altınd a l ta| İ Antalya ve havalisinden notlar :iââ_l)âniş Remzi Korok r’—— Kumandanın ani kararı. - Marki, telâş içinde. - Vaziyeti müzakere. - Emin beyi tev kif etmeli mi, etme- meli mi ? - Gözdağı veya tevkif... L B7 — Ne bileyim ben! Onun bu| kadar korkunç bir şahsiyet ol-| duğunu. En büyük bir hâdiseyo| bile sebep olsa da yine onu ele geçirmek icap ediyor. Her türlü mesuliyeti göze almalı Marki. | Marki sevincinden tir tir tit-| riyordu. Kumandanı bu kadar kışkırdatacağını hiç ümit etme- diği bir zamanda tam burnun -| dan yakalamıştı. İşte. Artıl bu fırsatı kaçırmamalı idi. Kur-| naz ve desiseci konsolos onu da-| ha çok iğzab ve teşvik için: — Fakat kumandan cenapla- rı! dedi. Yine siz daha iyi bilir- siniz amma.. bir kere yme mu - tasarrıf vekiline de danışalım. Onun tavassutunu istiyelim. Cano — Aleksandroya — bir bıçak gibi işliyen bu söz- ler onu yerinden fırlatmıştı: — Ne demek? Burada bizz mi hâkimiz, biz mi galibiz.. Yoksa mutasarrıf vekili olacak şu be- ceriksiz Türk mü?.. Daha ne kadar zâman onun elinde oyun- cak olacağiz?. Hem gidip sor- sak, fikrini alsak da ne olacak ki?.. Yine kalkıp bizi kandırma-| ya savaşacak, değil mi?.. Hat- tâ biz de bile bile ona kanmış olmıyacak mıyız yine?.. Yook!. Artık yeter.. Artık bu kadarı kâfi. Bu Emin bey tehdidinden | kurtulmaklığımız lâzım. Anlı -| yor musunuz Marki! Bir daha| her hangi bir vak'anın suçlu - Bunu yine bu tehdidi kullanarak elimizden çekip almasına mey- dan vermemeliyiz. Markinin sevincinden içi ne sığmıyordu. Kumandan böy- le hiddetlendikçe ve sayıp dök- tükçe memnuniyeti kat kat ar-| tıyor; hem Emin beyi yakala -| mak hülyası; hem de artık mu-| tasarrıf vekiline karşı tam - bir| hâkimiyet kazanmak iitirasr-o- uu deli divane ediyordu. Müşavirinin sessiz, sadasız duruşundan; onun korktuğuna | ve bir çok hâdiseler olmasından | çekingenliğine hammleden kuman dan daha büyük bir gürur ve ta- hakküme uğradı. Aakerlik da - marları galeyana geldi — Neye, neden çekinyorsu- nuz Sinvor Marki! diye sordu, Mademki artıkiş bu raddeye| gelmiştir. Mademki mutasarrıf | vekili benim ve temsil eylemek-| te olduğum müttefik devletlerin | emirlerine havalei semi itibar| etmiyor. Artık yapacağımız İsi kendimizin yapmak zamanı gel- mistir. Binsenaleyh hemen sim-| diden tezi yok. Derhal Emin bevin evine gidelim ve onu tev-| kif edelim. Kumandanın bu âni kararı| Marki Farantiyi birdenbire tit-| retmişti. Bu titreyiş kısmen se-| vinçten olmakla beraber daha| ziyade korkudandı. Çünkü böy- le yapıldığı takdirde behemehal büyük bir — iskandal, hattâ büyük bir döğüş ve vuruş, bel- ki de kanlı kanlı hâdiseler ola- cağmı kendisi kumandandan | daha iyi biliyordu. Ancak bunu | gu anda bütün samimiyeti ve eiddiyeti ile de söylese bile as- kerlik damarları ve gururu ha- | rekete gelmiş olan miralayın gözüne görünmiyeceği gibi bü-| tün bütün onu böyle bir arbede-| ye gevk için bir ikaz; bir teşvik | Mahiyetinde olac iasedi- | yardu. Ondan sonrası da tabif artık Allaha kalmış oalcaktı Bunun için bütün zekâ ve diraye | yetini toplayarak; bütün gey - tanat ve melâneti bir araya ge- tirerek: — Ben mi korkuyorum ku-| mandanım! diye yaltaklandı. Ya | nılıyorsunuz albay. Ben ki daha gok zaman evvel size bu husus için ısrar eden bir adamım, Fa- k«t şu sırada vaziyet daha na-| ziktir, daha ihtiyatlı hareketi icap ettirmektedir. Cünkü bun- dan bir müddet evvelki halk bu andakinden daha az silâhlı idi. Daha az tehlikeli bulunuyordu. Binaenaleyh günler ve saatler Epstükçe yapacağımız işi daha zâiyade ihtiyata riayet ederek yapmamız icap ediyor, Kumandanın dikkati ve ehem miyet verişi artmıştı. — Bu sözlerinizle neyi anlat- mak istiyorsunuz? Marki derhal karşılık verdi: — Tedbir ve ibttyatta kusur | den hem şüphe etmemeyi. Bu sözleri dün banâ Böyliyen sizdiniz ve o zaman-böy le bir kayda lğzum yoktu. Fa- kat bunu bugün ben size tek. - rarlıyorum. Çünkü - şimdi buna son derecede lüzum var. Kumandan albay Cano Alek- sandro Marki Farantiyi takdir-| kâr bir bakışla süzdüklen sonra: — Neler söylüyorsunuz Mar- ki dedi! Öyle garip ve esrarı giz bir adamsınız ki vaktirliz vaktinize uymuyor. Adetâ siz - deceğim geli - yor; hem de sizi takdir ve teb- riklerle kucaklamak istiyorum. Marki kısa ve küçük bir re - veransla mukabele etti: — Teşekkür ederim kuman - danım!.. Fakat tekdir ve hay- retinizi mucip olacak bir şey yok. İcaba göre ben de fikir ve hareketlerimi değiştirmek zaru- retinde kalırsam bu benim v fem icabı, siyaset müktaszası bir | haldir. Bunda ise ne tebrike, ne de hayret ve takdire değer bir fevkalâdelik yoktur. Kumandan dikkatli siyasi müşavirini süzüyordu. Bu bakışlarında gizli bir süphenin de emaeleri var gibi idi. Hattâ bunu şu sözlerile teyit etmişti: — Bırak şimdi tevazuu bay konsolos!.. Bu işe bir çare bul| bakalım kendi kararınla. O za- man biz de sizin fikir ve isabe- tinize ve vazifenizdeki büyük| samimiyete daha çok inanmış 0- dikkatli. lacağız! Faranti bir kere daha titredi. Fakat bu titreyle tâ iliklerine, kadar nüfuz eden müthiş bir şüphenin ayazı ile olmuştu. © da anlamış tı ki artık kuman- danın kendisine olan itimat ve inancı tamamen — sarsılmış bir halde idi. Buna rağmen önün son | kararıma müfavaat — etmekten ve Emin beyi tevkife gitmek kararını kabul etmekten dahal çok korkuyor, daha çok titriyor- du. Çünkü senunda ebediyen Antalyadan olmak ta vardı. Zi- ra böyle bir kararın tatbikinde muhakkak büyük hâdiseler çı- kacağından ve bunun nihayet müttefik devletlecr — tarafından duyularak kendi hareketlerine, Antalyadaki işgal işlerine müda- hale edeceklerinden emin bulu-| nuyordu. | Nihayet bütün bu kararını ve bildiği, düşündüğü geyleri ku- mandana anlatmak zarureti kar şısında kaldı. | — Kumandan! dedi. Siz anlı- yorum ki şu dakikada bin bir Şüphe ve itimatsızlığın içinde benden bile çekinen bir vazi-| yet takınıyorsunuz. Banda baklı olduğunuzu teslim ederim. Fa-| kat siz de beni mazur ve haklı| görünüz. Çünkü burası ne de olsa bir 'Türk şehridir ve Ana- dolunun bir köşasi sayılmakta-' dır. Sugün Anadoluda milli bir hareket var ki sonu pek şüipheli olmakla beraber İstanbuldaki Türk idare ve hükümetini bile| son derecede müşkül bir vazi-| yete düşürerek düşlndürtüyor.| Buna İngilizler bile bir kıymet vermeğe başladılar. İşte Emin| bey az çok memleketten oluruz. Ben hep bu cibeti düşünüyorum. Kumandan Cano Aleksandro;| birdenbire düşünceye dalmıştı. | Çünkü siyasi müşavir hakikaten | doğru söylüyaee ve iyi düşünü -| yordu. Bir müddet böyle dalgın dalgin durdüktan sonra: — Pekâlâ ne yapalım? dedi. Emin beye gidip onu tevkif et- mekten vaz mi geçelim? | Marki desisekâr bir hal ile hem kumandana paye vermeyi, hem de kendt çıkarını temin et-| meyi düsünerek — Bilâkis dedi. Emin beyin evine derhal gtdelim ve hem de bütün bir maipet erkânı ile res-| mi tercümanamızla birlikte gi- derek ziyarette bulunalım. Ona bir göz dağı vererek kurtulalım. Şimdilik bu itadarı kâfidir. Eğer yumuşak görürsek tevkif ede- riz. Bu iş de kalledilmiş olur. — Mutasarrıf vekiline haber vermeyeceğiz değil mi?.. | — Hayır kumandan. Doğru- dan doğruya gidecediz. Madem- ki öyle tensip buyuruluyor! — Muvafık.. haydi öyle ize. İcap eden testibatı alalım. (Arkası var) ör —— ğ - Ş K Lâtife tâtif İZERS SS V LAT DA D SAA DUS U LA KAGEERAND ” 2K CAT abah —Havacılık Bahisleri — olmalı !.. ene sansasyonel havadia deli G dJarı faalıyette. Sıx ana cephe haberleri mi istersiniz? Yoksa filân dev- let hariciye nezaretinin en gizli dosyalarından alınmış en mah- rema dosyayı mi arzu edersiniz? Hepsi var. Hattâ işi daha ileriye götürüp bir saat evvel Başve- kılın fılân vekille buşbaşa tea- ti ettikleri birkaç cümleyi, san- ki kendi kulaklariyle işitmiş gi- bi, tekrar edenlere bile rastla- | niyor. Bu, Gilkavaflığı haricinde tektük basılmış bozgunculuklar da; gözeşarpmıya başladı. Ga-| fba son Balkan vekayü biraz havayı müsait kılmış olacak ki ünlü bir mizah mecmuamız bir kayığa kabak — doldurtmuş ve kabak dolu kayığın gelişini sey- | reden elleri dürbünlü Yunan -| lya, Yugoslava ve İngilize: | — Müjde çocuklar, Amerika yardımı geliyor galiba!! Dedir- tiyor. Ayni mecmuanm başka bir sayfasında da etrafını Alman tankları ve süngülüleri sarmış bir Yunan neteri resminin ah Una: — Galip sayılır bu yolda | mağlüp!. vecizesi konulmuş. * Bizim bildiğimiz bir tek şey| vardır: Türkiye Cümhuriyeti hükümeti muayyen bir siyaset | sahibidir. Başvekil Doktor Re-! fik Saydam başta olmak üzere sarâhiyetli ağızlar Türkiyenin ittifaklarına sadakatmni tekrar etmektedirler. Diğer tarftan harp harici| vaziyetimiz Amerikadan yar - dım bekleyen Gdemokrasilerin ancak kabak alaöilecekleri ka-| bilinden lâtifelere müsaade et- mez. Yunanlıların da mağlüp vaziyete düştüklerini - bilmiyo-| ruz. Şimdiye kadar bilinen şey bu küçük fakat kahraman mil- letin erkekçe dövüşerek haya- tını ve namusunu kurtarmak için güle güle ökdüğüdür. Yazıya padişaha — dua il başlayıp çamlar devirmek hür- riyetine kavuşmak devri Hami- diye hâs cambazlıklardı. İçin- de yaşadığımız saatler böyle| manevralara cevaz ,Vermiyecelei derecede ciddidir. Maksat tenkidsejsim ve mev- zu tasrih ederek Aaçıkça söz söylemek lâzımdır. Kapalı cümleler, sarahatten ari ima- Bu iş ya süratle yapılacak, ya- hut mufavvakiyetsizlik — yüz gösterecekti. Binaenaleyh has- Tamın hareketine sadöce 6 ker- telik bir devirle cevap verip hasmının rotasına- mütekarip bir rota üzerinde seyre başladı. Her iki tarafın devri tamam olduğu esnada gemiler 6000 yarda mesafede ve bordaları yekdiğerine çevrilmiş bulunu- yordu. Şimdi muharebe pek 'tı. Ve mesafe azaldıkça (Kent) in endahtlarının mat - luba çok muvafık olduğu gö- Tülebiliyordu. Kaptan — (Alen) den baş tarafta bulunal kadar sürat. faikiyetine malik olduğundan torpidodan korku- su yoktu. Binaenaleyh saat al- tıda 3000 yardaya ininceye ka- " dar mesafeyi azaltmakta de - vam etti ki: O esnada (Nüren- berg) hasmınımm top ateşine ta- hamül edemiyerek birden hire gancağa döndü. Kaptan (Alen) de öyle yaptı. Fakat - toplarını düşmana müteveecih bulun - durmak için daha az döndü - ğünden mesafe tekrar açıldı; Maamafih İngilizler elân isa - betler istihsal etmekte olduk - larından on dakika zarfında Alman sefinesinde yangın çık- tı; prova gabye çubuğu uca - rak yalnız iki topu faal kaldı. Bundan başka süratini de o ka- dar çabuk kaybediyordu - ki: (Kent) ondan ileri geçerek, pruvasından mürur etmek Ü- zere 8 kerte sancağa bir devir yapmağa başladı. (Nürenberg) bu manevranın önüne geçmeğe muktedir olamadığından o da iskeleye öyle bir manevra yap- | yüklü ve büyük çaplı tayyare- | giliz havacılığı bu hava ejder- aN Z CA EDERANN MA İngiltere imparstocluk hava kuvvetlerinin muharabe başlan- gıcındaki tayyare sayı noksan- ügini tamamlamak gayesile, A-| merikan sanayii seferber edilmiş bulunuyor. — Bir hamlede düş- man topraklarının erişilmez me- safelerde sanılan harp memba- larına kadar uzayacak - bombar- diman akınlarmı başarır kud - rette ağır yüklü tayyareler insa edildi. Beş yüz kadar mühendi- sin çalışarak iki senede tamam- layabildidleri bu muazcam ha- va devlerinin deneme işi Büyük Britanyanın teknik ve soğuk - kanlı pilotlarına teslim edildi. Yetmiş tonluk gövdelerin ka- rınlarında taşıyacakları on ton- dan fazla bombalar yedi bin beş yüz metre yükseklikten ve sa atte 500 kilometre sür'atle h- define doğru yol alabilecektir. Yerden havaya karsı ateş &- den toplanrın menzili 12000 metredir. Fakat bu mesafe mer- minin eriştiği nokta ise de, mü- essir neticeli mıntaka olarak| gösterilemez. — Bilhassa — ağır ler daha ziyade tek başına gece baskınlarında kullanılırlar. İn- lerini ele geçirmiş olmakla taar ruzdaki ve uzak hedefleri teh- dit yolmdaki üstülnüğü ka- zanmıstır. En iyi müdafaa tabiyesinin başında taarruz vardır. Fakat larla ötekine berikine sataşmak hoşa gidecek şeyler değildir. Akl başında olması lâzım gelen bir mecmuamız böyle pa- tavatsızlıklar yaparsa köşe ba- gında yalan havadis kavaflığı yapan ayaklakımına — kızmıya hakkımıs olur mu? Malüm a, lâtife lâtif olmak A. C. SARAÇOĞLU v Tayyarelerinin Pike Baskınları 1Almanyaı mevcut 30 bin Tayya- resinin büyük zayiatına muka- 'bilayda 800 tayyare yapabiliyor sadece bu taarruz kabiliyeti Al- | larak imhası Alman — motörlü man havacılarının istilâ -teşeb büsünde kullanacakları büyük ikuttel ve geniş himayeli akın- | ları karşılayamaz. Ancak ana vatan müdafaasının mühim bir uzuv olan av tavyareciliğinin | hazırlıklı ve yeterli bulunması | gereklidir. | Av tayyarecil l kınlarını yapecak kısmı AL) manyanın tasavvur ve hareket- | lerine karşı engel olabilecek va- sıtaların başında gelir. Çünkü| pike bombardımanlar, hacmi u- fak, hareketi — seri, müdafaası | kuvvetli ve ehemmiyeti fazla o0- lan hedefler üzerine tevcili edi- lir. Buna nazaran Alman istilâ hareketinde ihraç vasıtalarının çok seri botlardan ve bilhassa nakliye tayyarelerinden — grup: landırılacağı — düşünülürse, pi- | kecilerin başarmağa — mecbur. oldukları — zorlhuklar meydana | çıkmış olur. | Teknik hazırlıklı, -müdafaaya kabiliyetli ve her an için bir ta-| aruz bekleyen — İngiltere im-| paratorluk kara ve hava birlik-| leri yanında yenilmesi ihtimali binde bir nisbeti bulunmıyan | bir de deniz kuvveti vardır. Bu| varlık önünde Almanyanın ta-| arruz şansı acaba ne olabilir? Neşredilen istatistikler — ara- sında ayda sekiz yüz tayyare inşa edebilen sanayün korudu- gu otuz bin tayyarelik bir Al-| Man hava ordusu vardır. Har-| bin devamı müddetince İngille- re bombardıman birliklerinin sistematik taarruzlariyle fabri-| kalarının tahrip edildiği ve ik-| mal membalarının - körletildi-| Birde muhakkaktır. Bu arada | bilhassa benzin stoklarının bü-| günekedar yapılan kütle bas-| kınlarında yarılanmış olması, | bir kısışının yangınlar çıkarı-| vamtalarını ve havacılığını teh dit etmektedir. Bu otuz bim tayyanelik varlı- ğın yarı yarıya borabardıman | tavvarelerinden teşekicül etmek- | te olduğu mutlaktır. — Nakliye tayyarelerinin ise sayısı beş hı-: ni geçmemektedir. Alman bom- bardımancılarının geçen — yaz! mevsiminde petrol ve malze- | mesinin dolgun ihtiyatlariyle | yaptığı taarruzlar unutulma -! Mıştır. Bugün için daha geniş çerçevelisini de beklemek - şilp- helidir. İstilâ — teşebbüsünün — hava safhasında en fazla iş görecek olan nakliye — tayyareciliğinin | prensip olan üçte bir ihtiyatını Ççıkaracak olursak üç bin, üç| bin beş yüz. tayyarenin taşı- yacağı bir silâh kuvveti istilâ başlangıcı olarak tasarlanmış, muntakalara serpilecek veya in | dirilecek dernektir. Hiç bir mu| kavemete ve tek zayiata uğra- madan yapılacak Bir hareket -| Tiş gibi mütales edilen ve AlL-| man matbuatiyle, Alman tesiri | altında neşredilen — diğer ya-, bancı mecmualar ve gazeleler- de görülen rakamlar çok kaba-| rıktır. Üv Buğüne kadar sadece bom -| balarını serperek Gderhal dön-| mek düşüncesiyle taarruza ge | çen hava filolarının yer müda- | faası, baraj balonları ve av| tayyareleri tarafından nasıl hır- | palandıklarıı - bir günde düşü- | rülen yüz seksen, beş tayyare- | nin kabarık rakamiyle işaretle- | yebiliriz. O günün az mevcutlu Britanya müdafileri yanında bu: günün yeter sayıdaki — İngiliz | avcılarını son bir ay zarfında | Amerikadan gelen beş yüze ya- | (Sonu sayfa 5 sütun 7 do) | (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİ<ASI Atlântik Meydan Muharebesi be 6 pusluk iki huncbera (NÜ - renberg) baş kasarası üzerin- de ikisi beraber patlayıp bü - tün harap etmişti. Bununla beraber (Nürenberg) devir hereketini ikmal etti ve bir iki dakika muharebe muka- bil rotalar üzerinde cereyan eyledi. Fakat Alman sefinesi i> mamile Kemre istikametine gelmeden evvel kaptan (Alen) torpido tehlikesinden tahaffuz için gemisini dışarıya doğru saldırarak ve bu veçhile (Nü - renberg) in sancak baş omuz- luğunda bir mevki alarak is - kele bordasındaki yorulmamış tayfasmma da ateş fırsatını bah- şeyledi. Artık işin âkibeti uzak ola- mazdı. Saat 6.25 de (Nüren- berg) artık bütün yolunu kay- betmiş olduğundan (Kent) kru vazörü ondan uzakta kalma- mak için 16 kertelik bir devir yapmağa mecbur oldu. Bu de- vir hareketi tamam olmadan (Nürenberg) topları susmuş idi; binaenaleyh kaptan (Alen) de ateş kesti. Şimdi harap olan düşman teknesi 5500 yarda u- zakta tevakkuf etmiş bir halde makla cevap verdi; bu hareke- Gduruyordu. Bir tarafına pek ti bazıları müsademe etmek Ziyade yatmış, kıç tarafı suya maksadına hamlettilerse de, gömülmüş, köprü altı ile baş ihtimal diğfer alabandasını düş- manıma tevcih için ihtiyar edil- mişti. Bu cok meş'um ve müh- lik bir manevra idi. Cünkü Al- man gemisinin provası İngiliz kruvazörüne müteveecih olur olmaz kantan (Alen) biitilm sancak bordası toplarile 3500 metreden müthiş bir silpürme ateş Raking Fire icra etti ve hunun tesiri kat? oldu. Ezcüm- kasarasının all şiddetle yan - makta bulunmuştu artık hiçbir alâmeti ! rünmüyordu, Fakat het henüx batmıyordu ve pek az o- lan işık ile sancağını alâmeti teslim olarak mayna edip etme diği de görülememekte idi. Bi- naenaleyh kaptan (Alen) ona doğru yaklaştı ve ancak 3300 yardaya girince sancağının YRRUPARRERIE MA TUT ORRTEU — Yazan: — V. Çörçil 85 elân uçmakta olduğunu gördü. Şimdi tekrar ateşe başlamak. tan başka yapacak iş yoktu. A- teş ancak beş dakika sirdü. Çünkü bu müddet nihayetinde sancak mayna edildi. O kadar kuvvetli bir hasma karşı bir buçuk saat bu derece şeciane bir muharebeden sonra bu ha - reket hiç te mucibi âr ve hicab değildi. (Kent) filikalarından yalnız iki tanesi su yüzünde du racak halde idi ve bunlar müm- kün mertebe su almıyacak hale getirilerek imdada şitap edil - diği esnada saat yedi buçuktan bir ân evvel (Nürenberg) san- cak tarafına devrilerek yavaş- ça garkoldu. Alman tayfanın taharrisine saat dokuza, yani karanlık basıncaya kadar de- vam edildi. Burandalara kendi lerini bağlamış olara) zünde bir kaç kişi bulunduy: da bunlardan pek çoğu soğuk - tan ölmüştü ve cesim Albatros kuşları hattâ canlı insanlara bile hücum ediyorlardı. Taha riyatın sonunda ancak yedi ki- şinin kurtarılabildiği anlaşıldı, (Kent) sefinesinin hasarı ve zayiatı pek azdı. Tı eye tak- riben kırk kadar isabet vaki ol- muştu. Fakat ehemmiyeli ha- sar vaki olmamış, yalnız telsiz telgraf dairesi harap olduğun- dan muhabereden mahrum kal- mıştı, Zırh elvahı ile kazemet- leri o kadar işe yaramış idi ki: Düşman topçu ateşinin mü- kemmeliyet ve süratine rağmen yalnız dört kişi telef, om iki ki- ği mecruh olmuştu ve bu zayi- attan on kişi, bir kazemet da - hilinde patlıyan bir düşman humbaranın bazı bartuçları tutuşturmasından yaralanmış - lardı. Filhakika (Nürenberg) Al- man filosundan en sonra mu - harebeye lebar olunan sefine ise de en son garkolanı değildi. (Nürenborg) — battığı esnada kırk mil kadar lodos cihetirde (Leipzig) artık ateş kesmiş ol- makla beraber henüz sathı ba- hirde yüzüyordu. Alman kömür gemileri bir iki saat evvel zap- tedilmişlardi. Saat 1145 de (Bristol) kruvazörü süvarisi kaptan (Fenşav) amiralden (Makedonya) nın refakatile bu kömür gemilerini takip etmek emrini aldığı esnada filonun pe şinden on beş mil kadar gün doğuşuna seyretmiş — bulunu- yordu. Emri mütcakip batı 1o- dosa seyre başlıyarak saat 12.30 da (Makedonya) yardım- cı kruvazörüne mülâki oldu. Ve iki sefine birlikte cenuba doğru yol verip (Port Pilezent) i geç tiler. Ve buradan itibaren ce - nuba on iki mül kadar uzadık - ları halde kömür gemilerinden bir nişan göremediler. Kaptan (Fengsuv) bir saat daha ayni ro tayı muhafaza etti; fakat yine bir şey göremediğinden saat ikide keşişlemeye, yani Alman filosunun nazardan kaybolduğ cihete yol verdi. Müteakıbını bir telsiz aldı ki: Kömlür gemi- lerinin (Port Pilezent) Şimdilk Z —— Bu kadar! Çalışan kadınlar- dan vergi alın- malı mı ? üÜkfmetin bekirlik — ven gisi namiyle bir vergi ile das etmek Üzere tetkiklerde bır hınduğu ve bir proje hazırlar makta olduğu malümdar. Meo- lisin önümiülzdeki içtima devre sinde müzakere ve kabetl edece Bi anlaşılan bu kanun projesk ne göre evlenmelerinde hiç bi mabhzur olmadığı halde evlem Mmiyen erkek ve kadınlardan kae zançları nlapetinde bir vergi almacak ve bu paralar çok ço cuklu muhtaç ailelere tevzi © lunacaktır. Memleketimizin büyük fus ihtiyacımı göz önünde kundurursak bu kanunun dar iyi neticeler vereceğii laylıkla tahmin edebiliriz. Bu havadisin gazetelerde ilr tişarını müteakip bir kadın - nik bür kar ko- | kuyucudan şayanı dikkat bir mektup aldık. Bayan Nezihe Güngör imzalı olan bu mektupta ezcümle göyle denmektedir : Çalışan kadınların halk na- zarında her nedense pek iyi bir mevkileri yoktur. Böylele- rin namusundan şüphe edilir. Bunun için bir erkek kendisina hayat arkadaşı olarak çalışan bir kızı seçecek olursa ailesi ve arkadaşları onu her zaman kararından vazgeçirmek ister- ler. Çalışan bir kız zengin de- ğildir. Ve daima erkeklerden çok daha az kazanır: Erkekler- Be övlenmek için zengin kız ararlar. Benim bir çok arkada- şım var ki namuslu ve fakir ol- dukdarı ve çalıştıkları için ev- lenmemişlerdir ve evlenememek- tedirler. Daha doğrusu erkek- leri kandırmak için iffet ve haysiyetlerinden fedâkârlık ya- pamamaktadırlar. Halbuki han- Bi genç kız bir yuva kurmak is- temez? Hangi genç kaz canai- kocasiyle başbaşa bir ömür ge- Çirmek istemez? — Bu vaziyet karşısında çalışan — evlenmemiş kadınlardan vergi alınması 25- le doğru olamaz. Bu mektap hakkındaki mi- talcalarını yarın yazacağım. MURAD SERTOĞLU rındaki (Fecrivi) kolanisinden müşahede edilmiş olduğunu bildiriyordu ve bir mülddet donra (Bristol) iskele baş 0- luğunda İki vapur dumanı ründüğünden bunları taki- ben gün doğuşu kerte keşişle - meye hareket olundu. Bu kömür gemileri (Baden) ile (Santa İzayl) den ibaret ob mak üzere iki gemi idi. Burlar Alman filosunun takip edilme- ğe başlandığını görünce demir üzerinde kalıp tallmata mun- tazır olmuşlardı. Üçüncü sefi- neye, yani (Saydliç) e hasta - hane gemisi vazifesini ifa etmek üzere Alman filosu reivaında bulunması emredilmiş ise de (Saydliç) kendisine İngitiz fi- ksunun daha yakin ol - duğunu görünce bunlardan kurtulmak — için gün doğu- şu keşişlemeye — yol verip u- zaklaşmıştı. Saat üçte kaptan (Fonşav) diğer iki kömür ge - misini müşahede etti ve yarım $ saat daha takipten sonra iki top atarak durmalarını emrey - ledi. Almanlar tevakkuf ettiler ve İngilizlerin eline geçtiler; fa kat kaptan (Fengşav) amirsl (Sturdee) nin verdiği emri dü- şlinerek bunlara nasıl muamele edeceğinde mütereddit kalmış- tı. Amiralin işaretinde “Trans- portları (nakliyeleri) — batırı- nız!,, deniliyordu. Halbuki bun- ( lar nakliye değil idiler; bunlar bilâkis kömür ve kıymettar er- zak ve levazımla dolu - idiler. Bunların filoya büyük faydası olacaktı. Bununla beraber kap- tan (Fenşav) kendisini harfi- yen emre itaate mocbur addede &ğ rek kömür gemilerinin mürette ğ batını (Makedanya) ya naklettik X ten sonra mezkür sefineye (Ba- den) i top ateşile batırmasımı emretti. Bu esmada kendisi de (Santa İzebi) i batıracaktı. DB —. aA SAĞ Ğ Z