INTI KAM | Yazan: S2ma Sadri Karanlık, soğuk, yağmurlu bir ge- ce. Gök ağlıyor. Meyhanelerin ka- pandığı bir saat... Baba Engin haftada bir iki gece Leonun meyhanesine uğrar tezgâh başında üç dört kadeh içer, Sonra Çİftlik yolunu tutardı. Hoş adamdı bu Engin... Akbabada Fener yolunda bir çiftlik tutuyordu. Zerzevatları, odunları... Beykoza in- dirir, oradan İstanbula yollardı. Beykoza indiği günler bu işleri bi- tirdikten sonra ahpaplarile yarenlik eder, ortalrk kararınca —meyhaneye girerdi. O gün on, on beş araba kestane çubuğu getirmişti. Bunları pazar ka yıklarına yerleştirdi. Vehbi reisle yemek yedi. Hemşinli —Mahmutla kahvede tavla oynadı. Gece bastı- rınca Leonun tezgâhma yanaştı. Karanlık bir gece idi bu... Derin- de havlıyan köpek sesleri, camları titreten rüzgârın uğultusu. Çinkola- ra çarpan yağmuürün hıçkırıklarr... Hesap gördü. Kalm meşe bastonu- nu koluna sıkıştırdı. Çıkryordu mey- haneden... Kapı şiddetle açıldı. Gözleri kızarmış, saçları dimdik olmuş, korkunç bir hüveylâ gibi içe- riye Ahmet Tufan girdi, Paşabahçe- K Ahmet Tufan... Baba Enginin ö- —- müne geçti. her kelimesinde zehir titreyen bir sesle: — Nereye baba? Otür söyliyece- tim var sana... Dedi. Bir zehir yığımı halinde ora daki tahta iskemlelerden birine düş- tü. Baba Engini de kolundan çekti ve tahta masanın üstüne birçok ga- zetelere sarılmış büyükçe yuvarlak bir paket koydu. Baba Engin Tufanm bu haline baka kaldı. Çıldırmış mıydı bu ço- cuk? Birkaş sessiz dakika... Sonra korkunç harabelerden çıkan kor- kunç iniltilere benziyen bir sesle: »— Leon iki şişe... Engin itiraz edemedi. Tufanım ha- li bu korkunç, soğuk ve yağmurlu geceden daha korkunçtu. Ne olmuştu bu yumuşak huylu delikanlıya, bu okumuş, yazmış ço- cuğa ?-İki seneevvel evlenmişti. Fa- kat evlendikten sonra yaşayışmda, | s — ahlâkında, konuşmasında inanılmı- yacak şekilde acr değişiklikler - ol- muştu. Bu sakin çocuk evlendikten sonra ufak bir sesi gök görültüsü yapar, bir kıvılcrmdan yangınlar çıkarır, bir damla sudan tufanlar meydana getirir bir kıyamet olmuş- tu. Evvelce ayda yılda bir iki ka- deh rakı içtiği olurdu. Fakat şimdi rakı küplerinin dibinden ayrıldığı saat yok gibiydi. — Otur, beaba Engin! Baba Engin bütün sinirlerinin vur duğunü duydu. — Ne var evlât, kaygilism yine? Tufan birbiri üstüne iki kadeh rakı içti: — Haydi baba, iç benim için sen de... Baba Engin kadehi boşalttı. Tu- fan kanlı gözlerini Enginin gözleri- ne birer hançer gibi sapladı. Vahşi bir sesle dedi ki: * — Baba Engin, ne oldu bu Tufa- na? Elini göğsüne vurdu: — Ah ne kadar temiz, ne kadar berrak bir yürek vardı burada? Ne oldu? Bir paçavra şimdi? İki yumruğunu masaya dayadı| | devam etti: — Bu karı! Bu kart! Tekrar sağ elini kaldırdı, şiddetle indirdi masaya. Kadehin biri yere yuvarlandı, kırıldı. Bir kadeh daha içti: — Bu karı, evlendikten bir ay sonra hayatı bana kapkara etti. Zin dandayım o vakitten beri... İki yil- dir. zincirliyim... Fakat kırdım ar- tık baba o zincirleri... Va arkadan acı bir kahkaha attı. Bir baykuş gibi... — İskarpin, manto, şapka, Tuj, ları gözüme ve gönlüme gülüyor. Hepsini sildi bana hayatta bu karı. Ne okuyabiliyorum, ne yazabiliyo- ;um. kalemim kırıldı kafam paslan- Para dedi, verdim baba, elbise dedi aldım, plâj dedi götürdüm, seya- hat dedi gezdirdim, elmas dedi tak- tım, doymadı yine para dedi yine verdim. Küçük köşkümü sattım. Çi-| lek tarlalarını sattım, kitaplarımı sattırm, bankadaki paralarımı çek- tim. Yalıyr ipotek ettim... Yine pa- ra dedi yine para!... Bunlar olur de- ğil mi baba Engin? Lâkin olmaz tarafı da var baba, ah, olmaz tara- fi da! Bu karr kalemimi çaldı, aklımı çaldı, sıhhatimi çaldı, saadetimi çal- di, istikbalimi çaldı. Yazamaz, okuyamaz, para ka- zanamaz oldum. Katlandım. O yeşil ve mavi gözlerin içinde gülen, eğ- Jenen avuç avuç şeytanlar kalbimi v..m-- — VATAN Umumi Harpte Casusluk Vakaları : Öldükleri İlân Edildikten Çok Sonra Dönen Casuslar Aldıkları çok mühim vazifeleri dolayısile, bazı casusların öldükleri ilân edilir; bu uğurda ölüm haberi- nin en yakın aile efradına bile yetiş- tirilmesinden çekinilmez. Ölmüş bi- linmeleri, hakiki hüviyetlerini sak- lamak için çok kullanılan bir usul- | dür. Aşağıda naklettiğim iki vaka, bize bunu tamamile gösterecektir. John Lewington, harp başlayınca deniz askeri oldu ve Sandfly gemisi- ne verildi. Fakat az bir müddet sön- ra, bir deniz muharebesi esnasında öldüğü resmen ailesine haber veril- di. John Cippenhamlı idi; belediye reisi ölüm haberini ailesine bildir- mek üzere memur edilmişti. Hattâ ilesine iade edil i için belediy rejsine genç bahriyeliye ait bazı eş- ya da verilmişti. Vatan müdafaasında ölen askerler için bir âbide dikilmek zamanı ge- lince, bu âbideye bahriyeli Lewing- ton'un ismi de altım harflerle yazıl- dı. Aradan seneler geçti. Artık onu herkes ölmüş biliyordu. Fakat 1921 yakalamıştı. Dayandı ağladım, içli dertli bir şey oldum. Yine kat- landım. Fakat baba bir gün onu Beyoğlunda bir genç ile görmüşler sordum: — A amcamın oğlu... Dedi, inandım. Bir akşam üstü uzun sivri bir he- rifle Divanyolundan geçmiş. Sor- dum: — Aman münasebetsizin biri, pe- şime takılmış... Dedi, inandım. Plâjda tepelerde esmer bir adam- la konuşurken rastladım: — Yol soruyorum. Dedi, inandım, Yine inandım... Hayır inanmadım. Fakat belli et- memeğe çalıştım. Birçok yabancılar ve bu karr.. Bu sukut değil, sukut- tan başka bir şeydi artık... Baba o gece evde başıma yumrukla vurdu. İşte o günden beridir gözle- rim sakatlandı. Ben de ona vurabi- lirdim. Ve bir yumrukta onu ecda- dAma kavuştururdum. Fakat benim de yerim zindan olacaktı, ve âlem bana tânet okuyacaktı.. İşin iç yü- zünü bilmediği için. Baba Engin, dün akşam ne oldu bilir misin, ne dedi bana bilir mi- — Para, bana hiç olmazsa beş yüz lira kadar bir şey ver de İstan- bulda kalayım bir iki hafta, sıkılı- yorum. — Beş param yok. Cevabını ver- dim. Yoktu zaten... — Kart herif, yok ol dlyç haykır- dı. Kan başıma sıçradı. Yaralı bir atmaca gibi atılmak istedim Üstü- ne. Karşrma geçti, çirkin bir kah- kaha ile: — Ne 0? Ne yapacaksın? Ecel kadar korkunç, mezar kadar soğuk, zindan kadar siyah bir hal aldı her taraf gözlerimde. Başım döndü. Beynim altüst oldu. Haykır- dım: — Alçak! — Alçak sensin. Para, para! — Alçak karı, elverir dedim, kes sesini. Paramı çaldım, saadetimi çal- dın, istikbalimi çaldım... Bilir misin, nasıl tamamladı ve nasıl mukabele etti buna, yeşilli ma- vili gözlerini gözlerimin içine bıçak gibi saplıyarak yürek tırmalayıcı bir istihza ile: — Namusunu da çaldım! Bilmiyorum ne yaptığımı artık bundan sonra... Sarı saçlarmdan ya- kaladım, çektim, bu Zzehirli tel yı- ğımmı. Sonra ayaklarımın altına al- dım bu mahlüku... Ve onu... Bir kö- pek gibi boğazladım. Baba Engin yerinden fırladı. Meyhaneci Leonun dizlerinin bağı çözülmüştü. Çöküverdi, kirli malta taşlarınm üstüne, Baba Engin bir iki adım geri çe- kildi. Sordu: — Sonra... — Sonra boğazladım bu karıyı. Kafasını kopardım. Beynini oydum. Cekr 1 bimdi la Hü çorap, eldiven, bluz, para, plâj, Ada, Yalova, Bursa... Diye baş ladı. Gittikçe gemi azıya aldı. Vaci- — denin dört mantosu var. Dilberin do- kuz iskarpini var... Bugün çay gü- nü para, yarın kahul günü para! öbür gün ziyaret günüm para, oto- mobil... Yerinden kalktı sinirli sinirli hay- kırdı: Para, baba Engin para! Para! “Tekrar oturdu. Tekrar içti bir Kadeh: — Neden bu kadının cebinde hir “(ki yüz lira bulunmasım? Yazık de. 36! mi ona? Ha, ha, ha! Hayriyele- rin yalısmda her gece pokere üç beş yüz lira btraktan arkadaşlarının — yanında neden mahcup kalsın bu ka tı? Kaybettim kendimi. İki yıldır. “Ne Boğazın mavi sisleri, ne göğün leyllk bulutları, ne sabah güneşle- — rinden dökülem altın teller, ne bu- kekikli kadar para varsa hepsini bu kafa- nm içine tıktım, doldurdum. Paraya doymıyan bu nankör kafa doysun paraya artık... 'Tufan kımıldadı. Masanım üstün- deki pakete sarrlr gazeteleri titreyen ellerile parçaladı. Sonra ayağa kalk tı, bir tekme vurdu masaya: Bir baş, sarı dalgalr saçlarla çer- çevelenmiş kanlara, çamurlar bulan mış bir kadın başı yere yuvarlandı. Ve kanlara bulanmış dÜemet demet banknotlar meyhanenin kirli mal- talarma dağıldı. Meyhaneci Leon donmuş bir halde taşlarm üstünde... Baba Engin soka- ğa fırladı. Çsmur!ır ıçindn ve karan lıklar Tufaniın acı ve boğuk göğleti yağ- mur damlalarını ve rüzgâr iniltile- rini yırtıyor, bir baykuşun kalbi ve kulağı yırtan, tırmalıyan korkunç, inin 1 teşrin ayında mucizeye benzer bir hâdise oldu. John'in hem- şiresi, bir akşam yemekten sonra nişanlısı ile beraber salonda duru- yordu. Bu sırada sokaktan geçen bir adam, bastonla pencerenin ca- mına vurdu. Kadın merakla pence- reyi açtı, yabanecrı heyecanını sak- lamağa galışarak sordu: — Madam Lewington yine bura- da mr oturuyor? Yabaâner, 1914 de küçük bir kız 4 Nakleden: ihsan BORAN 1921 de son modaya uygun - güzel bir kıyafetle avdet etmişti. Yanında birkaç bavulu vardı, cüzdanı bank- notlarla şişkindi. Zavallı anne oğ- lunu böyle şık ve paralr görünce büyük bir şüpheye düştü. Bir hıçkı- rıkla inledi: — Fakat bedbaht, askerlikten mi kaçtın ? John bu kötü itham üzerine kuv— vetle haykırdı: — Anne aldanıyorsun. — Bil'akis herkesten daha iyi vatanıma hizmet ettim. le iftihar i şif kolu Cumming'i baygın bir hal- de buldu. Derhal bir seyyar hasta- haneye götürdüler; orada kendisine geldi. Burada ilk tedaviden sonra ameliyat yapılmak Üzere acele bir askeri hastahaneye nakledildi. Ya- pılan ihtimam ve kuvvetli vücudü sayesinde yaraları süratle kapandı ve iyi oldu. Nekahat devresini ge- çirmek üzere Londraya gitti. Fakat gok geçmeden sıkılmağa başladı ve tekrar vazife istedi. O zaman Ente- licens Servisin baş Şşefi olan Sir Reginald Hall dileğini kabul ederek Cumming'i kendisine emir subayı seçti. Tam bir sene Cumming bu vazi- fede kaldı ve çok yararlık gösterdi. Fakat kırtasiye ve büro işlerile ba- Seni inandirmak için Port! h'a giderek amirallık dairesinde askeri vaziyetimi çıkartacağım. Fakat tek rar ediyorum, 6 senedir ölü bilinme- min sebebplerini #söylemek bana menedilmiştir. Bundan sonra, John'in yalnız diri olarak dönmesi kâfi gelmedi. Ölü- müne ait vesaik yırtıldı, tekrar nü- fus kaydımma geçirildi. Ve âbidede ya zılr duran ismi kazmdı, ve belediye reisi John'li karşısında dipdiri gö- rünce dondu kaldı. Vatan uğrunda her fedakârlığa katlanan vatanperver casuslar için, bir anne istirabının bir aile mate- minin ne ehemmiyeti- var? John bahtiyar sayılır, altı sene sonra dö- brraktığı hemşiresini — tanıy onun evlenecek çağa gelmiş nişanlı bir hanmm kiz olacağını düşüneme- mişti. Zavallr hemşire yabancının bu sorgusile ürktü, korkudan tüyleri ürperdi. Altı senedenberi ölümüne ağladığı kardeşini karşısında görün- ce kim olsa Ürker, korkardı. Kız nişanlısınm kucağma atıldı, sonra birdenbire sıyrıldı ve bağıra- rak: Yukarı katta bulunan annesi- nin odasına koştu: — Anne, John geldi, dirilmiş, bi- Zi soruyor. Annesinin cevabi pek kısa oldu: — Zavallı yavrum, sen çıldırmış- sın. — Hayır anne, gözümle gördüm. John'dur. — Kendine gel kızım, fena bir rü- ya görmüşsün. Bu sırada John eve girdi ve mâni olmak istiyen nişanlı genci iterek an nesinin odasına yürüdü. İçeri girdiği zaman, annesi ve hemşiresi heyecan dan ve korkudan buz kesilmişlerdi. Neden sonra Madam Lewingtön oğ- lu olduğunu anladı ve göz yaşlarını tutamıyarak bağırdı: — Oh, John, avdet haberini niçin bana yazmadın? Zavallı anne oğlunu bağrına ba- sarken bayıldı, kızı hıçkırıklar için- de ayakları dibine yıkıldı. Ancak er- tesi günü kendil ve iştir. Fakat y ölümle- ri ilân edilip de sonunda hiç dönmi- yenler de vardır. Diğer meraklı bir vaka da kuman- dan Cumming'in başmdan geçen maceradır. Harp başladığı zaman Cumming deniz yüzbaşısı idi. İngi- liz donanması, denizde çok üstün ol duğundan bazı gemiler üslerinde de- mirli kalmışlardı. Cumming'in — bu- lunduğu kruvazör de denize açılma- mıştı. Fakat ateşli seciyeye sahip olan Cumming, asude geçen huyatm dan usandı, 15 - Ağustos 1914 de, amirallığa bir istida vererek Enteli- | cens Servis. teşkilâtmda bir — vazife verilmesini diledi. İstidası kabul edildi ve cephede Kendisine mahrem vazifeler verildi. Bir müddet garp cephesinde Fran- sızlarla İngilizler arasında irtibatı temin vazifesile meşgul oldu. 60 bey gir kuvvetinde motörle mücehhez bir otomobilden İinmiyor, yorulmadan cepheden cepheye yetişiyordu. Bir sabah yine erkenden hareket etti. şı hoş olmriy Ci hariçte vazife almak istedi. Dileği bu sefer de kabul edildi; aldığı vazife Roman yaya gitmek, orada Almanların fa- aliyetlerini kontrol etmek, Roman- yanın harbe girmesini temin mak- sadile itilâf devletleri lehine propa- ganda yapmaktı. Binbaşı rütbesini almış olan Cum- ming, Rusyadan geçerek Romanya- ya geldi. Burada da büyük işler gör- dü. Bilhassa Almanlarm Alman se- fareti mahzenlerinde 250 sandık in- filâk. maddesi gizlediklerini, ayrıca Virus, rüam ve ».k.D'5 pençe mikroplarını havi 600 bon bon bulunduğunu keşfetti. Bu keşfinden o zamanki Romanya Hariciye Na- zırı Müsyü Parumbaru'yu, Bükreş- teki Amerikan sefirini haberdar et- ti. Bunlarm kullanma usullerini de öğreten bir rapor hazırladı ve bu raporu gizlice İngiliz hükümetine gönderdi. Bundan sonra, zaten itilâf deyletlerine meyletmiş olan Roman- ya harbe girmekte artık tereddüt etmedi. Binbaşr Cumming Rumen ordularile beraber harbe iştirak et- tikten sonra bir daha görünmedi, izi kayboldu. Aradan aylar ve seneler | geçti. Bu müddet zarfında onun hak. | kında hiç bir şey öğrenmek kabil olmadı. Akrabaları, dostları artık onun hayatta olduğundan ümldi kes- mişlerdi; öldüğünü zannediyorlardı. Fakat 19 - Mıırt 1922 de Londra- da verilen bir ga.l:—ı merasiminde tek rar ortaya çıktı. Herkes hayrete düşmüştü; aylardan ve senelerden- beri devam eden gaybubetinin sebe- bini sordular; cevap olarak Cum- ming şunları söylemekle iktifa etti: — Amiral Cumming'e deniz yüz- i sor- Bu sefer, genç zabit di olan oğlunu da beraber götürüyordu; ©o- tomobili kendisi sürüyordu. Fakat yolda birdenbire bir mermi ile dev- rilmiş bir ağaç gövdesile karşılaştı. Çarpmamak için süratle direksiyo- nu sağa çevirdi ve otomobil kapak- landı. İkisi de otomobilin altında ka- larak bayıldılar. Bir saat sonra Cum ine ölümden sağ ve salim avdet eden genç bahriyeliye bu mucizenin se- beplerini sormağa başladılar. Fakat John onların bütün israrlarına sü- kütla cevap verdi. Ve sonunda an- cak bu kadar söyliyebildi: — Bana bir şey sormayınız, bey- hüdedir. Altı seneyi nerede ve nasil yaşadığımı söylemekliğim — imkân- sızdır. Bunun için evvelce yemin et- tim. Zaten yeminimi futtuğum için canmı kurtarabildim. Rica ederim, sükütuma hürmet ediniz. Size bed- baht olmadığını bilmeniz kâfidir. John, halile istirap ve sefalet çek- mişe benzemiyordu. 1914 de basit bir bahriyeli olarak gitmişti. Şimdi ming kendine geldi; oğlu inliyor, im dat istiyordu. Fakat zavallı baba oğ. lunun ölüm halinde olduğunu anla- dı, kurtarmak için uğraştı. Sağ eli parçalanan kısımlar arasına sıkış- mıştı; bir türlü çekip çıkaramıyor- du. Onun gittikçe zayıflayan inleyi- şine dayanamadı. O zaman cebin- den çakısını çıkardı ve elini kurtar- mak için iki parmağını kesti. Üze- rinde kalan parçaları iterek kâlktı, oğlunun yanına geldi. Fakat iki par mağını kesmesi boşa gitti. Oğlu o anda can vermişti. Bu facia karşı- sında bedbaht baba derin bir istirap la oğlunun rühsuz cesedi üzerine yıkıldı kaldı. Birkaç saat sonra bir Fransız ke- y SIrrTmı İşte hiç kimse ne John'un ve ne de Cumming'in hakiki sırlarını as- la bilemedi. Onların bu sırları mü- yliy Haftadan Ha ftaya) ğ Zincirli Makara AHPAP | I Yazan : Mu'htekîrler. işlerini — yürüt- mek için umulmadık ça- relere baş vuruyorlar. Bunlar- dan biri de zincirleme ticaret- tir. Biri diğerinden mal alıyor, o da ötekine devrediyor. Bu devir, nihayet Con Ahmet Be- yin devriâlem makinesi gibi kuvvetini bizzat kendisinden a- larak , ne sihirdir ne keramet - malın fiyatını iki üç misline çı- karıyor. Geçen hafta İstanbulda böy- le zincirleme makara ticareti ya- pan birkaç Mişon yakalanmış ve Adliyeye verilmiştir. Bunu işiten bir arkadaş: — İşte dedi, zincirli makara buna derler? Reklân gibi olmasın ama, malümdur ki makaralar da «Zin cirlisi» makbuldür. İhtikâr da ondan mevzu almış olacak ? Tefrikalar Tefrikası incirleme ticaret, zincir- li makara derken aklıma, birdenbire şu meşhur Sultan A- ziz meselesi geldi: Evet Sultan Aziz intihar mı etti, katil mi edildi? Hakikaten merak edilecek bir şey! Bir mu- harrir bunu vaktile 200 mü, 300 mü tefrika halinde neşret- mişti. Tefrika tuttu. Bunun üze- rine başka bir muharrir derhal başka bir tefrikaya başladı: — Sultan Aziz katledilmiş- tir! Bu yeni tefrika, eski telfrika- bağiı. nın zincirlerini birbirine yordu!... Şimdi bir başka gazete başka bir tetrikaya başıadı: Sultan Aziz nasıl öldürüldü?. Zincirin halkaları devam et- mekte ve elden ele geçmektedir. Bana kalırsa Sultan Aziz asıl bu tefrikalarla öldürülmüştür. Fakat eğer öldürülmemiş olsay- dı bile, bu tefrikaları gördükçe intihar ederdi! Binaenaleyh yine hareket noktamıza gelebiliriz: Suitan Aziz hem katledilmiş hem de in- tihar etmiştir. Tefrikalar tefrika- sı bunu ispat ellnektedir. Kesık Kol lııanbulun meşhur bir ke, b 1K baş hikayesi vardır. İyi hatırlamıyorum, vaktile 1s- mnlbuldn bir yende bir kesik baş hafaza edemiyeceklerine d belki de memleketlerine sağ döne- mezlerdi. Bir Deli, Karısını ve Oğlunu Balta İle Yaraladı İzmir (Vatan) — Bayındır Kazasının Kudret köyü halkından Mehmet oğlu Osman Konur, an- sızın çıldırmış, eline geçirdiği bir balta ile ev halkına hüçum etimiş. tir. Karısı 40 yaşlarında Kâmile ile 19 yaşındaki oglu Kâmili muh- telif yerlerinden ağır suretite ya- ralamıştır. Çılgın adam güç hal ile tutularak adlryeye venhmş. yi hlar da rilmiştir. ye &' (Şarkı Kraliçesi) ZARAH LEÂANDER Bu akşam s u M E R Sinemasında Rus musikisi ile baletleri süper filmi olan ve tarafından fevkalâde bir tarzda yaratılan Unutulmaz Bir Balo Gecesi Şaheserinin ilk iraesi şerefine BÜYÜK MUSİKİ GALASI En büyük Rus Musikisi dâhisinin aşkları.. Eserleri ve hayhtı.. (Dans Kraliçesi) MARİKA RÖKXK ile m ev- BÜ — Bu akşam için loca 4 ai aa velden aldırılması rica olunur hdut kalan BU AKŞAM saat 9 da iPEK Sinemasında Sizi 2 saat eğlendirecek, güldürecek, merak Ve heyecanla saracak nefis bir film Karanlık Kuyu (Kocam Polis Hafiyesi ) Baş Rollerde: ROBERT MONTGOMERY - ROSALINDE RUSSEL Ayrıca: FOX- dünya havadisleri Bugün saat 1,45 - 4 ve 6,15 seanslarında son defa olarak NAMUS BORCU : Tüzkçe Teknikolor dağlar ne ürpertici kahkahaları gibi... Sema SADRİ ve günl bu başın gövdesi aranmıştı! Şimdı de kesık kol ve kesik bacaklar bulunmuştur. Bunun da başı aranmaktadır. Her hal- de bu kesik kol ve bacakların man kaçmaktan knvaîamli' ğ fırsat bulamamışlardı! Şimdi B” le Yunan ordusu, muntazam İf surette çekilirken, bazı bazı fr ri dönüp, İtalyanları ürkütmü tür! Tarihin tekerrürden ibaret ? ol. duğunu evvelki İtalyan mBSl biyeti kadar bugünkü, sö: talyan galibiyeti de ispat Gm ge kâfidir! İstilâ Grafiği | İstilânın —da kendl'm. mahsus bir grafiği vardır İngilizlerin tesbit ettiklerine re, Almanlar Yunanistanda !3"t tan garba doğru 11 kılom?“' ilerlerken, İtalyanlar, gll'P' şarka doğru ancak | kılom*“ ilerliyebilmişler! Bunun sebebini duk da bir arkadaş dedi — Ama İtalyanların var. Onlar, Almanlardan d çok hakiki «Tepedelen» in rede olduğunu biliyorlar. Son' ra onlar Smolika dağlarının ne demek olduğunu l:ıiliy&"'lıx Ve ilâve etti: — İtalyan - Yunan harbi DA ladığı zaman İtalyanların M? hur Julia dağ fırkası bu Sm' ka dağlarında hayli hırp mış, sonra şimale kaçmış. | da da hırpalanmış ve hln"ı'n.,l hırpalana «&Julia» nın eğulir bitmiş ve İtalyanların ağzın yalnız «al» nidası kı—h'nış'"ı kat buna rağmen İtalyan 0. ları baş kumandanlığı bu / ları anlatırken, Julia fırk bilhassa temayüz ettiğini bi yordu! Peki ricat ederken * hassa temayüz eden bir f" ) ilerlerken ne olur? Tabii Onun için son neşredilen 1189 emri yevmilerindeki yü ge dayı mazur görmek lâ Ne yapsınlar onlar da 'l e dımı ile idarej mulıhn 1 lar! Pulun Altı Almanyada bulunan !“ met Aksi ismind zat, bir dostuna mektup mış. Bu mektupta diyesi im | Almanyada her şey boldür. isterseniz alabilirsiniz. maddeleri, giyecek, iç ğgazalardan taşiyor, HerkG( tediğini istediği kadar IW İmza: Mehmet Aksıl.. Yani okuyan yazandan * ü gerek... Aksı soy adına bö İJ İ nız hakiki vazıyeti anıaı»""'l het | Mu araşllrl!" ki: .,]&’ : dahi dan bir İtaly bir d sahibi bundan senelerce evvel- ki kesik başın sahıbi değildir. Kesik bir kol ve bacak il$t zerinde durmak bizim işimız de. ğildir. Çünkü ne zabıta memu- ru ne adliyeci, ne de doktoruz. Fakat kesık kol acaba beşin- ci kol olmasın? Çünkü beşinci kolu içimizde yaşatmamağa ah. tetmişizdir!. Tarihin Tekerrürü unanlılara karşı harp e- Yden İtalyanlar, son gün- lerde dehşetli bir hamaset gös- tenmeğe başladılar. Altı aydır kaçtıkları Arnavutluk toprakla, rında tekrar ilerlemeğe başla- dılar. İtalyada çıkarılan emri yev-mılere gore «&tarih bu kahra- P | Bu küçük tıkra bana H ati | na yazdığı mextubu h”“' Bu mektupta şu cumieler miş: «Habeşistan bir cennekl sütü bile bulunuyor. buraC? hatımız mükemmel! Ll*e'w' yerinde. Haik bize çok “Jl' edıyıor Habeşistanda bul ğum için bahtiyarım... «.«Sana bu mektubun ne mahsus bırkaç pül YM dım. Bilirim pul merakın Bunlar yeni çıkan puüwdıduf katli kaldır yakında kıyım cek!> Dostu pulları hakikat& mamla kaldırmış ve ıl“"li' altın huflerle y kımış!» Fakat İtalyanlar acaba altı aydır neredelerdi? Tarih o za- man altın harfleri bırakmış da neden teneke harfleri - tercih etmişti? İşin doğrusu İtalyanlar © za- Mensucaf ve İplik Satışla- rında Fiyatlar Faturalarda Gösterilecek Yerli ve ecnebi her nevi men- sucat ile makara iplikleri ve di- ğer nevi iplik satışlarında, fabri- ka ve imalâthanelerle bunlartın nam ve hesabına satış yapan top- tancı Ve yarım toptancıların, ve- recekleri faturalarda perakende âzami satış fiyatlarını gösterme- leri lüzumu İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası meclisi tarafından karatlaştırılmıştır. Bu karar hilâ- fına hareket edenler Odalar ka- 5 inci isti den cezıhndmhcıkm vi OA yet ince bir yazı ile yazi lan şu cümleleri okumu$* ıh"; «— Habeşistan bir c’.. hişl Hakkını helâl et1> U'â Şimdi du?ınwarum man F ıstılâ l ”J şimdi, Habeşistan tekrar sakükine iade “edilirkeni “Mı* mektupta ne yazar, ve P tına da ne kaydeder? ı#l, | _/ı Olanların Nakilleri B İstanbulu kendi arzula:'#w kedecek, olınlırdın 'LİİI a nakil hazırlıkları bi w.hmi dir. Bunlardan IP , meşru mazereli olmadiğ! gitmek — istemiyenlerin me' sevke tâbi tutulmaları görülmektedir. Yalnız ? (, olanlar diğer partilerle göl leceklerdir Karadeniz vt mays yapılacak îkma ğ nem! Ölüyoruz. Tehlike —— — orduya mensup olan bü İstânbulü Tarkedebiki birinde kendileri nakledil listeye !“ evvel de bildirdiğimiz îh ü bueünlnıde ilân uhh—