ue YAZAN : Bernard Newman V Başkalarmı da bilirim ki baş larından geçen maceralar en garib uydurm.ı hikâyeleri çok geride bırakır. Bu hususda, uydurma hikâye- ler hakiki vekayie tekaddüm et- miştir, bir nesil evvel, casus hikâyeleri hep bir “beynelmilel çete,, etrafından toplanıyorlar - dı. Bu işler harikulâde bir teş-| kilât idi. Hikâyenin kahramanı umumiyetle bir entellijens zabi- ti yahud mukabil casus olurdu ki memleket memleket dolaşır- dı. Fakat nereye giderse gitsin çetenin menhus âzasından biri kendisine refakat ederdi. O tarihlerde bu türlü teşki- lâtlar yalnız dimağları pek mün- bit casus hikâyecilerinin hayab lerinde mevcud idi. Bugün fili- yat sahasına girmişlerdir. Bun- ların mevcudiyetlerinden dolayı uydurma hikâyeler muharrirle- rine teşekküre borcluyuz! Bu çetelerden üyül bir şöhret kazanmışlardır. Bir tanesini dört sene evvel Fran- sız zabıtası meydana çıkardı. Sekiz muhtelif milliyete men- Bub âzası vardı. İçlerinde İngi- liz ve Amerikalı da” bulunuyor- du. Bu Amerikalılar yeni evlen miş karı koca idiler. Öyle görü- nüyor ki casusluğa bir balayı seyahati yaparken sülük etmiş- ltrdi. Diğer iki teşkilâttan biri Roterdamda faaliyet gösteri- yordu. Kısmı azamı itibariyle Almanlardan mürekkebti. Di- Beri Milletler Cemiyetinin ka- Targâhı olan Cenevreyi merkez ittihaz etmek yüzsüzlüğünü gös- termişti. Liderleri burasının ga- yet iyi bir merkez olduğunu id- dia ediyorlardı. Çünkü konfe- rans delegeleriyle iyi işler gör- mek imkânı vardı. Teklif ettikleri esrar için tedikleri fiyat yüksek değildi Casus hikâyelerindeki masal- ları andıran paralardan çok u- zaktı. Yeni bir gizli topa aid tafsilâtı iki yüz hraya satın ala- bilirdiniz. Fakat, tabildir ki çete ayni esrarı otuz kırk müşteriye daha satacaktı ve bu suretle yüksek bir yekün elde edecek- ti. — Çeteler oldukça mühim muvaffakıyetler kazanmışlardı. Büyük devletlerden birinin tek- nik zabitleri yeni bir tank bul- dular. Bu tank açık bir sahrada altmış mil sür'atle gidebiliyor - dü. Bu kabiliyeti dolayısiyle, bütün topçuların itiraf edeceği veçhile, yeni tankı durdurabil- mek cok zor bir iş olacaktı. 'Tankın resmi tecrübeleri ya- pılacağı gün geldi. Generaller ve yüksek erkânı harbiye zabit- leri seyre toplandılar. Bütün sa- ha zabıta ve asker kuvvetleriyle kordon altına alındı. Tanklar tecrübeyi bayrakları dalgalana dalgalana geçirdiler. — Herkes son derece memnun bir halde yerine döndü. Hazır bulunanla- rın hepsine rütbeleri ne kadar yüksek olursa olsun, işin gizli tutulması lüzumu tenbih o- lunmuştu. İçlerinden hiç biri bir kelime bile söylemedi. Zaten bu- na vakit yoktu. Tankın tecrü- be edlidği günün ferdasında, | plânları Pariste isteyenlere sa- tılıyordu. Beynelmilel çete fi- yat tesbit etmek için teerübenin neticeleri alınmasını bekliyordu. Plânları bir kaç hafta evvel eli- ne geçirmişti. Diğer bir vak'a da, yeni bir Fransız otomatik tüfeği gayri mutad ahval ve şerait dairesin- de çalındı. Asıl nümune zelce tecrübe edildikten sonra harbiye nezaretinde muhafaza edilmişti. Bir fabrikaya da ima- lât sip: verilmişti. Teftiş için icab eden miktar hazır o- kunca, teknik zabitler bu yapı- lan tüfeklerle asıl nümuneyi mukayese için nümuneyi alma- ga gittiler. Halbuki yerinde yel- ler esiyordu! Fransız zabıtası, bu tüfeğin harbiye nezaretin- den bir kaç yüz yanda uzakta satılmakta olduğunu gördü! Xmnı Casu iğun — wmnumi hatlarını imumi surette tedkik ettikten onra, gimdi Alman casusluk Bistemini — teferrüatiyle tahlil ve tasvir — elmi sira gelmiş- tir. Alman casus faaliyetinden bir çok mis Şi | m TERCEME EDEN : Hüseyin Cahid YALÇIN çoğunun şimdi tekrar diriltilmiş olması pek melhuzdur. Almanlar, “kütle halinde teş- kilât,, prensipini kabul ettikleri için tafsilâtımızı geniş bir daire ye teşmil etmek mecburiyetinde kalacağız. İptida Alman casuslarının na- sıl tedarik Ve terbiye edildik- "dmatlarını nasıl elde ve bilhassa bunları nasıl tebliğ ve ihbar eyledikleri- ni anlatatağız. Şimdiki harbe | tekaddüm eden senelerde — gös-| terdikleri faaliyetleri tedkik et- memiz ve gayretlerinin ne ka- dar geniş bir sahaya şamil ol- duğunu görmemiz İâzımdır. On- ların Lehistanda, Çekoslovak- yada, İspanyada ve Avrupanın karışık herhangi bir merkezin- de nasıl çalıştıklarını öğrenmeli- yiz. Modern casusluğun bazı hu- susi manzaralarına, meselâ sa- botaj ve mukabil casusluk işle- rine bir göz gezdirmeliyiz, ka- dın casuslarla da biraz meşgul olacağız. Ufacık bir ihtar: 1914 de, İn- giltere casus korkusundan der- de uğradı. Avrupada binlerce Alman casusu faaliyet halinde- | dirler. Bizim bütün dikkat ve teyakkuzlarımıza rağmen, gilterede de bir mıktar Alman casusu bulunması tabiidir. Fa- kat telâşa düşmek içğn hiç bir sebeb yoktur. İngiliz gizli servisinden bah- setmek benim mevzuum dahilin de değildir. Kabil olsa da bun- dan bahsetmiyeceğim. — Yalnız şu kadar söyleyebilirim ki: İn- giliz mukabil casusluk - servisi son derece verimli surette çalış- maktadır. Alman casusları mektebe giderler I Merak uyandırıcı bu casusluk mevzuu üzerinde ilk yazı y: mağa başladığım zamandanberi, casus olmağa heves eden dı kanlılardan, hattâ kadınlardan, bir - çok mektublar - alıyorum. Heveslerini kıracak surette na- sihat verdiğimi görünce hayre- te düşüyorlar. Halbuki onların hayır ve menfaatleri namma böyle olması iyidir. Çünkü - iç- orararer K TTOK SÜT ae rmama ea Yi HER ŞABA*I | yanın minyatür bir devlet, ka- | YENİ SABAH Fransa harbe devam ediyor W Mri © A .b_ : e B“Y““'WIIIAk lik bahisleril- | ve büyük süz : s er l a l rı eEml Bay Atsalio, belpervalğilet yaREE z ee DERNE eet şöhret kâzantnış bir şahsiyettir. Meslektaşı Sinyor Gayda — gibi| daima en üst perdeden konu şan bu İtalyan mütefekkiri biz Türklerin: Büyük lokma yemeli, Büyük söz söylememeli! Atalar — sözünün — hilâfma| memleketi büyük lokmalar yu-| tarken bile daima büyük söyle- mek illetine tutulmuştu. | Halbuki son radyo konuşma sında İtalyan sözcüsü askerle- re hitaben bakınız ne diyor: — Şeref ve gurur hisleri bize| sonuna, kadar dayanmayı cinret | mektedir. Eğer İngilter& harbi kazanırsa lkılya mıuyıtür bir devlet, kapıcı ve uşak bir millet haline getirilecektir.,, Bu sözlerde balâpervazane bir edadan ziyade sert realite kar- şısında ayağı suya ermenin do- gurduğu bir hayal sukutunun| izleri sezilmektedir. Görülüyor ki Bay Ansaldo yukarıdaki Türk ata sözünün hakikatini nihayet anlamış ve “büyük söze,, tövbe etmiştir. * Bu vesile ile bir noktaya da- ha işaret etmek isteriz İtalyan sözcüsü İngilterenin harbi