10 Mayıs 1941 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 4

10 Mayıs 1941 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 HİKÂYE MESAFE... l Yazan: Fuad Samih T Yalova kaplıcalarında, büyük ote- lin salonunda balo veriliyordu. Rüş- | tü, arkadaşı Fikrinin kolundan çek- | ti, güzel bir bayanı göstererek sor- du: | — Kim bu?... Fikri, gülerek cevap verdi: —- - Bayan Belkis... Henliz pek taze dül.« Ölen kocasının matemini | unutmuş. Buraya banyo bahanesile eğlenmeye gelmiş bir kadın... Ben, | kendisi burada peyda ettim. İstersen seni de takdim ede- | bir ile aşinalık yim. Teşekkür ederim... Birlikte onun yanına gittiler. Fik- aşını takdim ederken: nle dans etmek için çıldırı- yor... Dedi. Sonra, kadının yanında ©- turan annesine dönerek kendisi de onu dansa davet etti. Aradan henüz bir hafta geçmişti. Rüştü, Belkise âşık olmuştu. Genç kadım da ona karşı kayıtsız görün- müyordu. Hemen her gün beraber koruya gezmeye çıkıyorlar, her ve- sileden istifade ederek sevmek ve sevilmekten bahsediyorlar, pek gü- Zel vakit geçiriyorlar ve kendilerini cidden birbirlerine âşık sanıyorlar- di, Artık bu sevda hemen herkes ta- rafından anlaşılmıştı. Bunu anlamı- yan, bilmeyen yok gibi idi. Bir ak- şam Rüştü, arkadaşı Fikriye kalbi- nin hissiyatını açtı: Doğrusu azizim, beni Bayan Belkis Edalrya takdime delâlet etti- ğin için ilelebet minnettarınım. Oh! Ne iyi ettim de buraya geldim. — Öyle mi?... Bayan Belkisin soy adı <«Edalı» imiş. Bak bunu bilmi- yordum. — Nasıl, güzel bir isim değil mi? — Ben hiç bir fevkalâdelik bulmu. yorum. — Büundan daha şairane, daha lâ- tif bir isim olur mu? Tıpkı kendisi gibi... — Demek kendisini pek güzel bu- luyorsun ? — Fevkalâde... Hele sözlerindeki ulviyet, fikrindeki metanet ve kud- ret, hissiyatındaki rikkat ve neza- ket olur şey değil. Bunu farketme- miş miydin?... — Başka meşguliyetlerim olduğu için bu derecesini hissetmedim. — Yazık! Bence her hali güzelliğe misal teşkil edebilir. — İhtimal... Belkisin gözlerini gördün mü?. — Şüphesiz... Herkes gibi iki gözü var.. — Of.. Eğlenme canım.... Sema kadar derin, ruh kadar sevimli... — O... sen şair olmuşsun... Zanne- derim ki mevkiin tesirile... — Hayır!... Onun sevdası ile... Fa kat, şunu soracaktım. Hiç onların ailesine, maişet tarzına dair malü- matın var mı? Belkis ile beraber bulununca hissiyatıma mağlüp olu- yor, maddiyat ile iştigale cüret ede- miyorum. — Evet, malümatım var. Bayan Belkisin babası, tuzlu balık tüccarı, Kocası da bir teneke kutu fabrikası sahibi imiş... — Oh! Ne iyi... Dünyada ticaret ve sanattan daha iyi ne var? Mem—’ lekete en çok bunların faidesi yok | mudur? | — Evet... Evet... Hele Bayan Bel- | kis gibi emsalsiz bir kadın da işin İçinde olursa... — Of... Alay etme... Bu zavallı i- hissettiklerimi mübalâgalı mı | buluyorsun ?.. — Hayırt! Cesaret edebilir miyim | buna... | — Ona, sen de benim gibi tapını- yorsun ya/!... Dikkat bile etmedim. Zannede- rim ki.., — Bus... Sus.... Zannettiğin gibi değil. O dudaklar öpülmeye, sevil- meye lâyık değil mi? Hele boyu, en. damrı... — Evet, boy gibi boay... Endam gi. bi endam... — Nasıl... gin Nasıl... Ya ellerine ne — Dünyada görülmemiş bir şey gibi söylüyorsun. Ne diyeyim? <ade- ta el> derim. W — Ya!l.. Ben seni bu kadar kly-V met bilmez zannetmezdim. — Hakkm var... Üç ay sonra gö- rüşürüz. — Üç ay sonra mı?... Ben o za- mana kadar Belkisin kocası olaca- | ğım. — Âlâ... Ben de düğünde hazır bu. lunur, güzel kadmlarla bol bol dans ederim. İki dost böyle görüşürken Belkis de annesine Rüştü hakkmdaki hissi- yatını anlatıyordu: — Ah! Ne kadar iyi bir delikan- İl... — İyi ama... Henilz zengin değil.. — Her şeyde para aranmaz ya!. — Nasıl? Aranmaz mı?... Hays- ftim en mübim noktası bu... Ben, be- | son- şulelerile yaldızlanan tepelerin mağaza sahibi idi. Benim de olduk- ça servetim Yardı. — Ne yapayım... Serveti yoksa şiir ve aşkı var. Bu da bir servet, bir definedir. Görmüyor musun? Her şeyi ne iyi söylüyor. Gurubun | hazin manzarâasını ederken kendinden geçiyor. — Ben böyle şeylere kulak asmam o söylerken uyirgm geliyor, boğulu- yorum. Dikkat c gmedin mi? Hep B. Fikri ile konuşuyorum. Onunla ti- caretten, sanayiden, servetten bah- sediyoruz. İşte, ciddi, akıllı sevilecek bir adam.... Fakat, Rüştüye nisbeten hiçtir, tasvir B — Hiç mi?.. — Evet... Rüştünün kalbi, zekâsı, nezaketi, hülâsa her nisbeten öteki hiçtir. Geçen akşam koruda gezerken ne diyordu, biliyor musun? «Şu gök yüzündeki bulutla- ra kadar seninle yükselmek ve ora- da seninle yapyalnız... Seninle yal- nız yaşamak isterim...» Ne şairane söz değil mi?... — Bilmem... Anlamam... Kuru söz den hazzetmem. Ne kazandığını na- sıl zengin olacağını söylerse aklım erer. — Of€... Bitrak bünu şimdi. Sende ruhtan, histen mahrumsun. Bir şey anlamıyorsun ki... — İyi ama kızım, sade şiir ve he- vesle yaşanmaz. Kuru muhabbetle tencere kaynamaz. Yoksa sahiden mi bu adama varmak istiyorsun?.. — Evet... Buna katiyen karar ver dim., Kendisile muvakkat bir zaman için ayrılsak bile mektupla hasbihal edeceğiz. her şeyi kararlaştırdıktan sonra evleneceğiz. Bu kararımız kat idir. — Sen bilirsin kızım. Artık çocuk değilsin. İlk izdivacım benim vazi- femdi. Şimdi sen istediğine varabilir Bİn... fikri, Şeyine Banyo mevsimi geçince birbirle- rinden ayrılmaya mecbur olmuşlar- dı. Bu ayrılık en evvel pek hazin ol- du. Sık sık mektup yazmaya ve az zamanda evlenmeye karar vermişler di. Üç hafta kadar mektupların ar- kası kesilmemişti. Rüştü İstanbulda, Belkis de Göztepede ikamet edi. yordu. » Bir akşam Rüştü, İstiklâl cadde- sinde, dostu Fikriye tesadüf etmişti. Yalovadan beri birbirlerini hiç gör- medikleri için pek sevindiler. Abdul- lahda yemek yerken Fikri, dostuna sordu: — Sehin izdivaç meselesi ne oldu? — Nasıl izdivaç?.. — Güzel Belkis ile... — Adam sen de!... Bu, kaplıcanınm bir eğlencesi idi. Sonra düşündüm. Unuttum gitti. Artık hatırıma bile gelmiyor. — Ya.... Koca vefasız!... Böyle deme acanım... Onunla evlendiğimi sen de istemiyordun.., — Ben ne istedim, ne de isteme- dim. Sen onunla evlenmek arzusun- da idin. Onun için çıldırıyordun. O- nu, kadınların en güzeli addediyor- dun. Hülâsa fevkalâde buluyordun. — Evet... Öyle idi. Fakat hissiya- tımda aldanmışım. Sana hakikati ha H söyliyeyim. Bilirim ki sen en muk. tedir bir ressamsım. İşte bunu kendi sanatinle mukayese edeyim: Bilfarz gayet güzel bir yer görüp resmini yapmak isteyince, oradan mutlaka biraz uzaklaşarak karşıdan bakarsın Bundaki maksadın heyeti umumiye- sini görmektir değil mi? —Uzaktan bakıp katt bir hüküm — verdikten sonra yine sanâ güzel gelirse resme başlarsın. İşte ben de öyle yaptım. Yalovada iken hissiyatıma mağlüp olarak onu seviyordum. Gözüne, eli- ne tutuldum. Heyeti umumiyesini farkedemiyordum. Fakat uzağa çe- kilip dikkat edince vazgeçtim. — Bilmem... Orada iken ismini bi. le fevkalâde buluyordun... — Evet ama, «Edalr» da mahalle vari bir isim değil mi?.. — Ya gözleri?.. — Doğrusu pek soğuk çakırdı. — Ağzı?.. — Küçüktü ama dudakları pek kansızdı. Alt dudağı üst dudağına nisbeten ziyadece sarkıyordu. — Çok şey.. Fikrindeki nezakete bir şey söyliyemezsin ya!... — Aman, ne boş fikirleri vardı. Bütün âdi romanlardan çalınmış, ez. berlenmiş sözler.. Dalgaların ren- 10 .5 . 941 ———” Şarli Çaplin (Şarlo) Lauro Son Filmini Seyircileri Güldürmek İçin Meydana Getirdiğini Söylüyor Haftanm filmlerinden: «Ebedi Melodi» filminde Gino Cervi ile Gazzolo , yazı okudum. Bunda, Bay Şaplinin hazırlamakta olduğu yeni bir film hakkında tafsilât veriliyordu. Söy- lendiğine göre Bay Şaplin bu filmde iki rol yaptyormuş. Küçük, cilız, kendisini müdafaadan âciz bir adam. cağız ve bir de bizzat diktatörü tem. sil ediyormuş. Ayni zamanda bu ya- zıda deniyordu ki: Doğrudan doğru- ya herhangi bir isim mevzubahis ol- mamakla beraber, Bay Şaplinin kimi temsil etmek istediğini anlamak İ- için insanda Hazreti Süleyman fera. seti veya Sherlok Holmes zekâsı bu- lunmasına hacet yok. Eğer bu yazının verdiği tafsilât doğru ise, bu film, tabiatile müessif hâdiseler ve diplomatik karışıklıklar doğuracaktır. Bundan dolayı bu film üzerine nazarı dikkatinizi çekmeği vazife telâkki eder ve işe lâyık ol- duğu ehemmiyeti vermenizi rica ede rim. - Bu hususta fazla ümide kapılma- makla beraber diktatörlüğün hü- küm sürdüğü bazı memleketlerde filmimin gösterileceğini sanıyorum. | Bu filmi çevirirken ben, bunun mes- ılogım üzerinde yapacağı tesiri hiç düşünmedim. Hattâ mesai arkadaş- larıma bilhassa Jack Oackie ile Paulette Goddard'a ehemmiyetli rol- ler verdim. Yukarıda bahsi geçen ga | zetenin de dediği gibi, filmin şahsi- yetlerinde günün siyaset adamların- dan bazılarını teşhis etmek için in- Şarlonun «Büyük Diktatörs ismin- deki filmi aylardanberi Nevyorkun Kapitol sinemasında gösteriliyor ve bu gidişle de daha aylarca ve sene- lerce gösterilmekte devam edecek. Şimdiki halde yerler üç, dört ay son- rası için satılmaktadır. Bu film ha- sılat rekorunu kırmıştır. Âdeti veçhile Şarlo bu filmin se- naryosunu kendisi yazmış, direktör. Tüğilnü kendisi, montajmr kendisi yapmıştır. Şarla bu filmi nasıl ve niçin yap- tığını anlatıyor. Siz de dinler n niz? Bakın Şarlo ne diyor: Bence #AHünyada en eğlenceli Şşey nedir biliyor musunuz? Yükseklerde yer alan, biüitün gözleri kendisine çe- viren bir kimseyi ele alarak onun gülünç taraflarını meydana koymak. Ele almarak işlenecek olan mevzu ne kadar büyük olursa, ondan o ka- dar eğlenceli, güzel bir film meyda- na gelir. Bu şekilde, düşününce ele alınacak mevzular arasında herhan- gi bir diktatörden daha âlâsmı ara- yıp bulmağa imkân yoktur. Ben, kendi hesabıma, Büyük Dik- tatör filmini çevirirken müthiş su- rette eğlendim. Sizleri de eğlendire- ceğimi umuyorum. Dazı kimseler bu filmi sirf propa- ganda maksallıle yaptığımı ileri sür d'Ler. Bunun xadar yanlış bir fikir olamaz. Gayesi sırf propaganda o- lan bir işle alâkadar bile olmam. ««Peki öyle ise niçin bu filmi çe- virdin?>» diyeceklere «Diktatörlük. ten hoşlanmadığım ve bir de seyir- cilerimi güldürmek için.» diye cevap veririm. Başka sebepler arıyanlar, propaganda ihtimalini hatırdan çı- karmalıdırlar. Ben propaganda yup- mam çünkü siyasetle alâkam yok- tur. Ve kendim propagandaya inaı- madığım için kimsenin de inanmıya- san evlenmeden evvel sevdiği kız ve ya kadından uzaklaşarak onu karşı- dan seyretmeli. Ancak o zaman doğ ru bir hüküm vermeğe muvaffak o- lur. — Zaten ben sana neticenin böy- le olacağını o zaman söylemiştim. — Hakkın varmış, azizim... Güzel Bayan Belkis, ilk evvel âşı- kının kayıtsızlığına Üüzüldüğü ve mektuplarının arkası — kesilmesini merak ettiği halde az sonra bu buh- ranı geçirmiş ve kendini toplamıştı. O da, annesinin fikrini teslim ede- tek böyle bir parasız adamla evlen- mekten ve dağların, bayırların şiir- sanda Sherlock Holmes zekâsı bulun masına hacet yoktur. Derhal ı,'ıuıu, da söylemek isterim ki ben filmimin | bu adamların aslına tetabuk eden birer kopyasını göstermek- isteme- | dim. Diktatörlerin, kendilerinden nef | ret eden adamlarda ne gibi hisinrl tevlit ettiklerini tahlil etmek iste- | dim. Onları, benim gördüğüm, sizin | gördüğünüz gibi göstermek istedim. | Bu filmi çevirirken her adımda başka bir güçlükle karşılaştım ve akla hayale gelmiyecek kadar mas- raf ettim. Bu eserin bana kâr temin edip'et- yok- | cağına, kanmıyacağına kanilm. Fa- kat herkes gibi benim de bazı dü- l var. Bu biri de: Bazı kimselerin kendini mü- dafaa hakkı olmıyan diğer kimsele- re hükmetmek istemelerini hoş gör- mememdir. Daha filme başlarken, bunun hiç bir zaman diktatörlükle idare edilen | bazı memleketlerde gün görmiye- | ceğini biliyordum. Bu hususta küçük | bir şüphem —varsa onu da dostum Joseph Breen'e gelen bir mektup i- zale etmeğe kâfi idi. Acaba niçin doğrudan doğruya banâa yazmadılar ? | memesinin bence ehemmiyeti Diye çok düşündüm. Acaba benim | tur. Ondan istediğim seyirciyi gül- Hdir. Gülmek pa- im 'den okuma yazma bilmediğime mi zahip dür Bir türlü Aanlıyamadım ra kaç para eder? Bir de, size bir oldular? e gitti. itirafta bulunayım: Yegâne arzum, Bu tarihi vesikada şöyle — yazılı | halkının diktatörlere karşı gizli ve- idi: ya aşikâr bir sempatisi bulunan Azizim Breen, memleketlerde de bu filmin gö&terilı Bir gazetede «Şaplin diktatör tak- | mesidir; tâ ki onlar da bu_ efendile- lidini yapıyor» serlevhası altında bir | ri benim gözümle görebilsinler. Stüdyo ve Sinema Haberleri Şimdiye kadar bu nevide hiç bir klübe bir şehirde bu kadar aza kay- * Bu hafta Saray Sineması yaz tarifesini tatbike başlamıştır. Di- ğer sinemalar bir iki hafta daha kış dedildiği vaki değildir. programlarına devam klerdir. 4& İpek film stüdyosunda hazırla- nan Nasreddin Hoca filminin senar- yosunu Burhan Felek yazmıştır. Baş rolü Hazım yapacaktır. Artist- lerimiz tüurneden avdet eder etmez bu filmin çevrilmesine başlanacak- tır. # 4 Norma Shearer, George Raft ile l tır. Fakat ev le- | rine şimdilik imkân yoktur. Çünkü | George Raft'ın eski karısı katiyen | | kocasından ayrılmak istemediğinden | boşanma davaları uzadıkça uzamak. tadır. *Al Jolson yeni bir film çavir- mektedir. Bert Gorâön ile Martha Raye bu filn:de rol a.mışlardır. Al Jrison bir Tosecador V”Ü yapıyor Bert Çinli ve Martha da bir Hintli Şimdiden bu fil- cağı söylen- kız. rolündedir'er. mvin çok eğlenceli ol mektedir. v Joan Grawford on bir aylık bir çocuk alarak manevi evlât edin- miş ve ismini de Christina Koymuş- tur. Joan ile Christina'nım . birbirle- rine düşkünlükleri Holivudda dil. lere destan olmuştur. * M. Ğ. M. şirketi yeni bir artis- ti daha yıldızlık mevkiine çıkarmış- tır. Virginia Wallis ismindeki - bu la evlenmeyi düşünüyor, ve vaktile da çalışan ka- Bânden, dağların manzar d neşin ziyasından, ayın nurlarından başka söyliyecek söz bulamazdı. — Fakat, Yalovada iken bunları öyle seviyordun ki... — İklimin, mevkin tesiri... Hep güzel manzara içinde yaşadığımız için hoş geliyordu. İnsan orada zor- la âşık oluyor. Fakat bu üç hafta, bir ay hoşa gider. Sonra yeknasak gelmeye başlar. Nihayet insan usa- nır, bıkar, her gün vamilyalı sütlâç yenmez ya... sadarı tercih ediyordu. O da, Rüştü- den ayrıldıktan ve araya mesafe gir dikten sonra aldandığını anlamıştı. Evet, bu hakikattir. İzdivaçla r: sim arasında hiç bir fark yok. Bir ressam, nasıl resmini yapacağı yeri | uzaktan seyrederek heyeti umumi- lerini dinlemekten ise ticaret bilir, | aklı başında kendi halinde bir adam | genç kız bir iki kelimelik bir: rolde kendisini göstermiş ve Metro Gold- | vyn Mayer ile fevkalâde şeraitle bir | kontrat tmzalamıştır. *Leopold Stokowsky uzun Zaman | danberi Greta Garbo ile evlenmek | arzusunda bulunuyordu. İlâhi aı'tis-i | tin kararsızlığından usanan ve artık beklemeye takati kalmıyan adam- '('nğız Walt Disney ile on sekiz ay- V işi yapacağını söyleyince de: yesi hakkında bir hüküm verdikten( sonra işe başlarsa, evlenecekler del uzağa çekilerek bir hayli mesafedenı dan uzaklaşmak istemiştir. Dundan meseleyi tetkik etmeli ve sonra ev- | Sonra dahi ressamım bütün filmlerini ienmelidirler. Şöyle böyle hasıl olanl seslendirecektir. bLk bir kontrat imzalıyarak Greta- — Demek evvelki şiiri, şimdi nes- re tahvil ettin?... bana vasdlığın zaman koskoca bir Ne çare.. Mesafenin tesiri. İn- aşklar mutlaka nedameti murcip o- * Neyvyorkta «Shirley'in takdir- |lacak surette gönül aldatır... ! kârları» isminde bir klüp vardır. Bu | Fuad SAMİH — | klübün aza adedi bist bulmuştur. Bir Kadın Kendisine Avukat Süsü Vererek Birisini Dolandırdı Dün asliye üçüncü ceza mah- kemesinde garip bir dolandırıcı- liık vak'asının muhakemesine baş. lanmıştır. Hüsamettin adında bir adam, bundan bir müddet evvel Şevki adında bir avukatın müşterilerin. den bir kadına: * — Sen bana para ver, ben se. nin kayınpedetinden kalan ko- nak işini hallederim, demiş ve kadından ceste ceste 65 lira al- mıştır. Kadın avukat Şevkinin bu — Sen ona bakma, o yeni a- vukattır, hem de hükuk işlerin- den pek anlamaz, eskiden müd- deiumumi idi, demiş ve kadın da inanmıştır. Dün Hüsamettinin muhakeme- sine başlanmış ve Hüsamettin su- çunu inkâr ederek demiştir ki: — Ben bu kadını dolandırma, dım. O randevuculuktan — mah- küm olmuştu. Altı buçuk lira a- lıp Maliyeye yaltırdım. Bana ga- razı var da ondan dava etti. Muhakeme Beyoğlu ikinci sulh ceza mahkemesindeki dosyadan makbuzun getirilmesi ve şahitle- rin celbi için diğer bir güne bıra, Bugün iPE sinemasında kılmıştır. Umumi Harpte Casusluk Vakaları Lord K Ölümü ve içnerin Casusluk | Toplay n: İhsan BORAN | Lort Lort Kiçner'in ölümü ve İngi- liz Hamshire gemisinin batması da çok meraklı bir casusluk vak- asıdır: 1916 senesinin mayıs ayında İtilâf devletlerinin harp vaziyeti |bozuktu. Almanlara karşı üstün- | şef olarak çalışıyondu. lük elde etmek için Rus ordusu- nun yeniden tanzim ve teşkiline karar verilmiş, bu mühim vazi- fenin icrası Lort Kiçner'e tevdi edilmişti. Lordun Rusyaya hare- ket günü ve seyahat plânı çok gizli tutuldu. Fakat müttefik dev. letler, Rusyanın insan kaynakla- rını tanzim maksadile yola çıka- cak londun vazifesine mâni mak için her fedakârlığı yapma- ğı göze almışlandı. En az Şimal denizini gemi ile geçmek lâzım- dı. O sıralarda şimdiki gibi tay- yare ile seyahat imkânı yoktu. Havacılık o kadar ileri gitmemiş- ti. Bu sebeple lort Alman deniz- altılarının dolaştığı Şimal deni- zinde tehlikeli bir seyahat yapa- caktı. 1916 senesinde Prens Piyer Ktopotkin Londrada — oturuyor- du. Bu Rus prensinin mutedil sosyalist olduğuna dair Londra- da epeyce bir şöhreti vardı. Harbin tamamile aleyhinde bu- hunuyor ve çabuk bitmesini isti- yordu. Rus prensi, nasılsa Lort Kiçner'in Rusyaya seyahat hazır. lığını duydu ve harbin uzaması endişesile canı sıkıldı. Prensiple- rine tamamile aykırı olan bu ha- rekete mâni olmağa karar verdi. Londun hareket tarihini ve seya- hat plânını öğrenmeğe muvaffak olduktan sonra, bu malümatı Te N udirme | Alman Amirallığına bildirm" | için dostlarmdan birisile t ol- | Kiçner Bu dost, Rus Genel Kurmiyl_n. |rafından sahte Chize adile B7i | derilmişti. Bir valinin ağ[" dâ :Chize' bir Rus casus teşkilâtiP 5 haziran 1916 günü ı"î:: Hamshire adlı kruvazör İngilt gu Wden Şimal denizine — açıldı. gnr |kruvasör Lort Kiçner'i A&F" | gelsk limanina götürecekti. kat hareketinden biraz sonrâ " , vazör bir kazaya uğrayarak " atle battı. Geminin bir möfl, veya bir. torpile çarparak ' Ak batmadığını kimse bilemed_'- j man Amirallığı da bu vak &ff esrarı aydınlatacak resmi hif malümat vermedi. e Chizâ 1917 de. yani Rus F lâbından. sonra İngiltereden Üi rıldı. Bir müddet Fransada & dı, sonra Holandada Almaf Va susluk hizmetinde çalıştı. y ten sonra Chiz&'ye raslayan - harrirler, ona bu yaptığı ih bi sebeplerini sormuşlarsa dâ şey söylememiştir. MK e Chize 1920 de Georgie Y*4 y daha sonra Sovyet Rusyayâ gel reket etti. Rusyaya avde öf sonra Chize ortadan kı'ıl)fb“lpı tur. teğik Yukarıdaki izahattan '*".:ş dığına göre, Hamshire krtY' g rü, meseleden Prens KıoPo:îJ ve casus Chizâ vasıtasüe_h'ır, dar olan Alman Amirallıği Re> fından batırılmıştır. Bu iki erib! Rusya için iyi hareket eb"ı?kl giğ' ve vatanlarına hizmet artikl kanidiler. / Kahveye Nohut Karıştıranlar Belediye zabıtası kahveye no- hut veya diğer maddeler karıştı- ran muhtekir ve sahtekârları şid- detle takip etmektedir. Dün, Beyoğlunda — Sakızağa- cında 2 numaralı dükkânın sahi- binin kahveye nohut karıştırdığıi sabit olduğundan hakkında zabıt varakası tutularak — cezalandırıl- miştır. Bir İnek Bir Çocuğ! Yaraladı Dün bir inek, Cıalaladi_ı “;nf)r yedi yaşındaki küçük bir ğun üzerinde hiddetle gitmis cuk korkup kaçmışsa da * çi ineğin elinden kurtulamam Jut hayvan çocuğa çarparak k,gf dan yaralanmasına sebep © tur. M“d İneğin sahibi Süleyman hakkında tahkikata başti İf yaralı çocuk tedavi e%/ v İki aydanberi yegâne gelen önümüzdeki Salı akşamı HEYECANL Büyük bir SERGÜZEŞT FİLMİ GHARLIE CHAH PANAM en mükemmel şaheseri ARTİST NAMZETLER Baş rollerde: LOUİS JOUVET - CLAUDE DAUPH'N Ve JEANİNE DARCEY SÜMER --- Mevsimin En Son Fransız filmi 1940 senesinin 1-MERAKLİ AD deleleri korkunç Meşhur Polis Hafiyesi CHARLIE CHAN Panama K ü İlâveten: FOKS JURNAL Son dünya haberleri. Bugün saat 1 de Tenzilâtlı matine: ’ vi v rer — se ee n SİPTSSFE BS2

Bu sayıdan diğer sayfalar: