'fmnı- hötllcadeleleri “ile Suri- Buç Üsbet kurulmak » Süriyedeki harp daha bulabilirdi, Fakat ih dö Gölü bir dev- *n ':'ııık kabul etmek n yi Süriyenin — istiklâli buna se- :" Vişi Fransası aşa- nihayet bul. faraftardır: de ü— İSLİkİRI — verilecek. he .__h“ı ve mümessilleri- n « Fakat Suriye İn- t en terkodilmiş k AaUna bir mütareke Tümda bu ilğ moktayı Pnabepler şunlardır: | bütün — Pransa. n Vlğ—& kayıtsız ve şartsız . Dö 5_“.'! Fransayı temsil Fransası — İngiliz b ir. Dö Gol yüzde * ile işribliği tarafta- ile dö Gol mekaniz- Fransanın iç ve dış bakımından da bü- bazı — müstem- H olan dö Golün di Pn de bir rolü ol. M resmen — Üzmiti- ÜÇ kağaştansanım İkiye bölün- * ve y Bu mütarekede dö di İ temin - etmeyi Suriye için Hürriyetten bah- bütün bu sözlere Tasanm hüküm ve vaziyet daha Hrzotti, Fransa kadar ak hudutları mriyeti hudut- * ::ı—ııı temsil e- Aynı dermansız- Hulunmaktadır. Bir dev- gefk'a l Olması, devlet sa- at Nı!:" onun — bizzat bir Pi Tâzım gelir, Suriye- | Hürecek bir kudrete ka- n $imdi o Müllet- ”—,:"Mıvı ayrılmıştır. Bi- ,"—— Üilletler - Cemiyetinin -Yeıı;:'l otüği vazife ve © nihayet — bulmuş- verirler, der- Milletler Cemi- en bazı ada- âlmıştı, Fakat eti kad. ya İle Fransa Z | - q—..ı"n'l_ bir vazife- ."*lı_ l6 bu hak- ğ_î.::ı:l sebebi Milletler olmak- lt değillir, Bilâkis vücude ge- 10 lira için 4 gün hapis yatacak ve 4 lira para cezası verecek Vefada oturan Naim adında bi- | Ikmal için çalışmağa başlaymea ev risinin henüz tamamilo inşaatı bit dında bir kadım, Nalme mürncaat ederek noksan kısımları kira be- deline mahsuben — tamir ettirerek ©vi tutmak İstemiştir. Ev anhibi razı olmuş, kadın da tamir bedeli için poşlmen 10 lira vererek ayrır Ustalar gelip Hürmüz nam ve evin noksan — ktatmlarını Basın Birliği umu- mi kongresi Cumhuriyet bayramına bırakılması düşünülüyor Ankara, 138 (Hususi) — Basm Birliği umumi kongresi 18 tem. muzda toplantıya çağırılmış olmak la beraber, köngrede — bulunacak bazı murahhasların ifadelerine gö- Fo © gün 140 azanm yarısından bir fazlasını hazır bulup kangreyi açmak müraklin olmayacaktır. Bu zatlar devlet şürasma sevkedilmek üzere bulunan Basın kartı nizam- namesi meriyete girmesi için çok vakit kalmadığma göre, kongrenin ©nun meriyetinden sonraya bırakıi masını istemektedirler, Kongrenin Cumhuriyet bayramma bırakılma. sı hem kongreye bütün âzanın iş. tirakini kolaylıkla temin edebile - cek, hem bu fırsatla gazeteciler Şehrimizde bulunan Nafla Veki. H general Ali Fuat Cebesoy, diin Bunu, başka türlü harekst imkâ- zimm — bulunmadığı İçin — istiklâle yanaşacaktar, İhtiyar — Vişi Fran- sası bakımımdan hâdise böyle te- Tâkki edilmektedir. Fakat, biz, Su. riye ile Aasırlarca beraber tarih beraberliğine sahip olduk; iyi, kö- tü günler zeçirdik, Suriyenin — müstakli bir devlet olması, mukadderatını, kendisinin ki devlet ©- | tayin etmesini, hür bir komşu ol- masımı, tam bir istiklâl içinde is- tikbale doğru yeni ve milli tarihi- nin ilerini çizmesini çok arzu ederiz, SADRİ ERTEM —22— * Sahi yahu!.. Pek de vefasız. ' Şiklı, gitli. Şöyke böyle Bir aya I, gİtti.. Şöyle, r aya yaklaştı. Öyle değil mi — Seniha hanım?.. Bakalım ne zaman *ha- i K gelecek.. Faik bey gözlüklerini çıkardı.. Dik dik Osman beye baktıktan sonra içini çekti: — Haber gelecek de ne ola . cak Osmancığım. Kendisi gelsin yoksa, kendisi.. Şu briç mâsast Mahmut beysiz âdeta öksüz kal. dien. Elini 6 kadar kuvvetle m= üzerine vurmuştu ki, Oszman yin yüreği ağzıma geldi. İskem. İesinden bir karış sıçradı.. Baş parmağını damağına dayıyarak kaldırdı.. Sonra büfenin yanın- da gözüne ilişen hizmetçi kıza seslendi : — Tİnci, kızım.. Gel bakalım, gu tarafa... Bardağını aldı ve uzattı: — Mahmut beyin viskiden o. lan ayını şu bardağa koy da ge. tir bana,. Biras dur avukalım.. Yan gözle de ihtiyar doklora bakıyordu. Doktor elindeki —kâ- Eıtları masanm üzerine bıraktı. Osmanın kolundan tuttu: — Buna dert avutmak - değil. dert tazelemek derler azizim. Bi- lirsin yal.. Iki parmaktan fazla viski içtiğin geceler sabahlar. sın. Yalnız kendi uykusuzluğunr la kalsan, ben çoktan razı olaca. Zım.. Üstelik beni de yanmdan doktor ölüyorum, bu Diye yılva;&ıın. sonra da ilk fırsatta içer, içer ve gene çilesi- ni bana doldurtursun aziz dos. sahibi, belediyeden ruhsat alma « Eğer büyük har- memiş bir evi vardır. Hürmüz 8- | dığı #ddiasile tamirata mani ol - mak istemiştir. Bunun Hürmüz parasını geri — istemiş, zebrtaya intikal etmiştir. Dün nöhetçi Sultaadımet birinci sulh ceza mahkemesinde bakılan 'bu davada Naim suçlu gürülmüş ve 4 gün hapisle 4 lira para cezasina garpılmasma karar verilmiştir. üzerine Üniversitemize yeni bir protesör Pariste Sorbon — üniversitesine bağir şark dilleri okulu profesör. lerinden Jan Deni (Jean Deny) nin Üniversitesi edebiyat fakültesinde vazife kabal ettiği öğrenilmiştir. Jan Döni (Türk elli grameri) adlı büyük bir eserin — mücçllilidir ki eser Ali Ulv; Flöve tarafından türkçemize, bür çak tetkik notla « rile, terelime ödilmiş ve birinci fasikitllü de Maarif Vekilliğinin isabetli bir takdizi eseri olarak neşrolunmmuştur. Bilindiği Üzere beddizatmda dilimizin grwneri ba- kımından pek Mmükümmel bir tot- kiki olan bu eserin tercümesi bi. zim için başka bir kıymet taşıyor. Eser dilimizin arab harflerilç ya- zıldıfı zamana — bakılarak vücude getirilmiş olduğu için lütin harfle- rile bastlan tercümesi arab harf- lerile yazılmış eski metinlöri tet. kik imkânlarını elde etmek isti « yen gençlere de öğretmenlik edo- cektir. v iğBülüeğirsizüteldk Ekmeklerimizde buğday nisbeti Housust aldığımız bazı — maluma. ta göre salâhiyetli dairoler ekmek- derlmizdeki buğday nisbetini —bir derece yükseltmek Üszere yeniden tetkiklerde bulunmaktadırlar, 'Tahmin olumluğuna göre tet - küklerin bitirilmesi daha bir ay kadar zamana muhtaçtır. Bu tet. iüklerin müsbet bir natlee versce. Bl zannolumuyor. Fırmi yıl evvelki Vakı , M 'Temmuz 1ğti Köprü Müruriyesi Köprü mürurtyesinin bir kuruşa tb. Maarif Vekilimiz | Hasan-âli Yücel dün şehrimize geldi Maarif Vekilimiz Hasan-âli Yü- col dün sabahki ekepresle Ankara. den şehrimize gelmiştir. Bay Vekil Ankarada — topladığı gramer komisyonunun umumi he- yet halindeki son çalışma günü ol- mak dolayısile komisyon azalarına Karpiç lokantasında bir öğle siya- feti vermiş, ziyafetle vekillik er- kâzı ile Türk dil kurumu mensup- ları da bulunmuştur. Vekil komlayanım Taki müzakerelarine de miş ve teferrintim tanzimi için bir komitoyi tavzif ederek müzakere BİNP sön Verdifi aırada geçen me- salyi hulâsa eden ve gelecek me- Baiye direktif voren bir nutuk söy- lemişti: Bay vekil kısa bir müddot şeh- rimizde kalacak ve burada tet- kiki icap edon maarif meselelerile de mesgul olacaktır. üekünkrğdü Bir yankesici cürmümeş- hut halinde yakalandı A'Hcşhur yankesicilerden Kâ. mil Düzgüngidiş dün köprü is. tünde balık avlryanları seyreden kalabalık arasma girerek Meh- met 'adında birinin dalgrnltğm . dam istifade edip elini cebine sok muş ve para âni çıkarırken yakalarmıştır. Mehmet, bu dal. gânlığıma Tağmen yahancı bir e. lin cebine sokulduğunu " tmiş g derhal kolundan yakalamış - Kâmilin dün nöbetçi cürmü . moşhut malikemesinde muhake. mesi yapılmıştır. 2 ay & gün hap se mahküm edilmiştir. İPzaar tesi 14 Tem. Salı 15 Tem. Ceomhur 19| Cem.âtır 20 Hmr: 70 |Hoar: '1 lâğı hukkında — Şahremaneti tarâfıne || tmsak — 326 — 646 dan dermeyen edilen teklif —Meclisi Vükelâca kabul edilmiştir. TTTTRRŞE S SEHİR HABERLERİ | ! l Görüp !E IIIE: Büyük Fin- lândiya ! Mareşal Matnerhaym, Fin us, karlerine söylediği kısa bir nu. tukta: —— Büyük Finlândiya bizi bek- n haym, memle. ket. istiki şuda en bü. yük fedakârlığı ğı ile vatanımın miş bir askerdir. Tâ 1920 denberi dünya, onu tanıdı. “Finlândiya” yı hemen herkes, “Beyaz zambaklar ül. keği” diye - biliyordu. İkttsadi eti, onmanlarının zei glam bir ahlâk, soy ve temiz bir kan, bu milleti, her tür. lü fenalıklardan korumuştu. Büyük Türk — âlimlerinden *“Musa Carullah” xgibi dindar bir adam bile: — Şayet Hazreti Peygzamber tekrar dünyayı — şereflendirse, Ümmeti arasmdaki hiçbir mille. tin yüzüne bakmaz. gider “Fin” lerle yaşardı. Demekten kendini alamamıştı. Finlândiya işte böyle bir ilike, Finler iğte böyle bir kavimdi. Fakat yakm bir geçmişte, bu ye 1 cermeti de felâketin zeh- rini tattı. Kendisinden akmış kere ko. saman, bir devletin hücumuna uğramıştı. Fakat bu muazzam ve heybetli devin saldırışı onu, GÜNDE DüDük iderken, nasıl çalmdığınm farkında değilim, Gazete- ye dalmıgşım. Bir de gözümü aç- tım ki Floryaya gelmişiz.. Fa- kat dönüşte?,.. Aman Allahım!,, Öyle yürekler parçalayıcı çığlık lar bastırıyorndu ki, bilen dilir de, bilmiyen —caalı bir şoy zannedoe rek— etinden et koparıldığna hükmederdi. Biz trenin düdüğü rdçin ve'ne kadar çalınır, hilmiyorum! Eğer bilseydim, belki bu satırları yaz- mağfa lüzum kalmıyacaktı, Fakat © sürekli çığlıklar, kulaklarımda Aâlâ bir matem feryadı gibi çın gın öterken ,hâdiseyi olsun nak- Totmekten kendimi — alamıyaca. "Matem feryadı,, n de- Çok ileri gitmişim.. Şim- di gayet iyâ hatırlıryorum: O tren düdüğünün, arada bir, bülbül ötü. ei » Döğru bir otele.. Bunu da hesa. BENEKLİ ONCUK YAZAN:LEMANAHISKAL tum... Bu kadar sözü Osman bey ga- yet sakin olarak dinlemişti. Dok. torun susmasımı bkeliyordu. Öte- ki misafirler de briç masasınm bu münakaşasına kulak kabart mıştı.. Doktor snatu, Osman be” yin müdafaası bekleniyordu: — İçmezsem o zaman çileyi ben dolduruyorum doktorcuğum. Alışmış kudurmuştan beterdir, derler ya!.. Ben de şu küfir vis. kiyi içmeden duramıyorum — ves- selâm. Rahmetli poder de sağlı. #mda sanki viski içermiş gibi... Ama, diyeceksiniz ki: — Nereden alıştın buna?.. Üy- leyse.. — İşta bunun günahı vobali hep Mahmut beyin boynuna ol. sun., Bir defa zorla içirdi. Ağzım burnum biribirine karıştı. Kuyu suyunda tahta kurusu boğulmuş gibi bir kokusu ve kekremsi bir tadı vardı. Güç belâ yutabildim. Gözlerimden sel gibi yaşlar bo- şandı. Midem, üzerine limon &. kılmış istridye gibi büzüldü. Ben ise bütün vücudumla kaynar su- ya düşmüş gibi yandım ve ter döktüm. , Biraz duraklayip nefeslendik. ten saonra: — Şimdi vazgeçemiyorum. Doktor sözünü tamamladı: — Bilirim, bilirim.. Ve bu eve geldiğin zamanlar durmadan i - gersin.. Salotda zülüşmeler yükseldi.. Osman bey hâlâ elinde bog du. ran viski finı masanın ür zerine birakmış, titrek ve ürkek parmaklarla okşuyordu. — Faik bey atıldı: — Bizim Osmana bedava ol . sun da isterse sirke olsun.. İçer ve gik demez vallahi... Herkes Osman beye takılmıya başlamıştı. Briç masasındakiler aleyhine dönmüşlerdi.. Seniha, Osman beyi müdafaa etmek is- tedi: aa Aman faik bey.. Osman be. ye tâkılmaktan hoşlanıyrsunuz.. Doöktor bey de müsaade ederler- se bir parça daha viski ikram &- im, Sonra döndü ve İnciye seslen- diz — Kızım, ÖOsman beye bir par ça daha viski getir... Doktorun yüzü buruştu. Oss mâan beyin yarım bardak sevdasına kargılık bütün — gere sabaha kadar çekeceği uykusuz. luğun derdine düşmüştü. Teh- git yollu Osman beye döndü: — Yalnız şunu hatırlatmak i. terim ki Osman, ben buradan çık- tıktan aonra eve gitmiyeceğim.. ba kat.. Ancak böylece sahaha kadar rahat bir uyku uyumanın kabil olacağına kaniim. âen'lhı müdafaasında — devam etti: — Mübalâğa ediyorsunuz dok tor bey.. Osman beyden bu ka- dar şikâyetçi misiniz?.. Kaya da Senihanın tarafını tu. tuyordu: — Osman beye ben kefilim.. Bu gece sancıları tutmıyacak.. Gülüşmeğe başladılar. Yalnız gülmiyen doktordu, Çünkü böy. le çok geceler sabahları. kadar Osmanın başucunda - beklemişti. Hastalığı da berbat bir şey olur- du., Feryat ve figanlar arasında Çirpınır, dururdu. Kayaya dön. dü: — Uykusuzluk para ikk paza. ra arzedilecek bir meta olsaydı bukefalet makbule geçerdi Kaya Bey. Ama, iş hiç de öyle deşfil. Faik Boy münakaşanım seyri. ni değiştirmek isbedi. Tekrar Mahmut Beyin seyahatten dönü- Şünü sormak istedi. — Ne ise canımn, lâfrm yarıda kaldı. Babanız Mahmut Bey ne zaman gelecekti Seniha Hanım ? Senihanın b useyahat dönü. günden haberi yaktu. Mahmut Bey birdenbire bu seyabate ka. rar vermişti. İki üç gün düşün. ecli ve somurtkan durmuş ve sonra da kimseye haber verme- den çıkm gitmişti. — Vallahi efendim, hiçbir ha. ber alamadık. Biliyorssunuz ki, babam son aylar zarfında değiş. ti, Yanında konuşmaktan, işle . rinden bahsetmekten ürker ol « duk. Güler yüzlü, sen ve gakacı adam birdenbire — durgunlaştı. (Devamı var) —— —— —— e — VAKTE STYETTETEEE 14 TEMMÜZ 1941 korkunun inmesile bağtamadı. Ruh ve ahlâk sağlamlığı imdadı. na yetişerek gahlandı. Küçücük hacminden umulmaz bir çetinlik. le parladı ve milletler arasmda da canlı dinamitler bulunduğunu dünyaya isbat etti. Dört ay yir- mi gün eihanın hayran alkışları içinde, çarpışlı. Yuvasını ve yavrularını koruyan arslanlar, bile onlar kadar cosur ve atılgan olmamışlardır. “Mannerhaym” hattında, gö ler arasında, karlı ormanlarda “Kâalevala” yı bin kere unuttura. cak, kahramanlıklar — yarattılar. Nihayet ordularımnın — mevcudu kadar ölü ve yaralr verdikten sonra, düşman onların toprakla. rma âyak basabildi. Tarihin garip bir cilvesi ola « rak., bugün aynı Finlândiya, AL manlarla birlikte Ruslara hücum etmiş bulunuyor. Büyük, çok büyük altmış kere büyük bir üşman karşısında insan gücü , nün üstünde bir kuvvetle çarpı. gan bu milletin, önüne çıkan fır- sattan istifadesini haksız bulmak elimizden gelmez. Fakat “Mannerhaym” in söy. lediği “büyük Finlândiya” da engin bir hudut ihtirası var, ki bütün Fin dostlarını endişeye düşürse yerdir. Üç buçuk mil. yonluk bir milletin “büyük Fin. lündiyası” ne olabilir?.. “Gasp” lar, ayrı;ırkların, ya. bancı toprakların, başka çokluk. ların katılmasile büyüyen bir va. tan, aslâ vatan ve millet birliği. nin sağlam kuvvetine sahip aa- yılamaz. Korkarım, ki burlüa ruhları pistonlayan “Büyük Fin. lândiya”, yarm, Finlândiyayı parçalayan ve asıl protoplazma. yıkan bir hayal hastalığınm tezahürü olmasm. HAKKI SÜHA GEZGİN N GÜNE YARISI gü gibi tatir ve cilveli bir nağme- &İ de vardı, F dönüş saatleriydi, Deniz, bütün bamsasiyetimizi aç. mış, enerjimizi canlandırmıştı. Vagonun içinde rahat rahat olur rur gibi göründüğümüz halde, içi- mizden bop top oynamak arztisu . “No garip” diyecek. Biniz değil mi?., Değizdön çikan izsan, bilâkis gevser, başı önüne, dudakları biribirinin üzerine dü- gerek, kısa bir an içinde, uykulu ve damanlı Yüyalar Aâleminin renkli bahçelerina göçiverir diyo- ceksiniz... Evet,.. ununu — elemiş, eleğini akmış olun yaşlı başlı, hat- tâ kocamış inganlar için öyle.., Ha kat insan, henüz genclik cevher. lerinin sönmeğe yüz tutmadığı eml cıvıl bir “hayat yazı,, nda ya- yarılmıyor, Bu bahsettiğim tre- nin makinisti, her halde çok dik. katli bir adamdı, Çünkü trenimi- zin “gahsiyeti” ne pek itlbar odi. yondu, Bir istasyondan çıktığı vakit, —rannedersem— ayrılık işareti olarak uxunca bir dildük çalıyordu... Yolun ortasına gelâk Bimiz zaman, bir parça da hızlaş- mış — olduğumuzdan, trenimizin bu muvaffakıyetli soyrine bir nam vermiş olmak İçin, bir kü- re daha düdüğe — asılıyordu. Ve nihayet, diğer istasyona varma- dan,mevcudiyetimiz! hissettirmek lâzım geliyar; dikkallp makinle- timiz, düdüğü bir kere daha öt türüyordu. Sonra bu zatm, kondine mah- sus bir düdük öttürüş tarzt oldu- ğanu anladım. Arada bir, değme “sandıklanmış,, kuşların becero- miyeceği bir gevezellkle öyle urau nağmoleri, öyle kıyrımlı büklüm. Kü besteler döktürüyordu ki, her işittiğimiz esnada, düştüğümüz ginir buhranının da yatışarak, küçük hayranlık anları geçirdi- Elhasıl böylece, bağıra çağıra, öte şakıya, cekilerin - tabirile “eflâki çak-i çâk” ederek İstan. bula vandık. Yol arkadaşım damdı: — Bereket versin, trenler &ra- sında vapurların tenmülü yok, dodi, — Na gibi? diye sorndum, — Bazan — vapurlardan biri, düdük çaldr mı, ötekisi “arkada- gım bana selâm ediyor,, diyerek derhal, ayal kuvvette bir düdük çalışla mukabele eder. Ya bu te- amül trenler arasında da cari ol- saydı,.. Biz tren, har düdük ça- lışta bütün diğer trenler ona, (Lütfen sayfayı çevirimiz) HİKMET MÜNİR nekre bir &- I l