Çirkindi; cemer — zayıf bir kızdı. Buna rağmen ne engin bir ruhu var-| di onün. Eğer yabancılar kara göz-| dar, belki bin bir renkli ruhunun ak #ini görecekler, fakat ne yazık Ki kimse bakmazdı kızcağızın yüzüne. Zaten o kalabalığın önünden geçer ken, hele bir erkek gördü mü, yegâ- 'ne güzelliğini çerçeveliyen uzun si- yah kirpiklerini yere diker, görme den geçip giderlerdi. Halbuki o, sevdiği erkeğe ne hum- malı günler geçirtmeği tasarlardı. W Aşığına bütün ruhunu verecekti. Fa- Kat nerede o erkek? | İlik bir bahar akşamı, Hava ka- | rarmış, gökyüzüne serpilmiş bir a | vüç yıldız. Ay kocaman, sarı bir kar-| | puz dilimi... Dükkân “ camekânları| ! Tenkli işıklar içinde yıkanıyor. Rüz-| gür sıcak bir mefes gibi yüzleri ok-| | Gayıpkulaklara fisıldiyor: (Belki bir bahar şarkısı, belki de bir aşk ef- | #anesi.) | Kaldırımlarda çiftler, aşk çenbe | Fine takılmış dönen kafalar, parlı- | yan nasarlar. Genç kız, birbirine geçmiş bir in- #an zincirinin içinde eziliyor, ruhu kabarıp kabarp taşıyor. ve.. . (Ya-| rabbim, diyordu. Nerede beklediğim erkek, neden gelmiyor, neden beni| #okaklar, gecenin sefaletini, pisliği- 'ni sönük ziyalarla maskeliyebilen dar sokaklar... Kaldırım taşlarında ayak sesleri| kısıldı, tek tük gölgeler... Ve hikâyenin kahramanı zayıf, es- zner, çirkin kız, çabuk çabuk yürü-| yar. lti üç adım ötede bir başka göt e onu takib ediyor. Genç kız: (Hâyır, diyordu. Daki- kalardanberi arkamdan gelen bu a-| — yak sesi her halde beni takib etmi-| ör, belki ayni yolun yolcustdur!) Fakat bu fısltı ne, bu adam ne di- yör ağrının içinde? Kulak verdi: — | — Küçük hanım, dursana biraz, Gözünü seveyim! Hayır, duramaz. / Pakat bu tatlı; | #esin sahibini görmek için kalbi çar-| — Biyor, kendine böyle hitab eden ilk erkek. Adımları gayri - ihtiyari kü-| Ü cükü, ağırlaştı. — Dur azıcık, yalvarırım, rana di- İ yeceğim var! t Korktu, sokakta başka kimseler yok. Koşmak istedi, fakat bacakla-, | ı gevşek, yüreği karıncalanır gibi. | İçinde esrarlı bir eziklik.. j Şimdi âdeta yanyana yürüyorlar. Kasketli adamın Beyaz dişleri moy- danda: — Sen beni tanımazsın ama ben, geni tanırım. p Genç kız ürkek ürkek yarı ka-i Tanlıkta, onun yüzünü seçmeğe ça- heti. Cam gibi parlıyan iki siyah göz,| __——-—JX Mehmed Abut Uzun boylu, geniş vücüdüü bir- -| dam, kıyafetsiz, fakat genç olsa ge — Binde hiçbir delil yok Bilâüls gayet eiddi ve namuslu tanınan bir anti- kacı. Hat o aralık odaya giren bir zabıta müfettişi kendistni gayet iyi tanıdığımı, geçen hafta birlikte golf oynadıklarını söyledi. Korkarım ki yanlış bir yola sapıyorsunuz. — Yanlış yol mu? Fakat Pedderin evindeki bu tebdili kıyafet malzeme- #i ne olacak? Ne Pedder ve ne de Reardon hakkındaki düşüncelerim. do aldanmıyorum. Yalnız, bana söy- lediğine göre, bu işi becermek için kendi kendime çalışımam lâzım geli- yar, Ve Den, kısa bir tevakkuftan son- a devam etti: — Brent, Jenninin başına gelenle- Fi biliyor mu? — Yeni öğrenmişti. | — Vak'a nasl cereyan etmiş? /— Brentin verdiği yegüne tafsilat, Genç kazı öldürmüşler, ve - odasını Hitüst etmişler. Bu da Klavnın 10- toğralını elde ettiğine