kalbine boşaltacağı zünü, kehn -| (ğ: Yazan: MURAD SERTOĞLU Kim bilir bu dakikada kardeşi Dimo nerede id ? Belki paşanın emrile | asılmış, kurşuna dizilmiş, belki dew zindanda işkence ile öldürülmüştü. Tefrika No. 20 İşte Yanefin h&kikt fikir ve Fakat bu gece i- Liyeti bu idi Çin fırsat kaçmıştı. Artık bat ;ka bir fırsat beklemek lâzım-| dı. Naçar bir tavırla: — Pekâlâ öyle ise! ben gidi- Şorum Anna! diye mırıldandı. — Çok iyi yaparsın. — Fakat yarın yine gelece-| ğim. — Seni artık yalnız eve ka- bul edemem. — Niçin Anna?. — Bunu daha soruyor mu- sun? — Evet, evet! Anlıyorum. Bana çok kızgınsın. Sana çok kaba — muamelede — bulun - dum. Fakat kendimi affettire- ceğimi ümit etmek isterim. Be- ni affet! Emin ol ki, bu suçu bana yaptıran şey sadece aşk-| tır. Sana karşı duyduğum sev- gidir. ğ — Haydi git! — Gideceğim. Fakat senden son bir ricam var. Bana beni affettiğini söyliyeceksin! Anna hiç cevap vermedi. Bu- nun üzerine Yanef mücadele es-| nasında yere yuvarlanmış olan fesini alarak başına geçirdi. Üstünü başını düzeltti. Sonra sadece- — Yarına kadar marladık Anna! dedi. Seni ya- yın öğleden gonra kilisede bek-| liyeceğim! Anna yine cevap vermedi, Gözlerile Yanefi takip ediyor- du. Yanef sessiz adımlarla oda- dan çıktı. Merdivenlerden indi. Anna kendisini takip ediyordu. Yanef sokak kapısından çıkar çıkmaz kapıyı itina ile kapadı ve kol demirini taktı. Yukarı çıktığı zaman sinir - .rinin fevkalâde gerilmesi ne- ticesinde kendisini tutamıyarak ağlamaya başladı. Bu ağlayış hıçkırıklar içinde gece çok geç vakitlere kadar sürdü. Ertesi sabah uyandığı zaman içinde büyük bir değişiklik vu- kua geldiğini anlıyordu. Şimdi- ye kadar körü körüne inandığı ve itaat ettiği bu adamların ne tiynette —olduğunu — yakından görmüştü. Fakat acaba hepsi böyle mi idiler? Yoksa Yanef aralarında bir istisna mı tc:kıl ediyordu? Annanm hisleri, onu daha zi: yade ikinci ihtimale inanmağa | sevkediyordu. Evet her şeyin | Mmüstesnası olduğu gibi idealist- ler içinde de böyle fena tıynetli adamlar bulunabilirdi. ehemmiyet vermeden vazifesini yapmalı idi. Ona düşen vazife bu idi. Hem esasen Yanef ancak bir vasıta idi. Merkezi komita-| nın adamı idi. Bu hareketinden dolayı kendisini merkeze yet de edebilir, buradaki büyük Allaha “18-| | - di dügün günü gibi özlüyordu Anna öğleye doğru evin bah-| | çesine indi. Bahçe duvarları| ber Müslüman evde olduğu gibi gok yüksekti. Yalnız mülâzim Cevdetin oturduğu - beyaz evin | bahçesile bu bahçe arasında u-| fak'bir çit vardı. Anlaşılan es-| kiden bu iki evde oturan aile -| ler akraba olacaklardı. Her iki bahçede bir çok mey:- va ağaçları ve çiçek tarhları vardı. Yalnız öbür bahcede her şey bakımlı olduğu halde — bu| bahçe çok ihmal edilmiş bir vaziyette idi. Anna işi gücü ol- madığından saatlerce bu tarh - ları tanzim ve çiçekleri sula - makla meşgul oldu. Ayni zaman da beyaz evi de dikkatle tet -| kik ediyordu. Bütün camları| kapalı ve perdeleri inik olan bu evde hiç bir eseri hayat gö Tünmüyordu. Genç kız çite yak- laştı. Buradan öbür bahçeye geçmek çok kolaydı. Çitin ufak kapısını sadece bir mandal tu- tuyordu. Etrafına bakındı. Hiç bir taraftan gözetlenmediğine emin olduktan sonra kapıyı aç- tı ve yabancı evin bahçesine girdi. Tarhlar arasından itina ile yürüyerek kapının önüne gel| di. Burası bir mutfak kapısı| idi. Kapıyı açmak — maksadile tokmağını çevirdiği zaman ka-| pinin hemen açıldığını hayretle gördü. Bu ne ihtiyatsızlıktı. Anna içeri girip girmemekte| epeyce tereddüt etti. Her ne| kadar Yanef evde kimsenin bu-| lunmadığını ona temin etmiş i- diyse de sabahten gelmiş ola- bilirdi. Bütün dikkatile içerisini din- ledi. En ufak bir gürültü duyul muyordu. Evde biri olaydı, her halde gürültü yapar ve mev cudiyetini belli ederdi. (Arkası var) | | ti ortaya atmaktadırlar. | hir edebileceğiz? “ Aşiyan,, mü oluyor !.. ayın Maarif Vekilimiz| Hasan Âli Yücel, gaze-| yaptığı — bir lı:ı—)ııh.ıl esnasında, Tevfik Fikretin nn yahız Teviik Eikrete | bütün edebiyatı cedideci- lere ait olmak üzere bir biyatı cedide | ifrağ edilmesinin iu-:ümhıu Ü- nü ve bu düşüncenin tatbik mev kiine konulması için teşebbüs- lere geçildiğini söylediler, Âşiyan,, ın müze haline ge- lebilmesi için her şeyden ev- vel o müzeye konacak eşerler, hatıralar lâzımdır. Halbuki bir kaç kısmını aynen iktibas etti- ğim bir mektup bu kararın tat- bikinde galiba biraz gecikilmiş| olduğunu göstermektedir. Ba- kınız içli bir Türk münevveri yana yakıla nasıl dert yanıyor: “Macaristandan — İstanbula Tevfik Fikret için tez yazmaya | gelen (Jan Ben Yanus) isminde bir Macar Darülfünun talebesi- le ahbap oldum. Bu arkadaşı| bir gün ziyaretimde kendisi ga- yet sevinçli bir eda ile Fikretin | şahsına ait, üstünde ismi — ve| damgası bulunan bir iki eseri,| ni bana göstererek: | — Bunları bana Bayan Fik- ret lütfettiler, dedi. (Halükun Defteri), (Rübabı | Şikeste), (Şeyh Galibin Diva- nı) nefis şekilde cildli bir hal- de bu yabancının elinde idi. O anda içim sızladı.. — Macar-| dan bunları alabilmek için -ne| yaptımsa muvaffak olamadım. Çok korkuyorum ki bir kaç se- ne sonra Tevfik Fikretin şahsi eserleri ne oldu? Hâmidin ki- tapları ve el yazıları nerede?| diye gazetelerde münakaşa mev zuu açmıyalım...., * Bu mektun derin bir hakika- Sene- lerce ehemmiyet vermiyor, al: ka -göstermiyoruz. ve nihayet bir şey yapmıya karar verilin- ce de o eseri meydana getire - cek malzeme çoktan yoklara karışmış bulunuyor. “Âşiyan,, müze?.. Fakat bu müzede Fikrete ait neleri teş- ze n ı S tecilerle değil, | Olan olmuştur. ve — üzerinde durup beyhude eseflere mahal yoktur genç Maarif | Vekilimizin himmetiyle bundan sonra daha uyanık davranılır da hiç olmazsa Hâmide ait met- rükât heder edilmez. A. Cemaleddin Saraçoğlu — e e — Havacılık Bahisleri £ AV TAYYARECİLİĞİNİN ROLÜ FHava kuvvetlerine sahıp memleketlerde tayyare #nevilerinin $ birbirine & nisbeti Memleket müdafaasında mü- him bir yer alan hava kuvvet- lerinin çokluğu yine çok arzu e- dilen bir keyfiyettir. Ancak bu | çokluk bazı kayıt ve şartlara | bağlı bulunduğundan arzu edil- diği kadar yüksek hadde vardı- rılamamaktadır. Bu kayıt ve şartların başlıca- ları şunlardır: 1 — Bir memleketin genişliği 2 — Tabii coğrafya, iklim ve arazisinin havacılık tesisatına müsaadesi, R 3— Nüfusu, serveti, —- , 4 — Sanayil. Gerek hazar kunılıışu talim ve terbiye ve gerek seferde kul- lanma için bir memleket arazi- sinin genişliği ile arazinin tabi- atı havacılık üzerine müessir - dir. Küçük ve hava meydanları ittihazına müsait arazisi az bu- lunan ve keza nüfus ve Berveti müsait bulunmıyan bir mem-| lekette büyük bir hava kuvveti | teşkil etmek ve onu beslemek | güçtür. Hattâ hava sanayii - bulunan bir memlekette bile hava kuv - vetlerinin pek yüksek hadde tutulmasına her zaman imkân bulunamaz. Bunun da muhte- lif sebepleri vardır. Fransa gi- bi hareket edenleri misal göste- | rebiliriz. | Bu güçlük ve imkânsızlıkla- | ra zebun olmak kat'iyyen doğru değildir. O halde güçlüklerin ber taraf edilmesine imkânların bu- lunmasına değin o memleketin coğrafi vaziyetini ve ileride kar şılaşacağı vaziyetleri gözönüne almak şartiyle bulundurabile- ceği hava kuvvetlerinin sımıf i- tibarile birbirine nisbetini tayin | ederek, bu suretle o memleketin | müdafaasında bu silâhın müza- haretinden azami derecede isti- fade temin çareleri bulunmuş 0- lur. Bu hususu biraz izah edelim: Son harbin ihtiyaçlarına uygun olarak yapılan hususf tayyare- lere rağmen ordu hava hizmet- lerini yine keşif bombardıman ve avcılık çerçevesi içinde müta- lea edebiliriz. Harp vazifeleri Yazan: Emekli Hv. Bnb. İ. Bedri Celâsin için bu üç sınıf tayyarenin hep- sinden birer miktar bulunma - sına ihtiyaç vardır ve birinin yokluğu — caiz değildir. Keza harpte taarruz - esastır. Müda- faa ile kazanılmış harp yok gi- | bidir. Hasmı yıpratmak ve son- ra bizzat veya müttefiklerile | birlikte taarruza geçmek şarti- le müdafa harbi caizdir. İşte harbin taarruz veya müdafaa lie yapılacağına göre kulanılacak tayyarelerin nev'i de değişmez. Bir keşif hizmeti; bazan av - cılar tarafından bir bombardı- man hizmeti keza pike bombar- dıman namile avcılar tarafın - dan yapılabilir bombardıman - larda keşif vazifesi yaparlar, | fakat bu işler yardım mahiye- tindedir ve tamamlayıcıdır. Bombardıman. . tayyareciliği | bir taarruz silâhı olmakla bera- ber hasım ordusunun varlgğını devam ettiren- uzuvlara düş - man hava tesisatına taarruz e- derek memleketini müdafaa et- miş olur. Avcılara gelince: taarruzla yapan bir hava mü- dafaa silâhıdır. Kegif ve bom- | bardımanları da himaye ve mü- dafaa eder, müdafaa harbi ya-| pan ordu için (hasım hava ta- arruzlarına karşı) iyi bir silâh arkadaşıdır. 1914 Büvük Harbinde bırçokw düşman tayyareleri — düşüren | Rihtofen, Göynemer ve Fonk ve emsali gibi (Aslar) hep av- cı pilotları olduğu halde bil - mem neden - dolayıdır. aradan | beş altı sene geçince meslek er- | babı arasında. bazı” münakaşa lâara şahit olduk. Münakaşa şu idi: Bundan sonra kuyrukaltı ölü zaviyeleri de dahil olmak üzere kuvvetli müdafaa silâh - larile mücehhez ve grup halin-' Vazifesini | de uçan hava kruvazörlerine av cılar artık birşey yapamıyacak- lardır. Buna binaen istikbal bombardımancılarındır. İlk na- zarda bu nazariye belki gayet cazip görünür. Hattâ o sıralar- da avcılar da buna cevap ver - mek lüzumunu bile hissetmiş - lerdi. Bunlardan biri diyor ki: Gerideki bir zaviye ile kuyruk üstüne çe- virmiş ve hazırlanmış iki kişi- lik bir tayyareye ben de arka - dan ve 45 derecelik bir zaviye ile üstten ve hiç bir kaçınma manevrası yapmadan taarruz edeceğim ve netice şu olacaktır: Benim attığıma —mermiler göz- cünün göğsüne ve pilotun ar - kasına isabet edecek onların at- tıkları mermiler ihtizazdan mü- tevellit hatalardan sarfınazar evvelâ benim önümde kalkan caktır. Bir gedik bulup bana ge- | lirse o da talihime, o halde is- | tikbal tek kişiliklere bağlıdır | diyor. Bu böyle olmakla bera - ber ya zavahire kapılmak veya | füzuli bir | gayretkeşlikle böyle | iddiâlar | devam ediyordu. Bu iddiacılar- eğer rey ve karar sahibi iseler onlar nasıl ikna edilebilirdi. 939 harbine takad- düm eden günlerde Avrupa dev letlerinin bazılarında iştenilen vasıfta ve istenildiği kadar av tayyaresi | karıda geçen fikirlerin tesiri ol- | duğunu kabul düşmüş olmavız. Bizzat görmüş ve tocrübe et- miş avcıların kanaati Şu bariz ve bellibaşlı maktadır. 1 — Avcıların tüfekleri ka- porta üzerine kanatlara tesbit edilmiştir. Tayyare ile birlikte hareket eder ve nişan alınır a- hnmaz tayyareyi kullanan elin bir parmağı ile ateş edebilir. A- Ş1 isabetlidir. 2 — Düzeltme bir hedefi dü- zeltmesidir. | ,3 — Avcılar tek - kişiliktir. Pilot kendi yaptığı hareketler- | den müteessir olmaz. Sür'at ve (Sonu sayfa 4 sütun 6 da) İngiliz ve Fransız matbuatı, yeni bir müttefikin kendi da- valarına iltihakına karşı mem- O, buna| şikâ- | ler ona lâyık olduğu cezayı ve-| rirlerdi. olaydı o zaman işler ne kadar kolay halledilebilir. Ağabeyisini hatırlaması Anna ya yeniden bir hüzün verdi Zavallı Dimo kim bilir su dal kada nerede bulunuyor ve ne kadar ıztırap çekiyordu. Kim | bilir, belki de artık vasamıyor- Ah Ağabeyisi burada du. Türk paşasının emrile bel-W ki de asılmış, yahut kurşuna dizilmişti, Zindanda ağır işken- celer altında can vermiş olması da muhtemeldi. Anna bunları düşünürken Türklere karşı hissettiği kin nefreti büsbütün artıyordu. Ah, bunlardan her halde intikam a- lacaktı. Şimdi bu intikam sembolü, ısında genç bir Türk zabiti halinde belirmişti. O sakin ta- vırlı fakat bir tilki kadar kur- naz ve bir kaplan kadar çevik genç zabit bütün bu işlerde mü- him roller oynuyordu. ©o yakalamıştı. Dimitriyefi ©o öldürmüştü. Daha bir çok tanı- dığı komitacı arkadaşları ona kurban gitmişti, Anna, bu tehlikeli adamı bir kurşunda yok etmeği, o zama - na kadar hiç bir vakit isteme- Mişti. Tabancasını onun katı Dimoyu | nuniyetlerini izhar ederken Bükreşten acı haberler gelmeye « başladı. 1 Eylülde Makensen Dobrucayı istilâ etmişti. 6 ey- lülde Bulgar ordusunu ve Al- man obüsçülerini ileri sürerek Tunadaki Turturkai istihkâm- larını yıkmış ve orada 25000 esir ile 100 top almıştı. Sonra Dobrucada süratile ilerliyerek eylülün sonlarına doğru Kara- deniz Üüzerinde — Köstencenin sırtlarına varmıştı. Yolda, met ruk Silistire — istihkâmını ele geçirmişti. İlkteşrinin üçüncü haftasın- da Köstenceye girmiş, ordu- sunun diğer yarısını bir fırka Türk ve bir firka Bulgar askı rile takviye ederek 64 kilomet- re mesafeden Bükreşi tehdide başlamıştı. Dobrucanın istilâsı devam derken, diğer taraftan da Gi neral Falkenhayn” Transilvan- ya alplerinin sırtlarını zorlu - yor, bir yol açmak için kâh bir noktaya kâh diğerine hü - cum ediyordu. Birinci ve ikinci Rüumen ordusu Almanlara bu noktada şiddetli bir mukave met gösteriyor, Karpatlar y lunu kapıyan dördüncü ordu i- ce-Avusturyalıların hücumunu garbe doğru püskürtüyordu Fakat Turtürkai hezimeti ile Dobruca istilâsı ve Makensen in Bükreşi tehdide başlamış ol ması karşısında artık son mer- kezi ihtiyatı teşkil eden 50.000 kişilik ordunun da harb hattı- na sevki zarureti kendini gös- termişti, Cenup cephesine ku manda eden General Overescu dördüncü ordunun derhal Tran- silvanyadan geri çekilerek ken disine verilmesini ve 2 inci 3 üncü orduların dağlık cepheyi asgari kuvvetle — müdafaaya tahsis edilmesini, bu suretle Rumen ordusu büyük kısmının Bulgarlara karşı harekete geç- mesini şiddetle istiyordu Bu talep, nekadar yerinde o- DÜNYA HARBİ I (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKİASI Balkan ve Çanakkale hezimetleri lursa olsun, hiçbir plâna istinat etmiyordu. General Presan şi- mal cephesine kumanda edi - yor, düşman hücumlarına şid- detle mukabele - edebiliyordu. Bu meselede fikirler muhtelif- ti. Birbirine zıt kanaatler çar- pışıyordu. Nihayet general Pre- san'ın Transilvanyada terakki kaydettiği görülerek - halbuki bu kuvvetler de Generalin e- saslı neticeler elde etmesine müsait değildi - dağlık mınta- kadaki ordular cenupta Dob- rucayı kurtarmak Üzere Gene- ral Överescu emrine gönderil- mişti. Bu kuvvetler mühim bir yekün teşkil ettiği halde Bul- gi bir zafer elde it değildi. Bükreş doşıug Rumanya iki aydanberi harp te idi. Almanların Falkenhayn orduları ilkteşrin başlarında beş yeni Alman fırkası ve iki süvari fırkasile takviye edildi. Bu takviye kuvvetleri mühim- di. Alman ordusuna Vulcan te- pelerine şiddetle hülcum imkâ- nını verdi ve 26 ikineitcşrinde burası alındı. Artık Alman or- dusu Rumen yaylâsına girmiş- ti. Bu girişle Almanlar düşman larının kuvvetini ikiye ayırmış lardı. Bu manevra dağlık mi takadaki diğer hatların da su kutunu intaç etti. İkinciteşri nin sonuda Falkenhayn ordu- ları cenuptan ilerliyen Maken- sen ordularile Tunanın şimalin de birleştiler. 6 birincikânun- da Falkenhayn ve Makensen —— Yazanı — | V. Çörçil | Tz HL 13 o ordularının yekünu on beş fır- — kaya baliğ olan kuvvetleri, Rumen ordusunun geri kalan kuvvetlerine üç gün şiddetle hücum ettikten sonra Bükreşe muzafferane girdiler. Rumenler topraklarını mü- dafaa ederek geri çekildiler ve nihayet yardıma gelebilen bü- yük Rus ordusuna doğru ri- cat ettiler. Bir ğaraftan Fal - kenhayn diğer taraftan Maken sen kışa ve sel gibi akan yağ- murlara rağmen Rumehleri a- dim adım takip ediyorlardı. tan kolordu kumandanl Artık yollar yoktu ve kıt'aların çıkmıştı. Nivelle'in sağ yiyecekleri, levazımı noksandı. General Mangin isminde biri |* Eğer Falkenhayn'a - inanılırsa Lüdendorf bir sürü can sıkıcı top ateşleri arasında yeni ç reler beliriyordu. Bunlar ileri de hâdiselerin seyri üzerinde Haşmetmea, büyük tesirleri görülecek şah- — siyetlerdır. mühimmi Gercral Petain'in a: kerlerinden General Neville i: minde biridiv ki basit bir saf- W8rar idi ve bu askere kıymet ve li- yakatinden dolayı bazı ordular Binlerce asker, bunlardan daha fazla muhacir feci şartlar içinde burada öldü. Nihayet Rumanya da Balkan milletle- rinin korkunç sefalet ve felâ- ketine maruz kalmıştı. sırada garp Cephesi n- Bu sırada Verdun etrafında, h- Bunlar içinde en Alman umumi k; se en ordusunun ei güzide askerle- rinden birine nail olduk.,, eneral - Mangin bu itibara yık olduğunu - teyit etti. O- nün bronz gibi nüfuz edilemi - yen bir yüzü vardı. Dişleri ve gözü bir ziya hüzmesi fışkırı- yordu. Saçları sık ve siyah canlı ve faal bir adamdı. Teh- likeleri ve hayatları istihfaf e- den, ilk evvel kendi - hayatını tehlikeye atmaktan çekinmi - yen, askerlerinin önünde ku - mandanlık makamından kur- tulabilen, elinde tüfeği ile har be giren bu adam kendinden küçük olanlara geri çevrilei yen emirler verirken, icap eder * kendi fevkindekilere de ka- fa tutuyordu. Zaman zaman onun ismi de- den yeni şahsiyetler ş. ip veya — ma; L Mangin, kahraman Ma çıcıyor! yahut : almış, Verdun'da Fransız or- dusunun en canlı askeri ola - rak kendini göstermiştir biz harbi lfaybe_tgık! Rumanya - askeri- hezimete istilâ edilirken garpte, ) | neticesini tayin eden buna mümasil kumandan ar yetişiyordu. O sene (1916) hında i t Gene- rg: mühim şahsi; | ve faydasız telgraf gönderi - emniyet edilmişlk. Mangin Tal von Falkenhayn idi. Bu Ö | yor, fakat ne yiyecek, ne giye- müstemleke ordusundan yetiş- general merkezi hükümetler çek göndermiyordu. Almanlar — mişti ve Fasta, Tünusta ken- ordularının -bilkuvve başku - # | T lıklınc"îm"md“- bir kasmı Rus — Gini tanıtmıştı. mandanı idi. O 14 eylül 1914 e ordularile olmak “Üzere. birçok -» geti Çi başında Diman kadar harbi' » nazırı iken o ta- muharebeler — verdikten sonra ije Charleroi'da temayüz et- Tihte imparator tarafından Al- **_"t:""' Yarmışlardı. Orada ile- mişti. Fransız ordusunun ilk man erkânıharbiye riyasetine “F“Lf'r“”"ıı şzun'" " hezimetleri sırasında birçok getirilmişti. Harbin o ilk ay | " Jfıu'ı'ıın;fr'ıı.ıı(ıv.î'ı?."tııa'::ı'::'i askeri erkânın değişmesi icap larında erkânıharp reisi Gene- den ibaret kalmişti YAnaay ettiği zaman o, itibarını kay - ral Fon Moltke idi. O zaman d Şi betmiş bir generalin yerine bir Jarda M: bajökestaik'D ükafmda tönlanma Bi li arda Marn muharebesinin ne men ordusunun bakiyesi, aylar fifka kumandanlığına getiril - ticesi taayyün etmişti. Bu ne ca burada her türlü felâketler- Misti. Bu fırkanın erkânıhar - - ticeyi gören Fon Moltke impa- le, hattâ açlıkla mücadele et- Piyesinde çalışan bir genc bi- yatora şunları söylemişti ti. Halbuki bu ordu daha dört Ze dedi ki: Canlı bir harabe ta Haşmetmeab, biz harbi ay evvel harbe nc ümitle atıl- Tafından kumanda edildikten kaybettik | mıştı.. sonra biz, şef olarak Fransız silâhını 45 derecelik | vazifesi gören motörüme vura- | bulunmamasına yu- | etmekle hâtaya| sebeplere dayan J sini Şimdilik — Bu kadar! Fransız » Alman' işbirliği » Al F ransa ile Almanya arm sındaki münasebat yan vaş yavaş yeni bir safhaya da hil olmaktadır. Bu yoldaki tes rakkiler devam ettiği takdirde, yakın bir istikbalde belki dd çok daha geniş bir iş birliğine şahit olcağız. Zira ortada Al « man hükümetini Fransa ile iş birliği yapmağa sevk ve Fran« sayı da Almanyaya yaklaşmağa | teşvik eden bir çok âmiller mevcut bulunmaktadır. Yi İşbirliğini doğuran amiller ğ arihin bu en ibretâmiz iş birliğini doğurmak üzes | re bulunan âmillerin en mühim- lerini şu şekilde sayabiliriz: 1 — İtalyanın çöküsü ve İn: Biltereye karşı girişmiş olduğu | Mücadelede artık Almanyaya sadece bir yük haline gelişi. — , 2 — İtalyan askerlerinin İne gilizler karşısında harp edeme. mesi, bir kelime ile İtalyan as- | kerlerindeki harp şevk ve heye- canının sönmüş bulunması. 3 — İtalyan donanmasının harp kudret ve kabiliyetini aşa- | & yukarı yarı v kaybet - miş bulunması İtalyan tayyare- lerinin de bir iş görememesi. 4 — Buna mukabil Franâiz donanmasının yıpranmamış - ol- ması, Fransızların Akdeniz ve Fransız Afrikasındaki üslerin- | den istifade imkânının Alman- lara bir çok avantajlar temin edebilmesi. 5 — Sayişrâki yülyeda bellimi Fransız esirlerini beslemenin Almanlara munzam bir dert teşkil etmesi. | 6 — Fransa ile tam iş birli- | ği takdirinde İspanyada mec- büren mutavaat edeceğinden Almanyanın bötün Avrupaya hâkim olması vaziyetinin — ta- hakkuk edebilmesi. 7 — Almanyanın Fransız müstemlekelerindeki üslerden de bilhassa Suriye ve Madagas - kardakilerden de büyük istifa- deler temin edebilmesi. Fransanın muhtemel istifadeleri Bu maddelere daha bir çoklarını ilâve etmek çok kolaydır. Bütün bunları göz önünde tutacak olursak Alman- yayı bu teşebbüsünde haklı bul- Mak Mecburiyetinde kalırız. Diğer taraftan Fransanın da böyle bir teşriki mesaiden Mmu- vakkat bazı istifadeler temin edebileceki muhakkaktır. Bun - lardan bazılarını da şu şekilde hülâsa kabildir. 1 — Mütareke gününden be- ri ödemekte olduğu ağır tazmi, nattan kurtulabilir. 2 — Bir seneye yakın bir za mandanberi üsera kamplarında sürünen milyonlarca — erkeğini kazanabilir. 3 — Eğer Almanlar harbi ka zanacak olurlarsa, mağlüp ol - dukları için gözden çıkardıkları bir çok toprakları ve müstemle- keleri kurtarabilirler. | — Kültür, askerlik, zengin- lik bakımından - İtalyanlardan çok üstün olduklarından, bu tes riki mesai neticesinde Almanya harbi kazanacak olursa İtalya - nin yerine kaim ©o ler. Ve bir İtalyan tahakı ü berta raf edebilirle! H TW Fakat F maddelerin en mühim- görülüyor leri ancak bir Alman zaferine | bağlı bulunmaktadır. Ve Al- | manya harbi kaybettiği tak | dirde akat mdi avantaj gibi görü - nen şeyler Fransanın belki de ebediyen Avrupada birinci sınıf bir millet olması ihtimalini or - liyorlar. Onun için bence Fraa sızlar tam bir iş birliğine ya- naşmaklan mümkün olduğu ka« dar, ellerinden geldiği kadar ve müktedir. oldukları kadar kaçınacaklardır. a MURAD SERTOĞLU Şekerden alınacak muamele vergisi Ankara, 15 (Hususi) — Şe- ker ve likozdan kilosunda T kuruş muamele v alınma sına dair lâyiha meclis ruzn: mesine alındı. Bu vi doli yısiyle şekere yeniden pılmiyacaktır Maarif bütçesi tetkik edildi Ankara, 15 (Hususi) — Bütşe encümeni elyevm maarif bütç müzakere ederek- bitir.