Tarihten bir yaprak: Tepeden inme Bizde bir darbımesel vardır; Tepeden inme,. Hikâyesi de en- teresan, Büyük balık küçük ba- lığa nasihat eder. Der ki: — Aman erlâdım, bizim için birçok tehilke vardır. Evvelâ düşmanımız olan balıklara yem ol k. Ondan sonrada in safsız loşsanların kurbanı olma wak, Büyük balık düşman balık * lardan nasıl korunulacağını u zun üzün anlatlıktan sonra İn- sanlardan kaçma, onların bile- lerine aldanmamak çarelerini da saymış: — Her yem bir değlidir. Ba sı yemler, gırtlağı parçalayan Iğnelerdir, ki onun bir ucu in san oğlunun elindedir. Yutaca” dın yeme evvelâ kuyruk Yür, yanında dolaş, iylce emniyet et- tkten sonra yutmaya teşebbüs et. Sonra bir de... Büyük balık sözünü tamamlı- yamamıştı. Birden su dalgalan- dı; bir hışırtı oldu. Kendine gel diği vakit kaçma imkânı kal mıyan bir ağ kalesl içinde bu Yunduğunu gördü. Ağla avlan- mışlardı. Küçük balık sordu: — Sen ki düşmandan kaçmak korunmak için birçok şeyler bi- Myordun. Bu nasıl oldu? Büyük balık cevap verdi: — Ey oğul, bu senin bildiği gibi değil, buna tepeden İnme derler... Son senelerin Istllâları hep tepeden inme oluyor ve büyük balıklar küçüklere nasihat et - mekte devam ediyorlar. Eğer büyük balığın tepeden inme hi- kâyesini biliyorlarsa sakınmak yalnız küçükler için olmamalı dır. N.A, Adliyeye verilen komiserler Birçok kimselerden rüşvet al dıkları iddiasiyle Emniyet direk. törlüğü tarafından dün müddelu- mumiliğe teslim edilen, başkomi- ser Ömer, Emin ile komiser mua- yvinlerinden Burhan, İsmail, Salih, Unkapanı komiser muavini Ulvi ve polis memuru Cemal birinci sorgu hâkimliğine teslim edilmiş- lerdir. Fakat müddelumumilik bu yedi kişiden beşini suçsuz görerek hak Jarmdaki tahkikatın: kesmiştir. Bunlardan sadece başkomiser Ömer ile Eminin rüşvet aldıkları anlaşılmış ve birinci sorgu hâkim- Wiği tarafından sorguyu müteakip tevkif edilmişlerdir. a! İlk peşrevler gayet ralanti de. vam etmekte iken hafiften başlı- yan erkek seslerile takip edilmez bir sürat aldı. Dans hızı fevka. lâde oynak bir ritmde gözler ka. maştırırken etrafın heyecan ve sarhogluğu son hKâddini bulmuş. tu. Binnisbe vahşi ve yabani ka- vimler iğinde de olsa dans ve mil. zik başlangıçtaki sanat çerçeve. sinden artık arılmış, kırmızı de. rililerin, kırmızı ateşinin boyadı- ğı kırmızı hava, alevlere atılmak, ta olan bir nevi tütsünln de can. landırdığı bir şehvet kokusu ya yıyordu. Bir saate yakındır dansını, in- sanlaşmış bir yılan veya yılan . laşmiş bir insan halinde nefis ve lirik bir kompozisyonda de. vam ettiren Mala, etrafmda ya. nan âteşin kızıl gölgeleri orta - sında canlı bir kor sütunu gibi idi. Olgun veya cahil, kafalardan ziyade gönüllerde düğümlenen bri esrar halinde hisler, damarlarda dolaşan ve her an taşmak arzu. su duyan kan halinde, bu emsa!- İ siz manzaradan gaşyolmuş göz - lerde istisnasız okunuyordu. Mojuya, karısının hazıruna bah İşettiği zevkin vahşi bir ihtira - siyle acayip bir haz duymakta idi, — Mala! Sesler kesildi, Dans durdu. Re. isin bağırarak verdiği bu işâret üzerine her şey susmuştu. Dilber Mala, kendisinden da. ha da çıplak olan on kızm omuz. İari üzerine uzanmış, geldiği gi. bi, sahadan uzaklaştı, Bir daha da meydanda gözükmedi. Zaten beş hizlerile de sarhoş ve sermest olan halk, kulakları hırpalıyan homurtular çıkararak dağılmak. ta iken Mojuya misafirlerini ya. nma çağımdr. Şerif, Dempsey ön. de diğerleri arkada reisin bulun. duğu hasıra gelip durdular, On- lar ayakta idiler. Mojuya yine tercüman vasıtasiyle sordu: — Nasıl?, Kadınlar da dahil hep bir ağız. dan ccvap verdiler: — Şahezer!.. Mojuyanin Japonlaşan gözleri tekrar melez bir mana almıştı. Gururla karişik bir kıskançlık, Kendilerine tahsis edilen bir bü. yük çadırdaki bölmelerine çe- HARPUTLU ŞERİFİN AMERİKA HATIRALARI kilen Şerif ve arkadaşları seya in yorgunluğunu çı. n başlarını beraberle. rinde getirdikleri yastıklara ko. yar koymaz deliksiz bir uykuya daldılar, Şerif ve arkadaşlarmm ente, resan bir tatil zamanımı geçirmek Üzere geldikleri bu kırmızı deri. ler hakkmda okuyucularımıza bâzı malâmst vermeyi faydalı buluyoruz. Mojuyanm reisliği altımda bu. lunan Komorna kabilesi diğer yerlilere nazaran en medenisi! sayılmaktadır. Komornalı topra- ğını ekip biçmesini bilir, Ayrıca medeni şartlar altmda olmamak la beraber kara ve su avcılığı da yapar. İçlerinde mühim bir ta. baka çobanlık ederler. Kansama nehrinin eteklerinde yerleşmiş olanları yalnız sığır yetiştirmek. le meşguldürler. Böyle olmakla beraber yakm tarihlere kadar bu kırmızıların bir arada yaşayış tarzları pek basit ve iptidai bir halde kalmıştr. Aralarındaki iç. tlmat teşkilât ekseriya bir kabile reisi etrafında toplanmış küçük topluluklardan ibarettir. Bazi or. manlık ve otluk yaylâlarda kabi- le reisleri nüfuzlarmı daha ge . niş tutmuşlar ve hükümlerini da. ba ziyade gümullendirmizlerdir. Böylece kendilerine bağlı adım. lar vastıasiyle idare ettikleri ba. sit şekilde bir saltanat kurmuş- lardır, Redakinler ekseriyetle yetiş - tirdikleri mısır, darı ve bazı ne. batlarla geçinirler, Bol avcılığa rağimeh et halk sofrasında her gün görünmeyen bir kibar yeme. ği sayılır. Hattâ sığır besliyen kabileler de bile kasaplık hay. van pek ağır, Bunlar asıl hayva nm sütünden yağından, derisin. den istifade ederlerse de gaye bü değildir. Bazı kısımlarmda s1. gır alış verişte para yerini tutar yahut delikanlılar evlenecekleri vakit seçecekleri kızı babasmdan beş on sığır vermek suretiyle â. deta satım alırlar. Meselâ Ko. mornalarda bir genç erkek çalı- şıp çabalayıp bir kaç hayvan sa. hibi olduktan sonra ancak evlen. meyi düşünebilir, Hoşlandığı ve abayı yaktığı bir kıza önce bazi hediyelr vermek âdettir, Sözde nişanlılık devresi olan bu ilk za. manlarda verilen her hediyenin ayrı ayrı birer manası vardır. tâ belli on bin rublemi yemişti. Her Kız tarafı da karşılık olan baz hediyeler meyanırda bir gerdan. lık gönderir ki bu gerdanlığın kaç tane taşi olursa o kadar sığır istiyorum demektir. Evlenmeye talip olan delikan- lı da kızın istediği hayvan mik. tarmı tamamlar tamamlamaz gi. yinir kuşanır kız tarafından gön. derilmiş gerdanlık, bilezik gibi süsleri takmır ve yirmiye yakm erkek arkadaşiyle birlikte kay » natası olacak adamm ziyaretine gider, Bu ziyaret esnasında sanki et- rafta kimseler yokmuş gibi or. talık büyük bir sessizlik içinde. dir, Ve evvelce de anlattığımız gibi, sanki bir yabanet geliyor - muş vaziyetinde meydanda kim. seler gözükmez. Delikanlı göyle yüksekçe bir seto çıkarak bir kaç defa kızm babasının adını bağıra bağıra çağırır. Nihayet kaynata yanımda o köyün ileri ge- lenleri oldüğu halde kulübesin » den çıkar ve sanki bir şeyden ha. beri yokmuş gibi: —“Ne istersin?.. Bu yanmda. kiler de ne istiyorlar?... diye 80. rar, Buna cevaben delikanlı ga- kederli ve mahzun bir ta. dim! Kızınla evlenmek istiyo - rum!..,, der. Derken bu sözde biribirlerin « den ve bir şeylerden haberdar ol- mıyan insanlar arasında hararet li bir pazarlık başlar. Oğlan: — Kızın için otuz sığır istedi. ğini duydum. Bu çoktur. Bu ka. dar hayvanı nereden bulayım ?.... diye dert yanar, Kayrata bu söz. lere hiddetlenir: —“Nasıl?.. otuz sığır mı?.. Kim demiş?, Ben kızım için elli sığır istiyorum!,. diyerek aza kanaat etmediğini anlatmak istemekle beraber müstakbel damadını ve misafirleri kulübesinin içine da. vet eder. Nihayet bütün köy hal- kının senelerdenberi mutat ettik. leri muayyen bir ağırlık üzerinde iki taraf uyuşurlar. Lâkin garil gu ki ağız kavgası hâlâ bitme miştir. Düğün günü kız ve ei kek tarafımm davetlileri karşılık. İN geçerek biribirlerine en ağıza alınmıyacak yakasi açılmadık ok kalı küfürlerle hitap ederler. Bu da yetmiyormuş gibi sonunda bi- ribirlerinin üzerine hücum ederek | dövilgür gibi yaparlar, Bunun ©. zerine, gelin başta olmak Üzere YAZAN: 'Muvakkar Ekrem Talü reket ettim efendiler... Hayır, hayır he yalnız kadmlardan mürekkep bir kafile ortaya çıkar. Güvey de, ge- lini omuzuna atar atmaz kaçırıp uzaklara giderler, Orada kalanlar arasında kav . ga yeniden kızışır ve bu uydur. ma mücadeleyi köyün ihtiyarları gelerek nihayet durdururlar, Bu paskallıklar bu suretle sona erin- ce artık düğün eğlenceleri ve danslara başlanır. Gece geç vak. ta kadar, Şeriflere yapılan must. ki, oyun ve yemek ziyafetleri bil. yük bir neşe ile devam eder, Damat olacak erkek, omuzun - da götürdüğü kızla bir müddet meçhul bir istikamete doğru ko- gar kogar. Beş on dakikalık bir yoldan sonra sahiden yorulmasa da yorulmuş gibi yaparak, kızı kucağından yere, otların üzerine indirir, Ve karı kocalık o andan itibaren başlamış olur. Redskinler alış verişlerinde ba. zı maddelere paradan çok daha fazla kıymet ve itibar göstermiş. lerdir. Bugün bile bazı yerli kabi. leler bu taamlülü bırakmamışlar. dır. O tarihlerin en makbul bir metar da tuzdu, Kıyafete gelin- ce, şimdi bemen hemen hersi ta. mamen giyinip . örtünmüşlerdir. İçlerinde medeni kıyafeti kulla - nanlar da vardır, Başlarında meş. hur tüylü papakları bulunmak gartiyle,, Lâkin çök eski devir - VAKIT s.ABONE TARİFESİ Memleket Memlel içinde dışa 35 15 | 260 (o 435 6 aylık 4175 3 Tyilık 900 1600 Tarifeden Balkan Biri için ayda oluz kuruş düşü Posta birliğine girmeyen yer) ayda yetmiş beşer kuruş medilir. Abone kaydını bildiren m tup ve telgraf ücretini, ab parasının posta veya banka yollama üeretini idare kendi zerine alır. Türkiyenin her posfa merkezli VAKIT a abone yazılır, Adres değiştirme ücreti 25 kuruştur. İLAN ÜCRETLERİ Tisaret ilânlarının santiz satırı sondan itibaren İlân & falarında 40; iç sayfalarda kuruş; dördüncü sayfada ikinci ve üçüncüde 2; birinei 4; başlık yanı kesmece 5 Mi dır. Büyük, çok devamlı, kliş renkli ilin verenlere ayrı 8! indirmeler yapılır, Resmi ilân rın santim - satırı 30 kuruşla 'TİĞARI MATİYETTE OLMIY; KÜÇÜK İLANLAR Bir defa 30, iki defasi 50, delası 65, dört defası 75 ve | defası 100 kuruştur. Üç ayl ilân verenlerin bir defası bed vadır, Dört satırı geçen İlânlar fazla satırları beş kuruştan & sap edilir. Hizmet kuponu getirenle küçük ilân tarifesi yüzde indirilir. Vakıt hem doğrudan doğru ya kenili idare yerinde, hem A kara caddesinde o Vakıt Yurt altında KEMALEDDİN — İRE İlân Bürosu eliyle ilân ksb eder. (Büronun felefonu: 90831 Ayık 3 aylık lerde anadan doğra denecek ka - | SMMM dar çıplak gezenler veya mab.| rem yerlerini kısa hasır veya de, rilerle örtenler mevcuttu. Zengin ve Bedri Yasimlar; hükümetin tâzyiki ile bir nevi patuklu kü. maştan yapılmış entarilef giymiş lerse do buna uzum müddet alı. şamamışlar ve hiç te memnun kalmamışlardır. Kadmlarınm sz merakı medeni insanlar kadar barizdir. (Devamı var) Bir adam boğulmatkan kurtarıldı Dün sabah köprüden boğaza kalkan Şirketi Hayriyenin 60 numaralı vapurunda bir kaza olmuş, Salıpazarı açıklarında vapurun burnunda oturan bir âdam denize düşmüştür. Derhal durdurulan vapurun sandalı de- Dize indirilmiş, sulara batıp çi- kan orta yaşlı bir adam baygm İ bir halde kurtarılmıştır. Alemdar sinema İKİ FİLM Büyük Vals Foks Jurnal. Halkeyinde Konfera Beşiktaş Malkerinde 15 Nisan cumartesi akşamı Halkevi Yön kurulu âzasından Avukat Reşat nar larafından hukuk # ba zuu üzerinde bir konferans verile: tir, Konferansı ulusal bir temsi) te edecektir. VAKIT a abone olunuz Dimitriye doğru koşup sarıldı. Her birden atılarak onları ayırtlılar. Fal Mityayı durdurmak kolay olmad. D adam, onun atıldığı tarafa sürükler zorunda kalıyordu. Nihayet kadını götürdüler. Telâş ve heyecan yatı Gruşinikanın kendisine kollarını w: rak götürüldüğünü gören genç: — Cânrm onlan ne istiyorlar?.. süz bir insan böyle hırpalanır mı? Diye bağırdı. Hâkimler, onu yatı mağa çalıştılar. On dakika böyle ge: Bu sırada Mikail Makroviç içeri gil rek: — Gruşinika aşağıya götürüldü. #endiler, müsaade eder imisiniz, bü runuzda şu talihsiz delikanlıya bir söz söyliyeyim?.. Hâkimler; — Bunda hiçbir mahzur yok. Sö) yebilirsiniz. Yüzünde kederli bir baba şefkati liren Mikail: — Beni dinle Dimitri, dedi; Ağr fena Aleksandrovna, aşağıda Trifon kızlarının yanındadır. İbtiyar Mat möv da orada. Ona anlattım, ki sef burada sorulacak o suallere salim ile cevap vermen lâzımdır. Eğer o lığı telâşa verirse, seni de şaşırtır. Pİ ki ne söyliyeceğini bulamaz, vaziyeij yerde bağıra çağıra bu haksızlıktan şi- kâyet ediyordum. Fakat ben, üç bin rubleye sulh olmak niyetinde idim, Bu para bana pek İâzımdı. Babam bu mik- tarı bir zarfa koyup yastığı altında sak lamışta. Üstünde Gruşinikânm adını yazdığı bir zarf... Ben, bu parayı ben- den çalınmış sayıyordum, Kendi param gibi Mi o rubleler., Adliyeciler, bu itiraf üzerine yine mânalr mânal: bakıştılar, y— Bu nokta Üstünde sonra konuşa- cağız... Yalnız eğer razı olursanız, bu zarftaki servete kendi paranız göziyle baktığınız: zapta geçirelim, olmaz mı?, — Yazın efendiler, yazım... Bununla aleyhimde yeni bir delil kazandığınızı görüyorum, âmâ umurumda değil. Ben, kendi kendimi itham ediyorum; anlı- yor musunuz kendimt. Delikanlı bunları söyletlikten sonra, yüzü gamla bulutlanarak: pimiz gibi derken yanıkiım.. Benim gibi diyecektim... Çünkü benim gibi bir ikinci adam daha bulunacağını zan- netmiyorum... Başım da me fena ağrı- yor... Ne diyordum?.. Ha, evet onun her şeyinden iğreniyordum... Her ha- linde namussuz, bir bayağılık taşıdığı. nı görüp tiksiniyordum.. Mukaddesat. tan nefreti, palavracılığı; seytarılığı, zliği beni. Ama madem ki artık ölmüştür, böyle konuşmıyalım... Şimdi başka türlü konuşuyorum. — Nasıl başka türlü?., — Belki başka türlü de değil. Ama ondan iğrendiğim için üzülüyorum. — Vicdan âzabr mı duyuyorsunuz? — Hayır vicdan âzabı değil, zapta geçirmeğe kalkışmayınız.. Böyle bir nefrete zaten hakkım yoktu, Çünkü kendim de iyi bir matah değilim. İster seniz bu son sözlerimi deftere çekiniz! Karamazof Kardeşler | Yazan: Dostoyevski bedb Çevirem Hakkı Süba Gezgin ein 15: onu öldüreceğimi söyledim. Bunu da berkes bilir. Bir aydır gezip geçtiğim yerlerde söyledim durdum. Ama, lâf başka, iş yine başkadır. Bu iç #lemi, #i- kir sahası hakkında beni sorguya çek- meğe hakkınız yok... Resmi hüviyeti- nize rağmen bu mahrem yere giremez- siniz, Yalnız bana âit şeylerdir, bunlar, Fakat madem, ki vaktiyle, evde, sokak- ta, garinoda bunları söylemiştim, o hal de şimdi de susmakta bir mâna yok- tur, Görüyorsunuz ya, efendiler. Size zorluklar çıkarmak niyetinde değilim. Ağır ithamlar karşısında olduğumu an hyor Zevahir aleyhimde,.. Herkese im. İşte adam- Bu cinayetin faili ola. rak tabif ilk defa akla ben geliyorum, değil mi?.. Hah! hah! hah! Sizi mazur görüyorum efendiler, baştan aşağıya kadar böyle bir zanda haklısınız. Ben, bile bu müthiş netice karşısında bay» — Annenizin mirasından üç bin rub- retten kendimi alamıyorum. Eğer ben (Islik bir meblâğın bu kavgalara yol aç. öldürmedimse, katil kimdir?. Diye so- tığı doğru mudur?. ruyorum. Sizden benim de öğrenmek — Ne üç bin rublesi?.. Altı bin bat. İstediğim şeyler var: Babam nerede? nasl, ne ile öldürülmüüş? Mitya: bu soruştan sonra, müddei- wmumi ile istintak hâkimine uzun u- zun baktı, Müddeiumumt ; — Onu odasında, kafası patlatılmış olarak döşemelere serilmiş bulduk. — Ne korkunç şey eferkliler!,, Ne korkunç şey!.. Diye inliyerek masaya dirseklerini dayadı ve elleriyle yüzünü kapadı. — Devam edelim öyle ise... Babanı- a karşı kin beslemenizin sebebi ne idi? Şurada burada söylediğinize bakılırsa aranızda bir kıskançlık meseleşi var- mış, — Evet kıskançlık ve daha başka şeyler... — Para kavgaları mı? — Evet, paranın'da rolü var. Mitya bunları söyledikten sonra, çok kederli bir hale düşmüştü, Sorgu hâki- mine cevap vetdikçe, 'ıztrap ve yeisi artıyordu. İşte bu sırada beklenmedik bir hâdise geçti. o Gruşinika, salonun yanmdaki bir diaya götürülmüştü. Maksimovla birlikte idiler, Genç kadm ağlıyor ve bir jandarma kapıda bekli- yordu. Birdenbire ağlamaktan coşan zavallı, yerinden fırlayarak'salona koş tu, O kadar ansızın fırlamıştı, ki kim- o ağırlaştırırsım... Zeki kadın, işi he senin mani olmasına vakit kalmadan © (Devamı var) ia kz ye Hakkımda evvelden verilmiş hü- mleriniz var.. Sizin içiniz çürümü, Fakat şunu biliniz, ki sizinle ko: adam, mert ve âlicenap bir erkektir. Birçok fenalıklar yapmış, lâkin ruhun. daki asil duyguları bozmamıştır. Gali. ba derdimi anlatamıyacağım, Bu mert- lik ateşi, beni her zaman yaktı... Onun güzel varlığını “Diyojen,, in feneriyle arayıp durdum... Ve... ve daima kötü- Jüzler işledim... Yani hepimiz gibi ha- see Ss