kazandığı takdirde - İtal- pıicı ve uşak bir millet haline getirileceğinden bahsediyor. Halbuki İtalya 1914 cihan harbinde muzaffer çıkmış, bol| bol tamirat bedelleri-alnş kuv- vetli bir donanmaya ve kudretli bir orduya sahib bir büyük dev- lettir. Şimdi Bay Anseldo'nun da i tirafı veçhile bir İngiliz zafe- rinde - ki vekayi ve hâdiseler de bunun nihayet tahakkuk edece- ğini göstermektedir - Bu kadar büyük bir devletin minyatür bir hale, bu derecede kudretli bir milletin de kapıcı ve uşak bir cemaat haline gelmesi mukad - derse 1914 cihan harbinden mağlüp ve perişan çıkmış para- sız, silâhsız ve menbasız — mil- letlerin ne hale geleceklerini kestirmek müşküldür. Bunlar belki de cim karnında bir nokta bile olamıyacaklar, mevcudiyetlerinden eser dahi Kalmıyacaktır. Her vesile ile mihvere bağlı- hıklarından, yeni 'nizamın fay - dalarından bahsi âdet edinmiş Balkanlı bir iki devletin kula - Nagdh, bisi de çevirdi Tehzen,, rındıran güzel limanı olmak ve bir çok yolların kavuşağında bu kunmak itibariyle, büyük ehem- miyeti haizdi. talyan istilâ ordusu, 911 de “Tobruk,, şehri önüne bir filoti- 1â ile yanaşmış, açık şehre ateş açmıştı. Şehrin bir avuç müda- fileri, top ateşlerinin kamçıladı- ği bir hatta kadar çekilmiş, di- ger kıyılarda yapıldığı gibi, ge- mi ateşlerine dayanarak tutu - nan fatihlerle, merkezin son em rine kadar, katşı karşıya kal - mışlardı. Bu macera, hatırlar- dan silinmemiştir, Balkan badi- resi, İtalyanların adım adım hinterlândda yayılmasına yol açmıştı. Tarih, gerçek, bir teker rürdür. Şu anda “Tobruk,, sula- rında yanan gemilerin belki is- keletleri intiba nazarlarmı çeki- yor: “Elbette olur, ev yıkamın hanesi viran,, Akdenizin enginlerine doğru fırlıyan yarım adanın sakinleri, haritaya göz attıkça, Sicilya ve Pantelerya adalarının Bon bur- nundan kopmuş parçalar olduk- larını, tabakatülârz âlimlerinin do tetkiklerini ileri sürerek, iddia edebilirlerdi. Malta da çiz- menin, tabiatin gaddarlığı yü- zünden uzak düşen, ayrılmaz bir mütemmimi idi. Havalar, İtalyanlar gibi san'- atin kemal zirvesine erişen bir millete de işlek yollar açmıştı. Lindberg'in çizdiği izden Balbo da, 24 parçadan ibaret bir filo ile, bir hamlede, Okyanusları aş- mıştı. Acaba, İtsiyada: 'Maksad diyerek koşup giderken Diyen de bulunabilir mi idi. Si ilya bir üstür, şu denizlerin ku- ıda ufacık bir nokta teşkil eden Malta, genç İmparatorlu- ğun zinde ve her endişeden âza- de deniz ve hava filolarının piş- gâhma dikilemiyecekti. Sicilya boğazı vasıtanın bugünkü te- ğında Bay Ansaldo'nun sözleri küpe olmalıdır. Hülâsa Biyük Yökina yenidli Lâkin asla büyük söz memlidir. Kaldı ki büyü bazan yutulan büyük lol bile burundan fitil fit ge- tirmektedir. Bözler A. C. SARAÇOĞLU önlerinde Afrika hinterlândın- daki vaziyet çekilen İtalyan ordusunun akibetine bağlıdır Emekli General K- M. ı eeti “kemmülü sayesinde, deniz altın- dan, üstünden ve havalardan tehdid edilebilirdi. Bu sayede, İngiliz Akdeniz armadaları ikiye bölünür ve biribri ardmca te- pelenebilirdi. Denizaltılar gö - Tünmez bir tehlikedirler, uçak- larsa bırakacakları yarım ton - luk bombalariyle — diritnavtları da ademe sürükliyebileceklerdi. Bu parlak mütaleâlar, hattâ ağır başlı muharrilerin de ma- hdır. O tatlı emellerle plânlar da tertib edildi, yılda bir kaç defa meydan okuyanlar oldu. 1935 te filiyata geçildi. Yâbancı mem- leketlere silâhla nizam verildi. Nihayet, bu harbde, İtalya, bü tln o eski hesabları tasfiye et- | mek üzere, Avrupa feth ordusu- nun saflarında, çoğu Britanya topraklarında kalan, uçaklariy- le yer aldı. İtalyan tarihi, eylüldenberi, yalnız elemli hâdiseler kaydet - Miştir. Fakat bu hâdiselerin en acısını, Tobruk mahsurları dün- kü harb ceridelerine geçirmiş- kerdir. İtalyan hava ve deniz filoları, her tarafta büyük güçmkıen yenmek kavsusuna düşen İngi- İÜzlere karşı, Fransız donanma- sı da mübareze sahasından çe- kilince, büyük darbeler indire- bilirdi. Ancak, İtalyan donanma mensubları arasında bir “A- jaks kahramanı,, bulunamamış- tır. O deniz kurdu, ki silâhınm Graf Spee zirhmi delemiyeceği- ni anlayınca, tesir menziline kadar sokulmuştu. İngiliz tay- yarecilerinin müstahkem liman- lardaki armadaları bombalama- lardır. İtalyan gayeprestleri, memleketin mali istitaatım da düşünmeden, yarını hazırlamıya —Mmemur edecekleri ordu için, her fedakârlığı vaptıklarına şüphe edilemezdi. Yazık ki pisikolojiyi Kadorna kadar tahlil edenler ol- mamıştır. Fevkalâde vaziyetler- de yalnız silâh, vasıta, malzeme, hattâ para değil, bir. ordunun, bugünde, bütün bir milletin mâ- neviyatı ve iradesi hâkimdir. | Bir kale, son kurşununu attıktan ve son lokmasını tükettikten | sonra boyun eğer. Tarih, bu şa- | hamet misalleriyle doludur. E-| vet asri silâhlar, cehennemler ya ratbilir. Fakat, bir kalenin son manzumesi yaşadıkça, kalbigâ- hının beyaz bayrak çekmemesi de son mürettebatının mukad - des ödevidir. Anadolumuzun son taşını da müdafaaya azme- denler, bugünkü büyüklerimiz, Türk illerini kurtarmışlardı. İtalyanlar, teknik sahada iler- lemişlerdir. İtalyan ordusunu güdenler, askerlik san'atine va- Bftalar Kalelerin, asrt ihtiyaç- lar gözde bulundurularak, vücu- de getirilmiş olduklarına da i-| timad edilebilir. Henüz düşen | manzumelerin tertibat ve meta- | neti hakkında sarih bir fikrimiz yoktur. Ancak, bir sahra mev- gısında uzun müddet sebat im- Kânı vereceğine her asker kani- | dir. Bir kale mürettebatının se | bat, vazifeperverlik, disiplin öl- çüsünü tayin eden, her halde e- sir sayısı değildir. Şimdi, Libyanın başkumanda- nı, Avustralyalıların süngüsün- den arta kalan kuvvetle yine a- raziyi elden çıkarmak kaydında değilse, oynak bir tabiyeye mec- burdur. Bu dinamizm de mare- gala belki biraz vakit kazandı- rabilir. Fakat, deniz aşırı teşeb- büsler, donanmanın kırılmaz kuvvetine dayanır. İtalyan dp- nanması, belki müstakil İm) ratorluğun siyasetini derpiş ile, çekingen dürumunu muhafaza ettikçe ikmal, muhaldir. Bu gi- dişle netice ise hüsrandır. Afrika hinterlândındaki — va- ziyet te, çekilen istilâ ordusunun âkıbetine bağlıdır. Sudandan ve Kenyadan ilerlemekte olan İn- giliz kuvvetlerinin kemmiyetini bilmiyoruz. Hâdiselerin seyri, zannediyoruz, kıyılardaki h: kâttan müteesirdir. “Hüda gös- lerinden pek azında bu kadar | azim bir mesaiye istidad vardı. | (Şunu da ilâve edeyim ki isti- dadı olanlara bile casusluk işi teklif edebilecek mevkide deği- lim.) Almanyada ise casusluğa heves edenlere yol açıktır. Na- ziler kütle halinde adam kullan- mak prensipine tebaiyet ettikle-| ri için ne kadar casus bulsalar kâfi göremezler. Hattâ kullan- | dıkları ajanlar bazan casusluk | yaptıklarından bile haberdar o- lunmazlar. Bazan casusların muvafakati bile almmaz. Alman | yada casusluğa hevesi olan her| adam Gestaponun mahalli şube- sine müracaat edebilir. Bu müracaat neticesinde be- hemehal bir vazifeye tayin e- dilmesi lâzımgelmez. Kütle ha-| linde kullanılacak casuslar bi-| le oldukça bi ve zekâ se- viyesine malik bulunmalıdırlar. Amatörler kat'i surette casus-| luğa kabul edilmeden evvel bir | takım imtihanlardan geçirilir.| İlk imtihanı mahalli Gest. zabiti yapar. Talib bulunduğu | havalide öteyi beriyi biraz do- laşır, arkadaşlarının muhavere- lerine kulak verir, biraz hayal yardımiyle “muzır,, addedilebi- | lecek muhavere parçalarını jur-| nal eder. Bu ilk imtihanı mu- affakıyetle geçirirse daha ge- niş havaliyi ihtiva eden bir teş- kilât dairesi merkezine gön- derilir. Almanyada böyle beş altı merkez vardır. Bunlarm teşkilâtları ve kontrolleri ku- mandanın şahsiyetine ve fikirle- rine göre değişir. Fakat imtihan ve talimlerin umum? prensipleri her yerde aynidir Bir Lehli bana bu mekte lerden biri hakkında pek alâ ya şayan tafsilât verdi. Bu Leh- H, Alman tabtiyetinde bulunu- yordu. (Hakikatte nun Leh aslından g miyorlardı. Ail, di Almanlaştı- rılmıştı. Yoksa onu hiç | man casus mektebine kabul et. rdi.) Bu Lehlinin ca ektebine giderken — düsündü- ğü şe) lü bir casusluk yapmaktı istandı Al- Manyaya ufak tefek haberler| getirecekti, Almanyadan Lehis- tana ise daha mühim malüm: taşıyacaktı. ller göstereceğim Çünkü bir mevzuu tenvir - için bundan iyi çare yoktur. Sonra, Almanların son derece muhafa- zakâr olduklarını göreceğiz Umumi harbde - tatbik edil- miş — casusluk metodlarından (ârkası var) ERARDURERLUR Gemimiz Portland limanın- da idi. Etrafımızda büyük zarh hlar vardı. Limanda küçüklü gemiler ve sandallar gidip geliyorlardı. Gece olunca deniz üzerinde ve sahilde, di- rekler üzerinde binlerce Tüm- gerefli bir işi kim reddedeb— ilirdi? Müdhiş bir muharebe- nin tehdidimi sinesinde saklar gibi görünen bu karanlıktan kim kaçabilirdi? Hakikaten, bu çok büyük, geniş zırhlıların, deniz üstünde bir nokta gibi küçüklüğünü ve gözden bir anda kaybolup bat- tıklarımı düşününüz. Onların vazifelerini yapmak için şimdi- lik kâfi geleceklerini sanıyor- duk. Fakat bu zırhhlar hemen hemen yirmi taneden ibaretti ve işte bu saatte malik oldu- ğumuz esaslı kuvvet ancak bu kadardı. İmparatorluk kuvveti nin, bunlara dayandığını da biliyorduk. Asırlarca süren w aya bü - sıta- ssur, sanayici, faal ületirnizin varlığı onla- dlı, onlara tâbi idi. zun tarihimiz, bütün ditr yayılmış menfaatlerimi: tün bayat ve emniyet va: larımız, Batırına —musluklarını açıp bu gemileri suyun dibine gön- deriniz. Nasıl ki ayni şeyi baş- ka bir milletin filosu Britan- yanm şimalindeki bir limanda 11918 de Alman fi- m olmuş idni — ba- endini batır- tle bir kaç dakikada yarınm saat içinde bütün dünyanın manzarası de- zaman Britanya bir rüyaya dö- nerdi  birli kuvveti kırılacak lerimiz kendi ke rer İmi lerdi kontrolümüzden, himayemi kalmıyacak ve ncıların eline düşecekti bütün mleke- ndilerine Şin den e yab Avrupa ansızın bir sarsıntı ya maruz bulunacak; Töton ÜNYA HAR l(VENISABAH)m BÜYÜK SİYA Sİ TEFRİKASI sisteminin, Töton hâkimiyeti- nin pençesine düşecekti. O za- man Atiantik denizinin öbür tarafında silâheaa, hazırlıksız, talim ve terbiye görmüş or - duya malik olmıyan Amerika- dan başka, insanlar arasında kanunu ve hürriyeti müdafaa edecek devlet kalmıyacaktı. Bu gemileri iyi muhafaza e- den ey cesur ve deviz kurdu a- miraller, kaptanlar... Büyük bahriye erleri... Onları iyi muhafaza edin ve doğru idare edin.. 25Mİl nasıl elde edilebilir Bizim teşkilini kararlaştırdı- ğımız filo, sür'atli gemilerden üteşekkildi. Bu filodaki & at muayyen bir faikiyet temin edecek ve bu filo o suretle şekkül edecekti ki düşmanın i- leri hakkındaki gemilere aça- cağımız ateş kuv »yh düşmanı iha- l , Bsıkıştıracak ve dairevi bir hareket yapma; bar ederek, bükülmiye cekti. Nihayet kurtuluş di olmuyan bitkin bir hale tı O zaman harb aka Ümi- yisinin tabiye dersini, bu sür'atli ge- milerden Mmürekkep filonun sür'at faikiyeti için istenilen mil adedini tayin etmeğe davet ettik: Öyle bir mil ki bununla - 1914 de ve 1915 de olduğu gibi - Alman filosu etrafında manevra yapmak mümkün ol - sun Harb akademisi vapta t 1 olunacak filonun 25 mil veya daha fazla ya ak olursa istenilen evsafı cami olacağı bildiriliyordu. Bi nacnaleyh bizim 4 veya 5 mil fazla sür'ate ihtiyacımız vardı eti iki miali o- f—Yazan: V Çorç | Bunu nasıl elde edecektik? Her mil gittikçe büyüyen bir kuv - vet istiyecekti. Yeni inşa etti- ğimiz gemiler 21 mil sür'atin- de idiler. Binaenaleyh 25 veya 26 mil yapabilmek için 50 bin beygir kuvveti lâzımdı. 50 bin beygir kuvveti için bir çok kazanlar koymak icab ediyor- du. Bunlar geminin neresine konabilirdi? Bunlar şüphe yok ki kaldı. k olan beşinci ta- retlerin yerine konabilirdi. 380 milimetrelik topların delme ti fazlalaştığı için bu a rruf edebi im, bu da kâfi değil- di. Ma; mahrukat kullanılma- dan bu zırhlıları 25 mil sür'at- le seyrettirmek için lâzim olan kudreti olde edemiyecektik Mayi mahrukat ile elde edi lecek menfaatler takdir edile- ü tâbiydi. olan öteki miyecek kadar çok idi sür'at m buna Sonra tonilâtoları müsavi bir kömür acak — olsa sülr'ati ötekir ordu. H ati temin lâsa petrol bu edebilirdi. Diğer ta an kömür yaktığı z yüzde kırk daha fa: et sahasına malik bulu 'etrol yakan gemi inde raft man kinı har nuyord! deniz üze daha. kolay du. Petrol niz n edebiliyor mi, de izerind n bir ge sakin i deniz nahrukatını İç kalır ve petrol gemileri tara- fmdan verilen petrolü alabilir. Bu suretle efradından dörtte birini mütemadiyen limana göndermek ve oraya gidip ge- lirken kömür sarfetmek der- dinden kurtulur. Kömür alıp vermek tayfaları çok yoruyor- ve muharebe zamanında onla - ra verilen kısa teneffüsten, i- zinden de onları mahrum edi- 'or, halbuki bir gemi petro- lünü sahilden vepa petrol ge - misinden bir hortum vasıtasiy- le ve yalnız bir kişinin par - maklarını oynatmasiyle temin edebiliyor. a büyük zırhlılara ı(h' için mmiyeti haiz olan de ten sür'ati n ediyor ve bütün bu azanlarda kömür ye- yakmak inde saye ge- 1 v yakıyordu bahirimiz İse yalmız r gemiler ir bahri fa üzerine h act- b timi etmek var ki İn; akat şu t y n ki buna mukabil dün- 4 çinden ç k y il ömürü bı ede çıkan UARTUBUDAT ÖGGT PI KİT Ü LE ü SÜ L :»—w»w—.—owww GS Zünin de en şiddetli ateşler kar-| etmek üzere İngilterenin muh- yük petrol vücude mıya müsaid değil mi idi? On- ları muh: olacak mı idi? memleketlerden petrol getir- tebilmek için petrol filoları da ğumuz raza mül bir defalık masraflar için bi- para için her sene parlğmen- Petrol için ye ya Fakat be Üüi Evet, Fransanın altı ay evvel Almanlar tarafındam - ecildiğini, hep biliyoruz. Fransa bunun Ü- zerine sulh talobinde bulundu ve gerek Almanlarla, gerekse İtalyanlarla mütareke imzala- dı. Fransa için bu hazin günle- | rin akabinde gözler İngillereye | gevrildi. Müttefiksiz kalan İn- | giltereye toveecüih edecek —Al- | man hücumu beklendi. Hattâ | bu hücum hava akınlariyle bir' ara başladı bile. Fakat sonra bizim için meçhul sebehlerden —| | dolayı tehir edildi. Şimdi de bu | teşebbüsün ilkbaharda yapıla- - cağı söyleniyor. l Bu esnada Almanya tarafın- dan Fransa üzerine mütemadi- yen tesirler yapılmağa çalışıldı.. Fronsaya, bu sırada Almanya- nın yanında İngilteneye karşı harbetmesi için pek büyük vâd- larda bulunulduğu muhakkak- tır. Bu tesirlere bam Fransız devlet adamları da mürzaheret ettiler. Fakat bu gayretler para etmedi. Mareşal Pötaim mütare- ke ahkâmının haricine çıkmıya — | kat'iyen yanaşmadı. İ Geçen altı ay zarfında Fransa — | işgal edilmemiş topraklarında bulunan bütün askerini, bütün harb malzemesini Şimali- Afri- | kayıî geçirmiş ve mareşal Pö- tain'in en yakın adamı general Weygand'ın idaresinde bu or- dular tensik edilmiş ve mükem- mel bir hale ifrağ edilmiştir. Afrikada İtalyan hezimetinin baş döndürücü bir hızla inkişafı * buradaki Fransız kuvvetlerinin ehemmiyetini fevkalâde arttır- mıştır. Bu yüzden İtalyanlar Tunus cebhesinde. kendisi için çok kıymetli olan büyük asker kütlelerini atıl bir vaziyette bu- MURAD SERTOĞLU (Sonu sayfa 5 sü 6 da) termesin âsarı izmihlâl bir yer- ordusu, mudil, sıcaklar basmaz- dan evvel, Afrikanım mufassal meselesini halletmeyi düşün - | mektedir. rakmak, onun yerine uzak memleketlerden petrol almak, böylece bahriyemizin temelleri- ni değiştirmek son derece mü- him karar vermek demekti. Hem böyle bir karar büyük masraflar ihtiyar etmemizi de mucib olacak, bir sürü karışık mesleler karşısında kalacaktık. Evvelâ Büyük Britanyada mu- azzam petrol ihtiyatı, depoları bulundurmak lâzımdı. Bir har- be girmek için bu petrol de- poları, dışarıdan iltereye petrol yüklü tek bir vapur gel- meden bizi aylarca idare etme- li idi. Bu ihtiyat petrolleri ihtiva telif askeri limanlarında bü - depoları, tesisatı getirmek gerekti. Fa - kat bu tesisat ta tahrib olun - ıza etmek kabil mi i- Onları gizlemek mütmkün Sonra, uzak inşa etmek icab ediyordu. Evvelâ masraf: Tâbi oldu - mali sistem bize istik- caat hakkını, hattâ e istikraz 'erm yapmak - imkânını ordu. İsteyeceğimiz- bir ba: z İâzımdı. acağımız mas - 'aten yüklü olan balri- oya aflar bi bartaca, Zaten petrolü bütün dünyu - kontrolü ecnebi memeke - olan büyük tröstler satı- Bir daha geriye ai - erde yrdü. kalacaktık. bu — müşkülleri ve tehlikelari at- uzun kuvyet ve çoğalacaktı 1 1914 senelerinin ramları o zamana bahriyesinin örmediği bü- kuvvetleri (Arkası var) > Maruz de rtaraf eder tir nüşküllere ik 1 ve htiva ediyordu.