6 — VAKİT 18 NISAN 1939 Dehir röportajları ” U 5 Vaşidin dükkânın- “ da yarım saat! Comiki Şehir her müşteri ile “kendi dilinden konuşuyor Geçen gün, gazetelerin biri, gı Naşidin açtığı -piyango- dükkânında bahsederken o- » oraya gelen her müşteri (ri ayrı şivelerle ve tıpkı plaria birer hemşeri, yahut ak- “Aba imiş gibi konuşacağını ya Önce buna pok inanma Ik; fakat dün bir kahvesini mek Üzere Naşidin Beyazıtta mİ dükkânma uğrayınca lenin doğru olduğunu öğ İk. İşin tuhafına bakm ki, İt, dün sâbah biz oradan ge m.bizi bile kendi şive ve çemizla dükkânına çağırmı- 5 SUR" Hai 5 — Oo. Buyursunlar bayım, 'un da size şöyle, kırk se 8 puntoluk tarafındân okka: £ Merak etmeyin, gelir, bi- Utundan fazla traş etmem! sonra, biz Naşitle karşı. kahvelerimizi içerken o nın önünden, koltuğunda tatlı tepsisi ile geçmekte o n avi şalvarlı ve Halepli tat- fa seslendi; “ Faddal ya hacı baba, fad İsi, faddal! | i ihtiyar tatlıcı birden anlama 1p sordu: > Lebbeyk ya delikanlı? — Tanlehun fıddukkan! Tatlıcı hacı: Esselâmun aleykum! diyip | k a İn * Li na i N p i 6 Vi ül © (— Ey. keyf hatrek İnşaallah | i hacı bâbâ! “Mebsut ya evlât, mevsut! “Ooh! Enelmemnun velmes- elmahzuz ya haci bâbâ! ada dayanatnayıp: Naşide Baş tarafı pek fona değildi, ! ini atı nâ biçim arapça böyle ? lerek: u, dedi, bizim sahne arap: nra haciya döndü: “Uşrup ene İlgahul Hacı; gr Ayval! R sefer, Naşit şiveyi, lehçe- tup İstanbul şivesiyle baş- ni © İyi ama, ayvayı nereden lal m şimdi'bü mevsimde haci 17 Sen ayvadan geç 'de Kah” ci, aynı tavırla: — Ayvaâ! t, çatık dergibi, vir İddet bana baktıktan sonra; en kapıya fırladı: 5 Vay canım, ciğerim, vay İ- gozum, usta Savam! Nirden İlp nireye gediyon böyle! iâşidin iltifat ettiği bu zat, ilkpaşada pastırmacı İnceşu usta Sava idi ve derhal Na- İp şu cevabı verdi: “Ben beni nirden taniyop yle hey gidi? — Nasıl tanımam, gozubu #6- ladı: | z bir yorgun kahvesi dizdire-| Oturursanız, sizi bir buçuk, | Şehzadebaşındaki teatro tükkâ- yim, sen bizim İncesulu pak* nastaş dayının yeğni de nusun? Anastaş dayının yeğenlü- 16 yeğenüylüm emme, ya sen mlerden oluyun bahayın?” Ben de Balıhbazarında zah- “Gocabıyıkoğlu' Ağa Diyo “stâ gardaşınm eski ortak- ından değülmüyüm ya? De ; gel, buyur, bir gayfemizi iç! da içeriye dalıp bir sandal- iya oturduktan sonra bu sefer Taşit yoldan geçen eli çantalı, sil orta boylu, kır sa bir bayana sesiendi; — Vay Bayan Bercuhi, göortaz kor? Kadın birden dönerek biraz Naşidi süzdükten sonra: — Şuza gertam kor! Naşit: Daha erkendir canımm! Ne vardırkim şimdik bu sahatts çarşıda? Daha çarşı yeni açıldı ise müşteri henüz çıka! Hole gel gel de bir kahve, yaki bir çay gıhampurem! Kadın, tam kapıdan İçeriye dalarken birdenbire Naşidi ta- niyıp da ağzını açmasın mı: — Ka, sen komik Naşit değil. sin he? tıknazca vur — Benzetiyorsun? — Nasıl benzetoorum. Tıpatıp Naşldin kendi zatısın! Zo, senin nın iflâs mı etti ki şimdik, gel- din bunun burasına da komikli. ği burada edoorsun? Ne ise, Naşit, onu da bir ta- rafa oturttukztan sonra tekrar oradan geçen seyyar zilccasiye- elye seslendi: — Boynozdiyoz Behoraçi! Herif bön bön içeriye baka- rak: — Roynoz diyoz, kekeros? — Yanaki, vanaki? — Ki bâber bo, ne var ki ça- ğırıyorsun, sabah, sabah? —Esta dük, Ay muuçu buy” nu, ay mungu havadar, AysmA çu nezaretli! — Oh, iyi ya işte, çık dükkâ- nin damma, bik keyfine, tuk& mina! — Yel bir kare iç bo? — Bedava mı içeceğiğ kâve- yı? - Kav bedava ama cigarası senden! — Hiç bana yelmez! — Yel öyleyran cigarasi da benden olsün! — Kebriti desenden yelirim! —Kebriti'de benden, yel ba- kalüm? — Oyleysan şalam! Diyip o da içeriye girdi, Derken onun arkasından bir şıracı Arnavut, bir kalaycı ve bir Rodolt Valantino ile bir Ja- net:Makdonald taklidi. girince Naşit göz ucuyla bana bir işa- ret yaparak: — Nasri, dedi, tayfa tamam... olursa | Başlıyalım mı? — Başlıyalım ama,.zurna İle nârâ eksik? Bunun üzerine Bayan Bere hi demesin mi ki: — Zurnayı falan ne yapacak- sınız, birazdan radyo başlıya- caksa biz de onullen keyfimize bakarız! ŞEHİR MEKTUPÇUSU ü- Dün ve yarın si “İğ tercüme külliyatı 7 nci seriden 61.67. 7hitap Vikontün ölümü Lencit IX. Liza Evlilik Gizli Pamuk harbi Bizans tarihi , Senyolbeos Avrupa , 20 s6 1. ,60 460 “DUN AN A Ci yı Dün, her tarafta harp İçin nu tuklar söylenir, sulh namma teh- ditler yapılırken, kurtlar kuzula- ra teminat verir, mihver muhar - rirleri uyku tavsiye ederken, ben bütün bunları unutmağa karar ver miştim, Çünkü havada öyle bir ıliklık, öyle bir şehvet vardı ki, bunu duymamağa, sindire sindire tatmamağa imkân yoktu. Ve kırlara çıkıp gezindim; Nereye gidiyordum? Bilmiyor- İdum. Yalnız, burnum havada, top jrak, taze çimen ve bahar kokula. me Öoldurarak yürüdüm, Yanıba- rmış bir atlı genç kız geçti. İ - çime dolan kokulara atın kokusu da karıştı ve o anda, büyük ceddin Adem Babanin niçin cennetten kovulmağa razı olduğunu anla - dım. Onu affettim. Hem de kıs , kanacak! Sonra, yalnız yolda, yalnız ba“ şıma yürüdüm. Yürüdüm. Önüme bir lor kahvesi çıktı. O- turdum. Biraz sonra, yanımda kü. çük bir sakallı adam peyda oldu.; Bir kır cücesi sandım. Gayet tatl bir yüzü vardı. Koltuğunun al tından kitaplar çıkardı, yelpaze gibi açarak, almam için önüme ituttu. Gözlerim, bu yelpazenin i- çinde bana hiç de yabancı olma - yan bir kitap kabma ilişti, gülüm sedim, hatırladım, Gülümsedim: Bu kitap Şarloya ait bir kitaptı, Üzerinde de resmi varla 5 mimpma - Hatırladım: Bu kitabı ben, bun dan yedi, sekiz sene evvel yaz - muiştım ve mevcudiyetini bile u . İnutmuştum. Kitabıma 10 kuruş istemesine verdim, memnun bakışları altmda ilk sayfasını açtım. Gözlerime şu satırlar ilişti» Charles Spencör Chaplin “16 nisan 1889 senesinde Londrada idön rını sarhoş olana kadar ciğerleri- ; isımdan, saçları perişan, yüzü kı - , rağmen, kır cücesine 2$ Ve dün 16 nisan 1939 idi, Ya büyük Şarlonün ellinci yıldönümü! Orun bütün filmlerine hâkim rustal bir dekor ve bir ruhi halet içinde bu garip tesadüf beni cid- den memnun etti ve Şarloyu, kim senin hakkma tecavüz etmeden, kimseyi tehdit etmeden bütün dün yanm' kalbini fethetmek sırrına mazbariyetini düşündüm. Onun k ğu beşeri saltanatın hudut » vü u xarşısında biz #ülta ha. risleğinin hiddetletinâeh Basil tit. | reğiklerini, gülünç kaldıklarını bâtirladım, ve büyük Şarlo, du * daklarıma, ne zamandır kaybet »- miş olduğum bir tebessümü iade! etti. Ona teşekkür ederim. ... Şarlo, ilk sahneye çıktığı za man 6 yaşında imiş. Londraya civar, askeri bir merkez olan kü- Bir harp kuruş |çük bir kasabada. Şarlonun ellin- ÜümÜ Şarlo şarkı söyliyecekti, Evve - 1â şarkıyı unuttu, Büyük bir ceht sarfederek hatırladı, titrek bir sesle söylemeğe başladı. Biraz sonra suratına bir şey atıldığını hissetti, bunu bir ikinci ve üçün. cü takip etti. Sarlo patates ve cü” rük yumurta yağmuruna tutuMu- ğunu zannetti, gözlerini kapıya - rak şarkısma devam etti, Bombar- ÜR ARŞE gym şeysi man, üstüne atılanların... Para| olduğunu gördü. Halk, onu daha 6 yaşında iken sevmişti. Bugün Şarloyu sevmiyenler, & jna, alelâde bir maskara diyenler var. Böyle olması da tabit ve lâ - zım, Çünkü, dünyada böyleleri ol. - İmasa, Şarlonun kıymeti ve hik - meti vücudu kalmazdı. Şarlo, ya - Me Bir çift çorap. 320 lira | | Senelik çorap masrafi (32.000) lira 3 Son zamanlarda ipekli Gi ların fiyatları üzerinde bir BÜ münakaşalar oldu. Çorapları" r halı ve çürük oldukları ileri # dü. Halbuki Holivudun ipekli $9 rap fiyat rekoru insanları hayf te bırakacak derecede yüksekti” Meşhur yıldız Eleanor şimdiye kadar en pahalı çer” giymek rekorunu muhafaza 2 yordu. Artistin dansederken gi diği kasıklarına kadar uzun Sö rapların çifti beş yüz kırk fi yani bizim paramızla yirmi BE idi, Fakat son günlerde bile sf hur dansöz yıldızlardan cini Roger bu rekoru kırmıştır. Sf şın yıldızın yeni çevireceği Hf için hazırlanan çorapların gi 8000 frank yani 320 liradır. Bir gift çorap 320 liraya ol ca Eleanor Povelin rekoru büyü bir farkla kırılmış oluyor, Holivutun senelik çorap sarf l yatı 50.000 İngiliz lirası yani Li riben 320.000 Türk Ji tindetlir. Birçok bü; lara katlanan ve yeni bir moda çı ufak masrafları arasında çörap masrafları muazzam bir | kün tutmaktadır. sayi ukalâ ve ruhan sefil olanları ali teşhir ederek, zalimleri gülü mevkilere koyarak beşeriyetin Bf cını alıyor, kalplere bu yoldan diyor. Şarlonun elisds korkunç bir # lâh var ; Kahkaha! O, kahkaha bataryf” ların: birisinin üzerine eswi-4 Rezstini şaşırmaz, muhakkak vu” cur, Hattâ “gülünç olmanın öl” dürmeğiği,, o memleketlerde vi Şarlonun elinden kurtulmak igin bir tek çare vardır: Onun filmif” sini yasak etmek. Ve Şarlonun "e Bimleri bazı memleketlerde yasa$” ter, Çünkü Şarlonun yegâne dt “ manı diktatörlerdir. İşte bu sebef ten Şarlonün çevirmekte olduğ son filmin ismi “Diktatör,, dür- radılışlarında fena, mütehakkim, Fikret Adil e a ei Çıkarsa Büyük harbi idare edenlerden Çörçil italyanın vaziyetini nasıl görüyor ? Bir çok memleketlerde herkes acaba Sinyor Mussolini İtalyayı Almanyanın yanı başında bir harbe sürüklemeye mi karar ver- di? diye düşünmüştür. Bir çöklarmca son ön beğ gün içindeki hidiselerden sonra bu mesele halledilmiş bulunuyor. İngiliz — İtalyan anlaşması en gayri ahlâki gekilde yırtıldı. Bir nokta yok ki İtalya sözünü tut. muş olsun. İtalya Libyadaki as. kerinin mikdarını 30 binden yu. karı çıkarmamayı vaadetmişti. Askerlerinden bir kısmını çekti. Fakat sonra tekrar gönderdi, İtalya, hiç olmazsa dahili barp bittikten sonra İspanyadaki as- kerlerini geri çekmeye söz ver. mişti, Harp bitti, İtalyan asker. leri hâlâ orada. Akdenizin bugünkü haritasmı bozmamayı vaadetmişti. Bu ha. ritaya Adriyatik de dahildi ve dahil olması lâzımdı. Halbuki bu- gün İtalya Arnavutluğu almış bulunuyor. İalya, askerleri mühim bir harekete geçtiği zaman bundan, İhgiltereyi haberdar edeceğine de söz vermişti, Bütün bu taahhütler bozulmuş (bulunuyor. 4 Hattâ Kont Ciano Arnavutlü. Ka karsı bir şey düşünülmediğini İngiliz murahhasına temin etmiş. ti. Bu da diğer hilekârlıktan ba ka bir şey değilmiş. Meğerse ay- ni dakikada İtalyan gemileri ve İtalyan askerleri kurbanlarınn üzerine atılmaya hazırlanıyorlar. miş, Böyle dost bir memleketle da. ha yeni yaptığı bir anlaşmayı hi. çe sayan bir hükümet bu devlete karşı düşmanlığını fırsat düger- se son haddine vardırmaya daha şimdiden karar vermiş diye dü. şünebiliriz. #8 Bununla beraber, verilen söz ne kadar bozulmuş olursa olsun, aradaki menfaat yine aynen mev cut. “Menfaat aslâ yalan söyle. mez.,, bu, on sekizinci asırda söy Jenen bir sözdü ve Marlburg dü. kası bunu sık sık tekrar etmiştir. İtalya Akdenizde İngiltere ve Fransa ile bir harbe girecek olur- sa şüphesiz kendi menfaatleri gok zarar görecektir. Hiç bir de. virde hiç bir devletin kuvvetleri İtalyanın bugünkü * vöziyeti ka. dar dağınık bir vaziyette bulun- mamıştır. Dört İtalyan ordusu İtalyan kıyılarından uzakta bulunuyor. İtalyan filosu Akdenizde İngiliz ve Fransız filoları tarafından mağlüp edildiği takdirde bu or. duların Anavatanla olan irtibatı kesilir, Diğer taraftan, İngiliz ve Fran sız filoları İtalyan filosundan, mukayese kabul etmiyecek dere. cede kuvvetlidir. Bütün İtalyan harp gemilerindeki askerlerin hepsi birer Mussolini olsa vi denizlerin hâkimiyetini elleri9f alabileceklerini düşünemeyiz. ra karşılarına bir çok müşkül çıkacaktır. Umumi Harpte bu müşkülât hiç biri ortaya çıkmamıştı, O mandanberi öğrendiklerimiz ği İtalyan bahriye askerlerinin ##© veya üç İngiliz veya Fransız ## kerine muadil olduğunu düşün ” memize müsait değil, Bu ts j kıymet biçmeye sırf nezaket ic bı mecbur bulunuyoruz. Vinston Churchill bir harp © lursa ilk neticenin Akdenizde sf nacağını, bu neticelerin de Hab sistanda, Libyada, İspanyada © Arnavutlukta bulunan Italyan 0f” dularmın felâketi demek olac# ğmı söylüyor, İtalya için dahi” mevcut diğer tehlikeleri sayıyff” onun için İtalyanm ancak, İn giltere ile Fransanm mildahsi# etmiyeceği şekilde bir harbe rebileceğini söylüyor ve diyOÜ ki: : İngiltere ile Fransanm, Yun?” nistanla Türkiyeye teminati zerine, Yumanistana karşı hef * hangi bir taarruz Akdenizde pi harple neticelenecek ve hir # hesiz şimalde daha büyük harbin çıkmasma igâret olaca” Ki tr. ğ