2 Eylül 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

2 Eylül 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2-9-940 Vaziyet Siyasi, Askeri — Transilvanyayı Nasıl Verdikleri Anlaşıldı Rador ajansı, Rumen saltanat Macar — dâvasını ne sebeplerle — mihvercilerin kemliğine terke mecbur kal- ğını bildirdi, Meclisin, vaziyeti ümen milletine izah için kul- ndığı lisan pek açıktır. Salta- at meclisinin beyannamesinde cümleler vardır: «Viyana konferansı öyle şe- bit içinde cereyan — etmiştir ki, münyanın siyasi mevcudiye- in kurtanılmasile mahvolması timali arasında — birinin seçil- €8i icap etmiştir. Alman, İtal- ada iki günden fazla kalmaları- in imkânsızlığı, en kısa bir Ühlet içinde karar alınmasını P ettirmiştir.r Bu izahtan Transilvanyanın anl verildiği anlaşılıyor. Mih- 'erciler, Rormanyaya da, şimdi- € kadar operasyon — maansına atırdıkları milletlere yaptıkları ibi hareket etmişler, düşünmek, pillete danışmak veya — başka ir teklif yapmak imkânını iki ünden fazla burada kalamıya- demekle ortadan kaldır- uşlar. Romanyalılar hakem kararı- 'N ne kadar ezici olduğunu sak- mayorlar. Yalnız avunmak ve Yundurmak arzusile, fedakâr- A mukabil mihvercilerin ga- tisini ternin — ettiklerini ileri tüyorlar. talyan gazeteleriş Romanya- ,1 |Yansilvanyayı — vermekle —ılfeli bir yükten kurtulmuş uğunu, buna mukabil mihver *vletlerinin kalan Romanya a- ait garantisinden istifa- 'Nedecıüni yazıyorlar, € garip tesadültür ki, İtal- anların bu mütaldalarile, Ru- lerin avunmak ve avundür. İpak üzere ileri sürdükleri tesel- u...od'd arasında bir fark yok- İKİNCİ VIYANA KONFERA: ansilvanya işini hallederek yesarları tatmin eden Almanlar b Snada ikinci bir konferans Bten, tlâkadar hükümetleri davet e ee karar vermişler. Bu se- iareie Tuna havzası ve Balkan- 'an Almanyaya olan iaşe yol- Yındaki siyasi ve iktısadi he- :"'“’Hyıırı tamamil ikları anlaşılıyor. V, Ensilvanya — hacamatında yanada iki günden fazla ka- hamıyanların Romanya, Yügos Yya, ve Macaristanı, yeni ni- dedikleri şeye tamamile 'dürmak üzere ayni Viyanada Taneise kalmaları muhtemeldir. EĞEDE KAYNAŞMA Alman kontrolü altında bulu- x" Belçikanın Liege vilâyetinde Gaman ordusu aleyhinde sabo- Aj yapıldığı bildiriliyor. Alman Ordusuna ait telgraf telleri kesil- :_'vv Brüksel radyosunun spikeri e Kibi vakaların ilk defa olma- CAğını da söylemiş. Alman işgâ- di altındaki yerlerde bu çeşit ha- reketlerin tekerrürü oralardaki aynaşmanın Almanlar tarafın- n dahi gizlenemiyecek dere- “eye geldiğine bir işarettir. DORRUCA'NIN İŞGALİ Dobrucanın — Bulgarlarca iş- Bali tarihinde iki tarafın tama- mile mutabık — kalamadıklarını dün Sofyadan gelen telgraftan anlıyoruz. Evvelki gün Teşrini- f"'l'“ iptidası için mutabık ka- Jııdıını_—ı dair kati haberler var h. İhtimal Romanyalilar Tran- tilvanyadan sonra Dobruca o- î::;:y;:ıunun pek yakın fasıla smaması için iş li bt tehire ç_ılıııyerlı:m Bril m a.a;ıa :ı'.hxiy.... Dı;.,.m.ı-ı- nn - galde biraz tehire mî::lî:»: için mihvercilerden — vaat ah mişter. HARP VAZIYETİ e temine ça- Harbin birinci senesi t; landı. Geçen bir senelik büyük hâdiselerin, hulâsa halinde da. hi, bu sütuna sığdırılması kabil değildir. Harbin şimdiki cereyanı ma- Iâmdur. İngiltere ile Almanya arasında denizlerde ve bi sa havalarda devam eden mu- r için İngilizler 1942 se- Tesine kadar hazılık yaplıkla- öylüyorlar, Fakat hava a in bugünlerdeki — gidi- Sine ve zayiatına bakarak n cenin 942 senesinden evvel bel- li olması ihtimali çoktur, hük- Münü verebiliriz. lan hariciye nazırlarının Viya- | İdama Mahküm Bugünün adalet ülçülerine göre, bir hayvan bir insana bir zarar verse kaza sayılır. Hayvan aleyhi- ne dava açmak, güya İnsanmuş gİ- | bi mühakemoler yapmak, “cezatar | vermek ktmkenin hatırına getmez. Ortaçağ kiç de öyü düşünmü- yormuş. Suç İşliyen hayvan muha- kemeye çeklliyor, sahibinin — veya | avukatınm. müdafassı — dinleniyor. | sanra cezaya geçüllyormuş. | ASILAN KURT 1442 senesinde İsviçrede Iki kti- gük kızr yedi diye bir kurdun mu- hakemesl yapılmış. Mübüşlir — usul dalresinde bağırmış: — Suçluyu tçert getirin.. Kocaman bir kurdu bir kafes içinde mahkemeye sokmuşlar. Müd- delumami İddiasini okumuş. Bir a- vukat kurdu müdafaa etmiş. San- ra şahitler dinlenmiş. Neticede suç sabit olmuş. Kara kurt umumi meydanda asılmak şekltnde ölüme mahktm edilmiş. — Bütün - halkın düşrennca terahürleri arasında suç- Bo asılmış. 1346 senesinde Falaise — isminde kir Norma şetirinde de bir yahani da muz bir çocuğu öldürtüğünden do- dayı ayni gekilde asılnımtır. Bu de- muza asılmazdan evvel İnsan — elbi- seleri giydirilmiştir. ALTI YAVRULU MÜCRİM 1B47 de Fransada bir — domuzla lti yavrusu, bir küçük çocuğu öl- dürüp yediklerinden dolayı muha- keme edlimişlerdir. Meşhur bir a- vukat yavruları tesirli bir surette müdafaa etmiş. banların amnrleri- min fena misalini taklit ettiklerini, hüreketlerinden mesal sayılamıya» caklarını Heri sürmüştür. — Hkim, bu müdafaayı meşru — görmüş ve sahiplerinin damuz — yavrularının ktikbaldeki hal ve harekoti hak- kında mesuliyot kabul etmesie şar- tile yavruların beractine — kurar vermiştir. FPakat dömurların sahihi istikbal hakkında büyla bir mesu- liyet kabul edemiyeceğini süylüye- Tek yuvruların analarite beraber a- sılmasına taraftar blmuştur. 8 oylül 1570 tarihinde Pransada Bürgonyde bir sirü domuz, bir a- | ailzadenin oğlunu öldürdükterinden Golayı mühakeme — edilmişlerdir. | Btürgony Nükü bizcat muhakemeye GA Çin Köylüleri Kışın Uyuyorlar Bberimiyetsiz - pirinç — mahsulâtı geliratile geçinen Çin köylüleri çok fakir yaşamaktadırlar. Bunun için- dir dü, ekseri küylü Çinliler, matşet- terinden tasarruf için kış mevsimi- İni uyku e geçirmektedirler. Kışın sağuk gürnlerde evlerinden dışarı çık- mıyarak gece, gündüz uyumaktadır- lar, Açlık tahammül edilmez bhir de- rocaya geldiği Zaman Kalkarak Bi- raz pişirilmiş pirinç yemekte ve tek rar yatarak kış Uykusuna devam ete mektedirler, Böylelikle hakikaten yiyeceklen tasarruf yapan Çin köy- düleri Daş Uykusundan — Kalktıktan zanta dikbaharda ümuümiyetle inke- fet gibi kalmaktadırlar. Hayvanların Maceraları ——— ——— RİP HADİSELER | İVOKUDUKLARIMIZ | | Vaktiyle hayvanlar Muhakemeedilirmiş Edilen Muhtelif reistik etmiştir. Neticede sürüden üç domuzun cinayeti İşledikleri sa- bit olduğundan Mamları lüzım gel | Mmüş, diğer demuzlar çocuğu müda- | İ faa etmediklerinden ve kurtarma- dıklarından dolayı hapis — cezasına YATAN ge z uğramışlardır. | iş 1814 de Movaside bir boğa bir a- | Aami öldürdüğünden dolüyı insanlar va malisüs — hapishaneye — atılmış, muhakomesi netlersinde aaılması- na karar verilmiştir. 1659 da Dijonda bir at bir ada- mr — çiğnediğinden —delayı — ölüme mahkâm elmuştur. 1684 de bir ada- Mmı yere varup öldüren bir kısrağın şeyltanın şerrine uğrudığına karar verilerek kısrak ateşe atılmış, diri diri yakılımıştar. İnsanlara fenalik veren — küçük böceklerin mühakemesi — dini mah- kemelore hırakılmıştır. Böceklerin fenahığı bir âfet halini alınca mah- keme toplamır, © mevi böcefi tel'in elmek suretile cezasını verirdi. GELMİYEN MAZNUNLAR 1821 senesinde Fransada — genc bir avukat tarla sıçanlarını mikda- faadaki muvaffakıyetinden — dolayı şöhrel sahibi olmuştur. Bu aıçanlar bir takım arzazinin arpa mahsulli- nü tamamilo yiyip bitirmişler. İş mahkemeye Süşmüş. 'Tevkif - edilen birkaç sıçan suçlu mevktinde imiş. Avukat demiş ki: — Suçlular bunlardan ibaret de- Bü, bepsine davetazme — gönderilip | gağırılmalı... Mahkeme bütün tarla sıçanları- ma hitaben bir davetname meyret- miş, dellâllar çıkarmış, fakat S- ganlar ertesi muhakeme günü do görünmemişler. Avukat demiş kiz — Vekili bulunduğum suçluların gelmemesine sebep, davacılara ait kedilerden korkmalarıdır. Talbuki bir soçluyun mahkeme yerine ka- tarmış. 25 Yıl Sonra Bulunan Saat Bir Alman askeri Frananda harp devam ederken Som nehri boyunda | bir cep aaati bulmuştur. Saate bak- | tığmda bir kapafında: — «Bernhard Şmkâ Ekerhaym 1907> yazmanı göre müştür. Doğru ve namuslu olan as- | kor, sasti Ekerhaym kazaâr beledi- ye reltine vermiş . Yapılan araştırmalar neticesinde Santin Büyük Harpte yine Som mehri sahillerinde devam eden şid. detli çarpışmalar esnasında — topçu #efatile müsademelere giren Pranaız Berahard Şmidt'in malı olduğu an- daşıimuştur. Böylelikle Büyük Harpte 1914 yılında kaybolan bu Baat, 25 | #ene sonra bu harpte bulunmuştur; sahibine iade edilecektir. BOLDAN SAĞA: 1 — Bir aletle vurma 2 — İptidat Evin kısımlarından 8— Ba- gemi - Hşlama - Nota - Bdat - Salınin ya ra 4— Ç yasıtası - Karan- ieçal 5— Küdret Bamamı - İstan. gemtti Halkından 7 — Bir balık « Bir aletle düzeltilmiş & — Ki öleti © — Meme- KA içi - Bir müsl Fpir oyun kâğıdı - As- ge PENE 10 — Cefa; : Hücuma girerken 1 :îmıî. bir Kısımı ti — Yokluğunu belil ettirmiyen. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 -— Aşıtı pahalı satma 2 — Bir giçeğin ucunda yaşıyan hayVAN * bulün bir leme 1 — Bir tatlı - Edipler & — Eayağı - Mütsiğa 9 — Su - Nota - Bökret - Nota 10 — Nota - Bir mi- let 11 — 18 N, hç bulmacanın balli SOLDAN SAĞA: 1 — Katadayılık 2 — Ülü: Aba; vel | Â- | Rene; Arap & — Acuze; Asuri T — Za & — Sahip - Sıfat edatı - Nota “İ geka; Asır & — Amı Mert 4 — Marüf bir. ressamrmizın |ti 10 <0 Mal; Ali; Kİâ 11 — Ateş-! Taömileltsti * Üye 5 — İlgi - GÖRCÜ | temiyen. | — Asi, Kaz; YUKARDAN AŞAĞIYA: ı - Kulak asmama 2 — Alâ; E- ce; Sat 3 — Buz; Nuh; İle 4 — E- za 5 — Daya; Akal. 6 — Abone; İtmale 7 — Yaka; Azim 8 — Asa |8 — Lik; Rus; Ley 10 — İsi; Arı; $A İse 8 — Laz; yok; Kil & — Ana 5 — | İle 11 — Kelepir alan Harp başlı ne ÂAlma leri lehine birçok safhalar geçirerek bugün deniz yalı tarn bir sene oldu. Bu bir se- aa sonra da Fransa bozgunu s- olan Almanlar da kütle halinde tayyare gkınları, Jarla isi bir yıldırma ve yıpratma — barbi şelkine örbotlarının saldırmalarile buna yınca münferit ve mütevali akın- - we baya hareketlerine inhisar etmiş bulunmakta» — soktular. İleride ne olacağı, taraflarıri harp plân- | dır. Müttefili Fransanın sahadan çekilmesile yal- — larında ne gibi değişiklikler ve yenilikler yapa- | mrz kalan İngiltere, bir taraftan müstakbel taar» — cakları kestirilemez. Şimdilik rol oynuyan silâh- ruzuna imkânlar hazırlıyarak donanmasile ve hâ- — lar tayyareler, seri hücum botları ve donan- va kuvvetlerile İngltereyi istilâya karşı müdafaa — madır. etmekte, diğer taraftan da muayyen bir plân da- — Bugünkü harbin hulâsası olan'yukarıkı resmi- meğe çalışmakladır. muharebeleri ve Almanların vazife balinde seri 18 Ağustosta Londraya gireceklerini ilân etmiş — bir hücum botu görülmektedir. DOKTORUNUZ Yaz gecelerinde uykuyu bazan ne kadar çok sebepler Var; Sıcak sivrisinek, tatarcık, pire. Hakikaten uykusuzluk vücudü yıpratan ea mühlm bir - ümiüldir. Bir bakımdan uyku, vücudün en Küzümalte bir gülasi halindedir. Hekümler ve Fizyolojistler, uy- kunum sebeplerimi çak araştırmış- lar, Birçok fikirler ve muzartyeler söylemişlerdir. Bu fikleler birbiri- me tamamen uygun olmandığı gibi aykunun sebeplorini, dörtbaşı ma- mur bir şekilde, tamamen izah e- debilecek vasiyette de değildirler. | Bastarı uyanıklık ve çahşma en- masında vücntte toplanan bir ta- kırm zehirlerin, uyku markesleri- ne, tesirile hedende ntalet ve sükü- met husüle gelerek bann uyküya sebep olduğunu söylemişlerdir. Fakat çok yergün — oldukları günlerin geresinde bazı imcanların iyi uyuyamamalarının — sebebini bu nazariye ile izah etmek bir haylı müşkültür. Gocenin derin seskitlik va sükü- netterinin uykunun Sebebi olduğu- mu söyliyonler vardır. Fakat bir- çok maktne ve fabrika gürültüle- Fi arasında uyuyan, hattâ bu gü- rültüler kesilince derhal uyanan imsanlara ne diyelim?. Döğürmeni çalışırken uyuyan Ve durünca dere hal uyanan değirmencinin meşhur uykusu böyle değil midir?.. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Uykunün hasıl alma Mihanikiyetin- de, hentiz hizim bilemediğimiz, ka- rışık Ve karanlık noktalar vardır. Uykusuzluğun sebepleri de, uy- Kunun sebepleri gibi, çok karışık- far. Bütün mikroplu — ve — ateşli hastalıklar uykuyu ihlâl ederler, Diş ağrıtı, Deş BĞT gidL bazı aztırapların uykuyu nasil bozdük darını hepimiz Biliriz. Birçok #i nirİlik halleri, bir sürü — karışık düşünceler ve kederler hep uyku- yu bozan sebepler — arasındadır. Bundan dolüyıdır. ki, uykusuzlu- ğun tedavisi onun sebebine göre- dir. O sebebil bulup ortadan kald- rınca uykunun derhal tabti. bir hale geleceğinde hiç şüphe yoktur. Nuri ERGENE . İhalk, işin ne Bayan Mazlüme zengin bir ka- dındı. Çok param, — merhametli |bir kalbi ve boş zamanı vardı. | Bunların hepsini bir araya toplı- yarak bir hayır cemiyeti kurma- ğa karar verdi. Kendisi gibi ayni | meziyet ve evsafı haiz arkadaş- lar topladı. Bir hayır cemiyeti kurdular ve İstanbulun en fakir semti olarak tesbit ettikleri Dra- manda bir şube açtılar. Maksat- Üları, burada fakir çocuklara, İs- tanbulun en güzide Bayanlarının pellerile örülmüş yün örgüden hır- kalar, eterler dağıtmaktı. Bayan Mazlüme bu işi bizzat deruhte etti. Haftanın iki günün- de kendisi Dramana gidiyordu. İki hafta bu hayır cemiyetine kimse müracaat etmedi. Fakir olduğunu — heni kestirememişti. Bunun için oraya yaklaşamıyorlardı. Bu muvafla- kiyetsizlikten mütcessir olan Ba- yan Mazlüme bir müracaat bek- lememeğe ve önüne ilk rastgelen yarı çıplak çocuğa bir yün örgü vermeğe karar verdi. Bu karanı verdiği günü otomobilinden iner | inmez karşısına bir çocuk çıktı. Bu çocuk Dramanın meşhur Çil- | li Şakiri idi, | Bayan Mazlüme ona: <Gel bakayım benimle beraber> dedi ve onu kendisile birlikte cemiye- | te götürdü. Ona güzel bir süve- ter verdi. Çilli Şakir, kimsesiz bir ço- cuktu. Mahallede eski bir med- resenin kubbesi tamamile çökmüş olan bir odasında yatıyordu. Üç gündür açtı. Süveteri alır almaz teşekkür bile etmeden yokuşlar- dan aşağı Balata doğru gitti. Ba- latta bir eskici buldu. Çekişe, çe- kişe pazarlıktan sonra — süveteri |bir liraya sattı. Eskici: «Kim bilir nereden aşırmışsındır. Sakın bu- Jnu bana sattığını söylemer tenbi- hinde bulundu. Şakir, bu bir lira ile evvelâ kar- mını doyurdu ve sonra aklına dâ- hiyane bir fikir geldi. Mahallesi- ne dönünce ne kadar çıplak, se- fl çocuk bulduysa hepsini başı- na topladı ve bir teşkilât yaptı. ( Artık haftanın iki günü Bayan ÇİLLİ ŞAKİ |Bunun için gözü kızmıştı. Ve iki Nİ Mazlüme gelen Kasta ve çıplak | çocuklara yün örgüsü caket da- | gıtmaktan bagıniı kaşıyamıyordu. Çilli Şakirin işi de tıkırında idi. Eskicinin verdiği — liradan onun | her yün örgüde hissesine yirmi | beş kuruş düşüyordu ve bu yirmi beş kuruşlarla onun yalnız karnı doymuyor, aynıca da sırtına bir şeyler alıyor ve geceleri artık Salyangoz Fahrinin kahvesinde yatabiliyordu. Fakat işler her zaman iyi git- medi. Draman çocukları artık a- çıkgöz olmuşlardı... Kârlarımı ni- çin Çilli Şakirle paylaşacaklardı. Çilli Şakirin kârına kesat gel mişti. Halbuki kolay kolay para kazanmağa alışmış olan çocuğa bu hal, bu açhk ağır geliyordu. üç hafta ara ile dört kere cemi- yete müracaat etti. Her defasın- da nezleli gilmeğe — gayret edi- yordu. Beşinci müracaatinde ne yapmış - yapmış, — küvvetli bir bronşit yakalamıştı:. <«Artık bu defa en kalın örgüyü alacağım, eskiciye bir buçuğa satarım» di- ye düşünüyordu. Fakat evdeki pazar çarşıya uymadı. Beşinci dişte Bayan Mazlüme kendisini tanıdı ve — kulağından — tutunci Seni tanıdım. Bu beşinci gelişin- dir. Zaten burasını ilk açtığımız zaman da evvelâ sana hırka ver- miştik. Parmak kadar boyunla bizi beş kere kandırdığın yetişmi- yor mu?» diyçerek kapı dışarı at- tr Hava çok soğuktu. Kar yağı- yordu. Aldığı bronşit çok kuv- vetli idi. Müthiş ateşi vardı. Pa- rası olmadığı için onu kahveden atmak isteyen angoz Fahri, haline acıdı. Uğraştı. onu bir hastaneye yatırdılar. Bronşit za- türreye çevirdi. Kısa bir zaman sonra Çilli Şakir bir hastane yata- iğında can verdi. Faakt onun keşfettiği usul semtinde hâlâ yaşıyor. Hâlâ gündelik ekmeklerini temin etmek için Bayan Mazlümeden yün örgü caket almağa giden ço- cukların sayısı pek çoktur. SUVEYDA H. Amma!.. R*" ederim: Açık söylersem beni irtida ve softalıkla it- ham etmeyiniz! Ben, asrileşmeyi, devrin ve dehtin bütün yeni - medeni ve insani terakki ve — telâkkilerine uymak diye anlarken, kendi hu. süsiyetlerimizin, milli renkleri mizin, âdet ve an'anelerimizin de beraber — muhafazasını iste- rim. Asrileşmeyi ve yeni mede- niyet telâkkilerini bizim malıs maz olan bu saydıklarımın enka. Z1 üzerine kurmaya razı değilim ve benim gibi düşünenlerin de pek az olmadığı kanmatindeyim. Onun için bu bahse dair kalem yürütürken, şahsi — fikrimi ileri sürmekten ziyade temus etti- ğim çoğu ilim, fen ve sanat at- babının mülâhazalarile takviye edilmiş umumi bir kanaatı ile zırhlanmış bulunuyorum. Evliya Çelebinin seyahatna- mesi - nevinden — atisiklepedik malümat veren tarihi eserleri 0« kuduğumuz zaman bugün artık vücudü kalmamış bir takım Çal- gı, &let ve sanatların o devirde mevcüt olduğunu öğteniyor ve şimdi bunların gaybubetine esef ediyoruz. Lâkin bugün elimizde olan- lâarın da yavaş yavaş ölmekte olduğunu görmüyor muyüz? şte Türk musikisinin ölmez dediğimiz eserleri. —Bunları “plâklara çektik. Notalarını yap- tık. Amma buntları okuyan ve çalanlarımız gitgide azaldı. Piyasada, meselâ, bizim nos- taljik eninlerimizi — çağlayan tanburu 'çalan küç kişi kaldı ve 20 sene sonra kaç kişi buluna- cak? Böyle giderse 50 sene son- Ta tanburun tamamen <nâbedit» olduğu ve yerini tastan, tencere- den yapma bir takım uydurma çalgıların .aldığını — göreceğiz. Göreceğiz değil, görecekler! Garp musikisi muazzam b_ir cereyandır. Öna uyduk, onunla beraber gidiyoruz. Konservatu- arımız var.Lâkin bunun yanında bu ceki eserleri öğ Türk içinde ölmemesi ve te- disi için onu konservatuarın bir şubesi olarak muhafaza et- mek Jâzım değil midir? Avrr pada, Japonyada, Rusyada böy- ledir. eçende Fatih Halkevinin büyük bir isabetle tertip ve bizim de büyük bir zevkle sey- rettiğimiz orta oyunu ölmek ü- zeredir. Tiyatro var diye bunu neden öldürelim> Bugün bir zuhuri kolunu pek güç teşkil - debiliyoruz. Bunu bilen beş on kişi ölmeden ve bu milli eseri- miz de kaybolmadan bir çare bulup temadisini temin — etmeli değil miyiz? Şehir Tiyatrosunun kıymetli rejisörü bunu düşünemez mi? Bilmiyorum, Türk mimarisi ne âlemdedir? Gerçi bugün ev- kafın yetiştirdiği birkaç müte- hassıs vardır ki; Sinana halef olmıya lâyık artistlerdir. Acaba bunlar gözlerini yumarlarsa ar- kadan gelen gençler bu vadide yürüyebilecekler mi? Akademide bu şabeye verilen ehemmiyet, her yerde önümüze Çıkan ça mahut soysuz kübik mimariye nazaran ne derecede- dir? İşte Türk mutfağı da ölmek üzeredir. Adamakıllı alaturka yemek bilen bir aşçıyı parmak- İn gösteriyorlar. Onlar da yaşlı adamlar. Bu güzel ve sanatkârane da mahvolmamasına çalışmak lâzım değil mi? odadımız bize bu nefis şey- leri böyle ihmal ve tesey yüp, kayıtsızlıkla — zayi etsinler gdiye mi bıraktı? Hiç olmazaı İstanbulda bir aşçı mektebi e- gp elde kalan birkaç ustuyı ©- taya hoca tayin ederek alaturka aşçılığı ölümden kurtarmak için ne bekliyoruz? Bir milletin şian ve guuru hususiyetlerile, an'aneleri, mu- sikisi, sanati ve mutfağı ile ay- rılmaz mı? Bu yer dar ve bu bahiş çok zeniştir. Fakat mesele 0 derece vâzıh ve dâva o kadar haklıdır ki fazla söze lüzum kalmadar herkesçe tasdik ve kabul edilebi. lir. Acaba bu güzel eserlerimizi, bu nefis sanatlerimizi muhafaxı için bir hamle yapamaz mıyız? Bekliyelim ve nevmit olmi- yalım. Mili — şuurumuzun uya- raklığı bize ver

Bu sayıdan diğer sayfalar: