Doktor Zakir 1922 de Almanyaya gitmiş, 1926 da Berlin Üniver- sitesinde iktısad dok- torasını bitirmiştir. G NN Doktor Zakir hudut vilâyetle: rinden hali vakti yerinde bir a- vukatın oğludur. Bütün hudut halkı gibi cüsseli, sağlam, cesurdur. İlk tahsilini Haydarâ- batta ailesinin yanında almıştır. Bu devrede tabil olarak çok mu- hafazakâr müslüman bir muhit içinde yaşamıştır, İkinci tahsili “Aligar,, dadır. İktisatta ihtisas yapmıştır ve “Aligar,, da iktisat okutmuştur. O devrede çok ko- nüşkan, neşeli, parlak ve gencli- ği arkasından liyen “lider,, eysafını kuvvetle haiz olan bir adam olduğunu söylerler. Fakat kimse onu “Aligar,, da bir fikir misyoneri gibi düşünmediği için, 1919 da orada doğan yeni mek- tep hareketine geçmesini azıcık hayretle telâkki etmiştir. Anla- dığıma göre ondan sonra çok dalgın, çok az söyler, yaşından pek fazla görünür, sakin bir a- dam olmuştur. Hiç “mistik,, ol- miyan bu adamda ekseri mis- tiklerde görünen bir tek şeye dalmış bir bakış vardır. Fakat bu bakış muayyen bir maksada hayatını vakfedenlerin hepsin- de vardır. 1922 de doktor Zakir Alman- yaya gitmiş, 1926 da Berlin ü- niversitesinde iktısad doktorası- nı bitirmiştir. Döner dönmez güzide bir heyetle Camianın ba- şına geçmiştir. Güzide diyorum, çünkü ideallerini hayatlarına tatbik eden Müslümanlar arasın da böyle bir heyet görmedim. Punların ekserişi Alman, İngi- liz ve biri de Amerikan üniver- sitesinde doktorasını yapmıştır. Muharrir, münakkit, mütefek- kir gençler arasında ekserisi ön saftadır. Bir kısmı zengin aile- den, .ve birçoğu ıı!ııı: siyasi bağlanmıştır. Bu heyet doktor Zakir de da- hil olduğu halde 75 - rupyeden fazla aylık almaz. Yani maddi ücret sahasında tam bir müsa- vat vardır. Ekserisi evlidir, mek tep etrafında küçük“Banglo, lar da yaşarlar. Bu ücret hepsini fi- kara sınıfına sokar. Hayatta en hasit ihtiyaçlardan fazlasını tat min etmezler. İspirto, sigara i- çilmez. Eğlenceleri akşamları bir odada toplanıp hep emel ve maksatları etrafında yaptıkları uzun münakaşalardır. Halktan olmak, yüzde doksan dokuzu çok fıkara olan bir mil- letin kalkınma hareketinin reh- beri olabilmek için onların sıkın- tı ve mahrumiyetine iştirak et- mek maksadı tabii bunlara Hin- du ideal teşekküllerinden geli- yor. Yalnız Hindular bunu daha mübalâğa ile yapıyorlar, bun- lar daha itidal dairesinde bu ri- yazetin irade terbiyesinde de a- zim bir tesiri olduğuna inanıyor- lar. Hindular ekseri yarı — çıp- ABONE BEDELİ Türkiye — Ecnebi 1400 Krg. 2700 Krg. 7860 » 1450 » 400 » — 800 » 160 » — 800 » 27 Birincikânun 1940 CUMA 27 Zilkade 1359 14 Birimcikânun 1356 Gün 362 ay 12 yıl: 940 - Kasım 50 SENELİK 6 AYLIK 8 AYLIK 1 AYLIK Güneş Öğle İkindi 7.28 BAB Ezani 8225 13,15 1535 Vasati Akgamı Yata İmaak 12,00 1.39 12.51 Ezan! 1T74T 1926 — 687 — Vasati DİKKAT- «Yeni Sabah» a gönderllen yazılar ve evrak neşredilsin edilmesin olunmaz ve bunların kaybolmaların- (dan dolayı hiç bir mesuliyet kabul edilmez. YENİ SABAH YAZAN HALİDE EDIB | No. 30—| Jaktır, bünlarin kayafetihde ü-| deta bir üniforma sıkılığı vnrw dır. Hindular kıyafetleri ve zih-| niyetleri — itibariyle — hudutları müphem bir hayat yaşar gibi görünür ve “mistik,, tirler, bun- | lar kıyafet ve fikir itibariyle hu dutları muayyen bir daire için-| dedirler. “Camia,, mahsulü genç üzerine marka vurulmuş gibi -| dir. Ben onları her muhitte ta- niyordum. Hattâ buradan — çi-| kan Hindu talebe de ötekilerden | ayrılır. Gandhi köy teşkilâtı a-| rasında bile tavırlarını ve kıya- fetlerini muhafaza ediyorlar. Gandinin torunu bu mektebin mahsulüdür. Gör “Camia,, dan olduğunu derhal anlarsınız. Bu heyetle iki ay hemen her akşam beraber bulundum. Dok- tor Ensariye yemeye yabut ye- mekten sonra gelirlerdi. Sofra- da çatal kullanmazlar. Bu hare- ketlerini şöyle izah ederler: '— Biz garbin harici şeklini | değil fikriyatını alıyoruz. Hal - kın ekseriyeti çatal kullanabile- cek seviyeye gelinciye kadar biz de elimizle yiyeceğiz.,, | Fakat sofrada herkes için ça-| tal vardır. Ellerini yemekten ev- | vel ve sonra sabunla yıkadıkla- ri, ve itina ile yemek yedikleri i- çin etrafı iğrendirmiyorlar. Fa- kat hariçten gelenle- rin hepsi bu kadar ileriye giden | bir basitliği bazan lüzumsuz bu- Tuyor. Yemekten sonra mangalın et- rafına toplanılır, konuşulur, Bü- tün bu riyazete ve kuru görü-| nen fikri hayat rağmen arala-| rında hakikaten Ssanatkâr olan | örnekler vardır. Doktor Selim | dır.:Onun dayızadesi , profesör. Mucib ordu lisanında da, İngi- lizcede de hikâye,'piyes, bilhas- sa tenkit sahasında tanınmış bir | adamdır. Bu misalleri çoğalt . | (Arkası var) SABAHTAN SABAHA Bu harbin gözle görünen eserleri (Baştarafı 1 inci sayfada) |— derisi Kadar beyaz ve şeffaf mahlük... 1914 harbinden evvelki kadı- nin mahcup, çekingen ve bir er- keğin dikkatli nazarları altın-| da kızaran halini düşününü Kadınla erkek ellerinin teması- Bir de ondan sonraki — ka-| dını, spora, işe ve güneşe atılan mahlüku, fokstrotu, şimiyi göz üne getiriniz. 939 harbi daha bitmedi, fakat | bunun da neler yumurtlıyacağı- | nı görür gibi oluyoruz: “Saba- hın karanlığında ve akşamın geç saatinde tramvayları, va- purları ve caddeleri " dolduran kalabalığın yarısı genç kız ve | kadındır. Bunlar, böyle yağmır, kar ve çamur mevsiminde evle- rinderi çıkmayı bir delilik saya- | rak sobalarının veya sarı man- gallarının başından ayrılmıyan analarının hayatını tanımıyor- . lar. Bunlardan birçoğu, başka hiz-| metlere çağırılan erkeklerin bı- | raktığı hafif ve ağır hizmetle- re girmişlerdir. Analarının sa-| bah kahvaltısına kalktıklârı sa- atte vazifelerine başlıyabilmek | için karanlıkta uyanmıya mec-| burdurlar. Dokuzda dairede bu-| Tunaçaklar, yerine göre yedi bu- | Ççuk veya sekizde kalkmalı, ha- zırlanmalıdır. O saatlerde he- nüz ortalık alaca karanlıktır. —| Bu iş haline inzimam — eden harp hali zarüretleri kadını kı- yafetinde lâübaliliğe ve kaba hığa büsbütün yol açtı. Rüşdi-| yye mektebine giderken giydiğim kokuleteli pelerini ve dadının kırmızılı, yeşilli yemenisini şim- di zarif olduğuna şüphesi olmu- | OKUYUCU —— DİYORKİ: Trabzon postahane- sinden bir rica Trabzon bayiimizden şu mektubu aldık: 1 ve 5 Kânunuevvel tarihli gazete paketleri hiç gelmedi. Bu gazetelerin postahaneden cat ettim. Vaki olan müraca- atim hiç te nazarı dikkate a- lınmadı. Başka bir gün de di- ğer gazete paketleri yok ol - Muş ve gazetelerin çarşıda satıldıklarını görmüştüm. Kaybolan paketlerin zara- rını çekmekle beraber tefrika ve makaleleri takip eden müş- terilerimize karşı da cevap veremez olduk. Yâni hem maddi, hem mânevi zarar. Sizler de bu mesele il gul olunuz; Trabzon müdürlü- ğüne yazınız. Bu hal böyle tevali ederse işlerimiz sekte- ye uğrar. 