28 Şubat 1941 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 4

28 Şubat 1941 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dcidi Zaman zaman gazete sütunla- rında feryatları, sızdarı duyulan ve hiçbir hâmisi olmıyan bir zümre vardır ki, bunlar da zavallı Noter memurlarıdır. Bu defa yeni çıkan Noter kanununda Noter kâtipleri- nin memurin kanunu evsafını ha- iz kimselerden olmadıkça Noter dairelerinde istihdam edilemiyece- ği yazılı olduğu halde ne memu- rin kanunu ve ne de İş kanunu ve nizamnamesi bu gibi biz zavallı * OKUYUCU Toter Kâtiplerinin İstikbali Ne Olacak ? Bu defa Adliyâ Vekâletince der- desti tetkik bulunan yeııl Noter ve biz Noter memurlarınım istikballerinin tahtı temine alınması için bir ilâ- ve yapılması hususunda resmen Adliye Vekâletine müracaat etmiş isem de henüz bir netice çıkmadı ve K ktır. Çünkü bulunuyoruz. Bu sebeple ne yapa- hm, nereye yanalım diye düşünür- keıı hemen aklıma siz geldiniz ve SİZİ etmek çoluk çocuk sahibi No- ter kâ ini dairel şü ine kabul etmemektedir. Bu sebeple istikbali sönük olan biz zavallı No- ter memurlarına hiçbir hakkı ha- mecburiyetinde kaldım. Çünkü siz- den daha iyi bize hâmi bulunmaz, bizim — duyuramadığımız ve duy- mak istemedikleri avâzımızı siz yat ve terfih Bizim bütün hakkı hayatımız Nn- terlerin — şahıslarında — temerküz eder ve Noter dairelerinde canla başla çalışan müstahdeminin hak- kı hayatları Noterlerin dudak- larmın arasından çıkacak bir söz- dür. O da şudur: Haydi çık git. İş- te istikbal. Meselâ bu sözü söyle- diği memuru ne bileyim en aşağı on beş veya yirmi sene bilâ fasıla geceli gündüzlü Noterin varidatını çoğaltmak için çalışmış bir adam- dır. yüksek duyurur ve- tatbik ettirirsiniz. Kıymettar ga- zetenizle bu hususun temini için münasip şekilde bir şey yazmanızı ve bu suretle biz ine ŞuTalebeYurtları.. artinin talebe yurtlarında- ki pensiyoner olan her kız- dan ve her erkekten ayda 20 lira alınıyordu. Bu aydan itiba- ren yurt idareleri 25 lira veril- mesini istiyorlarmış veya istiye- ceklermiş. Neden? Rivayete bakılırsa, «hayat pahalılaşmış, her şey artmış... — Eh... -demişler- her şey artarken yurt paraları neden art- masın ? Bundan daha sakat bir man- tığa tesadüf eden varsa gelsin bana haber versin... Ben, bu yurtları idare eden- lerin, Partide kendilerine en ya. kın âmir mevkide olanları dahi haberdar etmeden böyle bir te- Noter memurlarına hakkı hayat temin edilmesine tavassutunuz el- lerinizden öperek yalvarırım. Son- suz hürmet ve saygılarımı suna- rım, Ankara 2 nci Noter dairesi Başkâtibi Ömer Sökmen SON ACI '| — Yazan: Vehbi GÖRGÜNER | Bir gün bir mektup almıştım. Bu uzak akrabalarımdan hasta bır kadındı. Müsait bir zamanda beni yanına çağırıyor, bu arzu- sunu bi an evvel tekrar tekrar rica ediyordu,. nuün son senelerindeki durgun ha- ' da tanıdım. Kısa bir oluşunu | Esasen lini ve bindenbire hasta merak eder dururdum. Muhsine! Sana şimdiye kadar gizlediğim bir hakikatı bildirmek mecburi- yetindeyim. Ben çalıştığım şirke- yapmam için | | tin bir işini takip etmek üzere bu- O-|raya gelmiştim, seni de bu ara- zamanda birbirimize — bağlanışımız bana yaptığım çılgınlığı unutturdu. Ma büsbütün ağırlaştığını duyduğum |alesef bugün ayrılmak mecburi- bu bedbahtı zaten görmek isti- yordüm ve hemen o gün evine giltim. Odaya girdiğim zaman Pzleri - kapalıydı. .Onu rahatsız etmek korkuüsüyle: daha ilk adım- da dürdüum, uyanmasını bekle- dim. Sükünla geçen dakikalar- dan sonra kesik kesik öksürdü, gözlerini araladı. Beni görünce donuk bakışları birden parladı. sararmış yüzü bir an pembeleşti, bir müddet şaşkınlık içinde kal- dı, sonra kolunu bana doğru uzatarak yanına daha yakın gel- memi işaret etti. Onu birkaç kelime ile teselli ederek — yakın bir zamanda iyi olacağını söy- lüyordum. O halsiz bi sesle sö- zümü kesti : — Yok yok bırakınız bunları.. Çocuk değilim, kendimi ve mu- kadder olan âkıbetimi dok iyi biliyorum. Sizi son acımı anlat- mak, biraz ferahlamak için ça- gırdım. — Yorgunluğunuza — se- bep olduğum için beni affediniz dedi. Bir dakika sustu ve kısık bir sesle devam etti : — Hemgsire mektebini bitirdi- ğimin ikinci senesi idi. — İzmire tayin edilmiştim. Bir gün ser- bi hasta yatırdılar. Bu esmer, terbiyeli bir gençti. Ona hususi bi itina ile bakmağa ve o zamana kadar kimseye karşı duymadığım his- lerle bağlanmıya başlamıştım. Benim bu hallerime o da ya- bancı kalmadı. Nihayet bir ay sonra iyileşerek — hastahaneden çıktığı gün birbirimize kuvvetli bir sevgi ile bağlanmış - bulunu- yorduk. Mecburi hizmetim — bit- tikten sonra evlenecektik. Bu se- beple sık siık — buluşuyorduk. Onunla bir sene çılgın gibi se- viştik. Sararmış bir kâğıt çıkar- tarak bana uzattı ve devam etti. Bir gün hastahanede çalışırken ondan bu mektubu aldım: Al oku... Oku da benim genç yaşta bütün arzularımı unu- itarak hicranla 'yaşayışımın sebe- bini anla dedi. Merakla açtığım kâğıtta şunlar yazılı idi: visime uzun boylu yetindeyiz. Çünkü beni çağıran iki küçük yavru var. Sana haber vermeden saadetini çalarak gitti- ğim için beni affet.. Kemal Yazıyı bitirdiğim zaman vay alçak diye söylendim. O parma- ğını dudaklarına getirerek başını iki tarafa salladı: Hayır hayır öyle söyleme- yiniz, sözüm daha bitmedi ki de- di. Ben de mektubu okuduğum Temizliğine inandığım bir adamın böyle bayağı hareketleri bulun- masına çok üzülmüştüm... Saade- time beklemediğim bir anda in- dirilen darbenin henüz tesirinde idim ki arkadaşlarımdan biri ağ- hyarak yanima geldi... Hiç bir şey sormadan kendisini takip et- memi söyledi.. Yürüyordum. Gözlerimin önünde hep onun ha- yali vardı. Hastahaneye girdik, aşağı katta bir odaya girince sen- deledim çünkü yatakta kanlar i- çinde yatan onun sarı yüzünü gör müş ve bayılmıştım. Kendime geldiğim zaman bir çılgın gibi ya tağa kapandım: — Kemal, Kemal ne oldu sa- na böyle diye inledim, Elimi a- vuçları içine aldı fısıldar gibi bir sesle: — Beni affet yavrum.. Çok mustariptim. Nasıl olduğunu bil- miyorum birden kendimi yerde buldum diyebildi,. Gözlerimden yaşlar akıyordu, ıstırabının derinliğini — görüyor- dum., Bir anda içimdeki kin silin- di, bedbahtlığıma sebep olan bu adama karşı artık derin bir mer- hamet duyuyordum. otomobilin altında lime lime - ezilmiş kanlı vücuttan öç alınmazdı. Ne yazık ki bütün gayretlere rağmen onu kurtaramadık. İşte seni dav maksat A S bbü. bulunduklarını, kalıbı- mı basarak size temin edebili- rim, Zira belki bazı piyasalarda ufak veya büyük fiyat yüksek- likleri görülüyor ama yurt ida- relerinin alışveriş — sahalarında böyle bir talebi mazur göstere- cek en ufak bir sebep mevcut değildir. Düşününüz bir kere... Bu yurtlarda 150 kız ve 300 er. kek vardır. Demek ki 450 kişi- den beşer lira fazla isteniyor; yani varidatımız ayda 2250 lira artacaktır. Ne yapacağız bu parayı? Her iki yurdun bir yıllık bütçesini 27,000 lira kabartmak için se- bep ne? Haydi efendim... Çocukluğa lüzum yok. Eğer ufaktefek bir masraf yüksekliği varsa ya bu- nu bir tasarruf formülü ile yahut pek kolaylıkla temin edilebile- cek herhangi bir munzam tahsi- satla önlemeli... Üniversitelilerimizin beşer li- rasını keselgerinde bırakalım. Gene Namık Kemal'e Dair. ' Tniversite talebelerinden iki genç bana bir mektup göndermişler. Diyorlar ki: «— Siz, Necip Fazılın «Na- mık Kemal» ini beğenmişsiniz. hiğ ST VATAN İNJANLA İN YAZAN: Nizameddin NAZİF lir. Eğer bana; «— Hanginizin fetvasını din- leyelim ? » Şeklinde bir sual sormuş ol- saydınız size şöyle derdim: &Arslanın bulunduğu — yerde kaplanın fermanı dinlenmeme- lidir.» Gözlerinizden öperim çocuk. .Ar, Atlatılmış bir tehlike mi? Kaybedilmiş bir fırsat mı? Tan sahiplerinden Halil Lütfi- nin defteri âmaline bir muvaf- fakıyet olarak kaydedilmiş ve bu arada «Tanin» gazetesinin bâsübadelmevt sırrına erişeceği rivayet olunmuştu. Bir ara Tan gazetesinin ak- şamları neşrinden bahsedilmiş, bir ara da «Tanin> ile «Tan» ın izdivacı etrafında şayialar işitil- mişti. Hani bir zamanlar Mih- ran Efendinin «Sabah» ını Ali Kemal Beyin «Peyam» ı ile bir- leştirmesi gibi bir şey.. Ve müstakbel refikimize cTın Ta- nin» gibi garip bir ad takılaca- ğını söyleyenler olmuştu. Bu rivayetlerin hergün bir yenisi duyulurken Umumi Harp. Bnbıâ]i dünya lelerile uğraşmağa başladıktan son ra kendi meselelerini tamamile unutmuşa benziyor. Eğer dış meseleler ve harp haberleri ga- zetelerimize sayfalarını doldur- mak imkânımı bol bol vermemiş olsaydı, eğer bütün çölleri ile Afrika, bütün denizleri ile Uzak Şark ve her santimetre Murab- bar ile Avrupa, hergün yüzlerce kilo mürekkep sarfına değerli birer havadis mâdeni halini al- mamiış bulunsaydı. şu Hüseyin Cahidin son macerası elbette böyle sönük geçmezdi. Hüseyin Cahidin son mace- rası... Evet Bay Yalçın son gün- lerde bir Babıâli — macerasının kahramanı olmuştur. Yeni Sa- bah ve Haber gazetelerinin sa- ğa sola kol kanat gererek gitgide bir Brisben olmak istidadı gös- teren müşterek başmuharrirleri günün birinde Tan —müessesesi tarafından kaçırılmak tehlikesi- ne maruz kalmıştı. Ve bazıları Yeni Sabah sahibi Ahmet Ce- malettinin telâşa düşeceğini san- mışlar, yahut telâşa düşmesini tabii görmüşlerdi. Bu hâdise, teki kahve çuvalları gibi Bay Yalçının makaleleri de süratle fiyat yükseltmekte idi. Söyle- nenlere bakılırsa Babıâli borsa- sında Bay Yalçına ait eshamın şöyle bir müzayede manzarası arzettiğine inanmak İâzım geli- yordu: Ahmet Cemalettin — 450 Halil Lâütfi — 550 Ahmet Cemalettin — 750 Halil Lütfi — 800 İlâh... Ve bu müzayedenin devamı esnasında, evvelce her satırı al- tına bir Hüseyin Cahit Yalçın imzası konan Yeni Sabah baş- makalelerinin, tüyleri dökülmüş bir tavuskuşu gibi cascavlak kal- dığı görülüyordu. Hüseyin Ca- hit imzası tahtından uzaklaştırı- hyor ve yalnız beşinci sayfanın bir köşesinde bağdaş kurup ili- şivermek müsamahasını m faza edebiliyordu. İmdi ne görüyoruz? Yeni Sa- bahın başsütununda Hüseyin Cahit imzaları yine tümen — tü- men... Acaba Babıâli borsası- nın bu son muamelei sarrafiye- sinde kim kârlı? Nizameddin Nazif Halbuki sizin gazetenizde «Kap- lan» imzalı bir makale okuduk. Bu makale ile sizin yazınız bir- birine tamamile zıddır.,. ilâh> Genç dostlarıma verebilece- ğim cevap şudur: «— Ne ben Vatan'ın muhar- | ririyim ne Vatan benim gaze- temdir, Vatan bir gazetedir ve ben bir muharririm, Bu demek- tir ki ben ancak imzamın hima- yesi altındaki satırların hesabı- ni verebilirim. Vatan gazetesi benim fikirlerime yer verdiği | gibi herhangi bir vatandaşın da | düşüncelerni neşre vasıta olıbi-; Çocuklarımızı Bilgi ile bakım çocuğun sıhha- tini teminle beraber bakım zah- metini de yarıya indirir. Çocuğu- nuzun kaç aylık olduğunu ve 6 Nasıl Büyütelim ? | | kuruşluk posta pulu ile adresinizi | bize bildiriniz size (Bakım Öğüt) lerimizden gönderelim. Çocuk Esirgeme kurumu G. Merkezi Ankara Halkevinde Konser Haydarpaşa Lisesi mezunları ya- rin saat 16,80 da Eminönü Halke- vinde zengin bir konser verecekler- dir, Konserin progğramında gençleri- miz tarafından sololar, Dios ve Trios olarak en meşhur musiki üstatları- nım parçaları çal k ŞAĞ li üm llli Bir Köy Kâtibinin İşine Nihayet Verildi Kartalın Küçükyalı köyü mez- bahasında kesilmekte olan hay- vanların rüsumuna ait makbuzla- rı keserek paranın bir kismını zim metine geçirdiği iddiasile mezküt köy ihtiyar heyeti tarafından va- ifesine nihayet verilen köy kâ- budur. Ben de öleceğim. Senden başka kimsem yok. Rica ederim beni de onun yanına gömdürt.. Ertesi günü mezarlıkta yanya- na iki kabrin üzerine çiçek çe- lenkleri konulmuştu. Vehbi GÖRGÜNER tibi Müberra, ihtiyar heyetinin, Vatan'ın Yeni Müsabakası 1 Mart Sayımızda Çok Eğlenceli Ve Zengin Mükâfatlı Bir Müsa-aka Başlıyor Otuz gün sıra Hle bir kadın, bir de erkek resmi neşredeceğiz. Bun- he kâ “AYEŞTE izdivaca talip kadın ve erkek tip- leridir. Her resmin altına bunun sahibinin halini ve vasıflarını ya- zacağız. Siz de her gün bu rte- simleri kuponumuzla beraber ke- sip saklıyacaksınız. Otuz kadın, otuz erkek resmi- nin, neşri tamam olunca bu otuz yar erkekten her birini ol'uz kadındı tayin Bunu yaparken bir defa hoşça Birinciliği kazanana: - Bir lüks radyo. İkinciliği kazanan iki kişi- ye: Birer çay takımı. Üçüncülüğü kazanan — iki kişiye: Birer kol saati. Dördüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer evrak çantası. Beşinciliği kazanan iki kişi- ye: Birer kadın el çantası. Altıncılığı kazanan üç kişi- ye: Birer likör ımı, Yedinciliği kazanan beş ki- şiye: Birer vazo. Sekizinciliği kazanan beş Müsabakamızın 150 H:diyesi kişiye: Beyoğlu sinemaları için altışar bık:t. D L k Paris Cehenneminden Nasıl —— Kurtuldum eeet | Yazan: Rebia Tevfik BAŞOKÇÜ AĞ YA Een Ümit Etmediğim Bu Acele « Lütfen salonda biraz bekler misiniz, haber vereyim dedi. Bekleme salonunda iki Fransız vardı. Yüksek sesle konuşuyorlar- dı. Muhaverelerinden orada Üç Ssa- atten beri nöbet bekledikleri anla- şıliyordu. Bu adamlardan biri si- nirli sinirli dedi ki: — Bize bunlar uşaktan fena mu- amele ediyorlar. İçimden: «Byvah! Dedim, bunlar üç saattir bekliyorlarsa o halde bana görüşmek nöbeti hiç gelmiye- cek.» Fakat zaten kiminle görüşecek- tim, Onu bilmiyordum. Bekliyenlerden birine dedim ki: — Affedersiniz efendim. Ben bu rada kimseyi tanımıyorum. Acaba bizi kabul edecek zatın ismini siz- Kabulden Âdeta Şaşırmıştım # "et ze göndermek Alleniz de bu suretle almış olur. g — Buğgünlerde gi hatsızım. Yazı yazmıya imkâni | Belki ileride mümkün olür$ö size müracaat ederim. Yine ayni nezaketle rak odadan çıktım. Ben binerken salondaki lâ bekliyorlardı. O sırada Almanların galinden henüiz on gün ftarı ecnebi Tadyoları hemen harbe girecek gibl den sorabilir miyim ? yorlardı. Pariste Cevap verdi: Alman gazeteleri ise Türi — Ziy görüşen adı ile mihver da ismi mülâzim Şmit'dir. irkaç dakika daha geçti. O aralık odacı salondan içeri girdi. Bana doğru bakarak; — Bizi içerden bekliyorlar de- di. Ben ümit etmediğim bu acele kab adeta ş rm. Orada üÜç saatten beri kabul nöbeti bekli- yen iki adamcağızın yüzüne sıkı- larak baktım. Bunlardan biri niçin baktığımı anladı. Gülerek dedi ki: var ki * nıtmak istiyorlardı. aristeki Alman Bi . den çıkan, kulağımıfi j dar gelen bir takım karifik yetler de vardı. Güya a İngiltereyi istilâ ederken P Size propaganda yapmak için böy- le derhal kabul ediyorlar., Halbuki bizler artık ecnebi y Adam yerine koymuyorlar, Ben odacıyı takip ederek mülâ- zım Şmidin odasma girdim. İki gok genç Alman zabiti ayakta du- ruüuyordu. Bana doğru birkaç adım attılar. — Kiminle teşerrüf ediyorum di« ye sordum. Kısaca boylusu: — Ben Mülâzim Şimid, dedi. uZ. Belçikanm ve hele Fran Çi ni birbirine se- lâm verdi. Ve derhal geç- dü şahsi menf! ti ve büe: İN dön Dü na yer gösterdi. Çantamdan pasa- portumu, gazetecilik kâğıtlarımı çıkardım, masanın Üzerine koy- dum: — Bay mülâzım, dedim, sizden bir ricaya geldim. Vaziyet dolayı- siyle ailemin son derâce endişe için de knldığmı sanryurum. Bir kart- me munade eder misiniz? Bu kartı doğrudan doğruya İstanbula değil, fakat Berline göndereyim, oradan İstanbula göndersinler. — Teessilf ederim ki buna im- kân yoktur, dedi, Berline posta hodbin insan yığını içinde istemiyordum. Böyle düşt san yığmı şanlı mınıln“ Zaten bir çok senelerü biliniyordu. Fakat ıçuıdın ce çürüdüğünü hiç kimse * edemiyordu. Fransanın bu kadar Çi kadar kolay düştüğünü manlar bir hamlede dün? edeceklerine hemen hunn ya başlamışlardı: <Bir ay Bilteredeyiz. Ondan sonrs Ü treni işlemiyor. Tayyare p Ü ancak askerin ihtiy yetişiyor. Siz burada ne ile meşgul olu- yordunuz? Siyasetle mi? — Hayır dedim. Ara sıra rad- ri teskin edemiyor. «Ya bir harp başlar da ben d€ korkusund yoda Türkçe y dum, Bu söze büyük bir ehemmiyet verdi. Meraklı bir tavırla sordu; — Radyoda politikadan — bahse- diyor muydunuz? vahşi bir ıstırapla kemir” v korku içinde sık sık kons0l?” gidiyordum. Fakat orası Ö4 Mit verecek halde değildi- Jebelerin kitmesine müst” — Hayır, dedim, İçtimal ve ta- — memişti. rihi şeylerden ö ttikler? | Gi Parise ayda İngiltereyi istilâ * | beş kişiye: Bıror ürekkepli danberi de hep yaşıyo- kalem. ruz gibi bir ey. Onunculuğu kazanan altı ğ eaj oıdmı:uı Hakkıode.ne: AÜğük kişiye: Birer kravat. Di a A MK Ön birinedliği kazanıln yağı Ü >eTel Ö a ar n D kişiye: Birer ipek çorap. On ikinciliği kazanan on kişiye: İkişer iyi cins mendil. ÖOn üçüncüden yüzüncüye kadar kazanacak olanlara bı- “SORÜUNÜUZ V SÖYLİYELİ İkinci üçüncü aylar da bOY |i ti. Bu muvıttakryouiı”, / mıklçmanınyıM ler. Bu dönüş bizi büsbütü” landırdı. Ben bu defa m avdet etmek çarelerini ciddi surette karar vel man ordularınm şarka © nişlerini pek hayır rer teselli hediyesi veril tir. Bu hediyeleri de okuyn- culara ayrıca bildireceğiz. vazifesine yolsuz olarak nihayet verdiklerini iddia eylemiş oldıı- - t | bu k 8 ' y L P makamınca tahkikata başlanmış- tır. TAKSIiM Sineması Mudırıyetı, İstanbul'un bütün sevenleri tarafından vaki olan umumi talepleri ve gördüğü mevsimin en büyük muvaffakıyeti ve EMİNE RIZIK ve SULEYMAN NECİB'in çulıa.ne 'Lemsmeri DOKTÖ ve ihtiras şaheserini BİR HAFTÂA DAHA GÖSTERECEĞİNİ Sayın müşterilerine müjdelemekle şeref SÖZLÜ VE RUN . Hİlâveten: KANATLI HAYDUTLAR KENT TAYLOR ve ROCHEELL HUDS tarafmdan oynanmış hava kahr ölümün âşık! ASŞKI oON filmi, ve kahr 2 büyük ve güzel film birden BuAkqımekılmsuıroüe ( ŞARKSİNEMASI | Nadir bir san'at kudretile vücude getirilen ve yeni bir deha eseri olan.... UZAKLAŞAN MELODİ Filmini takdim edecektir, Oynayanlar: Mük varan «Eh kadın> BRİGİTTE HORNEY Tam bir Muvaffakıyet kazanan WİLLY BİRGEL Meşhur Rejisör V. TOURJANSEY'nin Eseri BÜYÜK ve FECİ BİR DRAM Numaralı yerlerinizi evvelden tedarik ediniz. Bakteri Nedir, Mikroplu Hastalıklj"' Hangileriair ? diftari, &ıtma, C' aş - İhlanı e Hayriye Taner soruyor? Kaç ıı.mı.n-oucı.ınn yi riyi Kruse, frengiyi - St bulmuşlardır. İlk eşıyi J mwmm” şarbof Amiplerle, sıtmayı yapan Plazmo- diumdur. (Nebati) olan mikrop- lara (Bakteri) derler. Bunlar he— men bütün lığı üzerinde yapmış ve KÜ gf sını da ilk defa olarak * ' kıyetle tatbik etmiştir. a aşı veya seröff Başlıcaları: Şarbon, verem, belsa- P maktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: