20 Nisan 1942 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

O TT ARR N | | B —i irdeme A © "sa burada her halde ümitli ve can.- YU | -ZZ EDEBİ DERTLEŞME S—- ——— Yeni neslin fikir ve sanat münakaşaları Yazaon: Bir Müşahit eyoğlunda —bir pastahane vardır. Eskiden cumartesi akşamları, burada fikir ve sanat adamları toplanır, edebi seyran ya parlardı. Onların arasına kariş- mak için aralarından birinin vası. ta olması ve karışacak kimsenin de adam olmiya biraz istidat gös- termesi Yâzımdı. Şimdi, yine ayni pastahanede genç fikir ve sanat adamlarından daha çok kalabalık bir grup top- lanıyommuş, fakat bunların arası. na karışmak için birinin tanrtma- sına veya adam olmıya istidat gös termesine lüzum yokmuş. choı. lu caddesinde gezmekten yomlın herhangi bir kimse bu grupa gelip ) v Ki Tara da karışabilirmiş. İş böyle bir şekil alınca bu top- lantıyı kuran yaşlı ve başlı zat. lar buradan birer birer elini, aya. ğm çekmişlermiş, şimdi hiç birişi gelmiyormuş. Umnnmındııiıerlbutopbn-u tılara Derhal farkettim ki, burada iki türlü konuşma oluyordu, biri he. zeyan halinde olan, diğeri aklı ba. şında bir istidat gösteren bu ko. nuşmaların birbirile nasıl olup ta kaynaştığına merak ederken, bir koltuğa iki karpuz sığdırmıya ça. lışır gibi görünen, her iki kolunun altı da kitaplar, mecmualar, gaze- telerle dolu, şişman, — posbiyıklı bir adam yanımıza geldi. Kendisi- ni gören herkes güler yüz göstör. di, yeni gelen zeta yer verdiler. Posbiyıklı zat, oturur oturmaz cebinden işlemeli bir kutu çıkar. dı, herkese uzattı. Tanmmadığı hal. de kutusunu bana dı açtı, baktım Bu küçücük Şehir Haberleri Ekmek karneleri iki aylık olacak Önümüzdeki aydan itibaren bu usulün tatbikine geçiliyor Mayıs ve haziran aylarına âit ek- mek karnelerini havi kartlar vilâye- te gelmiştir. Bir kaç gün sonra na- hiyelere — dağıtılacaktır, tadır. Bu süretle karne dağıtmak için uğranılan muykw da ortadan kal-| dırılmış karanfilden, tarçından, tutun dt adını bilmediğim haşkhaş ve tozla- ra kadar hemen bütün bir Misir- çarşısı kargçıma çıkıvermişti. İçi. me bir şüphe düştü, sakın bu za- valir adam?... Derken, lâkırdiıya bu yeni zat karıştı: — Şiir, dedi, bir hıyıı sanâti. ayağım beni bu pıstshıneye Sü. rükledi, pastahanenin geniş salo. nunda grup grup gençler oturmuş konuşuyorlardı. Kendi kendime sordum: «Bu grupları yarâtan se- bep, fikir beraberliği midir, yoksa südece ahbaplık mı? Eğer samimi bir fikir ve sanat beraberliği var. h 'bir hava bulacağım.» Bu düşünce ile gruplardan biri. sinin arasına kariştim, Dikkatle dinlemiye koyuldum. İçlerinden, gözleri tuhaf tuhaf bakan birisi şöyle söylüyordu: «— Şiirde mâna kadar lüzumsuz bir şey yoktur. Mânayı, ilim ve tarih kullansın, biz münaya ihti. yaç duymuyoruz! Bir şiir mâna i- gin yazılıyorsa evvelden düşünül. müş, bir fikrin esiri olmuş demek. tir. Halbuki şiir, kendiliği ge- dir. U yor. gunluktan hulyıyı dılışın întıba. larını yazabiliyor musun? İşte şa- heser şiir budur. Yoksa, kelime, mâna, şekil, anahtar... Bunlar gü- lünç şeylerdir. Buna ciddiyetle oldu: — Hayır, şiir kelime sanatidir. — Şiirde musiki Tâzimdır. — Ne demek, efendim, ştir te. mamile içtimat bir varlıktır. — Lâf! Şiir şekilden ibarettir.. Münakâşa büyüyordu, fakat pos biyikl zat, buna hiç aldırış etmi. yor ve ceplerinden birinden çikar- dığı gârip ve küçük bir kutudan enfiye çekiyordu. Münakaşayı, tu- haf tuhaf bakan gençle, başını n itiraz edenler geveze adam büyütmekteydi. Burada, şiir hakkındı bir fikre Hp akıvermelidir! Yanında oturan bir arkadaşı bu sözleri tasdik makamında şöyle konuştu: — Ahbaptaki mdmadan, kadın. daki mânadan, düşüncedeki mâ- madan, sahadaki müânadan, lâftaki| mânadan iğreniyorum. — Şiirde de' mi mâna canım? Dalima yere bakarak dinliyen ve eğilmiş olduğu masa hizasından başmı kaldırmıyan birisi bun: ce. vap verdi: — Şiirdeki mânaya kırşı Bgös- terilen nefreti anlamryorum. Bana göre, şiir ı:erniyeeın derdini anlat. mahdır. Daima gözlüklerile oynadığına bakılırsa sinirli olması lâzım ge- len bir genç te fikirlerini şöyle açığa vurdu! — Ayni zamanda cemiyetin se. vincini de aksettirebilmelidir. DALDAN DA İngiliz soğukkanlılığı en üstün dnin soğukkanlılık olduğunu, bu saye- de her vartayı eninde sonunda atlat- tıklarını iddia ederler, bunu ispat içir de türlü türlü hikâyeler söylerler. Işte bunlardan biri: Bir Ingiliz, Amerikada bir şehrin bir meyhanesinde viski içiyor. Bir- denbire meyhaneyi Gangsterler ba- varıl d Yanım- daki arkldaşa beni başka grupa götürmesini rica ettim. Arkadaşım koluma girerek, bu yeni gördü. ğüm gruplar hakkında bana iza. hat vermiye başladı. Salonun en kalabalık grupunu göstererek: — Bunlar ressamlardır, dedi. Gel bakalım ne konuşuyorlar? Gittik, takdim edilmek lüzumu görülmedi. Hemen bize yer açtı. lar, Ha aralarından tanıdık biri kalkmış, gitmiş, ha yabancı bir a- dam gelmiş oturmuş... Buna aldı. rış ettikleri yoktu. İçlerinden za- yıf bir genç, ensesine topladığı saç larini sarsacak bir heyecanla ko- nuşuyordu. — Resim lâhzada tesirini yap. malıdır. Bu tesir üç tünlü olur: I — Keyif vererek, II — Göz boyaya. rak, III — Düşünmeye davet ede. rek... Bence resim, her şeyden ev- vel di dürücü * İnsan- " Bunda bir mah- Zzür göze çırpmıktıdıı- ki bunun da önüne ıq;llmeıı için lâzım gelen ted- birlerin al tahmin Bu defaki| kartlarda iki aylık karne bulunmak-|; , Finda —başlica tabiye olarak— VATAN ASKERİ BAHİSLER Hava harbinde yenilikler ve gündüz bombardımanları afp Büğlâdiği zaman, Al- man hava küyvvetleri çok üstündü. Buna güvenen Alman- lar, Polonyada, Norveçte, Fran. sada, Balkanlarda ve Girit ada- sında yaptıkları hava taarruzla- çoğaltılmıştır. Harp başımda bun- ların gidiş . dönüş uçuşu kısa idi; bu yüzden bomba uçaklarına u- zun mesafelere kadar refakat e- demiyorlar ve tam himaye yapa. miyorlardı. Geçen sene İngilizler garbi Almanyaya hava akınları gündüz - bombi lan yaptı. lar. Gündüz bombardımanı, gün Beçtikge önemi artan biricik ha. va harbi nazariyesidir; ve hava kuvvetlerinin kemiyet ve keyfi. yetçe ve muharebe Bu mahzur şudur: Karnesini kaybetmiş olanlar yeni kudretini gösteren en doğru bit ölçü haline geldi. karne için uğ- rımıktı ve çok defa da gelecek ayı Ak lar 1940 y eylül ayma kadar İngiltereye karşı ikçe artan bir şiddetle gündüz dırlar, Karneler iki aylık olunca kar- nelerini kaybedenler iki ayı beklemek mecburiyetinde kalacaklardır. Bir insanın ekmeksiz iki ay bekli- yemiyeceği