Yazan: MURAD SER T()ĞL U Artık bu karşısında gördüğü kadın onun sevgilisi onun yüzünün ve Jini çalm g Tefrika No. 41 Arada bir dakika kadar sü- Yen bir süküt vakfesi oldu. Cev- det bir türlü ne yapacağını ka- rarlaştıramıyordu. Ne yapmalı ne şekilde hareket etmeli idi? Her şeyden evvel bulundukları yer tehlikeli idi. İçeri girmeli i- di. Fakat Annayı dışarıda yak| nız birakamazdı. Sonra evin et- | rafını kontrol etmeli, emirberi- | ni karakola gönderip - süratle imdat kuvvetleri getirtmeyi ve bütün mahalleyi sardırarak Ya-| nefle diğer komitacı arkadaşla- | rını tevkif ettirmeli idi. Bu ka-| rarı verdikten sonra genç kıza: | — Şimdi beni dinleyin. Ya-| vaşça ayağa kalkacak ve tebii bir şekilde yürüyerek evime gi-| receksiniz, Ben de sizi takip e- | deceğim. En ufak bir hareke- | | Anma itaat etti. Ayağa kalka- rak eve doğru yürüdü. Cevdet de kendisini takip etti. Eve da-| hil olunca büvük bir nefes aldı Genç kızı doğruca yukarı, ç: hışma odasına çıkardı. Sonra e- mirberine icap eden emirleri ver- di. Kendi de yazı masasının ba-| gına geçti: | — Yanınızda silâh var m? — Var! — Onu bana veriniz. Anna göğsünden tabancasını çıkardı. Namlusundan tutarak Cevdete uzetti: — Buyurunuz. Cevdet silâhı Gdikkatle aldı.| Masanın üzerine koydu: — Şimdi her şeyi anlıyorum dedi. Su halde evime de bu mak gatla girdiniz. — Peki vaziyet o zaman pek müsaitti .Beni niçin öldürmediniz? Öldüremedim. Fırsat bula: madim. — Sizin kadar güzel, sizin ka: dar genç bir kadının bir komita- c nlak“eceğini dünyada hatırı- | ma getiremezdim. Yazık.. Cid-| den yazık.. Bu güzelliğinizi böy- | le fena maksatlar uğrunda har- eamameEöPda Birmey Hlbin T ben ne zannetmiştim. | Anna hiç cevap vermiyordu. Artık heyecanı nisbeten geçmi: ti. Birdenbire içinden — ağlıyası geldi. Hüngür hüngür ağlamağa başladı. Cevdet onun bu halini teessürle takip ediyordu. Anna, omuzları sarsıla sarsıla, hınçkı- ra hınçkıra ağlıyordu. Cevdet, bu manzara karşısında kalbinin yumuşadığını hissediyordu: — Ağlamayınız dedi. Bu size hiçbir şey kazandırmaz. Beyhu- de yere kendinizi harap ediyor- 'sunuz, Başımıza gelebilecek şey- Teri evvelce düşünmeli idiniz. — | Bu sözler genç kız üzerinde umulmadık bir tesir yaptı. Bir- denbire silkindi. Başını kaldır - dı. Az evvel zâf ifade eden hali kalmamıştı — Beni korktuğum - için mi ağlıyor zannediyorsunuz? Ha- yır, bin defa, yüz bin defa ha- yır. Komitacı korkmaz. Komita- cı merhamet dilenmez. Biz ide- al insanlarıyız. Bizim için ha tın, yaşamanın hiçbir rolü ve ehemmiyeti yoktur. Çok güzel, İşte böyle kin olunuz. Madem ki böyle, çin ağlıyorsunuz? — Âkıbetinize soğukkanlılıkla intizar ediniz. Niçin ağladığım bana ait bir meseledir. cellâtlık vazi fenizi ifa etmi bakınız. — Aldanıyorsunuz. Ben cel- lât değilim. Ben bir zabitim. Vazifeniz, et kazandırmak için canı nı vermeğe âmade olan insanları ni- topraklarına öldürmek olduğuna göre cellâd demeksiniz Bilâkis, Benim vazifem topraklarına ihanet eden ve ec nebi entrikalarına âlet olan hay- dutlara karşı halkı korumaktır Haydi, bana ne yapacaksa- nız yapınız. verilecek olan cezayı ben değil, kanun tayin edecek tir. Benim vazifem sizi kanuna teslim etmektir. Cevdet genç kıza karşı büyük "Hir merhamet hissediyordu. O- İ RAPRGLRRIRATRIDO PD değildi. g bir yabancı idi V nu hâber alınca elbette Bu kadın l vücudünün şek- nu artık ebediyen — kaybet anlaması kalbinde garip zün hâsıl etmişti. Evet bu genç kız daha bir saat evvel kalbinde | mekadar büyük bir yer işgal e- diyordu. Cevdet arlık onu sev - mekte olduğunu inkâr etm lüzum görmüyordu. Fakat Cev- detin sevgilisi bu karşısındaki kadın değildi. O sevgili bi at evvel ölmüştü. Bu karşısındaki kadın yalnızca onun, eski sev- gilisinin yüzünü ve şeklini çal-| mıştı. Hepsi bu kadar.. Birdenbire hatırladı: — Siz Dimonun kız karde$i-| siriz değil mi? | — Evet! | — Şu halde bana düşmanlığı- niz oradan başlıyor galiba. — | — Evet! Ağabeyimi pusuya düşürerek yakaladınız. Onun in- tikamını almak istemem pek m[ biidir. — Yine aldaniyorsunuz. Ben | ağabeyinize pusu kurmadım. O | Vardar köprüsünü atacaktı. Bu- | mâni olmam Tâzımgelirdi. Ve ben Di-| mo ile yalnız başıma Gdöğüş-| tüm. Ben kimseyi arkasından vurmadım. — Bana pusu - kuran | sizsiniz. Dimitriyefi hayatımı | kurtarmak için vurmak mecbu- | riyetinde kaldım. Sonra Yanefi de biliyorsun. Elinden tabanca- yı kaptığım zaman bir köpek | gibi yerde sürünüyordu. Ancak | kailarımı yirmi kişi yapıştıktan | ve silâhı elimden aldıktan sonra | kabadayı kesildi. Buna zanne- dersem sen de şahitsin. — Evet. O hâdisede haklı i- din. Esasen ben de sana yaştık- larını merdçe - bulmadığım için | seni kurtardım. — Anlamadım. * —- — Herkes uyuduktan sonra atını hazırlıyan ve gizlice mah- zenin kapısını açan benim. (Arkası var) Bu, vaziyeti bulandıracr.* bir hâdise idi. Biz amiral Car- den ile tam bir itilâf halinde i- dik. O bahri harekâtın mes'ulü idi, O daha riddetli ve daha sert bir hareketin taraftarı ol- duğunu beyan etmişti. Mesele ye çok evvelden el koymuş ve halledinciye kadar devam et- mek mes'uliyetini - üzerine al- maştı. Şimdi, tam harbin başında sahneden çekiliveriyordu. İşe bir başkasile yeniden başlamak lâzımdı. Ben Amiral dö Robek- le üç sene evvel pek samimi münasebetler tesis etmiştim. Onun büyük bir itibarı vardı. Mükemmel bir zabit ve büyük bir disiplin adamı idi. Harpten evvel benim idaremde garp sahilleri kumandanı olarak hiz met etmişti. Bu vazifede onun harp meseleleri hakkındaki mü talealarını daima tasvip etme- miştim. Ben onun bu hizmetten ve bu tecrübelerden son tabiye meselelerine dair — dü- şünmeye vakit bulduğuna ka- il değildim. Seciyesine, şahsı- na ve gayretine gelince bu hu- gusta o insanda derin bir iti- mat hâsıl ediyordu. Bir Amiralın fedakârlığı ral Hâdiselerin ceteyanı ve in- kişafı onu Amiral Carden'in halefi mevkiine getirdi. Ami- ral Robek, Mondros üssüne ku- n manda eden Amiral Vemis'di daha yeni idi, Fakat bütün ha rekât esnasında ikinci kuman- dan olarak bulunmuş ve idare tellerini eline almıştı. Diğer ta- raftan Vemis askerlerle dolu nakliye vapurlarının gelişinden gidişinden dolayı idari buhran: larla fazla meşbu idi Bir eskilik, yenilik mesele - sinden dolayı bu amirallar a rasında tercih yapmak hata bir iş olurdu. Hattâ Vemis de bizzat, umumi menfaat nam: na hareket ederek derhal telgrafıçekmişti. r dö Röbek'i tayin ede- Bir mukayese' emokrasiyi çürütüp İıvı torzı idarenin artık mo-i 1 geçtiğini ileri süren ııkılA bilmem dikkat ettiler mi? Orta- da karşı tarafın yere serdiği bir sürü irili ufaklı devletin halleri meydanda, Hürriyet ve| istiklâl ne kelime? Zavallıların tanınacak bir tarafları dahi kal- mamıştır. Avrupa kıtasının 5 hire ambarı sayılan ülkelerde| bile ksulluğun daha şimi amış — olduğunu gene oralardan gelen haberler-| den öğreniyoruz. Lehistanm ve Yunanistanın sahne teşkil etti- ği topyekün idamlar, terhip- ler, Karakuşi hükümler ise gene ajans telgrafnameleri - arasında hazin bir be sırıtıp dür- maktadırlar. Demek olüyor. ki harplerinin galipleri yaln' mağ- lüp tarafın hükümetinden bir harp tazminztı ve bir. toprak | parçası koparmakla iktifa et- | memekte, hirsi galibanelerini mağlüp milletin günlük rızkına ve kafalarının içindeki tefekkür hürriyetine kadar teşmil etmeyi mübah saymaktadırlar. Halbuki demokrasi — cephesi de bir galibiyet elde etti ve T- rakta kendisine meydan oku- yan bir hükümeti mağlüp etti. Fakat galip ilk iş olmak üzere| zamane | mağlübun istiklâline hürmet - dileceğini ilânda bir dakika te- reddüt etmedi. Hiç şüphe yok ki harbı kaybeden taraf bir ta- kım fedakârlıklarda bulunacak, | belki tazminatı harbiye ödeye ı cektir. Lâkin galip, zaferini er-| zak ambarlarına ve vicdan hür- | riyetine kadar teşmile lüzum görmüyor. | Irak Büyük Britanyanın de- ğil de Mihver Devletlerinden birinin mahmisi bulunsay-| dı ve en nazik bir zamanında o Mihver devleti silâhh bir teca-| vüze maruz kaldıktan sonra te- cavüzü silâhla önlemek Mmuvaf- fakıyetine erişseydi, acaba bu-| gün Irakta vaziyet nice olurdu? Demokrahiyi hakik ve âciz gö:| renler, hiç olmazsa bir vicdan muhasebesi kabilinden, şu beliğ | mukayese karşısında acaba bi- raz düşünmek zahmetine katlan- mazlar mı? ! A. C. SARAÇOĞLU DÜNYA HARBİ FSBABAH TE'NT Bayfa : 3 iâılms Heı!eiı Ve Nasıl nııııııı? Tefeci bir Porte::ız yahudisinin ihtira-; sına âlet olan nefis şarap ! Süleyman tahtında bir sarhoş - Dalkavuklar ve Sokullu - Saray entri- kaları - Saltanat alayı - Ot arabası devrildi - Torbalarla altın - Padişah saraya zor giriyor - Ada feth olursa yahudi kral olacak - Siklad adaları yahudiye verildi - Nasi “Naksos dokası,, oluyor - Kıbrısın fetki. l YAZAN J İkinci Selim, Sokollu Mehmet Paşanın Haen çavuşla Sekit- var'dan gönderdiği mektupla babası Kanuni Süleymanın ölü- münü öğrendi. Manisada sara - yında dalkavukları, nedimlerile vurpatlasın, çaloynasın zevk, safa ile vakit geçiriyor ve nöbe- tini bekliyordu. Hocası Ataullah Efendi, Lâlası Hüseyin Paşa, ahibi Celâl Bey, İmrohoru Hüsrev Ağa belki şehzadeden de bugünü iple çekiyorlardı. Efendilerinin tahta oturması onların istedikleri gibi hükmet- meleri demekti. Hele bunların içinde bir “serseri yahudi,, var- di ki, memleketi olan Portekiz- de hıristiyanlığı kabul etmiş ve bu suretle canını kurtarır kur- tarmaz Türkiyeye kapağı ata- rak tekrar yahudi olmuştu. Bü- tün ömründe maceradan mace- | raya atıla atıla nihayet Manisa- ya düşmüş ve pırlanta satmak bahanesile saraya soku'muştu. Yahudi Nasi o zamana kadar | “sarı,, lâkabile anılan şahzade- nin içkiye, zevke meylini öğren- | mişti. Sefahatin ise ancak para i- le idamesi mümkündü; nihayet veliahtlık varidatile geçinmeğe mecbur olan prense evvelâ pa- rasını arzu buyurdukları zaman vermek şartile elmasları sattı; ondan sonra borç paralar ver- di. Bunlar, muhteris yahudi için “kaz gelecek yerden tavuk esir- gememek, ,siyaseti idi. Hele huzura çıkıp da faizcilik kadar şaklabanlıkta da (yektâ) oldu- ğunu isbat edince arlık İkinci Selimin dizinin dibinden Ayrıl - maz oldu. 1 Yahudinin bir kurnazlığı da bilhassa Kıbrıstan getirdiği ne- | fis şarapları takdim etmek ol-| muştur. Şehzade bu altun rengi | mayii yuvarlayınca şarabın lez- | zetine bayıldı. Mnmnunlyvlmdcnl hemen yahudiyi öpmeğe başla- | BPGLAIREDRİI ULUNAY dı. Lezzetinden dilini dumağm—] da çatlatarak Nasi'ye: — Nefis şey!. Hiç bu kadar | w güzelini içmemiştim!” dedi, Yahudi — Efendimiz. Buna Kıbrıs| Şşarabı derler. Ülkenize zamme- | dilmeğe lâyık olan bu ada efen- dimizin şarap kileri - olmalıdır. | Kulunuz da kilerci başınız ola - cağım. — Padişah olursam Kıbrısı a- lacağım, Seni de dediğin gibi kendime kilerci yapacağım.. — | — Aman sultanım. Sizin gibi | bir hükümdarın kilercisi ancak | bir kral olur. ) — Haklısın. Seni Kıbrıs kralı yapacağımş Bunu vâüdediyorum. Sokollu Mehmet Paşa, Süley- manın tahtına variş olan şehza-| denin ne ahlâkta bir adam ol-| duüğünu biliyordu; tahta uknr çıkmaz dalkavukların tesiri al - tında kalacağını ve İlk ağızda onlarla uğraşmak icap ettiğini takdir ediyordu İkinci Selime bir name gön-| dererek İstanbulda kalmasını ve orduya gelmemesini tavsiye etti. Nedimler kıyameti kopar -| dılar: — Siz zamanın hükümdarısı- | niz. Bunda ne mahzür var?| Hemen Sekitvar'a doğru hare- ket ediniz! Sokollu ordu kâsasının bom- boş olması dolayısile (cülüs bahşişi) yüzünden mesele çıka-| cağını anlamıştı. Sarı Selim bu | makul tavsiyeye riayet edece- ğine nedimlerin sözile hareket etti. Belgrada kadar geldi. | Ordu, İkinci Selimle bir bayal | ne yapacaklarını bilmiyorlardı. | lar kapanmıs! | rek etrafına altun saçmak sure- Saraya | Socuklarına nan içyüzü elimize geçen mul- telif mı maktadır. kırgınlığına uğramış oldu. Hoş- nutsuzluk gürültüsü başlamış- tı. Yola çıkıldığı zaman saray entrikalarile idam ettirilen geh- | zadeleri düşünüyor ve bütüm as- ker: — O arslanları bu herif için mi kurban ettiler? Diye açıktan açığa bağırışı - yorlardı. Nedimler, müsahipler, Bu hay huyla yola çıkıldı Nedimler, entrikalara daha yolda başlamışlardı. Birçok de- Zerli adamları azlettirerek yer- lerine kendi adamlarını tayin et- | tiriyorlar, umumi hoşnutsuzlu - ğu büsbütün artırıyorlardı. İstanbula alayla girildiği za- man en öndeki saf şehzadebaşı- na gelince durdu. İkinci Selim daha Edirnekapısında idi. Ar- kadan adamlar koşturdular. — Ot arabası devrilmiş, yol- cevabı - verildi. Bu bir nevi isyan başlangıcı de- mekti. Yeniçeriler nasihat için giden vezirleri dövdüler, tahkir ettiler. Nihayet Sokollu para torbalarile askerin arasına gire- tile alayı yürütebildi. gelindiği zaman yeniçerilerin bir kısmı içeriye girdi, padişahı dışarda bıraktılar. Yeniden pa- ralar dağıtılarak güçbelâ ikin- di zamanı Kanuninin sarhoş ha- lefi içeriye alınabildi. ... Si Şimdi sıra yahudi Nasiye &- dilen vâdin yerine getirilmesine kalmıştı. Kıbr:« o zamanki Osmanlı im- paratorluğu için gayet mühim bir üs teşkil ediyordu. Kıbrısın fethi bunun için elzemdi. Fakat İkinci Selim bunü anlamıyor. A- dayı şarap kileri yapmak, yahu- diyi de oraya kral nasbetmek stiyordu. (Sonu sayfa 5 sütun 1 de) 5 n ıralarda kaydolun - Şimdilik —- — Bu kadar! Altı çocuk babası bir vatandaşın dileği G belediye zabıta- sı memurlarından Süley- man Özer'den bir mektup al- dım. Bu vatandaş, ilk Müdafaai Milliye - teşkilâtçılarından olup Koçgiri Kürd isyanı ve Pontus teşkilâtının imhası iş- lerinde büyük fedakârlıkla ça- lışmış ve İstiklââ Harbine de son safhasına kadar iştirâk et- miş, yani milli vazifesini hak- kiyle yapmış bir memleket ça- cuğudur. Süleyman Özer en küçüğü 3, en büyüğü 22 yaşında olmak ü& zere altı çocuk sahibidir. Ve çocuklarının dördü — mektebe devam etmektedir. Bu itibarla memleketin en büyük davalarım- dan biri olan nüfus davası yo lunda da vazifesini tam yapmış bir vatandaştır. y, z Masum bir karat Imakta — oldüğü maaşla kıt kanaat geçinen Süley- man Özer tatil vaktinde haylaz haylaz dolaşmalarına meydam vermemek izin güzel ve masurt bir Usul buluyor. Evinin altmı- da bulunan küçük bir dükkânı, bir tatlıcı dükkânı şekline ko: yuyor. Çocukları bu dükkânda çalışacaklar, hem esnaflık öğre necekler, hem belki ve asgari de olsa bir parça yardımda be- lunabilcekler, hem de boş — va- kitlerini sokaklarda geçirmek- 'ten kurtulacaklar. Bu masum ve meşru düşünce ile hareket & den vatandaş, vazifesi haricim | deki zamanlarında dükkânda müşteriye — karşı nasil hareket edileceğini talim ederken hakkında bir zabit tutu- luyor. Ve şimdi bu altı çocuk sahibi vatandaş, ekmeğini kay- betmek üzere bulunuyor. — ! Vaziyetin teşrihi angi cihetten bakarsak bakalım, Süleyman Özeri bu yaptığı işden dolayı kabahat. İi göremeyiz. Filhakika bir me murun> vazife başında olması icap ettiği müddet esnasinda dükkânda bir esnaf gibi çalış - ması tecviz edilemez. Fakat bu memleket için yetiştirdiği alh çocuğun Maişetini temin — ve bunları serserilikten kurtarmak, kendilerine hayatlarını - namus- lariyle kazandıracak bir meslek öğretmek uğrunda vazife za- manı haricinde dükkânda bir müddet durması asla onu suç ı (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI İstanbulu elde etmek için İngilterede mücadeleler. cek olursanız ben onun emrin- de çalışmaya hazırım. dö Ro- bek ile ben her hususta tam bir ittifak halindeyiz ve tercih e- deceğeniz şekilde işbirliği yap- mıya hazırız.,, Artık karar değiştirilemez bir mahiyet almıştı ve bu su- retle talih Çanakkalede adım adım, kemali dikkatle yürü - yordu. Fakat ben bir kere de Amiral dö Robek'le anl ; onun da amirallıkla tamamile hemfikir -olduğunu anlamak mecburiyetinde idim. Vis Ami- den'in bıraktığı nokta- dan onun harekâtı eline alma- sı lâzım ve zaruri idi. Lord Fische istişare et- tikten sonra şu telgrafı gön- derdim Amirallıktan Vis Amiral dö Robek'e 17 mart 1915 Birinci lord tarafından şahsi gizlidir Size büyük bir — itimat ile Akdenizden ayrılan filonun ku andanlığını tevdi ederken a mirallık tarafından bundan ev ekilen telgraflarla ve A 1 Carden tarafından veri. plarla mutabık oldu İyice ve düşündükten taarruz hare uğuna kail inuzu da ümit edi - ketinin bulundu; Yazan' —. Çanakkalenin 18 Martı V. Çörçil l* 134 aksi iddia ve ka- Natte iseniz bunu bize bildir - mekte tereddüt etmeyiniz. E- yni kanatte iseniz vakit yorum, Eğer ve tam rapor- £ neral Hamil- ton ile tam bir itilâf halinde hareket ediniz. İkinci kuman- Çörçil o günü nasıl ge- çirmişti? Bahriye birinci Jordu ile ihtilâf! 18 Mart 1915 sabahı bütün müttefik filo Resmi İngiliz deniz tarihi kü- çük harflerle bu harbe tam on iki sayfa' tahsi hücuma etmiş; girdi. bugün Amiral dö Robek'irni plânı Ça-  | nakkaleyi müdafaa eden Türk istihkâmlarını ve mayn tarlala- rını himaye eden topları. sıra ile susturmaktı. On zırhlı ta- arruza memur, diğer altısı da dört saat sonunda onların ye- rine geçmeye tahsis edilmiş bu- lunuyordu. Bir kere istihkâm- lara kısmen hâkim vaziyete geçilince Fransız filosundan dört gemi birinci saf gemileri arasından geçerek — istihkâm- ları-8000 -metreden ateş altına alacaklardı. İstihkâmların ta- mamile hâkimiyeti temin edi- lince de mayn tarayıcılar 900 metrelik bir geçit açacaklar ve Kefez mayn tarlalarının beş sırası arasında filoya yol ha- zırlıyacaklardı. Tarama ameli- yesi iki zırhlının himayesi al - tında bütün gece devam ede- cek, diğer bütün filo o sırada geri çekilmiş bulunacaktı. Bizi aldatan keşifler Ertesi gün, eğer geçit açıl - mış bulunursa filo bu yolu ta- kip ederek Sarısığlar koyuna ka ar ilerliyecek, oradaki danlık için texliflerinizi bildiri- o harbin bütün esaslı hâdisele. tihkâmları kısa mesafeden kati niz. ri malüm olduğundan bu sahi- bir darbe ile dövecekti. Yol üs- Vis Amiral dö Röbek'ten — “lerde izah olunmuştu. Fakat tündeki mayn tarlalarının te- KüşİR ea © kadar karışık, o kadar sıra mizlenmesini bu istihkâmların 4 ıBa ve ehemmiyet takdir edilmiye- tahripi veya harp harici kılım- 17 mart 1915 Tek, muharebe safhaları rast- ması takip edecekti. *Gönderilmiş olan telgraflar- Bele kaydolunmuştur ki, müte- — B Dlanım ana — hattı, esaslı la tamamen mutabıkım er tahassıs olmiyan kari o s: ve sıkı zırhlıların maynlerden Büİt lÜrEi YA T lardan hiçbir anlıyamaz. Y a hava müsait yarın hare tamamile temizlenmiş ve ayı kât başlıyacaktır. Benim fik- Birçok. kahramanlık > cesaret — Tanmış'olan A DEZ SöV a ; hâdiseleri, hasara uğrıyan ge- rimace, Der GÖY Mayn Törhiet — milerin urtârılışı o tarihte ka-: SHİ Ve Yüne nın - temiz ve bağlıdır. TeT bir yer isgal eder, Hal - 7 Martta bombardman edilen Bunlar bizim istihkâm topları- buki Mütarekeden sonra ye - Saha maynlardan hâli addedil- nı iskât etmemize ve medhale rinde yapılan tahkikat bizim MiSti ve hakikatte de öyle idi. girmi 'l-ıv'*'»" olmaktadır. Ateşimizin Türk istihkâmları Tarama ameliyesi her gece Bo- ;.ıum.qı. .ı""mrh;ımw va;»ı:ı—] üzerindeki tedirlbtiği Vei an 8000 metre mesafesine pugün gemiye geldiler. Mülâkat — GKi muvaffakiyet kadar yapılıyor ve Asya sahi- memnuniyeti calipti 1 Ş 3 el rımızın derecesini göstermiştir. line kadar uzatılıyordu. Bu 4 Ve ertesi gün şu telgraf gel Türklerin mühimmat itibarile nunla beraber meselâ Erenköy di ne halde oldukları, Bovet, İrre- koyu tamamile temizlene ç Hava güzel. Harkât başla- - gistible, Ocean, İnflexible gibi — mişti Dü SRğ mak üzeredir!,, gemilerimizin batmaları (Arkası var) RERERĞ ERLA Wv—ı&fîu VERORILARRPI IERI A landıracak bir kabahat — değil dir. Giresun belediyesinin de va- | ziyeti bu noktadan inceleyece- ğini ve bu temiz memleket ev- | İadının mağduriyetine mahal bırakmıyacağını ümit ederim. MURAD SERYTOĞLU / Yurtta Satah İlk arpa mahsulü piyasaya çıkarı'dı Lüleburgazdan bildiriliyor: Kazamızın Oklalı köyünden İsmail Komita bu yılın ilk arps mahsulünü 31/5/1941 günü şeh- rimiz piyasasına çıkarmıştır. Bu malisul arpa demetlerile süslü araba içinde ve davullar la şehir sokaklarında gezdiril- miştir. 200 kilo kadar olan arâaıuıv kilosu 6 kuruştan olarak Çarkçı tarafından alınmıştır. Bu çalışkan çiftçimize şehri- miz ticaret odası beş numara ir pulluk hediye etmiştir, Kigi Halkevinin faaliyeti evinin bu sene ceza evinde aç- mış olduğu okuma ve yazma kursuna nihayet verilmiştir Kursa devam eden 8 mahküm kurs nihayetinde okuyup yaz- mayı tamamen öğrenmiştir. Mardin mıntakası- na çekirge akınnı Mardinden bildiriliyor hududlarımıza uç- kun halinde çekirge sürüleri gelmeğe başlamıştır. Çekirgeler Cizre mıntakasına akın R Çekirgelerin - hu- duda yakın- köylerdeki mahsu- lâta Zarar vermemeleri için lâ zım gelen tertibat alınmıştır. Suriyeden