— dÜi Bana, ayakta, bir kapıya | miş olan zamana ve Geğişmesine Jayalı olarak, tabit bir kelebek iğneliyormuş gibi, hiç gürültü çı. karmadan malik oldu” dediği za. man başlamıştı. Ve bir kadmın kendisini baş- ka bir erkeğe nasıl vermiş oldu. gunu hikâye etmesinin husule getirdiği şidkletli reaksiyon ile Tito bütün varlığının kaynadığı. mı hissetmişti. .Biz erkekler o ka. dar kıskanç mablüklarızdır. ki, hiç sevmediğimiz kadınları — bile kıskanırız. 'Tito, meşhur dansöz Modü a- lelâde, normal bir hayat yaşayan küçük bir memura bir muhasebe veya hali vakti yerinde bir sa. natkâra zevce olmağa lüyık bazit bir Madlen olduğu zamanldan ta. | nıyordu, Bu çok temiz bir kızcağızdı. Yaşadığı muntazam, daha doğru- Bu çok sıkı hayat henüz kendisi- ni çileden çıkarmamıştı.. Eldi. venlerini balkonda benzinle yı- kar, sokakta şarkı söyliyerek ge. çinen seyyar çalgıcılara para a. tatak son şarkıyı tekrarlamaları. Tu temin eder, evinlden — dışatıya gıkarılmaz, bütün hayatı dört du- var arasında geçerdi. Oturdukları basit evin mutfak ve birinci katlarından yemek ko- kuları yükselir, kızarmış etlerin kokuları beyaz şarabım tatlı ra. yihasın karışır, vanilyalı krema kokuları hepsini bastırırdı. Madlen bu hayat içinde dalm- da yeşermiş bir tomurcuk kadar bâkir ve temizti. Kapalı bir pancur arkaşsında bir elinde fincanını, diğerinde sü te batırdığı ekmeğini futarak a. yakta kahvaltı eder, boş zaman. larında meyva yer, yediği yemiş- lerin, kirazların çekirdeklerini karşıdaki evin camlarına doğru atar, fakat çekirdeklerden — biri cama İsabet odince korkarak ka. çar, dakikalarca pencere önüne yaklaşamarzdı. Bugün, ise Mod caki Madlen olmadığı gibi, dalında yeşermiş tomurcuk olmaktan da çok uzak- tı. Tito onu $şimdi, bir yaka i. Hğinden bir kucağa — atılımş, oradan da mobilyalr odalarda sa. bahlamış ve üÜzerinde birçok er. kek izi taşıyan açık bir çiçek o. larak görüyondu. * — Mazinin doğurduğu yılıcı ka- kançlığı uyandırmak, ilk ola. Mmâmâk, inbisâra alamamak, ona malik olan erkeklere karşı nelfret duymak, hattâ kendisini - vermiş olan o kadından iğrenmek, haki- katleri dondurmuş, cisimleştir. Pikmal etmek istiyor, bütün imkân olmryan hakikatlere ve bil. hassa Gönülmesi imkânı bulunmu. yan zamana karşı şiddetli bir nel. ret duymak, yeniden ezilmek için onun hatıralarını, diğer macerâa- larınr da anlattırmakta mana yok- tu. Maziye avdet edememek! Za. man mefhumunu geriletememek ! İşte olgunlanmış veya eski ta. ravetini kaybetmiş'veya — bozul. muş bir kadını sevmeğe başladı- ğimız zaman maziye avdet etti. recek, onların gençlik ve temiz. liklerini temin edecek bir Tmuci. zeyi arayıp bulamamaktan doğan €bedi ve öldürücü ıstırap!... O zaman ne yapılıyor? — Eller üÜmitsiz bir halde, sürat katarı- | mın son yagonuna asılmış gibi za. mana bağlanıyor. Yolun sonunu, bu yolu sadakatle katetmeğe yemin ediyor ve maziye dönemeyince, hiç değilse istikbali temin etmek istiyoruz, Fakat biliyoruz ki, istikbalde. ki on sene, hattâ bütün bir hayat onun — gençliğinde — başkalarına vermiş olduğu iki, üç ây kadar kıymetli değildir. Mazisine ait resimler onun ev- velce bugünkünden Haha az gü. zel, daha ar ince, daha ar cana yakın olduğunu gösteriyor.. Fa- kat bizim istediğimiz, bu eski re. simlerdeki kadın, daha az güzel, daha'az imce, hattâ eski resmin. de görüldüğünden daha az fet. tan olan kadındır. En meşhur aktrisin dostu, â. şik dostu. muhakkak ki küçük sandığı, dikiş makinesi, fakat el değmemiş vücudu, — bozulmamış hisleri ile sahneden sahneye göç eden küçük figüranı, sevgilisi: her hususta bâkir olduğu mazi. deki varlığını arar, tercih eder. 'Tito da bir ilkbahar günü o. telin penceresinden, asfalt üze. rinkdde ipekli bir kumaş yırtar gi- bi hafif sesler çıkararak meydan. dan yollara sapan — oşomobilleri ııytıdniı: oa'ınııe'uıuino an. Tatmış olduğu ilk macerasını din. lediği zaman genç dansöze âşık olmuştu. Bir müddet soara Tito onu da. ğınık sandıkları arasında brraka. tak, güzel Ermeninin, Kalanta. nn villasına koştuğu zaman kim. bilir belki de onu sevmekte ol. Huğunu hissetmiş ve bu hissini dağıtmak için Rivoli caddesinde inerek smokininin yakasını biz Gardenia ile süslemeği ihmal et. memişti. fDaha vaxY | sarkı: (Derdimi ummana 'd onaz şarkı: RADYO | TÜRKİYE RAYODİFÜZYON POSTALARI Türklye Rudyosu Ankara Hadyösü Her gün yalmız kısa dalga 31,7 m. 9465 Ke/s postamırzla neşredilmekte olan Yabancı Dillerde Haberler xa- alleri aşağıda gösterilmiştir; İranca Saat 13, ve 18445 de Arapça w 18,15 ve 19,45 de Fransızça » 1345 ve 20,15 de Perşembe 26 - 10 - 939 12.30: Progranı ve memleket sa. ns ve Meteorolo. Türk müziği: Çalanlar: Niyazi — Seyhun, Cevdet Çağla, Hasan 1 — Oku. 1 Sadi Höşses.. 1 — Kürdilihi- cezkür peşrevi. 2 — Udi Ahmmet — Kürdülhicarkâr şarkı: (Dilerse şa. digâm olsun). 3 — Yesari Asım — Köürdilibicazkâr şarkı: (Sen gitgide bir üfetli devran olacaksın), 4 — Hasan Gür: Kanun taksimi. & Arif Bey — Kürdilihicarkâr şarkı: (Deşme dağ sinei suzunımı). 6 — 'Talk türküsü:: (Bağa girdim kamı. şa), 2 Okuyan: Semnhat Özden. ses, 1 — Bimen Şen: — Beslenizür 2 — Şevki Bey: Hicax şarkı: (AT eyle suçam). 3 — RBefik Fersan: Hicaz şarkı: (Ey benim gone Tüm), 4 — dim yürün bah Müzik — (Karışık 18.00: Program, 18.05: — Memleke! ssat ayarı, Ajuns — ve Meleoroloji | haberleri. 18.25: Müzik (Radyo caz | örkestrası.) 19.00: ma (Z raat saati)). 19.15: Türk müzi, (Fasıl heyeti). 2013; — Konuşn (Doktorun saati), 20.20: Türk Mü- | ziği :Çalanlar: Kemal Niyazl Sey- pun, Cevdet Çağla, Hasan rif İçli. Okuyan: Necmi Ril kan, 1 — Tanbmri Cemll yer peşrevi. 2 — Arif Bey — Mu- hayyer şarkı; (Humarı yok), 3 — Lemi — Uşşak şarkı: (Ümidim ÖL dü arlık), 4 — Kemal Niyazi Sey- hün — Kemençe taksimi. 5 — Sup. hi Ziya — Hüseyni şarkı: (Feryat ediyor bir gün için). 6 — Şevki Bey — Hüseynl şarkı: (Hlcran 7 — Rahmi Bey — Hüseyni şarkı: (Kimin mecburu hüsnü anısın). $ — Hüseyni saz semaisi, Okuyan: Mefharet Sağnak. 1 — Bedriye H gör — ÜUşşak şarkı: (Gel Aşık Wü, eenme). 2 — Tanburi Cemll — Şeh (Feryat ki - foryadıma, Ymeat efecek yok). V — TiNİk tür- küsü: (İnce çayırbiçilir mi).>21.15 program zi Müzik (Küçük örkesira N cip Aşkın). t — Weninger: Volgka kıyılarının şarkısı, 2 — Michel Çocuk oyunları. 3 — Jucoh Chrl: Altın yıldızlar. 4 — İtato — Azson Melodi. 5 — Max Rrueh: Kol rtay, 6 — J. Strauss 7 — Renato Brogi: 22400: Memleket saat Ajans haberleri, zirgat, eshum tahvilât, yukardaki programın devamı). 22. 95: Müzik (Cazband — PlL.) 29.25/ 23.30: Yarınki program ve kapaniş ' ğenen Ras Yatsu, İtalyan yüzbaşısiy. | le artık eskisi gibi candan konu- şauyordu, fakat kardeşine hiç gü venmediği anlaşılıyordu. —d— YARASALAR DUŞUYOR ?... Güneş batmıştı: Meydanın or- tasında ve çevresinde büyük ateş- ler yakılmıştı; çatırdayarak — ya. nan odunların kızıl alevleri, ma. sallardaki ejder ağızlarından çı- kan ateşler gibi, karanlıkları yır. tıyor, aydınlatıyortlu. Het ateşin etrafında Habeş sa- vaşçıları dansediyorlar, şimdi cl- ele tutunarak tepinirken biraz sonra biribirlerinden ayrıltyorlar, kocaman kılıç veya mızraklarını süslü kalkanlarına vurarak kor. kunç gürültüler çıkarıyorlardı. Yüksek bir yerden buraya ba. kılsa, dağ gibi devlerin biribirle. riyle boğaz boğaza dövüştükleri- düşüp kalktıkları sarılırdı.. Bütün bu korkunç gürültülerin sayısız karaltıların ve çatırdıyan alevlerin üstünde korkunç bir u. Gultu yükseliyordu; bu ses, Ha. beşlerin savaş türküleriydi. Bazı çatlak, bazı gür, bazı da ince olan yüzlerce ses biribirine karışınca dünyamın en garip u. Zultusu doğüyordu. İtalyanlarla Habeşlerin — ileri gelenleri yerlere çömelmişlerdi. Onların da çevrelerinde, danse. den, savaş taklitleri yapan bir sürü Habeşli vardı. Matanyo ile Saliyanti ve asker. lerin çoğu Habeşlere alışkındılar ; onlarla sık pörüşmüşler, konuş- muşlardı; fakat böyle bir ziya. fette hiç bulunmamışlardı. Bunun için, katcan tengindeki bu Afrika gecesinde, kulakları parçalayan, gözleri kamaştıran bu sesler ve kalabalık, onlara ürkeklik veriyordu. Sanki bu yüzlerce coşkun Ha. beşli; tıka basa yiyip içmişler, azmışlar, sarhoş olmuşlardı — ve çok geçmeden ansızım beyazların üzerlerine - satdırarak' önları — bir anda paralıyacaklardı. Mayasız hamurdan — yapılmış olan pideler tabak yerine kulla. nılryordu. Bunlarır üzerine tere. yağında kızartılmış, kuşbaşı doğ. tatmiş taze ve güzel etler konu- lacaktı; uzaktan bile insanın İş. tahını kabartan güzel kokusu dağ. lara kadar vurmuş olmalı ki Ha. beşlerin gürültüleri bir an için dindikçe veya hafifledikçe, çakal, kurt ve sırtları sesleri duyuluyor. du. Meydanın üstünde uçan koca. ç> Bu akşam İPEK ve SARAY sinemalarında hirden ALLAHIN CENNETİ Biletler sabahtan satılmaktadır. Senenin ilk TÜRK Filmi Tel: SARAY — 416566 — İPEK: 44289f muydu? Görür görmez tanımıştı. man yarasalar bile sık sık alça- lryorlardı. Yemekleri getiren uşaklar mi. safirlerin önlerine koymadan ön. €e rastgele bir lokmasını kendi ağızlarına atıyorlardı. Kızarmış etlerin üstüne bolca biber ve baharat ekilmişti. | yüzden dili ve damağı tatlı tatlı | yakıyor, insanı daha çok ve ça- buk yemek için sanki zorluyor. du. Zaten askerler çok yorgun ve aç idiler. Buna rağmen bir taraftan iştah | pusuya | düymaktan | ile yemek yerken, bir düşmek korkusunu da kendilerini alamıyorlardı. Hele ara sıra yakın ve yalçın dağlara çarpan bu korkunç — gü- rültünün ortasında sor sistem bir mavzer patlayınca, istemeksizin yerlerinde sarsılanlar oluyozdu. Kurşunlar gecenin karanlığın. da mechul yerlere doğru giderken bir ölüm ıslığı çalıyorlardı. Bu sırada Habeşlerin kemikli, parlak ve çikolata rengindeki yi leri kurşunun atıldığı yere çev- riliyordu; parlak ve şimşek — ba. kışlı gözleriyle onun, yerle gökün ortasımı dolduran bü katran deni. neresine gömüleceğini san- g' k istiyorlardı. Getasu, yüzbaşı Matanyonun solunda oturuyordu. Kurşunların atılması — sıklaşınca — yüzbaşıya döndü: — Benim filintama iyi baktın mı? Diye sordu. Yüzbaşı hiç ona bakmaz — olur ki O, en tanınmış İngiliz fabrika. larından birinin, İngiliz süvarile. ri için yaptışı kısa namlulu, ha. fif ve çok hizlı ateş etlen bir mav. zerdi: — Baktım... Çök güzel... Cevabını verdi. Getasu devam etti: — Yepyenidir. — Gördüm. — Sesi kendisinden daha güzel ve yamanklır. a) ABalanam —— Onunla attığım hiç bir kurgün boşa gitmez... Yüzbağı bu mavzer bahsini pek uzatmak istemiyordu; çünkü ona göre çok lâfa değmezdi; bunların çeşidini görmüş, kullanmış bulu. nuyordu. Eritredeki İtalyan ar. dusunda bunlardan yüzlercesi vardı. Fakat Getasu, Allahtan. sonra mavzerine tapan bir adamdı. Zaten her Habeşli böyle değil miydi? Yüzbaşı bu sırada ona bir şey soran ve sağında duran Ras Yat. suya döamek üzere idi. Getasu ağır elini onun otmuzu. na koydu: — Söylediklerime inanmıyor musun, Avrupalı dostum sana güstermek isterdim!... Diye yarı kızgım söylendi. Aynı zamanda kucağında du. ran filintayı kaptı. Makanizmay: işletti; tok - bir ses çıkardı. Bu bile, ustalıklı yapıldığını ar yetiyordu. » Bunu lâhm çok Alamak için Ve sonca ilk geceki gibi büyük bir ateşle üzerindeki — elbiseleri çıkarttı, attı... **& Müteakıp hafta Florikanın ye. rini Demetr Tavereskonun — bü. yük kızı doldurtlu. Bu geniş kalçalı, sert yüzlü, fakat masum gözlü bir köylü kı- zı idi. fik geldiği gün Lö Mestri. yenin teşekkürüne rumence ce. vap vermişti. Genç adamın ya. nında hiç gecikmeyor, sepeti koy. duktan sonra yemeği yemesi için ;J Mestfiye'yi yalnız bırakıyor. . Bu kıx da geceyi kulübede ge. çiriyor, fakat yukarıda Lö Mest- riyenin yarında değil: aşağıdaki küçük odada yatıyordu. Gamlı, hattâ tuzağa düştüğü ilk günlerden daha elemli günler geçirmeğe —başlamıştı. — Küçük dansözün hayatında tutmuş oldu. ğu mevkil ölçüyardu. Genç kadı. gin mevcudiyeti, onun nüvaziş- leri artık kendisi için lüzumlu, hattâ gart almuştu. Yedinci gece, Florika kucağı çiçeklerle dolu olduğu halde gel. di, Lö Mestriye artık yemek dü tünmüyordu. Genç kadınm yü. sünü, ellerini, hattâ tozlu avak- Tjtrmı büselere garketti. Genç kerr gülüyordu., Sanki sa. adetleri bu mahbes'de birlikte ya. şamak imiş gibi memnun, mağrur gülüyordu. Genç adam sükünet bulduktan sonra: — Jan, dedi, ssna Domnika lsa haber getirdim. — Onu gördün mü?7 Onun ya- nına m: gitmiştin ? — BSenin başına gelenleri ona anlatmak — vazifesiyle mükellef idim.. Senin kendisini aramakta olduğunu öğrenince hayret etti. Genç kadın neşeli bir istical ile konuşuyordu, yaptığı seyahatten bizzat öğrenmiş olduklarından fevkalüâde memnun kaldığı açık. ça görülüyoşdu.. — Maamafih Domnika senin yeğeninin eline düşmüş olduğu. na çok mütcessir oldu.. diye sö. züne devam etti.. Seni serbest birakması için Demetre bir mek- tap yazılı, Ayrıca Labasına bir mektubu var.. — Sen bu mektupları okudun mu?.. — Tabii. Onun gizleyecek bir S:I'UNA KIZI şeyi yok ki, vaziyetinden de mü. teessir değil.. Senin gibi de hap. sedilmemiş, hattâ Konstantin ar. tık ona nezaret bile etmiyor.. On. Tarım biribirlerine hakikt zevç ve zevceler gibi itimatları var.. Karanlık bir hissi kablelvuku Lö Mettriyenin fikrini kurcala. di: — Haydi canım, söyle; biribir. terinin olmuşlar mı? Şeytani bir tebessüm genç kı. zın yanaklarını süsledi: — Bizim gibi mi? Bunu bile. mem.. Fakat muhakkak ki biri. birlerini seviyorlar, bundan emi, nim... — Güzel bir kız bu Dommnika, diye sözüne devam etti.. Hem de cessur, mükemmel ev işi, yemek yapıyor, sonra şarkı sövlüyor, düşün, rümence şarkı söylüyor.. Lö Mestriye bamılmustu, fa. kat belli etmemek için sahte bir istihza ile: — Desene, bu iş hir izdivaçla bitecek.. dedi. — Bu, senin için daba iyi o. | lur,.. Genç kız bu son sözlerini kuv- vetle göylemişti, Lö Mestriye ay- mr şiddetle cevap vermekte geri kalmadı: — Demtr dedi. Florika cevap vermedi, müte. essirdi. Kimbilir belki de yalnız. sa Demetrin ailesi için değil, fa. kat bizzat Domnika için 'de saa. detin bu izdivaçta olduğunu dü. şünüyordu. Geaç kadın Lö Mestriyenin yanına sokuldu, samanlar Üüzerine uzandı, gülerek Âşığına bakıp: — Biz, biraz da kendimizi dü. şünsek, Jan? Üzerindeki kücük gömleği d:—î atmıs, çınlak kalmıştı.. Güleeli için de değil mi? Lö Mestriye genç kadının kol. ları arasında bütün düşünceleri. ni unuttu. Ertesi gün Florika, Demetr Ta. veresko ile birlikte geldi. İhtiyar adam bir mektup uza. tarak: — Bunu okuyunuz Mösyö Lö Klestriye, dedi.. Bu hakikaten Domnikadan geliyor. Genç adam bu uzün mektubu : ökürken birçok kereler ağlıyaca. igını hissetti.. Domnikanın hassas kalbini bu satırların arasında bü. tün mevcudiyeti, bütün büyük. lüğü ile buluyordu. Yazlığı mektup babasına hita, idi. Lö Mestriye meselesi.i. çin babasını haksız bulinayor, fa. kat öonu yeni bir felâkete sebebi. yet vermiş olmakla itham ediyor ve bunun biran evvel yola girme, Si icap ettiğini ileri sürüyordu. “Dostumuzun. serbest birakıl. ması için yeğeninizin ne istedi. Zini derhal öğrenmeniz icap e- der,. diye yazıyordu.. Bir yaban. & — bu kelime genc Pransızın vek höşuna gitmemişti — bizim bel kalcalarırilan, göğsünden yükse. len bir kadın kokusu çiçek koku, larını bastıriyor... hesabr-ra müşkülâta maruz kal. mamalıdır." (Dal.a var) KBONUSUZ Yazan: Kadircan Kal! Bu | PVAKITİ Şimdi herkes o tarafa du. b Bu hal genç Habeşliniâ $ » * runu okşamış, ona kat N leri hayran etmek için * e geleni yapmak kararın! mişti, İ Fakat sesinde hiç alay y . Hattâ yüzbaşının kentf J4j beyaz bir kız bulmasına olur diye kendi ciy göstermek ihtiyacını d Deminkinden daha gü sesle son defa şunları $ö) — Böyle silâh sirde tur. Eşini bana bulabilirifÜği, bunu onun sahibine veri Adisababadaki Ingiliz paratoriçe Zaoditu'ya t .: etti; o da imparatorluk k , Tafariye verdi; Ras Tatâ' n nişancılar bir bir ka açtı; ben birinei geldillin. | da banâ dönerek: “Bu, #ğkler şancılığının, yiğitliğinin, (Bitaş, gının mükâfatı olsun; $0 e bir yavuz askere bundan € Ptpı, armağan olamaz” dedi. İt Bu hikâye, o zamana K y rı yarıya masallaşarak Ünu taraflarına hattâ Habeş Ö D Yaz, diğer yerlerine yayılmışti gi tyi. Şimdi etrafta danseden İf'liz Hler artık durmuşlar, xuqr ve sofranın etrafında nalinde toplanmışlardı. Getasuyu hayran hayrf İ yorlardı. Ras Yatsu unutulmuş BN Getasu turmadan anla” N, Zaten meşhur sözdür * (N E *Habeşli, oturunca yuyunca uyanmaz, yi durmaz, durunca da yW v Yemek bulunca tıka Düti dayak bulunca hiç kaçi karşr koyar. Hele beli k' Be bayılır. Ağzını açtıği q_' da kapamağı hiç düşünmö 4 &t madan söyler...” Si Artık Avrupalılar gibi Öğkü nu söyleyen genç Habel çok Habeşli olan tarafi şüphesiz hiç susmak bilr di. Ras Yatsu sabırsız! " Yüzbaşı ile diğer ml baştanbaşa sırlarlar dolü- disababaya dair hikâyelef mekten haz duyuyorlardı Ondan bir yıl önceye KBt ? Yassu imparatordu; — getini takım — taşkınlıklar e Bin sekir yüz doksan alt! yanları korkunç bir bozgiğ ratan, yirmi bin askeri geçirten veya esir eden tör büyük Menelik bin dof on liçte ölünce Lidj onut geçmişti; fakat devleti İf edemiyordu. L (Dahi ABÖNE TARİFESİ Memleket — M içinde ğ Aylık Dö — 155 Baylık — 260 — 426 6 aylık 75 — g30 1 yıllık — 900 1600 | Tariteden Balkan Birl ayda otuz kuruş düsülür. Şfj birliğine Rirmiyen yerlert, vetmis beser kurus zammet Abone kaydımı bildireii tüp ve telgraf ocnıınL" parasının posta — veya bı’ vollama deretini Idare kent” ŞE rine alır, Seklyenin her vaeta M T ânde VAKIT'a abone y$7 PX Adres değistirme nct# Ç 25 kuruştur. %»; İLAN ÜCRETLER! /h : Ticaret ilânlarının santi fi #İPRi tırı sondan iHibaren ilân $i rında 40: iç sayfalarda rus: dürdüncü sayfada İi Ç ve ücüncüde 2: birint baslık vanı kesmece 5 TPT Büyük. cok devamlı. K renkli ilüğn verenlere 8YÖ indirmeler vapılır. Resmi rın sanlim , satırı 30 kül Yicart Mahivette OlmM! Küçük Hânlar Bir defa 20. 1ki defati g defası 65. dört defası 75 gl defası — 100 kuruştur. — ÜY gll lân verenlerin bir. defasi İpfl vadır. Dört satıtı geçen ( Yaxla salırları beş kurüst *Ab edilir. Ç| Vakıt bem doğrudan GÜT Sü kenili Wdare yerinde. | kara caddesinde Vakıl sltunda — KEMALEDDİN — gel Hün Büresn elivle — iAN, “er #Rüranımn tetetadır