Pek yakında kıyamet kopacak 7. Abdullah İhsan ŞENSOY Yazan Vakit öğleye yaklamıyordu. Yaşlı filozof, elân okuyordu. Nihayet kitabini / kapadı. Ve gözlerini göğe dikti. Gök bulutsnz ve berraktı. Masmavi bir enginlik — düşünee Kabiliyetini arttaracak bir olgunluk taşıyordu. Yaşlı filosof korkunçlaran gözle iyle göklerin uceuz, bucaksız de - Finliğinde düşüncelerine daldı Kuşlar susmuş; yorgün köpekler aykuya yatmış.. 'Çiltçiler, ağaç gölgelerinde ayran- darımı içiyorlar, şebir halkı evlere öğle yemeğine gidiyorlardı. Yaşlı filorof, sabit bakışlarla etân | Göçünüyondu. Birdenbire yerinden | fırladı. Sayun başına sokuldu. Demin küçük sığırtmaç Atinin, ha- galler gördüğü suya aranılıp bulung- Gak bir şey varmnş gibi baktı, du - dakları titremeğe baslamıztı. | Kendi kendine söylenmelerine de | vam ediyordu — Sü. Su.. Sonsuzluğun ikinci Malnas. Ates ve işıkların boğuldu. Topraklar kurak, Ağaçlar çorak, Pakkat, male ve ateş berak kal Tutuşan gönülleri söndüremer gin. tuzlu dudakların ateşini a zan, yünan beyinlere — akamazan. 0 Balde.. o balde.. mevevdiyetinin ne Tatuşan gönülleri söndüremedik- gen semra, tuzlu dudükların atesini a amadıktan sonra, yanan beyinlere akamadıktan sonra sennin kudreti - İN kuvvetinin ne ehemmiyeti var? Bu. S İşte sucadım... Beni kan | dirmayorsun.. işte beni kazdıramı - yaraın?, Kahbaran, zalimsin, ne yazık ki ç istirabin yangınına derman ola- mazsın. İç astirabimi ne yıkayabi. fir, ne öldürebilir, ne de söndüre - Bilirsin. Senin Acizliğine gülerim ey sa! Ne görüyorum?.. Ne görüyorum . Bir canavar.. Hah, hah, hahh.. ©. Londrada bir kitabın Türklerin Temen hemen hepsinin üç dört tane karın olduğunu okumuştum. Hele pararlar, zengin insanların evlerin- de onlarca cariye, balüyık, odalık balıntrmuz. Ve bütün bunların vazifesi, efendile- Finin arzularını yerine getirmekten ibaretmiş. Bu itibarla bu kadar çok Yadını meharetle idare eden erkek- derin, ber kadınm. mazarı” dikkatini cetbetmesi tabüdir. Pasaportlarımızın tetkiki çok mee- mal bir şekilde geçti. İki saatlik bir fevakkuftan sonra vapurumuz. e- *anbela doğru yoluna devam etti. İstanbula ancak ertesi sabah va- vabildik. Vapur açıkta demirledi. Derbal yapurun etrafını saran kayık. Jardan birine atladık. Kısa, fakat heyecanlı bir yolculuktan sonra ayar gaa rıhtıma attık. Burada Anna Amdadıma yetişti. Türkçe bildifği için derdimizi anlatahildi. Yolu sal- zunda bayullarımızı bir daha aradı - | den köylüler ürktüler; İzmitten çaselemize yazılıyor: Gazetenize akd hürmetlerimi El - seyia Cahid Yalçın'ın imzası terauıf ettirdiği için sütünlarında hakikate Aaykırı bir tek yazının yer almaması gerime — yürüyemiyeceksin... Senin | bence dilektir. Kollarını kopardım. Bu itibarla size bu mektubumu Paket gene üni bir fırlayışla doğ- | yazmak mecburiyetini duydum. akla.. Klübesine doğru, elinde sam dakı tuttuğu kitabiyle koşmaya baş- dadı Bağrıyordu: — Yetişemiyeceksin.. Yetişemiye- eeksin, ayaklarını da kardım. Klübesinden içeriye girerken e- iyakları eçiğe takıldı, ve boyli bor Yunca yere yuvarlandı.. Fakat ruhu dân isyankârdı: — Ey kara talih! Bir gey yapamı yacağını anladığın için değil mit, Nihayet ayağıma dolaştan.. 8/5/940 tarihli nüshanızın altımcı sayfasında “Harbe rağmen İzmitin Aman ilerliyor., başlığı altında İzmit belediyesinden sitayenle bihseden bir. yazı var, İzmitli değil de uzun a mandanberi İzmitte oturan bir va tandaş alâkasile bu yazıyı okudum. | MN mallendeleden sonra yurdun | her tarafında birden başlıyan imar, kalkınma, ve terakki hamlelerini ve azarını mahdud bir kaç kişiye atfet mek kadar haksır bir dürünce ola: mmaz. Yalnız bu hamleleri idare eden derin harekâtmda beklenildiğinden fazla dikkat, dürüntü ve durbinlik gö- Tülürse meziyetler arasında âmili Mmuvaffakiyet olarak- sikredilebilir. Hiibuki, sekiz sene gibi uzun bir za- manda “çene ve paşa,, sularını ge- tirmiş bundan ötürü ödenmemiş bir. #ürü borcu var Şehrin ortasından geçen tren yo- Tunum iki tarafını süsliyen güzel, ye- Yaşlı filenaf, akgama kadar oda- sanda bubbranlar geçindi.. Bir çok geyler yapmak istiyor, bir cok şey- ler söylemek istiyordu. Fakat ne yapabiliyor, ve ne de söy- deyebiliyordu! — Kendisini dışarıya atmışlı. Ufukta kızıllaşan — günene baktı, bektı ve sonra çılgin gibi baylar » — Gün batiyer.. lere alır vaziyette yüksek ve sekiz z Hlçbç D Böreemmüe — İ D Sebrin tenriratına gelince: Yurdu. mmuzun uzak köşelerinde bile pırıl p Ti purların yandığı bu devirde, asır. | Jardanberi 'Türk medeniyet ve irfan> Bın merkezi olmak şerefini taşımış olan İstanbulun çok yakın bir kom- gasu olan İzmit, bugünkü imkânlar mevcud iken, böyle - karanlıkta ma kalmalıydı? Vatandaşlara nid İzmitte yükselen ev, dükkân, apartınan gibi binaların gözlere vereceği zevk gerçi umumi> dir, fakat muvaffakiyet, sabiblerine aiddir. Bunda belediyenin faaliyetimi — İşte bana cevab veriyorlar, de ye inledi. Çlgin haykırışları art » amuştı. — Hayat denilen — eararın içinde yuvarlanmamak, eeli, ebedi olmak düzım. Yine kendi sesi döndü dolaştı, ken Gisine cevab oldu. — Ezeli, ebedi olmak Ilzım... Yaşlı filezofun gözleri büyümüş- — Fakat bu ancak kayamet gü üi glncak. Kendi cevabıni aldı: Törmtat ba'ancak tayamct gü | Ezetmek bimem yerinde bir vey nü olacak. Mi Tine Beleğiyenin mvattikiyederi Bunun üzerine yağlı filoraf dağ- dan gehire doğru koşmuya basladı. Bir musmmayı halletisi zannedi yordu. Bayızları bir ykıcım sürütiyle i- niyor, kırları ek gibi gaçiyor.. ve dir Her taraftan haykırıyordu: — Öyleyse pek yakında kayamet zerininden olarak şayıları rihtim ve balkevi inçası içine gelince, halkın birçok zaruretlerine rağmen yapıl - Mmacına rira güsterdiği ve bu uğurda, oldukça mühim bir para aarfettiği Tıktım ve halkevi binası “—maalesef çok fena bir vaziyet arzetmekte ve ayaksız, mesncdsiz yapılan rıhtım gökmektedir. Halkevi binasında ay- ni vaziyettedir. Bansen birçok yan » hıçlıktarin başlanan bu iş çok tabü o- kezinde bir odaya kapadılar. Kapa dıkları odud.. 7 el'an haykırıyordu: Pek yakında kiyamet kopacak .—| Pek yakında kiyamet kopacak — | — Pek yakında kıyamet kopacak. Yaşlı filozofun bu korkunç halin. ona yakin - #amadiler. | Gün goktan / batımıs. fakat yaşlı | #üozof çılgın, ait soçları darmadağı- zak, gözleri dışarıya farlamış, taban. Jat patlamız, güğsü bağrı açık geh ve bağırarak giriyordu. — Pek yakında kayamet kopacak. — Pek yakında kıyarmet kopacak, Halk ba sözlerden bir gey anlı yamamız, evveli durarak bakışmı dardı. Fakat sonra, şehir biribirine karıştı. Herkes bir tarafa kaçışıyar, Polisler sağa sola koşuşuyor, bir hâ- Giveye sebebiyet verilmemesine ça hşıyorlardı.. Bu adamın bir mecnun olduğu anlaşılmıştı. Nihayet yaşlı fiozofu yakaladılar, Bu çelgin, çıldırmiz adam zencine Okuyucularım, | denmemiş. merilar arasından çıkardığım bu hiküyeyi içininden bar Saaa, belki de sağuk. bulacakınız. | “Büşle adam olar mam?, öiyeceksi niz. Benim kahramanım mihayet ve İ olmak kdilamadaki bir delidir. Pa: | hat Profesle Masbar Oseaanın decz lerine devam edecek olursanız haki. Katte yaşıyan öyle yalancı peygazı: | harlere rastgnleceksiniz Wi bu biki Şasia bahammin el gayk Sf bu uydurma peygnmberlerin tmme. vuruldu.. Ertesi günü timarhaneye | t hile olumuyacaktır. Bötürülmek bzere, Hepinize sevçiler l gecikmiş olmasına binnen polis mer- Abdullah İmsan Şemoy dar. Nihayet dişe araba tuttu. Ve İstanbulum dar ve fena kaldırımlı kalabalik- yollarına Galdık. Bir takım garib garib yoar- dan geçtik, yokuşlardan çıktık. Ni- hayet birdenbire etrafı büyük bima. larla çevrili bir caddeye geldik. Yel: guluktan © kadar bunalmış idira ki te zengin bir İsviçreli aile ile tanıs - fim. Bazı mlihi malsemeler satmak için Türkiyeye gelen bu adam karısı ve bir çocuğunu da beraherinde ge türmiş, olele — yerleşmişti. - Sevimli bir kadın olan karisile pek kabuk Kaynaştık. Brtesi günü bir ainama- 'ya gittik ve kendisile gehirde urun gezintiler yaptık. Bühassa İatanbul taralıma geçmek, camileri, askeri c yı gezmek bizim için çok enle - gezan oldu. Günler geçiyor, fakat bir türüü Bekkediğim tallmat gelmiyordu. Ni hayet hir akçam Anma, odama elin d kalm bir sarfia —ii Zarfın l İzmit rıhtımı ÇÖKMEĞE Mİ İ BAŞLADI? İarak ba günkü neticeye varımş ve belediye roisi ile enki belediye mec- Alsi azasının bundan ötürü — Şürayı Devlet kararile muhakemelerine li zum görümüştür. Binsenaleyi / vaziyet bu hakikf #afhada iken İzmit muhabiriniz kim bilir nasil ve ne gibi sebebler tah - “andn İzmit belediyesinin mnuvaffa - kiyetinden sütunlarca — baksediyor, enim için ben de bu mektubumin b Mmuhabir arkadaşınızın obfektif gö - Tüşlerini tamik ederek hakilmti gös | termek üretile / efkârmmumiyeye bir hizmette bulunmuş olduğumu sa- miyorum. Bilvesile hürmetlerimi arz ederim. Paç mahallesi No, 28 Edinede &b hayvan sergisi Bükrne, 18 (AA) — Yanış mlük ve yare enclimeni tarebaden tertih Slilen ehli hayvan sergisi öln Bi Sede merasimle açılmıştır. Merasim de Umumi Mütetüüş vek, Trekya Barti mületişi, belediye ve. perti zeisi de hazır bulunmuştur. Gergi at, dağır, İnek ve koyun şubesi olmak dzere dört kategoriye ayrılmıştır. Her katagoride derece alan hayvan “ahiplerine yeküinu 2.300 Lzaya bulan mükâfat verilmiştir. İyi bayvan ye- tiştirmeğe matuf olan bu ekanamik hareket yetiştiricileri arasında çok iyi tesirler birakmıştır. Derece alan hayvanlar halka, üç gün müddetle teşhir edilecektir. Bursada şeker pancarı zeriyatı Bursa, 13 (A.A.) — Şeker fabri- kaları girketi - Karacabejde - geker pancarı yetiştirmek üzere şimdiden faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Bu Mmünasebetle şirket Karacabeyde be- -er dönüme altı liradan olmak üzere 1.000 dönüm arazi kiralamıştır. Ki- ralanan bu arazinin 300 dönümü to- Yumluk pancar ekimine tabsis edik miştir, Şirketin buradaki işlerini ida re etmek Üzere £ kişilik bir heyet Karacabeye gitmiştir. Karacaheyde yetişen pancarların #ezker imaresi yüzde 22 onda üç ola- Tak iesbit edilmiştir ki bu miktar “Türkiyede başta gelen bir verim sa- yalmaktadır. Karacabeyde bu sener lik defa olarak 2000 dönüra tütün ve 1200 dönüm de kendir ekilecektir. Köy keten dokumalarının islahiı Ayancık, 13 (A.A) — Köy keten dokumalarınin islâhi için partimizce Yağılan teşebbüs üzerine Zimat Ver kületine kazamıza gönderilen ziraat enetitileri köy sanatları — enetitüsü müdürü Dr. Tevfik tarafından bu #gün saat 14 de keten ziraati ve köy keten dokumacılığı üzerinde halke- vinde bir kanlerans verilmiştir. Bundan başka ayrıca yeni ve ge- mis doluma tezgühlarile hasırlanmış bir atölyede evatitü atölye gefi Mu> ammer Önder tarafından bir kum a Çılınıştır. 15 gün kadar devam edecek olan bu kursa köylü tarafından bü- yük bir alüka güsterilmektedir. CASUS ROMANI Tefrika No : 38 — Kapıcıya birakmışlar! dedi. Mektubu akdım, açtım. İçeride ta- mumudığım bir yazı bana hitaben şu Kelineleri yazıyordu: “Bu akşam Alman sefavethane - sinde verilecek olan baloya daveli- | leri v #iniz. Holandal bir kabve tüccarı ©- | Arma içeriye girdi | İam M 'Thodun sevcesisiniz. M. Thod ea Oü gel çaker. sikayet eei bür | v ü n ALİÇONUN son GÜREŞLERİ “YAZAN : M Sami KARAYE dü. Çünkü, içaret etmiştir diye 1t olmasını iztemniyordu. llerini evvelâ Mümin hocaya ge- tördi. Mümin biraz düşündü ve, dur. dü. AĞA avucunü açti Zavallı Müminin titremişti Ağa, tekrar taş tuttu. Elerini A- Tiye gevirdi.. Ali düşünmeden - vun. dü. Fakat, Ali de bulamamaştı. — Boş Çikmıştı. Biraz evel inkimarı hayale uğrayan Mümin hoca buzun üzerk | e tekrar hayata gelmiş gibi oldu. Bu sefer muhakkak bulurdu. Üst üste yemin olmazdı. AĞA, tağı itina ile arkasında yen deştirdi. Güzlerini kapıyarak ellerimi | Müminin göğsüne dayadı. Mümin bu sefer düşünmeden vur. Mümin, seyircilerin arkamııdan | gidiyordu. Görülmemeğe çalışıyor - | du. Nihayet, elinde zembil Alinin ya- Bina geldi. Dıramalılar, Mümini tanıtmışlar - . Ali, Mümini görünce: Ve, bog çıktı. — Bre çolak.. Burda misın bef. 9, anda - vücudu Diye sevinçle bağırdı.. Hasnı a duğu haldo, Mümini severdi' Çünkü, Mümin ahlâklı bir güreşçiydi. Hasmı #acitmeden, kahbelik etmeden tatar- & “Ali, Mümin bocaya mağlüb olmuş bir pehlivan olmakla beraber, on- dan hiçbir vakit incinmemişti. Has a onu, hakkiyle ve, ustalıkla mağ - Tüb etmişti. Mümin, “Alinin hümü kabülline Bevindi. Ve, parmağını ağrına götü- l Terek, mas! der vaziyetle: Aman, lamimi bağırarak söyle "T niedent | aansta! Faket, yine boştu, hoca el — gindisi giteim. Te ldearı Beyele uğrad — Daha iyi değil mi böyler ——— | AN bir vüruşta taşı” çıkardı, kurf — Fena değil, birdenbire ortaya | Kaldı. Ş | çB tretle ortada münakaşa kak aa Fakat, Cazgır lamail pehlivan | *aadı. Herkes 'hakkına razı oldu. Ar e Aranmamebıarn dalı Halili Ali tutacaktı. Mümine d ada | hi eç verirlerse onunla güreecek: T Bereket versin başımdan mav- | ti Mümin Aliye mzlandı: a — Bari gu herifi mağlüb et ” Başa güreçeceksin tabir? — Yenmeğe çalışacağım. — aşallah. — Sikı gir. — Ben de Adalıyı tatmağa karar | — — Elbetie. göz açlırır mıyım* vi | C— A, A ben tutmuş olsaydım' — Yalnız nn? | v herit Tliğe amitümtün . Ceti Ka naz aa aA a G ae e tuttum, aimmi a yar. Başaltı pehlivanların da güreşleri — Senin arkadaşın yok mu bitmisti. Cazçır, Mümini görmek ü ğeen | Sere buşını cevirdi. Lükin Mollayı o. Bittümd rada bulaşşadı. Gözlerini etrafa gee —Ben, sen arkadaşaındır. diye | dir aramağa başladı. geninle eç tutmak- istiyordum.. Ve, bu sebeple başa. güreşmeğe karar Mümin, cazgırın göz gezdirdiğini görünce olduğu yere sindi. Denmalı vermiş'im. lar şaşırdılar.. ve sordular. — Ziyamı yok.. Üçümlür de bera - | —— Molla ne oluyorsun” ber gideriz. Mümin, telâşli, telişii: Adalının arkadası kim eZ d eee — Bilmiyorum. — Ne vak yahu?. — Filibelinin!. MA Su cazgır herifi yine bemi arar — O, muhakkak Kara Osmandır. — Öyle ise, Adalı Filir Nurullah üe eç — Birakiniz, meydena çıkıncaya Z Baki e kadar gürmesin beni! dedi. — Sen kiminle “tutmak istiyor- | — Gesgr, hahire —arıyardu. Sanki, v gocuğu kaybolmuştu. Pakat, Drama- ” bi a, Ağzli ile. Ka eee n yorum, dedi. H w Te gallirın 6, Ai tutmak ( ĞG Hali soyunmun. arkasınlı satiyorlardı. İkisi de- Adalıyı dik tur | Büzek Çadırın önünde duruyordu. KERE ça aai ada ” " | Diğer pabiicanların hersi soyunmuz. Karm ge remeeyek ga l L A çadlırın içinden çıkmayor Krebstti Maksadı bütün - pehlivanlar kasas geçerena Te dihine gittikten scara. gitmekti. KA Corgar, ortaya gelii. Daval, mire Beyince, Dıramalı Ai sordu: — | Bilam susturdu. Çatlık senile ba » — Tış tu wm.. Kim kurt bu - | Şirme B dursa Adalı ile evveli o tutsun olmaz — Bena, Şüzeltn var: et aei — Başa güreşecekler meydana. 'Diramalı Ali, ağanın hak oyununu |— — Duydum, düymadım demeyi « keabul etti. Ağa, Mümin hocaya bita- | ni a — Başi hak eden yüz altin ala « ” aala, sen de kabul ediyor mu- | cak - Başa güreşecekler meydana Deyince, Mümin hoca Başa güreşecek pehlivanlar kazas — Hay. hay ağam dibine gelmeğe başladı. En önden Diye mükabele eti Ağa yenden | telşl telâali Adılı yürüyordu külcücük bir taş akdı.. Gözlerimi yuza (Devam var) T Ddint | afni kırmizı yüzlü kırk beşlik bir — Bu akşam baloya — gideceğim. | adam kapının önünde tebessüm ede- Mavi tuvaletimi dikkatle gözden ge- | rek beni selâmladı- çir. Sonra kapıcıya baber - gönder. Masa'na kolumu takdim ede Baçlarım yapacak bir kuslför ge | bilir miyim? in Doğrusunu isterseniz ben, lifran Akşam saat © olunca ben de ta- | münile hazırlanmış bulunuyordum. | Mavi bana çok yakışıyor- | &. Bir Rum olan kuvafür de saçları- | a çok güzel tanzim etmişti. Ayna | Ga olan kocamin genç ve yakışıklı bir. adam olmasını tercih ederdim. Onun için ufak bir sukutu hayale uğradı.. Bi itiraf etmeliyim. - Fakat eldem 'ne gelirdi? Zaraki olarak tebesim min kargsmda kendimi seyreder ve | ettim: gösüme Hişen ufak tefek son rütüş. | — — Memmuniyetle! Sizi bekletme -| vken kapı çalındı. Az sanra | dim ya? — O, hayar! Kat'iyyen. Tpi yanlışlık olacak gaa a| a ar a aa aa zliven dem. Holandah kahve tüccaci M İ eçi garaa yarın ll Kat e Tecü izminde biri sizi görmek isti - | Haa lar geei b Kerm ö yer a daruyardu. İşeriye kuruklak A Bu kafin da e kadar sersemdi: | vaha areket lli Iocam anmak o — Sen Büyle şeylere karışma! İçe- Zaman konuştu | —— Alman sefareti yakın elduğy İçin konuşacak az vaktimiz var. Siz yapacağınız vazifeyi biliyorsumuz der ği mi Devcmı var) Şiindi hafif bir heyecanla kocamı hekliyordum. Nihayet kapı- açıldı. Üzun sitindir. şapkası elinde, kabak