Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
BİR üy yurt!. renksiz rdum! D rin kucaği k; senin Ku Yalçış ilerin sab hana Ün m varlığı ze bağlı.. ar olmak,|ğf yadeti, 5€ ürk Tuhu, inde, yeşil funluğunu arında hi Ben, Şi Turdumda: Yüz kere, nerkes dü kün varlığ Bir zam, sanlar, tâ: vuklarında da refah vaş asırla Türke ya ruhu, fi ler, bir 8 lik hisset! yüdü, öyl tı sardı. varmak zımdı. gelmişle! daraldı. O zat bu üzünt ler aram giderme! bayram Yeşil ruldu; & dı. İhti Kırmızlğ manlar kırk Be; Yurdun kalkma rinden İğll a birlerin leri g de ken Kırkıj kat gö | dırdı; D tar gibi l leri ya: Ey $ göster ni seve adetin! zim! den kâ mek? 'Türk mıni muzu geliyo ler, kena suları kanlı! ter. Yurdi sik miz larnı Jıçla lan ler Sanı Hİ başka bu ddi bürüdi — recekmiş gibi sana — başlı ördek ve Anadolunun bü- ' tün gülü, tip tükenmez ve solmaz çiçekli | Halkı Okumaya Nasıl Alıştırabiliriz? Profesör Mükrimin Halil, Doktor ' 7 B Ey e Y o " Yaza.ı: EDİP AYEE ? Uzlet çalacak kalb denilen dertli kemânı. Yoktur kelebek haz aramaz türlü çiçekten .. İ & K — Y İ emn Profesör İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Mebus Bilmem kime kâfi biricik gülle avunma? - . - ea ama ga geler y eg seyaru ŞD ve Muharrir Sadri Ertem p sandet şey hey . * . eç ea İ bafbeyayen ve Şair Ömer Bedrettin Ne Diyorlar ? Bâzen ne olur kâmll adam gaflete düşse Profesör İsmail Hakkı Baltacı- dar şüphe etmiyorum. Gençliğin Değmişse yeter almına beş on yeni büse! oğlu, sahibi olduğu « Yeni Adam» © bugün geçirmekte olduğu büyük son 313 h £ intikal devresi içinde bile evvel- Günler geçiyor «sonra, öbür gün» diyerekten üsh d debiy ve & kilerden kıymetli olduğu kanaa- Bir gün yanacaksın şu geçen ömre yürekten. debiyatçılarımıza hücum etmek- tindeyim. Evet, — istisnalarındı te ve «tevarüs ettiğimiz edebiyat sarfınazar, umumiyetle edebiya- Dün çıkmaz akıldan, onu tâç eyledik amma hastadır. Edebiyatçılar! Türkün temiza, ait kültürleri kuvvetli de- BSiz hale bakm, dünle yarm çifte muamma! estetik hakikatlerini arayıp bulu- ğildir; bazılarında garp kültürü- nuz!> diye haykırmaktadır. ne karşı da ekseriya silik bir in- Daldan dala konsun bırakın serçe gönüller Birçok muallim telebe yetiştir- tibak hali, hulâsa bir kültür mu- Var koklıyacak ah nice güller, nice güller! miş ve birçok eserlerile irfan vazenesizliği vardır. hayatımızda müessir olmuş olan Fakat bence bunlar bu İntikal Bir penbe bulut kaplayrversin şu semânı, İsmail Hakkı Baltacıoğlunun bu ve oluş devrinin zaruretleridir. Taktis ediver sevgiye hasrettiğin âmı. iddiasınn —ne dereceye kadar Maya ve cevher Türktür. Şuur doğru olduğunu lehte ve aleyh- uyanık ve benliğimize çevrilmiş- | Kalb on kere sevmekle sakın sanma usanmış, te olanların fikirlerini karşılaştı- tir. Bir kelime ile şiir ve edebiya- | Bir gülle bahar oldu sanan en somu yanmış! ı;ırı.k tebarüz ettirmiye çalışaca- tımı;,ı_gşh:i)'leün'i. ve ıliyıJk îlduğ“ y ; Sevmiş çıkacaktır yaşamaktan eli kârla Baltacıoğl kalesind ç Bizce, bu üç fikir adamı, «Sa- Ölmüştür o insan ki, yaşar hâtıralarla! ki mühim gördüğümüz parçalar * nat, sanat içindir» prensibi es-| şunlardır: SS l kimiştir. Bize halkçı Bir gülle kanaat edebilseydi Atam Nuh Memleketin müdafaası gerek- Sabri E bir edebiyat lâzımdır, noktasında Dünyada bulunmazdı bugün bir kişi zirfth! tiği zaman erler cepheye koşar, , birleşiyorlar. k J ekonomi normal seyrini bırakır, tur diye erbabı namusun ortadan Ancak vâkıânın müşahedesin- moda kötürümleşir, ilim harp tek kaybolduğuna mı hükmedeceğiz? den çıkardıkları neticede niğine hizmet eder, öğretim mü- Bilâkis bir şeyin fena olduğunun yorlar. Meselâ: İsmait Hakkı Bal- .. e esseseleri de seferber olurlar. Bu hissedilmesi ona muarız bir kuv- tacıoğlu, «Realist olduğu zaman a llr erlnd günkü Türkiyenin durumu — da vetin mevcut bulunduğuna de- bile romantik olan, akli şekille- e budur. Yalnız bir faaliyet ken- lildir. re girdiği vakit dahi santimantal dini bu müşterek ve maşeri mü-| — Edebiyatın zaafa uğradığı hük- kalan bu edebiyat hastadır» di- dafaa vazifesinden uzakta tutu- mü çok Makyavelce bir — mas- yor. Sadri Ertem ve Ömer Bed- atan a yor: edebiyat! Eski ve sakat bir ke taşımaktadır. Vaktile zevkini rettin ise, bugünkü edebiyatım- y us u düşü in tesirile edebi ga kendi seviyesine göre tesis et- ZI katiyen hasta bulmamaktadır. yesini cemiyetin dışında tutuyo- miş olanlar şimdi büyük bir ha- Ve yine meselâ, Sadri Ertem, biz- ö $ vi ruz, ve ne demek olduğunu pek reket halinde olan edebiyat âle- deki realist cereyana işaret ede- te anlamıyarak mazeret buluyo- mi::'i batıyor sanıyorlar. Halbuki xek;au tü « Metil ruz: «Sanat sanat içindir» diyo- kendilerini otuz sene evvel genç cereyan bizde hi Yazan' RuŞtu ŞARDAG ruz. Müdafaa ve harp zamanı sananlar ve en ileri zevki temsil sa on sene içinde büyük alâka |kendi kuvvetlerini seferber etmi- ettiklerine kani olanlar, bugün (Mab bu ikinci y di lfem haline gelişindeki hikmeti, |yen bir edebiyat mutlaka hasta- yine ayni mevkii muhafaza gay- Ali Nihat Tarlanın Fikirleri Halki Okumaya Teşvik Ederken Kütüpha nelerimizi İstifadeli Bir Hale Getirmeliyi? Kurtüphanelerimizden birinde okuma meraklısı gençler Muallim, talebe ve halkı kitap hassa oraya otobüs servisi YâP' okufmya teşvik için hararetli bir lırsa hiçbir mesele kalmaz. faaliyet başlamıştır. Maarif Ve-| — İstanbul haricindeki kll*w kâleti,ımunllim ve talebenin mek- neler için şimdilik hiçbir şey l tep k,. hanl ilmi Çünkü, nihayet, olan kitapları okumasının behe- yukarı, her şehirde bir kaç “bk mehal temin edilmesini alâkadar- kütüphane vardır; oranın ihtiü” | lara bildirdiği gibi, üniversitede, cını karşılar. En ziyade ehemm” | fakültelere birer müracaat kutu- yet verilecek olan İstanbul y | su gönderer-<, taleblerin kütüp- tüphaneleridir. Zannederim, ğ hanelerde arayıp ta bulamadık- di bunların tasnifi yapı ları kitapları istediklerine dair dır. [ bir fiş doldurarak bu kutulara Evvelâ, Beyazıt mın! | atmalarını bildirmiştir. *merkuî bir kütüphane tesis edi? LA..I“F' memur ve diğer meslek diğer kütüphanelerdeki y"" î i de i kütüphanele- nadir nüshaları oraya WPM re, halkevi kütüphanelerine de- dır. Çünkü, İstanbul dağınık * | vam ederek malümatlarını ge- duğu için talebe, kâfi cien»’)G W nişletmektedirler. istifade için çok zahmet M' Yapıtğımız tahkikata göre, ge- tedir. Sonra, mükerrer nüshalâfı ve realist ine iş l ayrılı- uîmı.ırı uyandırdı. Bilhassa hikâye ve ro.- man sahasında günden güne fü- - Uçar gider göle hı-şf — bakarak, şu dereye dalarak, — gelen baharın mestliğine kapıla- | — yak, ya neşreden sarhoştur; veya — elemlerini, şikâyetlerini — bir dost bulduğu için memnun- * dur. Derhal bütün eninlerini dö- — den sönüp gitmiş olan arzularını “ yanık yanık tekrar eder. Bir ta- — biat sarhoşluğu ki, şuur altı dün-. yasının derinliklerinden halk şa- | — senin vatanın!» diye haykırır. O| bu sırrı çözmemişse bu parça Ça ! güzellikleri ” (1) Anıdolııuıııhiıgülve_ bül yaylası olı:hığunu tasvir e memişse kültür darlığmı, ölmez derek solmaz çiçekli tabiatin Naivite'sini hatırlamalıyız. Yoksa, _yıırdım_uu izah ediyor:| dere, dağ diye giren o şey, bu şiiri «Bülbül» kelimesi gerek halk besliyen dünya şiirinin, gerek büyük Türk ede- nedir? biyatının muhtelif — devrelerinde şairlerin biricik vefalı dostu ola- gelmiştir. Maksatları dağılmış, arzuları boğulmuş gönüllerin en büyük dert ortağı, kalb şikâyetle- rinin dinletilmek istendiği arka- daş bu yurdun dört bucağında eşsiz nağmesi ve sesiyle ötüp du- ran bülbüldür. Bir şair, kalemini onu tasvir için kullanırsa bu bi- raz da yurdu tasvir demek de- ğil midir? «İki bülbül Kepezini (2) $ Yayılırken ayrı düşmüş eşinden lüdür. Çünkü Türklüğünü, L 'Türk köyü, Türk — şehirlerinin tersine olarak asırların ihmaline uğramıştır. Çünkü Türk — köy- |bir nesnedir» fikri, yarım asır ön- cesine kadar bütün güzideler zih- niyetinin malı idi. Elli sene evvel- ki lügatlerin biri: «Türk müsavi, kaba, köylü» der. Çünkü koca |bir Osmanlı şairi: «Türk ehlinin ey hoca biraz başı kabadır» de- geldi tüyü yeşilden — mişti. Hakikatte böyle kaba ve lamadım başında hakir görülen Türk değil, köy- milli- rara 5 Bi garip garip varsam tutul- yetini bütün ü 1 hayat kaynaklarından |için gerçek hayatın içmediği insanlarını milli düşüncenin durması ve he- |sap görmesi gerektir. Edebiyat fertçi olduğu zaman değil, şahsiyetçi mânasile cemi- yetçi olduğu zaman kuvvetli ol- muştur. Cemiyetten — ve maşeri değerlerden kopan, ayrılan bir kaynaklar arar ve azığını ınziva-W |da, zevkte ve şehvette, sözün kı- sası, fertte bulur. Halbuki halka giren ve nâs ile hemhâl olan fena filhalk olan bir edebiyat ilâhiyi, milliyi, beşeriyi bulur, yaratıcılı- ğın sırrına, mutlaka erişir, Diri ve sağlam olan edebiyat ister is- temez halkçı ve hep nikbindir. Fertçi — edebiyatlar, melânkoli, maz» devrine rağmen kaybetmiyen o- dur. Esasen şehir, iktısadi bakım- dan bir memleketin en işlek ye- mî:ııir İnsan münasebetlerinden, P *EYE A illetler münasebetine kadar her Kepezi b.'mdı _do:'ııyu ’-:'_ hareketin orada dalgalandığı, o- BAA GN rayı sarstığı tabiidir. Yollar üze- rinde insanların, ticaret hayatının akıp gitmekte olduğu yollar kö- ye kadar gitmez. Harplerin, za- fer ve galibiyetlerin sebep ve ne- ticeleri köye aksetmez. Vatan miıiudelesi içinde köy, nöbeti i döğüşmek lü Gün gibi batıyor görünmez mo- Bir ördek bile bezan balk şi-! irinin mevzuudur: «Yeşil başlı gövel ordek Eğircesin tel tel etmiş Döker gider yâre karşı» (Karaca Oğlan) Vatan topraklarının sayısız gü- dan jb.şın hiç bir bilgiye malik de- gildir. Dünün köyü ve köylüsü et: İç * kkakh N zelliklerini, parçalaya böle en GETŞİ mücerret sahalara kadar yayan harpten, ıa.ı_'bı meydıındın bahse- —— n şairleri yetiştirmemiş de- | halk Oşairi, bu yurt Üüzerinde Si Fakat bu şürlerin, kültü- kendini ne kadar sağlam, ne b Ş E kadar hakiki sahip ve ne kadar "I. bir vatan idrakine yaklaşma- büyük alâkalı hissetmededir. Bu YĞAY : akan, köyünün, bir incisi gibi şi- d_ğ'ğf'f'eğğ;ı eç Bena BŞi riniiğinin, aksi gözlere vuran de- Kiaana istinet ödelek | Ç büw re, şu burca burca kokan, kışın ” kl öyleri | sade ve yazın yeşil kemha giy- KUCTAMAR di öi vE'İ miş dağ, şu avuçlarının içine gi- T del gn i yakın yeşil ""'“ ) : d."u * lı_uııılf_—; | KA | Fakat nihayet bu cenk türkü- cüsünün bir kavga mahşerini tas- vir edişi vardır. Ve ilk satırları okuyup — geçersiniz, — göreceksi- niz ki, karşılaşacağınız mısrala. rın edası, vatan karşısında hep yiğit kalmış Türkün sesini hatır- İatıyor. (Dadal oğlundan bir parça) : «Dadal ağlu yarın kavga kuru- lur bülbülü, yaylası, bi- tabiati, halk şiirinde bir nabız gibi vurup durur, Şair bu dağlara ve açacak ker, dileklerini, tahakkuk etme- irine «Vatanın! Bu güzel yerler | (1) Birinci yazı 13.12.940 tarihli par- | nüshamızda çıkmıştır. bir| (2) Başmdaki yumuşak tüyler. bedbinlik ve iradesizlikle malül- dür. | (Göz, dudak, ağız, diş, saç, ©- |muz, kalça ve bacak... Milli ve insani, yıpranmaz ve ölmez bir edebiyatiın mevzuları, ilham kay- nağı bgunlar mı? Öyle bir kal- kınma ve karşıkoyma devrinde yaşıyoruz ki, onun «hayrı âlâ» sı dişi ve şehvet değil, milli birlik, anaat, endüstri ve vazife alanı bulutlar, denizlerin altı ve ma- kinedir. Böyle bir yaratma ça- ğında edebiyat “çin lâleler timsal vazifesi görebilir mi? Modern Türkiyede öyle çocuklar görüyo- | ruz ki, aklı eski devirlerin genç- lerinkinden üstündür; öyle ihtiyar lara rastlıyoruz, bir Sokrat gibi konuşuyorlar. Bunlar portresi, tablosu ve heykeli işlenecek es- )tztik mevzular — değil midirler? Sanat bunları bırakıp şehvetle uğ raşıyor! Tevarüs — ettiğimiz edebiyat hastadır. Realist olduğu zaman bile romantik olan, akli şekillere girdiği vakit dahi santimantal ka- lan bu edebiyat hastadır. Genç, dinç ve yaratıcı milletimize uy- gun ve lâyik bir edebiyat gerek. Edehiyatçılar! “Türkün — estetik hakikatlörhü areyip bul ö Sadri Ertem Bu Fikirde Değil Muharrir ve mebus Sadri Er- temin bu fikirde olmadığını «Yeni Mecmua» nın son çıkan sayısında bir ankete verdiği cevaptan an- hyoruz: Son yıllarda Türk İ zaafa uğ KY şiir ve ede- b dığ kendi Her devirde seviyesiz bir ta- kım yazıcılar ve onların yazıla- rını neşreden vardır. SA T F 'nu anladık ve çok biiL'yun sevgisi hikmetini izah ede- (, Böyle bir edebiyat gerçek retindedirler. * Bir cemiyetin edebiyatı o ce- miyetin alacağı bünyeye göre şe- nasıl neşe saçtığını bu ruha tabiat diye, kuş, ağaç, kandıramaz. Bu hasta üzerinde kil değiştirir. Türk cemiyetinin bugünkü bün yesi müsbet ilme, akla, insana, tabiata kıymet vermektedir. Binaenaleyh, bu cemiyetin inkişaf tarzı için de realist bir edebiyat birinci plânı alacaktır. Tabit realist edebiyat derken | |klüsü kaba, uğraşılmıya değmez / «debiyat faaliyeti kendine *"dî'yalmz TÜ ünca ssrin paL. Yek lizmi ve natüralizmini kastet- miyorum. Aktif yaratıcı realiz- minden bahsediyorum. Bu rea- | lizm içinde hissini, heyecanın muhayyilenin de hissesi vardır. Bu cereyan bizde hiç olmaz- sa on sene içinde büyük alâka uyandırdı. Bilhassa hikâye ve romın“hı:; prensipte bulan bir kâinat görü- hasında günden güne füt kaydetmektedir. Ben aklını başkasına — verip | sanatle meşgül olan, gününü ede- | biyat denilen şubeye — terkeden her arkadaşı hürmetle ve min- netle selâmlarım. Muvaffak olmıyanın da - tak- dir ederim. Yaşıyan her edebi- yatçı bir imkândır. Bu imkân- lar tahakkuk sahası bulmalıdır. | Şair Ömer Bedrettin| d2 Aksini -öyiüyor Ömer Bedrettinin bu hususta- ki fikirleri, hulâsaten şudur: «—İçtimat bünyemiz bugün ne ise, edebiyatımızın da o bün- yeye mutabık bir edebiyat oldu- ğunda şüphe etmeyin; diyecek- siniz ki, bugünkü edebiyatımızın seviyesi, bugünkü dinamik ve benliğini müdrik içtimat bünye- mizin seviyesine mutabık bir hal- de midir; ben buna evet diye- ceğim! Evvelce de söylediğim gibi, şir ve edebiyatımız hiç bir vakit bu kadar yükselmedi; bu- gün Türk milletinin inkılâp pren- siplerinin dayanllığı en sağlam temel taşı nedir? (Ne mutlu Türküm — diyene) düsturu değil mi? Edebiyatta da ancak son 15 - 20 sene içinde- dir ki, kendimize dönüş yoluna girmiş bulunuyoruz. Artık hakiki şiir ve edebiyat cevherinin biz- tuhat kaydetmektedir» diyor. | Ömer Bedrettin de, edebiya- tımızın hasta olmadığı ve gün |geçtikçe millileştiği - fikrindedir, ve şunu söylemektedir: — &«€Maya ve cevher Türktür. Şuur uyanık ve benliğimize çev- rilmiştir. Bir kelime ile şiir ve e- debiyatımız, sahsiyetini ve lâyık olduğu enginliği bulmak yolun- | dadır.» O halde, müşahedesinde İs- mail Hakkı Baltacıoğlu mu haklı, |yoksa, diğer taraf mı? Soruyo- ruz? İKİ MİZAH Birisi köklerini herhangi bir şüdür ve bir prensipe müstenit zekânın yahut geniş mânada şah- siyetin kendi düşünce ve anlayı- şına sığmıyan mânaları ve bun- ların âlemlerini, karakterlerini hiçe sayar. İdrâki daima uyanık, karşı durduğu bir telâkkinin gaf- letini bekler. Şu şahıs, bu vaka ku runtularından âzade kendi dün- yasının yanında — yaşama hakkı vermediği bir âlemin zavallılığı- nın, dar bir çerçeve içerisine ka- panıp kalışının - krokisini çizer. Bu çizilen, onca, ancak boş za- çen sene Eminönü halkevinde o- la eski ve kiymeti fazla olan " tuz binden fazla kimse kitap oku. gerler merkezi kütüphaneye müştur, en ziyade okunan kütüphanelerimizi de bir |tedbirlerle daha kabili istifade ki- malıdır. Kütüphanenin açıl MPİB!_- tarih, coğrafya ve edebi- kapanış saatleri, talebenin |yat kitaplarıdır. Muallim, talebe fazla çalışabileceği şekilde çah | ve halkı okumıya teşvik ederken, zim takım mesaisi yapılabilmelidir. gaha edilmelidir. Meselâ, Merkezi kütüphaneyi daht bir hale getirmek zaruridir. Bu fazla zenginleştirmek için Anadt” fikirlerini neşrediyoruz: Evvelâ, büyük bir bina lâzım- dır. İkincisi, kitapların sistema- tik tasnifi icap eder. Üçüncüsü, bir kitap hakkında bir formalık lâzımdır. Dördüncüsü, servis me- selesi, yani, kütüphanenin kitap- larının her türlü rütubetten ve haşarat tarafından tahrip edil- mekten muhafazası ve mütalâa sahiplerine icap eden bibliyogra- fik malümatı verebilecek müte- hassısl kütüphanede tavzifi. hususta bazı profesörlerimizin |4 kütüphanelerinde bulunan bİ: zı değerli eserleri merkeze hdır. Talebeye ve diğer ok! culara evlerinde okumak üZe” kitap vermek meselesine g l Avrupa yazma kütüphanelerinin ; öekür ele kataloğları tarzında — gayet DERE bezi l bazı Ayrupa H fassal, yani bazan, icabına göre, | mektedir. Fakat, bizde bu, veri gea kabili tatbik değildir ve fayd şahıslara rinde muayyen malümat vdrecek mütehassıslar | çok” zası bakımından ve bizde kitP alıp vaktinde iade etmek hd“ itiyat haline gelmediği için doğru bulmuyorum.» —a Maarifte: Bunun için de üniversitenin ede- biyat ve hukuk fakültelerinden yetişmiş ve eski şark İlisanlarına ve yazılarına hakkile vâkıf, men- faat nâ endiş, ilim meraklısı ze- vatın yetişmesi veya yetişmiş o- İ aranıp bul icap eder, Bd d manlarda alâka davet edebilecek ciddiyet ve hakikatle alâkasız bir kelime ile iflâsın hazin, hazin olduğu kadar da gülünç manza- rasıdır. Bununla beraber kendi miyar- larına duyduğu emniyet nisbetin- de davasının aksine menfi bir a- lâka ve nefretten hiç bir zaman Bina şunları nazarı dikkate almalıdır: Kütüphane, şehrin merkezinde olmalı; yani, bütün büyük İstanbulun yolda çok vakit kaybetmeksizin gelebi- lecek bir mevkiinde bulunmalı- dır. Buna nazaran, birinci plân- da hatıra gelebilecek Yenicami Yeni Açılan Okullar Maarif Vekâleti biri Edirneköf” da, diğeri Sarryerde olmak üzere İ7 tanbulda yeniden iki orta mökt açmıştır. Beyog'lundıdıyvniwv orta okulu ıçnmıkuuteolw'* bi, Nişantaşmda istimlâk canlen SÜ Paşa konağında yeni ders senesi Di şında bir kız sanat okulu tır. Hamiyetli talebeler Işık lisesi talebesi kahraman ”; gü almak için aralarımda 850 lira di 56 ner semtidir. Fakat, oranın rütubetl ü h muşİ olması — bir kendini kurtarmış sayıl Zaten şahsiyetine her zaman bağlı bir tefekkür, her zaman ve teşkil ettiğinden bunun eski Mer- can sarayının harabeleri üzerin- de de yaptırıl kabildir; çünkü yi p merasimde talebenin gösterdiği yert Mal, DERE S he muhasım telâkkilerle deled değil midir? Herhangi bir insan tipini ve cemiyetini tittek, çıplak ve âde- ta onu yeni bir hüviyetle gözlere serebilen mizah zekâsı onu daima bir benimsenmemeğe ve gülünç kalmıya» mahküm etmiş demek- tir. Bu muvaffakıyetin esasını her şeyden evvel ve en ziyade şah: sın kendi ferdiyetinde ve adesesi altındaki dünyaya bağlılık hum- d çakı zat kendi bahçemizd lduğ şükür, şark kültürü kadar garp kültürü de I Menşeini bir inanışta ve bü- yük meselelerde bulan bu miza- hın İ d kuvvetli en büyük şiir ü leri meydanda: mızın (Memlekete dönüş) — tav- s'yelerini kulaklarımız — duydu. Ş'irlerimiz ve romanlarımız kuv- vetlerini bugün hep bu realite- den alıyor. Yeni neslin ehliyet ve kabili- li Bunda zerre ka- | yetine «Cervantes» Fransada (Lı Fon- taine» «Molier» ve bilhassa bü- tün memleketlerde folklor... İkinci mizah, - fikirsi ve nisbeten Kadıköy, Beyoğluna çok uzak değildir. Bil. Mekteplerde kurulmasrmna karar Ki rilen havacılık derneklerinden && Tonnını x ânide cins ve cihetini değiştiren bir nükteye yer veren bu ikinci tip, varlığını, hayatiyetini ve hat- tâ vaktile bile olsa var olduğunu doğru dürüst iddiaya üşenen bir zümrenin elinde en çeşnisiz ve sönük örneklerini verir. Mizah artık burada bir reali- tenin karikatürü, sonu şedit bir itham ve nefrete varan bir duy- gunun neticesi olarak bir hiciv değil, söylenen şeylerin, fikir, sa- nat, şu, bu namı altında sürülen l yar z kısmı kurulmuştur. Partinin KIf « Bi SüResi lebe yurdu, İstanbul kız ve bir neticesi olır:kı şomyyodr- UD ei K öt Konuşulan ziyade | , , T de yeni ee Bakarkli K lej, kız Selçuk sanat okulu rini yapmışlardır. Bu niyal, Vefa, Hayriye, kız, Yüce Ülkü liselerile ilk ve orta okullarında dernekler rulacaktır. . Fakir talebeye yardım Cümhuriyet Halk Partisinin idari” sindeki, ilk okullarda okuyan ğ lik koöngresi bu ayın ytrmw; lacak, fakir talebeye yapılacak * — ve alelâ- şahsiyetsizliğin sembolüdür, t 3h ti ÇA TT M KBŞ Hiçbir inanışa, hiçbir görüşe geniş mikyasta alâka duymayışın istenen delik deşik bir kalkan- y de — köni Cemiyet şimdiye kadar fakir beye seksen bin lira yardımda ai pur