4 Eylül 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— 4-9-940 VATAN 3 |Vaziyet| Siyasi, Askeri Transilvanya İşi , Pürüz Çıkardı Viyanada mihvercilerin tesi- Dri altında Transilvanyayı veren Rümen murahhaslarının kararı: na karşı halkım ve Transilvan- Ayılı kıtaların direndiğini haber Iılvoruz. Transilvaniyalı asker- Her işgal ettikleri mevzileri bı- takmak İstemiyorlarmış. Halk da Macar işgaline mukabele et- | mek istey kerlerin y d baltalarla, oraklarla yer almış. Transilvanya Rumenlerinin böy- le kaynaştığı şu sırada muhale- fet hderi Maniu'nun Kluj'a git- mesi çok mânidardır. Bu çeşit ayaklanmanın Almanları ve bil- assa İtalyanları sinirlendireceği muhakkaktır. Çünkü mihverci- €r ÂAvrupanın o parçasını kendi ekonomileri namına tensik et- Mmek üzere şilâh patlamamasına Sayret ediyorlardı. İşlerin tam Yoluna gireceği sırada bu gibi hâdiselerin başgöstermesi, kur- TMayı tasavvur ettikleri ekono- mik nizamı geciktirmek itibarile ’_U!ııınlın telâşlandırır. Nitekim U asabiyetin ilk işaretini dün- telgraflarda gördük. Roman- Yanın bu yüzden istilâ edilmesi timallerinden bahsolundu. Rumenlerin Kluj'da tertip ettikleri nümayişlere karşı Ma- carların da mukabil nümayişlere teşebbüs ettikleri bildiriliyor. luj'un bir harp havası içinde slunduğu, Satumada da dokuz ALMAN TAYYARELERİ ölçüdür. burada hülâsalandırıyoruz. hava kuvvetlerinin diğer hava kuvvetlerile mükayesesi için bu kısa malümattan çok istifade edeceklerine,kani- iz. Almanların bu tipelr üstünde de bazı tadilât yaptık- ları muhakkaktır. Ve yapılan tadilâtın bir kısmı gizli kalmış olabilir. Fakat esas tip hiçbir zaman değişmiye- ceğine nazaran, bu modeller mükayese için kâfi birer Resmi tebliğlerde isimleri sık sık geçen bir kısım Al- man tayyareelrinin şekil- lerini, tiplerini ve evsafını Okuyucualrımızın Alman MESSERSGHMİDT 109 A ın b Hoinkel Bo di Dornier 17 jle bu tip, Almanların en faz- la kullandıkları tay- yarelerdir. Bombar- dıman müfrezelerinin ekserisi bu iki tipten birile teşkil edilmek- tedir. Heipkel 111 ler nisbeten kısa mesafe- Jerde iki, uzun mesa- felerde bir ton bom- ba taşımaktadır. Baatte 450 kilomet- re yapmaktadırlar. atte 470 yapmıya miştir. Bornler Bu tip, aşağı yuka- rı İngilizlerin tol - Bleinheim> leri- ne tekabiüil eden bir bombardıman tayya- residir. — Mürettebatı dört kişidir. 1000 bey- girlik iki motörü sa- Gövdesinin fazla u- zunluğu ve darlığı dolayısile bu tipe «u- çan kalem» adı veril- Junker Ju 89 K 17 . Üç köşeli şeklinden kolayca tanman — bu tip dört motörlü bir hava devidir. F'azla miktarda bomba ta- şıyabilmekte, — fakat sürati Baatte 355 ki- «Bris- tedir. İspanya har- binde çok kullanılan bu tayyarenin silrati ve silâhları sonradan daha Zziyade arttırıl. mıştır. müsaittir. men jandar M“"hr tarafından öldürüldü- SÜ son haberler arsındadır. Bu ayaklanmaların — Transilvanya enlerinin içlerinden geldiği- r dair emmareler çoktur. Hal- Viyanada verilen karara mu- h Vaate teşvik eden Rumen hü- ıâ’"“mîn böyle kanlı nümayiş- *T tertip ettirecek tahrikât yap- Bdti ihtimal yoktur. Transil- tlnı_ra vaziyetini bu zaviyeden ni ettiğimiz içindir kay- ı"mlnın kolayca durulacağını c.nn“miyoruz. Maamafih Ma- arlar Perşembe günü başlıya- âarı işgal için hazırlıklarını ni amlamışlardır. Her halde ,ef::yu.ler yüzünden işgal ha- P ı?_lhi geciktirmek niyetin. İ değillerdir. Halkın ve asker- Tin mukavemet heyecanı Per- tembeye kadar devam ederse, * l:cll' kıtalarile Rumenlerin ilâ- Harp edilmeden çarpıştıkları- D işitebiliriz, BULGARLAR MACARLARDAN ü H B UÇ Peki, Ya Sonrası?... Nüzhet Yazıcı gece dokuzda Bebekteki eviden çıktı; biraz ha- va almak, bütün gün işleyen di- mağını dinlendirmek için deniz kenarındaki bahçeye girdi. Dört beş saat yazı yazdıktan sonra her gece buraya gelerek Boğazın eş- siz güzelliğini seyretmek bütün yorgunluğunu alıyordu. Birkaç senede büyük bir şöh- ret yapan bu genç ka- Kız başını kaldırarak bu garip| dilenctiye baktı. — Çok teşekkür ederim. Gü- zel gözlerinizin sadakasını lütfet- mek zahmetine nihayet katlana- bildiniz. Durunuz, — tekrar oku- mağa başlamayınız. Biraz etrafı-| nıza bakınız: Hayat, hne tatlı, mehtap ne güzel, deniz ne sakin... 'a Te- fakat ve döğüş için kullandıkla- rı tek motörlü aveı tayyaresi 108 Messersehmidt'in sür'atleri saatte 520 kilometredir. (Halbuki İngi- lizlerin Spit Fire'leri 590 kilomet- re yapmaktadır). Messerschmidt 110 gibi bir topu, müteaddit mit- ralyözleri vardır. İngilizlerin ele geçirdikleri bu tayyare tiplerinin tecrübesinde, mukabil İngiliz tipleri kadar kul- lanışlı olmadıkları ve fazla silrat- te gürültü yaptıkları tahakkuk et- miştir. MESSERSGHMİDT ME 110 Yukarıda Mareşal Göring'in ha- va kuvvetlerinin medarı iftiharı olan «avcı> görünmektedir. Bu her biri 1000 beygir kuvvetinde iki motörle mücehhez, alçak ka- natlı ve tek satıhlı bir tayyare- dir. Mürettebatı biri pilot, biri ra- sıt - mitralyözcü olmak üzere iki kişiden ibarettir. Uzun mesafele- re kabiliyetli ve sür'ati saatte 620 kilometre olduğu iddia edilen bu tayyare mitralyöz ve toplarile a- teş kabiliyeti yüksektir. Bununla beraber Messerscehmidt 110 İngi- liz ordusunun Wellington'ları kar- şısında dörtte üç defa muvaffakı- yetsizliğe uğramıştır. Kız omuzlarını silkti. Nüzhet, b'u A 5 | L L M dar hiç kimse okuyuc.uyu Lıv'uoıı- — Siz de benim fikrimde değil nun içine al ga- — Hiç de değilim! Hem gi- diniz buradan, ben öyle her önü- * İ L L Nni oi l onu payl lJardı. Nüzhet, ideal bir gazete roman- cısıydı. Tatlı aşk l öyle müheyyiç — vakalarla, öyle müthiş hâdiselerle birbirine zin- irliyordu ki, kariler, kendilerini SERİ KALMIYORLAR : İnnıîlvınyı hâdiselerini gö- &n Bulgarlar, Dobrucayı işgal €decekleri sırada ayni mukave- Mete maruz kalacaklarını hesap- ];[""! olsalar gerek. Bunun içi_n acarların Transilvanyaya gi- Tecekleri gün onlar da Dobru- Sâya yürümek istiyorlar. Bu su- i'u' hem Macarların, hem de endilerinin işlerini kolaylaştı- "Cl!_klarmı düşünüyorlar. * Hal- i Rumenlerle Bulgarlar ara- sındaki anlaşmada Dobrucanın Bgali tarihi tayin edilmemişti. O nokta üzerinde hâlâ müzake- reler oluyordu. HÜR FRANSA BÜYÜYOR Hür Fransa her gün biraz da- ha büyümektedir. Geçen gün Petain hükümetine isyan eden Fransız Afrikasındaki - hareket Fasa da sirayet etmiştir. Faslı- lar da sulh şartlarını tanımıya- saklarını bildirmişlerdir. ROOSEVELTİN NUTKU _—__ ,Amerika Cümhurreisi evvel- ki gün söylediği nutukta, bey- nelmilel vaziyetin Amerika için tehditkâr olduğunu ve vakit gi d idak £ V| mak lâzım geldiğini tekrarla- mıştır. _Bu mânidar nutuktan h_lıkı. ihtiyat filoya mensup el- li adet torpido muhribinin İngil- tereye verilmesi hakkındaki ka- rarı imzalamıştır. Bunlar Ame- rı!unın İngiliz dâvasını daha be- nimsediğini gösterir. / HARP VAZİYETİ —Z Dün İngiltere üstüne akınlar Yapan Alman tayyarelerinin sa- Yısı üç yüzü bulmuştur. İngiliz- ler kırk iki Alman tayyatesi dü- #ürmüşlerdir. — * Dünkü harplerin dikkati çe- ken tarafı; hafif bombardıman büyük bir merak içinde romanın kıvrak üslübuna, sinirleri her an tetikte tutan mevzuuna kaptırı- yorlardı. Hele sayısız kadın oku- yucular romanın en tatlı bir ye- rinde önlerine dikilen «sonu ya- rına» kelimelerine gelmiyorlar mıydı, işte o zaman ııhırsıılık.- tan hasta, hiddetten çılgın bir halde gazeteyi buruşturup atıyor- lardı. Halkın merak ve heyecanile bu kadar pervasızca oynamak re. va mıydı? Bıçağın ucu masum bir kızcağızın kalbine iki milimet- re kaldığı bir sırada romanı ke- serek kurtarıcı bir müdahalenin ücrim eli tam da dur- durup durdurmiyacağını — bildir- mek için insanı tam yirmi dört saat merak içinde kıvrandırmak ur şey miydi? b Nü.zlîet büyük bir edip değil- di. Bunu kendisi de biliyordu. Fakat ekserisi kadın olmak üze- re binlerce karii vardı. İmzası hangi gazeteye girse satış derhal artıyordu. Babiâli piy tef- riak üstadıydı. " Deniz kenarında iyi'bir yer a- ramak için ilerlerken, gözüne, kuytu bir yerde bir ağaç altında hasır bir koltuğa gömülmüş, e- lindeki gazeteye iyice dalmış genç bir kız ilişti. Bu, hiç boyalı olma- ne değilim! — «Her önüne çıkan> tâbiri «Yürekler Acısı» müellifi - için cidden yürekler acısıdır. Beni böyle mânasız telâkki ediyorsa- nız romanımı da meraklı bulma- manız İâzım gelir. » — Sahi mi söylüy ? Bu DARBIMESELLER Tok ağırlamak güç olur. Turpun sıkısından seyreği ha- yırlıdır. Toprağı kaz ki, altın olsun. Torzda toprakta ferman okun- maz. 'Tut kelin perçan'lııdeıı 'Taş yerinde ağırdır. Ummadığın hacıyı deve üstün- güzel şeyleri yazan Nüzhet Yazı- cı siz misiniz? — Evet, bendeniz... — Ben de Perihan Kanatlı! — Ne güzelsiniz! — Ne tesadüf... İnanmak bi- raz güç doğrusu. Nüzhet cebinden kâğıtlarını çıkardı, hüviyetini isbat etti. Pe- rihan da bir gün evvel Bebeğe taşınmış bir tüccarın Kolejde o- kuyan kızıydı. — Affed Vermeyince Mabud, neylesin Mahmut. Veresiye şarap içen iki defa sarhoş olur. ğ Yılan gitti kuyruğu kaldı Yenenle yanana dağ dayanmaz. Yırtıcı kuşun ömrü az olur. Yol yürümekle, borç ödemek- le biter. Yuvayı yapan dişi kuştur. birkaç sat kaldı, bitireyim. Rica ederim... Bitirince yüzünü buruşturdu: Y taş yosun tutmaz. Yürük at yemini arttırır. Yemiyenin malını yerler. — Allah kahretsin! En heyı canlı yerinde kestiniz! — Vah vah, çok yazık, müte- essir oldum doğrusu. — Alay mı ediyorsunuz? Hiç olmazsa anlatınız. © mel'un a- dam kızı kaçırmağa muvaffak o- luyor mu? : Bir Y mumu yatsıya ka- dar yanar. Yolcu yolunda gerek. Yanmış evle, ölmüş baba ile övünülmez. Zaman sana uymazsa sen za- mana uy. GARİP HADİSELER | İnsantarın Muhtelif Selâmlaşma Şekilleri İlim — adamlarının yaptıkları tetkiklere göre anlaşılmıştır ki, medeni insanların selâmlaşması çok basit, fakat dünyanın muh- telif köşelerinde selâmlaşma şek- li'oldukça güç ve mürekkep olup devamlı merasimlerle icra kılım- maktadır. Meselâ «Brotse» adın- daki Cenubi Amerika kabilesi efradı selâmlaşırken yere ya- tarak ellerini yukarı doğru uzat- makta ve vücutlarını titretmek- tedirler ve bu merasim esnasın- da acaip sesler çıkarmaktadırlar. Bengal kabilelerinden birinde â- det vechile iki kişi birbirlerinin gözlerine devamlı surette bak- makla selâmlaştıktan sonra an- cak o zaman bunlardan genç o- lanı evvelâ konuşmağa başla- maktadır. Bu kabileden akraba olanlar karşılaştıkları zaman se- vinçten ağlarlar ve şen sözler söy- liyerek memnuniyet beyan eder- ler; bu da selâm demek olur. Şimali Garbi Rodeziyada zen- ciler, selâmlaşmak için yere çö- melerek ellerini birbirlerine vu- rarak şaplatırlar ve acaip sesler çıkarırlar. Kongo zencileri ise küçük selâmlaşma için birbirle- rine ellerini verirler, büyük selâm için de birbirlerinin sırtlarına vu- rurlar. Balonda kabilesi i ri ise | lıklı olarak birbirleri- nin ellerine vurarak selâmlaşır- lar. «Ateş arazi» denilen mınta- kada da yerli halk, birbirlerine doğru atlıyarak selâmlaşırlar. Ti- bet halkı da selâmlaşırken şap- |Bu Yıl Şiddetli Kış Otacağı Balıklardan Anlaşılıyor Estonyalı —meteoroloji #&limi Dr. Şarts. bu yıl da kışın geçen seneki gibi şiddetli ve devamlı ğanı söylemiştir. Dr. Şarts, bunu bazı tabiat hâdiselerinden anlamıştır. Meselâ, her şiddetli kıştan son- ra sıcak ve kuru yaz gelir. Fakat bu sene Avrupada yaz hafif ge- çerek şiddetli ve devamlı sıcak- lar olmamış, sühüunet derecesi daima aşağıda bulunarak bu yaz yağmurlar çok — yağmıştır. Bun- dan başka Dr. Şarts, bu yıl ba- hklarda acaip haller — sezmiştir. Her sene bilhassa Baltık deni- zinde araştırmalar yaparak Balık- ların hicret sahalrını grafiklerle İFELEK — Yazan: B. FELEK Yel ve Sel! Her zaman takrarlıyorum: Bereket ki; memleketimiz Cenup Afrikası, Japonya veya Pasifik sahilleri gibi büyük ha- va âfetlerine maruz değil. Yok- sa halimiz perişan, can ve ma- limız binam ve nişan olurdu. (Kafiyeli düştü değil mi2) Efendim! Dünkü yağmurlar malüm. Her zaman olan şeyler. Geçen senelerde de ayni şekil- rahmetlere —kavuşmuştuk. Her ilkbahar veya yaz sonların- da böyle sağnaklar oluyor. Bu: na alışmak Tâzım. Yine aymi mevsimde lodos- tetkik ederek balıkların kümeler halinde Estonya sahillerini terk.c-. derek cenuba doğru göçtük!nmı görmüştür. Balıklar, şiddetli kış olacağını sezdikleri zaman sıcak cenup denizlerine göçerler. Dünyanın En Küçük Milleti Dünyanın en küçük milleti a'lan)ı_ 8v. Dominik adasında yaşıyan ve birkaç yüz kişiden ibaret olan Ka-| raipler olduğu kabul edilmiştir. İn- gilizler, etnoğrafyaya hizmet kabi- Hnden bu küçük milleti muhafaza etmektedirler. Ki bir lar kuvvetli kalarını çıkarırlar ve her iki ta- raf kendi kendisinin kulağını çe- ker. Okyanuslarda, — burunlarını birbirlerine laştırmakla selâm vâki olur. Ön Asyada bazı yer- lerde genç olan, ihtiyarın önün- de eğilerek ihtiyarın bir bacağı- na yüzünü sürmekle veya bacağı- ba kabilesi efradı de birbirle- rinin önlerinde yerde toz içeri- sinde yuvarlanmakla selâmlaşır- lar. Medeni dünya insanlârı da bil- diğimiz şekilde baş eğmekle, şap- ka çıkarmakla selâmlaşırlar, nı öpmekle, Rodeziyada Avem- î bir millet imişler. Kristof Kolamp Amerikayı keşfedinciye kadar bun- larm hâkimiyeti bütün orta Ameri- tesbit eden âlim, bu sene gayri| lar olur. İstanbullun — soribahâr tabit vaziyetlerle ka şti İndlsülmm zürtek HUŞ Denizlerde' balıkların hayatını Ddi büraz ea ol aai Hattâ bir aralık bu bir firtma ıhı!im' de aldı. Birkaç gündür l Afükeniin el ' & “ $ Ü- Saainl B ilelel 'Bun_ dan da memmm olmak İâzım- deır. Çünkü hekimlerin iddiala- rına göne böyle slektrikli hava- lar bizim gibi yüzde doksan be- şi asabi olan milletlerin sıhhati- ne ve âsübına menfi tesir ya- parrmış. e ise, bir sıkı lodos ve bir sıkı yağmur. Hepsi bul İşte bu ufak şey hemen bir çözül- meye sebep oluyor. Tramvaylar karışıyor. Vapurlar şaşırıyor. Otomobil bulunmuyor. Halk te- lâş ediyor. Hattâ rivayete naza- ran ÂAda wapuru gibi uzunca mesafeden gelen teknelerin yol- cuları arasında halkı teskin için (Kim kıpırd. vururum!) di- kaya yayılmış. İspanyollar karşı açtıkları mücadelede Karaip- leri tamamile imha etmişler ve neti- cede bugün bunlar bir avuç kişi kal- mışlardır. Karaipler Avrupa medeniyetine ül edi İngi- Mzlerin bunları korumak için Sar- fettikleri bütün gayretlerine rağmen Karaipler en nihayet dünya yüzün- den yok olmak tehlikesindedirler. ye sakin ve rahat (!) görüşen kimselere bile tesadüf ediliyor. Ben dün akşam geç vakit Üs- küdar iakelesinde yarım saat bekledikten ve tabii iliklerime (düğme iliği değil, kemikleri- min özü) kadar ıslandıktan son- ra ancak bir otomobil buldum. Onu da yoldan çevirmek şarti- le. Halka endişe — veren şeyler- den biri de sokaklarımızda su DOKTORUNUZ Yazan: Dr. Nuri ERGENE NEŞ'E ve İnsanların sinir sistemi, bütün DİYOR.Kİ; SIHHAT gösteriyor ki, ömürlerini — dalma vücudün tabli müvazenesinde mü- gamlı ve ıztaraplı düşünceler için- him rol oynıy bir de olan beden Gündelik birçok işler ve yorgun- — h evvel Tuklar sinir -— te ve de it bozukluklar, vücudün — fizyolo- rileri çabucak — buruşmaktadır. Jik ve tabli bü- (Genç ) diyebili- yük tesirler gösterebilir. riz. Sinir bozuklukları, her şeyden evvel, ruhi teşevvüşleri ortaya çı- karır ve iİnsanı mânevi cepheden düşkünlük, neşesizlik içinde bıra- kır. En ufak hayat hâdiselerini ken- dilerine dert edinen ve bunlardan şiddetle müteessir olarak dalima kederli bir hayat süren insanların sıhhati, hiçbir zaman, düzgün ola- Neşeli insanlar ise, hiçbir za- man çabuk ihtiyarlamazlar. Çün- kü bunların bütün bedeni faali- yetleri düzgün ve muntazam bir haldedir. İştihaları yolunda, uyku- ları iyi, vücutları dalma zinde ve kuvvetlidir. Şu halde neşe, uzun l geçit — vermemesidir. P idi ea di Reeml ya yok, yahut zamanla hası| o- lan çöküntüler suların toplan- masına sebep oluyor. undan başka şehirde böyle bir sert hava esince, derhal Tüzumlu tedbirleri alacak bir ha- reket merkezi de mevcut değil. Dün Üsküdarla Beşıktaş arasın- da işleyen Şirket vapuru, lodo- sun tesirile kabarmış — dalgalar içinde ceviz kabuğu gibi çalka- nıyordu. — Efendim! Korkmayın, bat- maz! derler. ,Evet, ben de batmaz sanırım amma, batan vapurların çoğu (batmaz) diye yola çıkar. Bir sıkı dalga, makine dairelerine ve kapısı olmıyan alt kamaraya su doldurursa bu küçük vapur Şirketimizin güzel hatırı için genç kalmayı temin eden, bir ha- yat iksiridir. maz. Böyle Ki ları her zaman gülen yüz- yoktur. Mide ve barsakları iyi iş- leri, beraber — bulundukları başka lemer. H ıy değildir. n da r açar, kalb- Ruhlarını derin bir isteksizlik ve neşesizlik kaplamıştır. Neşe ise ruhun en lüzumlu gıda- sıdır. Neşe öyle bir güneştir ki, onun parlak ışıklarından mahrum olan insanlar, güneşsiz kalmış çi- çekler gibi sararıp solmıya mah- kümdurlar. Tıibbi Hat ei übeli lerine sevinç ve ferahlık verir. Hülâsa: Neşe, sıhhat için, ilâhi bir kaynaktır. Vücutlerinin genç- Hik ve taravetini uzun müddet, mu- hafaza eden, iyi ve çok yaşaması- nt bilen insanlar - muhakkaktır ki - bu billür kaynağın sırlı su- larile ruhlarını tazelemesini öğren- miş parası Üün çene- sini yorar. Zi — Bir şartla sandal tutalım; Boğazın, mehta- bın, denizin bu güzelliği içinde ikimiz yalnız kaldığımız zaman hepsini öğrenirsiniz. Perihan nazlandı. Fakat me- dığı halde bir çift kirazı d dudaklarile, uzun kirpikler altın- da tatlı ve mânalı gözlerile çok güzel bir kızdı. Nüzhet, bu güzel- liğin cazibesine mukavemet ede- miyerek yavaşça Oona yaklaştı. Kız, Nüzhetin «En Son Saniye» gazetesinde çıkmakta olan <Yu rekler Acısı» adlı romanına öyle bir dalmıştı ki, farkında bile ol- adı. : çi — Lütfen bir sadakal Aldıran yok, — A“ah,rızası için bir sadaka, yoksa şimdi kendimi denize ata- rim. eserşmitlerile avcı Meserş lerden mürekkep kalabalık bir Alman grupunu adetçe daha az ir İngiliz avcı grupunun dağıt- miş olmasıdır. Almanlar Me- serşmitlerile «Nâ mağlüp kartal- lar> diye övünüyorlardı. Alman hava kuvvetlerinin en güvenilen makinelerinin İngiliz Spitfire'le- rine faik olmadığı bu sefer de Börülmüştür. Ş. A, VATAN Türkiye — Hariç 'ABONE: için için Senelik : 1400 Kr. 2700 Kr. Altı aylık 750 Kr. 1410 Kr. Üç aylık 400 Kr. — 800 Kr. Bir aylık &.. 450 Er, -— raktan çıld du. Nihayet razı oldu. Hem Nüzhet, genç, yık!- Farkında mısınız ? da peşrev olmaz ne çı- karsa bahtına, Yere bakan yürek yakan Yemiyenin malını yerler şıklı, terbiyeli, üstelik hur bir rommancıydı. ; Sahilden biraz açılınca Nüzhet kürekleri bırakarak Perihanın ya- nına geçti: $ —gYçı dudaklarınızı! Yahut da kendimi denize atarım. — Romanlarınızdaki gibi ko- nuşuyorsunuz! Demek bir de şan. taj... ıFıkıt bu şantaja dayanamadı. Dudaklarını uzattı... Biraz sonra Nüzhet hâlâ bu tatlı maceranın tesiri altında iken Perihan sordu: Peki, ya sonrası?... Nüzhet, şaşkın, kekeledi: — Ne? Ne dediniz? Ne de- diniz ... — Canım, romanın sonu! — Ha, evet, biraz dalgınım da unuttum, affedersiniz! Ve anlatmağa başladı: «Kor- kudan ne yapacağını şaşıran za- vallı kız......> Nakleden: A. YAR İngiliz muharriri Bernard Shav'a göre: Aşk muayyen bir insanı başka insanlardan çok farklı sanmaktan ibaret mübalâga- h bir kuruntudur. ş Keyfiniz yerinde değilse dolaplarınızı ve çekmelerini- zi yerleştiriniz. Karışık bir yerde yaşamak insanın büs- bütün keyfini kaçırtır, Tayyare ile uçtuğunuz za- man dolma kaleminizi dai- ma yarım, yahut yarımdan daha az dolu bulundurunuz, çünkü tam dolu kalem hava tazyiki ile akar ve cebinizi kirletir. ” No. 16 Vatan'ın Bulmacası yüzünde durmaz, Bilhassa yazın böyle sıkı lo- dos olduğu zaman Kadıköy is- kelesinden işleyen yazlık yolcu- lar da Üsküdara geliyorlar. Bu yüzden Üsküdar vapurları kala- balık oluyor. Halbuki oraya işleyen vapurlardan da bir kıs- mi ufak. Patlıyan havayı görüp ona göre hemen bu vapurlarda değişiklik yapacak bir yer, bir kuvvet lâzım. Bu da yok! aksiler de fırsat bekliyorlar; hakları var. Böyle zaman- larda daha ziyade uyanık olma- sı lâzım gelen alâkalı memurlar yağmurdan kaçıyorlar, (doluya da tatulmuyorlar.) Taksiler de meydanı boş bulup fazlaca para istemekte ve yalnız beğendikleri lere gitmektedirler, SOLDAN SAĞA: ı 1 — Bir soru 2 — Küme 8 — Sahip - Kunduracı âleti - Arsanın ucu 4 — Bir oyun kâğıdı - Lâtif cins - Nota 5 — Şarap - Yapma 6 — Kıraat - Oburlar 7 — Çekir- dek - İnsan 8 — Erkek - Hasım - Mezeye başlarken 9 — Bir gıda maddesi - Dost - Nida 10 — Be- yaz bir maddeye batırmak 11 — Örf ve âdet. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 — Daimi müşteri 2 — Bir şai- rimizin soyadı 3 — Kahraman - Duvarın üst kısmı - Bir tekerleği düşmüş otomobil 4 — Bir renk - Tak - Nota 5 — Bedava - İleri ge- lenler 6 — Anıt - Akıllı geçinmek istiyen 7T — Ara sıra - Bir memle- ket 8 — Bir renk - Maske - Meri- çin baş taratı 9 — Sahip - Uzat- ma - Nida 10 — Bir renge boya- mak 11 — Büyük ve ufakları ayır- ma, 15 N. lı bulmacanın halli SOLDAN SAĞA: 1 — Tartaklamak 2 — Oda; İma 2 T » D T Diyeceksiniz ki: — Efendim! Fevkalâde za- manlarda böyle şeyler olur. Affedersiniz! Bu cevap abes- tir. Asıl fevkalâde zamanlarda nâzım unsurlara ihtiyaç vardır. Alelâde zamanlarda — herkes kendi işini kendi görür. Otomo* Bîl bulamazsa tramvaya biner; yayan yürür. Hulâsa 16) W [ ] 8 — Pi; İrade; An 4 — Asa; Emi 5 — Aslan; Sargı 7 — Marka; En- cam 8 — Mor; (a)Nte(n) 9 — Mo (da); Lando; Em 10 — Ata; (8)İ- lâ(h) 11 — Koklatmamak. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 — Toplatmamak 2 — Adi; Oto 38 — Ralkı); Alarm; Ak(deniz) 4 — İsa; Kol 5 — Ayran; Araba 7 — La- des; Endam 8 — Ema; (ma)Nto 8 — Mi; İrice; İm(mi) 10 — Ama; Elâ 11 — Kandırmamak. edersek şu neticeye varırız: Bir sağnaklı yağmur, bî:.ıılq lodos bizim âsâbımızı bozuyor, sükünetimizi ihlâl ediyor ve u- mumi servislerimizde aksaklık- lar, hattâ karışıklıklar tevlit e- diyor. Pek cesaret verici bir şey olmıyan bunun bir çaresine baksak... Edirnede Modelcilik Kursu Edirne (Hususi) — Edirnede a- çılacak olan Tayyare Modelcilik kursu hazırlıkları sona ermek üze- redir. Bu kursu, Edirne namma İs- lda açılan ğ iştirak etmiş olan Edirne Erkek mu- allim i Mekt Göretnisük Sadık Dursal İdare edecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: