6 ŞUBAT 1911 YAZAN : Bornard Newman | Balllie Stewart'a karğı kulla- nılmiş olan usül yeni bir şey de- İğildi. Bu kadın onu daha evvel de kullanmıştı. (Sonra da bu iş- 'de onu istimal etmişti. Fakat bir müddet için artık bundan istifa- de edemiyecektir. Çünkü daha bir kaç senelik mahkümiyeti vardır.) Baille Stewart hiç ka- bahati olmadan münasebetsiz bir vaziyete düştü ve bundan dolayı şantaja maruz kaldı. Ma- atteessüf bu şantaja göğüs ge- tecek yerde - ki böyle yapsa idi askerlik mesleğini kaybedecek- ti - daha kolay gibi görünen > lu tercih etti. Onun bir zâfa ka- pılmış olması kabul edilmek lâ- umdır. Büyük askeri bir an'ane- si olan bir ailenin şerefini ihlâl etmek düşüncesi son derecede elim olmak icab eder. Marie Louiseden para aldığı zaman bu onun için büyük bir acı teş- kil etmek icab eder. İçine düş- tüğü muhitler ona tasusluktan ihtimalki daha adi gelmiştir. (İstitrad kabilinden söyleye- lim ki bu vak'a İngiliz mukabil casusluğunun hârikulâde kabili- yetini “isbat etmiştir. Maamafih böyle bir isbata lüzum da yok- tur. Cereyan eden ahvalin tefer- Alman GCasusluğunu — 18 — | rüatı neşredildiği vakit şiddetli| münakaşalar oldu. İngilterede binlerce Kişi Baillie Stçwart'ın suçlu olduğuna . inanmıyorlar- dı: Maamafih arkadaşları zabit- lerden mürekkeb bir divanı harb meşhur bir alayın şerefini ihlâl etmemeyi pek arzu ettikleri şüb- hesiz olmakla beraber, onu suç- lu buldu. Binaenaleyh mücrimli- Zi hakkında hiç şübhe caiz ol- Madığını teslim etmek doğru 0- lur. Şübheleri tatmin etmek için verilecek cevab delillerin bir kısmının gizli celsede dermeyan edilmiş olmasından ibarettir. Deliller tedkik edilirse, bunun er müessir tarafı bu olduğu gö- rülür. Bu deliller ecnebi memle- ketlerde çalışan İngiliz mukabil casusları tarafından elde edil- mişti. Bu mukabil ajanlar Marie L>uise Sehule ismindeki kadını pek iyi tanıyorlardı. Hakikatte, Balie Stewart o kadınla tanış- tığındon — itibaren “tarassud e- diliyordu. VO Şimdiki harb başlıyalı ücç hafta olmuştu ki iki Fransız as- keri, eylül akşamının serin ha- yası içinde Naney'nin civarında kırlarda dolaşırken, başlarının üzerinde beyaz bir şey görmek- ten hayretlere düştüler. Bunun ne olduğunu anlayabilmek ka- bil olmuyordu. İptida, bir taras- sud balonun parçalanmış olması, akıllarına geldi. Maamafih bir kaç dakika sonra, bu beyaz şey istikametinde koşa koşa gidin- ce, bir adamın paraşütle yere hızlı. bir surette — indi; ni gördüler. Fransız as- kerleri bunu pek tabif olarak kendi — tayyarecilerinden biri zannettiler. Kazaya uğramış bir fayyareden mecburi bir iniş yapmış olacaktı. İnen adamın onlara Fransızca söslenmesi de bu zannı takviye etti. Fakat, o- nun hesabına maatteessüf ki, Fransızcası bozuk bir aksan arz- ediyordu. Askerlere Almanların hatlar arkasına asker indirme- leri ihtimalinden bahsolunmuş- tu. Fransız neferleri “silâhsızdı- lar. Fakat nagihâni bir atılma- nın muvaffakıyet temin edebi- leceğini düşündüler. —Adamın yanma koştular. Üzerine sıçra- yacakları sırada arkasında - si- vil esvab bulunduğunu hayretle gördüler. Bittabi onu orada hemen tev- kif ettiler. Bütün havaliye u- mumi bir tebliğ yapıldı. Bir saat içinde iki paraşütçü casus da- ha keşfolundu. Bunlar yere in- meğe muvaffak olamamışlardı. Çünkü daha henüz havada bu- lundukları sırada makineli tü- fek ateşiyle vurulmuşlardı. İn- meğe muvaffak olan adam - di- #anıharb farafından muhakeme edildi. Bu husustaki beynelmilel ka- nun henüz kaleme alınmamıştır. Çünkü, tayyare casusluk har- binde henüz yeni bir silâhtır. Fakat bazı prensipler kâfi de- recede sarih — bulunmaktadır. Almanlar için, tayyarelere mü- racaat ederek Fransız - hatları arasında resmi üniformalariyle askerler indirmek — tamamen meşru bir harekettir: Bu asker- ler derhal köprüleri ve demir- yollarını havaya uçurmağa ya- hud başlıca yollara hâkim mev- kilere tüfekler e İ teşebbüs edebilirler. Muhtemel olduğu üzere, ya- kalanacak olurlarsa harb esiri gibi muamele görmeleri | lâzım | ae n Esrarı e TERCEME EDEN Hüseyin Cahid YALÇIN | gelir. Fakat Almanlar sivil kı- yafette yahud Fransız ünifor- Masiyle lamlar indirirlerse bunlar casus demektirler. Harb zamanında casuslar için de yab niz bir akibet mukadderdir Lehiatan eferinin ilk gün - lerinde, aşağıda görüleceği üzere gerek üniformalı, ünifor- Masız paraşütlü casus, muhare- benin idaresinde mühim bir rol ifa etmiştir. Harb Lel Şark hududunda inkişaf etmiş| olsaydı (bü Ruslar için bir âs-| keri tenezzühden ibaret olaca- ğı aşikâr idi. Çünkü filiyatta her Leh fırkası Almanlara karşı harbediyordu) Sovyet orduları- nın paraşütçü askerlerini kulla- | nacakları muhakkaktı. — Bir kaç sene evvelki manevralarda, | iki bin kiğilik bir kuvvet “düş- man,, hatları arkasında yüz mil | öteye paraşütle sağ salim indi- rilmişti. Böyle bir kuvvetin mü- nakale hatları boyunca ne ka- dar kargaşalığa sebeb olacağını izaha hacet yoktur. Ayni zaman da, pek bedihi idi ki-böyle bir kuüvvet ancak geniş ve gayri meskün havalide yere indirilebi- lir ve istismar olunabilirdi. Gar- bi Avrupa devletlerinin mahdud ülkelerinde bunun serbestçe tat- bikine imkân olamazdı. Paraşütlü ' casus- 1914 - 18 harbinin:malüm bir - simasıdır. Bunu umümiyetle Fransızlar kullanıyorlardı. Casusluk bakı - | mından, Fransızlar Alman hat- ları arkasında kendi milliyetle- rine mensub milyonlarca muh- temel casusa malik olmak gibi bir üstünlük elde etmiş sayılır- lardı. Onun için, Fransız ajan- ları bir tayyareden atlıyabilir- lerdi mahalli — köylülerin kendilerini yalnız himaye ve pa raşütçülerini ve indiklerine dair gair izleri imha ile kalmıyarak icab eden malümatı - toplamak hususunda da yardım edecekle- rine güvenebilirlerdi. Tekrar Fransaya dönmeleri ise bu ka- dar kolay bir iş değildi. Çünkü Fransızlar muayyen bir nokta- 'ya iniş yapacak cür'etkâr bir pilot göndermek mecburiyetin - de idiler. Meşhur bir Amerikan | pilotu harbin bir çok tehlikeli ve ferdiyetçi tarzında bi pir şöhret kazanmıştı. Almanlar da bu usülü — kul- landılar. Fakat ayni derecede muvaffak olamıyorlardı. Adam Tarından —- çoğu-Naney'deki üc| casus gibi, inmeğe teşebbüs et- tikleri sırada ya öldürülüyordu ya tutuluyordu. Maamafih bir Alman pilotu casus değil- Lor- rainede hoş bir çiftlikte yaşı- yan bir ajan için - güvercinler faşımakta ihtısas peyda etti. Alman hava kuvvetleri — içinde, en mütehassıs bombacılardan biri olarak bu casus bir mü him iş için bilhassa vukuf ve ihtısas kesbetmiş bulunuyordu. Yeniden işe başlamak ve ma- sum şekildeki bombasını atmak | tekniğini haftalarca talim et-| mek mecburiyetinde kalmıştı. sikleti az olduğu için bu teknik biraz değişiyordu. Çok n güvercin sepetini, arzu edilen noktanın iki yüz. yarda mesafesi dahilinde bir| atabilmek iktidarını — ikti- sab etti. Güvercinlerden çoğu mühim malümat ile salimen geri döndü. Fakat bunların| içinde bir haylisi Fransız hat-| ları üzerinden uçarken vurul-| muştu. Harb zamanında - bir| güvercin büyük şüphe uyandı-| ran bir mahlüktur. | V Almanlar sınai casuslukta| ötedenberi faaliyet göstermiş-| lerdir. Gizliden gizliye - yapılan bazı faaliyet şekillerinin Hilâfı-| na olarak bu alâka Hitlerin ik-| tidar mevkiine gelmesinden son | ra hasıl olmuş değildir. Bunun asıl başlangıcı sanayi inkişafı-| nın başlangıç devresine kadar| çıkar. Bu hususda Japonlarla| müşterektirler. Onlar da rakib milletlerin sanayie aid sırlarını | keşfetmek için gayet zihin yor—ı yormuşlar ve kurnazlıklara baş| Yurmuşlardır. İsveç kibrit şeh- ri olan Yon Köpinge müracaat ederek gayet çok miktarda kib-| rit istihsal eden muazzam fab- rikalardan birini ziyaret etmek kabil olup olmıyacağını sormuş| tum, Şimdi kibrit fabrikalarını | gezmenin bir silâh fabrikasını | ziyaret kadar zor olduğunu - ö- zür diliyerek bana söylediler. Vaktile ziyaretçilere pek iyi muamele edilirdi. Fakat İsveç kibrit sanayiinin refah ve saa- deti garbin gizli tutulan bazı ameliyelerden ileri geliyordu.| (Arkası var) || YENİ SABAH imm rmar D L aa D KTT D TER aa DAT TT AT LA M HER SABAH Fransa şerefini koruyacak Alman tazyikle- eski mütte- aleyhine tain hüküme rine dayanamayıp fik Büyük Britany silâh çecekek mi? İhtiyar marı namusunu lekeliyecek bi dönekliğe tenezzül edebile müşküldür. rede Bâle şehrinde —Al- r eden (Basler| talin Fransanın | le bir eğini Nahrihten) g; | sele hakkında bizim gibi düşün- | » ve Vichydeki muhabiri- dayanara mektedir ki: “Dün olduğu gibi bugün: de Petain Fransız şere-| fini ihlâl edebilecek her hangi| bir,tavizde bulunmayı aslâ , ka- | bul: etmiyecektir. Vichy müt rekename ahkâmının hiç birisi- ne - riayetsizlik göstermediği için vaziyetin inkişafını sükti netle beklemektedir. Fra donanmalarını ve müstemleke imparatorluklarını herhangi bir | de- mütearrıza karşı şiddetle mü- dafaa etmeğe karar vermiş ol- duklarını - isbat ettiler. Geçen haziranda mareşal Petain do- nanmayı fedaya rıza göstermiş olsaydı hiç şüphe yok ki daha müsaid mütareke şartları - elde, edebilirdi. Halbuki o, Fransız| namusunu korumayı tercih etti. Fransa devlet reisi mütareke- name şartlarını civanmerdane bir mutavaatla yerine getirme- ğe karar vermiş bulunuyor iş- te o kadar ve ancak bu çerçeve içinde Almanya ile anlaşabilir ve bir iş birliğine razı olabilir..,, * Yukarıdaki satırlar vâkıa İs- viçrede çıkan ehemmiyetli - bir gazetenin Şşahsi mütaleasıdır amma, bu mütaleaların o gaze- tenin Vichyde bulunan muha- birinin kaleminden çıktığı düsü- nülecek olursa Fransanın bu- günkü idare merkezinde hâkim olan fikir ve kanaatin donan- manın tesliminin hatır ve ha- yalden bile geçirilmediği ve Fransanın namusunu, şerefini lekeliyebilecek her hangi bir| hareketin.'aslâ bahis mevzuu o- lamıyacağı merkezinde -olduğu anlaşılır. Demek oluyor ki son günler- de bazı propaganda kaynakları- nın Fransanın her türlü isteğe boyun eğeceğine dair, neşrettik- leri haberleri ihtiyat , kaydile| karşılamak lâzımdır. Büyük bir meydan muhare- besinde harb de dahil olduğu halde her şeyini kaybeden ve esir düşen birinci Fransuvanın: — Her şey kayboldu, yal- Onun için bu tehlikeye mey- dan vermemeği kararlaştırdım. 31 Temmuzda bu zırhlıya kâfi mikdarda muhafız gönderildi. Türklerin hiç bir suretle kabul edilmemesi hususunda- yazı ile talimat verdim. Bundan dolayı- beni mua- haze edenler vardır. Bu zirh- lının bizm tarafımızdan müsa- dere olunması Türkiyeyi — üç ay sonra harbe sevkeden se- beblerden biri olduğunu iddia ediyorlar. Fakat —Almanlarla “İttihad ve Terakki,, şefleri a- rasında Alman - Türk ittifakı İçin müzakereler cereyan etti- ği ve bu ittifakın 2 ağustos- ta imzalandığı şimdi malümu- muzdur. Almanların bildikleri O günlerde, bizim hazırlığı mız hakkında Almanların neler öğrenmiş olduklarını Alman resmi tarihinde okumak ente- resandır. 28 Temmuz öğleden gonra saat 6 yı 20 geçe İngil- teredeki Alman ataşenavalının şu telgrafi Berline varmıştı: “İngiliz Bahriye Nezareti zırllıların hareketi hakkında hiç bir ilân yapmıyor. İkinci filo tam kuvvetiyle kalıyor. Bahri üslerde yeni efrad mek- tepleri kapanmıştır: Bu ihti- yatların terhisini kaldırmak i- çin alınmış ilk tedbirdir. Teey- yüd etmiyen haberlere göre bi- rinci filo henüz Portland'dadır. Deniz altılardan mürekkep di- ğer bir filotilla Postmut'dan hareket etmiştir. Bahriye Ne- zaretinin sükün ile seferberliğe hazırlandığı zannolunabilir.,, Alman ateşenavalı evvelden bir ara sonra da Berline şu telgrafı çekmişti: “Bvvelki telgrafımda bildir - diğim gibi İngiliz filosu her türlü ihtimale karşı hazırlan- maktadır. Bu hazırlık aşağı yu- karı şu merkezdedir: Birinci filo Portland'da tahaşşüd et - miştir, Cebelüttarik'a gitmekte olan Bellerofon zırhlısı geriye çağırılmıştır. İkinci filonun bü- Yük zırhlıları üslerindedir. Bun —a 1903 te 16 bej bir motörle 12 saniye gibi kısa bir zaman içinde ve 250 metre- lik mesafe üzerinde uçmak müm kün olal 38 sene oluyor. Tayyareler 914 Cihan Harbin- de esaslı bir surette ordu hiz- metine girmiş ve mühim vazi- feler almışlardı. Deniz kuvvet- leri arasında yer almaları bun- dan daha sonra olmakla beraber bugünkü yüksek vasıflariyle donanmanın — da bir cüzlünü teşkil ediyorlar Deniz harekâtı; coğrafi»duru- ma, muhasım devletlerin kara sularına; deniz, kara ve hava- dan hâkimiyeti derecesine; de- nizlerle alâka ve münasebetine ve nihayet deniz yolları vasıta- siyle dünya ile tesis ve idameye mecbur olduklari münasebetlete göre değişeceği tabildir. Büyük deniz kuvvetlerine sahib devlet- ler bu yukarıdaki hal ve şart- ların tesiri altında bir faaliyet ve hareket sistemi seçer ve bu- nu zaman zaman vaziyetlere gö- re değiştirerek takib ederler. Bu deniz kuvvetlerinin bu ha- reket tarzına göre karadan, de- niz üslerinden ve ana gemilerin- den uçurulacak tayyarelerin do- nanmaya yardım ve onunla bir- likte hareket etmeleri de deği- geceğinden hava faaliyetini bazı vaziyetler içinde tetkik ve mi talea etmek daha doğru ve müm kün olabilir. Bugün muhasım iki deniz dev- letinden birisi kuvvetli - donan - masiyle denizlere hâkimdir, has- Tanı sevkulceygi muhasara (ab- luka) altına — almıştır. Onun muhtemel çıkış hareketlerini konrtol altında butundurmak is- ter. ayrılmaz niz namus kurtuldu cümlesi meşhurdur. Birinci Fracrava Fransız hü- kümdarı idi. Vâkıa bugün Fran sada hükümdarlık tarzı idareş| Bi değişmiştir ammıa Fransanm. geref ve namüs telâkkisi her| halde değişmiş olmasa gerek- tir. A. C. SARAÇOĞLU DÜNYA HAR — Havacılık bahisleriF| TAYYARE Donanmanın Gözüdür Bu silâh bu günün ve yarının harble- rinde daima Üstün roller ifa edecektir L YAZAN: —— Emekli H. Bnb. Bedri CELASİN Diğer taraf donanması yel- kenli devirlerindeki — limanlara hiç te benzemiyen muhteşem üs- lere çekilmiştir, fırsat buldukça çıkarak karakol gemilerine ge- mi kafilelerine zayıf bulduğu cüzütamlara baskın yapmak is- tiyeceği gibi deniz üstü abluka- sına deniz altı faaliyetiyle mu- kabele etmektedir. Bu halde: Kuvvetli tarafın hava faali- yeti açık denizlerde yakalayama- dığı düşman donanmasına müs- tahkem üslerinde havadan taar- ruz. Muühtemel çıkışlarını keşf ve deniz altılarını aramak sure- tiyle deniz harekâtına iştirak- tir. Filhakika deniz altıları ara- mak, görmek ve onlara taarruz etmek için tayyare en iyi bir vasıta ve silâhtır. Donanması zayıf olan taraf i- Be; çıkış fırsatları aramak için hava kuvvetlerine keşif vazife- si vereceği gibi hasım karakol gemilerine himayeli kafilelere ve donanmaya, üslerine — denizden yapacağı taarruzu hava yoliyle yapmağa çalışır. Sür'atlerin mukayesesi: Yu- karidaki hallerde ve gerek iki donanma arasında vukua gele- cek-deniz muharebelerinde köşif ve emniyet vazifelerinin tayya- reler tarafından yapılması daha çabuk ve daha emniyetli olarak yapılacaktır. - Gemiler her za- man son sür'atleriyle seyretmi- yecekleri gibi tayyareler de son sür'atleriyle uçmazlar, buna gö- re 30 mil üzerinden seyreden bir gemiye göre 400 kilometre üze- rinden uçan bir tayyarenin ya- pacağı keşif haberlerin telsizle bildirileceğine göre sekiz defa daha az zamanda yapılacaktır.. (Telsizlerin işlemesi mahzurlu i- se bundan hâsıl olacak gecikme- de bu nisbete göre olur) 50 km. içinde bir vazife gemi için - bir saat, tayyare için yedi sekiz da- kikalık bir zamanda yapılabilir. Bundan başka hava gözetle- melerinin görüş sahasının geni liği daha gerilerin ve tertiblerin tetkiki bakımından avantajı var- dır. Sun'i sis ve dumanlara karşı da yanlardan tarassud im- kânı daha olur Yarının deniz harblerinde: nizlere hâkim olmak için carpı madan çekinmiyecek yüzen k: lelerin karşılaşması hava keşif- lerinden sonra bomba, torpil ta- şıyan veya pike borbardıman tayyareleriyle bir taraf ilk ba kına teşebbüs edecek, karşı ta-| raf tedafüil silâhlariyle avcı tay- yareleriyle kendini müdafaa et- mekle iktifa etmeyip ayni suret- le mukabeie edecek ve bu suret- İfe deniz çarpışmaları da hava- dan başlamış olacaktır Çarpışmalar asıl deniz kuvvet- leri arasında başladığı zaman| tayyareler seyirci kalmıyacaklar | onlara da mühim işler ve fırsat-| lar düsecekt r ki bu iş ve fırsat- lar bir deniz harbinin kazanıl- masına âmil olabilir. Her iki ta- Tafın hava üssü ve saffı harb- ten “oldukça gerilerde kalacak o- lan tayyare gemilerine taarrüz bütün filoyu hava müzaheretin - den mahrum bırakabileceği gi- bi deniz çarpışmasında hava defi silâhları sgusmuş bir harb gemisinin tayyarelerden atıla- tak bir kaç hava torpiliyle saf harisi bırakılması da mümkün- olabilir ve bu hale göre de ge- milerdeki defi silâhlarının mu- hafazası gibi ortaya yeni bir me- l (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI ların efradı tamamdır. — Yeni efrad mektepleri açılmamıştır. İkınci ve üçüncü filoların ge- mileri kömürlerini, mühimmat ve erzaklarını tamam olarak al- mış oldukları kalde üslerinde- dir. İhtiyatların talim ve ter - biyesi bitmiş olduğu için sona kalan kuvvetlerin mutaddan daha çabuk teslim edilmesi ve az talim görmüş efrad ile takvi yesi muhtemeldir. Taymis ga- zetesi bunun 48 saatte tamam- Janacağını iddia ediyor. Dest- royerlerle karakol gemilefi ve denizaltı filotillaları bu filotil- lalara itihak etmiş veya ilti- hak etmek üzere yola çıkmış- lardır. Erlere izin verilmiyor, izinli olan subay ve erler geri çağırılmışlardır. “Bahri üslerde ve tezgâhlarda büyük faaliyet vardır. Bundan başka bütün tezgâhlarda, depo- larda, petrol depolarında — hu- susi tedbirler alınmış, bunlar nezaret altına konulmuştur. Tersanelerde büyük zırhlıla- rın tamirleri tacil olunuyor ve gece servisleri — arttırılıyor. “Gazetelerin yazdığına — göre Akdeniz filosu İskenderiyeyi terketmiştir. Bu filonun Malta- da kalacağı söyleniyor. “Bütün filo denize açılmıya hazır bLulunmaktadır. Filonun böyle hazırlandırılmasından kimsenin kuşkulandırılmaması için zahirde tam bir sükün hü- kümfermadır. “Her gün Bahriye Nezareti tarafından ilân edilmesi mutad olan zırhlıların hareketi ondan beri gizlenmektedir. “Bütün bu yukarıda yazdığı- mik hazırlıklar doğrudan doğ - ruya Bahriye Nezaretinin em- riyle yapılmaktadır. Fakat &- —— Yazan: — i V. Çörçil mirler nereden gelirse gelsin netice aynidir.,, Bir casus şebakesine karşı yapilan oyun Şu halde Alman ataşenava- linin o zaman çok iyi malümat aldığı anlaşılıyor. Bazi kimse- lerin mektuplarının — açılıp o- kunması hakkında alınan ted- birler, harb limanlarımızda Almanlar hesabına çalışan ve çoğu İngiliz olan bir casus şe- bekesini meydana çıkarmıştır. Şer bunları hemen tevkif etseydik, onların yerine geçe- cex olan diğerlerini bulamaz - dık. Onun için bu casus şebe- kesini keşfettikten sonra hare- ketlerinde serbest bırakmayı tercih etmiştik. Bunların muntazaman ve dikkatle takib ettiğimiz muha- berelerini, Berline yazdıkları mektupları senelerce - elimize almış, Almanların neler — öğ- rendiklerini öğrenmiştik. Şim di sırası gelince, bunları nasıl tevkif edeceğimizi biliyorduk. Hülâsa o ana kadar hükü - metimizin bütün filoda almış olduğu tedbirlerin Alman hü- kümeti taratından öğrenilme- sine ses çıkarmadık. Doğrusu- nu söylemek lâzım gelirse ba- zı teferrüattan sarfınazar, cid- di tasavvurlarımızdan Alman hükümetinin haberdar olma - ması istenecek bir şey değildi ve artık bu perdeyi kapamak şimal deni lâzımdı. Zamanı gelmişti. Bir kaç gün sonra Dahiliye Nazırına bir iki kelime sö, satmış ol hainler harsedildiler. Almanlar bu suretle şebeke lerini kaybettikleri 1çin derhal yeni bir şeboke kurmak onlar için kolay olmadı. İngiliz filosunu giz vardı ki ondan da bahsetmeli- vim. 28 Temmuz salı sabahın- dan itibaren filoyu muharebe hattına göndermek lâzım oldu- ğu fikrinde idim. Filo derhal ve gizli olarak gitmeli idi. Filonun Şimale doğru, Alman kara ve makamlarının — bizimle aktan mer- e £ mesi zımdı. Eğer tam bu sırada, âni vakit varken giderse İr- landa kanalından ve Şimal sa- hillerimizi dolaşarak geçmesi- ne lüzum kalmıyacaktı. Padö- kaleden ve Şimal denizinden geçebilirdi. Bu suretle ada bir gün bile emniyetini kaybetmiyecekti. Bundan başka, filo daha kısa yolu takib edecek, fazla kö- Mür sarfetmiyecekti. Salı g ni nü saat onda bu tedbiri Bahriye birinci Lordura ve erkânı h: biye reisine teklif ettim. Der- hal kabul ettiler, ayın 29 uncu sabahı erkenden filonun Port- land'ı terkederek gece Padöka- le'den geçmesine karar verdik. Bu suları son sür'atle ve ışık- ları söndürülmüş olarak büyük bir sür'atle geçip Scapa - Flov üssümüze varacaktı. Böyle ha- ne geçirmek Aldığımız bir tedbir daha irmndil Güzel bir hareket —. Bir kaç gün evvel, Adanan bir tüccarm, kızıntn mişanlan- ma masrafı olan 1500 Hirayı Hava Kurumuna verdiğini ga zetelerde okumuşsumusdur. Memlekette hayırlı bir alâka uyandıran bu hareket hakkında okuyucularımdan — İ. Ülgünden aldığım bir mektubda söyle de- niyor: “Bu hareket, memleketimiz- de her türlü içtimai ve. milli duygudan uzak yaşıyan birçok zenginlerimize verilem temiz bir örnektir. Kızlarını, oğullarını evlendirirken, — gösteriş olsun diye binlerce liralarımı israf e- | den bir çok vatandaşlar da var- dır. Ne olur, bunlar da bu ör- nekten güzel bir ders alsalar da vara yoğa israf ettikleri para- larını böyle hayırlı Gikülere sarfetseler',, , Muhterem okuyucuna hak vermiyecek bir Türk var m- dır? Mevcud men'i israf kanu- nuna rağmen bizde çocukları nın mürüvvetleri içim binlerce lira sarfeden pek çok zengin vatandaş mevcuddur. Verilen paralar birkaç salon sakibinin cebine, bir kucak komfeti v serpantine, cırlar — seser çıka- ran bir iki caz müzmeyenine ve nihayet bir kazan dolasu bole gitmektedir. İki saat sonra da her şey bitmliş ve ortada dana etmekten harab almuş, caz din. lemekten — kulakları - sağırlaş- mış, bol içmekten müdeleri bo. zulmuş, yorgun, bezgin ve ha, rab kırk elli kişi vatandaştan başka sarfedilen avuç dolusu varadan hiç bir iz kalmamakta, dir. Hamiyetli Adanalı tüccarın bu güzel hareketinin diğer zen- gin vatandaşlarımızın da takih etmeğe başlıyacakdarımı -ümid ederiz. MURAD SERTOĞLU ————em—— sele çıkmaktadır. Ba silâhlar zırhlanabilir. Fakat oşmaklığın kaybederler. Hülâsa:, Tayyareler donammaya onur gözü ve şilâhı olarak katılmış bulunmaktadir. Büğgüz -ve yarr nın deniz muharebelerinde do- nanma hâkimiyetini tamamlıya: caklardır. z reket etmekle kabineyi kuşku- landırmaktan da korkayordum. Çünkü bu hareketin. #ulh için yapılan son gayretleri saya dü Şürmesi tehlikesi vardı. Bu- nunla beraher filomun kara su- larımızda bir limandan diğer limana gitmesi için kabineye danıs#mak âadet değildi ve sa- dece Basvekile hahsetmekle ik- tifa ettim. O da bu İşe razı >ldu Bir sevinç ve bir protesto Emirler Amiral Callanhana gönderilmişti. Birdenbire ona filoyu muavininin kumandası altında hareket ettirmesini ve kendisinin görüşmek üzere ka- ra yoliyle Londraya gelmesini bildirdim. Ve şunu yazdım: 28 TEMMUZ 1914, “Yarınki çarşamba günmü fi- lo Scapa - Flav'a gitmek üzere Portland limanından hareket etmelidir. Yalnız bazı subaylar- la kumandanlardan başka hiç kimse filonun gideceği yeri bil- memelidir. Siz bahriye nezare- tine çağırıldığınız için ikinci fi- lonun Vis Amirali — filenun kumandanlığını — yapacaktır. Portland'dan hareket edince Cenuba doğru gidilecek, ondan sonra Manşa ve Padokaleye dö- neceklerdir. Filonun geceleyin, bütün ışıkları söndürülmüş ola- cak, Şimale doğru çok derin suların dışında seyredilecektir. Agamemnon zıhlısı ikinci filo- nün tahaşşüd edeceği Portland da kalacaktır.,, 30 temmuz perşembe sabahı günlük içtimannı yapan erkü- nı harbiye meclisinde Amiral: lik gemisinin iş'arı okundu. Filonun hiç bir ârızaya maruz kalmadan Şimal denizi orta- sında bulunduğunu öğrendik. Vakıâ Alman Amiralliğini bu filoya karşı deniz altılariy- le bir tuzak kurması için arta- da münasib bir bahane yoktu. Diğer taraftan biz de böyle bir harekete zaman bırakmamıştık ve haber sızmasına da imkân vermemiştik amma ne de olsa, donanmanın Şimal demizine çıkması bizi sevindirmişti. (Arkas var) | RPRERPPR DA ĞGURRERRS T DA DT ŞA KIT AĞ L ĞUT GGT ILUREARİ