'VA — Çingene Ahmed de bura- da.. — Öyle.. seni göreyim Molla. Çingene Ahmea, düşüncdi i- di Hangi taraftan, tutacağını bilmiyordu. Kiminle eş olsa başı belâda idi. Kambur Halid de düşünceli i- &di. Onun da korkusu çoktu. En büyük belâ Molla idi. Kambur Halid, Mollanın — Helvacıyı da, Lângazalıyı da meydandan çı - karacağına kanaati vardı. Kambur Halid' başka bir plân düşünüyordu. Çolak Molla ile anlaşmak, Çingene Ahmedi de içlerine alıp helvacı ile Lünga - zalıya bir. Çıvgar yapmak mi - yetinde idi. Kambur Halid, fikrini mü - derris efendiye şu Suretle açtı: — Hocam, medreselilerin yü- zü ak çıkması için bir çıvgar) hazırlaması lâzımdır. — Re gibi?.. — Ne gibi olacak!.. Mollayı Çingene Ahmedi alarak üçümüz bir cebhe kurmalıyız.. , — Nasıl olur?.. — Ben ve Çingene Ahmed, nasil olsa bunların arasında ye- nileceğiz.. - Halbuki, — Molla ile bağdaşırsak biz yenilsek — bile hasımlarını Mollaya yorgun'tes- lim ederiz. — E, bundan ne çıkar?. Yine yenileceksiniz demek?. — Öyle amma, büyük orta - dan pay almış oluruz. — İyi amma, bakalım, Molla Kabul eder mi?.. — Neden kabul etmesin?. Dedi ve l(nllıyı çağırdılar.. Müderris efendi ile aralarında gu mükâleme oldu: — Mollam, bak Halid ne di- yor?.. — Ne diyor hocam?.. — Bir çıvgar yapalım di - yor.. — Bu ne demek hocam?.. — Oğlum, çıvgar ne demek tir bilmiyor musun? — Biliyorum.. fakat çıvgar yapacağım aklımdan geçmez.. — Fakat, menfaatlerin böyle icab ederse.. . — Ne gibi hocam?.. — Hasımlarınız çok kuvvetli. “Yorulmadan güreşi çıkarmak lâ- zım. — Nasıl?.. — Halid diyar ki, Çingeneyi de alalım Molla falan bir çıv - gar kuralım.. Hüseyin ile Ha- sanı yorulmadan ortadan çıka- ralım.. ve meydanı Mollaya bı- rakalım. — Güzel bir fikir amma, ben güreşte hilekârhk yapamam. — Bu hilekârlık mı?. — Hocam affedersiniz. Hile- kârlık daha nasıl olur?.. — Hasımlarımızı yenmek için kendi kendimizle yalancıktan Deyince.. hoca efendide ho - şafın yağı kesilmişti. Çünkü her Bgün derste haktan, hakikatten bahsederken şimdi de Mollaya haksızlık et diye nasihat veri - 'yor ve hattâ onu teşvik ediyor- dü. Molla kaşlarını çattı. Ve: — Hocam, affedersiniz amma, ben, hilekârlık yapamam... Ha- sınılarım ne kadar kavi olursa Olsun tutarım, gücüm yetmezse yenilirim. Yenilmek ayıb değil- Ür. Fakat, bilekârlik yapıp ga- debe çalmak ayıbdır. Lütfen be- wi mazur görünüz. Dedi. Hoca efendinin nutku kütulmuştu. Derhal lâfım de - Biştirdi. Kambur Halide döne - rek: — Halid, bak ne diyor Molla? Halid, ezilmiş, büzülmüştü. Kısaca cevab verdi: yiliği için söyledim. AK_, M%%Lvğâ/ğîx ZAN M SA[*M 'MPIWE:P_, | TRRRCAEMU AD e zz Dedi. Müderris efendi de — Oğlum aferin sana. olmanı isterim... Halidde ka hat yok. O da seni böyle bir şey düşünmüş. Dedi. Molla ters yözüne yüp gitti. Kırasıya güreş ol pehlivanların hemen hepsi bir birine düşmüştü. Helvacı, Lâ gazzakyı yenmek için gelmişti Onun Molladan falan haberi yoktu. Lângazalı da, Helvacıyı m Iüb etmek için gelmişti. Onun da Mülla ile alışverişi yoktu. Eğer, Helvacı ile Hüseyin Mol lanın ne demek olduğunu bi olsalardı. Evvelâ onlar birleşip | çıvgar yaparlardı. | Zavallı Çingene açıkta ve hep sinin arasında kalmıştı. Halid Pis pis düşünüyordu. | Küçük güreşler olayordu. Des te, küçük orta güreşleri bıtmı“»ı için daha eşleri evvelden zihnii de halletmişti. | Çolak Mollaya Langazalı Hü- ! seyini verecekti. Ne olacaksa bir &de bitirecekti. Eğer Çolak | 'Molla yenilirse o vakit meydan- | da güreş Üenkleşecekti. “Yenilmezse, meydanda güreş| büsbütün çatallaşacaktı. Lig mâş%aa h raretli v BÜ Şi OKBT G smal) Hoş, çolak yenilse de meydan- da yine helvacı ve Langaza lacaktı. Bunların iddialı idi. Çingeni güreşleri de ur Halide de Os rini İhtiy: seçtiği ve lüm- değ düşen M: ri İ: l aralık mera ıdan bi rdu tuttü- a kimi k: e c: yacaksıı e cevab verdi: — Daha düşümnedik.. — Hele hele usta!.. Düşün - müşsündür.. — Yoo... n dibinde belli olur.. re söylemem vallahi. — Bilmiyorum dedim ya!.. Kazan dibinde belli olur. — Bana bak usta, işittin ki, küçük Mowh yamanmış... Sakın — Helvacıyı verde kozla- rını ilk &lde yorgunsuz paylaş - | sınlar... cek şey değil. Pehlivanlar kazan dibine gelsin... O vakit görürsün Dedi. Ve başından savdı. Caz- gir, davulları, zurnaları elile i garet vererek susturdu. Meyda- na çıkıp bağırdı: (Ar! oldu - Ülstanbul spor Beyoğlu sporu 2 - 3 Beaşiktaş Beykozu ( - 3magıüh elti Dün Fenerbahçe ve Şeref edildi. Havanın oldukça ve yağmurlu olmasma - r: haftanım en mühim maçı B; taş - Beykoz karşilaşması stadıma kalabalık bir seyirci| kütlesi topladı. Şeref Stadı: ikmaç Vefa ile Altıntuğ ara- sında âdi. Oyuna sıkı başlıyan Altıntuğ bir bamlede Vefa k:ı-; lesini bir çember içine aldı. Ye-| şil Beyaz haf hattının falsolu | vuruşları, toplara çıkışları Vefa, kalesine ilk anlarda tehlikeli dakikalar yaşattı. Yavaş yavaş açılan Yesil Be-| yazlılar biribirini takib eden a-| kankınlarla Altıntağ kalesini zorlamaya başladılar. Bilhassa sol açık Zilminin topu çamur ve su birzikintilerinden sökerek or talaması arkadaşlarına gol fir-. satları hazırlıyordu. Altıntuğ umım çök enerjik oynuyor. Ye- Şil Beyazlıların bütün akınlarını Ppüskürtüyordu. Nihayet oyunun | otusuncu dakikasında Mustafa- nn artaladığı topa seri bir kış yapan Hakkı Vefaya galibi-| yet golünü kazandırdı. Altıntuğlular buna derhal | mukabele etmek istediler. Hızlı bir akınla Yeşil Beyaz kalesine | indiler. Enver kaleci Ziyanın çıkmasile boş kalan kaleden to- pu çıkararak Altıntuğ golüne mâni oldu. Devre bu şekilde Ve- fanım 1 - O galibiyeti ile neti- celendi. İkimci devre başlar başlamaz Altıntağlular beraberliği temin Bu gol her iki takımı da hız- Tandırdı. Gittikkçe açılan Vefa - Milar Hakkı vamtasile ikinci ve biraz gonra da Lâtifin ay: üçüneü gollerini kazanıverdiler, Bu galden sonra gevşiyen Yeşil Beyazlılar gelişi güzel oynama- ya başladılar. Altıntağ - oyunun bitmesine iki dakika kala bir gol daha çıkardı ve maç 3 - 2 Vefanın galibiyetile neticelen: İkinci mac Galatasarayl 'Topkapı arasında yapıldı. FEn iyi üç oyuncusundan mah- rum olarak sahaya çıkan Top- kapıkllar Arifle takviyeli Gala- tasaray karşısında enerjik bir. | akınlarında Sarı | Abdülkadir oyun çıkardı tuzuncu dakikasına ka birini takib eden bi Kırimı: gol fırsatı vermediler. Oyunun 31 inci dakikasında | daki-| ka sonra da ikinci golünü kazan- | Galatasaray ilk golünü bi dı. Ve devre Galatasaraym kimiyeti altında ve 2 - 0 ga libiyetile bitti. İkinci devre açılan Galat saraylılar oyunun - başlamasile Topkapı kalesini — sıkıştırmaya başladılar ve sekizinci dakikada üçüncü, on dürdüncü dakikada dördüncü, on altıncı dakikada da besinci göllerini yaptılar. Bu arada Topkapılların münferid akınları Galatasaray müd: sında kolaylıkla kesildi. Sarı Kırmızıllar otuzuncu dakikada | altıncı, otuz dördüncü dakikada | yedinci, oyunun bitmesine iki dakika kala son gollerini de ata- rak maçı $ - © kazandılar. Günün en mühir taş - Beykoz kar TAKIMLAR; Beykoz: Necmi Seyfeddin Refi — Cahid Kâmran Salâhaddin Ali Beşiktaş: Mehmed Ali Yavuz İbrahim Rifat Hüseyin Şükrü Şakir Hakkı Sabri Hakem: Feridun Kılıç Oyuna Beykozlular başladı. Hemen topu kapan Beşiktaşlı- lar Sarı Siyah kalesine atıver- diler. Hakkımın sıkı gütünü Bey- koz kalecisi yakaladı. Besiktaşlılar ağır — basıyor Beykoz kalesini harpalıyorlar. Fakat her zamanki gibi bugün de çok enerjik bir oyun çıkaran Sarı Siyahlilar Siyah Beyazlhı - lara gol fırsatı vermiyorlardı. Gittikçe artan Beşiktaş tazyi- ki Beykoz kalesini tehdid edı.r- ken santrhaf Refinin güzel yer tutması isabetli, hesaplı paslar- la foörvetini beslemesi ara sıra Beykozluların Siyah Beyaz ka- (Sonu sayfa 6 sütun 1 de) ilaşmasıydı. Kemal Abid Halil Şeref ıyı eş veri -| | vi kırk adeddir. ar ve devrenin ©-| | Diğer taraftan bu mühi maçı Beğik- | SABAH SN’!AH TAN TSABAHA Malzeme han tar !w"i icn Ğİ Aîia U1 OU (Baş tarafı 1 İnci d çok fazla mühimmat birakmı meebur olduklarını " söylen Fakat evveiki gün at Na harbden bahsederl hira haberi ve “Dünkerkte çıkan mühimmatı, şimeli Afrikada te- âfi ettik ve hem de pel ı mü - elim yint vererek telâfi etlik Halbuki İtalyanların şimali rikadaki insan zayiatı da yüz bine yakındır. Bardiyada tutu - lan esirlerin 44 bin laşılıyor. Tobruk t de elde edilen İta ruk'a giden İngiliz askerlerini İ- talyan otomobilleri - taşımıştır. Bunlar İtalyanların malzemece » kaybettiklerini gösterrir . Bugünkü harbi mühimmatı bol olan taraf kazanacaktır. İ- talya ve Almanya mühimmat hususunda İngiltere ve Fransa- | dan zengin idi. Hele Fransa ara dan çekilince İngiltere diğer düş manı karşısında bilhassa tayya- re bususunda çok aşağı mevkide kalmıştı. Fakat geçen allı ay İ- çinde İngiltere bu farkı azalttık- ça azaltmış, muvazeneyi temin | etmiştir. Bir Amerika meeraua: rafın tayyare kuvvetlerini şöyle anlatıyordu: Mihverin 41 bin- tayyaresine mukabil İngiltere - nin 25 bin tayyaresi vardır ve İngiltere ancak 1942 senesinde havalarda müsavatı temin ede- bilecektir. Ancak tayyareci adedin değil, kalitenin ve pilot| İnymetinin yeri olduğu şu şimali Aftika harbinde iyice görün - müştür. İtalyanlar, İngilizlerin Misarda 1500 tayyare tahşid et tiklerini haber vermişlerdi. Ken- dilerinin buna karşı duracak tay ymsi mi yoktu? Resmi istatis- re ile girmiştir. Bimun bin tanesini Yunan harekâtma ayır- maış olsa İngiliz hava h cumalarına, iki misli tayyare ile ibele edecek kudrette idi. 'akat İtalya, şimali Afrika top- | raklarında olduğu kadar gi rinde de m: manyadan i bur olmuştu yapan insa istemeğe mec- De sa dörtte biri bu kali yüzünden ıskarta edilei ve malzeme harbinde merikadan gelen bazı rakamla- Rooseveltin teklifine göre Ame- | rikada 150 yeni harb fabrikası Paya bir nehir halinde akacal tır. Roosevelt, bu harbi mühimma biliyor ve Almanya ile İtalya- man yalbız Amerikanın imalât | le bile başa çıkamıyacağını bil- | diği için kalıcını terazinin bir fesine koyuyor. Beliçet SAFA | 4941 Dahili gülle atma müsabakası B. T. Atletizm ajanlığı tara- fından tertip edilen kapalı salon gülle atma müsabakası Beyoğlu Halekevinde yapılmıştır. 1 inci kategoriye mensub at- Hetler arasında yapılan müseba- İkaların teknik dereceleri şunlar- dıir: 1 — Arat (B. J. K.) sağ el ile' 13,94 ve sol el ile 10.10 04 metre, 2 — Yavru (G. S.) sağ el ile 1158 sol el ile 890 — 20483 3 — Hayri (Kuleli) sağ ehile 11.32 sol el ile 8(65 — 1997 3 üncü kategoriye mensub at- letler arasındâ yapılan sağ el ile atma müsabakaları ikmal edil - miş, sol el ile atma müsabakala- vıvra 19/1/1941 pazar günü saat 9 da #üncü katepori ile beraber deavam edilecaktir. tiklere göre İtalya Harbe 6000 ki harbi ! gibi mühimma-| Amerika | a e hali alar A-| yardmnın e hali sasağnı A | V D nn kolay- | | | | | ç) | | 1 ı tekrar elime aldım. Muhsin Er- tarafını ilti Şehir tiyatrosunun dram kıs- mında Dünyanın takdirle tandığı bir edibin bir eseri oyı Kimsede Salon sükütun yumu: ne gömülmüş gibi.. Evet “gil diyorum, çünkü, akordu bozuk | bir musiki enstrümanından çı- kan kulak tırmalayıcı sesler gi- bi - şübhesiz çok daha fena! ı sık sık yükselen öksürük ses- leri bu sükünetin kadife yumu- gaklığına bir hoyrad hançeri per vasızlığıyle saplanıyor!. Perde arası fasılasının yarı- sını dışarda salonda — geçirdik- ten sonra içeri girip koltuğuma | oturdum. Cebimden çıkardığım | “Türk Tiyatrosu,, mecmuasım | ses | tuğrul'un bu mecmuanın — sü-| tunlarında bir müddettenberi, | bazı yeni tiyatro münekkidlerine karşı açtığı “savaş,, 1 okumağa koyuldum. İşte, tam bu esnada | yanımdaki koltuktan bir ses: — Çok güzel dram oynorlar doğrusu.... Sonra, hemen sanki bir sür, lisanı derhal tashih eder gibi ıla—ı veetti: — Dram değil a! rusu trağedi... trajedi. Bu tatlı ermeni şivesini işidin- ce, gayri ihtiyari, kime hitab ettiğini anlamak için kafamı çe- virdim. Sesi gibi tatlı bir yüz ..| 50 - 55 likkranta bir ermeni v: tandaş.. Bana hitap ediyo Hem de “kırk yıllık ahbab sami- | miliğiyle.... tavrı ve bakaşları ba- | na, tiyatro, yani, seyrettiğimiz | piyes hakkında “bir şeyler,, söy lemek ihtiyacında olduğu his- sini verdi. Ben de, bu tandaşm bana gösterdi mi tavrı ve yakınlığı görünmedim. le mulabelede bulundum. nız, daha zi | | daha doğ-| yadirgar | Ayni samimilik - Yal-| 'ade onu söyletmek ettim. Zaten, ! o, hitabına verdiğim iki kelime- | | lik cevaba pek kulak asmadan , | yapılacak ve mühimmat Avru -| | ti bol olan tarafın kazanacağını ! | | | İ söylemek — istediklerini mek ihtiyacıyla sözüne etti: | — Poğrusu kayak oynorlar...| Yalnız. Bu yalnızın — altından geyler,, çıkacağı rauhal, Sade kulak kesilerek di ğe hazırlandım.. Benim bu £ lim onda büsbütün alâka uyan- söyle- | devam | “bir | ğ İ İ rında pek vazıh goswmdm,(ür_ı laştırmak ister gibi son kehme-l ni tekrar ettim: | — Bvet, yalnız?. — Yalnız, efendim, neden bilmem, aktörler şanoda çok Önde — otu-| mesele değil, amma, arkadakiler için çok fena... Ga- | leride, arka Jlocalarda, — geri| koltuklarda oturanlar aktörle- | rin şanoda konuştuldarını — işi-| dorlar dersiniz?.. Yüksek ses| ile söylediklerini eşidirler ama, | bazı yerlerde, aktörlerin, akt-| rislerin ağızlarının — kıpırdadı - | ğinı di kere o kadar alçak ses ile ko-| nuşorlar ki, ben, buradan, be-! şinci sıra koltuktan epeyce eşi- | debilmek için boynumu bir ka- rış öne uzatorsam var kıyas ey- | le... Bir an sustu, gözleri daldı.... Sonra, taze bir heyecanla tek- rar söze başladı: | — Siz bize göre çok gençsi> niz.. Eski teatorayı bilmezsi- niz.. Yahud son zamanlarına | yetiştiniz.. Öyle aktörler, öyle aktrisler var idi ki... Şanoda bir dram oynandığı zaman insanın tüyleri tiken tiken olurudu! ... | Bizim zamanımızdan evvel da-| ha yaman zenaatkârlar - varıy- miş ama, bizim yetiştiklerimiz de dehşetli zenaatkâr idılcr...l Meselâ, daha eskilerden “Güllü Agob, lar, “Atamyan,, lar ve| | Bümem, hangi r ise, ne âlâ.. Bazı| c tiyatro, yeni tro meselesi.. YAZAN: daha bilmem kimler... —Bunlar | dünyada eşi bulunmaz adamlar | imiş... Ne ise fazla eskileri bı-| rakıp da bizim zamanımızdaki- leri hatırlayalım.... Abdi Efen- di ne yaman komik idi... On -| dan sonra, Hasan,, efen-| di... Bunları seyreden insan te-| atoradan bir “sakatlık,, madan zor çıkardı!. İsam o kadar — kahkahadan | kırıp geçirirler idi... Sonra, bil-| mem hatırlar misiniz, ” pando- | mim teatoraları var idiyse? ... Ne zenaatkârlardı o pandomi- macılar.. Şanoda ilâç için — tek| lâkırdı etmeden, sade — bir ta- kım “mizansen,, ile — jestler ile halkı mesteder idiler.. O da| başka bir zenaat idi. Fakat, ben ötedenberi en fazla “dram,, se- | çıkar- | verim. Dramın hali başkadır .. İnsan hisse kapar, zehni açılır. | böyük adam | söylemiş... Teatora hayatm ay- | nasıdır, derler ise doğrudu. Bu aA aşıklar söndü.. Perde açıldı.. Pezde kapandı ... Bu defa birer ara —içmek için bu yeni “ahbab,, ile dışarı salona çıktık.. Masalardan biri- ne oturduk.. Sigaralarımızı tel- lendirirken sevimli muhatabım ayni bahse yeniden avdet et- “dram,, 1 daha faz- i anlatıyordunuz — Bvet, jedi,, öyle “dram,, “ teatoranm — esasıdı insan ondan hisse a- ma, trajedi aktörle-| rinden M n efendi d. Bilmem siz ona yetiştiniz mi? Aman ne yaman, aman ne kıyak aktör idi o ... Şehzadeba- şmda bir teatorası vardı; manlı Dram Kumpanyası,, ler idi. kumpanyasındaki aktöi hep birbirinden üstünüdü anlar, Benliyanlar, A— anlar, Baltazarl: Sahinyanlar.. Mınak- ndan yetişen Ok Şahinyan son zamanlara Naşid bey kumpanyası . Simdi meydanda | e. Çök kı- Bir gün Naşid mpanyasında — Arme-| nakla bir “Kırmızı ke- - g bam salnslli OY unutmam, heyecandan kendim- den geçmişim!... Bunlar Mınak- yanın repertuaridir.. der-| Mınakyan efendinin ılc | | | | Kedi Meyhanesi,, “Balmumcu- lar,, “Ekmekçi Kadın,, “İki Ah-| bab Çavı “Fanfan - Klo-| l açavracı — Mortimer,,| “Biz Delikanlının Hilıâya lakiki nedamet,, ... Ve.. daha bunlar gibi nice piyesler ki her B&îmu sonuna l.zdz.rl yler ürperten dtamlar Mmakyan efendi bir “Balmum- ,, oynardı.. Dokuz — perde bir Bölmumucu.. — Koca teatorada kimde can kalırdı.. Herkes, vinden cenaze çıkmış gibi kön- | gür böngür ağlar idi. Mınak- yan efendi en ziyade “Mazlüm,, | rollere çıkarıdı. — Aleksanyan| efendi ise “Tiran, oynardı. — | “Dram,, da zalim, cani rolü| yapanlara teatoracılar “Tiran,, deorlar bilirsiniz! Aman — Alla- him, Aleksanyan efendiye halir | öyle kızardı ki sormayın.. Sah-| — neye neer atmazlardı neler.. El- lerinden gelse tabanca sıkmak isterlerdi. Hattâ, bazı Kere, dövmek, yahud belki de bıçak- | Jamak için köşe başlarında A- leksanyan efendinin yolunu bek- lerler im Biliorsunuz, bu © nun, ne yaman bir aktör olduğu- meydana koyoor değil mi? Ha, Tâkırdımız nereden açılmıştı? e- RECAİ SANAY 13 İkincikâöin 1441 Aktörlerin şanoda y ile konusn Vaş sesi meselesi deği mi?.. Bu yeni teatoranın İi usulü olacak her halde. Eali teatorada bu, böyle değil idi Eski aktörler şanoda avazları çıktığı kadar, gırtlakları — yırtı lırcasına bağırırlardı!.. O ke dar bağırarak lâkırdı edilirdi lâ sanki teatora yerinden samılır idi!.. Arka tarafda — oturanlar, “paradi,, dekiler değil, dale o kadar da geri oturmak kalıdi olsa yine sesler kulaklarında çar çın öterdi!.. Bu eski teaturamız dram tarzı yakın zamana ka- dar Naşid Bey teaturasında de vam ediyordu. Oksen Şahinyas, Said, Necati adında genç amme yaman bir artist vardı ise, « Armanak, Baltâzar, Naşid be yin de iştirakile Mınakyanın ba eski dramlarını yeniden canlam diriorlardı. Naşid şimdi yalnız komek oyneor; onlar yine eskisi gi konuşoorlar amma, dedim x komedi sevmem. Eski dram kumpanyalarının yerini — şimâ Darulbedayi tuttu. Artık tep toraya gitmek istediysem bura ya geleorum. Fakat, bazan ga zeteler de yazor ya, ille şu ye vaş konuşmaları olmasa... Yezi tiyatro usulü belki böyledir, bi meorum, amma, gerideki seyir ciler dramı, pandomima seyme der gibi ederise, buna pando- a demek Jâzım, yoksa sesii teatora?.. Amma doğrusu a kusurları da olmasa, hepsi & kıyak — aktordurlar. Münakyaz efendi sağ olsaydı iftihar ede ridi... Eh ne dersin o kadar ke sur kadı. kızında da - bulunor- muş!.. Bu esnada zil caldı. Son per deyi seyretmek üzere içeri gür dik. Recai Sanay YURDDA SABAH: m_ lizmitte spor hareketleri İzmit: Kocelide li maçlarım bu hafta başlanmış ve aymi gür de 41 atletin i relik Çı kır koşusu yapı- iği İbrahim cülüğü Mustafa Rehmin kazas muşlardır. Denizlide spor Denizli: Dün burada 19 atle tin iştirekile küçükler arasındı 3000 büyükler arasında 6.006 fakiyetle yapılmıştır. Bölge lig maçlarına — devam olunmaktadır. Askere kışlik hadiyesi Ankara, — Askerlerimize ye | pılmakta olan kışlık hediye te borryatına dair bugün aldığı - miz telgraflar, Düzce kazass | halkının .815 parça muhtelif cp | ya ve yine ayni maksadla sarfe dilmek üzere 808 lira teberri eylediklerini, Tokat halkının biz 109 parça, Erbaa kazası halkımı da 2.138 parça eşya vermiş ol - duklarını bildirmektedir. Eleş - kirt'de 800 çift yün çorap ile 3? gift muhtelif eşya teberrü edi- niş, Ürgüp halkıda 1.764 parçı yünlü eşya vermişlerdir. Anıt kabir inşaatı Ankara (Hususi) — Anw kabrin yapılacağı Rüsıd tepedr tesviyei türabiye işine başlar mıştır. t Projeye göre, bu tepeniz muhtelif yerlerinde asfalt yollar geçecek ve bu yolların etrafı a- Şaçlandırılacaktır. Bu âbidenin büyük kaymet rinden istifade olunacak ve buz- lar memleketimize çağırılacak lardır. Partinin kurduğu komisyez her türlü teknik imkânları eldir etmek için âzami gayreti sar- fetmektedir. Ayni komisyaı birçok arstulusal' sanat teşek küflerile temasa devam etmek- tedir.