bir delildir, SDY AM rek. Adam bu bakıştan cesaret alarak genç kızın kolunu kavradır. | — Adın ne? i — Birakın kolumu! Beni / sevmedin mif / Korkma! Genç kızın sesi daha yumu — Bırakın diyorum, - görecekler, beni geç kaldım evime, Kasketli adam, kızı kendino doğru| çekti. Adamın ilik nefesi / yüzünde) eslikce iradesini kaybediyor: — Yalvarırım sana, bırak benit Fakat beline dolanan bu İlk erkek kolunun kudreti, vücudünü sarhos “etti... Bu beyaz dişler, bu cam gözle ona neler söylüyor... Kalın dudaklar| yüzüne yaklaştı. Bütün gece yatağında döndü, dön dü. Vücudü sanki alev almış. Dü- daklarında hâlâ erkeğin / ezlei kuv- veti, ateşi, saadetin artık geldiğine tamamen inanmış gibi. işte nihayet #enelerdenberi beklenen Aşık kalbi- nin kapısını çaldı! Brtesi sabah bir şeyi bahane ede- zek evden çıkıyor. Saat ” henüiz do- kuz. Daha bir aat var onun gelme- #ine Geçmek bilmiyen saniyeler, tü- kenmiyen dakikalar. Genç kız ona güzel görünebilmek için, en yeni es- “vabını giymiş. Dudakları kızıllaşmış, rengi hafif pembe, biraz da pudre Bekliyor, bekliyor. Nihayet sevdiği erkek, kalbinin fâtihi göründü. işte, Köşeyi döndü. Yaklaşıyor. - Erkelri yaklaştıkça genç kızın nazarları par- Tiyor, büyüyor, büyüyor. Saadet mi?| Belki! Şimdi aralarında yalnız iki üç. 'adım var. Kasketli adamın başı açık, saçlarını iyice kırptırmış, ayakkabı-. Jarma pençe değilse de bir cilâ vur.. durmuş. Gül kurusu pantalonu ütü İü, kurşunf yollu mintanı üstüne ay- ni renk yeleğini geçirmiş. Otuz iki | dişi meydanda, sırıtıyor. Genç kız titredi. Adam sordu: — Ne bakıyorsun öyle suratıma #oğuk sağuk, beğenemedin mi? Sonra, kıza sarılmak için hazırla- mürken, o, kolunu hizla çekti: — Dur, dedi, dur, sana söyliyece- #ğim var, Hem yolcu geliyor, geri çe-| kil Gözlerini uğuşturdu. Rüya m? Hayır. Karşısındaki adamın çehresi| çiçek çukurları ile delik deşik, gözü- nün birinde kurumuş çapak ve min-. fanının yakasında — yürüyen koca- man bir tahtakurusu. Şimdi genç kazın ruhü kararmış. Bir akşam e velki aşk simsiyah bir kâbusa bü- Tünmüş, boğazı düğümleniyor, gör derk yaşarıyor.. ve kekeliyor. Adam hıralandı: — Ne oluyorsun? Genç kız cevab vermeğe çalıştı: Hakkarıde Yol Meselesi Her Şeyden Evvel Nafıa İşlerinin Tamamlanması İcm Çalışı!ıyor Yolun açılma töreninde İlbay Sadullah ve Albay Komutan Halid Akyürek Hakâri (Hususi) — Çok kısa bir| zaman içerisinde; ilbayımız Sadullak | Koloğlunun isabetli kararlarile aldı- A tedbirler, ilimizin hamen her an- hada çok müsbet şekilde inkişafına #ebebiyet vermiştir. Bunların en başında nafta ve kül-| tür işleri gelmektedir. Hakâri Vana; iki yolla bağlıdır. Bunlardan birincisi 147 kilometre imtidadında bulunan Hakâri - Şah- manle ve Van yolu. İkincisi, Hakâri - Başkale - Vani yollarıdır. Birinci yol ham olmakla beraber nisbeten açık ve geniş ise de 3900 Metre irtifaında bulunan Karadağ'n Benenin dokuz ayında geçidi verme-| yisi Hakârinin kışın devamı müdde- | tince Vanla ve bilmünasebe - bütün Türkiye ile alâkasının - kesilmesini intaç etmektedir İkinci yol: Zap nehri yatağının #imal cebhesini takiben — Başkaleya | kadar giden kısmıdır. Burası Sünbül dağı ve şuabatinın doğradan doğru- ya eteğinde bulunduğu için rakımı | da 1000 ilâ 1200 arasında tahavvlii| etmekte bulunduğundan daima ka- panmadan işlemeye müsaiddir. Bu. 'nunla beraber buraya yol. demek | doğru değildir. Çünkü, kayalıklar ü-| zerinde ve ancak bir insanın geçebi. leceği kadar dar ve - uçurumludur. Halk her vakit geçit vermediği için Vanla olan ticarf ve iktisadi müna- batını arzettiği - bütün tehlikelere Tağmen dalma bura ile temin etme- #e çalışmaktadır. Yolun tehlikeli ve ai bekliyor da- Ben bakkala uğruya- | — Şey... Ben bugün. gelemem se- ninle... Babam... Orada, kögede be- Zabita onun evti olduğunu biliyor- Gu. Zaten Brent, bu gibi şahıslar a- Tasında vukua gelen ölüm vak'ala- rile fazla alâkadar olmuyor. Klavnı araması da bir zabıta — memurunu öldürmüş olmasındandır. Rontz me- selesine gelince aldırmıyor. bile, — Her ne hal tse, artık ayrılalım. Ve dikkat edin. — Korkmayın. Esas olan gey, te- fikte durmanızdır. Eğer - Reardon, Fisvatere gelirse ben de orada bu: Tunuyorum. Nansi Aylevoda - gelir Den, arkadaşının sözünü keserek: — Bu işle ben moşgul olacağır. dedi. Ve otomobilini hareket ettirdi. Yat Klübün önüne geldiğinde sa- at ikiyi geçiyordu. Kapının önünde birçok Kliks otomobiller duruyor. İçerisi ve bahçeler kalabalıktı. T raçada yemek yeniliyordu. Den, bir aralik gözlerini - pence reden denize çevirdi ve gayri ihtiya- Fi sevinçten titredi: Astarte eski yerinde demirlemiş Gurüyordu. cağım diye sana haber vermek için geldim Sonra erkeğin şaşkın nazarları al- | tında koşup gitti. Mehmed Abut xxvIL Demek ki, Pedder geri dönmüştü. Her balde Reardon da bu taraflara gelecekti. Fakat yat Reardonu ne diye Nevyorka götürmüştü? - Den, bu sualin cevabün bir türlü vere mmedi. İçini — şiddetle — çekllişi, da- ha öğle yemeğini yememiş olduğunu — hatırlatı. Fakat kalabalık içerisinde oturmağı da istemiyordu. Elini yüzünde gezdirir. ven sakalının uzamış olduğunu gör- dü, Odasında bir sandüviç ile karnı. ni doyurmağa karar verdi. Salondan çikarken, klüb garsonlarından biri elinde bir mektubla yanına yaklaş & — Bu sabah bir adamı gelerek bu KATİL ARANIYOR KİM ÖLDÜRDÜ VENI SABAHIN POLİS ROMANI Çeri dar kısmı 38 kilometre uzunluğun: dadır. Bu vaziyeti gözönünde tutan ça- dışkan ilbayımız derhal teşebbüsata Birişmiş ve birinci *mumi müfettiş-| Jik nafıa müşaviri Abdullah Bayda-| Tın kiymetli yardımlarile feab eden | fenni kegifleri yaptırarak Diyarba- kırdan celbettirdiği yol açma mal zemesi dinamit, barut gibi vesaitle iyeti mucib bir| hâdise kendisini göstermiştir. Kendilerine çok elverişli olan Zap yolunun açılması hakkındaki karar- | Jarı düyan halk; Cumhuriyetin fe- nimetlerini idrâk - ederlerken; bu işe mükellefiyetleri h>-| nde bo- denen çalışmak süretile - yardım e. deceklerini yaptıkları mazbatalar'n taahhüt edinmiş olduklarından hâ- dise belediye mevkil tatbika konmuştur. Şimdiye kadar beş metre genişli ğinde açılmağa başlıyan bu yol 939| Mayısında daha geniş bir faaliyet, meclisinin — kararile | Sahne olarak 989 sonbaharına doğ- u tamamen açılmış ve bitmiş ola- caktır. Gönderdiğim resim çok faal ilba- yımızı yolun açılmasına başlandığı Zün ilk mazmayı vururken göster mektedir. İhsan Kazandıoğlu K.K Kasden yangın İ çıkarmışlar ! Adana, (Hususi) — Vilâyeti- mize bağlı küçük Çıldırım köyün- de bir.yangın olmuş, içinde ziraat| âletleri bulunan bir samanlık yan| mıştır. Yangının bir garazkârlık ne -| | ticesi vukua geldiği zannolunmak tadır 'R SAGAY mektubu verdi. Cevabını saat dörtte alacağını söyledi. Den, ilk defa, Nansinin çayı baş- ka bir güne tâlik ettiğini düşündü. Fakat zarfı açıp, içindeki kâğıdın baş tarafında Astarte ismini görün- e sıçramaktan kendini gaptedeme di. Ve okudu: (Azizim Mösyö Den, Miss Ayale- vod, kardeşi ve N' Ernst, eğer sıh. hati müsaade ederse, bu akşam ye- meğine yata gelecekler. Kendilerine iştirakle geliraniz beni çok mınnttar kılarsınız. Yat Klübe saat 730 da telefon / edeceğim. / Hürmetlerimle. Hiler Pedder.) 'Den, salona döndü ve - kendisini bir sandalyeye attı. Tabinti ile Ped- derin davetine müsbet cevab vere- Naklede! Müşkül vaziyete düşen teyzeme) muzafferane bakıyordum. TTeyzem artık dayanamadı, elile| iffetin yanağını okgiyarak- | — Halidin, kimsenin eline geçir. mek istemediği kalbini elde - ettiniz | demek? Fakat mukabilinde - siz de kendinizinkini verdiğiniz için bu iş, İsteğinize göre halletmenin çaresin bakmalı... Allah vere de babanız mu vafakat etse, zira çok gençetiniz. — Babamın muvafakat edeceğina eminim, annem, ablalarım evlenme- den bilmem beni Halidle evlendirir. — Bekalım uğraşırız. Ben kabul ettikten sonra ona ne oluyormuş. Teyzemi tamamile istediğimiz va- ziyete getirmiştik. Ve aramızda £ lerek köşke doğru yürüdük. Yolda, bizi aramakta olan Refik beye İadik. — Ne 9? Yüzünüz neş'e diye sordu. — Ne olacak Refik bey? Bu 'xıî oe girçindir yt yi harken Sötüüm Yani ni ga HNi kanı Kai gillanz Tn denin yaranaz a &e | Tei düydeğim ue Pekat döstüm, işin alayındasınız galiba. | Sürüninde kaşalik ee | | releri de görünmüyor. Refik bey güldü; — Uzun zamandanberi işin bu çe kilde bitmesini bekliyordum. — Olur şey değil, kızın babası da beraber! Teyzem, Refik bey, yaşlı gözlerle kızına va | bana gefkatle bakıyordu. iffetle ben | | saşırmış bir halde idik. Refik bey, | yanımıza gelerek etlerimizi birleştir dı ve heyecandan titreyen bir sesle — Çocuklarım, birbirinizi hiç sı kılmadan seviniz. Teyzenizle ben işi-| nizi gönlünüze göre yapacağız. Kı | zanı İfet, kalbinin, © masum - genç| kız kalbinin seçtiği ve hislerine lâyıl olan erkek ile neşlesinden - bitiyordu. -- | ediniz. Kızım çok samimi ve mas dur... der gibi idi. zerralji, karıklık — ve L cekti. Bu kadar yüze gülen tesadüt- ten istifade edememezlik yapamaz- dı. Astarte'daki bu akşam yemeği, Reardon ile genç kızın buluşmaları: u izah ediyordu. Reardonun arka- daşının yatında yemek yemesi ve hattâ yatması kadar tabil bir şev olamazdı. Davete icabet - edeceğini bir kâğıda yazdı ve garsona mektu- bu götürmesini söyledikten - sonra bir sandüviç alarak odasına çıktı. traş olurken de Nansi hakkın- da beslediği duygunun sevgiye inkı- Jüb etimiş olduğunun farkına vardı. Genç adam, her hangi bir kadınıa fikirlerini ve kararlarını sarsamıya- cağını biliyordu. Fakat Nansinin ta- #iri başka türlü idi. Hattâ bu sabah, kendisini yalan söylemesine rağmen genç kız için bu şekilde hareket et. miş olmasında muhakkak sebebler arıyordu. Bunları düşünürken de Den trag oluyor ve gülüyordu. Ve birden, üze- rine aldığı işin büyüklüğünü hatırı a getirdi. Hisse kapılmak doğru de Hildi. Saçlarını sert sert - fırçaladı. Nansiyi düşünmekten - vazgeçmeli, hattâ Reardonla kendisini gördüğü. BÜ bile saklamalıydı. Sabir ve ihti. bütün GEN Ü den küçük Torahim, İcabında günde 3 kaşe almal 10 KANUNUSANI KIZ 1939 Ç R. Gülseven No. : 44 XXu tffetin annesinin de muvafakati- ni elde etmek uzun” sürmedi. Alb hafta sonra 1ffetle evleniyorduk. Epey zamanlar var ki teyzem be 'nim bu sonuncu ve projelerini bozan hareketimi ünuttu. Karımı gayet, viyor ve önüne gelene bu. sevimli gelini kendisinin seçtiğini göğsünü kabartarak söylüyor. mi irfandan Fim. Güzel razı oldu. Üç aydanbi der iste İffetle evlenmemin hikâyesi! Görüyorsun ki evlenmem diğerleri. ninkine benzemiyor. Eğer daha ma- hir birisinin kaleminden çıkmış ol saydı, alâka verici bir roman mev. zanı olabilirdi. Ben bu romanı iffetin - yanında n yaşıyorum. Azizim her ne söylenirse söylensin, evlenmek, in- sanda meveud vasıfların en iyisidir. yinet, (son) Mersinde 1 senelik Adliye faaliyeti Mersin, (Hususi) — Şehrimiz adliyesi 938 senesine nit istatisti Ki malâmatı hazırlıyarak alâkı dar makama- takdimetmiştir. Bu istatistiğe göre cumhuriyet müddeiumumiliğine 938 - senesi zarfında 1126 hüküm ilâmı infaz olunmak üzere verilmiş bunlar dan 110 u infaz olunmuştur. Ağır ceza muhakemesinde 272 davaya ait mühakeme — yapılmış bunların 189 u sona erdirilmiştir. 83 adedi de yeni yıla devrolun - Akliye cezada da 976 karara bağlanmış 400 dava 939 sine devrolunmuştur. 14 yaşındaki bir genç kızı kaçırdılar ! bi “apnadı (Husust) nahiy, ağlı bulunan Yunı ünden Abdullah 14 yaşındaki Emineyi, ayni köy Kurt Hasan, dilsizlerin İbrahim ve Mehmedin kaçırdıkları jandarmaya haber ve rilmiştir. Bunun üzerine derhal jandar. a takibata çıkmış ve kaçanları 2 sant sonra yakalamışlardır. Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, grlarımızı — derbal - keser, yat dulma esas prensibi idi. Rose- monta plâj yolundan gitti. Taraça- lar, çiçeklerin ağır kokuları altında, tenha idi. Fakat derandada kalaba- hk vardı. Hasir koltuklara gömül. Müş birçok kadın ve erkek buzlu l monata içiyordu. Salonda bir çay büfesi kurulmuz- tu. Nansi pasta dağıtıyordu. Dena geldigini gorunce elile küçük bir işa- ret yaparak güldü. Mis Brenzleri a. Tarken, onu ince ve zayıf bir kadı « Ja konüşürken buldü. / Ev sahibe- nazik bir tavırla kendisini karşıladı. — Geldiğinize ne kadar da iyi € tınız, dedi. Harriye söyleyin de size çay versin. Kokteyi tercih ediyorsa. muz, kütübbane salonuna gidin. Ve Mis Brenzler, tebessllmler sa. çarak yanındaki kadınla uzaklaştı Yalnız kalmıştı. Fakat genç kızla konuşmağı / aramıyordu. bakınca, Nansinin - yalnız Etrafına başına durduğunu ve kendisine gözile işarsi ettiğini farketti. Cevab vermedi. Bu güzel yüzün, gör bebeklerindeki sa