Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
hayel —a TE 5. SAT « v aa “YARTAN H_arp Vaziyeti YAZAN: İhsan BORAN , (Emekli Kurmay Subay) Sarki Akdeniz havzasında Vaziyet: İ şnndıye kadar bu bölgede itisi deniz ve adalarda, ikisi arada olmak üzere üç cephe Vardı: | — Malta . Girit - Kıbrıs geçen deniz cephe- Si. 2 — Garp çölünde Mısır hu- duulllıdıki cephe. 3 — Irakta Basra ve Erdün h'“d“lîlı üzerindeki cephe. 16 mayıstanberi Suriyede bir :"'P cephesi olmuştur. Alman ’Wısl:ı: l::kı yardım hıl:ıı- iyeden geçmiş ve bir k“"ll da Suriye hava meydanla- kalmıştır. Alman işgali- ""' hıılıdııım gösteren bu ha- ©ket üzerine İngiliz tayyareleri Sam, Rayak, Tümdür hava mey d""l'lllı hücum etmişler - ve Alının tayyarelerini mey- tahrip etmişlerdir. Fi- l'*'kle General Vilson kuman- d"'lldıkı İngiliz kuvvetlerinin "Mııı ve Erdün — hudutların- dan Sımyıyı yürüdükleri haberi Mu gelmemiştir. Almanya ta . Girit - Kıbrıs deniz c"’hhuıııı iki ucundan Mısıra sWey; kanalına yürümek ni- L“mdedır. Bu uçların birisi alta . Trablus - Bingazi - Tob- 'ğ'k Yani Libya istikameti, diğeri Üriye / Filistin - Süveyş kana- İ ui lyedeıı Iraka geçmek de Mümkündür. izlerin deniz — cephesini eden Malta - Girit . Kıb- Tis hattıma karşı bir mihver ha- 'eketi yoktur. Bu hatta karşı Yalız hava kuvvetleri hücum Sdobilirler. Zira mihverin kâfi deniz kuvvetleri yoktur. Mihver ha leri Kıbrıs, Girit ve Mal- adalarını bombardıman — et- :%l!fdır. Buna mukabil İngiliz T Yareleri Onikiadadaki üslere, tablusgarp ve Bingazi limanla- ha hücum etmişlerdir. Mihver h'"“lenıun İngiliz deniz cep- besini düşürmedikçe yani Mal- k' Klbm ve Girit adalarını zap- 'de e Suriye ve Libyadaki ı.:”îlşm bareketleri iyi netice- Lîbyı cepheımde bugünlerde İı;.ı seyyar ordu birilkleri işler becermeğe başladı- Almanların beş koldan yap- ı jleri hareketi tardettiler mukabil hücuma geçerek İlum « Capuzzo kalesi hattına ilerlemeğe muvaffak ol- '"ıu.:' Sollumu işgal eden kıta- Capuzzoyu zaptetmeleri de Sıı r-ı'.ü'!lnıı'wlıır. Bundan — sonra 9bruk kalesile beraber İngiliz âr ordusu ileri birliklerinin Sziyeti daha sağlam olacaktır. halde Almanların Mısır hu- Unu 5O . 60 kilometre geç- i beyhude olmuştur, . lrakta Basra bölgesinde şid- li bir muharebenin başladığı hber verilmektedir. — İraklılar, aldıkları direktifi i.: etmek için İngilizleri Basra- denize dökmeğe karar ver- bu kararı icrada geç ı:"ldlklın muhakkaktır. Deniz- köp sahile çıkan kıtalar bir Yübaşı tularlar ve oraya a- â”*"â' i“' bir gene gibi yapışırlar. iyeyi işgal etmek İngilizler Ül- ğgünün en mühim meselesi- Bu maksatla Irakta ve Lib- bir müddet daha mııılıfı- Adliye Koridorlarında: Ateşle barut K Anadoluda “VATAN, Mahkemeden çıkarken hâlâ mırıldanıyordu : CEYHAN İtimat caiz değil. Bel bağlama dostuna. Zira göz koymuştur sırtındaki postuna Ceyhan nehri kenarında yet- miş sene evvel