Yazan: Sami Karayel Dedikten sonra, şöyle bir düşündü. Hergeleciyi şöyle tal Tif etti: 3 — Ona ne altta, ne üstte gü- reş uydurmak her pehlivanın kârı değildi. Hergeleciyi alta alıp bastırmak bir kâr değildi. Bilâkis zarardı. Çünkü, insan, neresinden tutsa muhakkak an- lamadığınız bir şekilde yenik düşebileceğiniz bir oyunla kar- şılaşırdınız.. i Ben, Hergelecinin ihtiyarlığı- na yetişmiş olduğum için onu gahsan tanırdım. Yetmiş beşlik vardı. Ensesi katmer — katmer Aman allah, ne kas vardı. Daha hâlâ gö- kesmiş olsa o deriyi öyle kolay- lıkla kesemezdi. Kalın derili bir adamdı. İnce uzundu. Kemikli, elli ayaklı idi. Hergeleci, terbiyeli bir adam- dı. Sözü sohbeti yerinde idi. Se- bebi de Hergeleci Misırlı Halim Paşanın yanında çok kalmıştı. Bu sebeple Misır saraymda - ol- dukça düzgün terbiyo almıştı. Ben, Hergelecinin ihtiyar ha- linde bir idmanımı görmüştüm. Şöyle, soyunup sıyrıldı. Vallahi o, yetmişlik vücudü buruşmus olduğu halde safi adale ve sinir içinde idi. Sultan Hamid devri baş pehlivanlarından Sarı Hâfı-, za sarmada: bir oyun: gösterecek ti Koca ihtiyar, demir gibi Sart . İşte böyle sarma sarış görmemiş - tim. Hasmı Hafızı, sarmaşık sa- rar gibi sardı. İhtiyar dimdik duruyordu. E Sonra, Hafızın sağrısının Ü- zerine doğru yüklendi. Mukabil ayağını alttan üstten mengene- ledi. Biz; seyirciler bakalım:ne ya- pacak; ne olacak diye gözleri - mizi dört açmıştık.. O, Hafıza seslendi: fi vücudile di- renmişti. Fakat, bin manevra| ve manivelâ ılzgmHniıun sırt üs. tü döndüğünü y Ne olmuştu?. Sonva; yaptığı oyunu anlattı. Fakat, insan 0- nun tarif ettiği ve qmtkae,ştıgı ayunu yüz kere de bilse ka'iyen fül haline getiremezdi. Çünkü, eksik fâzla duruşlar ve en ufak bir surette hasmım vaziyetinden Yekmişlik ihtiyar, elyevm kara- dan ve İstanbulda Emirgâna gi: der gelir. Ona, sordum : — Neden karadan- yürüyor: sun? Cevanp verdi: — Sabahleyin yürümek - çok iyidir. Erken kalkıyorrum:. Sa» Bah namazını kılıyorum.. İstan- bula inmek için vakit çok. yola çıkıyorum.. İstanbula- geliyo - rum.. Akşamları vapurla. döne rim.. Eğer keyfim olursa, ak: samları da yürürüm. Yetmislik Cemal Bey, bugü - 'nün yirmi beşlik delikanlıları - nın hilâf olmasın amma, yirmi ftanesine muadildir. Demir gibi- dir O da, usta Hergeleciyi şöyle tarif ediyor: — Ben, gizli gizli Hergeleci- den idman yapardım.. O vakit Hergeleci yetmişlik vardı. Ben ise yirmi beş otuz yasında başa güreşirdra. — Hergeleci, Rami köyünde otururdu. Ona öte beri a. Soyunur, kisbet dı. Tutuşurduk.... ı yenemezdim. Neresinden tut- Sam, bir tarafımdan ve hiç ken| disini zarlamadan beni açık dü- gürürdü. İşte; okuyacağınız Her; be Hergelecidir. Onun yaştan nasıl yetiştiğini okuyup bilmek tatlı bir zevktir. . . Deli Hafız, Selânik gü hazırlarayordu. — Hafızın Hergelecinin Arecı rım saalüik, yiro: mesafede idi. Eğmen dabra ustasile bera - ber bulunan Hergeleci, hıftada iki defa ustasile seyunu id - man yaparak ders alırdı. : 1 fikir icat sahibi olduğun- hmzan kendk kendire oy lar icad eder ve ustasına terirdi. Deli Fafvs, ukull çırağımın ö yaunlarında büzük bir hüner bu- luzdu. Fakai, hepsi de tehtikeli ergeleci oyunlardı. Öyle kolay kolay tat- bik- olunamazdı. Hergeleci, icat ettiği oyunları akranlarile boğuştuğu zaman tatbik mevkiine koyardı. Böy böyle icadkerdesi olan oyunları pişirirdi. Hergeleci küçük ortaya ha- zırlanmıştı. Ustasınm Selâniğe gitmeğe karar vermesinden memnun olmuştu. O vakitler Se- lânik panayırı ile meşhurdu. Panayıra belki, yüz bin kişiden fazla insan gelirdi. Selâniğin be- kın Beşçınar mey- danında güreşler olurdu. Selânik güreşinin Kırkpınar kadar hükmü vardı. Oreya zama nan en nâmdar pehlivanları ge- lirdi. Lâf değil, küçük Hergeleci, Selânikte küçük ortaya tutuşa- caktı. Gece uykuları kaçıyordu. Deli Hafız ile Yürük Aliden kazığını çıkarmağa. savaşıyor - du. O vakitki pehlivanlar bir - birlerini takip ederlerdi. Hasım ları nereye giderse peşinden gi- derlerdi. Yürük Alinin Selâniğe gele - ceği yüzde yüz idi. Bu sebeple Deli Hafız: Selâniğe koşuyordu. Tam idman üzerinde i: Usta, çırak yola çıktılar.. Se- Ç lânik köylerine çok uzaktı. Yol- daxepeyce konaklıyacaklardı. Fa kat, Rumelinden Selâniğe doğru, bir akın vardı. Usta, çırak nihayet Selâniğe geldiler. Bir hana misafir oldu - lar:. Hanlar-dolu idi. Pehlivan - lar, kahveleri- doldurmuslardı. O'zamanın küçük orta pehli- vanları yamandı. Bugünün bü- yük orta pehlivanları o vakit, küçük ortaya: güreş- tutabilir - lerdi. Hergeleci, küçük ortanm namdar peblivanlarını ustasın - dan ve etraftan. işitmisti. Fa - kat, bir kere de bu merak ettiği pehlivanların yüzünü görmeki arzusunda, idi. Küçük. ortanın en — meşhur| pehlivaniacı şunlardı: Rangradlı, Köfteci Sacı Meh- met.. Silivrili Soğancı Hasan Silistrei, Kızıl Ahmet. Büunlor küçük ortanın başları yıldızları idi. Her üçü de şim - şek gibi delikanlılardı. Yeni ye- tişiyorlardı. On sekiz, on dokuz! yaşında ya var.. ya yok idiler; Hergeteci denihayez on sekiz| yaşında idi. Fakat hasımlarına nazaran on; on beş okka; hafif idi, Selâniğe geldikleri- zaman BHergelecinin: ilk işi hasımlarını. görmek oldu. Pehlivan kahvesine geldikleri SPORA— Gül Kupası * Müsabakaları İstanbul Bölgesi Atletizm A- janbığından: 15 Haziran 1941 pazar günü saat 10 dan itibaren Kolej saha-| sında gül kupası seçmelerine baş | lanacaktır. Kayıtlara öğleden sonra saat 14,30'da başlanacak-| tır. Yapılacak müsabakalar: ra | belki, yaş itibariledir. Çemberli Bayanlar: 100 metre, uzun, yüksek at-| lama ,disk gülle atma. 100X4 bayrak. 4 üncü kategori: 100 metre, 110 mânia, gülle, disk, yüksek, uzun 50X4. 3 üncü kategori: 200 metre, 400, 800, 200 mâ- nia, gülle, disk, yüksek, uzun, sırık, 4X100. 1 inci kategori. 200 metre, 400, 1500, 5000, | 400 mânia, gülle, Yunan diski, çekiç, cirit, Yüksek, uzun, ü adım, sırık, 200X4 bayrak. 400 metre mânalı koşu 19 ha- ziran 1941 perşembe günü s: 18 de Fenerbahçe stadinda y: pılacaktır. | Müsabakaya- iştirak edecek | kulüpler 13 haziran 1941 cuma | alşamına kadar listelerini atl tizm Aajanlığına göndermeleri Tazımdır. Bisiklet Müsabakası | İstanbul Büölgesi Bisiklet A-| janlığından: | 1 — 15-€6-941 tarihine müsa- | dif Pazar günü sabahı beden | tertiyesi mitkellefleri arasında hir bisiklet teşvik müsabakası | tertip olunmuştur. | 2 — Yarış Mecidiyeköyü iıej Hacıosman tepesi arasında bir | defa gidip gelme suretile 21 kilo- | teetredir. 8 — Yarışa tom saat 9 da baş lanacaktır, n Tn E h | ta, bizim küçük ortacı- lar burada mı?, Deli Hafız, şöyle etrafına ba- kındı. Yalnız, Silivrili, Soğancı Hasan orada idi. Kimse görme- den gözlie işaret edip göster - di. Hergeleci, hasmını — gördü gözlerini dikti. Uzun — uza tetkik etti. Onu, iri yarı bulmak | la beraber ahmak, budala bul-| du. Ustasının kulağına eğilerek.. — Usta, bu en iyisi mi?. Diye sorunca, Deli Hafız gü- lerek: — Ne o, beğenmedin mi? — Öküze benziyor onun sura- tu. Hiç akıl yok onda!, Dedi. v Hafız, gülüyordu. Cevap ver- di: — Ülen, görmüyor musun tostoparlak iri bir delikanlı!. — Olsun usta, insan okka ile mi güreşir?.. — Okka ile güreşmez amma.. yakaklı da varsa. (Arkası var) * " , / Mektap; gönderen : okuyucularıma * İzmitten daimi, okuyucu- lardan imzasile ve üç kisbet Es. kişehir pehlivan. imzalı okuyu- cuma: Mektubunuzda. bahsetti; dömuz topu, oyunu yalnız, çük pehlivanlar veyahut har man güreşi yapanlar arasında değil, büyük pehlivanlar arası n dâ da,tatbik olunan bir oyun- dur. Bilâkis domuz topu eğer çalımına gelirse yağ güreşinde daha iyi neticeler verebilen hin oyundur. Sü:yolcu Mehmet peh- livana: da sordum. Ayni benim dediğim gibi söyledi. Hakkımda gösterdiğinzi teveccühe — teşek- kür ederim, * Çoruh vilâyeti Hususi Mü- hasebe Varidat Müdürü Erok- tay okuyucuma: Mektubunuzda bahsettiğiniz şeyleri sırası geldikçe- yazıla- rımda. kaydediyorum. Yalnız, hizim geçmiş. pehlivanlarımızın. boyları, okkaları hakkında maz but bir kayıt yoktur. Rivayete ve-o devirde yaşamış olan. ihtis yar pehlivanlarımızın güzüşleri- ne göre şahsiyetlerini tesbit et- miş bulunuyoruz. Pehlivan tef- rikaları kitap halinde- çıkacak: tır. İlk olarak on kitap sırasile neşrolunacaktır. Bunlar Yeni Sabahta çıkan tefrikalardır. Son Postada okuduğunuz imzasız Koca: Yusuf benim yazımdır ve ben yazmışımdır. Kitapalrı Ah- met Halit kitaphanesi neşrede- cektir. Yazıların ve sahsım-hak österdiğiniz saygıya te- şekkürler ederim. * Ankara: Doktor S. Bürker iniz Okuyucuma: Kurddereli, Aliçolar, Herge- leciler; Mollalar dereceşinde pehlivan değildi. İkinci derecede idi. Kürddereliyi Koca Yusuf kırk beş dakikada yenmişti. A- dalının Kurddereliye hürmeti taş Osmanbey matbaası önünde oturan Filiz Nurullah değil, sa- kallı meşhur deli Muraddır. De- li Murad, Filiz Nurullaha ben -| zerdi. Yalnız boyu biraz kısa idi. Tabif gövdesi de ona naza- ran hafifti. Beyoğlunda İtalyan Arditinin yaptığı güreşlerde Kurddereli, Filiz Nurulalh — ve ecnebi pehlivanlar Çaya da da- hil olduğu halde hep oynas reş yapmışlardır. Ben, bu güre- şin içini dışını iyi biliyorum gü- Hattâ, o zamanlar amatör | reşlerde ben de güreş tutmuş -| tum. Binaenaleyh, bu güreşler| ciddi değildi. Arzı hürmet ederim. | * Salâhaddin. Türsen sile gönderen okuyucuma: Yeni Sabahta neşrolunan peh livan tefrikaları kitap halinde çıkacaktır. Ahmet Halit kitap - hanesinden isteyiniz. Arzunuz| veçhile eski pehlivanların - bir| albümünü de neşredeceğiz. — | Saygılarımı sunarıı — Mükellefler bu yarışa is- tedikleri tip bisikletle iştirak e- debili: ler. 5 — Koşuya iştirak edecek| mükelleflerin yarış saatinden | evvel Mecidiyeköyünde hazır - Tanmış oldukları: halde bulün - maları ce isimlerini hakem he- yetine kaydettirmeleri lâzımdır. 6 — Geç kalanlar yarışa işti- râk edemezler. imza Kıgı tahkimatı ve hava kuvvetleri [ (Baş tarafı 1 Inci sayfada) | | günkü müdafaa manzumele erinliğe doğru cihetidirler; bir çok kuvvetlerin istihdamını mec buri kılarlar. Silâh, tesir daire- sine yaklaşan hedefler üzerinde Müessirdir. kıyılarda ancak en bü- yük önemi haiz limanların, kör- | fez, boğaz ve şehirlerin korun- ması mümkündür. Müstahkem | bir üs, denizden tevcih edilen| darbeleri önlemek vazifesini a- liır. Halbuki bu darbelerin en| şiddetlisi semavidir! En asri tahkimatın da, sistematik bir defi ve tard iki vıldanberi de am eden ma- ceralardan sonra iyice öğren - miş. bulunuyoruz. Ne haşin de-| nizlerle çevrilen bir ada, ne mil- | rfile vücut bulan da-| imi tahkimat sistemi, hava a- kınlarına karşı zorluklar çıka- ramadılar. Kuvvetli bir donanma, hasmı yurd kıyılarından uzak tutmak üzere açık denizlerde savaşmak la ve yenmekle mükelleftir. Kı- yı kaleleri, ana filonun uzak he- deflere tevcihine imkân hazırlar- lar. Deniz hâkimiyetini, elde bu: lunduramıyan — memleketlerse yakın sularda ve kıyılarında | defi ve tard işini başarmak IZ- | tırarındadırlar. Hava. kuvvetleri, yakınında da uzakta da, donanmanın mü- zahiridirler. Donanma, her yer- de ve her vaziyette semasını ko- rumak mecburiyetindir. Artık hiçbir armadanın kendi silâhile bu çok mühim ödevi yapamıya» cağı sabittir. Bir deniz filosunun Hava teh- ditlerine karşı korunması, taar- ruzları hava. vasıtalarile kırması değildir. Mataban - Girid ara - sındaki hücum dalgalarının, Gi- ridi müdafâaya memur deniz kuvvetleri saflarında — rahneler açtığina şahidiz. Çıkarmaları himayeye tahsis edilen armadalar, müdafiin ha- va kuvvetlerini - sındırmadıkça, teşebbüslerinde muvaffak ola- mıyacaklardır. Kıyılara karşı harekât icrası, yakın — üslere, tayyare ana gemilerine daya. nanlarca mümkün- olabilir. A- merika, en kuvvetli dönanma - ların üstün hava kuvvetlerile kıyıları ialeyhinde harekâta gi- rişeceğini şimdiden derbiş et- mektedir. Hattâ, hava- filoları- nın, son prensiplere göre, müs- tahkem- mıntakaları: hinterlan. da indireceği kuvvetlerle:sars.- masına da ihtimal vermektedir! Münferit kalöler; mühim kı- yıları boydan boya müdafaa e- demiyen müstahkem . mıntaka- lar, müsait derinliği ihtiva et- miyen mevziler ve üsler; hava- lara karşı esaslı defi ve tand sistemleri kurmadıkça, ihraç- ları önlivemiyeceklerdir. Her ehemmiyetli bölgede ateş ler fişkıran bir defi ve tard ci- hazı tesisi havaldir. Bütün bir memleket, harekâta sahne ola- bilir: Bunun için alınması zaru- ri tertipler şöyle hulâsa edile - bilir: a) Denizden ve karadan hava yolu ile tevcih edilen hamleleri daha uzaklardan karşılamak ve ezmek, b) Her indirme hareketi belir meden boğmak, c) Her hava teşebhüsüne ha- valarda cevap vermek, d) Müdafaa kuvvetlerine en büyük hareket ve ma! ra ku-d | reti temin etmek, O sebeple asri ordular maki- neleştirilmekte, motörleştiril -| mektedir. Bir ordunun kıymeti- ni yalnız sayı üstünlüğünde de- | gil, techizat ve teşkilâtın mü - kemmeliyetinde arıyan bir z: mandayız. Amerikalıların 40 bii tayyare edinmek üzere tahsisat ayırdıklarını ve mürettebat ye tiştirmek için de birçok müe seseler vücude getirdiklerini gö rüyoruz. Zafer yolu, havalardan g me Bu yarışta Za ni h n mik- yası dâ anlatabilir. Ancak, za- man da burada en kıymetli bir âmildir! tedil nlerin Gümrük komisyonenları yeni idare heyeti Gümrük komisyoncuları İstan bul birliği idare heyetinin yıl- hk kongresini dün yapmıştır Kongrede komisyoncuları alâ- kadar eden meseleler şül- müş, yeni idare heyeti seçimi yapmıştır. İdare heyeti şu şe - kilde teşkil edilmiştir: | Reisliğe, Ziya Septekin, ikin-| ci reisliğe Cevad Korur, umu -| mi kâtipliğe Hulüsi Tulen, mu- hasipliğe Naim Tekant, azalığa Ethem Öke, Çaker Yazaroğlu, Kemal Uyar, Behlül Sabri Uu - kanlı, Bürhan Faris, Kâmil Ak- osmanoğlu, Kemal Kantoğlu da yedek azalığa seçilmislerdir. HARP VAZİYETİ Röpc:aritaj ikâh Dairesinde Nikâh nasıl kıyılır ? - Nikâhtaki kera: met - Evlenme memurunun sözleri! Şahitlere düşen vazife teşkil ediyordu Je usul ba- kımından değil, dedikodusu uyandırdığı ali akımından da bu, böyle idi. Şimdi ise, ev- lenmek âdeta umuru âdiyeden oldu. Gün geçmez ki bir - tanıdık, bir bildik, bir “ehbab,, karşımı- za çıkıp da (ben falanca evlenme yur) demesin. Hakikaten söylediği falanca evlenme memurluğuna söylediği saatte gittiğiniz vakit dostunu- Zu orada emre müheyya bulur- sunuz. Eşi de oradadır, eşinin akrabası da... “Eş,, dedim de aklıma gel birçok kimseler bu “eş,, tâbil ne fena halde kızıyorlar. Eş tâ- birine bir, yuva tâbirine iki. Tanıdığım yaşlı bir zat var - dür. Bana, dedi ki: — Bu eş tâbiri de yeni çıktı. Kimbilir; hangi nevzuhur ro - mancının uydurmasıdır. Halbu- ki, bizim bildiğimiz eş, eşmek- ten gelir. Bu kadınlar ise neyi e- şiyor yahut eşeliyorlar. Kocala- rmın kafa ve keselerini ise bir diyeceğim yok. Fakat, zannetmi yorum. Yeni evlenenler görüşüp anlaştıktan sonra- evleniyorlar. Binaenaleyh, aralarında, böyle bir zımni şikâyeti mucip olacak geçimsizlik- hele ilk,zamanlarda- kat'iyyen akla gelemez: Sonra, (eş)in bir başka mânası da, ye- ni doğan bir çocuktan ana:rah- minde- arta: kalan parçalardır. Peki efendim, zevce ile eşin ne münasebeti- var? — İMtimal; zevce - dememek için öz Türkçe bu kelime bulun- muştur. — Ya yuva? Yuva da kuşla- ra mahsus bir tâbirdir. ü Gülümsedim: W 4 — Yoo; müsaade buyunun da. yuva tâbiri aile hayatmda yer etsin, bu, güzel bir kelimedir. İhsanm aklına öyle bir aileroca- evleniyorum, dairesine bu- B getiriyor ki içindekiler - kuş| misali cıvıldaşıyor; ötüşüp kok- laşıyorlar, fena mmı? — Fenaolur mu? Yalnız çok temenni ederim ki “yuva,, kur- mak arzusile hareket eden genc lerin çoğu, biribirlerinin yuvala- rını yapmakta geciksinler! Bu yaşlı zatı, bu kadar söz söylemeğe sevkeden âmilin yu- va kurmak ile yuvalarını yap - mak arasındaki imayı söylemek olduğunu anladım, sesimi çıkar- madım. Böyle düşünenleri ya. - lanlıyacak, yine yuva kuran gençlerdir. Maamafih, nikâh memurunun | söylediğine bakılırsa, evlenme - ler çoğalmış, boşanmalar azal- miştir. Boşanmaların azalmış olması da gençlerin yaşlı; dostu> mu şimdiden tekzibe başladık- larına delil değil midir? Evlenme daha doğrusu evlen- dirme memuru diyor ki — Evlenmelerin- çoğalma- sında birçok sebepler vardı Fakat en mühimmi, hükümetin evlenmek istiyenlere gösterdiği kolaylıklardır. Bir kere böyle hir çifte lâzım olan bütün * ğıtlar,, parasız veriliyor. Tahki kat çabuk yapılıyor. Askı müd- deti 15 gündür. Demek ki ka - rardan on beş gün sonra namzet lerin nikâhı kıyılabiliyor Cüzdan parası da pek ucuz - dur. Eskiden beş lira olan bir maroken evlilik cüzdanı bir lira lar var. takip ettirmek de Herkes kendi muamelesini t takip ediyor. Mu u£ ediliyor. Maamafik mselerin (ak- raba) bah evlenmek isti- yen gençlerin resmi muame ni takip ettiklerini görüyoruz. Bunun için biz, namzetlere (ak- raba) namile de olsa işlerini hiç kimseye takip ettirmemelerini tavsiye ediyoruz. Geriye bir pul parası kalıyor. ledir bu pul p: — Namzetlerin medeni hal- lerini öğrenmek için nüfusta kayıtlı bulundukları yere soru- yoruz. Bunun için, tabii pul lâ- zam. Şayet namzetler, İstanbul kütüğünde kayıtlı iseler o za- man mesele yok. Pul parası da vermiyorlar. Düşündük ki, devletin resmi daireleri arasındaki muhaberat pula tâbi değildir. Bu da, niha- 'yet, iki resmi daire arasındaki muameleden haska değildir. Her receği para da. ba kiden evlenmek bir mesele ” Yazan : BEHİYE halde; alâkadarlarca bu cihet| yeniden nazarı dikkate alinırsa evlenme namzetlerinin pul pa: sından kurtarılmaları imkânsız değildir. Bu takdirde oh, kâğıt- ları al. On beş gün sonra git ev- len. Evelenecek gençlerin akitleri haftanın iki gününde yapılır. Randevu alıyorsunuz. Nikâh gü- nü için eşi dostü evlenme me- murluğuna çağırıyorsunuz. İki de şahit, beş dakika içinde ev- lenip çıkıyorsunuz. Bazı günler oluyor ki, bir tek nikâh memurluğunda. otuz çif- | tin akdi yapılıyor. Sıra bekliyen çiftlerde bir helecan, bir hele- can ki sormayın, halbuki bu iş, ne kadar da basitmiş... Nikâh memuru, koltuğuna, namzetler de karşısındaki kol: tuklara oturuyorlar. Şahitler i- çin masanın Şark ile garbında | iki sandalye hazırlanmıştır. On- | lar da buraya yerleşiyorlar, Et- raf hıncahınç dolu. | / Nikâh memuru, şöyle bir ha- fifçe öksürüyor, birkaç söz söy lüyor, sonra: bayana hitap edi- | yor * — İsminizi lütfeder misiniz — Falan kızı falan. | Bayın da ismini aldıktan son- ra kıza; soruyor: — Falan. oğlu. falanı zevçliğe | kabul ediyor musunuz? Hafif bir titreme: | — Kâbul ediyorum efendim. | Erkeğe de-ayni sual ve tabi ayni-cevap; Sonra kız yani müs- | takhel zevce deftendeki, imza | mahallini. titriyen ellerle imza- | hyar, daha sonra da erkek yani zeve imzasını atıyorlar. Şahit - | ler de-defter imzaladıktan sonra “akid,, tamam olmuştur. Teb - Dünyanın en er, öz Türk toprağı- | | nın, öz Türk anasının metin ya- | | pihi yiğit evlâdıdır. | Şark günesi altında tunçlaş- mış çekreşile hemen ayırdedi- | lir. O, hiç hir devletin aşkerine benzemez. O sadedir. Müteva-| zadır. İtaatlidir. ve kanaatkâr- dır. Lâkin o bir arslandır. Kim- seyi kalına dekundurmaz, He- men kükrer, üzerine atılır. Onun harpte en ziyade sevdi- ği hücum borusudur. aten bizde (boru) peşinden koşmıyan, halis Türk çocuğu değildir. | Davul sesini işitip yerinden fırlamıyan Anadolu köy yav- rusu değildir. At nallarını, kılınç şakırtıla- rını duyup da heyecana gelmi- en, şanlı sancağının önünden | geçtiğini görüp de selâmlamıyan bu memleket kanından değildir. Hem Türk eri, emir verilme- dikçe canını verir, elindeki silâ- hını teslim etmez. balar, toplar; tüfekler patlar. Yerler sarsılır, hufreler açılır ve taşlar havalara dağılır. Onu çelik azmile ne görürsünüz. Çünkü o1 y rılmamak için emirler almıştır. O, o noktanın nöbet Her tecavüzün nigehbanıı r ya- bancının önüne dikilmiş kaledir. ahenin bir sed- Her fena emi dir. Her fena nazara batan bir süngüdür Yalnız onu idare etmeği, o- na kumanda vermeği ve o cev- herden istifade eylemeği bilme» | flar Türk eri ki, çif- kulübesini ve askeril tini, tarlasını; yavrularını bırakarak memleket Müdafaası kaygusile, temiz k: nının galeyanile ilk davete h | men icabet etmiştir. Köy Inı',!ekıw | ihtiyar babalar ve ninele —mW gayretleri artmıştır. aKdınları, vavukluları, küçük ışakları ve kızanları da tarlalar l da sapanlara yarışmıştır. rikler başlıyor. Şeker dağıtılı & yoc ve beş dakika içinde âdetaf kaş ile göz arasında evlenmiş oluyorsunuz. Koltuklardaki sıx caklığınız geçmeden yerinize başkaları oturuyor. Ayni meras simle, onlar da evlenmiş oluyor4 lar, Yine tebrikât, yine şeker! ikramı, Şimdi sıra başkaları « nın... Bir devri dâimdir gidiyor Birçok genç kızın kalplerini kovalıyan yuva kurma fikri iş« te böyle kolaylıkla resmiyet ka zanıyor. Halbuki evlenmedeni evvel nedir o çekilen ıstıraplar, endişeler, üzüntüler. Biran için- de hayat değişmiştir. Çektikle- rinize içinizden gülmeğe başlı« yarsunuz. Bir dö annelerimizi, nineleri« mizi dinlediğimiz vakit eskiden evlenmenin ne demir leblebi, bo- şanmanın nekadar kolay oldu- ğunu hayretle öğreniyoruz. Kız, gelinlik çağa geldi mi; evinde oturur, bir taraftan ger- gef işler, oya yapar, ud çalar, bir taraftan da görücü bekler - miş. Eve yaşlı bir kadın geldi mi kızcağımı bir çarpıntı alır - mış, Eğer misafir “görücü,, ise gelinlik kız ona kahve ikram et- meğe mecburmuş. Bu suretle görücü, müstak! linin hal ve tavrını, yürü | şuşunu, boyunu - posunu; elini yüzünü tetkike imkân bulur - Muş, Tabii kızcağız mahcup, bir köşede ezile büzüle oturur, dü- | nür hanımın gözüne girmeğe ça- lışırmış. Hey gidi günler hey! Bir de şimdiki gençlere bakınız. Hayat arkadaşını seçmek ellerinde. Ne görücü dinliyorlar, ne de ud çalmakla, oya işlemekle vakit geçiriyorlar. Evet, yuva kuran gençler ço- ğaldı. Evlendikten sonra biribir- lerinin yuvalarını yapan gençle- re ise pek seyrek rast geliyoruz. tçik Ü———— ei büyük askeri olan Mehmetçiğin vasıfları BAHRİ ÖZD;NİZ (Mehmedcisin) de rhat kal- bi köyden cepheye çevrilmiş ve ateşin gözleri hudut geçidine di- kilmiştir. Bahaların askere giden saf köy delikanlılarına — verdikleri itaat, hamaset ve teşvik öğüt- lerinin değeri ve nişanlıların sır- malı çevrelerinin hatıraları bü- yüktür. eV veda- saatlerindeki Musafaha ve kaynaşma ne ul- vi manzaradır? Her asker kafilesi sabah se- rinliğinde kırlardan geçerken hep bir ağızdan söylenen yurt şarkılarile dağlar, ovalar çın- lar. Yürü! Mehmedcikle Harpte bu vatanın cesur mü- dafileri — sizlersiniz. İcabında kahramanca döğüşecek, manları titretecek- sizin 4 mez kollarınız ve demir vücut - lerinizdir. Bu büyük hizmetleri ten sonra köyl rinize bayramlar acak, £ çeceğiniz yollar defne dallarile katır tırnaklarile ve dağ ve ba- yır çiçeklerile süslenecek ve siz- İere kana kana içeceğiniz kadar buzlu ayranlar ikram edilecek- tir. Sen koca asker, daki vazifi yap! Ne orada ne oc; şeye ihtiyaç yoktur. Her şey ta- mamdır. Mahsul çok iyi. S bereket senesidir. Ana emekleri, yavuklu muhabbetleri ve tosun sevgileri size helâldır. Hepsi â- fiyettedirler. şil asmalı damlarınız, gü- neşli tarlalarımız; öten horozla- rınız, meleyen kuzularınız ve ça- kır mandanlarınız da hep ora« dadırlar. Sen sevgili Mehmetçik, iyi bil ki bugünkü hasreti yarinki me- serret hemen — unutturacaktır. Lâkin bugün üzerine aldığın askerlik vazifesi yurd davasıdır. Memleket — istiklâlidir. Yalnız (Sonu sayfa © slltun 2 dak ( udi ordu «