'YENİ SABAH — Trabzon bayiimizin gönderilen gazete ve matbua paketlerini posta- haneden muntazaman alama- ması yalnız maddi bakımdan değil, kendisinin de söylediği gibi, okuyucunun gazete ve Mmecmualarını — muntazaman takib edememesi gibi memle ketin maarifi ve irfam notki nazarından da pek sakat şeydir. Trabzon posta mü lüğünün postahaneye gelen bir paketin mürselileyhine tevdi edileceği yerde tagay- yüp etmesini veyahut başka bir kimse tarafından alınabil- mesini önlemek için icap eden tedbirlere başvurulacağına ve hattâ şimdiye kadar başvur- muş bulunduğuna muhakkak Matbuat umum müdürü gitti Matbuat Umum Müdürü Se- Tim Sarper dün akşam saaât 15.30 da ekspresle —yanında memleket servisi şefi Server İskit bulunduğu halde Ankara- ya avdet etmiştir. Matbuat Umum Müdürü, Haydarpaşa garında, Basın Bir- liği İstanbul mıntakası reisi Hakkı Tarık Us ve gazeteciler tarafından teşyi olunmuştur. BELEDİYEDE Bakırköy nihayet suya kavuşuyor Bakırköye verilecek su için, Çırpıcı çayırında yapılan son- dajlar bu mmtakanin arteziyene müsaid bir yer olduğunu kat'i surette isbat etmektedir. Bura- da bulunan su © kadar boldur | ki, Bakırköy ve Yeşilköy —mın- takasının su ihtiyacını tamami- leteminden maada İstanbulun Fatih mıntakasına bile su ve- rebilecek mıktardadır. Belediye sular idaresi Bakır- köy mıntakasına yapılacak — su tevziatı için boru almak husu- sunda Karabük — fabrikalarına müracaat etmiştir. Müzakereler müsbet bir safhada ilerlemekte- dir. Yeni vali muavini geldi Kars - valiliğine tayin olunan Hüdai Karataban yerine — İs- tanbul vali muavinliğine tayin olunan mülkiye müfettişlerin - den Raşid Demirtaş şehrimize gelmiştir. Yakmda vazifesine başlayacaktır. yan genç kızın başında görüyo- rum. Ayaklarında nadiren şoson veya lâstik, yahut lâstikten bir cizme vardır. Ya sadece ökçesiz, erkek iskarpini, yahut üç par- mak yüksekliğinde bir ökçeden ibaret garip bir pabuç. Parmak- larını yağmura, kara, çamura ve gözlerimize karşı muhafaza eden yalnız ince çorabıdır. Şu geniş yakası kalkık, bol mantonun içinde, diz kapağına kadar gizmeli, elleri cebinde, çamurlu yolları sekerek değil, atlıyarak geçen mablükun er- kek mi, kadın mı olduğunda te- reddüt etmekte haklısınız. 1939 harbinin bir iki sene son ra bize daha neler göstereceğini bilmiyoruz. Behçet SAFA Parti kongresi bugün (Baş tarafı 1 incide) Bu beyanın her kelimesini, her satırını okudükça — heyeca- nım canlandı. Yazan — kalema, gükranla bağlandım. — Vilâyet idare heyetinin ve sevkeylediği | teşkilâtın iki senedenberi gös- terdiği faaliyetini, — yapılması mümkün olan her şeyin iyi ba-| garıldığını gördüm. Bu itibar- la kendilerine teşekkür ederim . Raporun kongrede tasvib ve ka-| bul buyurulmasını teklif ede- | rim. Rapor ittifakla kabul — ve bunu mütcakib idare heyeti ibra olunmuştur. | Bütçe projesinin kabulü es - nasında söz alan Beşiktaş parti idare heyeti reisi Zühdü Çu- bukçu oğlu demiştir ki: “— Bütçe projesinin kabulü | esnasında şunu söylemek isti - yorum. Partili arkadaşlar par-| tiye taahhüd ettikleri aidatı mun | tazam vermiyorlar. Bu da kaza- | ları müşkül mevkide bırakmak- | tadır. O kadar ki kaza idare heyetleri ve zaruri masraflarını | bile zamanında ödeyemiyorlar. Vilâyet idare heyeti Halkevleri- | nin masraflarını mukannen - bir tahsisatla ödiyorlar. Bu yar-| dımlar parti teşkilâtlarına da yapılmalıdır.,, Ayni mevzu etrafında söz söy- leyen Kartal âzasından Şera - feddin Özer demiştir ki, | “— Kartal kazasına da 60 li- | ra tahsisat verilmektedir. Bu o- | kadar az bir mıktar ki bir hade- me bile tutamiyoruz. Parti bi- nası civarındaki kahveciye rica ederek temizletiyoruz. — Nahiye | ve köylerimizi teftiş edemiyoruz. Sebebi nakliye vesaitine verecek paramız yoktur. Bu talebler | Ynazarı itibara alinarak isaf — dilmezse vazifelerimizi - tam ©-| larak yapmamıza imkân yok- | “— İki muhterem zat, ayni nokta üzerinde söz - söylediler. Her ikisi de aidat meselesine te- mas ediyorlar. Aidat ödenmeli- dir. Aidatı ödemek — partilinin, partiye merbutiyetinin sembo - lüdür. Kartal âzası arkadaşı - mın söylediği noktaya — da te- mas edeyim. Haklıdırlar ve mü- teellimdirler. Bu sene idare hey- etinin bütçesinde epeyce fazlalık | yardır. Ben size temin ediyoruma Hİ kazalara taallük eden parala-| rın hepsini sarfedeceğim .,, Parti müfettişinin bu izaha- tı üzerine bütçe projesi ittifak- la kabul edilerek celseye 10 dakika fasıla verilmiştir. İkinci celse | İkinci celsede, kaza kongrele- rinde tesbit olunan dileklerin 0- kunmasına başlanmıştır. Hal - kın mühim ihtiyaçlarını tesbit e- den bu dileklerin en ehemmiyet- | lilerini kazalar sırasiyle veriyo- ruz: Beykoz: Bir hastahane ve bir umumi helâ tesisi, Beykozun sıt- ma mücadele mıntakası dahiline alınması, bataklıkların kumtul-* ması, orta okulun tevsii ve A-| nadolu fenerinde bir ilk okul tesisi, Elmalı suyunun Beyko- za kadar temdidi, yolların ta- mir ve ıslahı ve yeni yollar in- şası, meyvalara arız olan haşe- ratın itlâfı için mücadele edil mesi, fakir halka meccani mey- va fidanı verilmesi, tenvirat | lâmbalarının tezyidi, bir itfaiye | merkezi, bir icra dairesi tesisi, bir halkevi ve bir parti binası in- şası istenmektedir. Bakırköy, Küçükçekmecede dispanser — tesisi, Yeşilköyde daimi bir doktor bulundurul- ması, Yeşilköyde bir orta okul açılması, Bakırköy ve Yeşilköy| tur. , | Bu iki mevzu etrafında söz . alan parti müfettişi - Mustafa Reşad Mimaroğlu hatiblere ce- vab vererek demiştir ki. ! AA n , Çaf ç 'rm__&l bitiyor su ihtiyacının temini, park ve çocuk bahçeleri inşası, camilerin tamiri, hususi eşhasa — mahsus çiftliklerin hükümet tarafından satın alınarak parası taksitle ö- denmek şartiyle topraksız köy- lüye tevzü, köylülere — fenni traktörler temini, pancar zeriya- | tı müsaadesi verilmesi, mezar- lıkların islah ve tevsii isten - mektedir. | Beyoğlu: Kasımpaşa deresinin açık kısımlarının kapatılması , Mecidiye köy ve Hasköy mın - takalarının sivrisinek mücadele | teşkilâtı mıntakalarına idhali, Mecidiye köyünde bir ilk ve Ga- latada bir san'at mektebinin te- | sisi, otobüs servisinin Kasım -| paşaya kadar temdidi, Okmey-| danının ağaçlandırılması, umu- mi tenvirat lâmbalarının tezyi-| di, bekçilerin daha sık dolaşma- | larının temini ve polis karakol-| larının ıslahı, müsevi vatandaş- | ların Türkçe konuşmaları ve| müesseselerine Türk memur al-| maları için teşebbüsler — yapıl- ması istenmektedir. | Beşiktaş Hayreddin iskelesinin - temiz- lenmesi, süt çocukları için bir| dispanser ve bir umumi helâ te- sisi, Akaretlerde yeni bir mek-| teb binası ve diğer mekteb bi - nalarının tamir ve ıslahı, orta | okul imtihan sistemlerinde ta-| lebe lehinde ve daha pratik ta-| dilâl yapılması, tedrisat saatle -| rinde sokaklarda ve sinemalar - da dölaşan talebe ile mücadele | edilmesi, talebenin okullara gi-| diş ve çıkış saatlerinde - talebe| tramvayları ihdası ve Şirketi | Sonâ sayfa 5 sü. T de) ! y Dolandırma rekoru ! K Mabkemelerde 160 Dün altıncı asliye ceza mah- kemesinin muhakeme listesini görenler gayet tabii - olarak hayret ediyorlardı. Çünkü öğ. leden evvele on dört, on bi dava almış olan bu mahkeme listesinin öğleden sonraki kıs- Mını yalnız bir dava işgal e- diyordu. O da şu idi “Suçlu Mahmud Saim. Suç dolandırıcılık. Muhakeme — sa- ati 14.,, Bir mahkemenin — öğleden sonraki bütün saatlerini işgal eden bir tek dava... Fakat bü- tün bunların bir manası var. Dolandırıcılık suçlusu Mah- mud Saimin sade bu celseye mahsus olan dosyasının - tam 117 tane ekli dosyası daha wardı ve yalnız bunların tada- tetkiki tam 45 dakika Bu celsede Galatasaray - Fe- nerbahçe firması ile Anadolu tuccurlnnııx dolandırmak su - çundan muhakeme edilen Mah mud Saim kendisini gayet ser- best ve muktedir bir avukat belâgati ile müdafaa ediyordu ve âdeta hem riyaset makami ve hem de müddeiumumi mu- avini ile hukuki münakaşalar yapıyor, tezler serdediyordu: 40 Bu dava dosyanın başka bir mahkemeye ve tercihan gene böyle bir davamı görmek te olan üçüncü asliye cezaya verilerek orada müttehiden davamın görülmesini istiyo - rum. Çünkü diğer mahkeme- lerde ayni suçlardan dolayı görülen davalarımda hemen kâmilen beraet ediyorum. Bu altıncı asliye cezada ise mü- temadiyen ceza kararı alıyo - rum.., Bu taleb müddeiumumi mu- avininin yaptığı: — Suçlunun diğer muhake- meleri gayri mevkufen görül- mekte, bu davamızda ise mev- kuf bulunmaktadır. Binaena- leyh tevhid mevzuu bahsola - maz, reddini taleb ederim. Şeklindeki isteği ile redde- dildi. O zaman şöyle bir çekiş- me oldu — İyi amma bu davayı ben İ.-ıiıııı“ | bir muharririmize — Tramvay, | nan bir dolandırıcılık K rg Tramvay idaresin” de gizli ikramiye verilmiş midir? İdare umum müdürü dün bu hususta izahat verdi Elektrik, Tramvay ve Tünel idarelerinde memur ve müstah- demlere gizli ikramiye verildiği hakkında yapılan neşriyat üze- rine kendisinden izahat isteyen Elektrik, ve Tünel İdareleri U-| mum müdürü Hulki Eren demiş-| tir ki — Tramvay idaresi geçen sene bütçesinde, — vazifelerine fazla itina eden ve yararlık gös- teren memur ve müstahdemlere verilmek üzere 40 bin liralık bir tahsisat ayırmıştı. Bu tahsisa- tın 20 bin lirası bu sene memur ve müstahdemlere dağıdılmıştır. İkramiye alacak memur ve| müstahdimin evvelâ daire mü-| dürleri tarafından tesbit edil - miş ve bilâhara hazırlanan lis- te umum müdürlüğe verilmiştir. Bu liste üzerinde umum mi dürlük tedkik ve bazı tadilât| yaparak vali ve belediye reisi doktor. Lütfi Kırdarın tası ne arzetmiştir. Liste kabul e dilmiş ve ikramiyeler sahiblerine dağıdılmıştır. İkramiyenin | 3500 lirası münhasıran vatman | ve biletçilere verilmiştir. İkra- miyelerin ilânı meselesine gelin- ce biz bu şekle taraftar bulun- muyoruz, Bizim vasfımızı , haiz hiç bir müessese ikramiye ver- diği memurlarm İistelerini ilân etmemektedir. Bu sene ikramiye tahsisatı olarak idare bütçesine 15 bin lira konmuştur. küsur dosyası bulu- rekortmeni... temyiz ettim ve nakz cevabı geldi. — Temyizin nakzı suçlu- nun aleyhinedir. Ceza az gö - rülmüştür. — Bu olamaz işte. temyiz edenin aleyhine kararı verilemez. — Fakat davayı bizim ma- kamımızda temyiz etmiş bu - lunmaktadır ve nakz bu cihet- tendir. Mahmud Saim bu sefer mü- dafaa ve taarruz tarzını de- giştirdi. — Öyle ise muhakememin nevkufen yapılmak üze- re tahliye kararımı rica ede - rim. — Mahkeme karar safhasın- dadır. Bin: h suçluya son söz verilmesini taleb ederim. Riyaset suçluya son sözü verdi. O da dedi ki — Üpgüncü asliye cezada yi- ne böylece davam vardı. Tam mevkuf kaldıktan son- va heyeti umumiye tetkikin - den geçen dosya yalnız hukuki mahiyette görüldüğünden gece yarısı tahliyem için ceza evine telgraf çekilmiş ve ben 30 ay nıevkuA kaldıktan sonra- tahli- ye edildim ve mahkemede be- raet eyledim. İşte bu dava da ayni safhaya giriyor kanaa - atindeyim. Fakat benim bey- hude yattığım cezalar ne ola- cak? Son sözüm budur. Buna karşı muavinin müta- leasını soran riyasete karşı müddeiumumi muavini — Suçlunun mevzuu bahset- tiği dava etrafında ve mev - kufwel tarihi ile tahliye ta - rihlerinin öğrenilerek bu defa mahsubu için mMmakamımızca tetkik ve sorular yapılmak ü- zere mihel verilmesini ve da- va dosyasının — makamımıza gönderilmesini taleb ederim. Dedi ve muhakeme yine ta- lik olundu. Bu suretle davada yeni komik bir vak'ayı da dün öğrenmiş bulunduk. Bunu ya- rin okuyucularımıza ayni sü- tunlarda lezzetle okutturmayı vadediyoruz. Kararı nakz l 3 | Bu şuaların pek kısa ziya di Z27 Barincikanun .F0 — ilim ve Cemiyet İlimdeki seri terakki Yazan: Salih Murad UZDİLEK İlimdeki terakki sür'atini göse terebilmek için ilmi keşifler ile sene adetleri arasında bir mün- hani çizelim. Bu münhanide 1500 senesine tekabül eden il- mi keşif hemen hemen sıfır ad- dedilebilir. İlk yüz senede (ya- ni 1500 ile 1600 arasında) ke- giflerin adedi pek yavaş artar. Bundan sonra münhaninin mey- li sür'atle artmaktadır. Diğer tâbirle, ilk yüz senedeki keşifler ihmal edilecek derecede az'oldu ğu halde sonraki iki asırda ke- şif sür'atinin pek arttığı görü- lür. Daha sonraki iki asırda ke- şif sür'atinin pek arttığı görü- lür. Daha sonraki (yani 19 un- cu) asırda keşif sür'ati daha arttığı gibi bu asrın ilk 30 sene- indeki te bunların hep- sinden büyüktür. Böyle bir münhani - riyaziyecilerin — (Pa- rabol) dedikleri münhani tipin- dendir. İhtiralar adedinin ilmi keşif adedine paralel gittiği de görülüyor. Filhakika Amerika Birleşik Cümhuriyetinde 1800 ve 1910 seneleri arasındaki bir asır esnasında alınan ihtira be- rati adedi bir milyon olduğu hal de 1910 ile 1935 arasındaki yir- mi beş sene zarfında alınan ih- tira beratleri adedinin yine bır milyon- oluşu ihtira adetlerinin sür'atle arttığını gösterir. Acaba ilmi keşiflerdeki — bu sür'at böyle mütemadiyen arta- cak mı? Yoksa münhani bir ana | kadar dikleşip sonra bu sür'a- tini muhafaza edecek mi? Bu suallere cevab vermezden evvel keşiflerdeki tezayüt sür'atinin sebeplerine bakalım. Ondan son- ra bir tahmin yapmak belki mümkün olur. Ticaret âlemin- de istikrariyet, harp ve ihtilâl- ler gibi serbestliği kaldıran ve- ya azaltan sebeplerden kurtuk Mmak ilmin terakkisine hizmet &- den âmillerdir. Geçen büyük harbin dördüncü senesindeki il- mi neşriyat hacim itibariyle | harptan evvelki neşriyatın beş- te birine inmişti. O harpten son ra muhabere ve seyahat usulle- riyle vasıtalarının gösterdiği ko laylık yüzünden ilimdeki terık- ki sür'atini yine arttırmıştı, ak- si halin bu sur'ati “düşürdüğü görülüyor. Bir yeni hâdise ya doğrudan doğruya müşahede edilir veya malüm bir hâdiseye benzetilerek hüküm verilir. Bundan sonra bu hâdise sıkı bir tecrübe kont rolünden geçirilir ve buna - ait kamınlar bulunur. Müşahede e- dilen yeni hakikatler kaydedilir. Sonra da bunlar- (anlaşılmış) ve yya (malüm) olan miktarlar yö- nünden ifade edilir. Bu da ya- pıldıktan sonra — ortaya atılan tahminlerin doğruluğu - tecrübe ile tahakkuk ederse yeni haki- katler ve izahlar meydana gel- miş olur. İlimden bazan zâhiri çıkmaz- lar meydana gelmektedir. Me - selâ Galila zamanında astrono- mi böyle bir çıkmaza girmişti. Ortada akla mülâyım gelen bir Aristo ve bir de Kopenik na- zariyeleri vardı. Bunlar arasın- daki farkı tayin edebilmek için elde sahih cihazlar yoktu. Tiho Brahe'nin rakik ve sahih ölçü- leri ve Galile'nin teleskopiyle bu farkın muhtelif noktaları mu ayeneden geçirildi ve Kopernik nazariyesi hak kazandı. Buna benzer şeyler zamanı - mızda da görülüyor. Misal ola- rak rontken şualarını — alalım. gası olmasından şüphe ediliyor- du. Fakat ziya dalgalarının ana- lizinde kullanılan şebeke ile bun- ları analiz etmek imkânsız idi. Ziya dalgalarında kullanılan şe- bekede beher santimetreye 5000 çizgi isabet eder. Rontken sua- larına mahsus şebekelerde - bir santimetreye milyonlarca çizgi lâzım. Bunu ne insan ve ne de makine yapamıyacağına göre bu usul kulanılamaz. — Nihayet kristalllerin mülekülleri arasın- daki fasıladan istifade yolu dü- şünüldü. Buplar üzerinde v: lan tecrübeler rontken Ş nın pek kısa ziya dalgaları ol- duğunu isbat etti. İşte bu satır- lardan anlaşıldığına göre yeni bir hâdisenin keşfi, yeni bir fik- rin isbatı, yahut yeni bir usul veya tekniğin keşfi ilmin terak- kisine hizmet eden — ânillerdir. Yalnız bir sahada yapılan mü- him bir iş yalnız bu sahadaki te- rakkiye hizmet etmekle kalma- yıp diğer sahaların da ilerleme- Sine sebep oluyor. Bir sahada işler çoğaltılınca bu sahada ça- ların adedi çoğalıyor. Muh- telif sahalardan alınan” netice- lerin adedi arttıkça bütün ilim bediyor. Binaenaleyh rakki kendi kendine hız alan bir amelivedir.