3 RAEI — Oğlum, Allah eati b Diye hayır dna etti Bırtnı Okşadı. Bütün büyük ve, küçük mollalar dua ediyorlardı: V — Allah yüzünü ak eylesin! " Çolak, kazan dibine - geldi. | yağlanmağa başladı. Fevialâde Atina ile yağlandığı görülüyordu. “Bütüm kısbetin iç dikişlerine va- rıncıya kadar bol yağ sürüyor- &u. Helvacı da - itina ile yağlanı- 'yordu. Hasmını hiç hor gör - İmüyordu. O da, iç dikişlerini ve İkasbet kasnak dikişlerini bolca, ibolca yağlıyordu. Hielvacı, düşünceli idi. Kar- şısında cin gibi hir Molla var- İdı. Dört saate yakın bir gü- ireş attıktan sonra, Lângazalı gi- bi bir peblivamı meydandan çı- karmıştı. Sonra, bu küçükcük — Molla| Lüngazalıya ne — manevralar| yapnşıştı?. Adeta, koca göv- deli ve mahir bir pehlivanı par- mağı üzerinde oynatmıştı. Helvacı nasıl düşünceli olmaz- dı?... Kaçak güreşmiş olsa bir Güreşe girse yine bir | Fokat, Helvacı kararı vermiş- ti. Ezici ve, kırıcı bir güreş ya- 'pacaktı. Mollayı, o, küçücük alt- mış beş okkalık gövdeyi simit gibi kıracak, cansız bıra- İkacak, hurda edecek ondan son- ra tepeliyecekti. :— Buna mukabil Molla da şöyle düşünüyordu: Eğer, hasmı Lân ygazlı gibi müdafaa güreşi yap- 'maz, güreşe girerse çok — geç- 'meden meydan yerinden çıkarı- Tım,, Nihayet, Cazgır iki pehliva - nin duasını yaptı. Ve, meyda- aa salıverdi. İki pehliyan çırpı- liıyvrbu'd.ı. * Helvacı da, Molla da zevkli nin de hızi yerinde olduğu gö-| Cazgır kazan dibine oturmuş, Hikkatle meydanı gözliyordu. ni Kü ğler'e 'çük Mollalar çevirmişti. Herkes nefessiz heyecan içinde idi. Müderis efendi, Cazgıra emin olmuştu. O, ne söylerse çıkıyor- du. * Lângazalının güreşinde ü- midsizliğe düştüğü zaman Caz- Bır onu teselli etmiş ve, güreşin neticesini söylemişti. | Müderris efendi, pesrev olur- ken Cazgıra sordu: — Usta, ne olacak dersin?. — Şimdi bir şey göylenemez.. — Molladan emin dşıı mi - gin? — Eminim... — Ne olacağını — kestiremez misin?. — Güreş, tutuşmadan bir şey , — Doğru.. — Acaba, Helvacı müdafaa yüreşi mi yapacak?.. — Şimdi belli olur.. Dedi. - İki pehlivan helâllasmalarını bitirdiler. Güreş, başlamıştı. Fakat, Helvacı dimdik duruyor- 'du. Bir iki el ense değiştirdikten Bonra iki taraf ta hücuma bas- Helvacı, müdafaa güreşi de- ğü, bilâkis hücum — güreşi ya- Pıyordu. Hem de karasıya... Molla, hasmının hücum gü- l TİYATROLAR | Şehir fiyatrosu temsilleri Tepebaşında Dram kssmanda Bugün akçam gaat 20,30 da APDAL Yazan: Dostoyeteki SON HAFTA * İslklâl caddesinde komedi kısmında BU AKAŞAM aat 20.30 da KIRALIK ODALAR |Pertevniyal san'at oku- 43 reşi tuttuğunu görünce bir iki mukabil hücumdan sonra, çır - pinarak bir nâra attı: — Haydi usta! Çolağın bu, nürası çok zevk-| li, çok neşeli, ayni zamanda da | gok mânalı idi. Molla, ne de- mek istiyordu?. | Bu, lisanı ancak güreş kurd- ları çözebilirdi. Her halde Mol- lanın zevki ve, neşesi — bir şeye| delâlet ediyordu. Amma, Molla hakikaten ne- şeli bir nâra atmıştı. Helvacı, | Mollanın ispenç horozu gibi gırpınıp ince sesiyle nüra atma- sma mukabele etmemişti. Hat- tâ, aldırmamıştı bile... | | | | | | daş kurdu- rdi. Saka - gu ayaklarını değ imi karıştırdı. Gözlerini oynat-| mânidar bir - tavırla söyre daldı. tı, sonra tekrar meydanı 'azgırın harekâtı Müderris e- fendinin gözünden kaçmamıştı. Her halde bu ihtiyar bir lere | sahid olmuştu. Müderriğ efendi, Cazgıra dö- nerek : — Usta, ne o yerinde dura- miyorsun ? — Eh!.. Öyle oldu. şey mi var usta?, — Allah aşkına usta?, (Arkası var) ESPOR —İ Bölge koridorunda boks Haber aldığımıza göre geçen hafta içinde bir boks maçı '(or- ganize edilmediği halde) oynan- mış bulunuyor. Doğrusu şu sporcular - ömür adamlardır vesselâm.. — Anlaşı- lan düşünüp taşınmıslar; na- sıl olsa memleketimizde — boks Bu işlerle meşgul ajanlık ta boks spporunu şümullendirmek için lâzım gelen gayreti göste- remiyor,. Şurada, burada arası- ra müsabakalar tertib ediliyor anıma, bir türlü — faaliyet art- miyor. O halde ne yapalım? Mektebler arasın- daki fudbol maçları lunu, muallim mektebi do istiklâl lisesini yendiler Mektebliler arasında tertib e- dilen futbol maçlarına dün Be- siktaş Şeref stadında devam | İlk maç Pertevniyalle Sanat| okulu arasınad idi. Oyuna Per- tevniyalliler başladı. İlk ham- lede düzgün ve isabetli paslar- da rakiblerini sıkıştırmıya — ko- yuldular. Sanatlılar enerjik oynayarak Pertevniyale gol fırsata ver - memeye çalışıyorlardı. Niha - yet birbirini takib eden akınla- rında oyunun 18 inci dakikasın- a Pertevniyalliler ilk gollerini Kkazandılar. Bu gol Sanatlıları hızlan - dırdı. Fakat fırsatlardan istifa- de edememeleri oyunda netice temin etmelerine imkân vermi- yordu. Pertevniyalliler sağdan ıılueıl edın bir akınlarında i- gekilde 3 - O Pertevniyalin ga- lebesiyle neticelendi. İkinci devre başlar bazla - maz sikı bir oyun tutturan san- atlılar hemen beşinci dakikada bir gol kazandılar. Fakat gü- zel oynıyan Pertevniyal müda- faası bu golün artmasına fır- gat vermiyordu. Pertevniyalli- ler oyunun sonlarına doğru - bir gol daha çıkardılar ve maçı 4 - 1 kazandılar. İkinci maç İstiklâl lisesi ile Muallim mektebi arasında ya- pildi. Oyuna sikı başlıyan Mual- Him mektebi hemen ilk anlarda attıkları gölle galibiyete ulaştı- lar. Yavaş yavaş açılarak mu- (Galatasaray - Beşiktaş A, allim kalesini sılaşlırmıya baş-| maçı Galible mağlübu ceza heyeti tayin edecek Eh!.. bir münakaşa — yüzün-i den falan klübün mürahhası ile falan klübün idarecisi — bölge koridorlarında — gırtlak gırtlağa girişirler.. Aklıma geldi. Yoksa dedim. Arkadaşlar boksun rağbet - ten düştüğünü görünce Pankre- asa mı başladılar? Ne olursa olsun, iyi amma Hem de çok mü-| hayarlı mi| her spor branşında olduğu gi-! bi bunun da yapılması için ken- dine mahsus bir yeri olması lâ- zım. Yok, bu oyun bundan sonra yapılacaksa bu işlerle uğraşmak | için bir federasyon başkanina ve mühtelif şehirlerde de a- janlara ihtiyaç var. Sonra gazetelere bir tebliğ gönderilsin de; bölge koridor- larında klüb mürahhasları ara- sında Pankreas vandır. Sahalar- (ü birbirini yenemiğen takam -| ların idarecileri, artık araların- da bir de tekmeli yumruklu bir müsabaka yapacaklar denilsin, biz de bilelim bari.. Törpü İstanbul bölgesi Voley- bol ajanlığından: Beden Terbiyesi İstanbul böl- gesi voleybol ajanlığı tarafından tertib edilmiş olan voleybol mü- sabakalarına 25-1-1941 ta-| rihine müsadif cumartesi günü Galatasaray spor klübü — salo- nunda - başlanacaktır. 2, Takımlar: Saat 14.30 da Galatasaray - Vefa, saat 15.15 de F. B. - Fe- ner Yılmaz. 1. Takımlar: Saat 16,30 da Beşiktaş B. - Galatasaray B. — Saat 17.15 de Fener A. Fener B. Saat 18 de hyan İstiklâlliler Gdevrenin 30 uncu dakikasında beraberliğe ulaştılar. Ve devre bu gekilde — niha- yetlendi. Ükcinci devre oyun her iki tarafın müsavi akınlariyle ge- çerken falsolu bir vuruş — ya- pan İstiklâl lisesi kendi ka- lesine attığı gölle Muallim mek- 'tebini 2 - 1 galib vaziyetine ge-| 'Bu gol İstiklâl lisesini hız - landırdı. Hemen - bir gol ç- ikarmıya muvaffak oldular. 2 berabere vaziyete gelen her iki takım bütün gayretlerini sarf- ederek galibiyet gölünü atmak için uğraşırken oyunun bitme- sine 4 dakika kala Muallim mek- tebi üçüncü ve galibiyet golle- rini atmıya muvaffak — oldu. Ve maç bu şekilde 3 - 2 İstiklâ- lin mağlübiyeti ile netiçelendi. YENİ SAF SABAHTAN SABAHA Libyadan başka Habeşistanda j (Baç tarafı 1 1nol sayfada) gemilerinin — sığınmasına müsaid olmasındandır. Hattâ hücum başladığı zaman Tobruk limanında İtalyan harb gemi- leri de vardı. Bunlardan — bir kruvazör yanmıştır. İngilizler, Afrikanın - şimalin- de taarruza kırk gün evvel baş- izler, d ettikten sonra Kapuz- zu, Bardia ve Tobruk gibi üç müstahkem İtalyan mevkiini ve limanını ele geçirmişlerdir. Kırk nlük bir taarruz için — bu az bi görünür. Fakat çölde, yol- suz mmtakalarda taarruzun da- ha çabuk inkişafına imkân yok- tur. — Görülüyor ki İngilizler kaçan — İtalyanları — sığındıkları mevkilerde iyice sarıyor; gün- lerce bu sarilan mevki etrafına ağır toplarını, motförlü — kuv- vetlerini yığıyor, sonra taarru- za geçerek bir iki günlük har- be girişiyorlar ve kat'i neticeyi almak için bül hazırlıklar tamamlanmış olduğundan — bu bir iki günlük hücum kâfi geli- yor. Sıra Derne ve Bingazi li- manlarındadır. ve böylece İtal- yanın gimali Afrikadaki hâki- miyetine son çekilmek için blü- tün harekât, sıraya konmuş de- mektir. İngilterenin, İtalyanları yalnız Mısır topraklarından at- makla iktifa etmiyerek Libya hududumdan bu derece içeri gir- meleri gösteriyor ki maksad yalnız İtalyan kuvvetlerini Sü- veyş hülyasından ebediyen u- zaklaştırmak değli, şimali Af- rikadan Ssöküp atmaktır. Fakat Oon gündür İtalyanın garki Afrikası da sarsılmıya başlamıştır. — İngilizler Habeş bududunun şimalinde Kassala- yı aldıktan sonra yürümekte, taarruzda devam ediyorlar. On- ların buradaki hücumu yerlile- rin yardımiyle çok kolay inki- şaf edecek gibi görüntüyor.. Hartumda bir karargâh ku- ran Habeş imparatoru Haile Selâsie kırk dört davulu ile Ha- beşlileri “uykudan uyandırmış- tar. Zaten haftalardanberi — bir İngiliz subay beyeti Habeşista- nın tâ içerilerine girerek — İtal- ya aleyhine teşkilât yapmışlar- dir. Şimdi — İngilizlerin Kassala - dan cenuba giden yolda küçük kuvvetlerle — hareket etmeleri İtalyanları iki ateş arasında bırakmıştır. İtalya, bazı siyasi ve askeri mütehassıslar gihi harbin bit- mek üzere olduğunu zannede- Her memlekette aylarca gösterilen sinden zevk toplıyan... BU AKŞAM 1PEK Sinemasında MYRNA Loy * Bugün İPEK lamışlardı. Kırk günde — Sidi Barrani ve Sollum gihi vaktiyle İtalyanların —aldıkdarı — yerleri| “rek kılıcını çekti. Yoksa deniz- Bugüne kadar beyaz perdede göste- rilen EN MUAZZAM . EN MUHTEŞEM ve EN ZENGİN ŞAHESER TÜRKÇE SÖZLÜ HİNDRÜYASI Büyük bir afkın ve büyük bir tnkılâbın ramanı, Baş Rollerde: TYRONE POWER £ Bu filmin Fransızca vözlü nüshası pek büyük muvaffakiyetlerle MELEK Sinemasında gösterilmektedir. uo 6.30 sesnslarında mm?tıg:r"u İ îeıg bir ı'öpo:'t :__:_L;; ” aj ALIK — Uskumrunun kilosu 100, toriğin çifti i60 kuruş! Balık fiyatlarının bu kadar yükselişin- deki sebeb: Lodos fırtınası !... Balık eti, nefis geydir.. Hattâ bunu, dilimiz: mesel vecizliğile yerle! tabir de ne güzel ifade edor: güzel bir kadının nor Meselâ mal topluluktaki tombul — tom- bul vi ne “balık - etinde, derler.. Evet, balık eti nefis şeydir... Fakat, balık eti ile insan vücu-| dü arasında nasıl bir münase-| bet bulmuşlar da — Türkçeye| “balık etinde,, diye bir tabir yerleşmiş?.. Bilmem amma, ba> hk etinin lezzet ve nefasetine lâkayd kalan pek az kimse bu-| lunur... Adını bilip bilmediğimiz ne çeşit çeçit balıklar vardır ki, her birinin etinde ayrı bir lez- zet tadar, başka bir mefaset bu- luruz. Sonra, meselâ, bir "akşam- a,, nin sofrasında balık ne el- zem bir taamdır... Adetâ, O sof- ranın garnitürü... Bir gıda maddesi olmak has sasile de balık yabana atılır bir şey midir?.. Şöyle biraz kan lanıp canlanmak, etlenip but- lanmak için “balık yağı,, içmez- ler mi? Yani, “balık etinde,, ©- dabilmek için “balık yağı,, — İç- mek bire bir çaredir.. Demek oluyor ki balık hem mükemmel gıda, hem nefis ve leziz bir yemek. ... Biz İstanbullular denizle ku- cak kucağa, dudak dudağa yaşı yan mesud insanlarız. - Denizle| alâkalı her şeyi sevmemiz - tar bildir. Denizcilik ve her türlü spo- ru ne kadar seversek, deniz mahsullerine de o kadar kıymet vermemiz gerek, Kıyılarımızı çeviren Sularda, yakıncacık mesafelerde, balık- çılarımızın kayıklarla temin et- tikleri bahık İstihsalâtımız, bu vaziyette bile, hem bizi doyu-i racak, hem de mühim miktarda ihraç edecek kadar bol. Bu bolluk bazan o dereceye yarır ki, palamutun çiftini yedi buçuğa, uskumrunun — kilosunu - 20 kuruşa alıramız. Hattâ daha ucuz almanız da mümkün olur.. Fakat, bu bolluğa pek güven, lere hâkim olmadan deniz aşı- rı müstemlekesi olanların âki- beti ne olacağını tahmin edebi- lirdi. Harbin uzaması, Bütün plân- ları ve hülyaları Akdenizde bo- ğuyor. Behçet SAFA . Her ginemada alkışlar toplıiyan... Sinema dünyasının müstesna şahaseri FRANSIZCA Gel Barışalım İRENNE DUNN'un altın sesinden ateş alan CARY GRANT'ın neş'e- Güzelliği dülene destan olan... ketler aşan Süper Film l Bu akşam İL. Ö İ © sinemasında DİKKAT: Dünya harbinin en mübim safhalarını gösteren en son gelen PARAMUNT JURNAL Numaralı yerlerin evvelden kapalılmasını rica ederiz. Telefon: 43585 Şöhreti memle- Sinemacılık dünyasının 8 inci HARİKASI ve GEORGE BRENT sinemasında son defa olarak 2.30 - Yazan: RESAİ SANAY meğe gelmez. Nasıl ki, “denize güven olmaz,, derler. Bu'göz o-. nun mahsulü için de doğrudur.| Ay ışığında gümüş havlı bir| kadife gibi küçük, mini mini| dalgacıklarla göz ve gönül alan deniz, kudurmuş bir fırtına â-| nında nasal bütün giirini, par-| laklığını kaybeder, simsiyah bir | gayya gibi gözde ve gönülede| kararır, uçurumlaşırsa, bir de- niz mahsulü olan balığın da za- Mmanı zamanına uymaz... Nitekim, bundan on beş yir- mi gün evvel, istihsal olunan | balık miktarı pek yüksek bir hadde vardığı ve tamamen sa- iade edildiğini!) bir kısmının dnî Darülâcezeye ve hastahanelere | verildiğini gazetelerde okumuş- sunuzdur. Bımdan anlaşılıyor | Ki balık da tapkı de-| niz gibi bir kararda durmuyor.. | ... Şu son günlerde balık fiyat- ları gene birdenbire aldı yürü- ü. Ön beş gün evvel kilosunu yirmi, yirmi beş kuruştan ahp| 100 & yediğimiz uskumrunun kilosu| ©& fırladı. Palamut kuruşa Manifatura, tuhafiye eşyası-| nn fiyatları yüzde kırk, elli yükseldi; Beyoğlundaki kundu- Ta mağazaları kırk liraya kadar| ayakkabı başladı; aca- ba balıkçılar da bundan cesaret alarak bir ibtikâr yarısına mı| çıktılar?... Yoksa, kucağında | yaşadığımız denizlerin malı ba-| hk da, Avrupa emtiası gibi harb den müteeesir oldu da piyasa- dan elini eteğini çekti mi?. Bü- tün bunlar değil de, güzelim hayvancıklar bize darıldılar da| boykot mu yaptılar dersiniz?. Bu düşünce ile balıkhanenin yolunu tuttum. İçeri girer girmez merakla etrafa bir göz attım. Meydanda | balık namma bir şey göreme-. dim. Yandaki mezat kısmında | üst üste yığılmış bir yığın se—y pet bamboş duruyor... Beri ta-| rafda meydanda, iskelenin ke-| narında yirmi otuz kişi bir bal-| ka çevirmiş, yanlarına sokul - dum, Bir kenardan başımı uza- tarak halkanın ortasına bak- | tam. Manzara çok enteresandı Beheri üçer, dörder kiloluk Ü tane küçük balık sepeti... tün bu kalabalık ortadaki balığa talib! Alacaklar, dükkânlarına götürüp satacaklar, kendileri pa ra kazanacak, biz de balık yiye-| Bü-| İşin sonunu görmek ve esnaf- tan bir ikişile kısa bir hasbıhal | yapmak için arada biraz daha yakit geçirdim. O sepetler içe- riye, mezad mahalline nakledil- di. Biraz sonra, bir kayık daha geldi, Kayık deyince aklınıza büyük | bir şey gelmesin; alelâde bir ba-| hıkçı kayığı, gezinti sandalları- | nan az kabacası. Bari içi dohu | olsa; hayır... Baş tarafında üç tane küçük sepet... Az önce mey danda duran sepetlerin eşi... İki | sepet kadar da ağlara — takılı, | henüz ağdan çıkarılmamış ba- hıklar tutarsa, beş sepet... Bek- | leşenler arasından seslc! | — Haydi barba.. sıya et.. sıya' et... — Haydi eanım önce ver şu ıeııeueı de ağları sonra temiz- | — Elini çabuk tut be barba,.. Bırak gimdi eyıklamayı... İri yarı, palabıyıklı, muüşam- ba pantalonlu ellilik “barba,, kayığı sıya etti. Hemen hemen, ayni tipteki arkadaşı durmadan | ağları temizliyordu. Sepetler den ele mezad mahalline uçurul- du. Bir tarafdan, “barba ki balıkları çıkarıp sepetlere| koya dursun içeride mezad baş- ladı... Üçer beşer kilo kapann elinde kaldı!.. Beş on dakika sonra ortadi ne mezad kalmıştı, ne balık., Bomboş bir balıkhane... Yüş kuruşa satıldığını hayretle kar şıladığım uskumrunun - burada, mezad yerinde seksen beş kür ruşa esnaf tarafından alındığ nı gözümle gördüm. Diğer cing balıklar da öyle... Her biri ateş pahası... Bu müşahede bana geniş biz nefes aldırdı. — Çok şiiklir, -dedim- uskum runur? 100 kuruşa, barbanın yanında yüz elli kuruşa satılma- sında, kundura fiyatlarının Be- yoğlunda kırk liraya kadar ) selmeindeki muğlâk ve müphem sebebler yokmuş! İskelenin üzerinde esnafdan iki kişi başbaşa vermiş konuşu- yorlardı. Bu konuşmada bir “derdleşme,, hali vardı. Yanları- na sokuldum ve sordum: — Balık fiyatları neden bu kadar yükseldi acaba? Birisi üzüntülü, fakat, suali- me lâkayd bir tavırla dudak bü- kerek cevap verdi: — Neden olacak beyim havalar dan... Lodos fırtınası olunca ba- lik çıkmaz, balık çıkmayınca da elbet pahalı olur. Diğeri arkadaşının kesip attı- ği sözün arkasını getirdi: — Deniz günlerdir. lodostan allâk bullak... Böyle havalarda balık uzaklaşır... Şimdi körfez- lere ve Heybeliada civarına cekil miştir. Böyle fırtınalarda ada- lara vapur güç belâ işler.. Balık: kayıklarile oralara gidip iş gör- mek ne mümkün... Beşiktaş ön- lerinden filân ne kadar çıkarı- hrsa satılan balık odur... O da kimya gibi gidiyor... Bakın şu- da üç tane Yunan balık motö- ki de Bulgaritana balık gö- türecek bizim motörlerden, iç- lerinde binlerce kilo buzla balık bekliyor... Lodos durmalı ki, onlar da alsın, biz de alalım... ... Balık azlığının lodosdan, pe- halılığın da bu azlıkdan ilerâ geldiğini anladım, fakat, gön- lüm rahat olmadı; bilâkis, bu mühim işdeki teşkilâtsızlığımı- | za bir kere daha içim sızladı! Recai Sanay Ekmek narhı Değişmiyor Bir sabah gazetesi bugü lerde ekmek fiyatlarına 20 pa- ra zam yapılacağını yazmıştı. | Yaptığımız tahkikata nazaran böyle bir zamma şimdilik hiç bir sebeb yoktur. Borsadaki buğday fiyatlarında da bir deği- şiklik görülmediğinden ekmek narh komisyonunun toplanma- Sına dahi lüzüm görülmemiş - tir. || BELEDİYEDE | Otobüs meselesi Amerikadan ve mümkünse Avrupadan getirtilecek otobüs- ler için tramvay idaresi firma- larla temasa başlamak üzeredir. 'Tramvay İdaresi daimi encü - mene müracaat ederek bu hu- | susda bir ilân vermek için salâ- hiyet istemiştir. Daimi encümen bu talebi kabul etmiştir. Hâl büdçesi İstanbul yaş meyva ve seb- ze hâlinin 941 mali yıh bütçesi belediye daimi eneümeni tara - findan tedkik — olunmaktadır. Bütçenin tedkiki esnasında hâ- le yeni varidat membaları bul- mak imkânları araştırılmakta- dw. Diğer taraftan hâl esaslı | gekilde tamir olunacaktır. Üç firın cezalandırı!dı İstanbul belediyesi müfettiş- leri Beyoğlu miutakasında yap tıkları teftişler - esnasında üç fırının bozuk ekmek çıkardık- larını tesbit ederek hakların- da ceza zabıtları tutmuşlaitlır.