V Küçük İbrahim, yerinde-du- İramıyordu.: Biran evvel meyda- na çıkıp hasımlrama ve ust: na; kendisini göstermek -istiy duü. Hele, Kara Mehmedin Üskü- be.gelişine o derece sevinmişti ki, parası olsa derhal bir kur- ban kesecekti. İbrahim, meyda- na çıkmadan ustasınm elimi öp- tü. Hayır düasımı aldi. | Ustası İbrahime şüyle demiş- | “: — A be İbrahim.. göreyim se- ni, bugün desteyi kurtar..- eğer, bu güreşte desteyi kurtarırsan bundan sonra küçük ortaya gi vep> tutacaksın.. —anladın m Küçükvorta pehlivanları sırasına geçeceksin!.. Haydi. bakalım.. Dedi ve bi duraladıktan sonra, sözlerine şunları da iİlüâve etti: | — Törahim, yalnız sem deği bugün ben de hasmrmdan kazı ğt çıkarmalışım... S rahim, kazan' dibinderyağla nan Kavalalı Kara -Mehmede yan yan bakıyordu. Buşmdan furnağına kadar — muayeneden, geçiriyordu. Kara Mehmedin de bu sıra keyfi! ve-iümanı yerinde idi. O da , İbrahimi özle kentrol | Çünkü, *turamazlı. Her ikisi de mühak- kak /finaha kalaraktı. Binaena - deyh, dâha,hafif olan: pahlivan- larla, — tutturması lâzımdı. İbrahim, eşile bağdaştı. Güneş - Pakat, güreş Kara Mehmette idi. Kapıştılar. Güreş | deste solduğu halde çok canlı| Tinde on sekiz likanlı'idi. Tetik ve çevik bir P upıştıllır.. Daha dik elde a- mı baştma: toparlıyamamıştı. İbrabim; hasmmı sarmaya al- | dıktan :sanra, derhal künteye geçti ve aşırmağa başladı. Dramalr.canı havlile ve binbir yayırdı. ve tek. paça kaparak a- "i » jpaçasını budayarak hasmınan-elinden aldı. İki pehli- van ayakta birleştiler. Güreş çok çetin ve sert başlamıştı. Ayağa kalkan'iki.hasım, çok | darmadılar.. İbrahimin tekrar | ve-hızla çapraza girdiği görül - dü. İbrahimin bu seferki çaprazı daha-canlı ve sıkı idi. Hasmı, çaprazla: yenik. düşürecek vazx'î yette idi. Fakat, küçük. İbrahira, daha | ziyade hasmını: üstten ziyadı altta yenmek istiyordu. İbrahim hasmını epeyce sürdükten son- ra, altına bastırdı. Sarmaya, sarmadan künteye | geçen İbrahim, bu sefer künte-| yi askıya aldı: Dramali doluya | tutulmuştu. Nefes alacak yeri bile: kalmamıştı. İbrahim künteyi tazeledi ve bir manivelâ ile hasmını aşırdı. Dramalının teneşirliği yere vur- muğş ve'tam kalıbı kalıbına ye- nilmişti. Dramalı, tam beş. dakikada mağlüp olmuştu. Küçük İbra - him 'galip temennası bastı ve yerine çekildi. İbrehim, ustasını — arıyordu. | Kazan dibinde oturan ustasını görünce yanma. gitti ve elini Öptü. Ustasırda: onu alnından öptü ve: | — Aferin kızan be!. Tehey, hepten: ateş kesildin be?. — , Dedi. t î İbrahim otunduğu yende du- ramıyardu. Aklı fikri Memette|'- idi. Asıl künteyi ona aşırmak Hazımdı. İçinden Mehmedi yiye- Yazan: Sami”Karayel | bir delikanlı idi. İbrahim, Hasa- (Güreş antrenörü Pelinen c SPOR—” nınigüreş taktiğini ve tekniğini yalandan tetkik ediyondu. Kâra Mehmedin güreşi uâ: dı. Çünkü, hasmı dar dinlenmişti. İbrahim 'ılwluf?ıxE yerde duramıyordu. Biran evvel hasmile kapışmak istiyordu. — | Cazgır, meydana çıkıp davul Küçük orta basmıştı.Nihayet iki zurnaları susturdu tuktan sonra Mehmet, hasmım | pehlivanları güreşlerine devam p edebildi. ediyorlardı. #akat, Mehmette hal kalmas| , Cazgır b: | miıştı. Yorulmuştu, destenin d! mi finalleri . Bu s alipler — birbirlerile , , tutuçtu- İbrahim Su sefer de Cai ile Mölimedi kü, burdar di gileri-idi. İbr vel düştü. Bu körpe ve uzun boylu nriki'defa yenmişti. Binaenaleyh | omun için bu güreş hafif ola- caktı. Nitekim de böyle oldu. Her- | geleciye ilk elde bir çapraz | Hasan, girdiğine de gireceğine de pişman oldu. | Küçük - Hergeleci, hasmının çaprazını bir yanbaş oyunile Köstekliyerek Hasanı aitna alı- | verdi. Hem de kolaylıkla bir. kusu gibi önüne düşürdü ve| bağladı. Durdurmadı. — Derhal bir iç kazik paça kaptı, astı. Ve aya-| Bile-çelerek Uzun Hasanı dört dakika gibi kısa bir - müddette | ve' hemen bir*elde yeniverdi. Hergeleci, mağrurane - galip temenriasmı: bastı. Hasmını. ku: caklayıp — sıvazladıktan sııaraW mı çakildi. Ustasimizi | yanına geldi tekrar-eb öptü. Deli' Hüfizm ağın (kuluklürma | varıperdu. Gülüyordu. Küçük | İorahimin yağlı: sırtını okşiya: | vilik — Şitadi seni»göreyüm.. Kara Mehmedi de böyle yen?. Pedi. * İBrahimit — sevincine- payem yoktu. Hasımlarını üçer, heşet dakikada meydan yerinden çı- karıvermişti. Kara — Mehmtodin bu seferki haşmı daha getindi Mehmet, hasmile- epeyee uğ: raştı. Bin müşkülâtla saneak !bir saatte hasmıttı mağlüp edebildi. hakkı vardiler. Kücük orta;pbh: JWvanları 'yağlınıp meyaana çık- *tilar.. ve güreşe başladiler. Karai Mehmet yavım saat ka: Kara Alinin tekliflerini kabul ettti — — Geçen izda, gü: seçen günkü nüshamı: reş antrenörü Finlândiyali Pe(l-ı gil nenin Kara Ali pehlivanı müsa- bakaya davet ettiğimi yazmış ve bu bapta Kara Ali ile de gö-| Tüşerek fikirlerini nejsetmiştik. Kara Ali, güreşin yenişince:| ye Kadar olmasmı şart koymuş- u. Öyle devreli ve müüdetli güreşmek istemiyordu. | Finlandiyalı Pelinenden-akdığı mmz bir mektapta Kara Alinin | — Desti rahimle, Kavalalı Kara Mehmet kaldılar. Güreşi ayırt edecekler Mehmet, İbrahim pe p- tılar ve tutuştular. Hemen her- kes Möjpimetle İbrahimi seyredi- n çok tatlı v apıyorlardı. Deli Hafız, ağına gözlerini dikmiş, göz klarını bile kırpmadan gi .i takip ediyordu. Güreşin, ilk dört beş dakika- sı iki pehlivanın biribirlerini yoklamasile geçti. Tbrahim acele etmiyordu. Ga- yet tetik güreşiyordu. | Güreşin. beşinci dakikasından sonra, Herkelecinin, Mehmede bir çift dalış yaptığı görüldü. İbrahim, hasmının paçalarını eline geçirmişti. Kara Mehmet, vaziyeti tehlikeli görünce ken- disini dönerek yüzüstü yere at-| tı. İbrahim, hasmını altına alır | almaz Kemaneye geçti ve kazık- ladı. Bu hareketile hasmini al- tında zaptetmek istiyordu. Mehmet, hasmının — altından kazığı söküp kalkmağa savaştı. | Bua fırsattan istifade eden İbra-| him, hasmına sarma: vurdu. Kâvalalt - sarmayı — yeyince, | sağ ayağını dikti. Sağ elile ters | dönerek - hasmının kasnağından tuttu. Maksadı dönüp kalkmak- . Kavalılının - bu hareketinden | istifade eden İbrahim, derhal hasmanı ' künteledi. Fakat, bu vaziyette' künte doldurmak güç- tü. Mehmet: döl den istifade ederek sarmâdan sarmaya geç- ti Pakat, hasmı bırakmadı. O da tors üönerek tekrar üste ve sarmada kaldı. İki küğük 'pehlivanın - alttaki mücadelesi çok heyesanlı oldu. Her ükisi