya-| rak müşkülütla sökebildi ve tek | paça kaparak doğruldu. | Herseleçi ona tek paçayı kaptırmakla, birşey kaybetmiş | olmadı. Derhak - basmının elin-| den. paçasını aldı, Güreş tekrar ayağa intikal etmişti, Ahmet, basmını bastı- rıp kurt kapanı ile ezeyim der-| ken kendisi binbir macera at- Tatmış oldu. | Güreş o kadar hızlı ve sürat- | li devam etti ki, dakikaların na- sıl geçtiği malüm olmadı. Lâkin Ahmet dayanıyordu. | Hattâ, Mehmedin güre daha çok uzadı. İbrahim, titiz- leniyordu. Bir an evv çıkarmağa savaşıyordu ağır ve çok kuvvetli olduğu için | müşkülât çekiyordu. | Güreşin yirmi beşinci dakika- | larına doğru Ahmedin, çapraz doldurup sürdi dü, Ahmedin bu çaprazı kuvvetli | idi. Küçük hasmını alabildiğine sürdü, İbrabim, hasımının kuca- | ğında uçuyordu. Ahmet, küçük . hasmının bu geler hakkından gelmek istiyor- | du. Hem de altına düşürmeden ayaktan olduğu gibi kalıhı ka- | lıbına üzerine düşerek mağlü etmek azminde idi. İbrahim ustasının oturduğu | kazan dibine doğru bozuk düzen | geri geri uçuyordu. Ha, düştü.. ha düşecekti. Vaziyet ümitsizdi. Deli Hafız, Cazgır ve yanm- da bulunan pehlivanlar şaşır * alşta. Zavallı İbrahim. bosbeda, | vaya: gidecekti. — Kuntulacağa benzemiyordu. Ahmet, hasmını o kadar zor- T ve hırslı sürdü ki, belki otuz metre meydan yerini barmanla - dılar. , Herkes küçük İbrahimin yüz- | zan da düşünüyordum, Ben bö; | gul iken bahçe kapısının zili | dedi. Elimdeki defteri kalemi bir | sen.,, de yüz mağlüp olacağına hük - metmişti. Kurtuluş ümidi yoktu. Deli Hafız, asabiyetinden el- lerini uğuşturuyordu. Cazgir, başını sallıyı İbrahimi ven. köylüleri dudaklarını 1s) mışlardı. | se- Kazan dibine ve ustasının 0- turduğu yere ancak beş altı metre kadar mesafa ya kalmış:. | ya, kalmamıştı. | Sanki, küçük İbrahim, ustası- | nın önünde sırtüstü yere düşe - cekti. Işte, herkes böyle heyecan içinde iken birdenbire gözle kaş arasında, bir şeyler oldu. Ahm din dört elle vere düştüğü gö- rüldü, | İbmahim ortada yoktu. Ne ol- | muştu?.. Çok geçmedi, İbrahi- | min hasmı üzerine koştuğu ve | bir anda aman vermiyerek ya: kaladığı ve durmadan künteye | geci hasmını askıya aldığı gö- rüldü. İhrahim, birdenbire çapraz dan sıyrılarak hasmının önüne ters, dönüp büzülüp oturmuştu. Ahmet, bu mâniaya çarparak hasmının üstünden, dört elli uç- müştu. İşte dava bu kadar - basitti. | Hem o kadar basitti ki, ancak bunu. kügük İbrahim gibi birisi | <apabilir ve herkesi hayretlere deşürebilirdi. Ahmet, yine neye uğradığını | bilmemişti. Bir şeyler olmuştu. | Hayvalanıp boşluğa uçmuştu. Ne| olmuştu? İhrahim üzerine nasıl | gullanıp gelmişti? | İbrahimi sevenler bu hareket | üzerine sevinmişlerdi. Deli Ha- Haa ağmı kulaklamna varıyor - du. O çırağının ne hait işledi; ni: görmüştü. İ Fakat, çaprazdan böyle sıyrıl- mak her peylivanın kârı değildi. POLİSTE, y Balyanın demir * kuşağı ile ya- ralandı — Yenikapıda oturan 32 do ğumlu İbrahim Dolmabahçeden mavnasına yükletmekte, olduğu kırtasiye levazamı balyelerinden birinin demir kuşağı kopması üzerine sol elinden yaralanmı ve hastahaneye kaldırılmıştır. Denizde bulunan ceset Büyükderede Beyazpark — ö nünde bir cesed bulunmuş — ve yapılan tahkikatta bunun Sarı: yerde Yenimahallede Pazarbaşı caddeşinde 89. sayıda oturan 1280 doğumlu Yorgi oğlu Lâm- biroya git olduğu anlaşılmıştar. Lâmbironun şuuru muhtelk - hu: lunduğu. ve bu boğulmada, her hangi bir kasit olmadığı anla> şılarak muayenesini müteakıp| cesedin defnine ruhsat verilmiş tir. | ——— ——— ee İNTİKAM vine dalmış ve Muhitle alââkamı ğ Büyük ve yşlı çam ağacının göleğlediği bahçemde oturmuş za yazıyordum. Mubayyelemde jyaşattığım mevzuun derinlikle- kesmiştim, Bazan karalıyor, ba- zan yüksek sesle okuyor ve ba- le daldığım hayal alemiyle me; lındı ve köpek havla ladı. Gi şı Şakirdi. Gülümseyerek yaklaşıyordu. Karçımdaki: kol - tuğa oturürken benimle bira nuşmak istediğini il hana en. hazin bir anlatacağım Suheylâ,, ana başımdan ge vak'ayı tarafa bıraktım. Fakat bir şart dedim, Nakledeceğin hikâyeyi yazmama müsade eder- Uzun süren münakaşadan son- ra, neticede, tamamen benim lehime olmak üzere, mutabık kaldık, Esmer yüzünde derin yeisş ve keden izleri peyda oldu. Siyah gözlerinden ıstıvap yaşları bo - şandı, ağlıyordu. Hem de bir ka- dın gibi ağlıyordu. Susmaşı, i- çin, dakikalarca teselli — ettim; dinlemedi. Hikâyesine başlama- | almıştı. | m| Maazallah biran için insan pisi- pisine mağlüp tolurdu. | İbrahimin sıyrılışı şaheserdi. | Ustalıkların fevkinde şahsi bir yaratılıştı. Bi dan herkes 'Tamamile düzen hu derece hâkim olmak kol şey değildi. Deli Hafız gülüyordu, ve iki-| de birde de Bak hele, yaptı be?. Diye söyleniyordu. 'I.ımndukıl u süretle gapraz - uyrılamazdı. bozulmuş, bozuk n kendisine Y uçar gide A be ne şuna! pehlivanlar da: — Usta, ne şeytan şey bu be? — Tehey! Hepten Alhmedin | ından b ayırdı be?. aklı gitti bi — Nasıl s — Olmaz be! — Şuncaz - kadar oynatıyor delikanlıları karşısın- | da be!.. Diye herbiri bir türlü söz söy lemişlerdi. Deli Hafız, çırağı- nin kendi kendine birçok oyun- ları yaratabileceğine kani idi, —| Küçük İbrahim, gösterilen | herhangi bir klâsik oyunu bazı ilâvelerle şayanı hayret bir şe-| kilde daha güzel olarak tatbik kabiliyetini verebiliyordu. | İbrahim, â | ÖW | gövdesile haşmına — alelüçele| künteyi basmıştı. Daha Ahnıe-î din aklı başına. gelmeden askıya Şimdi de Ahmet gidiyordu. | İbrahim, haşmını belki pes eder diye bir an bekledi, Halbuki Aklı başından gitmişti. Küm- tede mi idi, askıda mı idi ne idi. Kendisi de bilmiyordu?. Hergeleci künteyi aşırdı. Ah- medin sırtı. yere vurdu, O vakit | aklı başına gelmişti. | (Arkası var) Bir otomobille : kamyon YERiR A ÇarPIŞTI. “üamakr “ Şoför Hasan Tahsin Sönme- zin idaresindeki 1539) sayalı. oto Polmahahçeden Takalme - git mek üzeve virajı dönmekte ilen | karşı taraftan gelen ve şoför| Ahmedin idaresinde — bulunan| kamyon ile çarpışmıştır. | Bu çarpışmada her iki ma- kinenin de ön kısımları hasara uğraşmış- isa de insanca, zayiat olmamıştır. Bir evin üst katı yandı Kadıköyünde — Kurbağalıdere| Hasanpaşa mahallesi Müverrih Atâ, sokağında Bayram Özer'e| ait ve Eminiyet Sandığına 70 liraya ipotekli bulunan 28/1 ga yılı yamı ahşap iki katlı evin üst katından yangın çıkmış ve üğt katı tamamen — yandıktan sonra, itfaiye tarafından sön: - dürülmüştür. Yangının çay pi- şirilmek üzere yakılan tahta parçalarının kaplamaları tutuş- HİKÂYE d İ | si için yalnız bırakmaya mec -| bur oldum. | yli ilerlemiş, Güneş al, saba halkı akşam | almıştı. Ben ise piyasa: bahçenin bir köşesinde dinliyordum. “— Bu hikâyenin kahramanı olan Gönülle plajda tanış rbest hareketli, iri siyah | zil sert bakışlı bir kızdı, Mad- di olduğunu ruhla kattiyyen a- öylerdi. Gösterişi de böyle idi. Yol ke rında gördüğü bir dilenciye lâ yüz vermez veya kendinden aşağı görüşmezdi. Arkadaşları, mahdut kimseler- | di. Nasılga onunla, konuşmağa muvaffak olmuştum. lâkalı bulunmadığını - kimselerle Mevsimir, rüzgârlı ve yağmur- lu bir günü idi. Gök yüzünü kap- layon: gümüşi bulutlar kasaba - nn yüksek tepeleri tarafından yazılıyor' ve kasımlara — ayrılı- yordu, Billürlaşan yağmur dam- laları baharın şebnemlerini an- dırıyordu. Günegin kızğan — şu - aları bulutların süzgecinden sü- sını hatırlattım; biraz sonra de- di, Nihayet sükünete avdet etme | zillürken kuvvet ve kudretini Bir hezimetin tarihçesi (Baş tarafı 1 inci sayfada) -| ve bu intizar saatlerce devam e- | diyordu. Bazan bir zabit ileriyo atılarak kıt'aların - geçebileceği | kadar bir yol açıyor, lâkin bu | geçid pek çabuk yine tıkanıyor- du. Muhacirlerin teşkil ettikle- ri araba şeridi saatte ancak iki ilâ beş kilometre bir süratle yol| #Fj alabiliyordu. elektrik lâmbaları könse ve ile veya bir ekmek parçasile karınlarını doyurmaya çalışan yorgun ve perişan muhacirlerin bitkin simalarını aydınlatıyor- du.. Bu binler ve binlerce halk fırtınalar arasında yollar- da yatıyorlar, hendek içi biraz dinlenmi va; di. - ça Müstahkem mevkiler”de| tehlikeye düşüyor - | Civardaki — orduların (Meta), (Verdun) gibi müstah- kem mevkileri de tehlikeye dü- şürüyordu. Almanlar bunu his- setmişler (Sarrable - Helving) | cephesine, — kuvvetli bir topçu ve tayyare bombardımanından sonra, üç fırkalık bir kuvvetle | taarruz ederek fırsattan istifa- deye çalışmışlardır. arruz püskürtülmilg ve bu su- retle düşmanın cüretkârane te- gşebbüsü akim kalmıştı. Yeni cephe (Metz) in hemen şimalinden geçiyordu . ADLİYEDE * Başkâtibi döğen? * odacı mahkâm ı oldu * Büyükada maliye tahsil şu- *besi odacılarından Ahmet tah - sildar Hasan ile kavga etmek te olduğu sırada — müidahalede bulunan başkâtip — Süleyman Haydarın başına vurduğu kont- rol saati. ile, yaralamış ve hak kında, zabıt tutturulması üzerine ölümle tebdidde bulunmuştur. Dün asliye üçüncü cezaya ha- vale edilen bu çcürmümeşhut da- vası rüyet edilmiş ve suç sabit görülerek odacının 1 ay 2 gün hapsine karar verilerek - derhal tevkif edilmiştir. 4 Bir kakao muhhkfı;ğş Vyesa tevkif adildi. AĞ Beyğolu İstiklâl caddesinde Kakao ve yağ imalâthanesi sa- hibi Apostol ile tezgühtarı A- riştidinin 50. gramlık bir kakao paketini 12.50 kuruş yerine 20. kuruşa sattıkları — Raif adında bir şahsın ihbarı üzerine ihtikâr suçiyle adliyeye verilmişlerdir. Aristidi askere gitmiş bulunma- s1 hasebiyle mahkemede ancak mağaza sahibi bulunmuş ve mu> hakemenin mevkufen icrasına lü zum görülerek tevkifine karar verilmiştir. yorlar- | ** turmasile çıktığı anlaşılmıştır. 'Tahkikata devam olunmakta- dir. temadiyen yağıyordu: Onu bir çam ağacının altına sığınmış gördüm. Yanimda şem; in bulunması bana yar dım etti. Bu vesile ile uzun müd- det yürüdük ve konuştuk. Büyük babası Şamda Vali i- ken bir Arap kızı ile evlenmiş- ti. Yerlil sında olan bu kı üzeldi de. Bab: önül bu Aarap güzelinin to- in en aynı zamanda 1 tüccardı. İş- runu oluyordu, Daima büyük annesine benzediğini söylerdi Fakat annesinden katiyyen bah- setmezdi. Hayatının yegane k: palı taraf burası idi, Beni alâ- kadar etmediği için meşgul ol- madım. Çünkü ben onu seviyor dum, O da beni.. böylelikle Y bitti. Her geçen günü yaşadı - ğamuz dakikalardan daha a vimli buluyorduk, Hayat bize gülmüştü. Biz saadeti kendi el- lerimizle yaratmıştık. Şimdi sarfettiğim şu son keli- meden bir takım münakaşalar çıkaracaksın, yaratmak vasfı - nan yalnız Allaha münhasır kal- dağını, göyleyeceksin. Tabiatjle kayıp ediyorlardı. Yağmur mü - yoktan var olan bir şey olmadı- Lâkin ta-| enginleri ara -| ricati | | Yazan: Süheylâ Uytumn * sayesi altına kurdukları işporta- portacıların çenesi Meşru! birdenb re ortaya çıkan halk hatipleri: taş çıkartacak kudrette yeni bir takım meydan hatipleri etrafı kaplamağa başlamıştır. Bunla- ra (hatip) dediğime bakıp da kendilerinin herhangi bir köşe başında rastgeldikleri yüksekce bir taşa yahut da ele geçirdikle- ri arkalıksız bir sandalyeye zıp- lıyarak (vatan, millet, uhuvvet) diye başlayıp ssiyatı milli yeyi,, galeyana getirmeğe lıştıklarını - zannetmeyin. Bilâ- kis, bunların, 'ne tâbiri ile (bu tarakta bezleri olmadığını) görüp anlarsınız. Zira bizim ye- ni halk hatiplerimizin gayesi bambaşkadır. Onlar, ne bir siya- si gayenin müdafii, ne filozof, ne edip, ne de muallim Naci- dirler! “Değildirler amma buz gibi de hatiptirler. Öyle sıtma Bi görmemiş seşleri var ki, yedi mahallenin yetmiş çocuğunu uykudan. uyandırıp can havlile sokağa fırlatmak onlar için iş- ten bile değildir. Mukaddemele- ri şudur: — Tüccar top attı. — İtfaiye kurtardı. Bugün var, Yaarın| yok. Param olsa da; ben, de al-| sam. Çifti 3 e yağma- gidiyor yağma! Bu nakaratın müşteri avlıyan larında öyle cicili bicili şeyler teşhir ederler ki insan bakma - dan geçemez. Sizin tereddüdü- nüzü ve durakladığınızı -gören | işportacı, avını görmüş — bir aveı heyecanile tekrar “nutka başlar. — İtfaiye kurtardı beyefen- di! Tüccar top attı. Karlman, Baker, Orozdibakta bir liraya alma! Sudan ucuz! Bu sudan ucuz işvorta esya- | sının; “sudan, , olduğuna inanı- | Dız. Zira beleş diye aklığımız | meşelâ. hir çift çorabın iki saat | bile dayanmadığını göreceksi -| niz, İstanbullularda bu kanaat | çoktan kökleşmiştir. Fakat gel | gör ki yine birçok. kimseler iş- portada mal satıldığını görünce dayanamaz, yanaşır, pazarlık eder ve yüzde doksan mağlüp olarak parayı verir, “yangın - dan kurtarılan,, meselâ bir çift | çorap alır gider. | Bizim Bahiâlide arada sırada | « karargâh kuran bir işportacı | var ki, hitabet kudretinin (!) | hayranıyım. O-ne ses, ne eda, Öyle jestleri van ki, işi güçü ga- zete sütunlarında sessiz sadasız | hitabet olan bizim arkadaşların bile gözlerini eler de k z değilmi?!. Işte biz bu hayatımızı zsırlamıştık karde ği gibi mevcut ne: yıp olma nesnelerle aadeti-| im., O- un, yarıda bıraktığı tarafı ben böylece hiribiri - mizin mütemmimi olmuştuk. Bakışları köşkün pen- Yi an melâli fark ettim. mizi ha tamamlamış Sustu. relerirn ikildi ünde dola Manevi yatımda uy n bir vemet etmek - ist dim, çektiği ıztarabın duyduğum merhamet muka edilemezdi O'ilave etti 4 nra. dedi “Netice te tasavvurlarımız gibi uhur et- medi. Lisan ve hazeketlerinde amimi olan Gönül ya ürkmeğ yavaş başladı Sanki benden kaçmak istiyor- du,,, Aşkı acaba - bir mi ibaretti diyordum, İzzeti nefsimin sukutundan korkuyordum, Çünkü ruhla alâ- kası olmadığını daha, çok evvel öğrenmiştim. Bu düşüncelerle dört ay kav -| randım. Sarsılan manaviyatım | âsabımın üzerinde aksi tesır—î ler yapıyordu. İşte haleti ruhi- çekinmeğe hevesten | kımları, don: gömlek, Yazan : B alklıma göyle bir fikir £ bir. hatip olabilmek için mutlaka bir işportacının yanın- da bir müddet çalışmalı!.. Bu, halkın psikolojisinden istifade- yi Ban'at edinen veya edinecek olan “hatipler,, için faydadan hali olmasa gerek,. Hele bu çı raklığın, insanda pısırıklık na ramna hiçbir bırakmıyac şüphesizdir... Bu gürültülü “hatiplerin,, y: nında bir de sessiz, Mütevazı, keş, kalender, işportacılar var ki, bunların hitabet vasıta- sı, teşhir ettikleri kitapların di- lidir. Bir kitap işportay: görsün, çora ama a düşmeğe » fanilâ, tıraş, tar fırçanın gördüğü rağbetin tam tersine, bir devlet, düşkünü halini alır. Kitap işportacısı, kütüphane- lerden aldığı “demode,, kitapla- rı, herhangi bir sokağın, herhan- gi bir duvarının henhangi bir ç- kıntısına şöyle bir diziverir. Ü- zerlerine de 10, 15; 25, bileme- | din 40 kuruşluk biser etiket koy- | du mu “sergi,, tamamdır. Artık kitap işportacısına düşen vazi- fe, kitapların önünde bir aşağı, bir yukarı dolaşıp esnemekten ibarettir! Öyle ya, kitap alıcısı- | « Tüccar top'attı, İtfaiye kurtardı, Yağma ağma,,! -Hatip şportacılar, Kitap ortacılarıneden sessizdir ? kikat k çalıp 8 K çen bazı meşhur muharrirle kaldırımdaki kitaplara üdğeta korkarak baktıklarını görmü - şümdür. Hallerinde, düşmüş kızını gören mahsus iç acısı vardır. Maama- fih, Nizameddin Nazif gibi (kor- kusuz kaptanların) kaldırıma dü şen kitapları ile iftihar ettiğini söyliyenler de var Bir bakıma üstat ve üstat mi- sillâ düşünenler haklıdırlar Bir günde, evet yalnız bir günde binlerle vatandaşın gözü önüne serilmek, bir isim için az şeref mi?t... Kitap sergilerinin bir de a- lafranga kısmı vardır. Bunlar, Yüksekkaldırımdaki kitap işpor talarıdır. Yüksekkaldırım kitap sergilerinde hemen hemen mün hasıran ecnebi muharrirlerin ki- tapları satılır. Bu işportalarda öyle beynelmilel şöhretlere te - sadüf edilir ki isportaya düş- mekle üzülen bizim muharrirler yanında Himalaya gibi kalırlar. Biliyorum! Züğünt - tesellisi diyeceksiniz. Zaramı yok, dilerim Allahtan bizi bu teselliden de mahrum etmesin... |* çalanarak can Yurtta Sabah | Fren altında par- | verdi | İzmirden bildiriliyor: Ev E""W gün saatı 540 da, Ostaklar ista: yonuna; gitmek üzere Selçuk is-| tasyonundan hareket eden mar- şandiz forgonuna binen Devlet Demiryolları sekizinci işletme | idare ustalarından Galip: Sayar | tren Selguk; - Çamlık istasyonla- | rı arasındaki kilçük tünelden | geçtiği sırada forgondan düş - Mmüş, tekerlekler arasında - kal- mış ve pazçalanarak ölmüştür. Bir amele toprahk 1 | altında öldü Tzmirden bildiriliyor: Karşı - yaka Turan taş ocaklarında: bir toprak çöküntüsü olmuş topra- ğan altında kalan amele Erzu: Tumlu Ahmet üş. amele Ç vuşu Bozkırlı Ahmet ve amele Mustafa ağır surette yaralan - mıştir l yemin böyle bozuk olduğu bir günde ondan kısa bir mektup aldım, Her kelimesi aklımda kaldığına göre şöyle yazıyordu: “Bu satırları karalarken bü - yük bir vicdan azabı duyuyorum : Aynı anda, yuvar - landığım. igtarap girdabında in: Çünkü bir E lan annemin y Bi irkiyemden zan liyorum anına nde m, ni ıran yyen a orum. beplere lânetler € bama karşı çoğalan intikam hi ndi bir umman şehi Bu vaz sana b Şakir. İntikamımı, sı bu. cüml hitam bulüye | Gönülün arzularını yerin tirmek benim için vicdani - bir idi. Vicdanıma terk etti: yler n mukaddes mak elerimdendi. Derhal rdim, Milli histen u- buevlat haini, melez ruhlu babayı öldürecektim. Bi Bu- zak olan kat yapamadım kardeş im. nu da yapamadım. Çünkü Gö nülü idi. Baba sevgisi- nin ne nu - biliyordum. Gönül bana babamın katili de mez miyim? | Artık susmuştu. Yere düşen tağ yapraklı çam dallarının göl- gesi yavaş yavaş - siliniyordu. Akşamı olmuştu. Piyango talihlileri 6 ıncı tertip 2 inci. çekilişte 30.000 liralık büyük. ikramiyeyi 183558 numaralı biletin bir par- çasile Ortaköy Dereboyu 9? nu- marada, yalnız tekaüt Maaşile geçinen emekli teğmen Mehmed Tevfik Şengör, diğer purçisile Emirdağ Hayat nahiyecinde Ka dir Arısoy kazanmışla-dir. 19.000 er lizalık Menisa nafia, memuslarırdan Colâl Gökmen İzmirde Şaşalcı £, hri, ve arkadaşları. 54000 er bin liralık ikramiye- leri Plümür Harakoçan köyü öğretmeni Hüseyin Köse, Sivas- ta Çarşamba mahallesinde — iki gözünden mahrum kuşakçı Muş tafa kazanmışlardır iktarı'yeyi î Yemi neşriyat |— Halk kürsüsünden akisler Aydın busu —Agâh Sırsı Levend'in bazı nutuk ve hikâ- yeleri. Kayseri: Halkevi dil - ve edebiyat şubesi neşriyatının 81 inci kitabr ol: tir. w k neşredilmiş « Herkes kendi hayatını yaş Refik, Sıtka Kuntun: seç a ve: genç lde a zali kâyelerini tı güzel bir ş eden bu tabı meraklısı oku 'Türkiye ve dünya özlü ve cepte kolay; taşınabilecek zarif şekilli mec 6 ıncı sayısı da inti Tavsiye ederiz. ar a9 m£ bmfh mh mhfhy, Takvim, tarili Kayseri Halkevi dil, tarih, e- debiyat komitesi neşriyatından öğretmen Şerif Türkerin bu e seri güzel bir şekilde b tır. Tarih meraklılarına ehem « miyetle tavs sılmış- ederiz, Temaşa : Bostancı İskele Parkı Bu akşam Piyes 3 Perda 1ıK ANIN..