Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
.IW' ğ ) K » N, Avrupada —— 20 Senem-— Nasıl Geçti Sultan Hamit Devrinin Altın Kaynağı Bir Mekamı VATAN - ŞEFİİR HABERLE n eE | Yazan : Rebia Tevlik BAŞOKÇU | Telif ve t hakkı ile hfuzd —13— Eğer kendini ruhunu çıplaklığile| göstererek, Kel Hasanın tiyatrosun- gösterse, çok tatlı, her şeyden an- #ar, zeki bir kadın olurdu. Derin ba- kışlı, koyu nefti kadifeye benziyen, tahrirli gözleri, armudi simasına maânâlr bir güzellik verir, tavrındaki heybeti arttırırdı. Fakat yazık ki sultanlar devrinin büfün tahakküm ve istibdadı kendisinde ikinci bir ta- Biat gibi yerleşmişti. Hırçınlığından ortalığı kasar kavururdu ve daima her şeyde gözüne çarpacak bir ku- sur bulurdu. Annemin bütün bu sertliğine rağ- men babam annemi çok severdi. Ba- zen o da taşar, birdenbire parlar, bağırır, çağırırdı. Fakat çabuk sü- Kkünet bulur, tatlı simasının gülüm- &eyen bakışları yeniden yüzünü ay- Aınlatırdı. Babamın işlek ve yaratıcı bir ze- kâsı vardı. Çalışmaktan büyük bir zevk duyar, daima ilersini düşünür- dü. Son derece hassastı. ve hayal ile hakikat sevgisini, kendi şahsiyetin- de büyük bir incelikle birleştirmişti. Yumuşak bakışlı parlak gözlerinin arkasında sarsılmaz bir enerji sak- yü herkes y Her kes kendisini büyük bir hürmetle #everdi. Türklüğün en güzel ve en mümtaz vasıflarını ruhundü besler, Çirkin şeylere hiç yer vermezdi. Herkes babam için «Ne yakışıklı, »e kibar adamdır. Sanki içinin gü- zelliği dışma da vurmuş» derlerdi. Sultan Hamit devrinde Nafıa ne- zaretinin baş muhasebeciliği öyle bir altın kaynağı idi ki erbabı arasın- daki kıymeti birçok nezaretlerden üistündü. Devletin ecnebilerle imza- lyacağı bütün imtiyazlar, şimendi- fer mukaveleleri hep orada hazırla- nır, orada tertip edilir, bâlâ rütbe- da işittiği kantoları küçük yaşma göre büyük bir maharetle söyleyişini hepimiz severdik. Refet o vakit hukuk talebesi ol- masma rağmen alafrangada adam akrilı ilerlettiği kemanile Nimetin kantolarına tempo tutuyordu. Kü- çük hemşirem Rana uçlartı kıvrık kısa sarı saçlarını hoplata hoplata Nimetin danslarına yardım ediyor, en küçüğümüz Rıza da elinde kâğıt- tan bir boru ile bu örkestranım ca- zanı ikmal ediyordu. O gece Maide, Salim, Zehra bütün bu dadı bacı ço- cukları da orada toplanmıştı. Hep bir arada hakiki bir curcina koparı- yorduk. Bu küçük dansözlere ben renkli uçurtma kâğıtlarından etek- leri gayet geniş kısa esvâplar yap- mıştım. Küçücük ellerile eteklerini tuta tuta dans etmelerine gülmek- ten katılıyorduk. Bu i — gürültüler patırdılarımızdan azar işitmek kor- kusu yoktu. Çünkü teyzemle eniştem bizim tarafa davetli idiler. Annemle babam o gece erkeklere ayrı, hanım- Jara ayrı bir iftar ziyafeti veriyor- Tardı. Biz böyle davet gecelerini dört gözle beklerdik. Ancak © vakitler annelerimizin kontrollarından kurtu lur, curcinayı koparırdık. Fakat bu geceki kadar hiç coşmamıştık. Birden merdivenlerde birçok ko- şuşmalar başladı. Bizim — oynadığı- mız odanım kapısı birdenbire açıldı. Rum hizmetçi Panayota gözlerinden yaşlar boşanarak bana doğru koş- tu: — Küçük Hanımcığım, Beyefendi sofada düştü. Çabuk bizim tarafa geliniz. diye çırpınryordu. sile da kuruülan Ben işitince ci Beye sadrazamları gıpta ettirecek deli gibi fırladım, Babâmı perestiş bir servet menbat olurdu. d O da en çok uzun seneler bu muhasebeciliği mu- hafaza etmiş bir selefi vardı ki mu- azzam servetinin şaşaaları bütün İs- tanbulun gözlerini kamaştırır, Sul- tan Hamidin doğduğu gece için yap tırdığı donanma alayları karşısında halk destanlar yazardı. Ve muhase- beci Bey, mükellef köşkünden İstan- bula kendi hususi yatı ile gider, ge- Tirdi. Babam otuz beş yaşında iken bu altın N geniş V ayni rütbe ile oturduğu zaman bu kaynağı tıkamıştı. Bu sarışm ma- denin kulağa pek cazin gelen şıkir- tilarından ne kenrdisi pay almış, ne de etrafma aldırmıstı. Altın kayna- ğının birdenbire tıkandığını gören bir takım hafiyeler bahamı oradan kaydırmak için Sultan Hamide jur- nal yağdırmışlardı. Bunun üzerine bir gün ansızın babanı saraya çağ- rüm.&tı. O gün annemin evde rengi sapsurı olmuş, kocasının mutlak bir iftiraya kurban gideceğini hisselerek kendi- sini bir daha görmekten Ümidini kes Knişti. O akşam Hisardaki Yyalıda hiç kimse yemek yememişti. Biz de kor kudan titreşiyorduk. Hele şükiür k” gece yarısını geçerken arka kapının önünde bir araba durdu, babam kaâ- pıdan gülerek içeri girdi. Sarayda uzun uzun sorgular ya- pilmiş ve nihayet babamın evine gitmesi hakkında irade — çıkmıştı. Bu vak'adan birkaç gün sonra da Sultan Hamit, babama parlak bir nişan vererek gönlünü almıştı. * Bir kış ramazanının on beşinci ge cesi İstanbuldaki konakta ailenin bütün gençleri teyzemin tarafında toplanmıştık. Teyzemin iki kızı Ni- metle İnayetin oyunlarını seyrediyor duk. Nimetin küçük yaşına göre se- si fevkalâde güzeldi. İri siyah gözle- rini aça aça kar gibi beyaz dişlerini | beni severdi. O gece iftardaki misafirler gittik- ten sonra odasına yatmağa giderken harem sofasındaki kanepenin üzeri- ne birdenbire düşmüştü. Ev halkı etrafına toplanmış, ki- misi kollarını, kimisi dizlerini oğuş- turuyorlardı. Derhal getirtilen bir- kaç doktor da bir taraftan sun'i ne- fes vermeğe çalışıyorlardı. Babam gözleri kapalı, uyur gibi kanepenin arkalığına dayanmış kalmıştı. Ben o çok sevdiğim yumuşak ba- kışlı gözlerin bir kere daha açıldığı- nı ve bana gülümsediğini görmek istiyordum. Fakat ölüm daha elli yaşma bile gelmiyen — babacığımla aramıza kollarını germişti. O anda içimden kaynar bir alev çıkıyor sandım. O alevin boğuk ses- lerini tıkamak için iki ellerimi bir- birinin üstüne koyarak ağzıma bas- tırdım. Onun kanepeden sarkan can sız ayaklarının ucuna düştüm, ba- şımı yere koydum. Ellerimi ağzıma tıkaya tıkaya hıçkırıyordum, Bir ta. rafta bir doktor bir tarafta ninem beni oradan zorla ayırdılar, Babacığım! Senden bu ayrılış, fır tınalarla dolu geçecek hayatımın kalbimde patlıyan ilk yıldırım ate- şi olmuştu... O vakit on altı yaşında idim. n Aradan uzun on bir sene geçti. Bu on bir senede ne kadar çok va. kalar, romanlar hatıralar vardı. İşte 1922 senesinin mart ayının Lâstik Tevziatı Başladı Dün 186 Lâstik Tevzi Edildi Daha 250 Lâstik Verilecek Otomobil ve kamyon lâstikleri tevziatma dün hazırlanan listele- re göre İstanbul vilâyetinde baş- lanmış ve 186 lâstik tevzi edil- miştir. Bu partiden daha iki yüz elli lâstik tevzi edilecek ve bun- dan sonra da tevziatı Ofis yapa- caktır. üeeielğrkir sükrir Sebze Fiyatları Tetkik Ediliyor Fiyat mürakabe bürosu toptan ve perakende satış fiyatları ara- sında büyük nisbetsizlikler gördü. ğü sebze fiyatlarını da tetkik et- mektedir. Tetkik neticesi fiyat mürakabe komisyonuna bir kaç gune kadar bıHmlecekxıx. Öğ- ğimize göre, İ seb- zelerc on beşer günlük fiyat tak- dir etmek ve bu fiyatları ahval ve vaziyete göre on beş günde bir değiştirmek fikrindedir. Satışlar- da toptan Hal fiyatlarının esas tutulması ve her semte göre ayrı ayrı nakil masrafları hesap edile- rek sebzelere muayyen bir kâr nıı(betı tıym olunmuı muhtemel ünmektedir. yon; top- tın ve perakende satış fiyatları arasındaki farkları ve bu husus- ta âmil olan sebepleri tetkik ederken, vaktile ayni işle meşgul olan belediye müfettişleri tara- fından Belediye reisliğine verilen raporlardan da - istifade etmeği muvafık bulmuştur. ST A AR A A P 19 Mayıs Programı İçin Toplantı Dün Vilâyette 19 Mayıs bay- ramının programını hazırlamak üzere bir toplantı yapılmış ve merasim programının ana hatları © çizilmiştir. Hazırlanan programa göre geçit tesmi bu sene Taksim ÂAbidesi karşısında yapılacaktır. Mayısın dördünde ikinci bir top- lantı daha yapılarak kati karar verilecektir. TAKVİM 29 NİSAN 941 SALI AY: 4.- GÜN: 119 - Kasım: 178 RUMİ; 1857 — NİSAN: — 16 HİCRİ: 1360 — Rebiülâhır: 2 VAKİT ZEVALİ EZANI (Başı 1 incide) meşgul olmak, neşriyat kollarile ça- lışmak gibi işleri yapacağını, pasif korunma ve diğer müdafaa işlerinin de ilerde nazarı dikkate alınacağını bildirmiştir. Celse, bundan sonra beş dakika ta- til edilmiş ve ikinci celsede Bayan Hasene Jigaz, Yardım Sevenler Ce- miyetinin kudsi vazifelerini şu — şe- kilde izah etmiştir: «— Arkadaşlar, Ankaradaki Yar- dım Sevenler Cemiyetinin nizamna- mesi dünün şartlarına göre hazırlan- mıştır. Halbuki bugünkü dünya va- ziyetini göz önünde tutarak biz bu- günkü dünya şartlarına göre yap- mak istiyoruz. Biz Türk kadınınm karşılaşacağı bütün zorlukları yenmek ve onu Zzor. luklara alıştırmak, münevver olmı- yan kadınlarımızın da dünya vazi- yeti karşısında d ı kile hiz##et etmesini bildiği için bu yolda çalışmayı öz duygusundan almiştır.> Merkez idare heyetine Bayan Kır- dar, Hasene Ilgaz, Naile Tevfik Sağ- lam, Safiye Hüseyin, Doktor Semi- ramisi namzet olarak gösteriyorum. Meliha Avninin bu teklifi karşı- sında avukat Süreyya Ağaoğlu: — Bugün aramızda bulunan Ha- lide Edip, İstiklâl Savaşında Türk kadınıma önderlik etmiştir. Ben ken- disini merkez idare heyetine nam- zet olarak göstereceğim. Meliha Avni: — Bayan Halide Edipten bekleye- ceğimiz daha büyük işler var. Bu bü- yük Türk kadını bir ediptir. Bir neşriyat köolu kuracağız. Kendisini, bu kolun baştna getireceğiz. Süreyya Ağaoğlu: — İstiklâl savaşında ne büyük iş- bir endişeyi izale etmek için konfe- ranslar tertip edeceğiz. Hükümetimizin vazifesni kolaylaş- tırmak için her Türk kadı va- ler baş Halide Edibin neşriyat kolunda alacağı vazife merkez ida- re heyetine girmesine mâni olur mü? Halide Edip, söz süylemelg üzere zife hissini takdir etmesi lJâzımdır. Hastabakıcılık kurslarını takviye e- deceğiz, dispanserlerde çalışacağız, sargı saracağız, dikiş dikeceğiz. Harp halinde hükümetimize kadın yardımile pasif korunma, göç işle- ri, Mmgyal euıln yırdxm. kreşler te- ayağa bir alkış sardı ve: — BSizi kürsüde görmek Xsterlz. diye sesler yükseldi. Fakat bu mutevazı Türk kadımı, İstiklâl Halide İstanlul Kadını Memleket Müdafaasında.. İstiklâl Savaşında Türk Kadınına Önderlik Eden Dünün Halide Onbaşısı, Vatan İçin Sokak Süpürkeciliği Edeceğini Söylüyor 29.4. g01 M GÜNDEN Çark KARAOİ Vılnıp Kadri MANOGLU’mm dünki da bif kelime gözüme çurplı. Üstad bu Çark keıım..uiı*" haklı olarak Mihver yeı'ınC | lanıyor. | Hakıkıten Mihver, | Peynir Narhı Kalkacall_c mı? Tüccar Bunun Daha Faydalı Olacağını İddia Ediyor Peynir imalâthanesi uhıplen- nin İstanbul Mıntaka Ticaret mü- dürlüğüne — müracaat ile, halk için daha faydalı olacağını ileri sürerek, peynir narhının kaldırıl- ması talebinde bulunduklarını evveiki günkü sayımızda yazmiış- tık. Dün, bir muharririmiz pey- nir İşleri ile alâkalı“bazı kimse- lerle temas etimiştir. Tüçccardan Silivrili Hüseyin Kâzım, Trakyadaki ahval ve va- ziyet dolayısile bir çok peynir âmillerinin bu sene mandıra tut- mamaları ve peynir imaline rağ- bet etmemeleri sebebi ile bu sene- ki istihsal miktarının diğer sene- bulunduğu yerden şŞu sözleri söyle- di: e İ d lere yüzde altmış dere- cesinde noksan olduğunu ve bu noksanın halen iç Anadolunun htelif mıntakalarında ve bil. SİSİ, idare etmek gibi i iş, Londra belki de bütün halka, âzami yardımı temin ıtmek gibi işleri başarmak için hazırlan- dık. Fakat bugün elimizdeki nizam- name çalışmamıza lüzumu kadar yer dünya kadınlığının yapabileceği iş- ten büyüktür. Hepimiz tehlikeye a- tılacağız. Her işi başarmak için ça- lışacağız. Bu vatan için icap ederse vermemiş bulunuyor. Şu k- tır ki, büyüklerimiz bize istediğimiz şekilde çalışmak imkânını verecek- tir.» Hasene Tlgazın bu gözlerinden son- ra söz alan İffet Halim: «— Türk kadını cephe gerisinde de yer almak üzere bu işe girmiştir. Biz bu küdsi vazifeyi başarmak üze- te çalışmak istiyeceğiz. Bunları bir dilek halinde sonra gönderelim. Di neral Tevfik Sağlam, Türk kadininın vatan müdafaasındâ yapabileceği iş- leri saymış, bu zamanın şartlarına uygun bir çalışma programından bah setmiş ve şunları söylemiştir: «— Zaman çok dardır. Dünyanın harp içinde çalkandığı bir devirde- yiz. Onun içindir ki. harp icıbıtmı kabul ederek ket sokak süpür dahi zevkle yaparım. Fakat merkez idare heye- hassa Kütahya, Eskişehir, Afyon ve Kayseri taraflarında ikmaline çalışıld.ğını söyledikten sonra: — Peynirler üzerinde tahdid edilmiş bulunan bugünkü kâr nis- beti herhalde kaldırılmalı ve sa- tış serbest birakılmalıdır. Bu, tinde vazife alhanlar geceli gündüz- peynir istihsalindeki noksanı te- lü bu iş için çalışmak mecburlyetln-w lâfi ve alâkalıları peynir imaline dedirler. Halbuki benim biliyorsunuz |teşvik bakımından herhalde lâ- ki, başka işlerim var. Ayni zaman- zımdır.» da ben artık ihtiyarım. Bunun için Demiştir. Karacabey şirketi beni mazur görün. Bu işte çalışacak müdürü Eşref de, mevsim İcabı çok kimseler bulunur. Ben de baş- ka şekilde çalışırım. Bu sözler peynirlerin günden güne bollaş- tığını ve son| g,unleıde muhtehf ıstihsal çarklardan kildir. Mihver keşkılıw —. yüklü küçüklü sekiz on çark w birine bağlı olunk bir şekilde işlemektedir. - # ı Bu çarklardan her hınİ' sinin önüne, zaman ı.ımıl mâni atılmaktadır. Meselâ çikaya saldırdığı zaman bir rit çöpü: Büyük çark bunu Sf diye kırıvermiştir. Daha u y nileri zorlaya zorlaya kırıp ı;ecek ve işlemesine devam yen büyük çark, zorlu bir ı'ııe rastladığı gün, bılNI' bi küçük çarklarla birlikt&» J lııkkık, esaslı bir tamire yaç gösterecektir. ,' O günleri görmek uı"l' ğin himmeti ve cümhıuw bi metimizin büyük mun. neticesi olarak pey1ı terakki etmiş ve dahızlydı Ğ kilde teşekkul etmiştir. Merkez İdare Heyeti: Bayan Kırdar. Hasene Ilgaz, Sa- fiye Hüseyin, Naile Tevfik Sağlam, Doktor Semiramis. Yedek Azalar: Nebahat Hâmit, Doktor Pakize, Melthı Avni, Belkıs Nazif, Belkıs çalışma Türk kadımının her iordıne kadar teşmil edilmelidir. Organizas- yon şarttır. General Tevfik Sağlamın sözleri- ne Hasene Ilgaz şu cevabı vermiştir: «— Sayın Generalın söyledikleri, bizim ön plânımızdır. Birinci dere- çede bunun için çalışacağız. Gaye- miz, bugün yapılacak şeyi, memleke- tin ihtiyaçlarına cevap verecek bir gil, Süreyya Ağaoğlu. Neşriyat koluna: Halide Edip, Meliha Avni, İffet Halim, Halide Nusret, Şüküfe Ni- hal, Çocuk düşürme ve himaye işleri- ne: Doktor Pakize, Doktor Refia, Doktor Fatma, Doktor Hatice A- çıkalın, Doktor Perihan Cemil. Çocuk yuvasına: N Karaorman, Hüviyet Be- şekilde ve öyle çal ktir» Bu sözleri müteakıp, merkez idare heyeti ve çalışma kolları intihabıma geçilmiştir. Reis vekili, bugün İstan. bulda idare âmiri bulunanların re- fikalarını idare heyetine seçmeğe ka rar verdiklerini, bun!ırm her za- kir, Nalme Halit, Şadiye Sevengil, Mediha Baysal. Sargı ve Dikiş koluna: Refika Berk, Neclâ İncedayı, Ra- cia, Belkıs Sevyengil, Nükhet. Hür- rem, man ele- manlar olarak elde tutulncagmı, bi- naenaleyh namzetlerin Oona göre gös. terilmesini söylemiş ve merkez ida- re heyeti için beş namzet istemiştir. Meliha Avni söz alarak: «— İstanbul kadmını bu toplan- tiya Bayan Lütfi Kırdar davet etti. Türk kadını memleket ve millet aş- Nahit Tendar, Pakize Nihat, Sa. fiye Hüseyin, Muhlis, Kerime., Hu- riye Benice. Bu seçimden sonra verilen bir tak rirle Yardım Sevenler Cemiyetinin Reisi Bayan Mevhibe İnönüne tazim telgrafı çekilmesine karar verilerek toplantıya nihayet verilmiştir. Ge-| merkez idare heyetile kollar şu qe-l la gönderilen peynirlerin bugün- | k kü fiyatlardan eksiğine satılmak, ta olduğunu söylemisş, bir müta- lâa olarak da: «— Bu vaziyette arz artacak ve talep azalacaktır. Binaenaleyh, fiyatlar kendiliğinden ve bugün- künden daha ziyade düşecektir. Bence, satışı serbest bırakmak |” bugün için bile müstehlikin lehi- ne olacak ve bilhassa, &on za- manlarda kremacılığa karşı fazla temayül gösteren süt sahiplerinin tekrar peynirciliğe başlamaları Wâ müsait bir hale g€ andıralarda her şey mü ve sıhhidir. Çalışanlar ol bi süt hayvanları bile s yenelere tâbi tutulmaktad naenaleyh Trakya peynir ğer mıntaka peynirlerine » her cihetçe üstündür. Bu sene, Aahvalin icabi © Trakya mahsulü diğer 8€0 y mazaran biraz noksandır. # bt | Anadolu peynircilerine 184 ir, Bursa, Mem'n ve ı(ı için, kuvvetli bir teşvik gibi telâk- ki olunacaktır. Peynir tüccarlarından Çelebon Barokas da şunları söylemiştir: «— Her yıl, mayısın birinden başlıyarak yetmiş beş güne mün hasır bulunan mahsul gibi buzh bulunan $8 de, Trakya peymrcılerw#gr. ce yapıldığı g.bi, buzhanel' < raktığı mahsulünün yüzde X| yetmiş beşi msbeundeb y kalarımız tarafından birer * pf| verileceği bildirildiği rıbd“d' da şu beş on yurdumuzda, 400 - 450 bin te: neke beyaz peynir ile lb- 17 bin çuval kaşar l d Bu edilebilir. Bu vaziyette | jit ya puymr âmillerinin de işe b ha habildi miktarlardan 200 bin teneke be- yaz peynir ile 8000 çuval kaşar Trakyada ve geri kalanı da İz- mir, Bursa, Manyas, Konya, Mer. sin ve Balıkesir taraflarında ya- pılır. Trakyada, umumi müfetitişli, mağa ehemmiyet verecek ve bu vaziyet k da di Narh meselesine gelince | İnkâr edilemez ki, narh sene müstehlikler için 9’k dalı olmuştur. Eğer narh aK saydı fiyatların yetmiş PSf M' sene kadar çıkarılmasını V gi€ tirecek ortada kuvvetli PY j vardı. Halbuki, bu sene isi? hın kaldırıl satışın lar kremacılıktan sarfı nazar edip peynir imaline girişecekler- bıirakılması çok lüzumludu” kaldırıldığı takdinde semm toptancılar peynir W ilk günlerinde İ —. GÜNEŞ: 6,02 10,00 ÖGLE: 13,12. 5,10 İKİNDİ: 17,02 9,00 AKŞAM: 20,02 12,00 YATSI: 21,18 142 İMSAK: 4,09 8,07 indik. Favell'de bize yetiş- d mişti. birden içeri gir- sınm bu köhne Tadla Dü yine kirlice küçük kabinemde geçen sene gittiğim gibi yine valizlerimi yerleştiriyorum. Bu defa giyip çı- karacak birçok elbiselerim var. Ge- çen defa Pariste gördüğüm, beğen- diğim birçok elbiseler de yapıldı. Bu kadar eşya, bu küçük kabineyi daha darlatıyor. (Arkası var) leri geliyordu. — Neyse çay içmiş olacaklar.. çalıyordu. dik ve eve doğru ilerledik. Evin arka tara- fında bir tenis yeri vardı. Neşeli erkek ses- Albay bu sözleri söylerken (kapının zilini Genç bir hizmetçi kapıyı ıçtı. Hepimizi ÜZÜNTÜ Yazan: Dafne du Maurier / — 95 — Çeviren: Rezzan A. E. Yalman bir iz bulursunuz. Çünkü öyle ki size olan ziyaretile intiharı münasebet bolacak. y Favell atılarak: Ş — İntihar değil, katil... Dedi. | Doktor Baker kaşlarını çatarak baktı ive: — Demek ki mesele bu şekilde. Gim etmek için elimden geleni yaN s birden görünce hayret etti. Sorduk: — Doktor Baker burada mı? B haber cahil heveskârlara anlatmak maal- esef kabil değildir. Fakat siz ede- biyat zevkini tatmış bir genç ol- duğunuz için umarım ki, bana hak vereceksiniz. oyııııııı vlıu ne olursa olsun, ü iyi İlerledikçe içinizde çalışan o bq- Bizi bır odı.yı aldı. Buı-ısı evin misafir esmer ve çirkin ika adam ruhu, siz hattâ k olmadan ağır ağır heyecanlanarak neşe ve hüzünlerini, hiddet veya ü- mitlerini samimi bir ses ve ahenk- le söylemiye başlıyacaktır. Böyle- likle bir kadının resmi hasılı idi. Acaba bu dok- torun karısı mıydı? Eşyalar çiçekli ve par- Tak bir kumaşla kaplıydı. Bir köşede bü- yük bir radyo duruyordu. Maksimle ben Uzakta tenis oynı- ğa — (tiy tabirile iyi giymeğe) çalışm? Tem- sil edeceğiniz tipi mümkün olduğu kadar iyi tasavvur etmeğe gayret edin:. Bunu yapmak için onun fikir rak onun mantık ve ruhu ile yaşa- mak şarttır. Bunu yaptıktan sonra tabii sesi- nizle ve mümkün olduğu kadar net bir telâffuzla, içinizden geldiği gi- bi konuşmağa başlarsınız. İptida- Jarda bunun çok sönük ve tesirsiz Provalar kıy eri- şeceğinizi ve temsil edeceğiniz şah- sı anlama ve ifade etme kabiliyeti- niz ne ise ondan ileri geçeceğinizi iddia etmiyorum,Fakat«ben ne söy lerim, tanburumı ne çalar» kabilin- den sözü başka, sesi başka havadan konuşan gülünç aktör taslaklarına benzemekten nefsinizi kurtarmış, ve oynadığınız sahnede hiç olmaz- sa güzel bir türkçenin aksini br- Takmış olacaksınız ki, bir tiyatro WWhhMWnp REŞAT NURİ ynnlu ıörnnnynıdu. Beş dakika kadar bek- ledik. Ben hiç bir şey düşünmüyor, hiç bir şey hissetmiyordum. Buraya güya bir hayır gemiyeti için iane toplamağa gelmişim gibi sakindim. Biraz sonra kapı açıldı ve içeri bir orta boylu, uzun çehreli kır saçlı ve iradeli ta- yırlı bir pdam girdi. — Sizi bekletmiş olduğum için affınızı dilerim. Tenis oynuyordum. Hizmetçi geldi- ğginizi haber verince yukarı çıkıp — ellerimi — Size böyle bir baskın yapmış olduğu- muz için kusurumuzu affediniz. Ben Albay Julyan'ım. Mister ve Misis de Vinter ile Mis ter Favell'i size takdim jederim, Mister de Vinter'in ismi bu son zamanlarda gazete- lerde sık sık geçmiştir. — Evet.. Bir mahkeme meselesi var de- gil mi? Bu gibi şeyleri hep karım okur. Favell hemen söze başladı: — Mahkeme intihar kararı verdi. Fakat ben buna tamamile itiraz ediyorum. Misis de Vinter benim akrabam idi. Kendisini çok iyi tanırdım. Hiç bir zanran intihar edecek bir kadın değildi. Sizden sormak istediğimiz mesele şu: Öldüğü gün sizi görmeğe gel- mişti. Maksadı ne idi? Maksim sakin bir tayırla Favell'e dedi ki: — Bırakınız da bunları ya Albay Julyan veya ben doktora anlatalım. Sizin karma karışık bir şey ol- duğuna eminim. Sonra doktora dönerek ilâve etti: — 1İlk zevcemin akrabası olan Favell mabkemenin verdiği karara itiraz - ediyor. Size gelmiş olmamızın sebebi de şudur: de sizin isminizi ve telefon numaranızı bulduk. Öldüğü gün saat ikide sizden bir randevu almış. Ve size muayene- ye gelmiş. Hatırlıyor musunuz? Doktor Baker bu IÜHBH büyük bir alâka ile dinl sözünü b ba- Şını sallıyarak ; — Toessüf ediyorum, fakat size hiç bir malümat veremiyeceğim. Çünkü Misis de Vinter isminde bir hastanın bana gelmiş ol- duğunu zannetmiyorum. Albay Julyan cebinden Rebekanm defte- rini çıkardı. Ve sahifeyi doktora uzatarak: terim. Bir dakika müsaade ediniz- rımı tetkik edeyim. Sigara M şimdi gelirim. Dedi ve odadan çıktı. Albay il© birbirlerine bakıyorlar, fakat bir F'» miyorlardı. Favell fena halde sinirli M şarıdan sesler geliyordu. Köpek H Tenis oynıyanların gürültüsü dU Biraz sonra doktor elinde bir le içeri girdi. — Bu geçen seneye ait bir geftef .’ ben altı ay doktorluk etmiY" a — İşte, dedi, isminiz, teleton ve randevuya geldiğine işaret (de - bunların çizilmiş olması.. Doktor sayfayı tetkik etti: MEvet numara benim numaram, dedi. Albay biraz düşündükten sonra: — Sakın başka bir isimle size gelmiş ol- masın. — Zannetmem, Buna hiç bir sebep gör- müyorum. Niçin ismini ve hüviyetini sak- Tamış olsun? — Acaba dosyalarınıza baksanız. Belki de tik.. % ; Bu sözlerden Ssonra defteri başladı. Ben gözlerimi ona dikmifı dam Nerede İso bulacaktı. Artk DA niye sonra feci hakikat ortayg — Ayın pon ikisinde.. Saat mi? Diye mırıldanarak sahifeleri du. Hiç birimiz kımıldamıy!