Bayfa * 6 ÇAAT ÇUAT LAT (Baş tarafı 9 Üncü sayfada) | ile sarsan ve - büsbütün başka | muhakemelere meydan açan bu ikinci vaziyeti zihniyenin de nasıl düşünceler ilham ettiğini ve nasıl muhakemelere yol gö: terdiğini kısaca ve açıkca an-| *atmak isterim, çünkü yalnız| (sübjektivizm) değil bütün fel-| sefe mesleklerinin bu ikinci ne-| vi muhakemeden — doğmuş ol - duklarında şüphe yoktur. Şimdi farzediniz ki ben yu- karıda arzettiğim o safderuna-| ne realizm düşüncesile mukay- yet oldüğüm — ilk gençlik za -| Manlarımda bu Mmeseleleri dü-| günmek merakına tutulmuş ol-| duğum halde tahsilime devam! etmekte bulunuyorum, — Henüz felsefe meselelerine — müteallik| hiçbir şey okumamış ve işitme- miş olsam bile, her gün zuhura gelen âdi vükuattan Hazılarını | dikkatle müşahede edip düşün- sem, bu düşünce, eski itikadımı | sarsacak kadar kavi muhake -| melere meydan açabilira, Mcselâ | bir kış günü tıbbiye mektebin- den golirken mahalle çocukla - rından biri arkamdan bir kar- topu cavurur; top kafama isa-| bet eder ve fena halde canımı acıtır. Bunu ben atmadım! Kar topu da hayal kabilinden bir şey değil, çünkü canımı yaktı!. Şüphesiz olarak — biyorum ki, (can acısı) bendedir; kartopun da değil!. Çürikü benim canım var, onun canı yok!.. Bu düşün- ce fels>”ece ne demektir, bilir mi siniz?.. Kartopu hariçt dir, yani (objectif) dir cısr benim nefsimde bir duygü- dur, yani (subjectif) bir şey- dir, bir haleti ruhiyedir. Bu a- cı duygusuna hariçten gelen © şey gebep oldu. Bunda da şüp- he yok! Buna başka şeyler de sebep olabilirdi. Bir taş, bir ki- remit, bir odun, bir kurşun ilâh. Onlar da kafama isabet edince bana böyle bir acı ihsaş edehi- lirdi. Bu âdi mülâhaza ile (se- bebiyet prensipi — le principe e la causalite) ni kendi muha- kememle buldum demektir. E- ğer hakikaten feesefi - düşünce lere kabiliyet istidadile doğmuş Bir çocuk olsaydım, bu hâdise - nin başka cihetlerine de dikkat eder ve incemde — bir adım daha ileri giderek daha mü - him mânalar çıkarabilirdim; can a- meselâ bu misalde arzet- tiğim — gibi, — (başıma — şid - detle isabet —eden her a- ir şey bende acı duygüsü hâ- sıl ediyor, kartopu — olsun, taş olsun, odun olsun!.. Gariptir ki acıya sebep olan bu gevlerin hiç birisi de ne (acı) dediğimiz hu- susi ve nahoş duyguya benzi- yor... Ne de diğer maddelere benziyor!.. Taş başka, kar baş- ka, ağaç başka!... Sakın bütün duygularımın sebepleri de böyle ,duygularımın — kendisine hiç benzemez şeyler - olmasın?!. Öyle ise benim hislerimle yani | duygularımla gördüğüm bütün şu sayısız mevcudat, gördi ğüm şekillerden büsbütün baş- ka şeyler olmak lâzımgelir!..| diye dügünebilirdim. — Hattâ bundan da bir adım ileri gide- bilirdim: |Ben bütün bu dün - yayı yani mevcudatı hislerimle idrâk ediyorum. Gözlerimle gö- rüyorum, kulaklarımla işitiyo- rum ilâh!.. Ya hislerimden bi- ri veya ikisi eksik olsaydı?.. Olur ya!.. Meselâ solucan gibi gözden, kulaktan mahrum ola- rak yaratılmış bir mahlük ol - saydım, yahut anadan doğma kör, sağır ve dilsiz bir feyle - sof olsaydım, acaba su âlem hakkında felsefem ne olabilir- di? Böyle birkaç histen mah- rum doğmuş adamlar var ya!)| diye düşünebilirdim. Nasıl ki filozoflar malümatlarım arttır- dıkça o iptidai düşünceden a- dım adım muhakemelerle ileri gitmişler ve bu düşünceye ka- dar gelmişler. Hattâ çok daha ileri gitmişler, çünkü bu düşün ce bildiğimiz gördüğümüz, tut- tuğumuz — şeylerin hakikatta (bildiğimiz ve gördüğümüz) gekilerde olup olmadığına dair zihnimizi kavi bir şüpheye dü - Şürtir ve avam felsefesinin (be- dihi gördüğü şeyleri hakikf Zannetmesini) yanlış addedip kabul etmez. Fakat dünyanın ve mevcudatın - haddizatında her nasıl olursa olsun! - varlı- ğanı inkâr etmiş olmaz!.. Ede- mez!. Yalnız iyi anlamış olur ki halk nazarında bedihi olan gu kâinat, hakikat değil, an - cak hakikati zevahir ve hâdi - | &1 ettiği Feisefe ve edebiyat Estetik, henüz bir ilim değil, bir felsefedir Felsefede ve san'atta Sübjektivizmin esas akidesi ve şekli nedir ?. sat peraesi altında gizliyen bir (halli mümteni muamma) dır. Bildiğimiz şey o gizli hakikatin İyalpiz'bisim düygü Ületleri -| mizle idrâk edebildiğimiz| bazı| keyfiyatıdır. Onları da psikolo-| ji ilmi tahlil edip gösteriyor ve isbat ediyor ki, bizim keyfiyatı eşya dediğimiz hâdisat ancak o i hakikatin - duygu âletleri- vasıtasile vicdanımızda hâ- muhtelif - tesirlerden ibarettir. Türkçesi: (şu dünya- da hissettiğimiz ziya, sada, renk, şekil, madde, mekân, za- man, acı, tatlı, güzellik, çirkin- lik, intizam, âhenk, kargaşalık elhesil her şey, meçhul bir fa- ili müessirin tesirile, nefsimizde hâsıl olan hâlâtı ruhiyeden iba- rettir!.) Demek ki ne kadar| malümatımız artar ve ufku na- zarımız genişlerse bile yine nu—| tün bilgimiz ve duygumuz ve| görgümüz — kenri — vicdanımı , zın kadrosu (yani çerçevesi) | içinde kendi yaptığımız bir (dünya tablosu) n dan ibaret! kalacaktır. Öyle ise ilmimiz nisbidir. Mutlak bir hakikat mevcut olsa bile onu hic bir va-| kit ve hiç bir veçhile bizim için| (haddi zatında olduğu gibi) bi mek nasip olamıyacaktır. İşte felsefe — (sübjektivizm) — mes- leğinin temeltaşını teşkil eden (akidei esasiye) nin hulâsası budur. Yirminci asrın keşfiyatı | bahsi gelince yine muhtasaran | göstereceğim ki o keşfiyat pek doğru gürünen bu sübjektivizm felsefesini de temelinden sars- mış ve onu yeni bir sekle ifrağ edecek bir plân göstermiştir. Lâkin san'at, eşyanın hakikati | ile değil ancak zavahiri ile (ve| bize göründüğü veçhile) dün- yayı ve mevcudatı telâkki etti- ği için yirminci asrın, felsefede | her mesleği sarsan keşfiyatın - dan o derece müteessir olma - mıştır. Yine san'atın mahiyeti-| ne ve telâkkisine en ziyade uy-| gun düşen felsefe - benim hâlâ mesleğim olan - (Sübjektivizm) dir. San'atta bu nasıl tahakkuk | eder?... Onun için de bir — iki| söz söyleyip (estetik) de (süb- jektivizm) bahsini bitirmiş-o- İacağım. Şu arzettiğim mülâhazattan garahaten anlaşılıyor ki, kâi - nat, tabiat dediğimiz ve içinde doğup yaşadığımız âlemin - ha kikatte me olduğunu - bilmiyor- Muşüz; yalnız, onun varlığına | delâlet eden bir çok- rümuzat | yani işaretlerden maada hiç bir | türlü bilgimiz yokmuş!. Bu Iğmatımızı da psikoloji dedi; miz ilin mevzuu bahis edinmiş olduğu için, tahlil etmekle uğ- raşıyor ve isbat edivor ki etra- fımızda -şeylere atf ve isnat et- tiğimiz keyfiyetler hev kendi duygularımız kendi hâlâtı ruhi- yemizden ibaretmiş!.. O halde (tabiat) diye kendi varlığımız- dan ve vicdanımızdan büsbütün ayrı farz ve zan veyahut itikat ettiğimiz (dışardaki âlem) in hakikati nerede kalıyor ki, bir artist mutlaka onu (olduğu gi- bi) tasvire mecbur ve mükellef tutulsun!?. Şu takdire ve an-| layışa göre bir artist için asıl tabiat, kendi tabiatıdır; en iyi bildiğimiz ve tanıdığımız tabi - at, kendi duygularımız, kendi ihtiraslarımız, kendi fikirleri - miz, arzularımız ve niyetleri - mizdir, yani kendi tabiatımız - dır. San'atın asıl mahiyeti de umumi ve insani bir lisanı he- yecan olmasıdır. Binaenaleyh artist harici tabiat dediğimiz rümuzatı ve manzaraları şekil- leri taklit veyahut kopye et- mekle kalmamalı, harici âlenrin tesirile kendi nefsinde hâsıl o- lan beyecanı ifade etmek için o rümuzatı, o manzaları ve şekil- leri ancak vesile gibi kullanma- hdır. Dikkat buyurulsun ki bir artist meselâ bir ressam manzara, a- ğaç, deniz, filân tasviri yapma- sın demiyorum; elbette yapa - cak!.. Fakat öyle ustaca yapma a çalışam ki kendi heyecanını © manzaralar ve şekilerle ihsas edebilsin!.. (San'at tabiatı tak- litten doğmuştur) davasının, bu gaye ile hiç münasebeti yok tur. o iddia pek doğru olmak- la beraber, büsbütün başka bir ye taallüâk eder, bu ar- (gaye) büsbütün başka bir meseledir!.. İnsan da büyük maymunlar cinsinden doğmuş- tur, fakat bugün insan olmuş- tur gayesi maymunluk hasletin de devam etmek değildir!., A- | Metli dostam Şerif Muhiddin BULMACAT ma bir (tabiat manzarası) ya - hut bir (insan portresi) yapan bir artist kendine yabancı olan © tablolara kendinden birşey i- lâve edebilir mi?. diyeceksi - niz!, Evet, ilâve edebilir. Hem en büyük artisticzr. ancak bul maksadı gözlemişler ve kendi| heyecanlarını — eserlerile bize nakil ve ihsas edebilmişlerdir. (İnsan portresi) meselesine ge- | lince, sübjektivizmin — hüneri bir adamın yalnız çehresini de- ğil (onun ruhunu ifşa eden) se- iyesini de resmedebilmektir ki | buna (peinture de caractöre— yani seciye tasviri) derler. Bu- nu iyi anlatabilmek için en bü- yük dâhi şairlerin ve artistle - rin eserlerinden misal vermek lâzımgelir; ve bu — meselenin (expression) yani san'atta (i- fade) hünerile ve (yaratıcı mu hayyile — imagination erdat - rice) ile pek sıkı alâkası bulun duğu için, o bahislere girece - ğim zaman birçok misaller ar- zedeceğim. Gelecek makalele- rim bu mevzulara münhasır o- lacaktır. Burada yalnız bir kü- çük misal vereyim: Ben, bun - dan yedi ay evvel, Bağdatta kryı Beyin, saatlerce udunu dinle - dim, kendi eserlerinden bazı| besteleri cidden bana derin bir heyecan verdi. Tabil bu hariku- lâde artisti ilk defa olarak din- lemiyordum. Maamafih her de- fasında dikkat ettiğim gibi, bu | defa da her haline”her hareke-| tine dikkat ettim, hattâ büyük bir usta elinden cıkmış olan u- | dunu da bana gösterdi. Ben © gece hissetmis olduğum heye- canın tesirile bir şiir yazdım. Fakat ne udunun zerafetinden, ne parmaklarının akıllara hay: ret veren hünerinden ve hassa- etinden bahsettim! Yalnız o lâhuti musikinin rühumda hâ: sıl ettiği heyecanı ifade etme- ğe çalştım. — İşte — (sübjekti-| vizm) budur. Cünye: Dr. Rıza TEVFİK 12-34-5 - 6000 1 — Bir kuş ismi. 2 — Bir meyve, başka Dır meyve. | 3 — Su taşır, bir sorma edati. 4 — İdare etmesini beceren. 5 -— Gıdalarda mevcut kıy- metli bir madde, 6 — Arkadaş, bir harfin o-| kunuşu, bir meslek erbabı. 7 — Mütalea, sonuna gelse yakar. 8 — Demire verilir, bir nota. 9 — Karadenizde bir kasaba, Yukarıdan aşağıya: 1 — Bir çocuk masalımın kah ramanı. 2 — Üzmekten emir, herke- gin ağzında bulunur. 3 — Genişlik, sevgili. 4 — İşaretler, rabıt edatı. 5 — Bele takılır. 6 — Bir isim, bir nota. 7 — Dağlardaki oyuklar, bir hayvan. 8 — Ekmek, içi boş demir, 9 — Bir ufaltıcı âlet. (Evvelki bulmacanın halliy K 234 5.6209 AR) Bahibi: A. Gemalettin Saraçoğlu Neşriyat Müdürü: Maoit Çetin Besıldığı yert (H. Bekir Gürsoylar ve YEN! SABAH Bir hezimetin tarihçesi (Baş tarafı 1 Mmol kıtaları müdafaa etmekte il ve (50) nci İngiliz firkası da bu kuvvetleri takviye için ha- reket etmişti. İngilizlere de hücum başlamak üzere | (Arras) a hücum başlamak üzere idi. İrtibat kumandanlığı vazifesivle harp mevkiine gel- miş olan general (Dill) - birinci| Fransız ordusunun hücuma iş- | tirâk etmesi lüzumunu ileriye sürdü. General (George) - İngi- liz kumandanının bu arzusunu general (Billotte) a iblâğ etti. Zaten kendisi de birinci ordular grupunun düşmanı zorlayarak kendisine cenuba doğru bir geçit açması ümidini henüz kaybet- miş değildi. Zaten general da bu fikirde idi. Ayni zamanda Fransız bo bardıman hava kuvvetleriy üssü İngilterede bulunan İn - giliz bombardıman tayyareleri Alman fırkaları üzerinde faa- liyete geçmişlerdi. (Somme) mıntakasında da cepheye ve Al- man cüzütamları üzerine Fran- sız tazyiki başlamıştı. ( Arras ) düşüyor Halbuki düşman (Arras) 1 almış ve ırmağın evvelâ cenu - bunda, — sonra her iki kıyısın- da birer köprübaşı tesisine mu- vaffak olmuştu. Düsman bu suretle 20 mayıs akşam üze- ri (Abbeville) e varıyor. ve hat- tâ ileri hareketine devam ede- rek, cenupta (Aumale) - hizala- rına kadar sarkıyordu. (Aisne) mıntakasında, 6 ıncı Fransız ordusu bölgesinde, (de- Gaulle) grupu bir. gün evvelki muvaffakıyetsizlikten — sonra (Fiomes üzerine dönmüş ve orada (3) üncü fırka kuman- danlığından (Noyn) üzerine hareket emrini almıştı. Bu müddet zarfında Alman- lar (Lens) e girmişler ve (Saint)| - Gobin) dağlar kütlesinde (Ai- lette) kanalına kadar varmış - lardı. (Weygand) (Arkası var) Aiatürkün hayatından yazılmamış hatıralar (Baş tarafı 1 inci sayfada) siyetiyle en çok duyan Atatürk kün evini bile aramağa ve anne- ginin manevi evlâtlarını alıp gö- türmeğe işgal kuvvetleri polisi cür'et gösteriyordu. Evvelce o; coşkun kaynaktan kuvvet ve kudret almağa, teselli bulmağa veya kırılan ümitleri- ni ihya eylemeğe gelmiş olan - lar, şimdi Atatürk evinin ka- pisını çalmağa cesaret edemi- yorlardı. Bir tererün bütün şiddetiyle başladığı dehşet bir aralık hı- zanı kaybeder gibi oldu. Bay Fethi Okyar terhis edil- di. Diyebilirim, müşarüniley- hin bu kurtuluşuna kendisin- den ziyade Atatürk sevinmişti. Hâdisatın alacağı vaziyete gö- re pusuya sinmiş olanlar yavaş yavaş Atatürkle görüşmek için fırsat aramağa başladılar. İttihat ve Terakki fırka ve kaçan — rüesasının değiştirdiği adiyle, ve mevcut parasiyle, mülkleriyle merhum Sabri Toprakla Kara Kemalin eline bırakmışlardı. Bu iki zat bir gün Atatürkü ziyaret ettiler, Varisi bulunduk- ları zengin mirası İstanbulda yapılacak bir hükümet darbesi için aziz kumandanımın emrine verecekleri teminatında bulun- dular. Hayatında pek az tanıdığı ve emniyet ve itimat için hakların- da hiç bir kanaate sahip bulun- madığı bu iki zata; hükümet darbesinin bir netice veremiye- ceğini, esaslı olarak milli bün- yeyi harekete geçirmek için yal nız İstanbulda değil; bütün a- na vatanda onu teşkilâtlandır - mak lâzım geldiğini hülâsaten anlattı. Maalesef tekrar görüş- mek üzere Atatürkten ayrılan bu iki zat bir daha gözükme- diler . Atatürk; oturduğu, gezdiği, yürüdüğü yerlerde hastalara şi- fa, derdlilere deva veren — bir Mesih; temiz ruhların kâmil imanlarını - takviye eden bir mürşit, ümitsizlikleri köklerin- den söküp atan ve milli cevherin hakikf kudret ve kabiliyetini temsil eden kahraman — bir mü- cahit olmuştu . O; mebzul bal veren — fitretin çok nadir yetistirdiği vatan çi- çeği olmuş; arıların ehlisi, ya- banisi ondan bir nebze hayat gı- dası almak için çalışıyorlardı. Türk aeilli dehasının külçe- leşmiş kudretinin Mustafa Ke- teşkilâtını Ar Camaletim Saraçoğlu matbaası) malin dimağında olduğzuna bü-| BAVAT YARIŞININ DB T. İŞ BANKASI“ Küçük tasarruf hesapları 1941 İKRAMİYE PLÂNI KEŞİDELER: 4 Şubat, 2 Mayıs, 3 İkinciteşrin 1941 İKRAMİYELERİ 1 adet 2000 Liralık -e 2000.— Lira “ Bana İnanınız ,, Bu süt kreması usulü sayesinde 50 yaşındaki bir cok kadınlar ancak 30 yaşlarında görüleceklerdir. Oklarla işaret edilen yerlere tatbik ediniz. Bonna dâü bütün yüz ve Boynunuza sürümüz. “Buruşmuş, solmuş ve gevşe- miş bir cildi, tazeleyip gençleş- tirmek için işte size basit bir usul: Takim ve tasfiye edil bir miktar süt kremasımı bir miktar saf zeytinyağiyle karış- tarınız. Sonra hepsini iki kısım en iyi krema ile karıştırınız. Bu halita, cildinizi besleyip taze- leştirecek ve inanılmaz bir gü- zellik temin edecektir. Bir aktris gençlik manzara- | sını muhafaza ve idame için bu basit usulü tatbik etmiş ve 70 yaşında, gene Kadın rollerini| oynamıştır. Eczacınız da bu ha-| litayı size ihzar edebilir. Fakat muhteviyatı az miktarda olmak DARESİRİ BİLEN İŞ BAHKASINDI İKRAMİYEKİ HEBARP AÇA! Ordu Hasta Bakıcı Hemşirele_rî Okuluna Aid Bazı İzahat ve Okula Kayıt ve Kabul Şartları 1 — Ordumuza hastabakıcı ve hemgire yetiştirmek — üzere Ankarada| M. M. V. tarafından 1939 senesinde açılmış olan hastabakıcı ve hemşireler| okuluna bu sene de 50 talebe alınacaktır, Okula girmek arzu edenler, busl kundukları mahallin valiliğine, kaymakamlığına veya askerlik — şubelerinei dilekçe ile müracaat edeceklerdir. | 2 — 3483 sayılı kanun mucibince bu okukdan mezün olacaklar, memun | olup tekatidiye alacaklardır. , 3 — Mezun olanlar altı senelik mecburi hizmetlerini ordu hastahanea, sinde yapacaklar; ondan — sonra arzu ederlerse memleketleki bütün sıhhi teşekküller kendilerine açık olacaktır. M 4 — Tahsil müddeti 3 sene olup bu müddet içinde okurlara ayda böğ ira harçlık verilecek ve iaşe ve ilbasları tamamen okula ait olacaktır. —« 5 — Okuldan meztm olanlar, barem kanununa göre 20 lira asli maaş« 'dan başlamak üzere maaş alacaklar ve bu miktar gittikçe çoğalacaktır. Bu zaman dahi iaşe, giydirme ve barınma orduya ait olacaktır. 6 — Okul 15/Eyiti/1941 de tedrisata başlıyacaktır. 7 — Okula kayıt ve kabul şartları şunlardır: Z A — Türkiye Cümhuriyeti tebaasından olmak ve Türk ırkından Bit4 dunmak, B — Sıhhati yerinde olmak ve durumu her iklimde vazife görmeye ü« sait bulummak ebumu ber hangi bir hastahane sıhhi heyeti raporu ile teşa bit ettirmek ve evraka bağlamak Hzımdır.> 4 C — Okurun yaşı on altıdan aşağı ve yirmi ikiden yukarı olmuyaz caktir. KI D — Kendisi, ana ve babası iffet ehlinden olmak «Bu vaziyet polisçe tevsik ettirilerek evraka bağlamacaktır.> vi E — En az orla okul tahsilini bitirmiş elmak — celeme — imtihonlarmda muvaffak olmak şarttır. Veya bu derecede tahsil gördüğünü isbat etmekai tesdikname veya bunun tasdikli bir sureti muamele evrakına eklenecektir. | F— Evli veya mişanlı bulunmamak sevvelce <evlenip - boşananlarld kocası' ölmüş olanlar kabul edilir? Bura ait medeni hali- bildirir Mmüsbiğ evrak keza eklenecektir. “ G — Okur sıhhi sebepler dışında okulu kendiliğinden terkettiği, evm denme süreti ile veya diğer inzibati sebeplerle okuldan çıkarıldığı, alfi senelik mecburi hizmetini yapmadığı veya tamamlamadığı — veyahut sebepler dışında okuldan çıkarıldığı takdirde tahakkuk ettirilecek Mmektegi masraflarını tamamen ödiyeceğine ve gösterdiği vesikaların tamamen dağı ru olduğuna dair noterlikten tasdikli ve kefilli bir taâhhütname verecektir. 8 — Yakarıdaki şersiti bair olan okur, okula imtihansız olarak kabuli edilecektir. | 9 — Yukarıdaki maddeler mucibince evrakının tuamelesini - bitirene lerden, vilâyet ve kaza, merkezlerinde oturanlar bu Makamlar Vveya as« kerlik gabeleri vasıtasile evraklarını-doğrudan doğruya . Ankara — Merkeli hastahanesi baştabibi ve okul müdürlüğüne gönderilecektir. | 10 — Müzacaatların Ağustos 1941 nihayetine kadar sona erdirilmesi Tüzimdir. ll — Okurların kabul edildikleri ve mektebe hareket — etme tarihleri ayni makamlar tarafından kendilerine bildirilecektir. j 12 — Kabul edileceklerin okulun bulunduğu Ankaraya kadar gelmcli ve okulda tekrar yapılacak sıhhi muayene neticesi — hastalıkları — tebayyül edenlerin memleketlerine gitmek için masraf edecekleri yol paraları kenj | Gilerine ait olacaktır. 43837> İ Devlet Demiryolları İlânları Muhammen bedeli” (10064) lira 40 kuruş olan 46 kalem müühlelif il (2/6/1941) Pazartesi günü saat (15.80) on beş buçuktla Haydarpaşada ( binası dahilindeki komdeyon tarafından kapalı zarf” usulile satm alınam caktır. Bu işe girmek istiyenlerin (754) lira (8) kuruşluk muvolekat temina/; Vi kanunun tayin ettiği vesikalarla tekliflerini muhtevi — zarflarını ayni gün #at (14.90) on dört otuza kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzıradırd Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmakladır. | la beraber pahalıya mal olur. (Yağsız) beyaz rengindeki To- kalon kreminin terkibinde saf zeytinyağiyle ihzar edilmiş süt kreması mevcuttur. Cildinizi beslemek için en mükemmel ve hakiki bir cilt unsurudur. Her | halde memmuniyetbahş semere- | Bi garantilidir. Aksi halde para- nız iade edilebilir. de kıymetiyle mütenasip yere oturtulmıyan Harbiye nezareti müsteşar muavini Albay İsmet le (Reisicümhur Hazretleri); Fethi Okyar sık sık Atatürkle (8798) DOKTOR sanmag! FT HaAF GELİLELEKİDİ oOkman Mekimie e |i n Derzanesi Dahiliye Mütehassısı BÜTÜN YAZ AÇIKTIR. Pivanyolu Beyoğlu: 294 ,İstiklâl caddesi FRANSIZCA | Lisan kurları, İNGİLİZCE | ve hususi ALMANCA | DERSLER Haftada 3 ders, ayda 4 Hira. 20 Mayıs 1941 Tecrübe dersi bedavadır. görüşmeği vezife edinmişlerdi. | 7.0 Program, — |19.00 Konuşma Ankaraya karargâhiyle gel-| 738 Müzik 19.15 - Müzik miş olan ve kıtaatı ana vatan| 745 Haberler — |19.30 Haberler dislokasyonunda yer almış bu-| 800 Müzik 1945 Müzik lunan kolordu kumandanı ge- | 8.0 Evin saati |20.15 Radyo gaze neral Ali Fuat (Nafıa Vekili) |1280 Program | tesi ise bir fırsatla İstanbüla gelmiş | 1233 Müzik 2045 Müzik gınıf — arkadaşı ve kumandanı 1246 Haberler — |21.00 Konuşma Mustafa Kemali ziyaret ederek | 13400 Müzik — |21.10 . Müzik Landre Düt v kolordusiyle birlikte her zaman| 1530 Müzik 2130 Konuşma (| Nevyork — Dolar 129.69 kardeşinin, vatani ve milli mak- |:80 Program — |2145 Müzik Cenevre — İsviçre Pre — S0— Batlar uğrunda emrinde olduğu- | 1809 Müzik z120 Habelar (lAbo Drabmi 0580 nu teminden sonra işi başına| 1839 Ziraat 2245 Müzik Madrid —— Pezeta 1289 dönmüştü. takvimi — |23.30 Kapanış Yokohama Yen 310175 Bir kaç ay içinde esbak bah- riye nazırı olan Bay Hüseyin Rauf da zaman zaman Atatür- ke uğrar dertlerini dökerdi. Tekirdağından merkezi zurumda olan on beşinci kolor- | du kumandanlığını deruhde et-| mek için yola çıkmış bulunan | general Kâzım Karabekir, İs- tanbula gelmiş ve şarka hare- ketinden evvel Atatürkü gör -| müştü. Müşarünileyh Atatür- ke vazife ve memuriyetini ifade etmiş, fikrini sormuş, tenvirine ihtiyaç göstermiş ve ara sıra muhabere edilmesi ricasiyle ay- rılmıştı. C. A. GÜRER Er Stokholm — İsviçme krün — 3098 ESHAM ve TAHVİLAT HY ilân fiyatları Başlık maktu olarak 750 Birinci sayfada santimi 500 eni Sabahın,, | İkramiyeli $ 5 1938 19.08 ——— gça DOKTOR Tevfik Akif Ayışık İ m » 850 Dahlit Hastalıklar ” Mütehaseisi Beyoğlu - Parmakkapı İmam so- » » 800 kak numara 28, pazardan maada » 100 #aat 14 - 18 e kadar, wi Uracaatları da — kabul ». b0