Yazan: Sami Karayı “Ahmet “derlenip toplanmağa el asmımın üzerine yürüdüğ man daha Ahmedin aklı başına ordu. Sonra da biraz alay Başladı. Küçük hasmından ti- iş oluyordu. tizlendiği — görülüyordu. Bu narasile gunları İfham set-| gelmemişti. Aptal aptal düran | ' Deli'Hatır, “çırağı — Sarmayı vmek dstiyordu: Ahmede birden ve dört beş met- yurdüğu zaman — kızmişti. — İşte senin sarmandan ve Teden “yılan pibi sözülerek dal- | Hattâ korkmuştu. küntenden böyle kaçılır.. di. Fakat İbrahimin, Ahmedi sar mada bozduğunu ve onu mağlür edebilecek hale getirdiğini düğü zaman :zevk duymuştu. dbrahim, ustasına caka yap-| Lükin, nede-olsa ustası- Her halde ustasının bildiği bir gey mıştı. nin sözünü dinlemeli — idi. vardı. Deli 'Hafız, yalnız bir him korkmıyordu. Cüretkârdı . Uştasının »korktuği jizerine gidiyordu. j Deli"Hafız, *memnundu. “Gev-İ — yanındakilerdedbrahimitak- | , Tüm bu sırada boyundurukla ' vek #gevrek — gülüyordu. “İkide | gi etmişti. “Doğrusu “çok 'güzel Peraber hasmına giren Hbrahim | birde “yanındakilere: büülydedü. * Oğu, süzsaz <| B YEĞEBi 'e Müzükünboküu. | — Benim küçük nasıl? Ka K üğün l |"Ahmet çengeli yiyince arka üs-| Diye « söyleniyordu. — Yanın-| — — 'Hafız be!, Bu Ahmetsmey- | tü “düşmiyeyim -diye »bindenbire dakiler de : | — Usta, çok çetin çocuk!. — O, görüldüğü gibi döğildir. Çok kavidir.. — Ahmet “deröyle âmnetti galiba!.. — Öyle ya, görmedinizsmi ilk ekde«paçavraya çevirdi herifi —- Sarmaya *gitme diye na- #ihatetmiştim. * İnadna”girdi. w Fakat Ahmedi kalp beşliğe çe- vibdi. — Güç kurtuldu elinden.. — Hele-Ahmet, tek,paçardoğ- tulurken küntemnasıldı?. — *Fevkalüde... — Buoğlan pehlivan olacak!. Dedi. Deli 'Hafız, hem *torakimi ko- | du. Eğer bu güreşte de * Yürük Aliye birşey yapamazsa çok a- yıp olâcaktı. "Fakat'bu Yürük «Ali »denilen herifi aneydandan “gıkarmak: kolay-değildi. “brahim, hasmına — salmıyor- du. tAhmötten ohamle bekli- oyordu. Fakat, *Ahmet-yılmıştı. “Lâkin, ne“de olsa'bir #iki'hamle /daha hasmına yapmak Tüzımdı. *Ahmet, bir iki el enseden son- —ra, hasmına girdi. Tek paça ka- şparak Hergeleciyi: sastırdı. Ah- . amet, kuvvetli bir paça kapmış- ti. Hergeleci, “paçasını kurtara - miyacağını anlayınca derhal dö- nüp hasmının âaltına yattı. Ahmet, hasmını “ültına aldı - gandan dolayı-sevinç jçinde ıdı Her hâlde küçük hasmanı altan- | da yenebilecekti. Ahmet, “hasmını almaz hemen sarmaladı. Ve kün teledi. 'Fakat Ahmedin sarması we küntesi bozuk düzendi, dağı- Taktı. İbrahim, hasmının oyunları i- | yi bağlamadığınıve bozuk düzen tuttuğunu görünce ses çıkarma- | dı. Künteci Mehmede yaptığı gı»i bi ona da bir sayvant “veyahut bir topuk elleme mukabelesi yap mağı kurdu . Ahmet, künteyi: aldıktan son- | ra”sarmasını yavaşça boşaltı rak hasmını askıya almağa ça- Hıştı. LBükin, küçük hasımnıri kal | çalarını bir türlü bozamadı. Ahmet, bir türlü küçük has- mani askıya alamıyordu. Değil askıya vbirden - kıramamıştı. İbrahim, hasmını bekliyordu | Bakalım, o koca gövdesile ne| | yapabilecekti. Ahmet, küçük hasmını bir ikirdefa daha-dağıt- mak için çalıştı.-Bir türlü dağı- tamadı. Bunun üzerine İbrahim | şayanı hayret bir çeviklikle kün- | | teden sıyrıldı. Bu sıyrılış şahe- | serdi. Şöyle bir yarı kıvrılış yap | tı. Elile hasmının künte sargısı- | na (hızlarbir vardu. Vücudünü ileri fırlattı ve kurtuldu. yağa kalktı. İbrahim ,ayağa kalkar kalk- “maz canlı bir çırpındı ve narayı bağtı: — Hayda Ahmet be!.. gör- şeye memnun olmuştu. Demek İbra- geyin -bile İbrahim bu dalışı ile hasmı- Ahmedin elisayağı buz kes - b | mişti. “Ne olacakti? Vaziyet 'fe- — nın paçalarını bulmuştu. Ahmet na idi. İbrahimi, “kolay' kolay — derhal hasmını karşıladı ve kuv- yenemiyeceğine — hükmetmeğe Vvetli bir boyundurukla İbrahimi | | boğdu. Boğuş “mühimdi. him, boyunduruğu çalari bıraktı. Hasmının acemi- liğinden istifade etmek üzere başlamıştı. İbrahimin, “Ahmedin altından kolaylıkla sıyrılıp kalkması Deli Hafızı “haddinden — fazla neş'e- lendirmişti. Gülüyor ve söyle - İbra- | niyondı ikinci bir vaziyet âldı. — Bak hele çaplana..'Ne yap-.. — İprahim, boyunduruğun üze- ti be?, p Tine gitti ve olduğu yerde do — Tövbeler olsun biz-yapa - — Ailay, Ahmet, habre boğuyor- mayız be!, | — Hepten yumurcak be!., —| ÜU boyunduruğu söktü. Ve açar | | “gibi gerisin geriye gitti. Az kal- sın sirtüstü yere düşecekti. İbrahim, Ahmede yetişinciye kadar hasmı -toparlandı. Güç hal ile gırtlak gırtlağa gelebil- di, 'Görlülüyordu “ki, güreş başlı- | “yalı”Hergeleci hasmından daima | #aik güreşiyordu. 'Bütün hasmı- nn -oyunlarını bozuyordu. Üste | “deşhasmına soyunlarını tütbik vetmökte müşkülüt «çÇekmiyordu. (Arkası var) dana tçıkarken vne-dedi bilir mi- Bin be? — XNe dedi?. | —*A be İorama hiç“kaymet wenmedi be!. Güreşi hepten “bi- / tireceğini -söyledi be!. — sAmmmna yaptın ha ?. — WVallahvustarbe!, . — B sAlünbelüyr'öylerise!, — Aferin bu'lbrama be!.. — Çıkararak benim küçük o- sâllayıp TTTT SI Suriyenin Tarihine Bir Nazar KBaşdarafı Ssüncü sayfada) | ri Aktidara götiren —dahili harp | “miserivolara Samvel isminde bir. son Emevi hükümdarı olan ikin yahudi koydular. “Hilitindeki ci Mervanın mağlübiyet ve ölü-| Veksariyet “müskümandı. “Müslü-| «mile hitama erdi. x ENA | Bir hezimetin | tarihçesi (Baş tarafı 1 inci- cayfada) ' ydetmiş —olduğu — terakkiler isında onuncu — ve yedinci ordular da, düşman tarafından alalarının — kesilmemesi için bu yerleştikleri müstahkem | mevzi ve hatları 13 Haziran - da terketmek mecburiyetinde kaldılar ve (Paris) in garbına düşen bir noktada (Seine) n-h- üzerine çekildiler. Bu nokta sız payıtahtının en - ileri mevzilerinden sayılıyordu. Altıncı Fransız ordusü — ise düşmanın ileri hareketine karşı koymak için 'nevmidane gayret- ler rfediyordu. Düşman daha 11 Haziranda (Jaulgonne) de, yani (Château - Thierry) nin on kilometre gar- | bında (Marn) nehrini tutmuş- lardı. Bu noktada nehir Şimale döğrü bir kivrim — teşkil eder. Düşmanın vücuda - getirmiş. ol- düğü — ceb gittikçe büyümüş ve bu'ceb (Montmirail) e kadar genişlemişti. | Güreş musabakaları İatanbul Güreş Ağanlığından: (Bölgemize dahil kulüplerin se- gilmiş güreşçileri arasında 15 Haziran 1941 Pazar günü Gre- ko "Rumen güreş müsabakaları yapılacaktır. Bu müsabakaya girmek üzere | seçilen'güreşgilerin isimleri aşa- | ğıya gıkatilmiştir. Patih Güreşkulübü lhnln- rında yapılacak - oları"bu müsa- bakaların itartısı 1ltden 12 yE| kadardır. 13'de başlıyacak - olan| "müsabakalarda 2 kilo Tolerans vardır. 56 4ilo NElmin - Pehmi - İsma- il XMuzülfer. 61ökilo:Halil - Manol - Şiktaş “İsmet. 66 kiloda: Bekir - Panayot -| HHasari Karademiz - Mustafa Ça- kır. 72'kilo: Kandemir - Zeki £ ik - M. Ali, 79 kiloda: Hüseyin - Ali Ah- şmet “Nari “Rızik. BT kito: Mrstafa - Adnan. JFa- altına ıLırW İbrahim, künteyi sıyrıtır, sıy- Tıtmaz alabildiğine bir yıldırım süratile dört elli.kaçıp hemen a- "Tbrahimin bu narasında mâ- | ;ıılır dolu idi, Hasmına meydan manlar mallarmın zaptına”karşı | Asyan-ettiler. Müthiş bir7muka-| 'tele başladı. #ransizlar “Suriyeyi pek dena âdare -ettiler.'Arap birliğini kar- “lunan memleketleri parça parça mettiler. 'Yaptıkları teşkilât mu- | “ibince Suriye İttihadı Şam; Ha-| w “ibarettir Bütün Suniye- Lübnan 'da »miserinin elimüledir. “dar hulâsası bundan ibarettir. “Bundan sonra 'ne olacağını za- Urnan gösterecektir. den, Suriyenin #pek parlak 'de- virler “geçirdiği | anlaşılıyor. U- | uzun”müddet Türkler elinde kal- ması “doluyısile arap istilâsı 2a- manmda Sutiyeye nit itarihi vak'alar'dan ' Bmevilerin inkıra-. zına “tağllük “edeni Iuyhdlyo-i vuz: Şamı,“saltanat merkezi'yapan | (Emevilersancak “seksen “dokuz | #sene hüküm sürdüler. Abbasiles| Itissaatten iberi molasız, yol alıyorum. Nahiye - ile kaza merkezi arasındaki kırk ki- lometrelik *bozuk yolu tamamlı- a bilmek için böyle yapmamız g. Zaruri di Fakat, vücudum uzun müddet hayvan üstünde kalmı-| ya alışmamış olduğu için altım-| daki attan “daha ziyade'ben yo- * rulmuştum. | Ünlü suda atımdan 'Hem atım dinlenir ve bende bir sıgara içerek yorgunlüğumu gi- derirdim. Bizim kazanın '8 - 10 İ kilometre doğusuna düşen Ünlü | osu,'binlerden alçala alçala'niha-| | “yet topraklarla bir olan iki hey- betli “dağın orta yerinde, doğu- su, batısı, kuzeyi ve güneyi bu iki dağın meyillerinde sıralı çe-| git ağaçlarla çevrilmiş güzel bir mesireydi. Memur i bü - tün kasaba halkı sıcak yaz gün-| |Merinden çoğunu bu serinlikte| suz zevkini içe içe ayrıldık. O geceyi burada — geçirip öbür gün şehre dönenlerimiz olurdu. Bu iki dağ arası biz kasaba- hların hangi hatıralarını" ta-| şımaz ki? Bütün şu-ağaçlar, şu meyillerde-sıralı her katran ve Teşe'ağacı bir şehirlinin - göl- gesinde “uyuyan bir. gizlisini | saklıyor. O-agaç diplerinde kaç yüz gözden :sıcak yaş damla- ları döküldü.-Ve boy veren ça- hlar kaç buseye dikenlerini -si- peretti? Agaçlar dile gelmek kudretinde olsalardı kim -bilir neleri, belki benimde -size söy- Jemekten çekindiğim mice-esraır yüzüme -karşı haykıracaktı. Bu- >mak için mafidaları altmda *bu- biat edildiğini haber alınca or- “de yüksek salâhiyet “dahil olduğu' halde “Pransız'iko- *Nüzam ve-intizamdan eser yoktu. “Suriye *tarihinin bugüne “ka-| larak:harp eden Abdullahın as- Tarihin şu ufak geçit resmin- | İ>yorlar.'Bu keşmekeşe tabiatile | indim.| $ | li bir kuğret beni oraya çivile - geçirir; ilk yaz hayatının doyum | | zaksız her çeşit ağacında, Taya Ünlü 'Su değil de Ünlü| şı"karşıya ogeliyorum, Şu yüz 'Emevilerin saltanatına niha-| — “Ağır: 'Çoban Mehmet -Ah - »yet veren vâak'a şu sur&tle 0l- . —met Samsunlu. muştur: İ “İkinci 'Mervan, İlk Abbasi ha- / Jâde bir müharebe değildi 2Eme- lifesi olan “Seffah,, a Küfe'de vi devlötinin inkırazı idi. “Nite- | duairısın başına gecerek âsileri * ti yüzünden harbin kaybedil - tödibe karar ;î-öı Seffah “da ::;ı “üzerine araplar: Ali öğlu Abdullabın. kumanda -| — “Zeheb —ed - Devle, bil bevle,, sında bir kuyvet hazırladı. Mer-| — Yani Yidrar inden “devlet vanın askeri çokluktu. — Fakat elden Hitti!,, demişlerdir. “Harpten kaçan -Mervan, ilti- NMervan “karşılarında piyade 0-| ca etmek 'istediği şehirlere ka- bul-edilmemiş ve nihayet Misıra gitmiştir. Arkasından len küvvet Said'e "“ğnîîn | 'man 'Mervan “Nil nehrini geçip Busir -kasabasında bir kilisede saklanmıştı. Küfelilerden bir manav Mervanı öldürüp başını kesmiş ve Emevilerin sonuncu- sunun kellesi, Abbasi hükümda- rı Saffah'a gönderilmişdir. |Mağlüp hükümdarın kellesi jyerde yuvarlanırken Mervaniin | —daşarıda kalan “dilini bir Redi kapmış! Bu vak'ayı tarihçiler | kemal “ve zevâle bir misal Ola- | vkerine karsı “Kadaa fırkasına *hücum emiri wdyor onlar *da *Beni Selime - söyle,, diyorlar. .—ıi Selim, “Beni Amire,, satı- Şam-ordusunu hezimete uğratı- yör. Harbin en şiddetli zamamnda suldökmek üzere atından inen Mervan'ın hayvanı ürküyor, e- fendisinin elinden dizgini sıyı- yarak kaçıyor. Ordu, hükümdar larının atını sahipsiz görünce Mervanın vurulduğunu zannedi- Baldırıçıp 'Bu sene çorapsız mı gezelin çoraplımı - Pari tahta ayakkabı modası İstanbula da geçmek üze- re - Mantar ayakkabı işinde mantara basanla Yaz geldi, sıcaklar bastırdı Artık bayanlar için çorap me- selesi de had şeklini bulmuş 0- lunyor. Fakat bu (had şekil) gçorap yokluğundan ileri geliyor zannetmeyin. Bil ipekli ka- dın çorabı. bol. Yeter ki Allah kocaların keselerine kudret ver- sin! Bu “mevsimde kadınlar için gorap meselesi, yeni bir m: ra arzeder. Bu sıcak havaları kış günlerinde olduğu gibi ço- rap giymeli mi, giymemeli mi?, Kadınlarımızın büyük bir kıs- mı, yazın çorap giyilmemesi ta- raftarıdır. Geçen gün iki bayan —şöyle konuşuyordu — Yaz geldi, ne yapacaksın? | — Yazlığa gideceğim | — Tabil kardeş, yazlığa gide- | Za- | ceğiz. Bunu demek istemiyorum. 'Ya he -demek istiyorsun? — Yani, bu'sene de geçen se- | mevolduğu gibi çorapsız gezecek | miyiz? — Bilmem ki, ayıplıyorlar, — Kim ayıplıyormuş ? — Kim olacak,-erkekler. — Sen'onlara bakma kardeş. Kıskanıyorlar. ç — Kıskanıyorlar mı? — HTabii, kendileri yazorta - sındada kutup yolcuları gil giyiniyorlar ya. İşte bunun için bizi çekemiyorlar! — Varsın çekemesinler, biz | | yine bildiğimiz Şibi hareket e-| deriz. — Evet amma,-onlar da bil- diklerini -okuyorlar. Hattâ oku- yorlar değil, yazıyorlar. , , | | — Ne yazıyorlar? 5 — Aleyhimizde. “Malüm ya, ilerin çoğu erkek. Elleri- vne'kalemi-aldıkları gibi ver yan-| sın”ediyorlar. l — Ben hiç okumadım. — Nasıl okumadın kardeş?. 'Her sene, yaz ortasında, bir u- kalâ (!) gıkar, Çbaldırı çıplak-| lar) diye tutturuyor. — Baldırı çıplak ,ne demek- amiş? Ağır bir söz mü bu? — Annem göyle dedi, “e&ki - Gen külhanbeylerine derlermiş. | İki bayan, lâfın bu arasında | kıvrakbir kahkaha attı.'Bir ta- nesi: — Biz külhanbey miyiz? oy.' de olsun. Başka —memleketlerde | yantişiz. ı:ıııı'ırmz'W çorapsız ne Maamâfih, bu mütereddit ba- yanları bi rtarâfa lm—ımııuz,ı »daha bir ay evvelden baldırı çıp- lakların sokaklarda arzı endam etyiğini görmüş olacaksınız. İsin doğru tarafı da-bu. Za- *ten birgünden fazla dayanmıyan | ipekli kadın — çoraplarını yazın gişmemek faydadan hâli olma- sa gerek. Çünkü, yazdır, hava- Igr-sıcaktır, kimse evde otura- maz.- Gezmek lâzım, İnsan. ge- zince de “vücüut ile ayaklar da yor ve-derhal -bozuluyor. Abbasilerle olan bu harp ale- rak-zikrediyorlar! ULUNAY | HİKÂYE ei Yazd | Sevgi deseler daha iyirederler-| yıllık-ağaçta, onun ardında ve| di. önünde, belki koca, fakat bodur Vakit oldukça geçmişti. 'Bir| bunca sağaç yüzünde ve bunlar çip kalkayım derkeni 3 a serpili, 'dikenlerini bi - r, sanki oraya mih -| pençe halinde bana çevir - vez'iyette, bir — türlü | miş boylu, boysuz çalılar, ötlar deprenemiyordum. 'Ben alk-| Ve 1sırganlarda, nihayet şu su - mak istedikçe vücudum Ağırla- | yun Ünlü Suyun sesinden beni şiyor, oturduğum toprakta, alıp / Ürpertici, diken diken edici gö- verdiğim h: rünüşler, korkutuşlar var. luk, rüzgâr ve milyonlarca yap Bitün yer ve gök, yerdekiler rakta, bu yaprakların birbirleri-| Ve göktekiler hep korkutucu. le konuşuyorlarmış hissini ve- ren hışıltılarında garip ve - giz- Fakât ben ne yapmıstım ?! Bü tün mevcudat miye benim böyle düşmanım kesilmişti? Bu suyun oA nasıl bir. günah | Ben, birlikte geldiğim — her aile hakkında en temiz duygularla mütehassis olmuş, öyle harel ler etmiştim. Başkaları neler yapmazdı? Bu ormanlıkta kaç insan, günahın ve kötülüğün ven büyükğünü ir- tikâp etti? Bir yanda kocalar Bizlerinde çocuklarını avutur, nun çayını, yahut yameğini ha- zırlarksen öbürü bu-sik ormanlar içinde, gaten-kirli alnını büsbü- tün dekelerdi. Kaç genç kız bu haşıltılar-arasında aldandı, &l - dattı, güldü,ağladı!.. Ünlü Su-| 'yun'müstesna güzelikleri arasın- dame facialar, acı veya “tatlı ne hatıralar sakhı değildir?. Bütün miş gibi doğrulamıyordum. Bu su ki bizirdaima sevince, neş'eye boğmuştu.. Her gelişi mizde zevklenir, bütün kederle- rimizin dağıldığını, saatlerimi - Zin hep neş'e ve sevinç içinde geçtiğini hissederdik. Ünlü Su-| yun yerinde, gögünde, bütün taş | ve topraklarında, yapraklı yap-| hat- ta'dikenli çalılarında ve her yön- de kaynıyan bembeyaz suların-| da herkesi oraya çekici gizli bır füsun ve cazibe, bir tılısım var- | di. 'Böyle olan Ünlü Su şimdi”bir heybet kesilmiş, o ünlü güzellik- leri birer heyülâ halini almıştı. 'Nereye baksam, başımı ne yöne çevirsem, beni “korkutucu, bana haşyet verici'bir mehabetle kar- FİLİZİN AŞKI #erliyor. Neticede bir buçuk iki liraya alman bir çift ipekli ço- | n: Ali-Enver Toksoyz—ğ bir kasaba halkının içyüzüne kirliyi, temizi kaç yo! sey lemiştir. arşı sirtaki bodur ağaçlar arasında bir adam peyda olmuş-| tu. 'Temiz giyinmiş bir köylüye benziyordu. Bir sağa, bir sola r, bir şey kaybetmişte onu arıyormuş gibi başı mütta- sıl hareket ediyordu. Bir elin venkli bir mendil vardı. İkide bir onu gözlerine götürüyor ve ho- murdanır gibi garip sesler çıka rıyordu. r kimdi? n lmiş, n lamda gi yoldan € sırta > kont ŞUya rı bakınıp mırılda fasını — bir gördüm — Sen öleli ağaca —yasladığını ikisay oluyor Ben de bu ağaçlar altında seni arayap duruyorum. Ded Bu bir deliydi. Sesi bbütün bir arda derin akisler yapiyor ve ağzından bu kelimelerle birlikte beyaz köpükler dökülüyordu. — Filizim, şen köyün biricik Filizi, Karşı sırttaki - bodür ağaçlar gırmıştım. Ünlü suyun haşyeti kafamdan silinip gitmişti.Şimdi kendimi, buraya nereden ve ne- ye geldiğini bilmediğim bir de-! li elinden kurtarmak, 'şu boğaz-| 'dan kaybolup gitmeği düş$nü -| yordum, Atımı dörtnala köştur | | ananzaralar görürüz ki, til Yazan : BEHİYE râbin ömr oluyor. Bana kal sıl tutuldü! gezmek değildir. Bilâkis, artist “adamlardır, güzell İhtimal ki'onları hiev keden şey, bacaklarını güzel zannedip nas ortasında Çorap- sız gezen biçarelerdir. Biz bile, yaz - örtasinda-öyle in - mekten kendimizi alamayız. -«A- man efendim, o ne hal: -Bacak-| lar sıska, kara kuru, tereotu killı, sivilee tâ affedersiniz, | pire yenikli, fakat hatun hiç o-| ralı “değil, Çorapsız gezmekte| mâahzur “görmüyor... E.. insaf! Bunun neresinde “estetik va: Böylelerinin *değil çorapsız, 'pa- muktan bir nikapla dolaşması lâzım, Fakat, gel de muhterem bayana anlat anlatabilirsen! Bir de'aksi var: Bacaklar su- Tıahi gibi (bü tâbir erkeklerindir günahı vebâli'boyanlarma!) ter- | temiz, “yaradan özenerek -yar: Tmış, “şimdi” siz-söyleyin, bu gü- zetecilerin & onla İszelliğiipeklesde olsa setre kimin hakkı-var ?”Hani #güzele bakmak | sevap,:ti? | Kuadınları salâkadar etmeğe başlıyan bir mesele daha var:| |“Takunya! “Takunya “giyen bir çift ayak, dakur tukur Şürür. Bu muhak- kak. -Fakat “mübarek “de o ka- dar sıhhidir ki.. —Ayaklar, ta- | kunyenin her-tarafından -bol bol hava ve güneş ışığı alır. | Takunya modası yeni çıkma- | dı. *Fakat bu moödayı tamamlı- | yan yeni-bir-haber geldi-ki, lüks bayanları “alâkadar pden Cihet de-işte budur. | Takunya *ve düks! Demeyin | de beni dinleyin. | Malüm ya, “birçok bayanları- muz Paris modası ile yaşarlar. Bilmem hangi Fransızca moda "mecmuası, geçenilerde 'bir “yazı | meşretmiş, işgal altında bulunan bugünkü Pransada —kauçuk ve deri tasarrufunu “temin âçin-bu- | lunan bir modadan (!) bahse- diydmıuş Möda şu imiş. Tshtz iskârpin. 'Bu “skarpinleri, dül -| gertmi şdoğramacı mı yoksa kun duracı mı- yapacak, tabii bilmi- | yörum. Yalmız, tahta ttabanların | çıkarması muhtemel-kaba 8es- leri önlemek -için “de “bunların altma *bizim kırk paralıklar bü- | yüklüğünde yuvarlak yuvarlak birkoç- kauçuk “konacakmış. 'Bu | Pariste tatbik edilmeğe bile baş | damış. Eh, Pariste tatbik &dil- | meğe başlanan *bu (moda), ne- | den sosyete muhitinde de Tevaç bulmasın? Hattâ mecmua, bir- | takam — örnekler de neşretmiş. — mak, yegâne kürtüluş çaresiydi. | Ayağa “kalkmakla oturmam bir Oldu. Beni görmüs; yanıma doğru geliyordu. “Biraz — daha yaklaşınca hayretten “kendimi alamadım. Bu, $en köyün 'deli - kanli'Muhtarı “Mehmet “Aliyüi. İyi insanlığı, temiz ahlâkı dola- sile hemen bütü alila - Yınsevgisini - kazaı Mehmet Ali”bir deriden farksızdı. Ya durdu ve'beni tamdı. ende basın - n. Onu & görme- rtık muamma çözülmüştü. köyün yakışıklı delikanlısı- ni bu hale sokai ne olduğunu ögrenmiştim. Fili uhtara, Muhtarın da Fi iduğünu rdi, Bir ar ş Pilizi len evlatlık edinmişti 3 her hafta nvımı_ lir ve mazdı — Ban; a bu tün şu ormanlık Onu topraği Bana saldıracak bir kanmıştı. | — Bak onunla evlenmeyi ka - ğaç dibini gös- tereyim, gel, O yöne doğru seğirmeye baş- tadı. Benim Ondan ne fatkım vardı? Bir Sıgara içip külkayım derken nerdeyse &klimı öynata- caktiım. Onün yüzünü ©irta e -| virmesile benimde Ata binmek- Tiğim bir oldu.. Şimdi dar bo - ğazda ve bit yana bakmadan uçup gidiyordum. Arkamdan fır. dattığı taşlar kulaklarımı uğul- datarak yamlarıma düşüyordu, HL İ | “ben laklar! ai bakılırsa, tahta ayak ün sadını Bir de mantar ayakkabı hikâ« yesi var. Bu fasılda bilmem ka- dınlar mı mantara b calar mı? Bir çift mani raya kabının 25 lira olduğunu düşü- nürsek her halde erkekler diyece ğim geliyor. Maamafih, mantar, kkabılar, bu sene pek moda ilmiş. Buna mukabil iskar- pin moda kralları, “yeni "Böbatil örnekler — bulmuş! di ka- dınlar.'Bobstilemerak saldırm:5 lar. Sinirlenmeyiniz, (dünya “kcan iginde iken “kadınlarımızı -bu meselelerle mi-uğraşır görecek - tik) demeyiniz. Emin olunuz ki bu mahdut moda hastaları ya- | nında Yardımsevenler cemiyeti- hizmet - Büyük irk kadını kütlesi var.. SPORî min açtığı cephe geri: lTerine gönülü yazılan bi İdareciler uyuyor mu Arkadaşımız A. Esge Ankara- an “yazıyor: Ankarada bulunduğum şugün derde ;'buramın futbol kalitesi ve «por Disiplini hakkımda ciddi bir bilgi edinmek Mmaksadile,-hic Yir“maçı “kaçırmamağa ahdet- miş; bu cümleden olarak geçen hafta deplasmana çıkan İzmir ta kımılarının oyunlarını Cumartesi günü 19*Mayıs 'stadında “seyre gitmiştim. 'Tik müsabakayı *Maskesporla, Altay yapıyordu. Her halde*bi- lirsiniz; fakat bir döfa'da hatır- Tatmayı faydalı 'bulüyorum. “Al- tayın rengi “Siyah *beyazdır. Beyaz fanilâ göğüslerinde kü- ücük-arma ve siyah pantalonla İzmirli “futbolcüler arasında, renkleri birbirine karısmış for- malarile Maskesporlular da güç belâ seçiliyorlardı. 'Mutad seremoniden sonra 0- yuna başlandığı zaman Altaylı- farın 12 kişi oynadıklarmı fârk 'ettim. — Hayır, yanlış görmüşüm. Üzmirliler on iki'değil.. “futbol kaidölerinin Temmrettiği şekilde ön'bir kişi Oynuyorilar. 'Peki ya on ikinci'kimi? Hiç te farkedilmiyor, bu-zat-oyuncu değil galiba. yyuncu değil. Çünkü var. Düdüklü oyuncatc'mı yoksa? Bu da olmaz.. o halde.. Görünüşte pek enteresan 'ol- mamnakla beraber, hakikaten gü Tünç”manzara. Çünkü'kendi ar- kadağlarından biri zanneden Al- tayhalr, habire hakem solduğu anlaşılan bu zata-pas veriyorlar. Yalnız'bu olsa ne ise, ayni yan- Tişlıklar yan hakemlerine-de pili; Meseleyi tavzih etmeğe mem lüzüm var mi? lâkin bil- Fakat çok tuhafıma gitti de staddun ayrıl- dıktan sonra di untutamadım ; ve “işte bu satırları yazıyorum. Hakem v hakemleri tıpkı Altaylı ar gibi bey nilâ ve pantalon “giymi: ler, bütün karışıklık Ve -hercü- merç bundan çıkıyormuş. Maç başlıyalı tam on bir'da- kat bir Artık dayana- edi. anımdaki bir a t hâkikatto ân bu manza- rayı teşrih ettim. Hattâ dayanamadım'da bir a- ralık ırdım bile, kem formanı değiştir!.. nim bu asabi halimi gören- lerden biri yetiştirmiş olacak, farkında değilim. Lâkin centilmen bir Harbiyeli oyuncu, kırmizı renkli Eşofmanını çıka rarak FPevzi Çat ismindeki haka me-gönderdi; o 'da giydi. Bu düzumsuz yanlışlığı Layis mehler maattöessüf tashih et- mek “şöyle dursun, “aldırış bilo etmediler. Düşündüm.. Hey gi- di günler hey. Biz İstanbul hakemlerinin; o- yunu tarzı idareleri hakkinda münakaşalar yaparken; teşkilâ- 'tin”merkezi olan Ankarada ve göz önünde 'bu gibi yakışıksız haller ölüyor 'da idüresilerimiz uyüyorlar. 'Ne günlere kaldık. /