» kenarına yerleştirmişler ve böyle- VAKIT'IN SAYFALIK BÜYUK HiKAYESİ m Eğer Bir kış günü her hangi bir $edeple yolunuz düşer de Navolle kasabası civarından geçerseniz, k abaya giren yolun başındaki keskin viraja büyük bir ihtiyatla yaklaşınız.. Bu dönemeç esasen fena bir şekilde yapılmıştır. Bi bassa on üçüncü Lul zamanın kalma bi şatonun yüksek duvar- ları da önünüzü görmenize tama- men toani olur ve eğer otomobilde İseniz muhakkak yolun kenarın- daki hendeğe yuvarlanırsınız. Size bir tavsiyede bulunmak zahmetine katlanmamın sebebi, ge genlerde, tarif ettiğim virajı bü- yük bir süratle dönmek istiyen mu azzam bir kamyonun âkvbetine ya- kından şahit olmamdır. Gecerin karanlığı içinde yoldan Sıkan kamyon şatonun duvarlarına yüklenerek yirmi metre kadar'bir mesafede büyük bir tahribat yap* mıştı, Gürültüyü duyan kasaba hizlkt hemen koşuşarak henüz keyecan- dan kurtulamıyan kâmyoncular n etrafını sarmışlardı. * Uzun boylu açıkgöz bir delikanlı olan şoför etrafını çizerek alık alık yüzüne bakanlara vakayı anlatıyordu; virajr döneceğim zâ- lerin ışığında, yol Üze- rinde, büyük, dumanlar gibi be- Yaz bir adamın dansettiğini gör. düm. Şaşırdım.. Ondan kaçmak İ: 4 sarıldım, Fakat ne mi kurtararmadım. Dü- şünün, otuz ton ağırlık büyük bir süratle giderken bilhassa yolların da ayazdan buz tuttuğu bir za- manda nasıl manevra yapılır. Tâ- bii duvara tosladık. Fakat işin hoş tarafı bu değil. Biz duvarı birçok siyah gölgelerin taşlardan atlıyarak, g diklerden kaçıştıklarını gör rinde siyah kaputiz. k şeytanlardı bunl, ne döner — öyle değil mi Feliks. vi I kendini toplayama. — Tam yıkınca ırada bu hâdiseye ehemmi. yet vermemiştim. Bunlar olagan E yacaktık, gidip istirahat et mek icabediyordu. Halbuki daha eve kadar bir hayli yol vardı.. Bu aya, orada fazla kalamazdım. Kamyoncular her halde şarabı faz-| la yuvarlamışlardı. Fakat ben ü- yi işle i günü yeni se kut şüyordum. Bu vakadan uzun zaman sonra bir tesadüf eseri olarak hâdisenin i ve meraklı mahiyetini öğ- Dinleyin size de anlata. m. Küçük Navolle kasabası şato sa hibinin malyeti tarafından tesis edilmiştir. Birinci Navolle Kantu ktala karşı vazifesini ikmal ettik” ten sonra bundan üç yüz senc ev- vel Navolle şatosunu yapt rmiştı. Kont hudutsuz manzaralar: sevdi- ği için şöyle Jülettayin açılmış bir yolun kenarma düşen hâkim bir tepenin üzerini intihap etmişti, Kont sonbahar günlerinin, gamlı gruplarında uzaklardan şehrin kis liselerinin çan seslerini dinlemek. ten, renk renk açılar mânzarala- Tı, gökleri delmek İster gibi yük- selen sivri kuleleri seyretmekten büyük bir zevk duyardı. Kont ile birlikte bir kenara $8- kiliniş olan bazı şövalyeler de kü- Şük evciklerini şatonun bahçesi €c mütevazi köyceğiz şatonun göl gtöinde küçük bir kasaba halini almıştı. Fskat üç yüz sene zarfında bu: Tada da tabii birçok değişiklikler Rörüldü, Şatonun kenarındaki ku lübeler birer çiftlik, evler ise KÖŞk| “ldular. Yalnızca şato eskisi Bibi) kaldı, Şatonun büyük bahçesi umumi bir yol ile ikiye bölünmüştü. Navelle sülülesinin son varisi bütün servetini hatâ gelirlerini de kaybetmiş bir delikanir idi, E- linde kalan son çiftliğin ufak ge“ ei geçiniyordu. Delikâclın; Palir isminde ikti. Geyi rr hizmetçisi vardr. Onunla birlikte srk sık şatonun odalarını, salonlarını dolaşır, er kış uçan biz pancuru, yıkılan bir duvatı hü- zdi, ki. arazisinde: başıboş 'dolaşa- rak vakit öldürür, bazan da avâ çıkar, bazan çayırlarda mantar toplar, bazan da babadan kalma kısrağa binerek şöyle bir dalağır- ##* Firni bir sabah erkenden ken. dini şatonun muazzam kiriş kapı- sr önünde bulmuş, kaldur.mın ke- narına ilişmiş elindeki cevizi kır- mağa çalışıyordu. Filni bir yardım cei fından büyütülmüş, on na gelince de müsteml, larına gönüllü olarak cepheden cepheye koşup, y şi insanlar arasırda, bâkir orman- lar içinde ömür tüketti nihayet çavuş payesini alabi Filni bu müşkül bayatta bile kimseye sokulmamış, yalnızca ya- rı vahşi yerli halk ile ahbap olmuş idi. ç Yirmi beş senelik hizmeti niha, yetinde artık istirahata çekilmesi icabederken, biriktirmiş olduğu araya, alacağı maaşa rağıncn, kendisini bekliyen bir tek kul da hi olmaması Firninin canını sık- m z Bu düşünce ile Fransaya dön dü ve başıboş gezmeğe, hiç bir gâ- ye gütmeden şehirden şehre do. laşmağa, ba kasabalarda birkaç gün durduktan sonra yeniden yü rüyerek seyahat etmeğe başladi. Bu serseriyane seyahati esnasın. da bir tesadüt eseri olarak da bir gün kendini Navolle şatosunur ©- iü uldu. ri iyi günler geçirmiş olan şatonun muhteşem kış Bebee nin küçük camekânları ra yasiyle pırıl pırıl parlıyor b A ışıklar Firsinin kimsesiz Yi bir ümit ışığı gibi yane” çi e gün düşündükten , sonra m si karar vererek akşamâ doğru $ le seyreder, fakat tamir etti- —. Mi AN: Çeviren: M | — Ne ölar'beni kabul ediniz. Her hâkle bana verecek ufak bir lodanız bulunur. Nebatları olduk- ça İyi tanırım. Askerliğim sıra. j sında her şey öğrendim, birçok çi çek yetiştirdim. Mösyö Navolle uzun bir mülâ- kazadan sonra bu garibi kimbilir nasıl bir hissin tesiriyle kabul et- işti, İşte bu şekilde Firniş atonun bahçıvan: oldu, Bütün sebzevatr yetiştiriyor; fakat asıl dikkatini, ihtimammı Orkilelere hasrediyor, onlara büyük bir zevk, hattâ aşk- Ta bakıyordu. Tabiyat bu ya.. Firni süküti bir meşrebe malikti, Yalnız kalmak “len bilyük zevki idi. Umumi yol ta. rafından ikiye ayrılan şatonun &- razi bir kanı Firinin eliyle| - İ güzel bir bahçe haline gelmişken diğer kısmı da yeniden vahşi bir hal almış. Otlar, ağaçlar her tara- ETİENNE ANTHERİEU valfak olmuş, küçük yavru. büyü- yerek gürel bir dişi geyik olmuş- tu, Munis hayvan Firnie fevkali- de alışmıştı; onun odasındaki bir minder üzerinde yatıyor, bahçede sadık bir köpek gibi peşinden ay. rılmıyordu. Geyik kâfi miktarda kuvvetlen- diği zaman Firni onu yolun diğer tarafında kalan bahçenin vahşi kıs muna götürdü. Yüksek duvarlarla çevrilmiş olan bu ormancıkta ge yik.de keskline göre bir hava bul- muştü, Bahçenin büyük demir kapısının | tek anahtarı Firnide bulunuyordu. uzaffer ACAR Her akşam güneş batarken bahçe kapısına gelir, efend geldiğini hisseden hayvan da ke- men demir parmaklıklara yaklaşır. zayıf bir kadın gözü kadar mânak ve güzel büyük gözlerini Firni'e diker sicak varlarla bakardı. Geyik ber gün biraz daha bi yordu. İlkbahar gelmiş, bütün kâ. inat uyanmış, ağaçlar çayırlar ye- niden hayata gülmeğe başlamış- lardı, Bir akşam geyik efendisinin se sine cevap vermedi. Her zamanki gibi koşup gelerek mânalı gözle- sile Firni'e bakmadı. Yarı endişe, yarı atı ile Firm geyiği aramağa koyuldu. Geyik ileride duvarın bir köşe- ine sokulmuş, şaşkın, heyecandan titriyor, asebi bir kadın gibi sarsı. byordu, Duvarın diğer tarafından da başka bir hayvanın devamlı böğür fı sarmıştı.. Müstemleke hayatına, bâkir ormanlara alışmış olan Firni burada kendine sıcak bir muhi bulmuştu. Bu vahşi ağaçlıklar çinde söatlarca kendini kaybettiği olurdu. Burada vabşi ağaçalr ve vahşi hayvanlar arasında hayatı geçip, gidiyordu. Hiçbir düşünce- si, kaygısı yoktu. Fakat bir gün | yeni bir hâdise hayatına bir başka | veçhe verdi. Mösyö Navolle bir gün gezintiden dönerken Firni'e rastla m'ş, kollarında tuttuğu küçük, tüy iü bir mahlüku İşaret ederek; — Firni işte sana güzel bir he. diye., Diye kollarındaki bayvaik uzatmış v İ — Bu bir geyik yavrusudur, taf/ lanlar arasında açlıktan mselerken buldum. Her balde bir hain avci annesini vurmuş ölmal:.. Bunu sen al da büyüt. Diyerek hayranı Fiznie vermiş- ti. Firni şimdiye kadar işlenmemiş olan sevgisi ve bir iş başarmak he- vesile kendisini tamamen bu kü ufak bir zayıl, titrek nun sahibini buldu. MR yiyetini uzattı. Mösyö Mn e gın ve düşünceli bir ,şe'< > hüviyeti tetkik ederken Firni yarıyordu; çük hayvana vermişti. Oradakilere karşı nazik bir ihtimam gösterme» ge alışmış olan Firni bu hayvan. cağızı da çok iyi yetiştirmeğe mu- meleri duyuluyordu. Firni merakla duvara tırmandı, öte tarafta, baharın hayat veren havasile uyanmağa başlıyan atin, dişisine doğru sürüklediği vahşi bir geyik ayağiyle toprakla ri kazmağa Şalışıyordu. Firni uzun müddet harçketsiz kaldı, düşündü. İlk olarak burnundan soluyarak büyük bir ısrar ile dişisini ar4yan bu hayvanın kafasını taş ile patça- lamak İstedi, fakat yapamadı, son- t& sevgili geyiğini boynundan tut | tu ve kapiyi dar getirdi, son bi defa okşadıktan sonra kısmetine yolladı. Firni kayvanıs yarı vahşi bah. şeden çıkarak teblatin sesine koz tuğu küçük patikâyr bir türlü gö. zünden ayıramıyor, aldat: maş bir erkek gibi ıztırap çekiyordu. Artık yaz geçmiş, Firninin has | reti biraz daah artmış, nihayet kış gelmiş topraklara