18 Aralık 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ey yurt!. , renksiz irdum! Di nin kucağ ık; senin k.. Yalçı jllerin sab, ihana ün im varlığı aadeti, rürk ruhu, ânde, yeşil çunluğunu sarında hiş Ben, Şi yurdumda: Yüz kere, herkes du: kün varlıği Bir zam, sanlar, ta: vuklarında da refah vaş asırla Türke ya ruhu, fikr| ler, bir g lik hisset yüdü, öyl ti sardı. varmak Zzımdı. gelmişle daraldı. O zal bu üzünü | der aran — giderme bayram B Teşil î ruldu; d dı. İhti; Kırmızla manlar kırk ge — Yurdun & * nu Yazan: N ricih | Tarihin En Büyük Aşk Roman: |) İLLA EUK BEDE . ç — HindistandaYan Yana İki MezarVar: Bunlar Cihangirle Nuricihanın Meşhur Aşk Romanını Ölümden.Sonra da Devam ettiriyor Nuricihan, bir adım ilerliyerek ' şeref ve namusuna sürüldüğünü Zamane Mehabet Hana şu suali sandığı lekeden |çıkmıştı. Asaf Hanm bu işi ne — Zamane Bey, küçük Salimi maksatla yaptığını anlayınca gö- sordu: hatırlıyor musunuz? — Kâbil valisi Giyas Beyin oğlu Salimi mi? Ne münasebet? — Çok yakm bir münasebet var, çünkü bir oğlan çocuk san- dığınız, fakat kız olduğunu kalbi- nizle sezdiğiniz Salim, Gıyas Be- yin kızı Mihrünnisadan başka kimse değildi. Mehabet Han, Efganistanın bir dağ köyünde eşkıyanın elin- den kurtardığı çocuğu hatırladı. O yeşil gözlerin derin bakışını otuz senedir umuta Ku- zünün önündeki perde düştü, Nuricihanım önüne diz çöktü: — Beni affediniz, sultanım, dedi. Biraz sonra Cihangir, Nurici- hanı karşısında bulunca ve Me- habet Hanm ayaklarına kapana- Tüya rak af dilediğini görünce gördüğünü sandı. | Ertesi I'nirk ordusu, Cihangir ve Nuri- |cihanla beraber yeni başkuman: danı Mehabet Hanı coşkunlukla lağına gelen tatlı ses, Salim san- dığı çocuğun sesiydi. Mehabet Han, en küçük bir tereddüt gös- termedi: — Hakkımız var, dedi. Güneş garpten doğmamış. Serbestsiniz. — Teşekkür ederim, Fakat ben bu serbestliği istemiyorum. Cihangir kadar size karşı da va- — zifem — vardır. Beni bir dakika dinleyiniz. Söyliyeceklerimi doğ- ru bulmazsanız sözünüzü geri ve- riyorum: Başımı — vurdurabilirsi- niz. Ben zannettiğiniz gibi entrika- larla uğraşan bir kadın değilim. Kâbilde senelerce meşgul olduğu- nuz, terbiye ettiğiniz mert ruhlu - insanım. Cihangirin bana verdiği | © nüfuzu yalnız fenalığa mâni ol- mak ve halka iyilik etmek için kullandım. Benden bildiğiniz hak. z Ç YA hiğinelak Hurrem sebep olmuştur. Çünkü — kiymetli bir kumandan _L'ııhlîle sizi çekemiyord. izi S Zi d! son muameleden ben de, Cihan- — gir de masumuz. < Teessüfle itiraf ederim ki bu — hareket kardeşim Asaf Hanm — başı altından çıkmıştır. Asaf Han H & kayınbabasıdır. Bizi ve sizi bir hamlede ortadan kal- dırmak ve Hurremi halka sev- dirmek için bu entrikayı yapmış- tır. Cihangirin mührünü çalarak — size' sahte bir ferman göndermiş ve bir taraftan da damadınıza hakaret etmiştir. Buna kızacağı- nızı ve Cihangirin üstüne yürüye- ceğinizi hesaplamıştır. Sizin bütün hayatınız Efganis- — tanda geçti. Hindistan sizin me- ziyetlerinizi bilmiyor. Cihangire ve bana karşı böyle fena bir mu- lari, p Y S P K > | y * ca bütün Hindistan ayaklanacak- tır. Hurrem, «babamm intikamı- — n alacağız» diye ortaya çıkacak, büyük kuvvetlerle üzerinize yürü- ' yecektir. Bu suretle hem biz hem siz yolu üzerinden kaldırılmış olacağız, hem de kardeşi Husre- — ve karşı yaptığı fenalığı böyle bir | davasının bayrağını kaldır- makla halka unutturmuş olacak- tır. Şimdi size soruyorum, Zama- ne Bey: Siz böyle bir il lâmladı ve Mehabetle beraber gelen Efgan ve Racbut askerini içine aldı. Devletin yeni mer- kezi olan Lahora hep beraber gidildi, dar bir zamanda feda- kârlığını gösteren genç zabit Fe- da», Hana da mühim bir mevki verildi. Bundan sonra Cihangir dünya alâkalarından büsbütün el çekti. Nuricihan da son yıllarını koca- sının hastalığile meşgul olmakla geçirdi. Az fasıla ile öldüler ve yanyana gömüldüler. Tarihin en ateşli, en derin aşk — macerasına ölüm bile fasıla veremedi. Cihangirle Nuricihanın aşk ro- manı burada bitti. Bundan sonra ne olduğ merak edeceksini Kısaca anlatayım: 1627 senesin- | de Cihangir yirmi iki sene salta- natından sonra ölünce, taht ta- | mamile sahipsizdi. Hurrem, (Şahı Cihan) unvanile tahta geçti ve | özülkemüğ Biri debdebe. Tiçinde dak hüküm sürdü, Hindi i en dolayı çileden sabah, karşı sahildeki Danimarkada Sivastopol Şarkısı — VATAN Otobüste Güzel Amerikalı Kadın Birden- bire Bir Halk Şarkısı Söylemiye Başladı gün, Danimarkadan “ Sapanın Arkasında Şarkı Söyleriz,, Sözü Danimarka Halkının Şiarıdır. Size Sorarım: Kaç Halk Şarkisı Biliyorsunuz ? Merhum doktor Reşit Galiple bir leri ve halk e- Bana şöyte bir şey anlattı: ğim bir havayı çalmıya başladı: Yı Di Şaşı sordum. kınlıkla söylemekte idi. ket halkına müşterek — Bir halk bayramı münasebetile wmmk- «- meydanda halk havaları * çalryordu. Mızıka, birden, çok tanıdı- «Sıvastopol Öönünde, yatar gemiler.> | markadan aldı. Bu . kalrya Bu bir Türk havası, dedim. Bu sefer Dantmarkalı şaşırdı. Hay- retle: <«Nasıl olur» dedi, en eski Da- nimarka halk havalarından biridir.» Dikkat ettim, doğruydu, halk hava-| p, yı mızıka ile beraber büyük bir alış- Ayni havanm btribirile kititür mü- nasebetleri çok olmamış iki memle- muhakkaktı. lâketler içinde bile cesaretini kay- Bu feci âkrbeti sezen Grundtvig, | Petmiyen sayıca küçük, fakat ruhça SI | halkı, iyiüyü bu ruh ha-| büyük bir mület haline getirdi. Da- debiyatı teşkil ediyordu. Bunlar mev Zzularını iyi bilen ve maksatlarma gönülden bağlı rehber ruhlu hocala- rım T sözlerle genç köylülerin gönüll akıyor ve o- rada millt heyecanı ve çalışma aşkı- Yazan: Nusret KÖYMEN şısında mağlüp oldu. Almamyya Şlez- vig ve Holştayn vilâyetlerini Dani- HİKÂY OLMUŞ HİKÂYELERDEN: Bu hikâyeyi bir toplantıda dinle- dim. Dinlediğim gibi bu kâğıtlara geçiriyorum. Aşağı yukarı 1900 yı- lma ait.. İmparatorluk devrin9e geç- miş bir vaka. Baştan başa da hakikat İşte tevsik te ediyorum: Bu hikâyede adı geçen Cafer Üsz- küdarlı. Sakat bir delikanlı idi. Üs- küldar idadisinde okumuş Şimdi Ca- galoğlu kız orta mektebi olan eski hu kuk mektebine devam etmiş. Üskü- dar adliyesinde kâtiplik yapmış... Va- tan aşkı fle yanan, tutuşan bir genç. O devirde Avrupaya, Mısrra kaçan nr &a Bu bütün g F 'halk havalarmda ve Danimarkanın yükselmesinde ifadelerini buluyorlar- dı. Bu terbiye sistemidir ki, Dani- Bu hâleti rühiye devam mmarknyxdnnyınmzirutmvekoo- kalan da az| P ifçilikte en ileri memleketi zamanda Almanların yalnız siyasi | Seviyesine çıkaran binlerce halk reh- değil, harst istilâsı altma da gireceği berini yetiştirdi ve Danimarkayı fe- da boyun eğmek Di da Ümit- sizlik doğurdu. Yetis bütün memleke ti felce uğratan bir şiddet ve yaygın lıkta idi. de hâlâ merak ederim. Danimarka halk havadarı, bütün memlekete yayrlıdır. cahil, diyecektim, vazgeçtim; çünkü Danfmarkada «cahil» yoktur) her- kes bunları bilir. Hemen bütün top- lantrlarda halk havaları söylenir ve çok güzel sö>'emir. «Srvastopol önün- Ade> nin hizim memlekette ne kadar yaygm olduğunu bilmiyorum. Bizde memleketin başka — başka köşelerinden, hayatın türlü yolların- dan gelerek bir araya toplanan de- ğişik yaşlı larm bir ağızdı söyliyebileceği kaç hava vardır? Ya- hut hiç var mıdır? En yaygın olan hava şüphesiz <«Onuncu yıl marşr dır. Bunu dahi bütün in ve rımı, Reşit Galip anlryamamıştı. Ben mektebini açtı. Halk mektebi yetiş- | büyük bir millet halinde çıkacağı kin köy delikanlrları ve kızları için- | Muhakkaktır. Köylü ve $e-| 44 Mekteplerin başlıca <Vird>i <Sa-| — Hıri Afrikaya yaymaktı hirli, zengin ve fakir (münevver ve| Hnden kurtarmak için ilk mıknımukımnmıgmıkükamgıdındr panın arkasında şarkı söyleriz» idi. Terbiyenin gayesi şu idi: Köy genç- liğine millt ittmadı nefsi, işe sevgi ve neşe telkin etmek, bütün terbi- ye sisteminde musiki en büyük rolü oynuyordu. Danimarka musikişinasları büyük bir heyecanla halk şarkıları besteli- yorlardı. Siyasi hudutları tanmmıyan ve Afrikayı Avrupaya kazanmakta misyonerlerin zencilere öğrettiği di- ni havalar büyük rol oynamıştır. Canlı halk şarkıları, milli birlik. neşe ile çalışma, nikbinlik terbiye- lerinde çok verimli neticeler veren güzel vasıtalardır. Cümhuriyet Halk Partisinin res- perverlerin gurbet Mlerde bas- tırıp gönderdikleri beyannameleri, Razeteleri dağıtırken — yakalanmış, 'Taşkışla divanrharbinde idama mah- küm edilmiş, sonra cezası mülebbet sürgüne çevrilerek Şama sürülmüs... Bu kimsesiz vatan evlâdı sürgün- de acı ve yokluk içinde yıllarca sü- ründükten sonra Meşrutivet ilânmm —— Eyvah, Basıldık! Z— sokağma saptık. Herkes uykuda- B zim ayak seslerimizden uyanan Kör | pekler havlryor. Bir iki sokak w, dolaştık. Kaptanpaşaya kadar 4 müşüz. Birden ufuklarda sönük B” dınlıklar belirmiye başladı. €© zanlr-ı da okunuyordu camilerde — Gülfem mescidinin kapı İ Cafer kolumdan çekti: — Biraz yürüyelim, halk camiyt girsin, öyle. — Cafer ne oluyoruz? Bir iki sokak dolaştık. Tekrar dÖ7 dük. Mescidin içinde namaz Kılmi " yor. Sol cemaat yerinde sönük bir kandil bata çıka, titriye titriye V' nryor, ada dı. Hayretle, biraz da haşyetle v:i_ yordum. Koltuğundaki gazeteleri İf ye ayırdı. Son cemaat yerinin M“-' rafma gelişi güzel fırlattı. Fakat " kadar kayrtsız bir hareketle V€ " en bekle burada, etrafa Dedi ve parmaklıktan içeri fkinel yılımda İ: . Ge Çende ebedtyete karışan — krymetli asker, büyük kumandan — Muhiddin Akyüz o vakit Bey Ben olduğum yerde donup ki trm. Döndü, ceplerinde kalan V TIft Cafere derhal yanmda bir vazife ve- riyor... Bu noktadan bu kadar izahat yetişir. * Bir toplantıdayız, Bolvadinli Meh- met Ceberil anlatryor: — O yıllarda hepimiz genciz, hat- tA biraz da çocuğuz. Hepimizin yü- reği bir vatan yangını içinde kav - ruluyor. Bu yangm nereden çıztı? Yahut biz bu ateşe nereden girdik ? Hepimizin cebinde Namık Kemalin. Ali Şi i, ak memleket resimleri yaptırmasından alman parlak neticeler resim sergi- lerinde göze çarpryor. Partinin halk musikisi işine de devamlı surette el atması Önuncu yıl marşmda tecrübe bu şarkılar Şlezvig ve imü nen fethetti. 1918 de Almanya mağ- lüp olunca Şlezviz Dantmarkaya ta- de olundu. Halk mekteplerinin bir hususiyeti de kitap yerine <Canlr Söz> le tedri- her yaştaki insanların bildiğini id- dia edebilir miyiz? Ve bu marşı Par- ti ne büylük bir gayretlle memlekete yayabilmiştir. Sesim ve musiki istidadım —hak- kında hiç bir iddiam olmamakla be- raber kendime soruyorum: Ben kaç tane türkçe halk havası biliyorum ? büyük Türk mimari bu | eserleri devirde l M Ta- CT H camiü, F in, Nuri- cihana benzediği için aldığı ve | daima baş gözdesi mevkiinde bu- lundurduğu Mümtaz sul ha- tıradını anmak için Agrada vücu- de getirilmiştir. Veski zamana ait bütün Türk ida- relerinin hastalığı olan ihtiras ve Wşal'ııî rekabet yüzünden çürümüş. Hurrem 1627 den 1658 tari- hine kadar tahtta kalmıştır. Fa- lle «Papazın kızpndan başka hava bilmiyen ben, bir gün, Amerikada bi- ribirini hiç tanımıyan İnsanların çok tesadüfi bir — toplantısmda rastgele söylenen Amerika halk havalarınm bir çoklarına iştirak ettim. Çünkü Robert Kollejde bu havalar bana öğ- retilmişti. Meksikadan — otomobille Birleşik Amerikaya döntütyordum. Benden baş ka yolcularım hemen hepsi değiştiği halde her durakta inetlere mukabil! otobüs hiç tenhalı a kat daha gözünü kapamadan dört oğlu arasında taht kavgası kopmuştur. Uzun muh. >rbeler- den, türlü türlü entrikalardan sonra Awurangzeb tahta geçmiş ve kırk dokuz sene Hindistanın ae p du. Bunlar uzun seyahatler için yapıl mış otobüsler.. Bir y inen sat mühim mı edildiği gibi süratli neticeler vere- cektir. ı id. in en mtllt tarih, miltt hepimizin elinde Kemalin, Şinasinin, BSuavinin, Hâmidin vazıtarı, gazete - leri... Cafer bu tehliketi yollarda he- taşkım, h atrlgan. Bir bacağı da sakat olan bu, çok temiz çocuk, istibdada karşı yürür- ken, çalışırken kendini umuturdu. gözünü budaktı Bobstil Düşkün- lerinin Hali Çocuklarımızın Çoğu İçin Bobstil Bir Alay Mevzuudur Fakat Tedavi Diye Herkesin Saçları Makine İle Traş Edilmek İstenince İş Bir Genişlik Gösterir Gibi Oldu. Aynaros papaslarının saçlarını bir kaç kişiye mukabil bir erkek talebe grupu bindi. Çok gürültü edi- yorlardı. Bunlar, bir aralrk, Ameri- kanın pek iftihar edemiyeceği icat- olan «Swing> havaları söy- Ondan sonra Hindistanda Türk idaresi çökmiye başlamış, sene- lerce ancak lâfla devam etmiş, nihayet 1857 de Behadır Şah Burmaya nefyedilince tamamile inkıraz bulmuştur. Hindistandaki elli küsur mil- yon müslüman tam üç yüz otuz sene süren Türk idaresinin yadi- gârıdır. Akber Şahın idaîesi za- B Hindi 4 alet olacak, kazılan çukura düşe- cek adam mıisınız? Kalpten kopup gelen bu ber- rak seste öyle temiz bir mânâ — vardı ki Mehabet Han en küçük — bir tereddüt geçirmedi. Zaten hiçbir dakika tahtı ele geçirmek geniş dini ruhun bir misaline bir daha dünyanın hiçbir yerinde te- Hindistanda kurdukları iktısadi teşkilât ve yarattıkları sanat sev- gisi, Gandi taraftarlarmın iktısa- di d. muvaffakı- hırsile hareket etmemişti. Yalnız yetlerini temin eden âmildir. Doktor Diyor ki : Vücut Denilen Makine — Vücut işle- mmııuaın.—ıı.mmım. de, Bzi daha -— mesinde muhitin, iklimin, soğuk ve — sıcağın da büyük tesirleri vardır. Ta- bli halde bulunan insanlar, doğduk- mühtmdir. Meselâ: Tansiyomu yüksek hasta- ların, irtifar fazla olan lemiye başladılar. Bu havalar tek başma bir miyav- lama edası ile söylenir. Bu <modern» havaları toplu olarak söylemek çok güçtür. Bu sebeple delikanlıların musiki konseri çok adette kedinin bir ağızdan miyavlamasmı andırıyordu. Önümde oturan — Amerikalıların dönüp bakmalarından, huzursuz ha- Treketlerinden, bu konserden muazzep olanm yalnız ben ğımı far - d saçlarile, — kanburlaşmış vücut, pardesü gibi ceket, dar ve kısa pantalon, acayip çorap ve nalın gibi ayakkabılarile ortaya çıkan moda düşkünlerinin husu- , siyetlerini bilmiyen kalmadı. Anlattıklarına bakılırsa, gü. ya, onlar, bütün bu kıyafet bil- gilerini Amerikanın ileri gelen moda muhitlerinden — almışlar. | Meşhur sinema artisti Robert[ Taylor'un küçük adı Boba göre, | bir de ad bularak günden güne' etrafa dal budak salmiya başla- mişlar... (" K | de Amerikdan gelen kettim. Bütün otobüs halkı bir arkad oluyordu. Fakat Amerikada o kadar geniş bir hürriyet telâkkisi vardır ki, ufak bir grup ekseriyeti istediği kadar taciz etmek hakkma maliktir. Kimse ses çıkarmıyordu. Önümde oturan takriben yirmi beş yaşlarında güzel bir kadım çok sinir- lenmiş görünüyordu. Birdenbire çok güzel bir sesle Amerika halk hav>- larından birini söylemiye başladı. Bütün otobüs halkı hayretle dönüp ona baktılar. Sonra anlayışlı bir te- bessümle onlar da bu güzel konsere iştirak ettiler. Söylenen hava benim de kollejde öğrendiğim bir hava idi; ben de söylemiye başladım. Yolcu o- tobüsü neşeli bir gezme otobüsü ha- Hni almıştı. dikleri bu baskın S sibaren, lrenidarı vE B DÜ düşüklük gösterir. Orada bu, bir| Ony diye teshle ettiği bu bastâlı | P e S eaBİR A Zat alışmış için bün- | goğru olamaz. dönta ee ağaldan. NöĞAi ber z | ST değildi K'ımıeAn'lJnk.d. iln"“'ı!e-'"hıed' :îı:m:mm rif KoufüL w_.ij mec- dilen arazide, husust sürşarjlı ııııli"ı — Hattü bunlar, kendi iklimlerine az | | Bazı veremlilere. deniz H i taarruza geç |. Bizim delikanl erikada ÖL Haati yapuğı tahribet | bursa: meklebe saçuz. gidecekler | karüi vi un:ıkmdi, deği IH: bazılarına ise bilâkis kara ve dağlık | tiler. Biz dî yeni ve canlı bir l::vçı böyle bir d Di ld © büyük değildir. ve b[l_hnı emir yine p Pul n bze a Te aa ÇA | iklimlerinin iyi geldiği, ötedenberi, | le sesimizi bir perde daha yükselt-| kadar inanıyorlar ki, oralara mek — Ankarada bulunduğum sırada| den itibaren memleketin her ta-İbir pulun üstüne meselâ ezafer :;.îm olmazlar. Fakat mlı.:ık- tecrüibe edilmiştir. tik. Miyavlamanın ricati çabuk ve| tup yazmışlar. Hattâ bir çok ter- Maarif Koleji talebesinden birine | rafınd mevkü tatbike konula- || gibi bir cümle, yahut bir DA da büyük farklar bultman iklimlerin | — Hekimlikte hastalıkların iklimlerle | kati oldu. . Bir| Zilerimi dan model, sordum: caktı. ; rih basmaktır. Ekseriya bu gibi SÜf birinden ötekine giden a- olan mü  çok uzun bir ba- | iki saat sonra inecekleri yere gelmis- | istemişler. y — Sizin sınıfınızda Bobstil kaç| Dün, bmanhuu— İA İrşma husule gelinciye kadar, olduk- | HİS Bu mesele hakıkmnda- | lerdi. » püklüm . indiler. Amerikalılar iş ademı. Böyle kiçi var? e|t mektop talobeküs yardami n e a o alel ça sıkıntı çekecekleri ve bu ,yeul gke- | İi ilmt bilgileri şu kısa sütunla, hü-| —Halk havalarının birleştirici ve| Pit talebi ıgorünce derhal faaliye- | “Bir çok aradıktan sonra bir| — Eh, saçlar da gidiyor, ba- |limden zarar görebilecekleri şüphe- Çok soğuk memleketlerde alışmış olanların çok sıcak — memleketlerde — Amerikada bu yeni tipler- den çok var mı? — Bobstil mi? diye cevap verdi ve anlatmıya başladı: «— Amerikada — böylelerine rastlıyamazsın. Orada yalnız u- zun ceketliler vardır. O da neden biliyor musun? Amerikada bü- yük elbise ticarethanelerinde bü- tün elbiseler numara üzerine ma- muaların belki de yakında İstan- kinelerde dikilir. Terziye ısmar- bu| piyasasında görünmesi muh- lama elbise diktirmek ancak zen- temeldir. ginlerin işi... y A Bobstil, yalnız İstanbulda de- Herkes dükkâna gider, kendı-ı ğil, memlekyet.iu her tarafında bir ne göre, seçer alır. Alırken c_l_e salgın halinde yayılmıya başl :::kçâîıl:rxh Habat otmek için bü- hattâ mekteplerimize bile sirayet göre yapılmadığı için daima bir ”"?Jf.fm Vekâleti salgın bir has- ©O vakit Murat (bey) Mtarrda )Mi- Zan) 1 çıkarryor. Ptrede (Seyfi Ha- kikat) basılryor, Cenevrede başka gazeteler çıkıyor... Cafer bir gün bunlardan birçoğunu yüklenmiş, ba- na geldi, sanki bir hazine elde etmiş gibi sevinç içinde. — Nereden geliyorum, bilir. mi- sin? Oradan y suma çıktrm, Toptaşından İndim, Koftuğundaki gazeteleri gösterdi — Bunmların pek çoğumu da Seli - miye ve Valde camilerine ektim. — Cafer, yakalryacaklar seni, ca- nmr yakacaklar, ihtiyatsız işler ya- — Asti işin tatirsını, bu gece sana da göstereceğim. Ne idi bu çocuk? Onu sevmiye- kim vardı? Birçok gecelerini hizde geçirirdi. İşi gücü Türk ilinin hürri- yete kavuşması için bütün milleti ayaklandırmıya çalışmaktı. Sanki bu çocuk hürriyet alfabesi- ni Namık Kemalden okumuş, istih- datla mücadele derslerini onun ted- ris rahlesinde almıştı. Sanki Namrk Kemalin kaleminden dökülen ilk a- teş Câüferin kalbine damlamıştı. Çok esmer topal bir gençti, fakat MCWIWMW"*ı — Eyvah basıldık, Cater, bittir ray tarafımdan menedilmiş ri mescide attığımızı gördüler, İkimiz de Akibetimizi K Kapmmın çıngırağı daha hızli, lt sert çalmryor, koparıtmak ister ld' H Aşağıda ayak sesleri, heyecanlt “f' kırıklı konuşmalar... Sonra: — Gümmmm!... | Diye evi sarsan bir gürültü. 90 | kak kapısı kapanryor. Mi den yukarı telâşlı adımlarla var, Artık şüphe edilecek nokta #” mür tuk. Mutlaka bir fki saat sonra # miz de ya Beşiktaş Hasan Paşâ kalbi, çok temiz ve bu ço- 'cuk bir siyah nur parçası idi. Styah ifeden bir bir pırlanta! O devirde ve o tarihlerde vatan sevgisinin bu kadar ilâhisini pek az kimse gösterebilmiştir. * Beni gece yarısından iki saat son- raya kadar uyutmadı. Avrupadan. Mısırdan gelen gazeteleri okuduk. Sabah ezanına yakm sigarasını söndürdü, bana dedi ki: — Kalk bakalrm. Vakit geldi, se- ni bir yere götüreceğim. — Bu saatte mi?.. Nereye?... Caketimi zorla arkama geçirdi. Masanm üstündeki gazete desteleri- ni bir örtüye sardı. Beni kolumdan yakaladı. Sokağa fırladık. Bugünkü gibi hatırlıryorum. Her taraf karan- lık, gök siyah bir kadife, ötesinde be- risinde gümüş papatyalar titreşiyor. Çarşı boyundan indik. Taşçıbaşı modası vardır. Bunu normal ve mutedil bir şekle indirmek belki- de daha doğrudur. O zaman bu mesele bütün de- dikodusunu kaybedecektir. veya bir kanapeye düştüm. Cafer bir tuğa yığddı.. Oda kapısı açıldı. İçeri hizm! kız girdi. Şaşkm şaşkım Elindeki kırmızı kâğıdı uzattı: — Beykozdan bir telgraf, nizden. Şimdi postacı getirdi. Evet, Beykozdan bir telgraf. A7 trm, içinde şu satırlar: K (Bir kızmız oldu, yarm sizi bE” leriz.| 4 Sürşarjın Mânasi | Atinadan gelen bir telgrat, Yunü posta, telgraf ve telefon 1 'Yunan orduları tarafından i.'ıll"' Hâsa halinde bile, sığdırmak mümnikün değildir. Bundan dolayıdır ki, hangi hastale ra hangi iklimlerin iyi veya fenı te- ;:ı—ııııhıntnhnmılanhyhlm. dir. girler için, hastanm tedavisini takip eden ve o- nun bünyesini iyi bilen hekimin fik- de - Sağlam — Fakat hastaların hastalıklarına ve ne göre iklimlerden, az çok, ııımo-l b görülmekte ı_ıllılhıı olduğun- rine başka çarc yoktur. Çünkü ancak bu sayede has- tanm istifade edebileceği iklim ve he va şartlarmı, doğru bir şekilde, öğ- renmek kabil olabilir. Dr. NURİ ERGENE ları yükseltici tesirinin büy en veciz bir şekilde bu otobüs yolculu- ğunda gördüm ve Danimarka halk terbiyesi hareketinin peygamberi o- lan Grundtvig'in yarattığı terbıye sisteminde halk musikisinin niçin bü- yük bir yer tottuğunu en iyi o gün anladım. Alman imparatorluğunun temelini atan Bismark işe başlamak için 1864 te küçük komşusu Danimarl-av) hü- cum etmişti. Sulhçü Danimarkanın küçük ordusu Prus#ya ordular. kar- e g moda tek isim saydı ve daha bir, iki hazırlamıya b"lmf’ı“' fakat ne kişinin de Bobstil olmıya özen- yapacaklarını bilmiyorlar. — Bi- diklerini, fakat tam ölçüye uy- zimkilere sormuşlar: madıklarını söyledi ve sonra ilâ- — Ne istiyozsunuz — ve nasil| ve etti: istiyorsunuz? — Çocukların çoğu için Bobs- Cevap: Kısa, dar pantalon, u- | til bir alay mevzuudur. Fakat te- zun ve düşük ceket vesaire ve- davi diye, herkesin birden saçla- saire... İxzı. makine ile tıraş edilmek is- Her halde Amerikadan yepye tenince iş bir genişlik gösterir gibi ni bir Ba' 3at? modasına uygun oldu. bin bir ren. <e biçimde elbi”i Erkek talebenin Bobstil olmı- kalım nasıl şıklık yapacaksınız? Gülerek cevap verdi: — AhI Karar keşke evvelâ bi- zim mektepte tatbik edilse idi. Ankara Kolleji ne mesut ve bah- — Neden? dedim. — Neden olacak, yeni bir in- kılâbın ilki adımı orada atılıyor. Onlar züppeliği ortadan kaldı- l,evıet,ıı'î!ıleı'i:ı'ı!ııııl.ııımlıııtf;'m rg yapılır. Bu hatalar pula ayrı bir met vereceği gibi esasen hatıra Jarı ümumiyetle makbul bir fiyat bulurlar. Sürşarj'ın pul noktasından mans' y &ı budur. Fakat bu kelime, b.şıuı:. halarda «fazla yük> mânasına gelir. Şimdi hatıra geliyor ki, a0f ba Yunanlılar Arnavutluk cephesif” ümit etti; ran Türk gençliğinin alemd. olacaklar. Ne talihli talebelermiş. modeli gösteren şatafatlı —mec-| yanları arasmda da bir uzun saç Faruk FENİK de düş _,ı.-..,ııynıııenımııeı-ı»u,—,ınmıııö!“q Wnıb&pulîhduetmıt İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: