Meşhur Alman yıldızı Hans Alber ile yeni yıl- Tızlardan Herma Rebin Yeni çevirecekleri bir filmde Tamam yirmi sene evvel. 80019 -1939... ge|Biz Antalyaya, 1910 senesi: ü dört eylülünde çıkmıştık. Ö Man, çocukların gözleri, İs- İtbul kıyafetine daha o kadar İŞmamıştı. Tayyörün üstünde belerinle nadiren sokak da görüle. memur allelerine #tliler garip nazarlarla ba » İardı, İnce peçe İle sokağa N kadın, ahlâk düşkünü sa- Pdı!,., İskeleye çıkar çıkmaz, eski MiTük binasının balkonundan | Eören ve beni bahriye nazı- Cemll paşanın karargâbından 1Yan, dördüncü ordu maliye Saviri Antalyalı Tevfik bey, nı hayret bir hafıza kuvve- Üğle, sivil elbise İçinde beni der hatırladı ve bizi, gümrük dürünün — odasımna alarak fhara rüsumat umum mü- tü olan İhsan beyi bize ta- tı, Brkekler içinde yüzü açık o- AEn Türk kadınına herkes A Tetle bakıyordu. Öyle gör Bi ki bizim hanıma numarayı hâ 6 gün verdiler ve tabil ne Üllorse dediler. O gece, ev- “€ havadis: — Yeni bir doktor gelmiş, bir ," var, maazallah!.. dönme ” rh' yoksa halis muhlis gü: Müdur?.. Karabiniyerlerle n.k“ konuşuyor!... 2, sonradan İşitiyoruz, ba- &ti da; v ;eknrııı değill, metresi!... NMişler, Bunu, herkesin €i bakışlarından SeZİYOY * - Ve derhal bir istikamet al e YaTAP verdik. Biz mi mu> n Yacağız; muhiti mi ken e Uyduracağız?... Bi * İzim gibi giyinen, bizim Bi ı AM - P u B1 a '.ul:u“!lı birkaç aile — vardı. aç Vin isimleri etrafında di n ı""' Çirkin bir kanaat ha A, Tişti. Evlerde, kahveler W'î"'"dı. pazarlarda hep a '_“" Bahsedilirdi: Te Ancaların evinde, bu ge- * &' Yarmış; kadın erkek ada Oturmuşlar!... Rakr- T İçit iş Şarkılar söylen: Attık Ürru Biş!.. kimbilir, daha neler rlardı!., Danslar, çifte Zöybek oyunları ve sal Ta düğon bu ailelerle sön” 1 Dek 'Ülk P: samim! günler 8© '.__z'"'“llır. ne rakı içer” “n"“.'lı #öylerlerdi ve ne 6« Hneyi bilirlerdi... li kermo: ..:,:'::"m halk vardı; şehir 4 qın..“lulı kıptilerin işgâ- BİDİ Hlv savdi va bU Sinema Antalya_ı;a ait hatırala ——— AAA yumadık; kendi memleketimiz | ve SAA Kodüste, İtalyan konsolosu |- ON haksız ittihamlar, halk | Y0 Yazarii — Dr. Cemil Süleyman gzvlrat, hep o mahafilden çı - kar, yayılırdı. Gün geldi, bun: lar, bize karşı da bayağı bir cep- üe aldılar; Demirci Efeye jur: pal yağdırdılar, Cebinin yapa - cağı, başka ne olabilirdi?.. E ften'n, Nurf bey isminde bir mll şaveri vardı; mektupları birer birer çıkarır, bana okurdu, gü> lüşürdük. Fakat durmadık ve de alıştığımız yaaşyış tarzını 80 nuna kadar takip ettik.. ken tanıştığım — Rodos yalisi Kont Senni, daha ziyade, milli hükümete mensup olduğum için bize karşı büyük cemilekârlık lar göstermişti. İki defa bi ziyarete geldi; Rodosta kaldıf mıt günler zerfında emrimize bir otomobil tahsis etti. Bir gecc, askeri klüpte bir oraya davet & bülo verilmişti; aüldik ve tabil yedik; içtik; sa>| bahlara kadar dâ dansettik... Arkamdan ne olduğunu bil | miyorum; bu hâdizenin aksini, Antalyaya döndüğüm « zaman | haber alıyorum. Hüviyetleri bence malüm olan zevat tara- tından her yere. değişik İmza mektuplar gönderilmiş. | r yüzünde işlenen €n b ise, © şekilde ile sahne, büyük günah ne âr edilmişti!... Vaziyete vakıf olanlarla, M'. ror birer mektupları okuduk: | ve tabif göne gülüştük... | Şimdi o zevatın kıslarını, luı' rılarinı, kızkardeşlerini slnıu | yorum, ne zarif ;lylnıyorlır..A Ne terbiyeli terbiyeli ıunuş_uı rdart.. Bir erkek meclisini, | nt bir ailenin bir salon ka-| masi tâzımgelen | dahilinde pe- | Jar. Fena Tmr| mede' dmmımn halz ol şartlar ve kaldeler KANA idare ediyor yapıyorlar? | uşşlye biz de Antalyada, b_aşbn.—l, şa vermiş dört alle İdik. Fakat ne kadar şen ve mesüt yaşıyor duk!... Benim, hıristiyan ma> hallesinde, Zerdalilik sokağın” da, Matmazel Kayısının evinin tanı karşısında, küçük ve müte yazı bir köşem vardı. Orasını yuvasına çöp taşıyan blr.kus gİ- bi örmüş; bir haraho halinde al- dığım bahçeyi; güllerle, karan tillerle süslemiştim. Bir nvuc, toprağın içinde bir âlam yaşar dı. Yıkık duvarlardan aşan çe- git çeşit güller, sski kaplamala- rın Üzerine tırmanan ıırmıukl lar, yazemainler, güneşin göz ıı. maştırıcı zİyasını, renkli bir a İye İlk geldiği zaman harp yü- *İsizin kadar s#even kimse gör viza i süzen geniş yapraklı Jotüsler, köşelerden fışkıran leziz meyvalı muzlar, mandali oalar, portakallar, güzel ko- kulu turunç ağaçları, kendi cen- netimden bir köşe gibi, bana rahat ve saadet verir; pencoro- bir. dünya baktıkça den görünen yeşil parçası gibi, oraya yaprağın üstün- de, benim zevkim, benim heve- gim vardı. Çakılları kendi elim İNAÜRRLREAAŞÜRA N im Istikamet vermişlüim. a Az zaman içinde her tarafı yeşillik sardı; asmanm dalların dan altın renkli üzüm hevenk lori sarkmıya başladı. O sene, duüvar dibindeki kilçük dut ağa- ında görülmemiş bir bereket vardı; ariğin dalları yerlere sar- Komşular, gepet sa - kıyordu. |pet moyva taşıdılar; gül yapra- ğından, turyunç kabuklarından reçöller yaptılar... Bahçenin bir köşesi, tavukla za, hindilere ayrılmıştı. Çiçek tarhlarmın arasında, Ikl güzel tavus kuşu gezerdi. Bir tarih- te kurt bealedim; tilki büyüt- tüm, Papağan, gilvorcin, kanar- ya, daha sonraları, makine İle elvciv çıkarmak, Lilgorn, Brah- ma, İspenç yetiştirmek, en tat- lt meşgaleler sırasına geçmiş- ti Moşhur Fransız muharriresi Madam Bert Golis, yeni Türkiye Jamindeki kitabında, bentm bah >emden, hayvanlarrmdan, tavus kuşlarımd- ı bahseder. Türkiye zünden yollar kapalı olduğu i- çin bir ay benim evimde misa- tir olmuştu. Akşam lzerleri, bahçonin bir köşesine sandalya* yını atar; hayret ve tecesalls | alnde aaatlerce benl seyredi Vat derdi. Ha Bu ne yanları — Şaşıyorum merak, ne İptilâ!... medim!,.. - Banda şaşacak ne var Ma- |: dam?., Her halde siz de anla- yarşarnısdır ki hayvan, kötü in- sandan bin kere daha iyidir.. Tiç olmazsa kötülük etmez. Yer içer; fakat sizi eElendirir ve fay- dalı mahsul verir... Evet, bakkınız var... Köt Insanın tarifi yoktur,.. Bahçenin ortasında, bir da - ter çubuğun Üstüne takılmış bir küçük levha vardı; Üzerin- €e götik harflerle şu yazılıydı: (Cemll Süleymünişer park) N Yirmi sene evvel ANTALYA Ona bakar, bakar gülerdi... B YA iR Akşam olur; sular kararır; bahçenin büyük fanusu, yeni doğan bir güneş gibi, yaprakla- n arasından süzülerek, çakıl- ların üstüne gölgelerin bayalini işlerdi. Havuzün kenarınma sofra kurulur; Üstü yemişlerle çiçek- lerle süslenir; biribirlerini riya- sız ve menfaatsiz seven dostlar, onun etrafında birleşirdi. Bunların arasında, büzan, menfaatleri için yüze gülen ri- |yakârlar da bulunmaz değildi. Fakat biz onları bilirdik. Ne yapalım, damarlarımızın içinde 'Türk kant yar. Gene İzaz ve ik- ram , edar;.kapılara kadar iner; arkalarından fener tutardık. Onlar köşeyi döner; bizim asıl neşomiz ve cemiyet hayalımız ondan sonra başlardı. Muaşe- retimizi hazmetmiyeni, cemiyet kaldelerine rlayetl olmıyanları aramıza almadık,.. Fakat insan, cemiyet içinde yaşamıya muhtaçtır. Onu, mua- şeretten menetmek, biribirleriy- le anlaşmak zevkinden mahrum bırakmak için, kapının Ustüne kilit takmak kâfi değildir. Hür- riyeti tahdit edilen insan, ne ya- par yapar, yatak çarşafını yır- tar; beline İp yapar; pencere- den sarkar... Bazı alleler vardı, içimize ke- rışmak için can atarlardı. Bir gece bunlardan biri, bizim için dedikodu yapanların en ileride geleni, allesiyle birlikte bizi xi- yarete geld!. İçeriye girerken: — Yabancı edğilir.. diyordu Biz de sizlerdeniz.. Heplimiz hayret İçinde kdl- dık. Halbuki ba zat, karısının kolunu hekime göstermemek - çin nabzını çarsşafın Üstünden tutturmuştu. Gece yarısına kadar bizimle züldüler, söylediler; bizden hiç bir zarar görmeden, kalktılar; evlerine gittiler. Ayrilirken tek- rar tekrar: — Yarın akşam yemeğine mutlâka bekleriz.. diyorlardı Fakat kulağıma eğilerek, şunu da ilâve ötmeyi unutmadı: — Yalnız çok rica ederim, biz- den kimgeye bir şey bahsetme- iniz!... İçimde derhal bir isyan uyan dı: — Yeno., dedim, bak önn gele- mem.. Bizim, gizli kapaklı hiç bir şeyimiz yoktur.. Bizimle gü- rüğmek isteyenin içi dışı bir ola- salktır... Casareti medeniyesi ol- mıyan evinde oturur.. Büyük bir pot kırdığının far- kındaydı: — Darılma, dodi, nasıl ister- sen Öyle olsun.. Yarın akşam mütlâka bekliyorur... TT LUZOE — VAKIT NİSAN 1939 tör YETECEMAMAC TETEDDDDİDIĞ Meraklı Tarih Sayfaları İranda manevra... İnrereremerereeecnaaReemRseneSAcAn - İstanbulda yangın havuzları | İzmir Küğrt Fabrikası ve Eşericedit kâğıdı — Kontrat usu- lünün konulması — Muallim Mektebinin kuruluşu — İstanbulda j iyangın havuzları — Vakanüvis Esat Efendi — Veliefendi Çayı. : DD Ta L Yazan: Reşat Ekrem Buğün Hicri 1264 vekaylinden bahsedeceğim, İZMİR KAĞIT FABRİKASI VE ESERİCEDİT KAĞIDI Ermeni zenginlerinden- Düzoğ- lu Huce Karabet ile Huce Mih.| ran İzmirde bir kâğıt fabrika; yaptırıyorlardı. 1263 te fabrika.| nın inşaatı bitti, resmiküşadı ya- pilârak ilk çıkardığı kâğıtlar As. tanbula geldi. « İzmir kâğıtları ilk önce olduk. ça râağbet gördü. Bilhassa resmi dairelerde tercihan kullanıldı. Bu kâğıtların alâmeti farikası, Üzer- lerine vurulan “Esericedit,, dam- gası idi. Fakat İzmir fabrikasının kapan Kadın ve Moda Üç ayrı vazife gören elbise- Üç ayrı vazife gören ve tam or- ta yerinde kanguru karnındaki keseyi andıran bir büyük cep bu. | lunan bu battaniyeyiyi, hem ya. tarken üstünüze serebiliyorsunuz, hem otomobilde veya açık bir yer- de dizlerinize örtebiliyorsunuz, hem de belinize sarıp eteklik ola. Tak kullanabiliyorsunuz. (İngiliz modası) ——— 0 Günler geçtikçe dostluk hal- kası genişleyordu. - Birken tç, masının başlıca sebebi, Avrupa kâğıt fabrikalarının rekabeti, ka. pitülâsyonlar dolayısiyle bu reka- betin önlenememesi, bir de sermâ. yesinin büyük bir kısmının vere. siyeye kalması idi. Fabrika kapandı ama kâğıtları- nın damgası olan Esericedit ismi kaldı. Son zamanlara kadar büyük kıtada çizgisiz beyar kâğıtlara halk “Esericedit,, derdi. Memleketteki muhtelif alışveriş işlerinin intizam ve emniyeti için ilk defa olarak kontrat usulü bu 1264 yılında konuldu. Han, ha. mam, ev ve dükkân vesaire hak. kında mal sahibi ile kiracı arasın- da bir mukavele imzalanacağı hal. ka ilân edildi. 1261 de fakir erkek hastalar için Yenibahçede bir Gureba has- tahanesi açılmıştı. 1264 te de fas kir kadın hastalar için ayrıca bir lhııuhını yapılması için iradei seniye çıktı. Eskidenberi kadın delilere mahsus olup uzun zaman danberi muattal ve kapalı duran |Haseki Sultan timarhanesi tâmir edildi, içi bir hastahane şekline konuldu. Yeniden bir eczahane ve Küzumlu daireler inşa olundu. Ka. dınlardan hasta olup bir bakacak kimsesi ve oturacak yerleri olmı. yan biçarelerin tedavilerine baş- landı. Rüştüye mekteplerine muallim yetiştirilmesi için “Darülmualli. min,, adr İle bir mektep açılması da bü 1264 yılına tesadüf eder. Evvelâ Fatih civarında bir bi- İ Sonra mektebin muallimleri tayin ve talebeleri kaydolundu ve mek. tep merasim ile açıldı. İstanbulda sık sık yangın olu. yordu. Bu yangınlar birçok mal ve canın telefine sebep oluyordu. Yangınların sirayetini önlemek i- çin tedbirler, düşünüldü. Bu ara. da, halka kârgir bina yaptırtma. ları tavsiye edildiği gibi İstanbus lan münasip yerlerine büyücek yangın havuzları yapılmasına, ah. şap binaların arasına yangın du. varları inşa ettirilmesine, sokak- ların mümkünse genişletilmesine karar verikli. İlk yangın havuru. nun yapılmasına da Bübıfilide başlandı 1264 te mekâtibi umumiye na. zırı Nakibüleşref vaka nüvis Esat Efendi öldü. Esat Efendi 1200 de doğmuştu. Babası Sahaflar Şeyhi Elhac Ah« met Efendi idi. 1203 de babası |Medine kaklısı olduğunda bindik. leri gemi Süveyş körfezinde bat. İzuş, klüçük Esat, ağasının oğlu ile bir direğe yapışıp kurtulabil- miş, bazı hamiyet sahiplerinin yardrmiyle İstanbula gelmişlerdi. Pek küçük yaşındanberi çalışkan. hiğe ile temayüz etmiş ve mekâtibi umumiye hnazırlığına kadar yük. selmişti. Esat Efendi çok haris bir zattı, 'Bilhassa gözü Şeyhislâmlıkta idi. ;Şıym.ıımnım her — boşalışında kulak kabartır, kendisinin daveti« Böşken sekiz oldu. Tıpkı, Ünle-'ni beklermiş. Esat Efendi Kanlı. rİne buğday tanesi attıkça .V:ık—':ı-.'ı otururdu. Padişahm gözün. laşan, okşadıkça insanın omuz-| den uzak kalmamak için, havanın larma çıkan muhis güvercinler|en şiddetli soğuk olduğu günler- Bibi etrafrmızda bir cemiyet top | de bile pazar kayığına tandır ko. lanmıya başladı. Şimdi Antal-| yarak muayedei hümyüna gider. yalı salon kadınını görüyorum; | miş. irağim gururla dolüyor... ı 1264 yılının şayanı dikkat va- Buşzünkü cemiyet içinde, ben: kalarından biri olarak Veliefendi :drn bir hatıra kalmamış olaa çayırında yaplan bir askerf ma. bile, beade, onun yirmi senelik nevra naklolunabilir. Bir tarihi var. Senelerin süratle| Bu manevraya 16 tabur piyade geçmekte olmasına rağmen o he-| ve iki alay süvarj ile ?0 top işti. nüz dünkü bir hatıra gibi yaşı irak etmişti. Manevraları seyrete (Xore. mek için padişah ve vükelâ ile he. D 10 Niran DA& — men bütün İstanbul halkı Velle. “Etrüsk” fendi çayırma gitmişti, ; i f M YU İ İ İ