beyaz örtüsünü sermiş, Firninin kalbindeki sevgi yi de kefenlemişti. Buna rağmen Firni, bahçenin açık bıraktığı büyük demir past, Bının yanma bir demet kokulu yon sürüsü ği ve yavrusiyle birlikte geri gel- iş ve böylece Firninin gizli âza- bı yeniden başlamıştı. ... Umumi yolun öte tarafında ka- lan yar: vahşi bahçede mükemmel bir geyik sürüsünün günden güne sessizce çoğaldığından kimsenin haberi yoktu. Mösyö Navolle ihtiyarlamıştı. Artık kütüphanesinden dışarı çık. miyor, bütün hayatı sararmış sayı falar arasında kaybolarak geçiyor- du. Bahçe ile yalnız Firin meşgul oluyor, yarı vahşi bahçesine yal- nız o giriyor, bazan ağaçları buda- yor, bazan yeni bir fidan dikiyor, fakat bütün zevkini, saadetini sa- kin geyik sürüsüne buluyor, elin deki ekmeğe uzanân bir yavru ge. yiğin ıslak burnunun temasından sonsuz bir haz duyuyordu. İlkbaharda kanlara yeni bir can- İlkik gelince, Pirni bahçenin kapı» yor, elinde büyüttüğü bu mahlükları serbest haya- ta berakıyorı Tepsinin muha kak geri gelmiyeceklerini takdir bi kansyarak razı oluyordu. Bir gün Mösyö Navolle Fi yazıhanesine” çağırdı. İçerde i tane de yabancı vartir. İri yarı bir adam ile, sarı parlak gözlü bir ka- dın Mösyö Navollenin iki tarafına oturmuşlardı. Efendisi; — Firin, dedi. Sara verilecek hir haberim var. Arazimi satıyo- rum. İbtiyarım; dünyada kimsem yok.. Beş on kuruşumu bir kenara oyarak son günlerimi şehirde dol mak istiyorum. Palin'i beraber götürüyorum, sen de bizimle bir- likte gelmek ister misin?.. Pirin bu darbeden sersemlemiş- ti. Sustu; cevap vermedi., Efendi. 3i devam etti: — Mösyö ve Madam “Truso be- rim dostlarımdır.. Burasını kendi- leri idare edecekler.. Eğer kalmak Mister İsen seni yanlarında alakoya saklar. iyi bir şekle sok bize yardımı da dokuna- Kendisi çok ihtiyardır. Ma. madem ki isti, nuz, öyl am Diye Madam Truso da söze ka sıştı. Eraziyi iyi bir şekle sokmak Yani her tarafı e bir hale ge | irmek.. Firni tehlikeyi sezmişti. | Şato satıldıktan sekiz giin son Fa yeni elendiletinin musir talep. bir hale ge leri üzerine yarı vah trdiği bahçeyi efendil veğe mecbur olunca Fi: ap günleri de başlamışt e gezdir in zit Firin yüksek sesle konuşuyor hayvanların ürkerek kuytu bir kö "e kaçmalarmı istiyordu, halbu ki yavrucuklar ennelerinin bacak ları arasında büyük bir sükünetk otluyorlardı. Madam Trusonun parlak gözle rinden bu güzel manzata da kaç mam'ştı ; kocasın — Bak Valeri, bir geyik & ı sü, Dİ * etti, ca bırakmağı da ihmal etmemişti. Filhakika bir gece geyik, erke- Şatonu, bir karış açık, yeni sahipleri ağızları ediyor, fakat bu taksime de kal, Irkla bu muhteşem manzarayı sey rediyotlardı. Mösyö Truso karısı na; — Mukâvelede bunlardan hiç. bahsolunmadı.. En aşağı kırk ge- yik var. Gelecek sene başında be“ heri su işinde bin frank eder. Firin vaziyeti anlatacak: — Bunlar bana aittir. Onları ben yetiştirdim, benden hiç kork- mazlar, bana alışkındırlar.. Diyecek oldu, Fakat yeni efen- dileri bu ihtiyar bahçrvanın sözü. ne kıymet bile vermediler, hattâ bu iddiasını reddetmek zahmetine İde katlanmıdılar, : yalnızca bâhçe dolaşıldıktan sonra demir kapıyt Mösyö Truso kendi eliyle kilitle di ve anahtar: Firni'e iade etme- ği galiba unuttu. .. Firninin hikâyesinin bu kısmı bütün kasabaca biliniyordu. Hikâ- yeyi anlatan demirci çekicini, ör- sün üzerine indirdi, sonra kirmizi demirden sıçrayan kivılcımlara da. larak derin bir göğüs geçirdi. Hi- kâyesinin sonunu tamamladı: — Noele sekiz gün kala Firni yatağa düştü. Şatoda çalışan bir hizmetçi kız, onun her gece sabah lara kadar Hışarda dolaştığını ve ancak sabaha karşı öksürükler İ- ginde boğularak odasına döndüğü" nü anlatıyordu. Mösyö Truso geyiklerin semiz | olmaları için artık onlarla kendisi meşgul oluyordu. Onun için her iş yolunda idi. Şehirden birkaç av- cı davet etmişti. Birkaç gün sonra, geyikleri avlıyacaklardı. On iki tanesi Noel için, iki tanesi de ye. ni sene için satılmıştı, Avcılara şatdda ziyafet verildi. ği gece hatırını sormak için Fir- ninin odasına gitmiş idim, Müthiş teşi vardı. Boğucu öksürükler #- çinde sartılıyordu. Evvelâ beni ta- nımadı, yat: üzerine eğildim, yi yüzüne (o yaklaştırdım.. lerini gözlerime dikti, Bir gey ler anlatmak, kulağıma bir şeyler söylemek istiyordu. Adeta sayık. lar gibi. “Bir şey yapmalı, muhakkak bir sep yapmalı. Ah Yarabbim biraz kudretim olsu..,, Diye inledi. Bir şeyler yapmak İster gibi, yorgandan, zayıf, kuru bacağını dışarı çıkardı, Aman yarabbim bu bir iskelet bacağından farksrz idi, Zavallı ihtiyacın sonu hiç de par lak görülmüyordu. Madam Truso İ bile tehlikeyi görmüş; “Sabahı edelim, bir doktor ge- tirir baktırırız,, diyordu. Demirci durdu, yeniden göğüs geçirdi, sonra devam etti: — İşte o gece, o mübarek kam- yon şatonun duvarına tosladı, aç- tığı gediklerden bütün geyikler ormana kaçtılar. Demirci yeniden sustu, ocakta nar gibi kızarttığı bir demir çem- eri, örsünün Üzerinde muntazam darbeler ile dövüyor, bütün dikka tini oraya sarfediyordu... Çemberi kenardaki soğuk suya | bırakmca: — Peki, ya Firin? Diye sordum. — Firin mi Dedi, iç geçirdi, anlattı; — Sevinerek kazâyı haber ver. meğe koştuğum zamân onu gis sının kapısı önünde boylu boyun- re serilmiş buldum. Hayret ca duğu hâlde yataktan nasıl inebil- mişti. Zavallı i ağzına bir yu. verecek kimse bile bulun madan, oracıkta ölüvermişti, T i hikâyesini bitirince kir piklerine çıkan yaşları kirli elleri- Te dardı ı, sonra yeniden önün” deki ör yeni bir des miri dövmeğe başladı. | — Peki, dedim, bu ölümü nasıl izah ediyorsunuz? dum su Dönüp yüzüme bile bakmadı. Yarı dalgın bir sesle: — Ya siz anlamadınız mı?.. Dedi, sonra elindeki çekici da. ha kuvvetle örse indirdi, Bir daha bu meseleden bahset” büyük bir hayran- İmedik, j im, bu kadar kuvvetsiz ok ğ