28 Şubat 1941 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KARIRIR! hat aü ) ödelr I din ? Ti 2873 ae O sana ba şağe yor da ondan... — gicirdiyor. $ diye d İnat ta gö Dağlar (Hep bir ağızdan) — O zaman Meh- medin önünde eririz... Denizler (Hep bir Geçitler (Hep bir mede yol veririz... dıkça... parıldadıkça... Bayrak — Biliyor mete kadar! medin önünde kururuz... Mehmet — Dalgalanıyorsun bayrağım! Bayrak — Gelen sesler keyiflendirdi beni de on- dan... Ben keyiflendikçe dalgalanırım. Mehmet — Keyifleneceksin, Süngü — Keyifleneceksin, ben Mehmedin elinde Bayrak — Mehmet, gözle- rin ışıldiyor. R Mehmet — Gönlümün ateşi, v kmağa doyamıyan göz- lerime yükseliyor da Ohddl"._ Bayrak — Mehmet, göğsün abarıyor. : : Mehmet — Seninle gururlanı- Bayrak — Mehmet, — yüzüni —ıiind;n güne tunçlaşıyor. T ” Mehmet — Al reriginin göl- gesi vuruyor da ondan. Bayrak — Mehmet, dişlerin Mehmet — İmanıma derin- lik, kalbime serinlik veren 'IOJİ genden beni mahrum — etmeği tasarlıyabilecek biri çıkar — mı ünüyorum da ondan., — Hadi be Mehmet! Haddine düşmüşse çıksın da Kim olursa — olsun deler, karnını deşer, le-« şini sererim! — Bayrak — Becerebilir misin? Süngü — Mehmedin elinde iken beceremiyeceğim şey yok- tur. Bunu tarih kadar sen de bilirsin. Bunu istikbal kadar kâi- ecektir. Yeter ki Meh- medin dilinde «Allah, Allah!» belirsin de elinde ben kımılda- “nayım! Süngü ağızdan) — O zaman Meh- ağızdan) — O zaman Meh- en gölgende yaşa- um,.. Dalgalanacağım: Kıya- ), ( OKTÜOR iyorkli SAKAL MESELESİ yucum, sakalının 94 b merak — etmiş. Bir genç oku, Ve seyrek çıkmasına Bize mektup yazıyor. Neden ınkılı—] dim bu halde olduğunu, onunkı_vıı“bukm Ve sık çıkması için ne yapmal Keldiğini soruyor Her gün traş ola ola ukılmd,nı: bikmiş, usanmış bir sürü Meu haline nazaran okuyucumun VAZİY' İdeta bir mazhariyet teskil odh: *n onu bu şikâyetinde baklı mı öi z mr görmek Tâzım geldiğini kesi Temiyorum. Fakat zevklerin müna> a3aya tahammülü olmadığı İçin Sü> âlr çıkmayan okuyucumun da 8- *Usuna hürmet etmek İcap ediyor. Vücudün diğer yerlerindi kilar gibi ınkîl ve bıyığın çıkıp çı:- Aması, sık veya seyrek olmaud: | trazı bezleri dediğimiz . (Etd e) ç faaliyet veya bozuklukları ibidir. Erkeklerde husye ve kadın- a yumurtalık hormonlarının bü t& büyük rolü vardır. Nasıl ki se- | " kalın veya ince olması, kadın Ve “kek tiplerinin birbirinden ayrılma- " bep bu güddelerin temin ettiki İS "-"Azl.“ sayesinde vaki olmaktadır. ıaı.'. Böyle olunca sakal ve bıyık me- taç Tn biraz da irsi ve allevi İsti- "lara ve bünyelere bağlı bir İş b “m"" kabul etmek zarureti Iaktııhr. ıak’katen bazı cinslerde sakalla- l | Tn !lıax *'ken ve sık olarak çıktıklarmı, L*t& ı'u""d“ ise geç ve seyrek zuhur di B lerini görüyoruz. ha Utla beraber iç ifrazı gudde- & Bİn hentiz lâzım gelen tekâmülü dükları gençlik çağında sakal, Ve ,, Si vücude ait kılların Çıkış bi bh'“'"hlerlndo. az çok, - gerilik | Paapı, ” Piraz yaş Herleyip güddelerin iiye ire, ıh'i ı.