RADYO BUGÜNRÜ PROGRAM 8.00 Program 109.15 Çocuklar Y a u an c ı a v a0 818 Müzik 19.30 - Hab BAS v kadını | 1945 Müzik Yazan : OĞUZ ÖZDEŞ * 20,15 Radyö ESE 12.30 Program gazatesi (Dünkü yazının sonu) yüz!.. Bir yüz ki'.. Beni saadet | 12.35 Müzik - | 2045 Müzik Ayi, Ay!. Yalancı Ay!, Saa -| denizinde boğuyordu. Anladım | 1250 Haberler Ü 2110 Könuşma letimi doğuran ve parçalayan | ki onu çok seviyordum. Bir kaç 'î",r; “1"' v ST ensin... Genç kızı, senin bana| adım daha yaklaştım. a L'”" ;'_1:: ETeimi T 1803 Müzik Kapanı; Seni yurdum gibi sevmiştim.. 18,30 - Konuşma Jenin yüzünü görd nan, köyümü, yemyeşil ağaçla- 1m, çağıldayarak akan derele - Mi ve sevimli kuşlarını hatır- ardım.. Senin yüzün bana ha- —at verirdi. Sen odama girdiğin aman, zannederim ki cennetin şindeydim.. Ve örada - seninle saşbaşayım. Günler geçti.. Genç kız artık alkona çıkmıyordu. - Bir gün ümden dönerken, ona rastla- ım. Yanında genç bir erkek zardı. Ve genç kız'v kadar mah- un gözüküyordu - ki'. | 'Takib etmek arzusunu duy-| “dum ve geriye dönerek arkala- viz kenarma geldiler.. ük bir kayanın üstüne otur-| lular.. Ben de onların hemen jraz gerisindeki küçük bir ka-| Füya oturdum.. Niçin heyecan içinde çırpını- | yordum? İçimde kaynayan şey re idi? Ne zaman- onun gözlerini u- zaktan gör sem dert ve ıztıra- ymı unuturdum. Halbuki - şim- l? | Ay gene güzel - yüzüyle be-| vi selâmladı. Sonra bana ükler yolladı. Ve bana bir gün | wvel gördüklerini anlatfı. A»l na ben mahzun ve kederli idim. | Deniz, ufuklara doğru uzayıp şidiyordu. Ey deniz! Şimdi ye- şâne sevgim sendin.. Çocuk- uk oyunlarım, sevinçli kucağın- la su kabarcıkları gibi ileriye toğru taşmıştı. Tâ küçüklüğüm- denberi dalgacıklarinla — oynaş- ım durdum. Onlar benim için yirer sevinç kaynagıydı. De- siz kabarıp ta o dalgacıklar torkunç oldukları vakit, —ben çüçük bir kayalığa çıkar seni seyre dalardım. Ve senden asla sorkmazdım. Çünkü senin bir şocuğundum.. Dalgalarına — gü- venirdim. Gözlerimi denizden çekerek genç kıza baktım. Erkek yanın- da yok.. Heyecanla ayağa kalk- tım, Etrafıma bakındım. Uzak- larda bir karartı gözlerimi yor- du. Dikkat edince bunu giden bir insan olduğunu anladım. Yürüdüm.. Kızın yanına yak- laştığım zaman ay, tamamen gizlenmişti. — Yalınız mısınız? Diye sordum. Cevab verme- di ve elleriyle yüzlerini kapaya- rak ağlamağa başladı. — Niçin ağlıyorsun? Dedim. Gene cevab vermedi. Fakat elini yüzünden çekerek Sabaha kadar uyumıyacak,| gabahleyin mösyö ve madam | bahçivan uykuda iken savuşa- caktım. Ben bu düşüncede iken karı: — Geceniz hayir olsun mös- yö. Artık biz de yatıyoruz. Dedi. Bunların nerede yattık- larını merak ettim, başımı ar- kama çevirib baktım ki karı köşedeki otları yere düşemiş, üzerine de bir kaç çuval müş. Benimkinden mükemel bi yatak vücude getirmişti. İstih- za tarikiyle: — O00 madam. Yatağın âlâ- gını kendinize alıkoymak. Doğ- rusu misafire böyle mi ikram edersiniz? 'Dedim. Kocası yattığı yerden başını kaldırdı: — Aman mösyö yanlışınız yar. Bu yatak size münasip de- ğildir. Fakir misafir gelecek o0- İursa onları burada — yatırırız. Yoksa sizin gibi zengin bir mösyöyü ancak altınızdaki kar- yolada yatırabiliriz. Dedi, Karı koca beş dakika Bonra horlamağa başlamışlardı. Bu hale #eyiniyordum. Çünkü bu horlama ile yarın öğlene ka- dar uyuyacaklarını aklım kesi- | benim & Beni sizden y Göke baktım.. ların arasında idi. ki de bana dargın da.. — Sizden bir ricam vür? — Nedir? — Ona gidin ve beni asla sev mediğinizi söyleyin. O zaman © bana tekrar gelecektir. Söyle- yin olmaz mı? Haydi! Haydi! Hemen şimdi! Beni bu ıztırab- tan kurtarın.. Yoksa o beni hiç sevmiyecek !.. Yarabbi! Neler işitiyordum ? Ona gidecek ve sevdiğim — kızı “sevmiyorum,, — diyerek onları kıskanıyor. | Baadete eriştirecektim. Ya be- nim saadetim?. Ay! Ay!. Yalancı ay.. — Sen detimi parçaladın. A- ma ben başka bir saadeti boz- mıyacağım. Koştum.. Genç erkeğin yanı- na geldiğim zaman âdeta nefes alamıyordum.. Heyecan içinde: — Onu — ben asla sevmiyo-| rum. Ona gidin. O sizi bekli- yor. O sizden başka hiç kimse- yi sevmiyor Dedimi. Bana baktı.. Ah! Sa- adetin içindeydi!.. — Sahi mi? Demek siz onu sevmiyorsunuz? Oh! Ne saa- det!. Geriye- döndü ve sevgilisine doğru uçmaya başladı. Uzak; tan onların birbirlerine — sarıl- dıklarını gördüm.. Ayl. Ayl. Yalancı Ay!.. Sen benim — saadetimi parçaladın ! Sevgimi — öldürdün! Ama sen de bir sevgilini kay- bettin.. Beni, ben, zavallı genci.. — Bi SA BULMACAĞI AM Na e — aa z * Y A SA Kimbilir, bel- 12931454007 89 Soldan sağa: 1— Bir erkek İsmi - Rabıt edatı. 2— tşinden çıkarmak - Bir meyva. $ — Alfabenin ikinci harfinin oku nuşu - Petrol. 4 — Herkesin' sevdiği bir madde. 5— Kırmızi - Derviş, 6 — İşaret edatı - Hazreti Peygam- bere nazil olan ilk süre, 7 — Mekteb. 8 — öldüren - İslikbali keşfeden. 9— Yapmak - Çok değil - Bir nota, 1 Yukarıdan açağı | 1—Bir kuş < Rabıt edati 2 — Bir emir - Bir vilâyetimiz. | (8 — Trablüsgarb - İşaret vedati. | 4.—Matemli 5 — Gömleklere yapılır. 6 — Dünya harbinin kanlı bir” sahi- | desi ehir, İ | 7 —Alfabenin son hârfi - Hamidiye | kahramanı 8 — Bozulan' meyvalarda hasıl olur- | Lâkırdı. 9 — Râzi olmamak - Bir nçta; DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ şahid olan d İşüdin Düi S İ İ HALKEVLERİ | Kongreye davet Kızılay Şişli şubesi reisliğin- den: Senelik kongremiz 2-şubat 941 pazar günü saat 15 de Şişli halk evi salonunda yapılacağından muhterem azamızın bu toplantı- ya buzurlarile geref vermeleri rica olunur. kay tarafından (Harb ve Sinir) serbesttii gım Alferd Mulleri düşünüyor- dum. Bu akşam o da burada ol- saydı ne Kadar gülüp eğlene- cektik. Zavallı çocuk! — Birbiri kadını bulmak için eziyet ve cefalar çekmişti neyse! O yüzden suda boğu: lup gitti, Bana da Mmadmazel Ne iyi olacaktı. O zaman iki a: kadaş hep şatoda vakit geçire- cek ben daima zengin ve terbi: yeli adamların arasında buluna- Tak — kabalıktan, kurtulacaktım. Maamafih be nim için yine bir ümid var. Çün: kü madmazel Mikaellâyı bula Mikacllâ: niçin sağ kaldın. Yahud gulmadın?. gelmemişti. tım, fakat nasılsa kurtuldum, Konferans Cenevre — 100 İsviç. Frc, 29.6875| ü a Atina 100 Drahmi — 0.9975) Eminönü Halkevinden: |) sotra Hi barü 16225 30/1/1941 perşembe günü Madrid 100 Peçeta — 12.937: gaat (18) de Evimiz salonunda|| Belgrad 100 Dinar 3,175 Yokohama 100 Yen 31.1375 Dr. Prof, Fahreddin Kerim Gö- mevzuunda bir konferas verile- 28 İkincikânun 941 Açılış ve kapanış Londra 1 Sterlin New - York 100 Dolar Stokholm 100 İsveç Kronu 31.005 ESHAM VE TAHVİLAT | la'beraber şurası da muhakkak- 1938 96 5 ikramiyeli 1986 Kendi kendime sevgili arkada- | mizi de ne kadar sevmiştik, Bir | ne kadar zahmetlere katlanmış, ne çok So- unda naili meram olsa idi, hay Bertayı alacağını vaadetmişti. çobanlıktan cak olursam tabii beni şatoda alıkoyacak, arkadaşımın arzusu- nu da söyleyince Bertayı bana verecekti. Fakat ya madmazel — Vay Alferd boğuldu da sen — Niçin sen onun yerine bp- Diye 'beni şatodan kovacak 0- lursa? Halbuki bende kabahat yok. Âz kaldı ben de boğulacak- Tabii buraları madmazele an- latırım. Mikaellâ gayet iyi kalb- -| li, terbiye ve nezaketli bir ka- 1| dınmış. Elbet te benim kusuru- ma bakmaz. Refikimin boğul - masından dolayı benim kabaha- -| tim olmadığını derhal anlar, Bu -| gibi hülyalarla meşgul ola ola -| iyice uykum gelmişti. Uyumak istemiyordum. Çün- -| kü sıcak su ile midemi bulan- -| dırıp koskoca ot minderi bana -| karyola diye yutturmağa kalkı- şan gu münasebetsiz karı koca- ya beş para vermeden gavuş - Mmak başka türlü kabil olamıya- caktı. Benden evvel uykudan kalkacak olurlarsa tabii kaçamı- yacaktım. Halbuki bütün gayre- tim boşa çıkmış, gece yarısın- dan sonra gözlerim kapanıver- mişti. Ertesi sabâh gözlerimi açtı- ğım zaman güneş epeyce yük- selmişti:' Köşedeki ot yığınının üzerine kıvrılıp yatar, katı koca caoktan yerlerinden sşlar, ua YENİ SABAR Darülâcezede Münevverler paviyonu (Baş tarafı 4 Üncüde) Çünkü onlar maaş sahibi olan okuyup — yazı münevverler arasına girerek öyle ömür sür müş, gün görmüş insanlar Bugünkü umumi bakım tarzı | tabif onlar için az ve noksan- | dır. Filhakika geriye kalanlar da hırsız, serseri, dilenci ve ta- | mamiyle cahil insanlar de; Darül: bu gibi pek azdır., Belki ilk gelişlerin- de böyle bile olsalar, — yurdu- | da derhal inkişaf eder, açı-| lir ve kismen - olsün - 'cemiyete | daha çok lâyık birer insan olür- lar. Bu muhakkak böyle olmak- T tır ki Darülâcezeye paraları, | malları ve mülkleriyle gelenle- re nazaran ayni hak ve hukuka sahib değillerdir her halde, Bunun - için vali ve belediye| reisi Bay Lütfi Kırdara bazı düşüncelerimi bir teklif mahiye- tinde arzettim ve dedim ki: '— Darülacezede maaş sahi- bi olan bir münevverler zümresi var, Bunlar dışarıda kimsesiz- lik ve bakımasızlık yüzünden bu- raya müracaat ederek sığınmış- lardır. Onları da diğerleri gibi tutmıyalım, Zaten yeni inşaat ve tevsi plânlarımız vardır. Bu meyanda bir de “münevverler bakımevi,, tesis ederek Darüla- cezeye bağlıyalım. Bu; bizim bir paviyonumuz halinde ve tama - miyle istirahat ve ihtiyacı te - min edecek, konforlü bir bina- mız olur. O zaman hariçten da- | ha bir çokları ve bilhassa bekâr | mütekaidler — sınıfı; — Ermeni, Rum, Musevi kadınlarının pan- | siyanlarına arzı iftikar etmer- ler de bize müracaat ederler.;, | İşte bu teklifim vali beye u; gün göründü ve kabıl ederek | yardımda bulunmayı vaad. bu- yurdular. Hakikaten hal budur | işte. Gülmeğe başladım. Tabii dok- tor Bekir Zafir de-gülüyordu. — Tamamiyle tahmin ettiğim | gibi.. dedim.. Fakat niçin bu| kadar dedikodu oldu da ne Bay vali ve ne de siz hiç bir cevab| vermediniz ve bu hakikati mey- | dana çıkarmadınız?.. | — Bu iş bana düşmezdi de| ondan. Bu daha ziyade vali be- ye aid bir mesledir tabil. Fakat bilmem nedense.. Sayın doktor.. bü dedikoduyu eğlenceli bulmuş olacaklar ki bir şey demediler. Bölki daha uzasa da yine hoş göreceklerdi sanırım, — Nereden tahmin ettiniz? — Hem gşimdiye kadar cevab vermemelerinden, hema de pazar günü burayı teşrif buyurmuş- lardı. Gazetelerin bu neşriyatı mevzuubahs olmuştu da o za- man gülerek: “Bırakın — yazsınlar canım.. Daha iyi bizim için.,, Demişlerdi. Artık ben de tamamiyle an- hyorum ki bütün bu neşriyat isabetli ve yerinde yapılmadığı için Bay vali — aldırmıyorlardı. ihtimal çalışmak için bahçeye çıkmışlardı. Bu bahçivan kulu- besinin yalnız bir tarafında iki küçük pencere vardı, Karı ko- ca bahçenin hangi taarfında bu-| lunduğunu anlamak üzere pen-| cerelerden — birine yaklaştım.| Balhçe gayet büyük olduğu gi- bi karı koca da hakikaten işle meşgul bulunuyorlardı. - Bah- çıvanlarla kulübe arasındaki mesafe hayli uzaktı. Bundan maada benim savuşacak - oldu- ğum dış kapı bahçıvanların bulunduğu noktadan görüle - mezdi. Herif koca bir çapa ile toprak çapalıyordu. Kadın da yere oturmuş önün-| deki çuvalın içinden bir şeyler| çıkarıyordu. İkisi de son derece | meşgüldü. Artık kararı verdim.| Hemen erzak torbamı, - iri so- pamı elime alarak kulübe kapı- gından dışarı, fırladım, - seri dımlarla dış kapıya kadar git-| tim.Bu kapıyı da açmak için çok zahmet çekmedim. Yalnız kapı| ’“î;ni Sabahın,, Tabif yerden hakları var ya. göke Bunu düşündükçe hemen her gün ayni mevzua kalem di sütu: doğrusu. Neye daldınız Daniş bey? Düşündüklerimi güle güle an- lattım. Doktor Bekir Zafir za- rif bir tebessümle; — Doğru dedi. Fakat gönül sterdi ki yapılacak hayırlı bir geyi önceden yıkmak değil, yap- mak ve yapanlara da yardım et- mek mümkün olsun gu memle- kette. Bu sırada içeriye başkâtip gi- rerek — Af buyurunuz müdür bey! dedi. Rahatsız ediyorum amma... size söylenen © ihtiyar geldi. — Kim?. Geçenlerde çıkan.. Hüseyin Avni bey mi?.. — Evet efendim!... — Getiriniz. Müdür bu emri verip başkâtip dışarıya çıkınca — Bakın Daniş bey! dedi. 'Tam sırasında geldi işte. Şimdi yanımıza girecek zat.. tâaaa.. eski zaptiye nazırı Kâzım Paşa- nin yanında zaptiye komiserli- ği yapmış, gün görmüş, münev- verler arasında yaşamış.. Cid- den münevver ve çok kâmil bir insandır. Hükümetten muhassas bir de tekaüdiyesi var. Hatırım- da kaldığına göre galiba 35 - 40 lira kadar bir şey. Üç sene- dir burada idi. Felçli olarak, hiç bir yeri tutmaz bir “halde sedye ile getirmişlerdi. Biz te- davi ettik.. Yürümeğe başladı | ve bundan bir ay evvel buradan kendi isteği ile Çıktı. — Boluya gidip emval ve emlâkini sata - caktı. Şimdi tekrar geliyor. | Böyle bir adama “asri ve kon- forlu bir müneyverler bakıme- vi,, lâzım mı, lâzım değil mi?. Siz söyleyin Doktor Bekir Zafirin söyle- diklerine göre; kollarına iki ki- gi girmiş bir ihtiyar pinpon ge- lecek zannettim. Fakat ne göreyim?.. Bu felçli olduğun- dan dolayı üç sene evvel Dal cezeye sedye ile getirildiği lenen ihtiyar kimdi?.. Bilir, tahmin edebilir misiniz? Demin araba ile gelirken gör“ düğümüz temiz kıyafetli, yaşlı yolcu... Şişliden burâya kadar yayan gelmiş olan şemsiyeli ihtiyar!.. ilân fiyatları açılır iken bir gicirti hasıl ol- du. Karı koca kapının açıldığını | bir gün du, başimı çevirdim, garib kı-| hissederler korkusile evvel'köpeğin korkusundan yan | kadar da | karalıyan, gününü gün eden muharrilrere acıyorum | 4 bit de| , Gülür. Yemişini-atmış kabuğunu saklamış Fazla cereyan istihlâk eden ampullar kullanıldı. ğında aynı tuh»afnğa dü. Haklkî tasar r nf F, vapmaR (ateven daha az cerevad Ssarfına mukabil daha böl ışık veren TUNGSâANI arme puliarını mübayaa eder. UNGSRAM EN AZ PARAYA-EN BOL AYDINLIK | Defterda li 45 yazı masası ve 10 do: Milli Emlâk Müdürlüğünde toplar İhale edilecektir. Muvakkat 2000 liralık iş alınmi; de ehi bildirir mensub oldukları cemiyetten musa evrakı tatil gününden maada | zımdır. Keşif kalenmrinde görülebilinir | * ün Tahmin bedeli Yıldiz. birinci yatı okülünün yıllık ihtiyacı İstanbul Defterdarlığından k devairile maliye şub eleri için yaptırılacak 2340 lira keşif: ya dolabı 10/2/1941 pazartesi k olan kamisyonda açık eksilime ile teminat 176 Uradır, İsteklilerin, bu işe benzer sir ihale gününden 8 gün evvel Nati le hali faaliyette mobilya fabrikaları günü saat 14 de oldugunu addak vesika ibraz etmeleri lâ- ber gün Milli Emlâk (504) Kâğıthane ikinci yacı oküln İçin almacak vatak- Cerrahıpaşa, Beyoğlu, Zührevi hastalıklar hastahanelerile Zeyneb Kâmil Doğumevinim yıllık ihtiyacı için alınacak zeytin tanesi ve soda, Yıldız. birinci yatı okulunun — yıllık 1500 kilo süt ve 1000 kilo yoğurt. ihtiyacı için için hane eşyası, 68550 — 4ai Haseki, 471500 — 3568 139175 — 10440 alınacak yaş sebze. sanan — 67S0 Nişan taşında Firm sokağı kaldırımlarının inşa- atında kullanılmak üzere alınacak 200 metre mikâ- br adi taş ve 25 metre mikâbı kum. dürlüğü kaleminde görülebilir. atte Daimi Encümende bulunmaları. kir Cürsoylar Basıldığı yer: (H. tırdım. Yollarda ne bir posta araba-| ama, ne de bir inn tesdüf et-| miştim. Akşam oldu, ben elân yol yürüyordum. Maksadım ak- Şamdan evvel diğer bir köye | muvasalât etmekten ibaretti.| | Bu'da mümkün olamadı ya! Gü; neş grup etmek üzere iken ar- kamdan ayak sesleri peyda ol- yafetli, oldukça ekşi suratlı iki lışlıkla sapmış olduğum çıkmaz| kişinin bana doğru gelmekte sokaktan koşa koşa çıktım. Ne/ olduğunu gördüm. Şu yabancı, tarafa gideceğimi tayin edemi-| | heritlerden yakınlarda bir köy| yordüm. Bir gün evvel gelmiş - bulunup bulunmadığım anlamak olduğum tarafı tercih - etsem tekrar geldiğim yola gitmiş o- yi takibe başladım. *ğe, bir kimseye tesadür etmeksizin köyden dışarı çık- nla karısı savuştu- lar korkusile ikide birde a) kama ( bakıyordum. Köy: den o a artık iri bahçıvanla şişian Karı- Sınım, dört nalar koşsalar bile be- ni tutamıyacaklarını — anladım, Belki yarım saatten ziyade k muş olduğumdan epi muştum. Para-budal. canın takiblerinden emin bulur- uzaklaşmıştım. ki| V' bana yece yoru! - karı ke-| | maksadile durdum. — Yanıma| yaklaşmalarına intizar ettim.| 1mdan sol taraftaki cadde-| Herifler yanıma yaklaşır yak-| laşmaz — Sen kimsin? Dediler. — Bir garib yolcuyum mös-| yöler, Acaba yakınlarda bir | ğumu anlayıp takibe köyulur- |- köy var mı? Gece yarısı sokak- İlarda kalmıyayım, | İki herif biribirlerile - garib| bir lisanla konuştuktan sonra | — Arkadaş sen nereden geli-| yorsun, nereye gidiyorsun? — | Dediler. | — Almanyadan geliyorum. | Napoliye gideceğim. Senin sân'atın nedir? | — Ttahmin bedelleri ile ilk teminat » kdarları yukarıda yazılı işler ayrı İaym açık eksiltmeye konulmuştur. Şartnameleri Zabıt ve Munmelât Mü- ihale 5/2/1941 çarşamba günü saat 14 de Daimi Encümende yapılacaktır. Talihlerin ilk teminat makbuz veya mek- tubları ve 940 yılına aid Ticaret Odası vesikalarile ihale günü muayyen sa- (401) Sahibi: A, Cemaleddin Saraçoğlu — Neşriyat Müdürü: Macld Çetin ve Cemaleddin Saraçoğlu matbaası — Çalgıcıyım. — Islık m çalarsın. — Yok canım keman, — Biz ne bilelim. Çalgıcıyın diyorsun. Yanında çalgıya ben: zer bir gey yok. — Çalgım kayboldu. Mösyö. Buralarda bir keman bulursam alacağım. — Sen de beş para olmadığı meydanda. Çalgıyı hir yerden aşıracak misın ? Ne münasebet mösyö. Yar nımda altı yedi lira kadar pa- Tam var. Herifler para lâkırdısını du- duymaz gözlerini daha zi- yade açtılar. Yine biribirlerile kounşmağa başladılar. Ben ta- bif bu hallerden bir şey anla- mıyordum. En nihayet: — Fakat karanlık oldu. Biz elân ayakta durup konuşuyoruz bana bir köy göstermiyecek misiniz? Dedim. Herifin biri — İya amma sabaha kadar | yol yürümeliyiz ki birinci köye Mmuvasalât edelim. Biz de senin gittiğin köye gideceğiz.Fakat bu geceyi şuradaki orımancıkta gö çirmeğe mecburuz. Şimdi ise üç kişi olduk, korkmağa hacet yok. (Arkası var)