7 Haziran 1941 Yazan: MURA Komitacı Aşkı -i D SERTOĞLU | Anna, ağabeyisi Dimo'nun Vardar| köprüsünü atacağını ihbar eden mek-| bıbu heyecanla bir hamlede okudu Tefrika Cevdet büyük bir şaşkinlığa düştü. Bu ihtimal bir saniye bile aklına gelmemişti. O zamana kadar kendisini yüzde yüz lümden kurtaran kimsenin ko-, mitacılar arasında mevcut bir adamları olduğunu zannediyor-. dü: Ya! demek ©o — sendin Halbuki ben başkası zannetmiş- tim. — Başka kim olabilirdi? Her- seni bir an evvel parçala - mak istiyordu. Onların bu k. ir ettiricineye kadar | mektup gönderen? — | — Ne mektubu ? | — Sana bunuü söylemekte ar- ftık bif mahzur görmiyorum. Ko- mitacılar arasında bizim - bir a- damımız var. Vakıâ onun kim olduğunu - bilmiyoruz. — Fakat bize sık sık mektuplar yazarak faydalı haberler verir. Nitekim Viçefi bize yakalatan odu Hattâ Dimonun vardar köprüsü- nü atacağını da bize kendisi bil-, dirmiş idi. Beni mahzenden kur- | taran kimsenin o olduğunu zan- | nediyordum. Anna genç zabitin dikkatle dinliyordu: — Demek Dimohnun Vardar | köprüsünü atacağını size mek- tupla bildirdiler. — Evet. Mektubu bir gün ev- vel aldık. — Garip şey!. Sonra — gözlerini | gözlerine dikti: | — O mektubu bana gösterir misiniz? * Sesinde -o kadar bariz bir | yalvarış vardı ki Cevdet bu tek- | fi derhal reddetmek istediği| halde muvaffak olamadı. Onun | tereddüdü Annaya ümit verdi. | Titrek bir sesle ricasını tekrar-| ladı: — Onu - bana . gösterirseniz size çok medyun kalacağım Tabii eğer böyle bir - mektu) mevcutsa.. Cevdet bu-mektubu -göster- ' mekte hiç bir mahzur olmadığı | neticesine vardı. Bunu göster-| mediği takdirde bir nevi yalan- | c mevkiine düşeceğini anlıyor | du. Bu kararla yazıhanesindeki | 7; gözlerden birini çekti. Ve orada | bulunan - kâğıtlardan birini çı-| kararak Annaya uzattı: | Anna-mektubu büyük bir he-| yecanla okudu. Dudaklarından ğayri ihtiyari: | — Alçak! kelimesi döküldü .| Yazıyı tanımıştı. Bu Yanefin el| yazısı idi. | Birdenbire her şeyi anladı.| Yanef denilen bu alçak, kendi- sini elde edebilmek için ağabe - ini zaptiyelere tutturmuştu, | Şimdi gözüne Dimonun o gün- Kü hali geldi. Zavallı Dimo her halde bir şeylerden şüpheleni- | yor, fakat bunu söyleyemiyor- du. Ağlaması da bu yüzdendi. | Zira, söylediği anda onu-herkes | korkaklıkla itham edecekti. Hattâ kendisi bile bu fikre kapıl- mamış mı idi? — Kendisi de| bir kadın gibi ağlayan ağabeyi- sini biran itham etmemiş mıw idi? Anna mektubu yorgun bir ta-| mrla masanın üzerine bıraktı.| Cevdet sordu | — Yazıyı tanıdınız mı? — Evet!.. — Kimin y — Yanefin. — Yanefin mi? — Evet.. O alçağın!. — Ber halde aldanıyorsunuz. Benim bildiğim Yanef komita nın şefidir. Onun bize yardım etmesi için hiç bir makul sebep| yoktur. » — Viçef hakkında gönderilen mektup “da ayni el yazısile mi sözlerini Cevdetin | zası ?. çef yakakamadan evvel Yanefin yerine geçmek üzere idi. Merkez onu daha kabiliyetli | ve itimada lâyık buluyordu. Bu u Yanef de bildiği için onu tutturdu. — Ya Dimo? — Dimoyu yakalatmak - iste- mesi benim içindir. O varken bana dokunamıyordu. — Faka Allahın başı için yemin ederim | ki Yanefle karşılaşmam müyes-| Ber olacak olursa onunla tam hesaplaşacağım. Cevdet, genç ve güzel bir kı> an bu derece hiddetleneceğini onun, gerekse diğer arkadaşla- | mnu da | No. 42 | hatır ve hayalinden geçirmemiş- | ti. Filhakika Annanın siyah gözleri ateş gibi parlıyordu . Bu sıfada sokak — kapısının önünde bir gürültü peyda oldu. zaptiyeler gelmişlerdi. Cevdet! bunlardan — birine icap eden e-| mirleri verdikten sonra tekrar | içeri girdi. Anna hiç yerinden | kıpırdamamıştı: — Göreceksiniz ki aramaları- nız beyhude olacaktır. Ne evde, ne de civarda hiç kimseyi bula- mıyacaksınız. — Peki, o halde neredeler? | mademki bu mektubu yazan kimsenin Yanef olduğunu söylü- yorsun; ve sözlerinden ona kar-| Ş1 büyük bir kin beslediğini an- | hyorum; bari bize onu yakala - mak için yardımda bulun!. — Onun nerede olduğunu bil- miyorum. | — Buna imkân yok.. Gerek rının bulundukları yeri bilme>| men kabil değildir. -Mahsustan | söylemiyorsun. | — Yanefin nerede - olduğunu | bilsem şimdi seninle beraber gi der ve onu kendi elimle geber-| tirdim. Bana inanın. . | — Peki, ya” diğerleri? Her halde kasabada bir buluşma ye- , Tiniz vardır. — Diğerlerinin kim oldukları- ni ve nerede — bulunduklarını | söyleyemem. İ — Neden? Gt — Ben bir hain değilim. On-! ları bulmak sizin vazifenizdir. — Garip bir muhakeme tarzı. Pekâlâ, siz bilirsiniz. — Sakın sizden korkuyorum zannetmeyin. Bana istediğini: kadar işkence tatbik edebilirsi- niz. Gene söylemem. Sonra şu- ilâve -edeyim ki-demin Kuşçular köyünde bizim elimi- | ze düştüğün zaman seni kur-| tardığımı söylemem, herhangi | | bir merhamet talep etmek mak- sadiyle. değildir. Hattâ »belki de bu yalandır. Belki sizi kurtaran satılmış yahut her nedense Os- manlıyı seven bir- komitacıdır. (Arkası var) Ark Royal - tarafından yapılan bir tecrübe bize şu ka- naati vermişti: Bir deniz tay- yaresi, bir mayn tarlası üze- rinde yaptığı keşiflerde eğer su berrak ise 18 kadem derin- likteki maynları tefrik edebil- mektedir. Deniz tayyareleri bi- ze sık sık mayn tarlaları üze- rinden raporlar getirmeğe baş. ladılar. Bu raporlar mutlaka maynların mevcut olduğuna dair müsbet işaretleri değil, mayn- mevcut olmadığına dair menfi haberleri de ihtiva edi - yordu. Fakat bugün anlıyoruz ki Ark Royal'in bu haberleri aldatıcı mahiyette olmuştur. Hakikatte- deniz - tayyareleri muntazam Türk mayn tarlala- rını keşfedememişlerdir. Onla- rın görüp bize haber verdikle- ri istisnai bir surette deniz sathına yakın olan mayınlar, yahut ağların uçları olmuş- “tur. Şu da elimizdeki ların ne kadar noksan olduğu- nu ve görülecek işterdeki müş- külâtı gösterir. — İstihkâmlara karşı yapılacak taarruzların ilk adımı kuvvetle müdafaa edi- len mayn tarlaları idi. -Bugün anlıyoruz ki mâyın tarayıcı ge- milerimiz yalnız adet itibariyle değil, kemiyet olarak da kâfi derecede değildi. İşte 18 mart günü uğradığımız kayıpların başlıca gebebi ve bütün bu bah- ri teşebbüsün terkedilmesinin dolayısiyle fmili bu — olmuş- tur. 20 Türk mayınının harp yierinde duruyordu tarihinde rolü Filhakika daha 8 mart şa- fak vakti, yağmurlu bir ha da İngiliz gece devriyeleri ©- lan torpido muhripleri Boğaz. lardan uzaklaşır uzaklaşmaz Nusret igmindeki küçük Türk yapuru Erenköy koyunda yir- mi mayınlık yeni bir. müdafaa hattr vücuda getirmişti. Bu hat sahile müvazi idi ve mayn lar birbirinden 90 ilâ 140 met re mesafede bulunuyordu. Ma- yınlar 6 ve 7 marfta hüçum g. (li BAA | muha Her F- memrmn Sabah | Belediyeden sık sık şi kâyet ediyoruz fakat bilelimki Belediyenin de bizlerden pek çok şikâ- yetleri vardır Frenk: — Yapmak der. Amennâ doğrudur, hem y den göğe kadar doğrudur x..r pılan iyi tutulmaz, yani hüsnü a edilmezse gı ge- ski hamam, eski tastır. ,, * Bu satırları yazmıya saik lan müşahede bazı semtlerde ne ©- sokak isimlerini göste - daha haların imdiden mt ço- hedef gibi atmaca oyna cuklar kullanarak aktadırlar! Halbuki onlar - İstanbul lediyesine, yani dolayısiyle, İs- tanbullulara bir hayli paraya ve makamı aidine de pek çok e- meğe malolmuşlardır. Taşla soak isimlerini gös- teren levhalardaki harfleri kır Acaba bunda ne zevk be- — Çocuk bu !. Aklı erer n diyeceksiniz amma bugün sırf keyif için sapanla yahut da sa- vurma suretiyle şehrin bir çok paraya ve emeğe malolmuş bir malını heder eden küçük hem- | i'lWâ İ şehriden yarın şehrin tmarı ba- miyeceğini de hesaba katmak lâzımdır. | kımından hiç bir şey beklene -| Bilmem İsviçrenin hangi şeh-| at rini ziyaret etmiş olan bir her vesile ile tekrar ederdi: — İstasyonda tren bekliyor-| dum. Canim sıkıldı. Bir sigara | yaktım ve pakette başka siga-| ra kalmadığı için boş paketi rihtımdan demiryolunun üze -| rine fırlativerdim. * Benim pa- keti fırlatmamla üstübaşı temiz birisinin rıhtimdan atlayıp ray- lar üzerinden sekerek paketi a-| hp geri dönmesi bir oldu. Ben kendi kendime: * — Allah Allah! -Acaba boş paketi ne yapacak? Anlaşılan burada boş sigara pakatlerini bile ziyan etmiyorlar, topluyor lar!, Dememe kalmadı, herif hid. detten yüzü kıpkırmızı bir hal- de bana yaklaştı've bir şeyler söylemeğe başladı. Sonra anla- dım ki benim sigarâ paketi mak suretiyle istasyonun — önü- (Sonu sayfa 4 sütün 2 de) DÜNYA HAR | F V C S W ED ' V EBİYAT A A AĞ [Iasvır Sali alı]mııııı Toğrudan doğ- ’. ade edemeı!ıgı şeyler nedir? İ ncık yalanın altında Onları bilvasıta ıfade edemez mi? (İfade) bahsinde şimdiye ka- dar arzetmiş — bulunduğumuz mülâhazalardan çıkarılabilecek bazı düsturları hulâsaten ihtar edeceğim ki bu makaleyi müta- lea edenlerin daima hatırında bulunsun ve bu bahsi tenvire yardım etsin. (Estetik) unvanlı bir mühim eser vücude getirerek, yirminci Avrupa hududunu aşan İtalyan filozofu ve müverrihi (Benedet- to Kroçe - Benedetto Croce), (san'at)ı, bütün — insanlar için bir liganı heyecan olarak tavsif ve tarif etmişti. Bu tarife göre de (estetik) ? (ifade ilmi — la Seince de 'expression) diye t-- lâkki etmişti; vakıâ bu telâkki (1) San'atın envatma ve ak- simamna göve ıstılahat konul - muştur ve erbabınca mütlefi -| kan kabul olunmuştur. —Bunu uzun uzadıya bahse katıştırmak tan ise o ıstılâhları burada zik- redivermek daha iyidir ve el- bette faidesi vardır; çünkü 18- tılâh, üç beş cümle ile tarif o- Tunabilecek bir fikri, bir naza- riyeyi, bir (metod) du bir keli- e ihtar ve tayin ederek, in tağni Lırakır. cvvelâ ikiye ayrılmıştır: (Güzel sun'atlar — Beauxarts) ve (arts industrlels). Bu Tısım san'atlar, makine, dinamo, leskop, mikroskop yapmak gibi münhasıran ilmi kesfiyattan (Ban'a — art)| te- | YAZAN: | FİLOZOF RIZA TEVFİK — GÜER asrın iptidalarındanberi şöhreti| Ve bu görüş, büsbütün yeni de- (1862) senesinde Fran- (Öjen Verun) gildir: sız mütehassısı (Yunan san'atına, zamanımız san'atının, ifadece çok faik ol-| duğünü isbat için) büyük bir vukuf ile yazılmış kıymetli bir kitap bastırmıştı: - (1890) da | dahi mükemmel bir — (estetik) | kitabı neşretmişti. Bu eserlerin- | de (Öjen Veron) da ayni iddia da bulunarak bütün san'at ve | estetik meselelerini o noktai na- zardan takdir etmek yolunu gös- | termişti. Bugün bu meseleler hakkında binlerce eserler var, | ve hemen hepsi de san'atı umu- | mi bir lisanı heyecan olarak te- | lâkki etmektedir. Öyle olunca | mephaste en mühim — meseleyi teşki! eder. Onun içindir ki, bu bahsi iyiden iyiye kurcalamak | istiyorum. San'atla alâkadar olan kula- | Rımızla gözümüzdür demiştim. | Bunu bilmiyen yoktur. - Kulağı: | mıza - daha doğrusu (samia) mıza hitap eden lisanı heyecan, | musikidir. Gözümüze hitap &- den, resim, yani (yağlıboya, su- luboya, fresko, pastel, karaka- | lem, tarama ve envaldır), bir de başlıbaşına bir (san'at şubesi) olan heykeltraşlıktır. Bu san-| atların — lisanile, mumımımm büsbütün hususi ve büsbütün | başkadır; ve bunların âdi lisa-| nımıza, yani her gün konuştu-| ğumuz lisana kat'iyyen ıhııya-; ci yoktur. z Resim lisanı, yalnız gözümü- züin bir anda, (yani aklımızın ll hacet birakmı- yarak!) idrâk edebileceği: (şe- i, renk, gölge ve ziya) | gibi vasitalarla bize bir geyin | suretini tasvir edip, o suretin | (ifade) ve ifade tarzları bu| (Sonu: sahife 6, Sütun 1 de) kabilinden — yapılmış şeyler de-| evvelâ bu (plâstik) kelimesi mektir, - Meselâ, sokak kap:ı | Rumcanın (Plazma) lâfcından tokmağının; insan eli şeklinde,| clektrik lâmbasının bir manol- ya çiçeği suretinde yapılmış ol-| Ması gibi!. (Dans) yani (raks) da münahisıran, güzel ve ahenk- li şekiller ve hareketler göster - ” mek için oynanan (balet), (de- doğmuştur. Bunlardan maksat,| (faide — utiaite) olduğu estetik bunlarla alâkadar değil- | dir. Biz bu nevi sınaatlara (her- fet) derdik. Halk (zenaat) di- yor. Bunlar 'da (zevk) Mevzuu- bahis olamaz. Güzel san'atları da yine ikiye ayırırlar: - Biri (art expressif) diğeri de (art döcoratif) — dir. — Bunların da Türkçede muayyen mukabilleri yok!. Yahut var olduğundan be- 'nim haberim yok! Buna da (e pressif) bir mâna ifade eden san'at demektir. — İkinsisi, bir müna ifade etmek kasdile değil de yalnız tezyinat yani (süs) coratif) dir. (Zeybek oyunu) vel (Monoc — Memiet), (expressif ) | oyunlarındandır. (Expressif) ya | ni mânadar san'atları bir ka; neve daha ayırırlar.(Tasviri san | at © art pittoresgue), yağlıbo- 'Ya, suluboya, fresko, pastel, ka rakalem, tarama gibileridir. I tılah bahsinde — ince eleyip, sık dokuyanlar karakalem ve tara- ma ile yapılan resimlere (arta| graphigues) deyip ayrı bir sınıf teşkil ediyorlar. Bu kadar ince taksimat ehemmiyetsizdir. Bir de (art Plastiguc) tâbiri | var ki, mühimdir. Bunun da! Türkçesi yoktur. Biyoloji ilmin- | de de pek kwymetli ıstılahlardan * | (YENİ SABAH)IN BÜYÜK'SİYASİ TEFRİ<SASI İstanbulu elde etmek için İngilterede mücadeleler.. milerimizin aldıkları vaziyetle- re göre bunların yeniden ya- pacakları bombardımanlar için konmuştu. Fakat hakikat hal- de bu mayınlar Cihan Harbi tarihinde mühim bir rol oyna- vasıta- Mışlardır. Bunlardan üç tane- si 16 martta tarayıcı ”emileri- miz tarafından — bulunmuş ve tahrip edilmiştir. fazlası bulunamadığı için bura- da bir mayn hattı olduğunu farkedemedik. Geri kalanlar, büyük hücuma tekaddüm eden on gün zarfında keşfolunama- mış, hattâ bizde bir şüphe bile uyandırmıyarak oldulkarı yer de kalmışlardır. 18 Martta par lak bir güneş altında amiral Dö Robek'in kumandası altm- daki kahir armada büyük - va- zifesini ifa etmek Üzere aza- metle ilerlerken bu mayınlar İkı taraf ateş içinde Saat on buçuğa doğru Guen Elizabeth, Agamemnon, ve lord İnflexible Nelson, 13 bin metreden istihkâmlara ate - tılar. Bir kaç dakika & bütün A hattı faaliyete mişti. Müteharrik obüsler v. mütevassıt sahra müdafaa top- ları derhal yalayıcı bir ateş tılar. Bütün gemilere bir çok isabet vaki olmuş, fakat bun- ların zırhları hepsini kuvvetli bir sürette muhafaza etmişti. Yazan: — V Çörçil 135 ayrıca — ateşe at bunların fe pek fazla idi, Saat 11.50 de Çuen Elizabeth in ateş açtığı 20 numaralı is- tihkâmda dehşetli bir infilâk görüldü ve Agamemnon ile Lord Nelson bir çok defalar 13 ve 17 numaralı istihkâmlı isabet temin ettiler. — Öğleden bir kaç dakika sonra Fransız filosu — bombardıman hattını geçti. Amiral Guepratte tara- fından kumanda edilen bu filo istihkâmları daha kısa mesafe- den ateşe alımya başladı Bütün istihkâmlar şiddetle mukabele ediyorlardı. A ve B hatları sıra ile kâh istihkâm- İ başlamışlardı. Fakat daha ateşi için me: ra, kâh zayıf toplara ateş e diyorlar. Her iki tarafta müt hiş bir boğuşma - görülüyordu. O sırad anzara korkunçtu. Koca harp gemileri yerlerini değiştirerek, manevra . yapa suların ortasında sağlarından sollarından gürlüyorlardı. Toz ve duman arasında istihkâm- lar geniş şimşeklerle - yırtılı yordu. Topların gürültüsü iki sahildeki dağlarda akisler: ya pıyordu. İki«sahil, -sâhra top: larının sadmesile sarsılıyor, Kak ki istihkâmlar artık bizim torpido muhripleri ve küçük İ€in bir tehlike teşkil etmiyor- gemiler, tehlikeli vazifelerini dü. Fakat işte ilk hezimet baş görmek için şuraya buraya &gösterdi. seğirtiyorlar, parlak bir sema — Saat biri 45 geçe ami- ltında ve sakin bir suda cere- Tal gemisi Sulfeni taki - yan eden bu hâdiseler azamet bPen boğaza giren Bouvet ve şiddetin tarif edilemez ihti- saslarını husule getiriyordu. Bu devre takriben bir saat sürdü. Saat bire doğru, 13 numaralı istihkâmda dehşetli bir infilâk görüldü. Bir çeyrek sonra da 8 numaralı istihkâm ateşi k ti. Şimdi iki harp gemimiz 13 ve 16 nümaralı istihkâmları muntazam bir ateş yağmuru altına almışlardı. Saat bir bu- çukta bunların ateşi de hisso- lunur derecede hafifledi. Biri kırk beş geçe ise hemen hemen ateşi kesmiş bulunuyorlardı Buradaki topçular ve efrad is- tihkâmlarını terketmağe mec- bur olmuş ve bütün bunların içi enkaz ile dolmuş olacaktı. İstihkâmlara hakimiz de kalmıştı. Bir cok Fransiz harp gemileri fena bir vaziyet- te idiler. hiç bir gemi dan evinden yara- lanmamıştı. Mmürettebat arasında zayiat yok gibi idi. Hepsi hepsi 40 yaralı bulmuş gibi idi. Umurat intiba, istihkâmlara hâkim- olunduğu ve mayn tarlaları da temizle- nince filonun teş etmekte devam ederek bo- ğazı pek 3 ceği merkezinde Erenköyü koyundaki maynler- den birine çarptı. nin bordasında ateş açtı ve iki dakika içinde dmıızn ve buhar tabakası için- kıxrhnlmı—ılı sa bir öbüsle mi battığı henüz sabit değildir. Gemi yeni mayn tarlasında batmış bu geminin mayne ileri sürmüşlerdir. Çuen E) zabeth'te bulunanlar onun bir ©büsle battığına kanidirler. ) Batan iki gemiyi diğer- Harekât, dan devam etti. alınmıştır; (Protoplazma) ve (PlasticitE) kelimeleri de on-. dan müştaktır. Üzvi oisimlerin | en mümtaz sıfatı olan bu (plas- tisite) tâbiri, hamur gibi yumu | şak ve her quck' ve kalıba gir- meğe elverişli olan şey demek-| tir. Bu kabiliyetin de bezibaşlı bir Türkçe mukabili yoktur. A- | rapçadan alıp kullanmakta bu-| Tunduğumuz (taynct) kelimesi | (çamur gibi olmak) demek ol-| duğu için, bu mânaya vek uyar-| dı; lâkin biz onu ötedenberi baş ka mânada kullanmağa alışmış | olduğumuzdan, (plâstisite) için | başka bir kelime bulmak. icap eder. Bu hususi tâbirlerden ma- ada bir de (art harmonigne )de var ki, yülme musikiye tahsis | edilmiştir. Çünkü müusikt hüne- | Ti gayet kat'i hesaba göre a-| henkler — tertip edebilmekti Rumca musiki-zaten âhenk ya- ni harmonie demektir. B 4 Fakat bütün filoda Gayet kalın bir ik zırh içinde mahfuz olan ve ölü, O ana kadar taarız. plâm &9 | mükemmel bir tatbik sahası istihkâmlara a- atla geçebile idi. Muhak | | | | | İnfilâk gemi- ; | koca gemi bir e kayboldu. Yalnız 66 kişi (Bouvet nin maynle mi; yı ve Türkler çarptığını J 1 Işari ıakib diyor... bir saniye durma- at ikide iştihkâmlar tama- | | | | | | | mile sakit idiler ve yalnız ğ qerken.u Çuen Elizabeth ile Nelson ate- şe devam ediyordu. Ma n Mayn tarayıcılar ilerlemek $© devam ediyordu. Mayn tara | emrini aldılar. Fransız filosu - YiCilar Boğazda ilerlemek em- ©$ | z e SÜ Fini almışlardı. Zırhlıların teş- Ş | sırasını başkalarına — verdi 've kil ettiği saf, B sınıfından zırh- geri çekildi.. İngiliz gemileri hların yerine geç istih hiç bir hasara ramamıştı. -kâmları daha yakından ateş al Bununla beraber - İnlexible'in tına aldılar, ön”köprüsü yıkılmış, ateş İçin: KICİARDUULASII UKL LARERERRA IÜT (Arkası var) RORİZ | | üzere kovuldukları Şimdiik EE —— Burkadar! Amiral Darlan” ve Ermeniler' mıral Darlan'ın nutkunuz vzuu — bahseden üstadi Asım Ua göyle diyor : j “Meğer tarihi hakikat asla telifi mümktün olmıyan bul gizli bir' | maksat varmış. Meğer amirai| Darlan Suriyedeki otuz bin Er-| meniyi Filistinde ve Iraktaki İngiliz kuvvetlerine, hattâ ica- bında Türkiyeye karsı kullan- mak için bu tarzda bir siyasi tazyik yapmak lüzumunu his. setmiş imiş.,, , Mühim bir nokta — F ransız. Başvekil — muavi- ninin nutku — hakkında Bay Asım Usun verdiği malü - Mat, ciddcan üzerinde ehemmi- yetle durmağa değer bir mahi - yettedir. Biz, Ermeni vatandaş- larımızın — İstiklââ Harbinden sonra tamamiyle akıllandıkları nı tahmin ediyoruz ve böyle bir iğfale kapılmıyacaklarını zan - nediyoruz. — Filhakika Umumi Harpte Ermeni vatandaşları - mızin nimetleriyle büyüdükleri bu vatan aleyhindeki faaliyetle- ri her zaman bir teessüf ve e- lemle hatırlanmaktadır. — Asır - lardanberi başta Rusya olmak diyarlardan bize iltica eden Ermeniler, Tür- kiyede dajima en büyük hüsnü kabulü görmüşler ve tam bir hürriyet ve istiklâlle yaşamakta bulunmuşlardır. - Pakat harici unsurların muzir teşviklerine kapılmaktan kendilerini kurta- ramadıkları için bu misafirper- verliği suüstimal etmişler ve Umumi Harpte Türk evlâtları bu topraklar için rlarda canlarını — verirlerken, — onlar dahilde komplolar kurmuşlar ve milli mukavemeti sarsmak — ve zedelemek için çalışmaktan ge- Ti durmamışlardır. Hayâl o'an hayâl rmeni - vatandaşları — bu yolda teşvik eden âmil, düşmanlarımızın, — kendilerine vâdetmiş oldukları hayali bü- yük “Ermenistandır,, Türk top raklarından bir kısmını bol ke- seden kendilerine vüâdeden ecne- bi kuvvet, mucizevi Türk mu- kavemeti ile karşılaşınca eridi. Ve Ermenilere vâdedilen haya- li topraklar ebediyen hayâl oldu. Bu vaziyet karşısında — bir kısım ermeniler Türkiyeden ka- çarak komşu topraklara ve bilhassa - Suriyeye iltica ettiler. İşte amiral Darlanın — teşvik ettiği bildirilen ermenilerin bü- yük kısmı bu kimselerdir. Fakat F akat bizim tahminimiz, Ermenilerin, bir - daha yaptıkları hatayı tekrarlamıya- cakları merkezindedir. Binaen- aleyh eğer Amiral Darlan bu sözleri söylerken bir müzahe- ret ihtimalini derpiş etmişse, bi- zim noktaj nazarımıza göre al- danmıştır. Zira bugünkü dün- ya Ermeniliği, her halde artık hakikati anlamış ve kendilerine 'âr olan ve olmiyan - milletleri iyi öğrenmiştir. Ermenilerin bir daha her hangi bir ecnebi ent- | rikaya âlet olacaklarına kat'i- yen ihtimal vermiyoruz. MURAD SERTOĞLU D ğün evinde kan:- h bir hâdise Tavastan bildiriliyor: Kale nahiyesinden Hasan oğlu Meb- med Körfezle Mustafa oğlu Ah- med davetli bulundukları di ğünde sarhoşlukla kavga etmiş- ler ve neticede her ikisi de ta- bancalarına sarılmışlardır. Her iki tarafın attığı kurşun- lardan odada — bulunanlardan Kemal ve Esad yaralanmışlar, Ekrem Özdemir namında bir şahıs da ölmüştür, Suçlular ya- kalanmışlardır. |Tütün ve yazlık mahsul rekoltesi çok iyi İzmirden bildiriliyor: Tütün rekoltesi hakkında alâkadarlara gelen malümat memnuniyet ve- rici mahiyettedir. Geçen sene hükümetimizin aldığı tedbirler müstahsili bu sene iyi mahsul yetiştirmeğe teşvik etmiştir. Tütünlerde hastalık yokturr ve çapa işi hararetle devam etmek tedir. Mıntakamızda yazlık mah sul faaliyeti de haratetlidir. Bir kısım yerlerde arpa, yulâf har- manlarına başlanmıştır Hasad işlerinde Bornova Zi- raat mektebi son sınıf talebeleri umumi bilgilerini'arttırmak için köylü ile birlikte çalısmaktadır. lar, de YA