de büyük pehlivanlar gibi ustaca oyunlar ve manev: ralar yapıyorlardı. (Arkası var) Gönüllü hasta bakıcı olarak kayıt olanlar Gönüllü hastabakıcı olmak | üzere Yardım Sever Bayanlar | kurslara ayanların — ka- Kürslar pazartesi günündem! itibaren — şehrimizde bulunan bitün resmf hastahanelerde 3- çılmış folacaktır. Gönüllü hastabakıcı olmak is- tiyen bayanların mıktarı 200 e| yakındır ve bunlarınokseriyeti- ni genç kızlar teşkil etmektedir. yenişinceye kadar olan teklifini | kabül ettiğini bildiriyor. Mersinli Ahmedin de, Mülâ- yimin yenişinceye kadar olan teklifini kabul ettiği “anlaşı!-| miştir. Mersinli, mizle görüşerek şunları miştir dün bir muharriri- söyle- — Mülâyimin yenişinceye ka-) dar olan teklifini kabul ediyo - rum. Haber aldığımıza göre Kara Ali ve Polinen ile Miilâyim ve Mersinli Ahmet müsabakası - bu hafta Pazar günü buçukta Beşiktaş yapılacaktır. Her iki güreşin de meraklı'olacağı anlaşılıy livanlarımıza muvaffak riz. Müracaat edenler arasında çok uzakta oturdukları için kursa gelmek için mali imkânları gay-| ri mübajd/olanlar ve bilhassa E- n bayanlar için kurs | ği müddetçe bir oto- büs tahsis edilmesi - düşünül - mektedir. Kursa devam edecek | her bayan ikametgâhına en y: neye verilecektir. Bu- nun - 80 kişilik ekipl teşkil olunacaktır. Müracaatla- rın fazlalığı karşısında ikinci Jyursa devam edecek olanların kayıtlarının da bir an evvel ya- pılmasına- çalışılmaktadır. | Hava Kurumuna Yardım edenler krk! Hava Kurumu! İstanbul Ramanyadan LA G00i bandaj geliyor — sanay A, Ş. 1000, Ha- İstanbul Tramvay İdaresi -| san Hulki 750, Nobar Bahar nin Rumanyadan sipa 500, Leon Dündes 500, Ali Er- 500 bandaj Köstence girve ortakları 500, Nihat Söz- gelmiştir. Bandajlar men 500, Öztürk Ticaret Ltd.| lerde Köstenceden — şehrimize — Şti, 500, Tavil zadeler 500, Kon-| sevkolunacaktır. Bandajlar | dopulos 500, Kibar zade Muhsin geldikten sonra — deporlara - ç kilmiş olan arabalara takıla verbu arabalar sefere çıkarıla - caktır. Göksunun tanzimi Belediye, Göksu ve civarında bazı yerleri evkaftan satın ala- rak halkin istifadesini tömin edecök' şekilde — tanzim etmeğe | Karar vermiştir. Bu arada / Çâğ- | layan köştü de - Mili Emlük 'ta- rafından 400, Zeki Ülker - 300; Cemil Türker 300, — İhsan Kayin 300, Samuel Benerya 300, Koço Va- | silyadtis 250, Mordo Rodrik 250, | | Rafael Aluf 200, Karnik K, Robötyan 200, Dimitri Mütevel- 1(200, — Bedri Göknil 150, Vasil | Hacetoğlu 1i50, Perikli Lâgutis | 150, Mihail Dimo 135, Muhittin | Havuzlühan 100, Hacı Hüseyin | Mahdurhirai 100, Şebâfettin Al- köç 100: Teberrüat yekühu 10 bimı 420 liradır. ; "HARP VAZİYETİ | nakliye tayyarelerile kuvvet in-| Y vetlerile | da ateşler altmda Deniz hakimiye- tinde hava kuv- vetlerinin rolü (Baş tarafi 1 inci sayf hava ejderleri tarafından sin- dirildi. Akdeniz donanmasının verdiği zayiat, eğer mihver teb- liğlerine inanmak lâzım gelirse son deniz muharebelerindekini gölgede bırakacak miktardadır. kunçtur. t | Alman hava ordularından mü KO him bir kuvvetin Avrupa cenup * doğusunda yığınak - Şaptığını, batıdaki hava faaliyetinin du- raklamalara uğramasından da anlamak mümkündür. Giride karşı harekâtin de ettiği müddetçe Mora - Girid arasın- daki iç deniz seması hava filo-| ları tarafından kaplanmış bulu nuyordu. | Hava sevkiyatı, tehlikeli bir. teşebbüstür. Kat'i bir hâkimiye- te tavakkuf eder. Paraşütçü birliklerine fevkalâdelikler kar-| şısında vaziyete hâkim olmak gibi ağır vazifeler terettüp eder. Ancak, bir kere iniş yerinde| emniyet elde edilince, kafileler dirmekte devam ederler. Şimdi| Giridde bu muvaffakiyet kaza- diT - Bu bakkaliyelerde, zaman 0-| mlmıştır. Deniz kuvvetlerile hava kuv- vetleri arasındaki carpışmada şansın havada mutlak bir hâki- Mmiyet temin eden filolarda oldu-| ğunu görüyoruz. Geçen bir ya-| zımda da tebarüz ettirdiğim gi-| bi Tatantoda İngiliz tayyareleri dev-cüsseli harp gemilerine sal-| dırdılar. Yunan denizinde süra- tinden istifade ederek mübareze meydanını hasmına - terketmek istiyen İtalyan kruvazörlerini aksatan, Hood zırllısını batır- | dıktan sorra bir hava torpili ile yaralanarak geldiği vere döner| ken' yeni hava torpillerile — sa-| katlanan Bismarkı felâkete sü- Tükliyen uçaklardır. Almanya, Afrika ve Asyaya doğru zafer yolunu açmak vn»î zifesini, hava filolarına vermek tedir. Britanyalılar, bu tehlike-| li yoldan bekledikleri hasim or-. dusunu önlemek için adada mil-| yonları ancak müdafaa rolü ter-| tip ediyorlar. Müazzam donanmaların kara- lara karşı harekete geçmeleri artık hava kuvvetleri yardımile | mümkündür. Açık denizlerde| hava hâkimiyetini temin eden : donanmalar üstünlük elde edebi- lirler. Bir harp gemisinin ha- valandırdığı bir kaç ucak, bir deniz kervanını tehdit ediyor. Giride henüz ağır silâh ve tank çıkarılamadığı — günlerde,| hava kuvvetleri iniş meydanla- rını açtıkları sed ateşlerile em- niyet altına koyuyor, işgal mey- danlarını genişletiyorlardı. favâ silâhlarını yetin wi sistenilerile “yollarından alıkoy-| mak ise bir hayaldir. Giritle Mısır üsleri arasında 400 kilo-| metrelik bir mesafe var. Eğer Hava teşebbüslerine hava kuv-| karşı — durulamazsa,| Suriye, Filistin, hattâ Mıstr top- rakları da hava taarruzlarına| uğrıyacaktır. Her şeyden evvel Akdenizde emniyet, hava hâki-| miyetine de vübestedir. | Giridden İngiliz hava filola-| rının çekilmesindeki «ebep, ora- sı idi. Almanlar, cenup doğusunu emin ve müsait meydânlar da dindiler. Yalıız büyük hava orduları iş görmez, bu kuvvet- leri elverişli üslerde yerleşti mek de'şarttir. | istilâ etmekle Sicilya - Pantelerya — Afrika larına atlamak — imkânları Vi ti. Girid etrafmda çar- pışmalar olurken, Siranaik or- dusunun da takviye edildiğini, Mısır - Libya smıındaki mihver | taarruzu gi Morada, C rısda üsler ted: vetlerinin ve d nın teşebbüslerini kol caktır. Canr ham rının iş görebiln büslerin kırılma: sebeple, Mısır ve Fili yük hava ikuvvetlerinin is mı kat'i bir zaruret hükmü: dir. bu te o Hava kuvvetlerinin verdirdi zayiat, İngiliz tebliğleri vesini taşmamış olsa bile, gene dikkati caliptir. Donanma, çok hassastır. Cihan s müvaze nesinde bu varlık büyük tesiri kaizdir. Bu kuvveti kıskar İngilizler, büyük bir hava sik- let merkezi de şarki Akdenizde yapmaya/ mesburdürlar. | Önümüzdeki haftalarda do- ğuda önemli hava çarpışmala- İstanbulâbalık' domuz” dahi” | yin kilosunda, müşteri lehinde alan adam, aldanmadığına e- | mindir. j Belediye, — Balıkpazarındaki | yoldaki, işportacılardan ahp gi-| Gceke balık &© Balıkpazarındayım. ** Bir. mi: zahç muharririn “İstanbulun ki-” leri,, dediği balıkpazarında... * Burası, günün het vaktinde kâlabalık. Hesabını bilen, kendi- , ne göre bir aile ekonomisi yapan de bura herkes, günün bir s: 'ya uğrar, nevalesini dü: der. ' Balıkpazarı gi sında iki tip vardır: Biri, zen- gin olduğu halde her şeyin en| iyisini, en ucuza almak istiyen| vatandaşlar, ki bunlar Balıkpa- | zarının toptancı müşterileridir. | Diğeri perakendeci, nisbeten fa- kir halk. Toptancı zengin müşterilerin uğrağı birkaç büyük bakkaliye- lur ki sıra beklemek mecburi - yetinde kalırsınız. Fakat bir ke- re de alışveriş ettiniz mi, mahal- le bakkalları ile aradaki büyük farkı derhal anlarsınız. Her şe-| Mutlaka iki kuruş fark. vardır. İşte Balıkpazarı müşterilerini şaşmaz bir itiyat ile buraya cel- beden âmillerden biri. Sonra, mümkün olduğu kadar her şe- yin en halisini alabilirsiniz. Ba- lıkpazarında zeytin ve sadeyağı | toptancı müşterileri gözönün- de tutarak şebrin muayyen yer- lerinde hâl'e benzer erzak sa- tış müesseseleri açmalıdır. Her halde mühim bir varidat kay- nağı temin edilmiş olur. Buradaki o büyük bakkaliye- lerin bir hususiyeti de zannede- | rim, yapacağınız alışveriş on radan aşağı olmamak şartile satın aldığınız — malları, kendi vasitalarile evinize kadar gön-| dermeleridir. Bu az Kolaylık| mı? h Bahkpazarının diğer tip müş- | terisi de kazancı nişbeten az -| lan perakendeci halka, bu gibi- | lere alacakları malları, ekseriya derler. İşportada — neler - satılmaz? Maydanozdan — kusş sütüne kı dar, diyebilirim ki, her sey, Sonra ücüzlük? Mahallede çileğin kilosu 30 kuraş değil mi, Balıkpazarında 20, mahallede şam fıstığının kilosu 100-120 kuruş değil mi, Balıkpazarında 60 - 70, beyini| 20 kuruşa almayınız. — Gidiniz | Balıkpazarına, 12,5 kuruş veri- niz, bir adedi sahih beyin alı) geliniz. * Balıkpazarının sokâkları gü- | nün her saatinde kalabalıktır. | Hele akşam üzeri... Ellerinde ip-| ten sepetlerle birçok aile reisi- nin burada resmigeçit yantığını görürsünüz. Bu sokaklardan 0- | tomobil, kamyon da — geçmez.| Nadiren, erzak yüklü atlı ara-| baların halkı yara yara, kendi- ne bir yol açmağa çalıştığı gö- TÜT yay eg v * İstanbulda iki tane Balıkpa- zarı vardır. Eminönünde bir, Beyoğlunda | iki, Beyoğlundaki — Balıkpazarı, nisbeten daha “aristokrat müşterilerinin çoğu gayri müs. lim. Bundan dolayı İstanbul lıkpazarının hilâfına olar Balıkpazarının mü- endi dillerini konu - ıdu, her, ba; mada y bay: nse, o milletin dilini tereddüt etmez. Ca- sendeki bu geniş bu nev'i ahsına rriyet, acaba b nerede var? Bu bakımdan, Be- yoğlu Balıkpazarı için kozmopo- lit diyebiliriz Beyoğlu balıkp: ka 1, nisbeten ha t dır. İstanbul Balıkpa- rının haftanın her günündeki mukabil Beyoğlu denebilir ki, yalnız Cumartesi akşamları kalabalık- tır Beyoğlu Balıkpazarının - bir hususiyeti de meyhane ve içki- li lokantalarının hayli rağbette olmasıdır. Hele köşe başında bir | pazarı Her A Yazan : BEHİYE hayranı romancı, olduğunuz muharrir, | şair ve gazetecilerin de bulundusu bir toplantıda ko-| * | nuşul ları size nakledemedi -| ğim için çok müteessirim. Fakat | böyle bir cesaret göstermiş ol-| saydım, şimdi tefe konulmuş | bulunacağıma da emin olabilir- | diniz. * Maamafih, tahmin etmem ki, Balikpazarı meyhaneleri yazın | pek o kadar rağbet görsün. | Maksat selâtin Tmeyhanelerde | kafayı çekmek ise İstanbul, Çem | berlitaş, Serafim, Filip, ne güne | kaldı? (Bu kadar ansiklopedik | malümatıma hayran kalmayı - nız! Zira, beni, erkek meslek- taşlarım tenvir(!) ettiler). , (ç Geçelim. ves Si / Balıkmazarı diyince insan, te- dai ile içki ve rakıyı hatırlıyor. | Kaybettiğimiz. Bü- yük bir; hukukçu VU ““Merhum * müteğazı - fakat —en <lekeden © âri bir aza rında t İstanbulun kileri * İçinde -satılan” Beyoğlunun ,, kozmopolit pazarı - Balık ,pazarı meyhaneleri .. Ben de hatırladım ve yukarc satırları yazdım. Bu mevzu ü- zerinde duramıyacağım. Benim tedaj ile hatırladığım diğer bir cihet daha var ki asıl ondan bahsetmek istiyorum: Mahalle rındaki pazarlar. ç Zira, bu pazarlarda da tıpkı Balıkpazarlarında olduğu gibi ucuz erzak, sebze sebzevat, mey- ve ve et satılıyor. Aradaki fark birinciler — daimidir, ikinciler, haftanın muayyen günlerinde kuruluyor. Acaba, belediye, bu pazarları da — daimileştiremi mi? Zira halkın, mahalle aral rında kurulan pazarlardan is fade ettiği muhakkaktır. Hatt,â bunlara, şimdi kuruldukları yer- lerde veya buralara yakın ma- hallerde, kapalı pavyonlar bile yapılabilir. Böylelikle, hem ma- halle arasındaki pazararda ça- hışan esnafın temizlik şartları daha yakından kontrol edilir. hem de belediyeye ufak bir ge- lir temin edilmiş olur. — —) ; ââim Di Vfak hayat geçirmiştir “Yazan: KENAN ÖNER ' Ever, memleket adliyesinin| hadisesine de yine hâkim sıfati- €en müzebzeb anlarında bir ada- Je Lahey'de el koyarak beynel- meyhane var ki, tavan arasın - daki salonunun üdeba için ran- | devu mahalli olduğu — gazeteci | arkadaşlardan işitir dururum. | Bu salona girip, ve içlerinde | rma şahit olgcuğiz. Bu çarpış- malar, şarki Akdenizin mukad- deratini tayin etmek istidadın. dadırlar let yıldızı gibi parlayan bir a- ilenin en sevimli çocuğu tek ba- şına İstanbulumuzun adli bir te- minatı halinde yaşayarak öm - rünü hak ve adalet musaraala-| rı içinde geçiren bu yüksek ve| âdil hâkim bu - mülevves arza | et ve kemiklerini bırakarak a-. Tamızdan ayrılmış. Bu - haberi| aldığım zaman değil, bu acı ve imanılmaz hakikâti yalanlamak | için elimde telefon, mütevaliyen çırpınarak, bir çok def'a Anka- | ra ile temasıma ve her temasta bu elim hakikâtin teyit edilmiş olmasma rağmen hâlâ iaanama- dığim feci hakikat. Feyzidüim, Türk adliyecileri- ne hâlâ az çok kendini aratan adliye nazırı Abdürrahman pa-| şanın oğlu olan bu çocuk her ferdi memleket adliyesine bir| gok hizmetlerde bulunmuş bir a- ilenin öz Türk bir-evladı idi. Tâ li tahsilini Galatasarayda yap-| tıktan sonra İstanbul Hukuk mektebinde okumuş. Sonra da Pransa da bu tahsilini bihakkın ikmal ederek Türk teşkilâtı ad- liyesinde yer almış, İstanbulda bütün adli derecelerden geçerek bilistihkak Türkiye Cumhuriye- tinin ilk İstanbul reisi evveli ol> muştu. Varlığından etrafa — fışkıran fazilet karşısında kendisine te- mas edenlerin baş eğmemeleri kabil olmaz, onun her redaete ya bancı kalan masum ruhu önün- de kendisine hürmet etmemek elden gelmezdi. aldığı tek adliyesile r bütün memleketin içtimai K yük; jrmek ve kendisine arzolunan davalarda adaleti tat- bik edebildiğine inanmak, kız- dığı ve köpürdüğü şey de adale- ti bulmakta kendini ktiren avukat türükleri idi. Yalnız bu- m için hiddetlenir, çileden çı- kar, adaleti kendi menfaatleri- ne oyuncak yapmak isteyenle- rin üzerine saldırır, fakat bu sa- hada mücadele ettiği insanlar bile doğruluk ve faziletinin te »- rinden kendini kurtarıp aleyhin de tek bir kelime söylemeğe bi- le kudret bulamazlardı. Dediğim gibi o, İstanbul adliyesinin tek başına bir teminatı idi Her zaman mazharı hürmet ve takdir olan bu yüksek hüki- min tahammül edemiyeceği ber şey varsa o da hukerat derece- sine varmasa bile, tenkit ve mu- | aheze idi. Hâkimlik hayatında bünün en ufağına da maruz kal- madan yaşayıp' duran; Bozkurt, H47 lel bir şöhret alan ve teced- ikinci bir kapitülasyon belâsın- dan masun bulunduran bu yük- sek seciyeli hâkim, hiç kimse önünde yüzü kızarmadan ve hiç bir tesire kapılmadan mütevazi bir hayat içinde memleket ada- letine nur, arkadaşlarına zevk ve fazilet serperken bir gün bir müfettişin - hâkimlerin mahke- me baricindede bir cok işleri o- labileceğini düşünmiyerek - me- sai saatinde riyaset masasında görememesi vesilesi Tmuaheze olmakla da kalmayarak ihtarı mucip bir hareket telâkki edil- miş, ömründe buna benzer bir geçmişi olmayan bu yüksek se- ciyeli hâkim - o zamanki adliye vekilinin de tahmin etmiş ola- cağı vechile derhal istifasını ve- rerek rubu asırlık adli hayatına nihayet vermiş, kanuni mercile- rin bu muameleyi haksız bula - rak ihtarı kaldırmasına rağmen bir daha o hayata avdete ken « dinde kudret bulamayarak hâ- kimlik için doğan bu kıymetli unsurdan memleket ölünceye ka dar mahrum kalmıştı. Maişet vasıtalarının darlığına rağmen istifasında israr eden bu hâkim az bir zaman içinde serbest hi t avukatlık kendi hilkatine uy - madığı için hâkimlik işlerile ha- yatını temine ugraşmıştı. Fakat hâkimlik hayatından aşmak mevcudiyeti üzerin- ttikçe agır basıyor, bunun esir ve teessüründen kurtula - nı saklamasına ragmen nlamakta gecikmiyordum. yün yanımdaki odasında okumak ve calışmaktan af hasıl eden gözlerinden bi- ip ettigini haber almıs, bu elim ve feyzidâim icin taham mül edilmez facıa karşısında ta- lüne lanet ettiğim kadar derin bir de ıztırap düymüstum. İs - tanbul tababet alemi tedavisin- den ümit kestiler ve bu zavallı devasını yabancı illerde arama- ğa mecbur kalarak Viyana'ya gitti. Geçirdiği iki ameliyattan sonra kurtularak döndü ve he- pimize neşelerimizi iade lütfun- da bulundu. Yeni girdiği hakemlik haya- 'tı hâkimlik zamamı kadar ve bel ki de daha fazla bir refâh temin edip dururken o bu mesleke de bir türlü ısınamıyor, hizmet mukabilinde de olsa para almak (Sonu: sahife &. Sütün 1 de)