* H tamam olunca, birdenbi ın.ull"k—"unm düzelmekte olduğu dâ F n Aktır, t İ'llqınu”'ı dolayıdır ki sakalına Mo- Pai Stnç okuyucum biraz daha Sar î'lişk% TMasını tavsiye etmekten V© ? T t !P_aş ttmekten bıkıp usanacağı Pemmç, l sabır ve tahammülü gös- eki bütün | - S€ne sonra sakalı fazlalaşıP (6 değ “l hife alışmasını temenniden baş- Üyeceğim yoktur. Dr. Nuri ERGENE Sayın misafirimiz B. Eden Atatürkün manevi huzurunda imi ; yen Bay Şuk—m Koçak ve Osman Nuri genç havacılarımız arasında (Bay Sükrü şapkalı, Nuri de yanındakidir) Bay Osman ANKARADAN REPORTAJLAR: Parlak Bir İmtihan Kazandık Nasıl, Niçin? Türk Kuşunu Tam Bir Muvaffakıyete Vardıran ) Usullerden Her Dev'et Dairesi Dersler Alabilir | I Yazan: Ahmet Emin YALMAN l H er sene, yüzlerce Türk tayyarecisi yetiştiren bir kamp ve mektepte üç senede çok şükür bir kaza olmaması, bir dünya Teköru sayılabilir. Böyle bir netice, ancak geceli gündüzlü bir itina ye gayretin, tam bir ihtısas ve bilginin, iyi teşkilâtın, iyi bakımın, bütün a- lâkalıların takım halinde çalış- masının ve biribirine sevgi ve saygı ile bağlı olmasının neti- cesi olabilir. Tayyarecilik gibi ince ve güç bir teknik sahada bu kadar par- lak bir imtihan geçirebilmemizi Genel Kurmayımızın — isabetli kararları ve hava teşkilâtimızın el birliğile çalışmasile beraber iki kişiye boörçlüyuz. Bunlardan biri Hava Kurumu Reisi Şük- rü Koçak, diğeri Türkkuşu U- mum Müdürü Osman Nuridir, Şükrü Koçak'ın bu işte gös- terdiği büyük meziyet, Osman Nuri gibi dünyanın her yeri i- çin birinci sınıf sayılacak bir mütehassıs bulduktan sonra ©o- nun işine karışmaması ve işle- rin teknik icabına göre çalış- makta kendisini tamamile ser- best bırakmasıdır. Türkkuşun- da harika şeklinde neticeler ve- ren bu çalışma tarzı bütün dai- relerimizde tatbik edilebilse u- mumi hayattaki verimin derhal ne kadar artacağını hayretle görürdük. Merkeziyetçi ruhun — iddiası ne olduğunu hiç düşündünü mü? Bu ruhta bir adam bir işin başında bulunmasından istifade ederek asıl memlekete alâkası olan gayeyi bir tarafa bırakır. Çünkü kendisi için mühim olan nokta, işin yapılması değil, ken disinin şahsan gösteriş yapması, kendi ehemmiyetini duyması ve duyurmasıdır. Bunun — için bir vasi tavrı takımır, her işi, asıl işin içinde çalışanlardan ve asıl bilenlerden daha iyi bildiğini iddia eder. Onlardaki mesuliyet duygusunu ve yaratma şevkini kırar, Canlı unsurları sırf şahsi ihtirası yüzünden çürütür ve da. ğıtır. Teknik imkân hadlerini a- şar ve gösteriş maksadile ana gayeleri ihmale uğratır. Hükümet makinelerindeki bu şahsi ihtiras unsuru bize mah- sus değildir. İnsanlar zayıf mah- lüklar olduğu için her türlü hü- kümet mekanizmalarında ayni dert vardır. Ayni idareler içinde öyle dairerelere tesadüf edersi- niz ki, el birliğile çalışacak ve memleket hesabına en çok ve- rim teminine €Ehemmiyet vere- cek yerde rakip sandığı dairenin müşkülâta uğramasından haz duyar ve kendi hesabına bol bol gösteriş yapmaktan ba?kı emel beslemez. Sanırsınız ki, bunlar ayni mekanizmanın biribirine bağlı işlemek için yapılmış çark ları değildir. Diğeşlerini hare- ketsiz bırakacak ve tek başla- rına havada boş _|->0$lfna işliye- cek bir takım garip cihazlardır. Benim kanaatimce dünyanın her tarafındaki devlet mekaniz- malarının az verimle çalışmala- rının sebebi, takim halinde ça- lışmak kabiliyetinden mahrum olmaları ve merkeziyetçi vasilik iddialarına dayanmalarıdır. öyle bir muhit — içinde, daima hulüskârlar üste çıkar, gidişine ayak uydurmı- yan idealistler, hakikt mütehas- sıslar, işlerini kendilerine dert etmek itiyadında bulunan ciddi insanlar, yese uğrar, İradesi Zayıfsa: «Bana mı kaldı?» di- yerek nihayet kervana karışır. Böyle yapmazsa az bir çalışma- dan sonra kırılır, bir tarafa atı- lır. Fazla olarak ta kendilerine «menfi insan» diye bir damga vurulur, isimleri etrafında kö- tü bir dedikodu havası yaratı- hr. İşte ben dünyanın neresinde olursa olsun, Türkkuşu işi gibi dört başı mamur, verimli bir iş gördüm mü, işi yapanlardan evvel asıl âmir hakkında saygı ve takdir duyarım.-Çünkü.- elde edilen verim, âmirin fuzuli mü- dahalelerde bulunmadığına, me suliyet prensiplerini iyi bir su- rette kavradığına ve ihtısasa kar şı vasilik ve merkeziyetcilik gi- bi bir iddiada bulunmadığına delildir. B. Şükrü Koçak'ın böyle na- dir ve müstesna bir meziyet gösterndiği hakkındaki samimi takdirlerimi ifade ettikten son- ra Osman Nurinin şahsı üzerin- de durmak isterim. Osman Nu- riyi havacılık sahası haricinde pek çokları tanımaz. Çünkü ha- kiki bir idealist sıfatile dünya- nın en mutevazi insanıdır, ken- dini göstenmekten kaçar, eseri- ni memlekete ve arkadaşlarına mal eder ve şahsını bu eserin arkasında gizler. Pek iyi bilirim ki, bu tip ide- alistlerin şahsından bahsetmek, kendilerini rahatsız etmek de- mektir. İsimlerinin -gazete say- falarma geçmesi kendilerini sı- kar. Bunu pek iyi takdir etti- ğgim halde Osman Nuriden bah- setmekte ısrar etmeme sebep, şu düşüncedir: Bir memleketin selâmeti, idealist tipin mesuli- yetlere sahip olmasile kaimdir. Bu tip insan hiçbir zaman ken- dini ileri sürmez. İçtimai ıstıfa o suretle kurulmalıdır ki, hulüs- kâr tipin zarla her tarafa sokul- masına imkân verecek yerde i- dealist tiptekiler, —mesuliyetleri tek başına taşıyabilecek ihtısas adamları, her tarafta aranmalı, bulunmalı, içtimat kıymetler sil- silesi içinde lâyık olduğu yeri almalı, böylece de memleket en kıymetli yaratıcı unsurdan tam istifade etmek imkânını bulma- hıdır. Y ukarda - dediğim gibi, Osman Nuri, tayyare- cilik mesleğinin fen ve ihtısas sahası için dünyanın her yerin- de birinci derecede adam sayı- hr. Küçük bir tamirhane kur- mak diye giriştiği bir işi, tay- yare ve motör parçası ve tam LAŞ tayyare yapacak bir fabrika ha- linde genişleterek devletin yüz binlerce, belki de milyonlarca para tasarruf etmesine hizmet etmiştir. | Türkkuşunda hayacılığın ta- lim ve terbiye işini üzerine aldık tan sonra yaptığı iş, günde şu kadar saatini vazifesine ayıra- | rak masa başında çalışmak de- gildir. Osmn Nuri, her sabah, saat beşte bizzat uçuş meydanın dadır. Malzemenin bakımını &- kı bir murakabe altında tutar, ancak ihtiyaçtan doğan usullere saygı gösterilmesini, yukardan aşağı giden bir disiplin baskısı ile değil, maksada uygun bir iş birliği ruhile arar. Modern tayyarecliğin bir in- san vücudünden ve dimağından beklediği hizmet, korkunç sayı- lacak derecede ağırdır. Buna da | yanacakları seçmek ve dayan- ma kabiliyetlerini hassas bir ma- kineye bakar gibi muhafaza e- derek hem iyi iş görmelerini, hem kaza ihtimallerinden ka- çınmalarını temin etmek çelin bir davadır. Atılgan bir ruh ve| tam bir şevk muhafaza etmesi lâziım gelen taşkın, sıhhatli bir /ü delikanlıya diyeceksiniz ki: cudün sana emanettir. İyi bir tayyareci kalabilmek için bu- f nun üzerinde titriyeceksin. Si- gara içmiyeceksin, içki ağzına koymıyacaksın. Kıvamında gı- da alacak, iyi uyuyacak, mun- tazam bir hayat geçireceksin!» İ stediğiniz kadar yasak koyun, genç tayyareci meslek zevkini bizzat benimse- mezse, vücudünün bakımı me- suliyetini bizzat üzerine almaz- sa bütün yasaklar beyhudedir. belki de aksi neticeler verir. İşte “Türkkuşu talim ve ter- biyesinin küvvetli tarafı, kanı kaynayan, sıhhatli atılgan — bir gençle arkadaşça bir iş beraber. liği temin edebilmesi ve tam müânasile sevgi ve güvenini ka- zanmasıdır. Böylece Türk tay- yareci genci cüret ve cesareti- ni tamamile muhafaza etmekle beraber kendine ve tayyaresine milletin bir vediası gözüyle bak mağa alışıyor ve gayeyi kör ce- saret gösterip kendini lüzumsuz yere kurban etmek diye değil, vazifeyi en faydalı bir şekilde başarmak ve bakım ve ihtiyata tam bir saygı göstermek diye karşılıyor. Türkkuşunda gördüklerimi anca'k bir, iki yazıya sıkıştırdım. Hepuîıiıin bugünkü asil alâka- ları günün vakaları üzerine top- [ımıımış olsaydı Türkkuşu hak kında etüt halinde, uzun — bir Yazı seristi yazmak zahmete de- ğerdi, Bc_nCc îürkkuşu. yalnız — iyi V_c.bl|gili Türk tayyarecisi ye- tiştiren bir mektep ve kamp de- gildir. Memleketin idareye, teş- kilâta, terbiyeye nit bir çok a- na davalarına pek esaslı hal ça- releri keşif ve tatbik eden bir lkbı?xntuvurdır. Türkkuşu — me- kanizmasının kuruluşundan ve İ!k_fyil_inden. resmi usul çember- leri içinde kıvranan ve boşuna za man öldüren devlet dairelerimiz pek kıymetli dersler alabilirler. Çeşitli güzellik ve cazibeleri ihtiva eden 480,000 metre mu- rabbalık Kültürpark - içinde kurulan; iZMiR ENTERNASYONAL Wi ARI Eğlenceleri ve şaşaası ile sizi teshir edecektir. 20 Ağustos - 20 Eyiti 1941 | Sovyetler Birliği Ve Japonya Jıponyanın, Uzak Şarkta, İngiltere * ve Amerikaya karşı bir tehlike teşkil etmeğe başlamış gibi göründüğü — gün- lerde, onun, Sovyetler Birliğinin bitaraflığını — temin etmedikçe hiç bir harbe girişemiyeceği ileri sürülüyordu. Aynı zamanda İn- giltere ile Sovyetler arasında bazı temaslar da olmakta idi. Japonyanın, İngiltere ve Ame- rikaya karşı tehdit siyasetini da- ha fazla uzalamayışında bunun esiri olduğu söylenebilir. Bugün Japonya ile Sovyetler Birliği arasında bir ademiteca- vüz misakı imza edileceğinden bahsolunuyor. Bu şerait altın- da, böyle bir misakın Japonya tarafından istendiği ve bu işe, Almanyanın tavassut ettiği mu- hakkaktır. Bununla beraber, Japonya- nın, arkasında ciddi bir Sovyet tehlikesi düğü — söylenemez. Bugünkü dünya siyasetine karşı tam bir bitaraflık — göstermeğe karar vermiş olan Sovyetlerin, sınırlarını takviye — maksadı ile yaptığı garp hudutlarındaki iş- gallerden sonra, yeni bir la hareketine kalkacağını düşüne- meyiz, O halde Japonya, Sov- yetler Birliği ile bir ademiteca- vüz misakı yapmağa niçin lü- zum görüyor? Bunu, Juponyanıp Almanya- ya karşı mukabil bir oyunu ola- rak kabul edebiliriz. Filhakika, Almanya Japonyaya, Uzak Şark ta İngiltere ile Amerikayı kor- kutmak gibi, üstesinden gelemi- yeceği çok büyük bir vazife vermiştir. Bu iki büyük devlet- le bir muharebe değil, uzun bir muarız siyaset bile takip etmek istemiyen Japonya şimdi, arka- sındaki bir Sovyet tehlikesinden korktuğunu, onunla bir ademi- | tecavüz anlaşması için imza al- madıkça hiç bir harekete girişe- miyeceğini ileri sürmüş blabilir. Bu itibarla Sovyetler Birliği- nin Japonya ile böyle bir misak yapmayı hakikaten isteyin iste- mediği- mevzuu bahsolabilir. Sovyetlerin, Japonya ile bir a- demitecavüz anlaşması yapma- ğa lüzum görmedikleri aşikâr- dır. Fakat Almanya ile » böyle bir anlaşma imzalamış - olduğu ) halde bunu Japonyaya tekrar etmeyişi, bilhassa Almanyanın müttefiki olan bir devlete karşı | pek nazik bir hareket sayılmaya- | bilir. Binaenaleyh, Sovyetlerin, l esasen tecavüz maksadı gözet- medikleri Japonyaya böyle bir imza vermekte beis görmiye- cekleri muhakkaktır. Onun için, Japonya ile Sov- yetler Birliği arasında yapılacak böyle bir anlaşmayı da, Mihve- rin son zamanlarda yaptığı bazı siyasi anlaşmalardan farklı bir kiymette görmek kabil değildir. Vahdet GÜLTEKİN Maarif Haberleri : İnönü Ansiklopedisi İçin Hazırlıklar İnönü Ansiklopedisinin yazıl- | ması hazırlıklarına başlanmıştır. Ansiklopedinin yazılmasında bif ’çnlf. Üniversite profesör ve do- _îz;rnıiı-rı!r, diğer fikir adamlarına | vazife verilmiştir. Bunlar arasın- |da Edebiyat Fakültesi Dekanı ordinaryüs profesör Hâmit On- gunsu, Fen Fakültesi Dekanı pro- fesör Fahir Yeniçay, profesör Kerim Erim, profesör Ali Nihat | Tarlan, profesör Mehmet Ali Ayni, profesör Ragıp Hulüsi, profesör Hilmi Ziya, profesör Mükrimin Halil, doktor Adnan, profesör Şerefettin, Sabri Esat, profesör Cafer oğlu Ahmet te vardır. * Üniversite talebesi için a- | çılması takarrür eden büyük lo- kanta bu sene — açılamıyacaktır Tatilde hazırlıklar yapılacak ve önümüzdeki ders senesi başında birden altı yüz talebenin yemek yiyeceği bir lokanta yapılacaktır. Lokantanın yeri, Üniversite mer- kez binasının arkasında olacak- tır. Burada fakir talebelere çok ucuz bir fiyatla yemek verilecek- tür, v Fen Fakültesi Eczacı şubesi talebeleri, hasılatile askerlerimize hediye almak maksadile 29 mart. ta Ünyon Fransezde hir çay zi- yafeti vereceklerdir. * Edebiyat Fakültesi şairler. den Nef'i, Baki, Nedim ve Şeyh Galibin resimlerini yaptırmağa karar vermiştir. Resimler yapıl- dıktan sonra Fakültenin edebi- yat kısmı salonunda asılacaktır. lli İ | âı_&r | ;! K | N | - —a T” Yatean

Bu sayıdan diğer sayfalar: