Yö 940 SİYASİT İCMAL HN S TRIML Brener Mülâkatı Yazan: M. H. ZAL itlerle Mussolini dün Bre- nerde buluşup konuştu- Bu mülâkat iki lider arasın- karşılaşmaların 7 nc t ki bunlardan üçü 940 N içine düşer. Bitaraf membalardan söylen- koç ” töre mülâkatta — başlıca a mevzuu — Sövyetlerin M"—ı-n olmuştur. Bu rivayete «t edilemez. Sovyetlerin va- “Yetindeki inkişaf mihver cep- Takt 1 Memnun edebilmekten u- ir. Bununla beraber evvelki zîüü aekeri tahşit haberlerile Mülâkat arasında münasebet l_ı_—k yanlış olur. Haberlerin | Sa dstan mültecileri — vasıtasile m;ıldıfı söyleniyordu. Halbuki | tecilerin bu aralık Sovyet hu- | e 'inu geçmeleri haftalarca sü- *1. Bu takdirde gelen haberle- Pek taze olmadığına ve di | k, taraftan da Soyyetlerin üçüz- İaki © mihver lâkırdılarından çok T'vel Almanyaya karşı tedarikli Bulun; mak ihtiyacını duyduğuna metmek esizdir. 'erlin ve Roma, Brener mü- Ü tinı ehemmiyetli görtermek “iyorlar ve bundan mühim ne- *ler çıkacağını imaya çalışı- Yorlar. Bakalım. yeni bir yey VAna kokusu elbet çıkar. Ber- p'den gelen bir telgrafta geçen *ner mülâkatından sonra bir letin yani Fransanın yıkıldığı "Öylenerek bu defa da diğer bir “letin yıkılacağı üridi izhar iliyor. Bu söz. propagandalara KM ve teşe'üm karıştırılmak tiyacı duyulduğuna bir alâmet “Ayılabilir. x==—=' ÖLÜM Böki tzmit meb'umu” ve — emikli Mustafa Keren vefat etmiş- Ü. Cenazesi buğün saat 1030 da Bebekte fnşiran sokağı 15 numarali kaldırılarak öğle na- | KAt Beyazıt Camlinde — kılmdıktan Na Byüpteki —aile Kabristanına | hük, ir. | Kederli allesine ve dostlarıra tâzi- zi bildiririz. Kiltiylo bir tarih yazan.. Küdretile bir devir yaratan-. Cekaretile zaferler kazanan.. ATAN KURTARAN |müstesna bir inşirah, |hatıra gelir: İşerif gider, bir daha gelir. Fal Hait FT AÇDVA BU A ES) ilmem neden, bu sene ra-| mazan benim — üzerimde hayli za- mandir duymadığım bir ferahlık ti yaptı Acaba ihtiyarladım mı? diye bir aralık endişeye düştüm. Bu düşüncenin hâmili - olduğum sırada Karaköyden vapuruma gi- diyordum. Bir de postahanenin önündeki sante bakayım ki; üç dakika var. Kaldırdım tabanları, Köprünün ortasındaki vapur iske- lesine kadar koştum ve yetiştim. O zaman anladım ki: henüz ihti- yarlamamışım, Ramazan deyince bizde iki şey Tiryakilik ve yemek.. Tiryakilerin vaktile envar: var- dı. Şimdi ne haldedir pek kesti- remiyorum. Çünkü çoktandır ma- halle kahvelerine gittiğim yok. Vaktile iftara beş dakika ka- Ja, mahallenin delikanlıları oruç tiryakisi olan ihtiyarların arkasın- dan boş gaz tenekesi yuvarlar, onları kızdırırlardı. Bu yüzden kavgalar olur, fakat iftardan son- ra tarafeyn barışırdı. Ramazanın yemek tarafından bir takım müjdecileri vardı. Bak- kal dükkânlarına ince renkli gıtlara aarılmış güllâç desteleri a- sılır, pastırmalar başka bir itina ile mostralara konur, sucuklar tirtıilli kâğıtlara bürünürdi Şekerci dükkânları — tamazan | gelirken, bakırdan yapilmış re- çel kaplarını / kalaylatırlar, mos- tralarına sıra sıra şerbet şişeleri- ni dizerlerdi. Baklavacılar ve tatlıcılar, tep- si tepsi tatlıları, revanileri, kadın- göbeklerini, dilberdudaklarını 0- ruçluların görecekleri yerlere ko- yarak bir taraftan iştihalarını tah- Tik, bir taraftan da sevaplarını tezyide uğraşırlardı. Size bu hafta birkaç Tamazan fıkrası yazayım: e Baktaşiye sormuşlarz — Erenler! Namazı mı sever. sin, orucu mu? — Orucu... cevabını vermiş. — Niçin? deyince de: | — Yenir de ondan!. diye ta- mamlamış. Yine bir gün bir Bektaşi çiftçi, bir yaz ramazanında güneşin al- tında çift sürerken, hayvanları bı- rakıp tarlanın kenarındaki ağacın gölgesine çekilmiş ve destiyi alp sakalından aka aka güzeke su Ramazan Geldi Dayandı ! | Yazan : B. FELEK — Ocol Nereye böyle geç va- kit? — Hasan Beylere gidiyorum. — İltara mı? — Evet! İftara davetliyim! — Aman ben de geleyim! — Nasıl olur? — Çoktandır ben o zatla ta- nışmak istiyorum. Ne olur canım! Arkadaşımdır. dersin! Münakaşaya vakit yok. Adam da yapışkan. Ne yapsın? Davetli — Pekil demiş ve ikisi birlik- te gitmiye başlamışlar. Kahvenin önünden — geçerken bir ahbapları görmüş: — Yahu! Hayrolat Nereye böyle? — Hasan Beye iftara gidiyo- ruz, — Ben de geleyim.. — Naml olur ayol! Davetsiz yere gidilir mi? — Canım © beni tanır... ©O da kafileye katılmış ve iftar hibinin evine gelmişler. Kapıyı lmışlar. Adamcağız kapıyı açıp bir ye- ine üç kişi görünce fena halde sinirlenmiş. Asıl davetli vazi- yeti izaha başlamış. Birinci an: forcuyu göstererek: — Efendim! Ali efendi bira- derimizi takdim ederim. — İftara geldiğimi öğrenince, — sizinle te- gerrüf etmek istiyormu Fırsat bildi. Ben de affınıza. — Anladık efendim! sunlar... Üçüncü herif de mraya düzü- lüp içeriye girmek isteyince ev sa. Buyur: Doktor KUSM Kusmak, mide veya imce barsak | mühteviyatının. şiddetli bir hareket- le, ağızdan dışarıya çıkarılmasından dbaret sıkıntılı hir Arızadır. Kusmak, başlr haşma bir hastalık değil bir sü- Tü hastalıkların müşterek alâmetidir. İgu hülde kusmanın birçok sabepleri olmak lâzımgelir: Kızıl, yılancık, me- menjit, zatürrie... gibi ateşli ve mik- roplu bazı hastalıklarda husule gelen kusmalar, mikropların hâsıl - ettiği bir takmnı zehirlerin tesiriledir. içmiş. Hemen © sıra oradan geçen birisi de Bektaşinin böyle alenen oruç bozmasına hayretle bakmıs. Yolcunun bu hayretini gören Bektaşi sormuş: — Ne bakıyorsun erenler? — Ne bakmıyayım! Göbeğine kadar sakalınla alenen oruç bozu- yorsun! — Beli! (Evet mânasına) Ar- kadaş! Bozarım zâhir! İgidersem bir daha gelmem. Adamcağızın birisi dostların- a davet bayı bizde içeriz. Adam da o gün iftara beş on dakika kala davet sahibinin evi- me doğru giderken bir ahbabına IDaima en iyi Türkçe TAKSİ Ba hafta büyük mi İstiklâl Buğün saat 1 ve 2,0 ÇEMBERLİTAŞ Fümler takdim oden M Sineması uvaffakıyet kazandı. 'TTÜRKÇE SÖZLÜ Kahramanı Ü çök takdir edildi famanlık - Cengâverlik ve Vatanseverliğin parlak ve canlı bir Ti timsali olan şaheser Veten: İNGİLİZ - İTALYAN Harbini gösterir sinema gazetesi da tenzilâtir matineler — FERAH OTlı—ınırıııııvnı:ıı_ı—ııqıı_ıdı L (Türkçe) TAYYARE POSTASI (GARY GRAND — JEAN ARTHUR) Misli görülmemiş muvaffakryetlerle devam ediyor. 8 son gününden istifade ediniz. 8 ÇARŞAMBAYA FERAH'da BAY TEKİN Yıldızlar Diyarında ÇEMBERLİTAŞ'da MONTE KARLONUN MEÇHUL BADINI. çindeki Azanm birçok hastalıkların da, ekseriya, kusmalara tesadüf ede- riz: Midenin, barsağın bozukluk ve Htihapları, mide yaraları, mide kan- serleri, barsak düğümlenmesi, barsak tıkanması, apandisit, — karaciğerin, gafra yollarının taş ve — iltihapları, böbrek sancıları, periton — iltihapları hep kusmalara sebep olurlar. Şeker hastalığında, üremide, gebelikte, bir- çok maddelerle zehirlenmelerde, ya- rım beş ağrısında, bazı sinir ve be-| | ber bi -i Bir memleketter diğer bir. memle- Kkete deniz aşırt biletsiz yolculuğun '€en güç kazmı, işi sonuna getirmektir. Wapura binmek en kolay bir şey ol- muştu: müddatince de vazi- yeti idare edip yakalanmamıştım. Şimdi Japonyaya çıkmak işi kal. |yordu. Pasaportumda Japon — vizesi vardı. Fakat bu KAf değildi. Yolcu | üstesinde ismim olmadıkça beni ka- 'İİ’. Bıyaları çıkartmanın bir yolunu bulmuştum. Birineideki yolcu geceyi Kobeda bir oötelde geçirecekti. Bşya- larımır ben oradın | Kendimi karaya atmak . işini gu şekilde hallettim. Köbe iskelesinde demir attığımız. da gece olmuştu. Çıkanların pasaport Jarını müayere eden polis vapurdan Yekeleye indirtimiş merdivenin Ucun. da duruyordu. Smittinin gemici clz- danı ile ikimiz birden geçmiye karar vermiştik. Smittiye polisi göstererek: — Bak, herifin bulunduğu yer ol- dukça loş, dedim. Hüviyet oüzdanın. daki retmin benim olmadığını inşaol- Hazım cihazında ve yahut karın -| ? VATAN hibi dayanı yIp : — Ya bu pez..... kim? demiş. ikinci anaforcu da ilk davetliye: — Beyetendi beni tanır deme- dim mi? cevabını vetmiş.. Tabii üçü de girmişler, Eskiden ramazan ve bayram yapmak için hilâlin görülmesi lâ- zamdı. Şimdi riyazi hesaplarla arabi ayının başladığı kolayca bulunduğundan kimse ufukta kaş Bibi ince hilâli aramıyor. Tünmesine eski ti- denirdi. Bunun için de şöyle garip bir merasim yapılırdı: Yeni ayı görmüş adam kimse | gelip şer'iye mahkemesine haber verir, orada uydurma bir dâva yapılırdı. Şöyle ki: Ali. Veliden alacağı olan ve ramazan ayının görülmesile e- dâm tahakkuk eden şu kadar ak- çeyi hilâli ramazan görüldüğü için haile karar verilmesini ister ve şahitle ramazan ayının görül- lüğünü mahkeme huzurunda i- bat edip bu uydurma dâvaya hü- küm alırdı. Mahkeme de ramazan ayının görüldüğünü böyle şühut ile tesbit edince, müftülük rama- zanı ilân eder, herkes de geç va- kit oruca hazırlanırdı. Hattâ& ba- zan Çatalca, Silivri, İzmit ıı'bi! nisbeten uzak yerlerde — görülen hilâlin İstanbula varıp ilân edil- | mesi sahura yakın mümkün olur, halk, davullarla uykularından u- yandırılıp, ertesi günü ramazan olduğu bildirilirdi. İlmin terakkiyatı şimdi böyle garip merasimden bizi âzüde kıl- maktadır. Ramazanın ilk günü- nü şimdi bir sene evvelinden bi- kyoruz. Biliyoruz da ne yapıyo- ruz? Orası Allahla kul arası. | | | iyork ALAR yin hastalıklarında ve yeni doğan co- cuklarda görülen kusmalar gayet meşhurdur. Mide yaraları ve barsak tıkanma- Tarı gidi ağır hastalıklarda kanlı ve- ya Kazuratlı, çok fena kokulu kus- malar dn görülür. Gebelerde kusma- lar çok müaanit olurlar. Kusmaların tedavisi, onları meydana getiren «e- | Böpleri artadan — kaldırmakla — olur. | Kusan bir hasta, her şeyden evvel, yatakta istirahat etmelidir. Ufak w fak buz parçaları yatmak, soğuk ve İgazlı meşrabatı yüdüm yudüm iç- tupla karşılaşmıştır. mek ax çok fayda verir. Yiysceklar | Çılgın Bir Aşık Metresini Öldürdü Katil, 16 Yerinden Yaralı Bir Halde Boğulmak Üzereyken Denizden Çıkarıldı Evvelki gece sabaha karşı Ör- taköyde kaskançlık yüründen fe- ci bir cinayet işlenmiştir. Tütün amelelerinden Faik, beş aydan- beri beraber yaşamakta — oldı Haceri bıçakla öldürmüş, kendi- si de on altı yerinden yaralı ola- tak denizden çıkanlmıştır. Bir muhartirimizin de yaptığı tahkikata şöyle olmuştur: Öldü ma muhacirlerinden 23 yaşında tütün ameleleri arasında Çapkın Hacer namile maruf genç ve gü- ze) bir kadındır. Katil de İskeçe muhacirlerinden —30 yaşlarında Hüseyin oğlu Faik adında yakr gpiklı bir tütün amelesidir. Küçük yaşta tütün ameleliğine başlıyan Hacer, beş sene evvel Ali adında bir tütün amelesi ile evlenmiş ve bu adamdan bir ço- cuğu olmuşfür. Serbest bir haya- ta alışmış olan Hacer, çocuğunu dünyaya getirdikten sonra koca- sından ayrılmıştır. Hacer bu da Kemal adında biri ile tanış- mış ve bu adamla iki sene metres bayatı yaşamıştır. Nihayet Kema- K de terkeden Hacer, gene ser- best hayat yaşamayı tercih et- miştir. Fakat bundan beş ay ev- vel Hacerle Faik tanışmışlar, pek çabuk anlaşmışlar ve Ortaköyde Pişmişoğlunda Piremici sokağı da 86 numaralı evi kiralı, Hacerin annesi Fatmayı da yan- larına almışlardır. Hacere delicesine âşık olan Fa: ik, sevdiği kadının — istediklerini | temin ötmek için senelerdenberi çalışarak biriktirdiği larını sarfetmiştir. Faikin bütün bu fe- dakârlıklarına rağmen Hacer yi ir türlü hafiflikten vazgeçme- miş ve eski dostlarile, bilhassa Kemal ile sık sık buluşarak gez- melere devam etmiştir. Bunu öğ- Tenen Faik, Hacere, kendisine i-| hanet ederse öldüreceğini söyle- Hacer, Faik'a ihanet et- j Ve etmiyeceğini yemin- le teyit etmiştir. Fakat ertesi gü- nü Hacer, Karaköyde buluşmal için eski dostu - Kamale verdiği randevuya süslenerek gitmekten kendini alamamıştır. Evvelki gün akşam, yine Kemal ile buluşmak için sözleşen Hacer, sabah işine İgitmek için hazırlanmakta olan Faik'a misafirliğe gideceğini, ge- ce de ya geç geleceğini veyahut hiç gelmiyeceğini — söylemiş. ak- şam olunca da Kernal ile buluşa- rak Ortaköy sinemasına gitmiştir. Akşam üzeri işinden çıktıktan sonra bir müddet kahvede arka- glarile vakit geçiren Faik, evi- ne gidince Hacere eski dostu Ke- mâlden posta ile gelen bir mek- | Mektubu. ©- kuyunca deli gibi sokağa fırlıya- | Sulu, hazmr kolay gıdalar / olmabıdır. yak Haceri aramış, bulamayınca | Mide üzerine bur kesesi koymak veya | eyine dönerek beklemiye başlar yerine göre sxak tatbikat yapmak | mıştır. Sinemadan çıktıktan son- iyi gelir. Naneyi çay gibi haşlıyarak | ,, Laatlerce Kemal ile vakit ge- Kçine biraz ilmon — kabağa: attıktan| ..0 Hiacer ancak gece yarısın ve soğuttuktan Sonra hastaya İçiri-| ga DOo ra saat ikiye doğru evine | umbılınnrelu-ııvıhyhld-dö R ”. ; £ ımmüştür. Hacerin eve girmesi- dağu evlerde çok teerlibe edilmiştir. (Y KA D, başlaması bir olmuş- Pr. NURİ ERGENE MİHRİ'NİN DEVRİÂLEMİ Yazan: MİHRİ BELLİ Gemici Cüzdanıyle Karaya Çıkıyorum Çinlileri birbirine benzetirsek — onlar da bizleri öylem Ben bu sözlerden de cesayet alarak merdivenden aşağı İndim. Japon po- litin örüne gelince derin nefes alıp cüzdanı uzattam. Duyduğum heyeca- ni dişar: vurmamak için arkamda sr- Ta bekliyen bir gemici We konuşu - yorum. Poliş nihayet cüzdanı — bana, uzatıyor. İngilizce <Gaeç> diyor. Seyahatin en tehlikeli ânını — böy- 1ece atlatmış idim. Taft vapurunun boyunca ben aşağıda Bmitti yukarı- da, bir hizada yürüdük ben karada, © güvertede. Bir taraftan da cüzdana, ycuna. ağır bir taş bağlanmış bir ai- cim sarıyordum. Vapurun — burnuna elüzdarı güvertede Emittiye fırlattım. Bu hareketimi Kimse gürmemişti. Bnltti ile biraZ SonrA buluşur bur. duşmaz şehrin yölünü tuttük. — Kobe Hmanr gayet büyüktür. Vapurdan Bümrük dalresine yarım — kilemetre mesafe vardı. Smitti: — Gel istersen ga Rikşolara bine- tim, Dedi. Limandan Çıkarken güm- Tük memuruna kurum satarız, üstü- müzü aramaz. Yaya geçenler daha Bsıkı bir kontrole tâbi tutuluyorlar. dar. Nasil bizler bütün Japon veya Rikşo denilen şeyler bir insan ta- rafından çekilen bir kişilik ufacık paytonlardır. İktmiz de birer Rikşoya yakm, oldukça karanlık bir yerdej: tur. Hacerin: kurulduk. Yolda Smitti: — Şimdi önünden geçeceğimiz a- | dam gürük memurudur, dedi. O pa- #aport ve polis işlerine karışmaz. E- ger üzerinda Japonyaya — sokulması yasak bir çey yoksa merak etme. Gümrük memurunun önüne geldi- #imizde bisi arabadan indirip tatü. müzü başımızı anamaz mi? - Rikşo değli, bilmem nalere binsek Şu güm- Tükçülerin elinden kurtulmanin im. | Kâni yoktu. İşte şimdi Kobenin — Sakaklarında | birkeç gemici arkadaşla dolaşıyoruz. | yolculuk muvaffakıyatle neticelendi. Bu kadarını becerdikten sanıra öle- Bini elbet tamamlar, memlekete ka- vuşurdum. (Arkası var) Katil Faik — Ben istediğim konuşurum, gezerim... Demesi, kavganın alevlenme- sine sebep olmuştur. Bu lâfların üzerine fena halde gözleri kararan Faik, 35 santim uzunluğundaki — bıçağını çekerek Hacere - saplamıya rduştar. Göğüs ve karnından dört yara a- lan Hacer, kanlar içinde yere düşmüş ve derhal ölmüştür. Ne- den sonra yaptığı fecaatin farkı- na varan katil, sevdiği kadının soğumağa ba; n cesedi üzeri- ne kapanarak ağlamış ve yüzünü öptükten sonra elinde bıçağı ol- duğu halde deli gibi sokağa fırlı- yarak yokuş aşağı kaçmıya başla- mıştır. Bu koşuş srasında elinde- ki bıçak ötesine berisine değerek muhtelif yaralar açmış ve yoku- şun tam ortasında ayağı bir taşa takılarak düşmüş ve bıçak Vücu. düne saplanarak büyük bir yara daha almıştı Vücudünden kanlar akarak tramvay caddesine kadar gelen katil, buradan deniz tarafına sap- miş. guursuz bir halde koşarken bu sefer de ayağı kayarak denize düşmüştür. Bu sırada deniz kena- adamlarla Tis bir adamın denize düştüğünü görünce koşarak boğulmak üzere bulunan Faik'ı denizden çıkar- mışlardır. Faik verdiği ifadesinde Haceri çok sevdiğini, eski dostun. dan gelen mektubu görünce bir çılgına döndüğünü ve öldürdüğü- nü söylemiştir. Faik'ın vücudün- da irili ufaklı 16 biçak yarası gö- rTülmüş ve cankurtaran otomobili ile Beyoğlu B e hastanesine kaldırılmıştır. Hâdiseye müddei- umumi muavini Ziya elkoymuş, adliye doktoru Salih Haşim de| acerin cesedini muayene ettik- ten sonra gömülmesine izin ver- miştir. Hacerin cenazesi, dün, dostu Kemal tarafından rılmıştır. Ankarada Bir Kasa Hırsızı Hapse Mahküm Edildi Ankarü, 4 (Teleforla) — Bir müld- det evvel Ankarlnım tanınmış tüc - carlarından Arif Çubukçü'nun kasa- Bını kırmak Büretile para çalmış olan Alman tebaasından Markeviç bugün (dün) yapdan duruşma sonunda 45 seneye mahiktm edilmiştir. eeki kaldı- L0T Yakalanan eroinciler Babıkalı eroincilerden Kel Hulüsi #ercin aatarkan suç Üstünde yakalan- suuştır. Eroinleri sahbıkâlı Arap Tahsinden aldığı Lesbit edilmiş, memurlar Tah- BinİN evinde arama yaptıkları sırada 'Tahstinin karısı Muberra içinde 100 gram eroin bulunan torbayı el çabuk Tuğu İle kuyuya atmış ise de torba kuyudan çıkarılmıştır. Arap Tahsinin ÇFELEK ZM Öfke Açmaz, Kayıtsızlık Yazan: B. FELEK B enim gibi her gün ya bir ciddi meselenin mizah yolunda mütalfasile, yahut kaya tahammülü — olmıyan pi rüzleri açıktan açığa incelemek>- le uğraşan gazetecilerin mesai- leri göyle karşılanıyor: Eğer meselede — gazeteci al- danmış veya aldanmadığı halde dişarı vürülması şu veya bu me- murun hoşuna — gitmiyecek bir şey yazmış ise ait olduğu yer- den bir tevbihname alıyor: «Şöyle olmuşken böyle yazıyor- sunuz. Eğer tekzip etmezseniz kanunun gösterdiği yollarla si- zi şöyle yaparız, böyle yaparız.» Âlâ! Hemen gazete tekzibi koyuyor. Mesele kapanıyor. Ya- hut umumi bir mevzu hakkında şikâyet —satırları — yazmışamnız. Mesel&: «Bilet gişeleri vaktinde açıl- miyor. Halk birikiyor» diye. Derhal telefonla soruyorları — Hangi gişe ise bildirin. Bu tâbiye memurları mesuli- yetten belki kurtarıyor. Fakat halkı sıkıntıdan kurtarmıyor, Bu auali soran — mücaseseler gişelerin açık olduğu iddiasında ise bunu sarahalen yazmalı. «Yanılıyorsunuz. Bizim gişeler sabahtan akşama kadar açıktırı demeli. Eğer açık değilse işi şat- ranç açmazına dökmiye hacat yok! Araştırıp bakmalı. Har çi gişe kapalı ise orayı açtırmalı. Bir idarenin kendi gişeleri veya kendi dahili servisi hakkındaki tetkikatı gazete yolile yapması, normal bir tafahhus tarzı değil- dir. Göz göre göre haklı olan ya- zıların bir kısmını da anlama- mazlıktan geliyorlar. Hiçbir cevap ve reaksiyon müşahede edilmiyor. — Bunlı tıpkı büyük babasından nasihat dinlemekte olan torunun, öğüt- ler bitince, dedesine: — Böyük babal Sen konu- gerken şu deliğe tamam otuz yedi karınca girdi... demesindğ benzer tavır alıyorlar. Gazetelerin yanlış veya doğ- ru şikâyetleri halkın rahatı ve memleketin düzeni bakımından yapılan hayırhahane ikazlardır. Alâkadarlar bu yazılara kıza- cak yerde matbutla mesai ot- taklığı yapsalar onlar da, biz de, halk da rahat eder. Bu yolda öfke, açmaz ve ka yatsızlık iyi vamtalar değildir. Dış Ticaret Reisi Hakkındaki Şayia Ankara, 4 (Telefonla) — Ticaret Vekâleti Dış Ticaret dairesi reisi Ser vet Berk'in hakkında Şürayi devletçe düzumu muhakemesine karar verildi Bi bir müddetdenberi dedikodu halin de işitilmekteydi. Devlet Şürası Relai İyle bir şeyden malümatı olmadı v bildirmiştir. Orman İşleri Hakkında Yeni Kararlar Alındı Azıkara, 4 (Telefonla) — Ziraal Vekili Muhlis Erkmenin Tiyametinde Orman Umum Müdürlüğünde bugüm bir toplantı yaprlarak teşekkül eden komlayonda müuhtelif orman — işleri görüşülmüş ve inkişafı hakkımda ye ni kararlar alınmıştır. Musadere Edilen Bakırlar Geçenlerde, Sakarya — vapuru ile Mersine giderken İtalyanlar tara - fından müsadere editmek istenilen ve bilâkara yapılan teşebbüsler üzeri- me Leros adasından iade edilen 000 ton bakır Mersine vâmi olmuştur. ortaklarından olan Gemlikli Ali va Karıst Ayşe ile Abdullah da Kumka- pıda yakalanmışlardır. ŞEHİR TİYATROSU Fransız Tiyatrosunda E KOMEDİ KIİSMİ BU AKŞAM BaRt 2030 da YALI VŞAĞI Bu bakırlardan bir kımı tren ile İstanbula gönderilecek ve piyasaya tevzi edilecektir. TEMSİLLERİ Tepebaşı Tiyatrocunda DRAM KISMI BU AKŞAM aat 20,80 da ÖTELLO L E Sinomasında Harikulâde bir Him Sizi Bekliyor ÖLÜNCEYE KADAR Baş Rollerde: CORİNNE LUCHAIRE - JEAN PIERRE AUMONT Va sorıce: FOKS DÜNYA haberleri bugün sast 1 ve 2,30 da tenzilâtir matincler vardır.