ynebüın “Aşkı YAZAN: Bürhan EÜLOK Genç kadın, yayık döğmekten yorulan kollarını, göksünde ka - vaşturdu.. Ve pencereden, uçsuz bucaksız yeşilliklere doğru bak- tı. Akşam — olüyordu.. - Ufukda | gün sönmüş, ovalar — gölgelen -| mişti.. Uzaklardan, köye dönen gürülerin çıngırak sesleri — geli-| yordu.. Kadın, bir zaman, gittikçe ko- yulaşan bu gölgeliklerden - göz- lerini ayıramadı.. Dalgındı; alnı, derin bir tefekkürle kırışmış, yü zünün çizgilerinde, müphem ifa- | Geler hasıl olmuştu... Bonrü, pençereden ayrılarak, ocak başına kadar ilerledi.. Ha- reketlerinde, tereddütden kurtu- hıp, karara varmış olmanın ra- hatlığı vardı.. Gülüyordu... Ocaktaki kuru odunlar, odayı, penbe ve hoş bir renkle ışıklan- | dırarak yamıyorlardı.. Genç ka- âm, ocağın ateşini kâfi görme aiş olmalı ki, bir. miktar ça gırpı ile, odunların alevini taze ledi.. Ve biraz evvel, ağzına k: dar taze ayranla doldurduğu | bakraçtan bir maşrapa alarak, | yorgunluğunu gideren bir iş Ğ tahla, içti... ]w | Dışarndan, insana hüzün ve- ren, hafif ve karma karısık gultular duyuluyordu.. Ve genç kadın, acıklı bir aşk hikâyesi ve bir dua türküsü gibi, ağır a- | ir bir köy türküsü mırıldanıyor | du... Birdenbire, avluda bir hare- ket oldu.. Merdivenlerden çık- makta olan birinin ayak sesle- ti duyuldu.. Ve genç kadın, saç- larını örten uçları oyalı, renkli genbere bir düzen vererek, ka- paya doğrü yürüdü.. Merdiven başında, esmer bir köy delikan- hsı durmuş, nasıl karsılandığını anlamak ister gibi, merakla, kendisine bakıyordu.. Kadın se- winç mi, yoksa iğbirar mı ifade | ettiği belli olmıyan durgun bir | Bele: — İriza dedi, senmisin?. Da- ha gitmedin mi ki? — Benim Zeyneb, benim... Ve yalvaran bakışlarla kadı- na doğru yaklaşarak, - onu, o- muzlarından tutmak istedi.. O| zaman kadın, huşunetle geri ce- kildi.. Ve: — İriza diye haykırdı.. Ba- na dokupma!. Sana söyledim, ben, askerden kacan bir erkeğe karı olamam!. — Böyle deme Zeyneb.. Kaç- fımsa, senin için kaçtım.. Ne ide- | yim, sevdan gözlerimi bürümüş- tü. Her an ateş tarlası ortasın- (da ölümle baş başa kalmak, be- ni, korkutuyordu.. Orada — bir bomba ile parçalanmak dahamı iyi olurdu Zeyneb?! Benim için yalnız sen varsın!. Senden baş- ka, bana, dünya vız gelir!. Hadi, kahredip durma zeyneb, bağışla — İstemiyon İriza, istemi- yon!. Bak, köyümüzde senden ğayri kaçak varmı?. Birde, Sma | kaçtığın düşmana derler! | fetli bu genç, güzel ve yorgun Muhterem Neomeddin Tulu'ya” il gillerden Ahmet ile eğlenirdi niz; işte, o bilem şimdi, düşman- la boğazlaşıyor da, sen dönmemek için, karılar gibi ağ- byarak, utanmadan bana yalva- rıyon !, — Güvurluk itme — Gâvur ben - değilin Gâüvur diye, senin, karşısından | Hem | oraya Zeyneb İriza!.| artık, beni unut, İriza.. Zeyneb, bu güne kadar, bütün köy deli kanlıları gibi, köye gazi olarak | döneceğini kurduğu yavuklusu- na, onu, yavuz bir aslan sandığı için gönlünü vermişti; yoksa senin gibi, düşmandan — kaçan, korkak ve karı kılıklı bir erke- ğe Zeyneb, gönül vermez! — Zeyneb!. — Gazap itme, yakınken geri dön.. Cepheye git.. Bak, düşman — bizim köye de yaklaşıyor.. Sen de koş, ora- ya git. Babalarımızın mezarla- rını düşmanlara çiğnetme. - Bir kişi, bir kişidir.. Hadi, Rıza, git.. | Erkekçe döğüş, ve köye, gazi o- larak dön. O zaman, Zeyneb, ö- lünciye dek senindir; eğer, şehit olursan, sana yemin ederim ki, ben, ömrümün sonuna kadar hiç kimseye karı olmam!.. Genç adamın yüzündeki sert ve isyankâr çizgiler, yerini, zi itiraza.. — yol raba benzer, yumuşak ifadelere terkettiler.. Ve O: — Haklısın Zeyneb, dedi.. O- raya dönmiyelim; fakat. ya kurşuna dizerlerse!. Sesi tok.. ve işlenilmiş bir günah kadar, &- ğırdı... * Zeyneb, karargüh komutan- nn oda kapısında, deminden- beri yalvardığı halde kendisini | içeriye bırakmıyan nöbetçiyi bir | hamlede iterek, odaya girdi: O- dada, sade bir masa başında bi- Fi yaşlı, diğeri genç, iki subay vardı; başbaşa vermişler, mü- him bir şey görüşüyorlardı.. Gürültü, onların, ciddi ve mem- | nun yüzlerine, bir memnuni -| yetsizlik verdi. Ve başlarını kaldırınca, böyle erkenden kar- | şılarında gördükleri binici kıya- görünen köylü kadın, “onların yüzlerindeki — ekşiliği " hayrele tahvil etti. Yaşlı komutan, me- rakla — Ne o kızım diye, Ne istiyorsun? — Asker olmak istiyon, ko- mutan! Asker mi olmak istiyor- Bordu.. — Evet, komutan.. Asker ol- mak ve cepheye gitmek isti - Senin adın ne kızım? Zeyneb.. Nerelisin? Hacı köylü. Anan baban sağ mı? Anam sağ.. Babam, Bal- kan harbinde şehid düşmi Komutan, bir dakika düşün; | hem kalite, hem de Diyerek süratli adımlar ile örümdeki büyük caddeyi takibe başladım. Caddenin nihayetin- deki köşeyi dönmek üzere iken bir defa arkama baktım . Ba- lıkçı Ekres ile oğulları el'an mevkilerinde duruyorlar, bana elleri ile: — Allah selâmet versin. Makamında işaret ediyorlar- a. Gayet uzun bir yol üzerinden gidiyordum. Arasıra ot yüklü yahud boş arabalara tesadüf e- diyordum, Bu köyün arabacıları bile gayet iyi adamlar imiş. Ya- mımadn geçtikleri sırada mutla- ka ya — Uğurlar olsun. Yahud: — Allah selâmet kadaş. Diyorlardı. Balıkçı Ekers büyük caddeyi takib eylediğim halde akşam ü- zeri diğer bir köye muvasalat debileceğimi ve ertesi gün ales- pabah yola çıktığım takdirde Bokuz buçuk saat sonra büyük versin ar- bir şehre gideceğimi ve bu şehir- de; Napoliye giden en kestirme tariki öğrenmek kabil olduğunu söylemişti. Bunun için biraz sür'atlice yürümek lâzım geli- yordu. Bacaklarıma gayet kuv- Vetli olduğumdan yol yürümek- ten asla üşenmem ve pek çok yol yürüdüğüm halde yorgun - luk da hissetmem. Adımlarımı açtım. Kaç saat yol yürüdi mü iyice kestiremedim ise bir ara karnımın acıktığını an- ladım, Sırtımdaki koca torba yi yecek, içecek ile dolu idi. Çabuk karnımı doyurarak tekrar yola çıkmak üzere hemen yolun ke- narına oturuverdim. Sırtımdaki | torbayı indirdim, Madam Mari- nin kemali itina ile bağlamış ol- duğu bağları çözdüm. Zavallı ka dın torbanın içerisini âdeta bir bakkal dükkânma . çevirmişti. 'Torbayı tamamiyle yere boşalt- de tım, Muhteviyatını gözden ge- çirdim. Madam Mari üç tane büyük halis çavdar ği ile| k parça tırma ğ angal sucuk, yarım kilodan | azla peynir, yirmi tane kadar | pişmiş yumurta, iki yüz elli Hatayın bünyesinde inkişaf Yurdun bu güzel parçası her bakımdan inkişafa müsaiddir Büyük harbden evel oldukça canlı bir endüstri hayatına ma- lik olan Hatay, buhran ve re- kabet gibi sebebler tahtında bu mevkiin tedricen kaybetmiş ve ana vat a sanayi hi leri durgunlaşmı: k iltihak | eylemiştir. Vakı: yıl önce de fenni usul ve şartlar altın- da çalışan büyük müesse- seler yoktu. O zaman da bu gubelerde el işçi hâkimdi Fakat, bugünkü - istihsalatla o tarikteki istihsalât — arasında bilhassa randıman bakımından büyük farklar vardı. Bununla beraber bir taraftan devlet, di- ğer taraftan mahalli teşekkül ve idareler tarafından sarfolu- nan gayretlerin endüstri haya- tını büy götürmekte yoktur. Şimdi, Hatayın sınas mahsul- leri ve sanayi şubeleri hakkında kısaca malümat verelim: Hatay endüstrisinin belkemiğini sabun ve kozacılık teşkil eylediği ci- hetle mıntakada zeytin ve dut ağaçlarının ziyadeleşmesine, da- ha ilk devirlerde hususi bir e- hemmiyet verilmiştir. Şüphe - siz ki, bunda iklim ve toprak va- ziyetlerinin de tesir ve dahli var| dır. Bugün Hatayda 1.120.000 zeytin ağacı mevcud olup randı- manın düşük ve asitin yüksek olmasına rağmen senede 12.000 ton zeytin tanesi ve bundan da 3.500 ton zeytinyağı ve 1.200 ton pamuk istihsal edilmektedir. Zeytin tesirine - mahsus olmak ük bir inkişafa olduğunı doğru şüphe “üzere 200 kadar prese mevcut- Ba da zeytin Ve ile bir fabrika pirinç yağları sabun imal edecek modern açıldığı takdirde randıman bakımlarından büyük farklar kaydedileceği tabiidir İpek kozacılığına gelince; v- mumi harbden önce vasati ola- yaş rak senede 1.000.000 kilo koza elde edilirken bu mik şimdi 250.000 kiloya düşmü Fiyatların mütemadi tenezzülü ve sun'i ipeğe ka gösterilen rağbet halkı dutluk- ları bozmıya ve bunların yerine meyve bahçeleri meydana getir- miye sevketmiştir. Maamafih, Hatayın anavatana kavuşmasın- danberi fiyatlarda mahsus dere- cede tereffüler kaydedildiği ci- hetle bozulan dutluklar yeni - den teessüs etmiye başlamış Ve 940 rekoltesi memnuniyete şa- yan bir artış kaydetmiştir. Senede 2.000.000 kilo koza işli- yebilecek yüz mancınıklı bir fla- tür fabrikası tesisi halinde Ha- tay ipekciliğinin harb öncesin - | den daha mes'ud ve daha verim- li bir devreye gireceğini tered- dütsüz kabul etmek lâzım gelir. Balıkçılık mühim bir ihraç ve gelir menbaldır. İskenderun - Süveydiye arasında avlanan ve Filistinle Suriyeye ihraç olunan yüz binlerce kilo balıktan bü- yük istifadeler temin edilirdi. İs- kenderunda kurulacak bir kon- serve fabrikası sayesinde kör - dü.. Genç zabite baktı; ikisi de de, ne yolda hareket edecekle- rini öğrenmek ister gibi, birbir- lerine baktılar.. Komutan Hatay mektubları: (Sonu yarına) gram kadar nefis tereyağı, bir çok kuru tuzlu balık, bir çok kuru ceviz, fındık meyva yı tirmiş, bunlardan maada büyi cek bir sişe de su koymuş idi. Tabif hepsini bir defada yiyemi- yecek idim. Yanımda çakı ya- hud bıçak bulunmadığından ek- meğin birini iki parçaya ayır - dım, Ürzerine tereyağ sürerek bir mikdar peynir ile birlikte ye- dim. Güzelce karnımı doyurdum. | Madam Marinin mekülât torba- sına bir şişe su ilâve etmesinde- ki isabeti de şimdi takdir ettim Sabahdanberi yol yürüyerek yo- rulmuş ve epeyce susuzluk his- setmiş idim, Tuzlu peyniri de yiyince bü- tün bütün retlendim, — bir nefeste şişeyi yarıya indirdi Yemek hitam bulduktan sonra YENİ SABAR iktısadi fezin barbuny: ve Ayasın sar ara — sürmek | kat, Hatay| balıkçılığın en mübim kısraını tatlı su balıkçılığı ve bunun da | başlıca cinsini yılan balığı teş- kil etmektedir. Halen 150.000 kilo raddesinde olan istihsalatı, av şekilleri ıslah ve Amuk kena- rında bir fümeri tesisatı vucü- de getirilmek suretiyle yükselt mek pekâlâ mümkündür Dokumacılık, el tezgâhlarına | istinad ve inhisar etmekle be- raber Hatayın çok eski ve en| kârlı bir endüstri şubesidir Mamulâtın başlıcaları, sergiler- de büyük bir takdir kazanan | gayet zarif yün perdelikler, yas-| tık üstleri, sırmalı abalar, el- biselikler, peşkir, masa ve ya- tak örtüleri ve hamam takım- ları ile kilim, kıl çuval, tasir tor- baları ve döğme yün keçeleri- dir. Halen 82 tezgâh faaliyette olup bu tezgâhlarda çalışanların gayısı da 160 şa baliğ olmakta- dir. Mobilye ve doğrama işleri Ha- tayda büyük bir ınkişaf gös- termektedir. Muhtelif sergiler- | de teşhir edilen çeşitli takım lar ve hassaten kabartma tez yinatlı masa ve sehpalar büyük bir rağbetle karşılanmış ve yük- sek fiyatla bir çok siparişler alınmıştır. — Vücude — getirilen mefruşatın zerafet Ve metaneti İstanbul ve İzmir mamulâtin: dahi rekabet. edebilecek —mü- kemmeliyettedir. Hatayda geniş mikyasta en- düstri müeseseleri yoktur. Yal- nız İskenderunda 938 nisanında (Şark yağları şirketi sınaiyesi) adı altında açılan bir fabrika çe- gitli yağlar istihsal ve tasfiye et- mekte, ayrıca bu yağların bir kısmı ile sabun imal eylediği gibi kendisine lüzumlu olan te âke kapları da yapabilmekte- Bu fabrika iki senede 8 mil- yon 696.214 kilo iptidaf madde | kullanmış, 962.439 kilo muhte- lif yağ tasfiye ve 167.168 sabun imal etmiş ve 25.700 teneke yap- mıştır. Halbuki ihtiyacı karşı- hyacak nisbette mevaddı iptida- iye bulunsa ve satış yapmak imkânları elde edilse ayni fab- rika bir yıl içinde — 14.000.000 kilo iptidai maddeden yağ istih- sal edebileceği gibi - 3.000.000 kilo yağı da tasfiye edebilir. Ay- ni zâmanda sabun imali 1 mil- 'yon 200.000 kiloya ve teneke a- dedi de 300.000 ne yükselebilir. İskenderunda vaki Sokoni Vakum kumpani ink isimli mü- essese gaz, benzin ve motorin depoları ile senede 1.210.000 te-| neke yapan bir imalâthaneyi | muhtevidir. Gene - İskeniderun | da Hatayda — mebzulen yetişen miyankökünü balyalayarak -A- merikaya sevketmek işiyle uğ- raşan iki manipülâsyon vardır. Bazıları ayni zamanda buz şu- belerini de havi olmak üzere vi- lâyet dahilinde makine ile mü- teharrik 13 un değirmeni mev- cuddur. Antakyada tuğla ve kiremid imal eden yedi mahal ile sen de 250.000 ne yakın portak; sandığı imal eyliyen makine ile HİE Malters Voice” SAHİBİNİN SESİ MÜNİR NUREDDİN Yüksek san'ati filminde okuduğu ve herkes tarafından hayranlıkla takdir leri büyük muvaffo n soön def. Kahveci Güzeli ve Leyiâ e Mecoun edilen eser- le plâğa geçirilmiş ve satışa arzedilmiştir. KAHVECİ GÜZELİ FİLMİNDEN : FE - 91 FE - 92 FE - 90 FE - 89 FE - 88 T. İş Ban ZEYNEBİM ELÂ GÖZLERİNİ UÇTU. GİTTİ SEVDİĞİM — DİLBER ÇOBAN KiZI RÜZGÂRLARLA ARKADAŞ LEYLÂ İLE MECNUN FİLMİNDEN : BE & VERMİYOR. FERYADIMA BEN AŞKIN OLDUM. HEMDEMİ SÖYLEYİN NERDE O GÖZ NURÜ LEYLAMIEZELDEN SEVDİM BAHAR BİTTİ YALNIZ SENİ kası 1941 Küçük Tasarruf Hesi abları Â Keşideler: 4 Şubat 2 Mayıs, 1 Ağus- ı İKRAMİYE PLÂNI tos, 3 İkinciteşrin tarihlerinde yapılır) SEVDİM 1 adet 2000 Liralak — 2000 —Lâraj 8 > 1000 > £. HAM a * > 5ü9 > 8» 260 a 35 > 100 > Hü A A0 CA 300 » — 20 > — — 6000— > Deniz Harb okulu ve Lisesi komutan- lığından: Okulumuza 35 lira ücretle bir aşçı ahnacaktır. yyazlı evrak ile Heybeliadadaki okula müracaatları. 1 — Dilekçö, 2 — Polisçe musaddak hüsnü hal varakamı. 8 — Nüfus cüzdanı veya sureti, müteharrik on hizarla gene mo- 4 — Sıhhat raporu ve aşı kâğıdı «4552 törle müteharrik iki mobilye kereste bıçkısı ve bir çamaşır| — Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu —. Neşriyat Müdürü: Macld Çetin hanes sandığı imalâ kir Cürsoylar ve Cemaleddin açoğlu matbaası) 23 Tkincikânun 1941 —a B!J LNA(AT isteklilerin — aşağıda * — Bir çiçek. 3 — Bir böcek - Hediye. 3 — Bir içki - Bir sorgu edati. 4— Hayat suyu, 5 — Bornma “ar,, gelince her Insana da bulunur - Barımma yeri, 6— Mülk 9— Kör - Arka, 8 — Çok değil -ümid 9— Yelkenli. Yukarıdan aşağıyas 1—İy bir su. &— Bir nakil vamtlası » ı—nm_—! hir nida. 8 — Ezilme. &— Hastalar içer, — Bir nota - Hinâ papanı, © — Hindistanda fakir balka verileti iztm. 7— Vakit - Gerb. 8— Güneşe müni olur. 9 — Herkesin bağlı olduğu toprak. Dünkü bulmacanıı balledil müiş şekli: RLARMAR BUGÜNKÜ PROGRAM 8.00 Program | 1840 Müzik 803 Haberler | 19.15 Konuş ia 8.18 Müzik 19.30 Haberler 845 Ev kadını , 19.45 Müzi). * 20.15 12.30 Program 12.33 “Müzik 20,45 1250 Haberler | 21.00 13.05 Müzik 21.30 Konüşma 13.20> Müzik 2145 Mizik * 2230 Hiberler 18.00 Program | 2245 Müzik 18.03 Müzik 23.25 Kapşnış. “Yeni Sabahın,; ilân fiyatları tek taşı Sandal Bedesteninde teşhir edil- mekte olan tek taş pırlanta 21/1/1941 . pazartesi günü saat) 14 de mezad dairesinde müzaye- de suretile satılacaktır. 139 mütebaki yemeği tekrar torba- ya yerleştirdim. Elime balıkçı Ekersin hediyesi olan iri bas- tonu sol omuzuma da erzak tor- bamı alarak yola çıktım. Akşam yaklaşmış, güneş gruba yüz tut- Muş olduğu halde yürüyordum. | Elân meydanda bir köy görül - müyordu. Balıkçı Ekers üzeri behemahal küçük bir köye muvasalat edeceğimi haber v. miş idi. Acaba yolu mu şaşırmış idim? Kendi kendime düşünmekte i; ken yemek yemek için yol üze- rinde epey müddet tevakkuf et- tiğimi hatırladım' Binae bu teehhürden dolayı köye ti zamaniyle yetişemiyece, anladım, Daha ziyade sür'atle yürümeğe başlâğım. Vakıâyarım saat sonnâ uzak Bir çalgıcının seyahati tan siyah bir küme gözüme iliş- ti. Bunun mahud köy olduğunu anladım, Köyden içeri girdiğim köyünde olduğu sırada balıkçı gibi herkes beni evine kabul & decek ümidiyle etrafıma bakını- yordum. dırmıyor, Halbuki hiç kimse al- herkes beni garib ga- rib süzüyor, uzun müddet ar - kamdan bakıp duruyo! ladım ki, her köy ah 1 imiş. Bu köy diği ha küçük ve sıkıntılı rlardı. lisi bir dı Tinden idi. Bir n- vin kapisı önünde oturmakta 0- lıca bir adama — Mösyö bu akşam haneniz: tım: edim, Herif baş rşısında bir yaban sert bir n kaldı cı oldi sada ile aklığıma müsaade ede h - — Burası otel değil. bileyim hırsız mısın? yankesici misin? Nereden geliyorsun, ne- reye gidiyorsun? Dedi. Herifin lâkırdıları on derece canımı sıktı: — Sen de ne geveze herif i- mişsin! Hırsız, yankesici senin gibi olur. Dört saat ilerideki ba- hıkçı köyüne git te biraz adam- B yiverdim. Herif benden bu yolda bir mu | kabele memul etmemiş - olmalı ki, birdenbire ne söyliy&ceğini | şaşırdı, yüzüme baka kaldı. Ben herifin şaşkınlığından bilisti- fade oradan uzaklaşmıştım. Çün kü karşımdaki köylü benden güçlü beraber yuklamakta olan iri bir kö .ıuı..w_ me ilişti. Köylü y ğim muha akat kendisine karşı k müamele edilmesine tahammül| edemiyeceğine emin — bulundu - Zumdan aklı başına mez | köp kuvvetli olmamakla | yaklarının - dibinde u-| — Aport. Diyecek. Hayvan üzerime sak dıracak. Bacaklarımı köpeğin i- ri, keskin dişlerinden muhafaza etmek için pek çok müşkülât çe- kecektim. Onun için bir tarafa savuşmaktan iyisi yoktu. On beş, yirmi adım ilerledikten sons | ra sol kolda bir sokak zuhur et ti.Sokağa sapıverdim. Sokağı| sapmazdan evvel bir defa dah'a arkama baktım. Köylü ayağa| kalkmış beni süzüyordu. Anlaşıldığına göre herif elân dalgınlıktan — kurtulamamıştı. Balıkçı (Ekers) in köyünde gör- müş olduğum misafirperverliğin, bir zerresine bile tesadüf edemi- köyde geceyi nasıl ve nerede ge- çireceğimi düşüne düşüne yürü- mekte iken birdenbire önüme bir duvar çıktı. Sokak gayet darlaştı. Başımı kaldırıp tım, kendimi bir çıkmı ta Duldum. Ya şimdi ca köpeği' ile sok riverirse ne tarafa kaçacaktı. (Ârkası var) kakk öylü ikos