kurulmuş büyü- — Biz zamane gençleri 'gıbıy sxgara bana uzattı. Arada teşek- değiliz, zaman, fırsat buldukça | kür ettim. eşe dosta gider, onlarla hoş eder, hatır sorar vakit geçiririz. Allah, cümle kusurlarını silip at- sın bir arkadaşım vardır. O da sık sık bana gelindi. Eh arkadaş kardeşten daha yakındır derler. Doğrudur, doğrudur ama her in- sanın sütü temiz olmaz.., Konüuşan dertli adam buraya gelince sustu. Gözlerimin ayağın- daki yırtık paçalı pantalonuna sır tındaki dirsekleri erimiş ceketine iliştiğini görünce: — Ya evlâdım; dedi. Lâf ©- raya gelecek hele biraz sabırlı ol. Ne diyordum?... Ha herkesin sü. tü bir olmaz kimisi de sütü bozuk cinsindendir. Bu arkadaş gel za- man, git zaman, bize gün aşırı gelmeğe koyuldu. Vakti hali de iyice olmadığından biz de: — Allahın sofrasıdır. buyur- sun gelsin, ne bulursa anca bera- ber kanca beraber yeriz olur, de- dik, Hanım da razı oldu. Seninki şöyle böyle derken eve kapılandı. Evin alt katında boş bir oda var dır onu da ona verdik. Artık e- vin demirbaş eşyası gibi bir şey oldu. Benim işim oldukça iyidir. Allah bin bir bereket versin ferah fahur geçinip gidiyoruz, Ticaretle iştigal ettiğimden za- man zaman taşraya gider, dolaşı- rım, Malüm ya iş işt'r. Başı boş birakılmaz sonra sermayeyi kedi. ye yükleriz. Derken efendim uzatmıyalım, ben yine Anadoluya gitmiştim, giderken Hanıma: — Aman Hanım dikkat et bi- zim arkadaşa kötü muamele et- me, o da insan evlâdıdır, incinir, dedim, Hanım: teşekkür etti. sından derin maşır 'birakır.. me: satırı. okudum. lacaktık, almış ve üstelik... alıp kaçtı diye beş| — Estağfirullah, dedi. Ben kibriti yaktım bu sefer o, Böylece karşılıklı teşekkür ve estağlirullahlardan sonra sigara- bir tekrar söze başladı; — Gardrop tam takır.. yok azizim. İliç bir şey bırakma. mışlar. Bari insan insaf eder de içerde bulunan dört kat elbiseden birini olsun bırakır. Bir takım ça- Ne gezer!., ni alıp gitmişler. Evin içinde kudurmuş bir kap- lan gibi dolaşıyor, sataşacak a- dam, kavga edecek insan arıyor- duüm. O anda bizim hanımın ne altı kaldı ne üstü. Kendi kendi- — İnsan bir yere gider de evi böyle mi bırakır? Kim bilir kim bunları çalıp gitti diyordum. O- danin ortasında dolaşırken gözle. rim birdenbire komidinin aynası- na takılmış bir mektuba ilişti. He men alıp hiddetle açtım. İlk iki yazısı idi. Fazla okuyamadım. O. lanlar olmuştu. Bu yaştan sonra mahalle karılarının dil pesengi o. Arkadaş dediğin böyle olmalı. Besle kargayı gözünü çıkarsın der ler ya. İşte o da daha iyisini yap. mamış, Evde bana ait ne varsa| Zavallı adam sözün ,burasına gelince Yusuf dili tutuldu. Üste- lik dediği zaman yalnız paranı mı sordum. O iİse benim bu sualime: — Daha kötü, daha kötü... Keşke bütün servetimi alaydı da beni bu yaştan sonra rezil, rüsvay tım di, dedi. cek bir çiftçi kasabası, Nüfusu on binden artık. Halk, nehirden güçlükle alabildiği pis suyu — içi- yor, kullanıyor. Bu yüzden türlü haslalıklar eksik olmuyor. (Ay- ran) dan trenle getirilen suyu i- çebilen bahtiyarların sayısı pek az. Belediyenin yıllık geliri yet- miş bin lira imiş. Belediye reisi de üç sene Amerikada kalmış bir genç. Mersinde olduğu gibi nehir suyunu süzme ve temizleme tesi- satı vücude getirmek — imkânları vasıtaları var demeklir., Fakat nedense bu işe teşebbüs edilme- miş. Çiftçiler, nehrin sağ tarafın- daki tarlalarıyle muvasalaları sallarla temin ediyorlar. Yakın- da bu zorluktan kurtulacaklar. Bir demir köprü yapılıyor. Bu se ne sonuna kadar bitecekmiş. Ceyhanlilar aralarında yirmi bin lira toplıyarak iki ilkmektep bi- nası yaptırmışlar, Bunları orta mektep olarak kullanmıya elve- rişli ve hususi idareye ait bulu- nan ilkmektep binasıyle — değiş- mişler. Bir orta mektep açmışlar. Bu mektep resmi midir, hususi midir, belli değil. Muallimlerin hususi bir komisyon — tarafından bulunup tayin edildiklerine — ve maaşların zaman zaman halktan toplanan paralarla ödenmekte ol duğuna bakılırşa mektep resmi değildir. Bir şahıs veya bir şirket tarafından gelir kasdiyle kurul- | madığına göre hususi bir teşek- kül de denemez. Hasılı acaip bir şey. —Ay başları, kömisyon azalarının kapı kapı, dükkân dük kân dolaşarak muallimlerin ma- aşlarını toplamaları da, her hal- de hoşa gidecek bir durum de- gil, Mektebin yıllık maşrafı en çok on bin lira imis. Bu kadarcık bir paraya Maaif Vekâleti bütçe sinde ne diye bir yer bulunamı- nefes çekerek Bir şey Hepsi. Bizim arkaşın Mektubunda u- — Sen merak etme, dedi. Se- nin arkadaşın benim dünya, ahret kardeşim sayılır. Arkadaşa da: — Ben gidiyorum, Hanım ev- vel Allah sonra sana emanet, de. dim, Sanki sözleşmişler gibi o da: — Hiç merak etme karın be- nim dünya, ahret kız kardeşim- dir, dedi. Ben de huzuru kalp ile yola çıklım, Yaş artık 55 ama, biz es- ki toprağız dere tepe demez ge- zer tozarız. Şimdiki gençler gibi, biz gençliğimizde (Bobstil) değil dik. Aylarca dolaştım, Tüccarlar, la görüştüm. Siparişler yaptım. Elimde olan manifaturaların da bir kısmını sattım. Döndüm gel- sın. knymug Fakat... d tanmadan bana: &Karınla seviştik, bir müddet kendimi toparlıyana kadar üst ba | ; okutul şa ihtiyacım olduğundan senin el- biselerini ve diğer eşyalarını ali- verdini. İleride sana bunları iade edeceğim. Kusura bakma» diyor U, Kusura bakma ha... Tepene vursalar ses çıkarmıyacak İtimat caiz değil Bel bağlama dostuna Zira gözü koymuştur Sırtındaki postuna. Lâkin bizim baba dostu yalnız postumhuza değil, karımıza da göz girip Lu. yor bilmem. Mektebin mahiyeti belli olmadığı için muallim bulu. namıyor, deı'slcnn çoau Ceyhan- Yazan: Cemal Bardakcı Eski Konya Valisi kalanı ekine elverişli. Bu ara- zinin beş yüz bin dekarına tahiıl, bir milyon dekarına da pamuk e. kiliyormuş. (Halis Akyüz) adlı bir çiftçiden Ceyhan ovasının e- kim durumu hakkında malümat istedim. Bana şu izahatı verdi: — Bizim burada Yüregir ve Tarsus ovalarında olduğu — gibi büyük ölçüde çiftçilik yapan yoktur. En kabadayımızın ektiği saha ikibin, üçbin dekarı geç- mez.. Hele pamuk ekimi husu- sundaki bilgimiz azdır. Makine- lerimiz, âletlerimiz de yok gibi- dir. Pamukçuluk esaslı bilgiler, türlü kuvvetli ve yeni makineler istiyor. Biz bunlardan — mahru- muz. Topraklarımızın — terkibin- den hangi cins mahsul yetiştir- miye daha elverişli olduğundan haberimiz yok. —Senenin hangi aylarında ve günlerinde — neka- dar yağmur yağar. Nasıl ve ne şiddette rüzgârlar eser. Ekinler hastalıktan ne suretle — korunur, Bütün bunlar bizce meçhul şey- ler, Bizimkisi körü körüne bir çiftçilik. Bu yüzden iki yakamız bir araya gelmiyor. Gösteren yok, öğreten yok. — Adanada uzun yıllardanbe ri ziraat mektebi vardı. Bugün de bir ziraat lisesi var, Çocuk- larınızı bu mekteplerde — okuta- bilirdiniz. yahut oralardan çı- kanlardan faydalanmak kabildi. — Efendim bilmezmiş gibi soruyorsunuz. Zıraat mekteple- rinden çıkıp toprağa dönmüş kaç kişiye tastladınız. Bunlar vi- lâyet ve kaza merkezlerinde tme- mur olurlardı. — İşleri güçleri de masa başında otufup mintakaları içindeki tavukların ve onların yu murtalarının, dağdaki, bâyırda- ki âv kuşlarının ve sair zararlı, hüy 'dayılarmır he yor- müş. Ders levızımı namına — kü- gücük bir âlet dahi yokmuş. Şu halde halkın fedakârlığı boşa gi- diyor. Çocuk babaları da evlât- larımız okuyor diye kendilerini avutmuş, daha doğrusu aldatmış oluyorlar. Parası olanlar çocuk- larını Tarsustaki Amerikan Kolle jine gönderiyorlar, Ceyhan ka- zaşının iki milyon dekar arazisi var. Bunun beşyüz bin dekatı dağlık, ormanlık, bataklık. Geri Öyle ya.. peşinden gittim. Suçlu erkek ancak otuz beş kırk yaşlarında, kadın ise ancak Ben de onların dan çıka- dim. Eve geldim ki kler yok. (Allah Allah) dedim. Hem An- karadan telgraf da çekmiştim. Neyse bir anahtar da bendedir. Kapıyı açıp girmedim. Seslendim, cevap yok. Yalnız dedim bizim hanım annesine gittiyse telgrafı almamıştır. O sırada aklıma arka. daşım geldi. Eh gündüzleri de evde olacak değildi ya, Çıktım güzel bir yıkandım. Üzerimdeki kirlileri attım. Gardroba elimi u- zatınca bir de ne göreyim... Adam burada yine durdu. Hid detinden kuduracak gibi idi. Bel. liydi ki sözü kesmesi ağzından kötü bir lâf çıkarı k içindi. vası. çıyorlar. kalmal d loğ , yakitleri yoktur. am, Beyrut ve Trab- ve motörlü birliklerle ılıııılıdır Suriyenin işgali mülâhazasile şu ma- de eder, İngiltere Kıb- « Malta deniz cephe- & cenah gerisindeki isti- ri Suriye sahilinden iti- kapatmış ve Türkiye lh Cebinden tabakasını çıkardı. Bir cağım. Bereket çoluk çocuk yok. Herifi evvelâ hırsız diye yakalat. tım. Ondan sonra bir zina ada- Ona yedirip içirdiklerimi ağ- zindan, burnundan getireceğim. Hele o karı #ok mu?.. Onu da ra hat dürttü, elin serserisine kaçtı. Bizim eski zamanlarda böyle her zeler yenmezdi. Şimdi, karıların canı sıkılınca eşyayı toplayıp ka- Bu sırada mübaşir kısık sesile davacı yaşlı adamı çağırdı. Yaşlı diyorum, çünkü o elli beşten dem rağmen altmış beşlik filân vardı. Suçluları görmek için otuzunda yardı. Bu vaziyeti gö- rünce birdenbire şaşırdım. Adam arkadaş diyordu. Bu genç ada- ma. Olur a... Dedim. Ya kadın.. Kocasile aralarında en aşağı otuz yaş fark vardı. Mahkeme salonundan çıkarlar, ken yaşlı adam hâlâ: İtimat caiz değil bel bağlama dostuna... Diye bellediği bir kı- tayı tekrarlarkcn biraz evvel bi- zi dinleyen aklı başında bir adam alçak sesle: — Behey gafil, dedi. Sen ateş. le barutu yan yana koymuşsun. Mitat PERİN saplamak ve bunları bir cedvele yazarak daha yüksek makamla- Ya göndermekten ibaret kalırdı. Ve böyle hesaplarla uğraşmak- tan buğdayı, arpayı farkedemi- yecek hale gelirlerdi. — Yüregir ovasında bir pa- muk nümüne ve tohüm üretme Hükümetin topraksız çiftçileri toprak sahibi etmek kararının tatbikini sabırsızlıkla bekliyor çiftliği varmış. Oraya gidip is- tediğiniz malümalı alabilirsiniz. — Evet böyle bir çiftlik var. Ve onun müdürleri, memuuları, yabancıdan mütehassısları, — tür- lü makineleri, her çeşit vasıta- ları, bol paraları da var. İki gün evel Adanada idim, Vebali boy- nuna, bir tanıdık anlattı: Bu çiftlikte bu yıl ekilen pamuk to- humları açılımamış, tekrar ekmiş- ler, yine çıkmamış. — Sebep?. — Vallahi bilmem. Vekâletinin müfettişleri vardır. Giderler, görürler ve bu sebebi | meydana çıkarırlar elbet. Yanı başındaki ları bu çiftçiliğe nümune olacak bir halde imis. — Ceyhan ovasının bnşenel»u ekim durumu? — Şu on, onbeş gün içinde yağmur yağmazsa çok fena, Bu sene vir- bir hastalık var. Ba- zıları (Mantar) hastalığı diyor- lar. Pamuklar üç dört santim yükselince yapraklar sararıyor, kararıyor ve kuruyor. Tekrar e- kiliyor. Yine kuruyor. Buğday ve arpalarımız da yağmursuzluk- tân mütcessrdir. — Ceyhanın sularından istifa. de edilemiyor mu2 — Hayır. O yalnız bazı yıl- lar taşar. Üçyüz bin dekarlık bir sahayı sular basar. Çok zarar olur. Yüregir ovasının sulama işi bitince sıra Ceyhan ovasına ge- lecek he. halde. O zaman ku- raklıktan kurtulacağız. Ceyhanda hükümetimizin el koyup bir an evvel hal.etmesi beklenen mühim bir mesele da- ha var, Bu kazada hazineye ait altıyüz bin dekarlık arazi varmış. Adlarını öğrenmek istemediğim bazı açıkgözler bu arazinin gn bin, onbeş bin dekarlık parçala- rını ellerine geçirmişler.. Toprak sız köylülere ücretle kiralıyorlar- mış. Bu topr <ların bir kısmı da zaman zaman Allden almıp Ve- liye, Hasana veriliy ş. Bu Zıraat | fakir çiftçilerin tarla- | SİYASİ İCMAL Şimali Afrika akını geriliyor Yazan: M. H. ZAL © ir İsviçre gazetesi ge- i “ çenlerde yazdığı — bir makalede şöyle diyordu: «Cin- leri ayaklandırmak — için icap eden afsonu herkes biliyor.: ı Hergün yeni bir takım cinler a-' | yaklandırılıyor, fakat lııuılımı yerli yerine oturtmak için ıl-'lp eden afsonu bilen yok.» ı Harp hergün biraz daha ge« nişliyor, mevçutlara hergün ye« : ni işler katılıyor. Fakat mesele. leri derlemek, toplamak, sonu- nu getirmek için henüz bir şeys — ler yapılabildiği yok... Aln:ınlır fırsat duşıı-aıi tâli l yorlar, fakat asıl esaslı işe kat'i — bir sürette sarılmamışlardır. İne | giltere hâlâ muhasara altında- | dır, fakat Amerikan yardımı ve: İngiliz hazırlığı arttıkça muhas © sara çemberi Kuvvetlenecek yere — de gevşiyor, Almanlar İngilte« © reyi istlâ hareketinin kıvama © geldiğine bir türlü kaar veres miyorlar, aksine olarak İngilize * lerin havalarda taarruz M gitgide artıyor. Almanlar ikinci bir harp sahe nesi olarak Şimali Afrikayı seç.. mişlerdir. İngilterenin Balkans | lara kuvvet ayırdığı zayıf daki G k kayı kollayarak Mısır hududu.* # | na doğru yıldırım gibi inmişlera — f-! | dir. O hızla Marsa Matruhu ve | Nili geçselerdi muek yokhı | lngıh:lınıı Akdeniz j ti bugün için kökünden sarsıla- | caktı Fakat İngilizler deniz © kuvvetlerine dayanarak - Ta *ruk'u tutabilmişler ve h için bol bol vakit kazanmışlare dır. Sollumun İngilizler dan geri alındığı hakkınd haber, Şimali Afrikadaki man akınının gerilemeğe — yüz tuttuğuna ilk delildir. Almanlar bütün kuvvetlerini bir araya ge. tirerek ikinci bir taarruzla Sol- lumu belki de tekrar alabilirler, fakat bunu yapsalar da asıl n ticeyi değiştiremezler. Almanya, başka yerlerd kumar taliüine güvenerek Şi Afrikada denizleri, çölleri mış, riski çok büyük bir kumar —| ııımııı ıtılııı.ı’h B_ll aye yüzden mahkemelerde de birçok davalar açılmış. Hükümetin top- raksız çiftçileri toprak sahibi yapmak hususundaki — kararının gerçekleşmesini sabırsızlıkla bek İiyenlerin sayısı pek çoktur. hatayı tamir için şarki Akdeniz — sahalarında yeni yeni kumar © hamlelerine girişecek olursa zi- yanın önüne geçemiyecek, ken- di kendini yeni kumar ziyanli rına maruz bırakacaktır. | SUNDA NBunDan Dünyanın en büyük Kuranıkerimi Ulucami disi üzerine sülüs yazı ile yazılmış Maymunla İnsan Arasındaki Mahlük b eski bir kafa olan bu Kur'anı Kerim, en büyük mübarek kitabıdır. tu 80 ti dir. Açık bulunduğu zaman bir sayfa ucundan öbür sayfa ucuna kadar ge- nişliği 1 metre 52 santimdir. Dört sayfası altınla süslü olan bu Kur'a- nı Kerimin diğer sayfalarında mü- him sanat işleri mevcuttur, Ağırlığı 60 kilo kadardır. tası, aslen olduğu nazariyesini kabul — edenleri çok ilgilendirmiştir. İnsan Üe maymun arasındaki İs- tihale - değişim devrince ait olan bu mahlükun kafa tası ilim adamları Rrasında da büyük bir merak uyan- dırmıştır, Verilen malümata göre, bu malı- lük dört ayak üzerinde değil, tıpkı | Jdaponların Azim ve Metaneti 1023 senesinde, Japonyada vukua gelen şiddetli bir zelzelede Yokohas ma şehri, hemen kâmilen denilec bir şekilde harap olmuştu. Yo mada bulunan evlerden 738,485 i y—ı W kılmış, sağlam 19,000 ev kalmıştı Bu hal, şehrin nüfusunun da ıd— masımı, mucip- olmuştu. Japonlai Yokohama şehrini 17 ayda gibi yürüy hemen haber ver, Fransızca bildiğim halde aylığım ancak yirmi beş lira tutuyor benim, Yazık vallahi! Hem de her gün yedilere ka- dar çalışmak şartile... — Merak etme. Ben pazartesi günü sana telefon ederim. Yalnız devamlı bir iş olmi- yacak, malümun olsun.” — Ziyani yok, kaç ay çalışırsam kârdır. Biliyorsun ki Zühtü askerliğini bitirince ni« kâhlanacağız. Kezban, içindeki heyecanla bir tezat teş- kil eden bu sözleri dinlemekten memnun ol. muştu. Maddi ihtiyaçları için çalışan bu kız ları kıskandı. Ali Beyle Güzide Hanım izin r. Bundan sonra Âl- ııırı taarruz için Libya başka bir ulilnmet ü E ğ | Şeker ve glikoz istihlâk vergisi A"karııcisuı alıman bir habere gö- , #eker ve glikozdan alınan istih- Vergisinin arttırılmasına dair tan Olunan kanun lâyihasında, şeker zllı #linmakta olan 7 kuruş mun- | istihlâk vergisi kilo başmıma 14 W ükamah alınan' 5 kuruş ta bir ’“lo © çıkarılmaktadır. Bu zamlar, ' fiyatma geçen nisan ayında '“dn- olan zam dahil bulunmak- %kere yeniden zam yapılma- Aeöttete, SDERES ne büyük bir şevkle o da hayatını kazanmağa koşacaktı. — Çayınız hazır Kezban Hanım, getire- yim mi? — Teşekkür ederim Mümtaz Bey. Zahmet etmeyiniz, 'ben gelirim. Eğlenmekten başka kaygüları yokmüş gl- EDEBİ ROMAN TEFRİKA No. 48 — Ya Avrupa medeniyeti ne olacak? — Yavaş yavaş inkıraz bulacak. Gidiş bü- nu gösteriyor. — Bu eski medeniyet nasıl yıkılır? — Göreceksin, yeni bir. dünya harbinde göklerden yağacak bombalar, maddi ve mâ- nevi dan bunün ha gelecek, asırların yaptığı eserleri, kurduğu prensip- leri yerlere serecek. Kezban ağır ağır çayını içerken bu konuş. mayı dinliyordu. Başka bir dünyadan gelen bu sözler ona tatlı bir dinlenme verdi. Biraz evvelki fırtmadan sonra burası ne kadar Sü- bi yaşıyan bu zengin gn kendi hayatlarını düşünen iki arkadaşa gü- lümsedikten sonrva yemek odasına doğru yü- rüdü. Burada sekiz on genç koltuklara, kanape- lere yaslanmış, yorgun bir sesle konuşuyor- lardı. Kezbanla Mümtazın içeri girmeleri on, ların mükâlemelerini kesmedi: — İstikbali elinde tutan Amerikadır azi- zim. Avrupa kıtası âzami verimini tüket. iııişlir. Bugün artık ihtiyardır. Yarına hâ- kim olacak kıta denizlerin ötesindeki genç Amerikadır. kindi! Cazbandi t a, genç kahka- halara rağmen sakindi. — Çocuklar Neemiyi gören var mr? Bu suali, bir tüzgâr gibi şiddetle içeriye giren Vivet sormuştu. Herkes onun yüzüne baktı. — Gitmiş olacak. — Belki de bahçededir. — Bir yerde uyumuş olmasın, çok içmişti. Vivetin sivri Ççenesi, mavi gözleri öfke ile titredi. — Nerededir? Onu mutlaka bulmak is- tâyorum. Beni görmeden gitmesi mümkün Tezan: Muazzez Tahsin BERKAND £ değildir. Gençlerden biri yarı müstehzi #esile: — Necmiden sana ne kızım? Sen nişat- lını ara, farkında değil misin o da ortalıkta yok, dedi. Bu sözler Vicdanın yüzünü karıştırdı. Bir- denbire hatırladı: gibi çayını içmekte devam etmişti. Ama kal. bi helecanla çarpıyordu. Hiç yoktan bir re. zalet çıkabilirdi. Bereket versin ki, Nilüfer belki de ömründe ilk defa olarak akıllıca bir iş gördü. Vivetin koluna girdi, onu dışarıya sürükledi. Ancak bu sözlerin tesiri odada kalmıştı. O zamana kadar saatin geçtiğini farketmiyen davetliler esnemiye, yorgunluklarını duyma- ğa başladılar ve nihayet birer ikişer kalkıp gitmiye hazırlandılar. IX Kezban son misafirleri selâmetlemeden o- dasına çıktı. Tekrar Feritle yüz yüze gelmek ist kalbine, sinirlerine yaptığı müt- — BSahi Ferit te mey kay t Mümtaz kendisini tutamadı. Kahkaha ile güldü. — Çok şükür bunu farkedebildin. Feridin yerinde ben olsam bu sözlerini bir iltifat tee lâkki etmezdim. Bahusus — nişanlandığınız Bgecen. Vivet "yaptığı büyük gafı anladığı için büsbütün öfkelendi. Gülünç bir vaziyete düş tüğünü, kendisine bukan gözlerde okudu. A. yağını vurarak hırçın bir sesle Mümtaza çi- kıştı: — Govezelik etme Mümtaz! Vakat fazla konuşmağa, hele tekrar Nece miden cesaret edi işti. da soğuk bir hava esti. Herkes yüz yüze ba- ŞY Kiminin gö de hayret, kimin- kilerde istihza vardı. Kezban bu sözlerli hiş tazyikten &onra iki nişanlıyı yanyana tt Lâmbasını yakmadı. Kendisine samimi ge- len eşyaları görmek istemiyor, aynada yil- züne bakmaktan korkuyordu. Bitişik odada yatan Fâzile Hanımı uyandırmamak için a. yaklarının ucuna basarak yürüdü, dışardan gelen ışığın yardımile elbiselerini çıkardı. Yorgun ve meyustu. Bütün bir ömre sı- gabilecek kadar büyük heyecanları bir kaç saat içinde yaşamıştı. Feridin Sesi ne sıcak elleri'ne kuvvetli, gözleri ne Parlaktı. Ge. niş omuzlarile ne kadar heybetli görünüyor- du! — BSenl nasıl sevdiğimi anlatacağım Koz- ban! (Arkası var) — lar. Şimdi, Y da dern 90,000 ev vardır. Ahalisi 78 binden 450 bine çıkmıştır. e Piza Şehrinin İğri Kulesi Piza şehrinin iğri kulesi bütün handa meşhurdur. Asırlarca hikmet kaijdeleri dikkat nazara narak inşa edilmiş olan bu kule zaktan, düşüp yıkılacakmış gibi ründüğü halde - fenni surette yaj dığından - şimdiye kadar bütün fi tınalara ve İtalyada sık sık v gelen zelzelelere göğüs germiştir. İki sene evvel bazı kulenin muvazenesinin günün birinde yıkılacağını iddia meye başlamışlar. Bu gibi garip delere pek meraklr olan A lar, bu haberden heyecana ler ve derhal kulenin muayenesi HĞ çin bir fen heyeti göndermişlerdi. —© Heyet, yaptığı tetkikat neticesime de Karamsarları yatıştırmıştır. klkı'tı göre kule, son senelerde a cak 5 milimetre kadar eğ Bu eğilme devam etse bile kılı. cak 1600 send sonra yıkılabilir. dan ötürü şimdilik kaygıya müh yyoktur.