4 — VAKIT 25 MART 1 Ispartada hükümet konağı yapılıcor Kasıklı İçme Suyu Tesi satı da Bitmek Üzere İsparta, (Hususi) — İsparta hü kümet konağının inşaatı hayli iler Jemiştir, Ölümüzdeki Cumkuti . yet bâytamında şehrimiz yüz bin liraya yâkın bir kıymette modern bir hükümet konağına kavuşacak: tır. Yeni Halkevi binası artık ta * mamen bitmiş sayrlabilir. Şimdilik! bâzı üfak #öktahlar tamamlan - mâktâdır. Geniş bir temsil salonu! sahne, döküz büyük oda, dört bü- yük koridor, bir kütüphaneden i. baret olun binanın döşenmesi için! galışriryot. Şehrimizde geçen yıllarda baş. Miyan tazyikli içme suyu tesisatı da hayli ilerlemiştir. Evvelki sene bütün kaynaklar (birleştirilerek sular bir ana depoda toplanmıştı. Geçen yaz içinde de buradan baş- Jayıp şehri baştanbaşa kateden ve istasyona kadar uzünan büyük ana boru ile iki yerde depö yapılmış - tır. Bu işler için yüz bin liraya yakın para sarfedilmiştir. Suyu ana borudan şehrin başlı ca sokaklarına taşıyan şebekenin münakasası Ja ilân edilmiştir, Bu- nun İhaleye esas olan kıymeti 52 bin liradır. Önümüzdeki yaz İs - parta şehrindeki bütün mahalleler tazyikli temiz suya kavuşmuş ola. caklardır. Şimdilik sular ana bo- rudan mahallelere künk borularla tevri edilmektedir. Ispartadaki su tesisatına beledi- yeler bankası kredi açarak ve be- lediyeler imar heyeti de fenni mu- eği yaparak yardım etmek - alm bugünkü vaziyetinin haritası yapılması işi on üç bin Hraya İhale edilmişti. Müteahhit- ler işe başlamış olup çahşmaları süratle ilerİcmektedir. Vilâyet umumi meclisi müza - kereleri ilerlemiştir. Geçen sene - ye nazaran büyük bir farkla artan bir bütçe hazırlanmaktadır. Önü - müzdeki yaza ait yol faaliyeti prog | ramı çok yüklüdür. Yeniden ilk mektep yâpan köylere vilâyetçe yardımlar devâm etmektedir. Maarif İnzıbat Meclisi Vilâyete bağlı maarif inzibat meclisinin seçlmi evvelki hafta yapılmıştır. Yeni meclise vilâ- yet vali muavini Hüdai Karala- ban, vilâyet 4nafmi encümen & zasından Refik Ahmet Sevengi!, kültür direktörü Tevfik Kut, E- renköy yöl direktörü Mahir, ilk tedrisat müfettişi Mehmet Ali, ilk tedrisat öğretmenlerin- den Beyoğlu kültür Işyarı Et- hem seçilmişlerdir. Karamazof Kardeşler Yazan: D Çeviren: Hakkı Süba Gezgin © 134 Cömert müşterisinin yüzüne kuşkulanarek bak "Triton, bu isteğe şaşmıştı. 99 Haseki hastahanesise © giden parke caddetlen yukarı doğru çıki- nız. Hastehaneyi geçerek yüz, yüz elli metre kadar ilerleyiniz, Haseki camiinin karşısında ve so- Tunda eski harap binalar görürsü. Büz, Bunları tarihi kıymeti haiz | ve bugün artık tüm mânasiyle “ha tabi, damgasının vurulabileceği tarihi eserlerdir. Haseki hastahanesinin sırasında ve Haseki camlinin karşısında ol- | dukça geniş bir arazi üzerine yer. | leştirilmiş müteaddit binalar Ha- seki Sultan tarafından yaptırılmış ji lan medrese, imaret ve zindan- dan müteşekkildir. Camiin #olun- da bülünan eserlet ise Bayram Pa. şanın Türbesi, medresesi ve ima- retleridir. Her iki tarihi şahsiyetin birak. meş oldukları bu hatıralar gerek tarihi bakımdan, gerekse mima. ri noktadan büyGk bir kıymeti haizdir. Esasen en büyük vasfını tacihi eserlerinin mebzuliyetinde topla- yan İstanbulumuzun ber tarafı beş yüz senelik Türk sanatinin nü muneleriyle doludur. Ne yâzık ki bu eserler bugün harap vaziyette- dirler. Netekim görüp gezdiğim Haseki Sultan ve Bayram Paşa i maretleri de bugün gittikçe çöken birer taş yığınmdan başka bir şey değildir. Haseki hastahanesini geçerek caddeyi takiben medreseye geldi- ğimiz zaman, evvelâ medresenin dış kapısı üstündeki muhteşem yağmurluk nazarı dikkatimizi cel. beder. Yağmurluğun fevkalâde bü yük ve kubbeli olmasma rağmen taş kapıya kolâyca * tutturulması Türk mimarisinin kuvvetine güzel bir delildir. Nihayet kapının üstüne böyle muazzam bir yağmurluk yerleşti- rilmesi de düşünce bakımmdan, ince bir buluşu ifade etmez mi? Kapıdan içeri girdiğiniz zaman gördüğünüz çirkin manzara der. İ hal gözlerinizi tırmalar, Bugün İaseki Sultan meklresesinin içi i yangın! x yerleri gibi harap ve bir çok fakir fukara ile meskündur. Medreseüin avhisundaki manzara; ipe serilmiş pejmürde çamaşırlar, üçer beşer oynaşan yalmayak başı kabak çocuklardır, İçeriye bir yabancının girdiğini gören çocuklar; — Anne birisi geldi. Diye feryadı basarak, kapılarına çuval gerilmiş küçük taş odacıkla- ostoyevski — Ayi Diye inledi, YAZAN: Bakımsız tarihi eserlerimizden Hasekisultan ve Bayrampaşa vakıfları ne halde Muzaffer Acar Haseki Sıdtan vakıflarının kuş bakışı görünüşü ve haseki Sultan med reseleri ra doğru kaçıştılar; çuvallar arâ- landı, saçları darmadağın, gözleri karanlık çukurlara batmış, bir kes ri bir kemik kalmış kadınlar baş. larını uzattılar., Avlunun dört bir yanına sira lanmış küçük odalardan sonra, dış kapıya mütenazır kapıdan dershanelere giriliyor.. Avlunun etrafındaki mermer sü tunlar üzerindeki pirinç bilezik. lerde okuz yüz doksan dört ta- rihi ve daha birçok malümat var.. Fakat bilezikler senelerin hattâ a- sırlarm pisliğini taşıdığı için yazi- Jar okunmaz bir hale gelmiş: an. cak üzerindeki tarih &eçilebiliyor. Kapıdan dershanelere girelim. Çok ince oymalar ile sanatkfirane bir şekilde yapılmış olan dersha- ne kapıları ve dershanelerdeki do. laplar kim bilir ne kadar ufak menfaatler için parçalanmış, yarı- sı çamı Dershaneler ile medrese kısmı tamamlanıyor. Medresenin arka- sında evvelâ timarhane, sonra da viç?.. eli sıktı, — Ayi, gülümseyişle : Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz... Diye haykırdı. Mitya: — Selâm, azizim; size her dostların en iyisi göziyle bakmıştım. Cevabını verdi ve kendisine uzatılan Parmaklarım İırdınız! Kalganov yarı şaka, yarı gerçek ©- larak böyle bağırmıştı. Gruşinika, neşeli bir sew ve ürkek bir zından denilen kısım var. Burâzı dünyanın timârhanssi,, Uzun seneler deliler burada batındırıl- mığ, sonra bir müddet buraya w. mumi kadınlar kapatılmış. Bugün se bir taş yığını ve Haseki cami- teneşir ve tabutlarnın konul. u yerdir. 'Timarhane ile medresenin yan- yana yapılması da güzel bir mâna ilade etmiyor mu?.. Medresenin diğer cihetini baş- tan başa kaplayan imaretlerin sek bacaları bugün ârtık tütmü- yor... Fakat yakın bir zamarkla biraz tamir görmüş olan İmaretlerin yü. zü gülmüş ve eski güzelliği biraz olsun meydana çıkmıştır. Haseki hastahanesine ait medrö senin kapısı yanında çok güzel bir çeşme de bulunuyor. Birçok tari. hi eserler bu küçük adacığa sıkış- mış. Haseki camiinin sırasında Bay- ram Paşa türbesi, tekkesi, medre- sesi, imaretleri ve Sübyan mektebi Sözi kanıyordu... zaman bir elindeki Gruşinikaya — Söz kraliçemindir.. Eğer 0, izin verirse!... Diyebildi. — Polonyak yabancı, bir Dimitriye, serek çıkıştı: — İşi amma da uzattınız ha... bet yarışma ra çıktınız canım?.. Bıra- var, Fakat bu tarihi eserler de di. ğerleri gibi (amamen barap bir haldedir, Bayram Paşa türbesinin üze- rindeki kurşunlar. parçalanmıştır. İmatetler yıkık bir vaziyette, med. rese kullanılmaz bir haldedir. Yal miz eski Sübyan mektebi bugün de ilk mektep olarak kullanılıyor. Haseki Sultan Medresesi ve di- ğer kısımlar tamamen hârap ve ba kımsız bir haldedir. Bu tarihi eser. ler ile hiç kimse alâkadar olma- maktadır. Haseki camii baş müez. &ini Aşkı Efendi ara #:ra imaret- lere nezaret etmektedir, Kırk senedir Haseki imamlığı. ni yapan baş müezzin Aşkı Efendi küçük ve canlı bir tarihtir. Med- reseyi; zindam ve imaretleri bir- likte gezdik.. Her gün yıkılan, ha rap olan binaları, kemerleri, işle- meli kapıları İşaret ederek: — Buralara kimseler bakmıyor. Her gün biraz tamir olunaçağma harap ediliyor.. Bir zamanlar fur. sızlar dadanmışlardı. O zamanlar © odalarda kimseler oturmuyor- İ . Kubbeletin üstü her gün 5 raz daha sökülüyordu.. Şimdi oğt- Jarda birkaç fukara oturuyor. Bu şekilde zlığın önüne geçilir yor; dedi, Eğer vaziyet Aşkı Efendinin i- fadesi gibi ise hakikaten acıdır, Se nin, benim diye şehrimizin kıyme- tini temin eden tarihi eserlerimizi ihmal etmek doğru mudur? Bayram Paşa türbedarı Tevfik de dertli bir halde yanıma sokul. du. Kolumdan tutarak Bayram Paşa türbesinin kubbesini göster- dit — Bak beyim şu kubbede iki sene evvelki fırtınada İk parça kur şun kalkmış idi, Levhanın birini tamir ettirmek kabil oldu, fakat diğeri hâlâ ayni vaziyettef. İşte siz de görüyorsunuz... Türbedar Tevfik Efendi bana ayrıca, imaretleri, medreseyi, tür- beyi ve tekkeyi gezdirdi. Hepsi de barap'u Yalnız bugün ilk mektep olarak kullanilan eski Sübyan mektebi biraz tamir görmüş. İkindi namazı vakti gelmişti. Ne Aşkı Efendiyi ne de Tevfik Efendiyi fazla tutmak kabil ola- madı; ayrıldılar.. Resim almak için Haseki camii minaresine çıktım. Buradan med. resenin, imaretlerin harap vâziye- P VAKİT ABONE TANİFESİ Memleket Memleki içinde. dışı 9 155H 260 4258 0 108 İ yıllık 900 1600 # Tarifeden Balkan Birli için ayda otuz kuruş düşdÜ Posta birliğine girmeyen yeri ayda yelmiş beşef kuruş 3 medilir, Abone kaydını bildiren m tup ve telgraf öcrelini, parasının posta veya banka yollama cretini idare kendi! zerine alır. Türkiyenin her posta merkezifi . Aylık 3 aylık 6 aylık YAKITA abone yazılır. Adres değiştirme ücreti | 25 Kuruştar. İLAN ÜCRETLERİ Ticaret #ânlarımız santi salırı sondan itibaren ilân falarında 40; iç sayfalarda kuruş; dördüncü sayfada ikinci ve üçüncüde 2; birim 435 başlık yanı kesmece 5 V dır. Büyük, çok devamlı, ktiştl Ü renkli ân verenlere an indirmeler Yapılır. Resrat sın sattim < satırı 30 kuruşüll TİCARİ MAHİYETTE OLMIYİ KÜÇÜK İLANLAR Bir defa 30, iki defası 50, defası 65, dört delası 75 ve delası 100 kuruştur. Üç 9” ilân verenlerin bir defası vadır, Dört salırı geçen iinli Yazla satırları beş kuruştan ssp edilir. Hizmet kuponu getiren küçük ttân tarifesi yüzde indirilir. Vakit hera doğrudan doğrül ya kendi idare yerinde, hem kara caddesinde Vakıt altında KEMALEDDİN İlân Bürosu eliyle ilân eder. (Büronun telefonu: YENİ ÇIKTI Fikir ve san? meselele YAZAN: | SADRİ ERTE" ti daha'vazıh bir şekilde yor, Kubbelerin kurşunları p ça kaldırılmış. Yüz dirhem Şün çalmak için güzel tarihi" lerimiz harap &lilmiş.. İstanbul eski ve tarihi bol bir şehirdir. Fakat bu rin hepsi de harap ve se hayranlıkla değil, bizim gezeceğimiz bir halde! MUAFFER malı bir tarzda durmuş ve ona b İçinde neler vardr, neleri. O&ir. banknot destesine, bir de bakıyordu. Nihayet: yum?.. Mitya, sinirli, sürekli bir kı kıvranıyor, bütün vücudü Ağlamak mn?.. Ben aği Yök yok... İşte gülüyo — Hâlâ teessürün devam edi) Gruşinika onun sözünü ke Hita, Sen ha neşeli ol, hem şunu bil, ki MN diğine pek sevindim Mitya.. musun; pek sevindim... — kimane bir bakışla süzerek — © isti kın şu gevezeliği.. Otur Mitye.. de neler söylüyorsun?.. Yalvarırım s2. na beni bu hallerinle korkutma! Uslu duracağını vadediyorsun ya... Gel öyle İst seni gördüğüme sevindim. Dimitri, ellerini kaldırarak: — Ben, mi sizi korkutacağım?.. Ooh hayır, ben artık bir engel olmaktan çik tım... Geçti o samanlar... Geçti. Delikanlı, bunları söyler söylemez bir sandalyeye çöktü ve hüngür hüngür ağlamağa başladı. Elleriyle iskemlenin arkalığına tutunmuş ve yüzünü duvar- dan tarafa dönmüştü. sim yanmuzda kalmasını Evet böyle istiyorum... O de giderim. Bu son sözleri, Gruşinika Pol lara bakarak söylerken göt cunlaninıştı. Polonyak genç kadının elini öP — Kralişemin istekleri, nazi” birer emirdir. Dedi ve Mityaya dönerek en © siyle ilâve etti: — Onün el sıkışı böyledir, işte! Dedi, Mityanm halinden, fcna bir ni. yeti olmadığını anlamıştı. Ama mâna- #mı kavrayamadığı bir hal de sezer gi- bi oluyordu. Emlâk sahibinde Maksimöv da sesi, ni tatlılaştırarek: — Merhaba! Diye selâmladı. Dimitri ona döndü; iz de buradasınız ba ?.. Pek mem nun oldum... Dedi; sönrü tekrar yaban &ların çubuklusuna hitap ederek, $on #saatlerimi, bu odada geçirmek istedim.. Bu odada ben bir zamanlar gönlümün sultatma tapmıştıım... Son gecemdir bu. Gelin tütfedin de birlikte Jostça çip eğlenelim... Şimdi şarap ve şampan ya gelecek.. — koynundan pâra deme- tini çıkararak — bunları getirdim. eri. telim diye... Saz, zevk, keyf istiyorum. Geçen defaki gibi.. Son gecemde bu neşeli demleri tekrar yaşamak istiyo- TU, tı. Fakat sesini çıkarmadı. Önüne düş- tü, arka merdivenden yürüyerek bir koridordan dolaştırdı. Bir odaya girdi. Ve mumu aldıktan sonra Mityayı ora. ya soktu ve görünmeden görebileceği yere götürdü. Mityâ orada çok kalamadı. Gtuşini- kayı görür görmez, yüreği çırpınatik gözleri bulandr. Genç kadın, masa ba. şındaki bir koltuğa oturmuştu. Yanın- da genç ve güzel Kalkanov vardı. Eli- ni eline almıştı. Karşısındaki Maksimo. va gülerek bakıyordu. Kanapeye de “O, yangtelmişti. Sağında biri daha var ör. Kanapedeki, ufak tefek, geniş yüz- Wi bir adamdı, çubuk içiyordu. Bir höş nutsuzluğu var gibiydi. Öteki Mityaya gok uzun boylu görünmüştü... Nefesi kesiliyordu. Daha fazlasmı göremedi. Kutuya komodinin mermeri üstüne köy Bu ve yüreği ağzında salona girdi. Onu ilk gören Gruşinika oldu ve: —Yu “© GEÇMİŞİN İLK GÖZ AĞRISI Mitya, geniş adımlarla masaya yak- aştı, Yüksek fakat her sözde durarak: — Baylar!.. Diye başladı... ben. me rak etmeyin, ve Gruşinikaya dönerek; hiç korkmayın... ben de seyahat ediyo. rum... Sabah erkenden gideceğim... Mü süzde eder misiniz... Ben de sizinle be- raber bu odada kalayım... Bu #özler, kanapede oturan yaban- clara karşı söylenmişti. Polonyal çu. buğuhü ağından mutaazsimane bir ta. virla çıkararak? — Bir, burada kendi kendimize kal- mak için yerleşmiş bulunuyoruz... Baş ka bir oda açtırabilirsiniz, sanırım, Kalganof ise öna masa Üstünden eli. ni uzatarak: — Ah, siz misiniz, Dimitri Fiyodoro- — Bizi hururunuzla şereflen zi dileyorum. Dimitri ayağa kalktı. Yeni bir başlıyatak sandılar. Fakat dili lenmiş gibiydi. Bir iki yatkundü hayet: — İçelim öyiz ise baylar Deği. Buna herkes güldü. Gruşin!ka ; — Ben, koca bir nutuk bekl Hele şükür kısa kesti... Aferin /Devam var) Gruşinika, sitemli sitemli: — Yine mi başladın?.. Orada da evi- me geldikçe, böyle yapar, hiç anlama- dığım urun hutuklar söylerdi... Bir ke. re de ağlamıştı. 'Tıpkı işte böyle... Ayıp değil mi?.. Hem niçin ağlıyorsun?.. Ba ti gözyaşı dökmene ortada ciddi bir se- bep olsa. Genş kadın son cümle üstünde muam