gözönüne almırsa bu bombardımanları yaptılar. Fakat İngilizler hava korunması ve ha. va filolarını kuvvetlendirince Al. manlar ağır kayıplar vermiye baş Jadılar; Kayıplar elde edilen ne. önl için bir tedbir alınacağı şüphesizdir. Halide Edibin dünkü konferansı Kıymetli edip Halidea Edip diüln Usküdar Halkevinde Türk mimarisi ve Türk edebiyatı hakkında bir kon- ferans vermiştir. Usküdar Halkevi reisi avukat Yaşar Kaynar kürsüye gelerek Halkevinin davetine icabet ettiği için Halide Edibe teşekkür et- miş, bundan sonra konferansa başli- yan kıymetli edip bilhassa şunları söylemiştir: «— Edebi ve mimart sahamızda şaheserlerin —meydana — gelebilmesi için Türk ruhunu duymak lâzımdır. Ben, dünyanın hiçbir yerinde Türk eserleri kadar mükemmel mimari eser görmedim. Anıt - kabir, Türk eseri olarak Türk ruhunu temsil et- mesi itibarile çok şayanı dikkat bir değer ifade eder.> Güzide edibin Konferansı büyük bir alâka uyandırmıştır. Bu suretle dün Usküdar Halkevi zengin ve isti- fadeli bir gün yaşamıştır. Tedbirsiz - hırsızların ikametgâhı meydana çıktı Samatyada Hobyar mahallesinin Cami sokağında T numarada beraber oturan Müzeyyen ve Zehra adındaki kadımların evine evvelki gece hırsız- lar girmiş, evde bazı eşyalar çalan ların felâketlerinin bu düıüıınde yeri olmalıdır. Grupta dinliyenler ve yanların. dakilerle konuşanlar arasında ufak tefek; bir adam vardı ki, bu söz- lerin her kelimesini tasdik ediyor. du. Büyük gözlüklü bir delikanlı lâfa karıştı: — Sanat, insan denilen mahlü- kun ideal hayatınt terbiye eden büyük bir vasıtadır. Mevzu; bundan sonra resimden insanlık bahislerine geçti. Her kafadan bir büyük vecize yu. murtlandı! Devrin siyast, iktisadi şartları, kanunları ve tarihin ha. bersizce dönüm noktasına vardığı hakkında İleri geri fikirler ileri ge 3 üncü sayfada) Bıyor, Hay biri korkutmak için hayaya bir luı; a silâh attıktan sonra bağırarak diyor (. ki: — Pis herifler, ne duruyorsunuz, haydi paraları sökülün, bakalm. Her- kesin elleri havada kalacak. Birer birer paraları ve kıymetli şeyleri ver- dikten sonra, eller hâlü havada, şu duvar boyunca dizilip bekliyeceksi- niZ. Herkes elleri havada emir dinler- Jer ve birer birer kıymetli eşyalarımı vermeğe başl: Ingiliz kaçtıktan sonra, sabahleyin işin farkma varan kadınlar polııe ti ağır bastı. Bunun üze- rine Alman hava kuvyetleri ge- ©e bombardımanlarına bir dönüş yaptı. Bu dönüş, Alman hava kuvvetlerinin büyük üstünlüğe veda ettiğini gösteren ilk işaret oldu. 1941 mart ayında kuvvetlen- miş İngiliz hava kuvvetleri Al. man tabiyesini benimsedi ve bü- yük ölçüde gündüz bombardı- manlarına başladı. Bu meydan o. kuma, İngiliz havacılığının Al. man havacılığı ile boy ölçüşebi. lecek kadar kemiyet ve keyfiyet. çe yükseldiğini gösteriyordu. Şimdi 1942 baharındayız. İngi- Tiz hava kuvvetleri, geçen seneki bahar devresinde olduğu gibi büyük akınlara başlamıştır. Hem bu seferki homhı.rdlmınlır daha ü hedeflere ve ı zaman, &v uçakları bomba uçaklarını ancak döğüşte Yazan: A BORAN himaye edebilmişler, bu sebeple İngilizler çok ağiır kayıplar ver. mişlerdir. Yeni İngiliz av uçak. ları hareketleri uzatılmış oldu. ğundan bomba uçaklarına hedef- lere kadar refakat etmekte Ve himaye yapmaktadırlar. Bomba uçaklarının av uçakları Bibi yükseğe çıkiış ve yüksekten iniş evsafi artmıştır. Hava mü. dafaa teşkilâtı eskisine nisbetle tehlikeyi daha geç haber almak- ta ve çok yüksekten bombalarını atan bomba uçaklarina yeter te- sir yapamamaktadır. lmanlar, gündüz bombar- dımanında büyük kayıp. lar verdiklerinden buna bir ça- re buldülar; hem bomba atacak ve hem de av uçağı gibi havada düşman uçaklarile ateş muha- rebesi yapabilecek kudrette bir av - bombardıman uçağı yaptılar. Bunun ilik örneği Messerschmitt 109 uçağı idi. Bu yeni uçak der. hal rağbet buldu. Bütün muha- ripler buna büyük önem verdi. ter. Bu yeni silâhın teknik, as. kerlik ve iktısat bakımından bir çok faydalarma — karşı biricik daha büyük filolarla yapılmakta, dir. eçen seneki bahar devrem sinde garpte Alman ve İngiliz hava kuvvetlerinin taar- ruzları arasında aşağı yukarı bir müuvazene vardı. Fakat bu sene muvazene İngilizler lehine bo- zulmuş, İngiliz hâva kuvyetleri — Alman haya kuvvetlerinin bü. yük kısmile doğu cephesine bağ- lanmiş olmasından— garpta üs- tünlüğü ele almışlardır. Bugünkü havacılık tekniğinde görülen yenilikler müdafaadan ziyade taarruza faydalıdır. Hava muharebesi için esas tabiye gün- düz bombardımanıdır. Bu mak. satla kullanılan av, bombardiman ve av . bombardıman uçakları lmakta ve evsaft yenilendiril!. haber Yapdlan ta, kadmlıra. ait olmıyan bir mektup bulunmuştur. Yaşar adında bir sabı- kalının isim ve adresini taşıyan bu mektup sayesinde hırsızın adresi tes- bit edilmiştir. Hırsızlar hakkında ta- kibata başlanmıştır. Posta mektup ve kart- larında yeni zamlar Her sene olduğu gibi bu yıl da, bu- Bünden itibaren nisanın otuzuncu gü- nü akşamma kadar, posta idareleri verilecek mektuplara birer kuruşluk, kartlara yirmişer paralık, tolgrafla- ra üçer kuruşluk şefkat pulu yapış- tırılacaktır. mektedir. Av uçaklarının uçuş mesafesi Ha T ek V M çok bomba taşıyama. masıdır. Fakat gitgide bunun gide rileceğine şüphe edilemez. Dikkat edilirse, Almanlar ne “'doğuda ve ne de batida artik bü. yük ölçüde gündüz bombardı. manları yapamamaktadırlar. Es. kiden karşilarında ancak zayıf karşı kiyma silâhları veya ev- safı ve kabiliyeti noksan mah- dut av uçakları buluyorlar. bu- nun için hava akınlarında istedik. leri kadar muvaffak oluyorlardı. Fakat İngiliz — Amerikan hava. cılık tekniği ayni ve belki de da- ha yüksek evsafta av, bombar- Gerçekten bir şeye benzemiyor — Dün ak$amı öyle bir şey oldu Ki — Ne oldu, anlat... — Bir kaç tane yuvarlamak için bizim Vasilin meyhanesine gittim... Yanrmdaki masada Yüzgeç Hasan, Motör Ahmet, Makarna Ali, Koko- na Omer demleniyorlardı. Bir ara- Ik çekişmeğe başladılar. Kulak ka- barttım. Yüzgeç Hasanla Kokona Omer, Motör Alhımede çıkışryorlar- dı. Kokona: «Bugüne kııdır ettiğin yeter, karşımnda — benimle Yw bulur- sun!» diyordu. Motör, «vız gelirsi- niz» der gibi omuz silkiyor, Makar- na ise hiç karışmıyordu. Bir aralık Motör Ahmet su dökmeğe çılkttı; Ali de başka bir masada- dıman ve av . bombardıman u- Ççakları yaptığı günd K . manlarin yıldızı yüz| ki tutmuş gibidir. rtiık keyfiyet bahis mev- zuu olamaz; kemiyete ge. lince bunun da önemi günden güne azalmaktadır. Çünkü 1940 ve 1941 seneleri içinde iki tara. fın hava kuvvetleri arasiInda gö- rülen büyük farklardan eser kalmamıştır. 1942 senesinde hangi tarafın daha çok uçak çikarabileceğine gelince, bu üstünlüğün hiç ol. mazsa sene sonuna doğru İngil. tere ve Amerikaya —geçeceğine kuvvetle ihfimal verilebilir. İn. gilizler dâha $şimdiden Almanlar. dan çok uçak yapacak kudrete eriştiklerini iddia ediyorlar, A. merikalılar ise bu sene 60 bin tayyare yapmağı kararlaştırmış- lar ve bu işe geniş ölçüde ve hız. la koyulmuşlardır. B u dünya - harbi, bu sene havacılık bakımından ye- ni bir safhaya girmiştir; ve gö- rüşümüze göre mihver tarafının aleyhinedir. Alman hava kuvvet. leri artık garpta da kuvvetlenen bir müttefik hava cephesi karşı. surda bulunuyorlar. Harp sana- yini bu sırada başka bölgelere nakledemiyeceklerinden — büyü- 'yen bu tehlikeyi ihmal edemez. ler. Müttefikler Avrupa kıyıları. na bir çıkarmıya teşebbüs ettik. leri zaman, bunu belki de para. şüt kıtalari İndirmek hareketile birleştireceklerdir. Almanlar bu ihtimali de heşaba katmak zo. Tundadırlar. 9 n’j A Kalem Allah rızası için... GM okudum; Yetmiş ya- Şında bir dilenci kadının üstü aranmış, kemerinde sekiz yüz yetmiş Hralık bir çek, altı yüz Wra nakit pa- ra, bir çok elmas ve mücevherat çık- Miş... Geçen utmumi harpten sonraki bü- yük iktısadi ktizde Ayvrupalı bir bankerin odasma bir dilenci girerek sadaka istemiş. Hesap defterleri üs- tünde darumunu inceliyen banker ba- şınr kaldırmadan işine devam ederek dilenciye: — Bir dakika bekle, şu hesapları bitireyim, olabilir ki benim senden bir sadaka istemekliğim lâzım gelir, demiş, Hani, şu Avrupalı banker gibi, bu yetmişlik dilenckden bir sadaka iste- mek pek fena olmiyacak! FRANSIZ KABINESİ Laval'in rekliği altında Fransız ka- binesi nihayet kuruldu. — Iogilirlerle Amerikalıları endişeye düşüren, bu kabinenin kuruluşundan ziyade kurul- muş olması ihtimalidir! EBEDIİ ZAAF! Para piyesinden çıkan dâvada mah- keme salonu pek kalabalık oluyor- muş. O kadar ki salonda yer bulamı- üşmeğe gitti. Ikisi yalnız lıılmoı Ömer, Hasanı &bre Yüzgeç, bu Motörün uslanacağı yok, gel şunu dışarıda el birliğile bir pataklıyalım» dedi. Yüzgeç biraz düşündü: «Küçlü kuvvetlidir, hakkından — gelebilir. miyiz?» diye sordu. «Kalıbına bakma koftur, yal- nız başıma ben bile işini görürüm ama sigortalı gidelim» — «Ya Ma- karna da onunla birlik olursa?» — «Yok camımı, görmedin mi o sö- ze bile karışmadı» derken Mo- tör, biraz sonra da Makarna masa- ya döndüler. Ağız kavgası yeniden alevlendi. Kokona Ömer birdenbire ayağa kalkarak Motöre: «Ulan, dı- şarı gel de gösterelim sana Hanya- yı, Konyayı... dedi. Motör öne düş- tü, arkasından Kokona jle Yüzget, en arkada da Makarna çıktdar. Ben de merak ederek arkalarından kâ- pının önüne çıktım; baktım ki s0- kakta kapışmışlar: Hasanla Ömer Ahmede saldırmağa çalışıyorlar, Ali bir. kenarda seyirci duruyor: Derken Motör bir punduna getirip Kokonaya bir yumruk, bir yumruk daha aşketti, Kokona sersemledi; tam bu sırada, geride seyirci duran Makarna fırsat bu fırsattır. diylP de Kokonanın beline arkadan bf tekme indirmesin mi?.. — Eh, sonra?... — Sonrası.. Kokona: «Ağalafı ben ettim, siz etmeyin...» diyip YE” re yattı.. Artık ben Yüzgeçin d€ pes diyeceğini sandım. Fakat inst0' ve dayanıklı imiş meret... Tek bö” şına kavgaya devamı etti, kâh vür” du, kâk yedi.. Derken Motöre sal” dırmak isterken yerde yatan Hasana bir çelme atmıya kalkmâf mı? — Kime?... Eavgaya sürüklediği arkadaşı Yüzgeçe mi? — Evet.., — Fakat bu, no kadar benziyof'” — Neye benziyor? — Neye mi?.. Şeye... Yok, yöki hiçbir şeye... ! — Evet haklısın, arkadaşın böl” — lesi gerçekten hiçbir şeye benlt” miyor! | KÖR KADI — Azılı bir katil muha- fızlc'rı elinden kaçmlâ da bir şoförü öldürmek! yanlar pencere kapmın önüne getirdikleri tahta sıraların üs- tüne tırmanıyorlarmış. Bu da, insanların paraya olan zaa- fmın en yeni bir delilidir! ÇINLILERİN SEVINCI Tokyonun bombardımanı Çinde bü- yük bir sevinç uyandırmış. Beş yıl- dır devam eden bir savaştan sonra Tetrika No. 31 kımıldanmaz. Haydut henüz duman- ları çıkan rovelyerimi Ingilize çevire- rek çıkışır: — Bre adam, sen canma mı susa- dın? Ne diye emrimizi yerine getir- Mmiyorsun ? İngiliz şu cevabr verir: — Ben o pis heriflerden değilim. Bu sabah da her sabah ı“l banyomu ken, tirmişti. Mektepte her zâman sana sgaçların altında taşkın neşelerimizle şehit haberini bır müjde gibi koşa koşa bana yetiştiren bu kız olmuştu. Evimiz yandığı zaman o felâket haberini de yine bu kiz yetiş- öylerdim- ÖNMİYEN ATEŞ Yazan: İsmet ZİYA kadar kızmıştım ki gayriihtiyari: — Kuzum Mazlüme, benim güzelli. Bim neden seni bu kadâr alâkadar edi. yor. Görüyorsun ki ben senin çirkinli. Binle hiç de meşgul değilim. dedim. Mazlume, fena halde bozuldu. Çirkin rum. Âdeta üşüyorum. derdim. Bl!' ıüıı. wk tuhaf bir şey yaptım. hepsinin birden pis oluşuna ve pisli- ği kabul etmelerine doğrusu çok Şaş. tım. Hay meğer an- liyan adamlarmış. Ingilizin soğuk. kanlılığına bayılıp gülerler. Meyha. nedeki Amerikalıları soyup sovana çevirdikter sonra «temiz» İngilizle birer viski tokuştururlar, sonra onun bir şeyine dokunmadan savuşup gi- derler, nımda sen de vudın Bu kızla ne zaman karşı karşıya gel- sem vücudümde bir ürperti hissediyo- Çünkü ya. Yine bir ıkşım gülünç bir hâale ko- yan sarkık alt dudağı, farkedilecek ka- dar titremeye başladı. Yutkundu, şeylcr ıüylımk istedi. Fakat, kelime!'e. rin & n dökülmesine meydan 20 NİSAN 942 | PAZARTESİ AY 4 — GÜN 110 — Kasıim 164 RUMİ 1358 — NİSAN 7 HİCRİ 1361 — (Reblülâhir —4 VAKİT ZEVALİ — BZANİ GÜNEŞ 6,13 10,20 ÖGLE 13,13 5,30 İKİNDİ 17,00 9,07 AKŞAM 19,54 12,00 YATSI 21,31 1,39 İMSAK 4,24 s_sıj toşumu dol -e di. renlere yerden metliyim. tediği düşün Nâzan!.. bir heyecanlarımın yen bu meşum kadını muhitimden uzak- laştıracak çareler #radım. Kafamı pat. lattım. Ne yazık ki akla ve mentığa uy. gun hiçbir şey bulamadım. Hayot ve saa detlerine engel olanları bir anda öldü- yorum. Fakat ne çare ki bir tahta kuru- su dahi öldüremiyecek kadar merht- Ben, düşünedurayım sen de düşün Nâzan,.. Beni bu kadının şeemetinden kurfaracak, onun, hayatıma katmak is- zehirlere mâni olacak bir çare Başiım, beynim ateşler içinde ...Ken- dime malik değilim. Hattâ, bu mektu- bumu stna nasıl yazdığıma bile hayret- teyim, Emin olun ki bu uzun mektup, göğe kadar hak veri. — kaçırmış zamanki mermer çılgınca bir hamlesile geldi. Ne düş yorum. Şahsi Istırapla. ve ne ettisem, şikâ raberim. demişti. yanıma hiçbir mukaddemeyç lüzum görmeden: — BSenin için güzel kız diyorlar. Fa- kat bence çok noksanların var. Meselâ: Gözlerinin rengi gözel ama biraz daha büyük olmalıydı. Reagic fena değil ama, tipine mat remk daha iyi gider, saçları. na gelince: Onların parlaklığı ve rengi- nin güzelliğini beyenmekte herkesle be. Akşam üzeri, yongun kafamla ona 9 farkındaydım. ürperten bu uğursuz dan sonra da bu kıza nerede tesadüf atılmıya müheyya bir akrep vaziyetinde gördüm. Bir taraftan benden uzak bulunmıya çalışırken di. ğer taraftan da etrafımda dolaştığının ve dalma benimle mesguî Aradan seneler geçti... de aile hayatımtn içine karışmış gör- düm. Dün gece, sabaha kadar gözleri. mi yummadım. Vakit vakit zavallı Fa. On- bil y lduğ yımla seni de üzdüğüm için çok müte. essirim. beni affet Nâzan... Seni öper öperim güzel kardeşim. Perihan x- lerken: Cici Nâ Sana bu mektubumu, Vücudümü bu şefer dan bir mektup içinde geçen bir günden sonra yazıyo. rTum. Sana gönderdiğim son uzun mektubu postayâ. verdiğim günün akşamı Loman. aldım. Mektup gayet tatlı neşeler kahaları kısa. Fakat çok esrarlı ve mânalı.., İşte, şu satırlardan mürekkep... (Perihan... şonra mutlaka bana gel... sürpriz ile karşılaşacaksın. Eğer bu da. veti ihmal edersen çok büyük bir fırsat Leman gibi ciddi bir arkadaşın. böyle bir daveti ihmel edilir mi hiç... Dün cu martesiydi. Acele yemeğim! Kargılaşacağım — sürprizin doğru Göztepeye gittim. Leman, beni köşkün kapısında kanşıladı. Onun, her gülümseme içindeydi, Kapının geniş ve neşe ile titriyordu: — Perihan... dar üzülecektim ki.. Lemana heyeçcanla sordum: — Ay Leman, ne var Allah aşkına, bu kadar mühim bir şey mi?.. Leman, bir şey söylemeden ellerim- den tuttu, beni büyük holün Bgictrdiyan parkeleri üzerinde salona doğru sürük. — Görürsün, şimdi görürsün, diyordu. Salondan, tatlı kadın sesleri ve kah. ayak basar basmaz bir çığlık koptu. Ko- <a salonu, bizim sıinıf arkadaşları dol. î Cumartesi günü öğleden Büyük bir olursun.) yedim. heyecanile hazin çehresi bugün tatlı bir sahanlığında — öpüşürken sesi Eğer gelmeseydin o ka- diyordu. geliyordu. Biz, salon kapışına ve Usküdar ceza evinden kaçmak larından hakkında tevkif kararı M cut olan sabıkalr Hülüsi, geçenli Izmir zabıtası tarafından nk Bursaya sevkedilmişti. H““':l rada muhafazasına bıkan rnem w _â rin elinden tekrar kumuurı Ka suçlu. şiddetle aranmaktadır. ; Yurtta kimsesiz kalan yavrt? HSN seziler Gütüei BK G. Merkezi İ EVKOŞELA Zeytinyağlı bokld,,, aklayı Adana ve ııınl’ B artık bol bol gönderiy0”” '4, ate$ de ucuz yediriyor. Iler şeyin hasmma almdığı bugünlerde otuz kuruşa alınca sşebzecinil hediye verdiğini sandım. Iki akşamlı sabahlı pişirdim vağ Ö' i Ja ayıklandıktan sonra bir atılmış suda yarım saat, kararmaz. Ben de öyle yaP önce yağda çevirsem hazmi tirmiş olacaktım. Bunun içif dan doğruya çiy sovan ve Mî“;n'f' | mr katarak tencereye koydüll- M bir kaşık da şeker ilâve Gt:"/' ne bir tabak kapadım. 'N kapağını da örterek ateşe Suyunu çekince kapağın / biraz srcak su ımm gyle€ M#’ ateşten — indirip ._,ı Üzerine tereotu dowl" lezzeti pek iyi idi. son-l“ birlikte yiyenlerin mwwı:lî $i GKU

Bu sayıdan diğer sayfalar: