Baym : * AA e GOLAK MOLLA| SAM( KARAV':L aylazlık etme Ha!, 'ıptırı yoktu.. — Yok ağabey.. — Hele, hele... Pehlivanlık Benin damarlarına işlemiştir. — Mutlak gene bir şeyler ya- pıyorsunudur? Diyordi Halbuki, Molla neler yapmı- yordu. Ağabeyisinin başarama- ığı ve yenemediği pehlivanları Manastırda birer birer mağlüb | etmişti. ti de h: Sıra kendisine gelmiş- oktu. * Çolak Molla, ortanca ağabe- &iyle konuşuyordu: — Mümin, nasıl derslerine galışıyor musun? — Evet, ağabey... B Ynksa pehlivanlıkta mı gi Hi Hnyır' — Hayır deme, seni bu yulnn- darda başka'aşmış görüyorum. — Ne gibi ağabey?.. — Ensen filân başkalaşmış... Sırım gibi olmuşsun?. — Medresenin istirahati ya- rıyor da ondan!.. — Hele, hole!., Var bir iş sen- — Yok... — Manastırda filân güreşler olmuş.. gittin mi?. — Molllar toplanıp gittik. — Çok kalabalık var mıydı?. —- Çok... — Edirneden Helvacı falan geldiler mi? — Geldiler ağabey... — — Çingene Ahmed, Lângazalı orada a idiler?, — Orada idil, — Kim aldı büyük ortayı — Bilmiyorum... Aklımda kal- madı.. — Her halde, ya Helvacı al- mıştır, ya Lângazalı.. — Belkki.. — Şu bizim ağabeyi.. Bir türlü ne Helvacıyı ve, ne de Lângazalıyı ortadan çıkarama- dı.. Deyince, Molla, kaşlarını ça- arak — Neye Manastır güreşine gelmedi.. Diye sordu.. Ağabeyisi şu ce- vabı verdi. — O, Manastır falan güreş- lerine gitmeğe tenezzül eder mi hiç?. — Ya, nereye gider ya?. — Selânik, Edirne gibi büyük merkez güreşlerinde boy ölçüş- meğe gider o... — Ağabey, demek ağabeyim daha Helvacı ile, Lângazalı ile güreşini ayırd etmedi öyle mi? — Yok camm... Nerede?. — Öyle ise Yeden pehlivanlık yapıyor? — Babamızın merakı.. — İyi amma, kaç senelerdir güreşiyor, daha hâlâ, büyük or- tayı ayırd edememiş... us, sakın işitmesin son- bizi haşlar... — Doğrusu bu değil mi âm- ma? — Ağabeyim yüz okkalık bir adam... Ben, onun yerinde ol - sam dünyayı kırarım... l TIYATROLAR | temsilleri Mepebaşı Dram Kısmında BU AKAŞAM saat 2030 da EMİLİA GALOTTİ * İstiklâl caddesinde komedi kısmında 'N GÜNDÜZ. ssat 14 de ÇOCUK OYUNU Bugün akşam t 20,30 da KIRALIF LAR, BUG OD ?Azm Mollanın ders falan | Güreş — peşinde| —-49—— | — Dedim ya, sus... lağına gider. Sonra Ixu- | lti pehlivan- ların ileri gelenleri kimlerdir?:| — Ha!.. Çatalcalı Çakır -Os- man, Hayrabolulu İnce Meh - med, Künteci Kâmil.. - Bunlar başaltının başlarıdı g — Ya, bunların hangisi daha | ileridir. — Her üçü de biribirinden i- | leri ve, üstündür. | Çok mahir ve, usta mıdırlar.. | mı? Varsa, nasil olmuştur ağabey?. — Oğlum, Helvacının lâfi m olur?.. Çakır Osman, Helvacıyı bir elde mağlüp eder.. | antrenoru Amatörlük ve profesyonellik meselesi hir yılan hikâyesi gibi uzayıp gidiyor. Bir tarafdan be- den terbiyesi teşkilâtı profesyo- nellik için bir nizamname ha- zırlıyor ve bu mevzu etrafında mühim şahsiyetlerin mütalea ve fikirlerine de müracaat etmiştir. Bu cazibeli mevzuun ve teşki tan ne olacağı, ne netice verece- Zi şimdiden kestirilemez. Bunun içindir ki biz de idareci ve tanınmış sporcuların fikirle- rine müracaat ederek bir anket açmış bulunuyoruz. Bu ankete her kulüb namına sahibi salâhiyet idareciler ve sporcular cevab vereceklerdir. Bu suretle bu cereyanın en hurda teferrüatına kadar — gir- miş olacağız. Bakalım idareci» ler ve gporcular ne istiyorlar.. Anketimizin sualleri 1 — Profesyonellik ve ama- törlük nedir? Bizde böyle bir| teşkilât kurulabilir mi? Ve ga- yesi ne olabilir? 2 — Halen bizde profesyo- nellik var mıdır? 3 — Bir amatöre yol masrafı karşılığı olarak verilen para sporcunun amatörlüğünü ihlâl mi?.. Niçin ? Tazminat vermek profesyonellik midir 5 — Takımlarımızda profes- yonellere meselâ (ecnebi antı Nörlere) yer vermek amatör sporcunun karakteri Üüzerinde ne gibi bir tesir yapar? 6 — Bizde profesyonel olabile. cek kulüpler var mıdır? ve bun- lar için ne gibi bir tekyidat ko- nulmalıdır. Refik Osman Topun cevabı gizli Eski sporcularımızdan Gol ga zetesi sahibi ve lig lideri Beşik- taş takımının kıymetli antrenö- rü Refik Osman Top anketimize aşağıdaki cevabları vermiştir: 1 — Biz henüz olgun bir spo- ra kavuşamadan İstanbul gibi bir milyona yakın nüfusu olan bir şehirde iki saha ve yirmi kadar da futbol kulübü vardır Bugünkü cereyanlar önünde spo rumuz ne amatördür, ne de profesyonel.. Binaenaleyh amatörlüğün ve nezih sporun yaşatılmasından a garb medeni inin kabul | bilâkis futbol rışık bir h de gifi: ESWORâ Spor anketimiz Amatörlük mü ? Profesyonellik mi? Eski milli takım futbolcüsü, Şampiyon Beşiktaş Takımı R.O. Toplayan: OĞUZ GÜNEY | doyan, — Ne diyorsun ağahey?. —-Evet, ben, Edirnede hun- dan iki sene ewvel Helvacı ile çn çarın bir güreşini soyrettim.. i , beş bir. çapraz Molla, hayret . Dili da- mağı kurumüştu, demek, Çakır- la falan boy ölçüşmek lay değildi. yle ko- Molla, susmüş üne Hnlm- cı ile olan güreşini gi Dört te onu nasil mcuLm 4 çıkarabildiğini hatırla- yerindi Çakır, Helv: mişti. Topun cevabı 3 — Spor yapacak 'her genç evvelâ babasının sonra heyeti içimaiyenindir. Çocuğun inkişafı için ne lâzımsa yapılması şart- tır. Mademki kuvyetli gençlik istiyoruz; her şeyi kabul etme- ğe mecburuz. 4 — Ben şahsan tazminat ve yardım gibi lâzım olan şeylerin aleyhinde değilim. Spor haya - tında bırakığım otuz bu kadar senelik tecrübelerimle söylüyo- rum ki spor yapanların ekserisi her geyden mahrumdur. Bir k bayramda atletizm ciliklerine iştirak eden iki meş hur atletin iki gün yemek ye- mediklerini bilirim. Böyle olun- ca zaten Spor teşkilâtı zengin çocuklar icin değil kıyıda bucak- ta kalmış ve kendilerinde mek- nuz bir kudreti hayatiye bulu- nan zümreyi ortaya çıkarmak ve onları Şuurla - yetiştirr için çalışmalıdır. Zaten karnı refah gören, cebinde pa- rası olan genç sinemadan başka nereye gider? Bunun icin çok ir teşkilât lâzımdır. kımlarımıza — profes- yönellik sokulunca kulüblerin kapılarını kapamak lâzımdır. Bugün zaruri masrafını vere- miyen kulüb nasil olur da spor- cusunu keçi b . Eenebi antrenör bu memle- ket çocuğunu bağrına basamaz, elleri cebinde sahalarda yalnız beş tur koş demesini bilir. Spo- run her şubesi artık bir. anato- mi, bir fizyolojik iştir. Bunun için ecnebi antrenörler lisanı - mızdan, heyecanlarımızdan gün- | lük hâdiselerimizden bi: edemezler. Bunun için bunlara ne takım-| larımızda yer vermek ne de memleketimize sokmak faideli Profesyonellik kökle: kat bundan bir iki t kulüb mi a diğerlerinin v değildir. | aziyeti iyi İtalyada, Viyana vakyada ise profe: etmiştir. Bugün üç di profesyonel yapsak bü talım ların oyunları halkı da bıktırır a1 futbol işle- | Çünklü ahım gahım ğillerdir, V. yeni * € Fakat malı ve olamaz. | 6 — Bizde profesyonel olacak kulüp yoktur. Bugün İngiltere- nin Londra şehrinde ıı.uudkn.ı- | hi saha vardır. | Tütbolcü adedi hesab H İ slhe çehre ve bu profes mek i günkü lid: benzen gülünç Şi SABAHTAN SABAHA Bir hafta sükünun manası (Baş tarafı 1 Incl sayfada) miş. Bunun sebebi ne olabilir? İngilizler üç ihtimal gö Havaların fenalığı; Alman- ların malzeme değiştirmesi; iki cebhede birden harbetmek iste- memeleri, İngilizlerin de Almanyaya a- kınlarını kestiklerine bakarak akla başka bir ihtimal geliyor: Şu dört, beş aylık şiddetli hava taarruzları iki tarafın da belini bükemedi. Ancak iki taraftan da bir çok kedın, çoluk, çocuk - öl- dürdü, bir çok evler - yıktı. O halde bu tarzda hücumun müâ- nası yoktur. İki taraf da anla- sıp gehirlere hücumdan vazgeç- olmasın? Fakat İngiliz membaları bu ihtimalin mevcud — olmadığını bildiriyorlar. Binaenaleyh diğer mi ihtimallerin üçü de vardır. Ha-| Al-| valar hakikaten — fenadır, manlar belki malzeme değiştiri- yor, yeni hazırlıklar yapıyorlar. Cenubda, Akdenizde yeni bir cebhe açtıkları ise muhakkaktır. Bu cebhe İtalyanlara yardım iğin açılmıştır. Bir ay evvel İ- talyaya 500 kadar Alman tay- yaresi gönderilmişti. Bu bir ay içinde Alman — tayyarelerinin yalnız bir defa ciddi bir faaliyet- leri görülmüş, Sicilyadan ge- cen İngiliz kafilesine hücum et- mişlerdi. Şimdi, yani Musolini, Hitlerle görüştükten sonra Al- man kıtalarının da İtaiyaya gir- diğinden, hattâ Alman yüksek kumanda heyetinin Garb Trab- lusuna gideceğinden bahsedil- mektedir. Almanya — sarsılan İtalyan ordusunu yerinde tutmak isti- yor. Vakıa Şimali Afrikadaki İtalyan kumandânı Grazianinin azli de İtalyanların bütün ka- hati yüklendiklerine bir Öe- lildir. Ârnavudlukta iki kuman- dan, gönel kurmaylarında bir kaç general ve mareşal değiş- tirdikten Sonra en nihayet Şi- mali Afrikada da böyle bir de- Zişikliği kabule mecbur olan İ- talyanların artık müttefikleri- nin yardımından başka bekle - dikleri yoktur. Fakat bu yardım ne kadar faydalı — olacak? — Temelinden sarsılan bu askeri hbinayı yerin- de tutabilecek mi? Kolay iş de; İngilizler, Tobruku aldıktan sonra Derneyi muhasara edi- torlar. Geçen gün de - söyledi- ğimiz gibi kestirme yoldan Bin- gaziye yürüdükleri de muhak- kaktır. Bingazinin alınması Şi- mali Afrika sahillerinin boydan boya, İngiliz gemileri kontrolü- ne girmesi demek olacaktır. İ- talya ve müttefiki Dernenin ve Bingazinin sukutunu önleyebi-| #apka vardı. .. Yoksa Pransadan, lirse ne âli Afrikadaki kuvvetlerinin terhi- sini istemek de bütün Afrikanın İngiltere ve müttefiklerinin kon- trolüne geçmesine mâni olamı- yacaktır. Behçet SAFA SİNEMASINDA MARLENE DİETRİCH VE JAMES STEWART tarafından yaratılan W Sarışın Şaytan Filmine ilâve olarak: Tayyare ile gelen AFRİKA HARBİNE aid en yeni Ya- dünya haberleri - İngilizlerin Sidi Bir gün gazetelerde “Beledi- ye riyaseti tarafından âciz ve bakımsız münevverler için Da- rülâcezede bir yer ayırtacağı,, mahiyetinde bir haber yazılmış- tı. Okundu, kulaktan kulağa yayıldı ve ortalığı bir dedikodu dür aldı yürüdü. Günlerce, hattâ haftalarca ga zetelerde sütun sütun yazılar | yazıldı; karikatürler yapıldı. He- le fikra muharrirleri bunu ka- lemlerine peresenk ettiler, yazıp durdular.. Fakat hemen hepsi de aleyhde yazdı. Yanlış yazdı, yazdı ve tabiati ile cümlesi yalan yanlış fikirler, yalan yan- lış düşünceler oldu. Başta vali ve belediye reisimiz olduğu hal- de böyle bir hayırlı işi tasav- vur eden zevatın muhakkak ay- TI ayrı her birisi; bu fıkra mu- harrirleri kadar düşünebilirler- di. Olmuyacak, olamıyacak - bir işi yapmıyo kalkmazlar; muhar- riri, avukatı, doktoru, mimarı, heykeltraşı, ressamı, şairi kaldı rıp ta; Darülacezenin her hangi bir koğuşuna veya her hanği başı boş, işsiz ve âciz takımdan teşekkül ettirilmiş bir garnizo- na, bir daireye kapıp koyuver mezdi. Ben kendi dar aklım!la bu ka dar düşünebildiğim için bu işle yakından ilgili olduğunu tah « min ettiğim ve bir gazetede 'a- sıl hu teklifi yapanın ken ! olduğunu öğrendiğim — Darülâ- cezenin çök çalışkan ve çok muvaffakıyetli işlerini başaran | müdürü: doktor Bekir Zafir ile| bir konuşma yapmayı kararlaş- tırdım. Evvelki gün yağmurlu bir ha- va ile yola çıktım. Şişliden te- darik ettiğim bir talika ile Da- rülâceze yoluna düştük. —Ara- bacı ile ahbaplık ede ede İngi- lizlerin tenis kordu geli önündeki iğimiz sırada — bir . Havanın yağış- elindel gemsiyeyi açmamış, ona-dayana- rak yürümeyi ıslanmamaya ter- cih etmişti. Derhal mazarı dik-| katımı çektiği için ihtiyarcağıza | dikkatli dikkatli baktım. Yaşı pek — belli olmamakla her hâlde yetmiş beş, aşağı değildi, üstü başı olduk-/ ça temiz; arkasında da güzel bir palto, başında zarif bir Kolalı yakalığı, iyah boyunbağile siyah palto- su üstünde büsbütün bembeyaz | ve piril piril gözüküyordu. — | — Kimbilir diyordum.. Daha ne kadar gidecek. Südliceye mi?. Belki de sandala falan da bi- nerek Eyübe mi?.. Nereye.. Bi- gare ihtiyar!.. | Ben bunu daha çok düşünü- yordum her halde. Fakat bere- ket versin ki arabacım konuş- kan bir adam... Yeniden bir mev zu açtı ve Darülacezeye kadar boyuna anlattı. | ... l dür Bekir Zafir; Darüla- cezeyi baştan başa gezdirdikten | ve her köşeyi, her tarafı yegân yegân gördükten sonra hir de| kapıya ihti, uzun gezinti beni acı ıkLımuşn | Ve daveti çok yerinde bulnı.ık* iştiha ile kabul etltim. Darülâcezenin furınında yap- alleri, Musavay bombardımanları Kapuço ka- lesinin sukutu, Bardianın kara, deniz ve havadan çev Ü rilerek bombardımanı — ve | işgali, Libyada alınan sayı- | ÂEm sız esirler ve M | tırılan artılmış ince ekmek dilimlerinden) galetelere tere- | | yağlar sürüp; — peyniri, zeytini güzel bir ayva reçeli ile yer- ken çaylammızı Üst üste içmiye başladık. ada mür h vverler balım Yapılan dedi kodu — İşin içy ler paviyonu — Darülâcezede kimler var? — Darülâceze nasıl bir yerdir? — Müdür ne diyor? İ Herğ bir roporta j Darülâcezede Yazan İ BiEml Dâniş Remzi KOROK Daxrülâcese Müdürü Dr. Bekir Zafir evi mevamınn açtım. Bekir Za- fir beni zerif bir parmak salla- yışı ile nâzikâne tehdide başla- di: — Semi, senili dedi.. Şu sı- ralarda kapanmış iken yine mi tazeliyeceksin şu dedikoduyu canım!.. — Hayır diye cevab verdim. Ben ne dedikodu — yapacağım, ne de dedikodu yaptıracağım. Şimdiye kadar bütün yazılanla- rın yalan yanlış şeyler olduğu- na kanüm. Bu kadar saçma bir teklifin de sizin — tarafınızdan yapılabileceğini bir türlü aklım almiyor. — Bu hir teveccüh olmakla beraber.. meseleyi iyi anlamış- sınız Daniş Bey!.. Asil beni hay- rete düşüren şey bir çok muhar- rirlerin bu işi üdeta kendi işleri, kendi meseleleri gibi addederek bir çok yazılar yazmaları oldu. Eğer bunları sırf günü gün et- MELEK SİNEMASINDA DİKKAT: Ayni filmin mekte olan Türkçe üzü uzatilmıştır. (Münevverler Paviyonu — Münevver- mek, muayyen sütunlarını dol< durmak için kendilerinin mevzu kıtlıklarında birer mevzu edini dilerse onu bilmerm, bir diyece-. ğim yok tabii. Fakat ciddi bir kritik, makül ve insaflı birer tenkid diye yaptılarsa — elüden hayret edilecek şeydir. Bekir Zafir durdu, çayındam bir yudum aldıktan sonra do« vam etti yine: — Bakın azizim!.. İşin' içyü- zü, asıl hakiki cephesi veya vec- hesi nedir?.. Bir münevverler bakımevi yapmak isteyişimiz ve vali beye arzedişimiz filhakika doğrudur. Doğrudur.. doğrudur amma biz bunu demekle muhar- rirleri, şairleri, ressam veya a- vukatları... ilâh.. gibi yüksek san'at ve ilim erbabını kasdet- miş değiliz bir kere, fakat sonradan; muhakkak ki bunlar da araya girecek, bu gibi, muh- taç ihtiyarlara da sıra gelecek- tir. Lâkin bizim ilkönce düşün- üz ve teklifini yaptığımız aceze şunlardır bakın: Meselâ bugün Dırulaceıedu öyleleri ları, malları, gıuxlan olduğu gibi bir çoğunun da devletten aldıkları muhassas maaşları bu- lunmaktadır. Tabii butları hep Darülacezeye verirler, buna mu- kabil de kendilerine bakılır. Böy le olan aceze de - bugün için ve bugüne kadar - hep umumi ah- kâma bağlı kalmışlar, tamamiy- le diğer muhtaç âcizler gibi yi- yip içmeğe, giyinip kuşanmıya, yatıp kalkmağa tâbi tutulmuş- lardır. Ayni biçim hayat, ayni Çeşid yemek, ayni renk elbise, ayni karyola ve yatak.. Hepsi bir, hepsi ayni, Halbuki hakkülinsaf düşi lürse, bunları diğerlerinden ay- rı bir hayata, ayrı bir. bakım tarzına tâbi tutmak icab eder (Sonu sayfa 6 Sü. 4 de) Harikulâde muhteşem bi Hind Rüyası Halkımızdan gördüğü büyük Tağbet üzerine daha bir kaç gün temdid edilmiştir. İPEK sözlü müshası da daha birkaç gün sinemasında gösteril- Müzik ve Caz Dünyasına HOLİVUD OTEL - KOLEJLİLER REVÜSÜ - DONAN- MA GELİYOR filmleri gibi eserler yaratan DİCK P OWELL Yarın akşam L A L E de seyliyeceği Yeri Şarkılarile Bütün zaferlerini gölgede bhırakacaktır. BAHRİYELİLER ŞARKISI Vazifeden ateş, dostluktan hararet, aşktan ilham, Mzrasasm — Gen neş'e alan hakiki 'bir şaheserdir. — TERERETN! müzik- ikindi kahvaltısına davet eti | y Neye yalan — söyliyeyim?. — Bu / gütEmmm S A R A X Smeması Yarın akşam: İngilterede 6 aydanberi alkışlanmakta olan ve İROBERT DONAT'a EMİL JANNİNGS'in deha ve Elve q'*î Gençlik.... yüksekliğini — kazandıran lik