4— VAKIT 27 MART 1939 —2 — İşte ben de “delik, 1 düşü. nerek ihtiyatlı olalım diyorum a!. — Sen bir şeyden merak etme! Bir şark darbi meseli. vardır; Körle yatan şaşı kalkar! derler, Senin sayende ben de bu işte a. damakıllı piştim. Koca Amerika- yı Ütreten, parmağında oynatan Alkopenin bir tanecik sevgilisi bastığı dalı keser mi? Görecek * sin! Bu işte, oturduğumuz yerde na kadar para kıracağız. Geçen gün senin Tom geldi, bizim pat- rondan bir şişe konyağı 16 dola- ra güç belâ alabildi. — Sandıklar geliyor ama, mal. lar nenin nesi bir kere açıp bak. madık, — “Kör,, gelsin diye bekliyo - rum, — Adam, ne bekliyeceksin? Maisehibi artık sensin! Açda bir kontrol edelim. En üstte istiflen bir sandığı kurcalamıya başladılar, Kapak lar pek de muntazam yapılmış- tı. Kolay kolay sökülmüyordu. Nihayet bir köşesinden iri kalın tahtaları kırdılar. İnce samanlar ve talaşlar içersinde ağızları mü- hürlü şarap şişeleri meydana çık tr. Erkeğin endişesi hafiflemiş, kağm ise muvaffakıyetinden mağ rur bir eda takımmış, müstehzi bir tebessümü dudaklarından ek. siltmiyordu, — Enfese benzer!.. — Bir şişesiyle kendimize bu akşam bir ziyafet çekeriz. İki sevgili kucaklaştılar. Ka . pınm vurulduğunu duymamışlar- dı. “Tak! Tak!'Tak!,, Kapone, Arcantiniyi kolları a* rasmdan bırakmıya vakıt bul madan, hemen sağ elini arkasma atıp. otomatik tabancasını ald. Kapıyı kilitlemişlerdi: — Kim o? — Yabancı değil! ,,< Kimsin? Adm ne? © — Senorita Areantinyayı gör- mek istiyorum da.. Ben Adolfi!. Dün kendisiyle görüşen ma dost!, — Giriniz! Kapının kilidini Arcantina çe. virmiş, Kapone silâhmı hâlâ e - Hinde tutuyordu. “Ben Adolfi*., diyen Nortan gayet nazik ve mütereddit ta - vırlarla odadan içeri girmişti. — Affedersiniz! Rrahatsız et- tim. — Hayır. Bizimkisi ibtiyat.. — Haklısınız!, Ben de sandık- Jarm nakli işinden ne kadar he. yecan duydum. Hepsini göndere- medim. Polis hamala eziyet et - miş. Nasıl açıp baktınız mı? 'Kâpone bir cevap bulamadı. Kadm: HARPUTLU ŞERİFİN AMERİKA HATIRALARI Gigi uydurma bir cevap yetiş- tirdi, Şimdi ufacık bir odanm içinde, Amerikanın en müthiş iki sima » sı karşı karşıya gelmişlerdi. Dün yayı ti o zamandan başlıyarak senelerce dehşet içersinde tir tir titretmiş azılı Gangster Al Kapo. ne!., Ve kendisini ilk defa adalet pençesine büyük bir kurnazlık ve maharetle düşlüürtmüş olan meş - hur polis hafiyesi Red Norton!.. — Dün size bahsetmiş olduğum dostlardan Al!. — 'Teşerrüf ettim. Eendeniz Giozeppe Adolfi!,, İnşaat amele - sinden.. Takdim merasiminden! sonra Nortonla doğrudan doğruya Ka- pons konuşmaya basladı: — Bu içkileri nereden ele ge. girdiniz? — Satın aldım! — Kimden? — Bir gemici arkadaşım var. dır.. Sizden iyi olmasın! Fran - çesko!.. Çok iyi çocuktur. Lâkin bir merakı varsa kaçakçılığı ba yılır. Zaten siz de bilirsiniz ki ge- mide çalışanlarm böyle işlerde büyük maharetleri vardır. — Dostum?. Hikâye anlatmaya Yüzum yok! Bunları size o mu ver- di? — Sattı! — Sebep? — Korkuyordu. — Neden? z — Polis kendisini takip ediyor muş. — Kaçakçılık meselesinden mi? —FHayı! — Ya? — Bir hırsrzii, © —Oişde mi var? — Evet!. Galiba, kulağıma ça. Imdığına göre Veltsey Kumpan . yasmı soyanlaria alâkadar mi imiş ?.. Neymiş!,. Her halde po. Wsten yakayı sıyırmak için elinde ki malları yok pahasına çıkar. mak istemiş olacak. Biz de iyi tanışırız, param olduğunu da bi- Wiyordu. Bana ucuz ucuz verdi, Nörton'un bu son söylediği söz. ler müthiş hırsız Al Kaponenin midesini bulandırmadı değil! İçi. ni didik didik kurtlar yiyor, mu. hakkak tongaya bastıklarmı sa. nıyordu. Rengi sapsarı olmuş sevgilisi o Arcanlinanm yüzüne dik dik bakarak söylendi: — Arkadaşinız olacak O Zat — Zannetmem! — Yo!.. öyle.. öyle. Maamafih kandırmasını kanmaktan daha iyi beceriyorsunuz! — Affedersiniz, anlayamadım! — Bir şey yok! Yalnız gu ka- dar söyleyim ki, siz eğer polise hizmet dolayısiyle bize musallat olmuşsanız yaya kalırsınız! Ro. lünüze devamdan sakınınız? — Siz biraz asabisiniz. Telâşı. nız beyhudedir. Benim sizinle a. lâkam ikinci derecededir. Senori. ta Arcantina ile büsbütün başka mevzuda iş birliği ederken sizin gibi buluttan nem kapacak bir geriki doğrusu aramamıştım. Ma» amafih bir şeyden şüphe veya korkunuz varsa ben gidiyorum. Norton reverans yaparak, ar. kasını dönüp kapıya doğru yü rürken, Kapone bağırdı. — Kımıldama!,. Polis hafiyesi elini kilide gö - türmilşken hareketsiz durdu, Ar- kası Kaponeye dönük olduğu hal- de vaziyetin vahametini kavra - mıştı. Zeki ve açık göz haydut şu ana kadar muvaffakıyetle yürü. yen takip plânmdan şüphelenmiş, her geyi alt üst edecek bir cüret. kârlıkla Norton'u tevkif edecek, #onra sevgilisiyle beraber oradan kağacaklardr. Yüzünü çevirme - den bir an içinde hafiye bütün bu ihtimalleri hesapladı. Yapılacak bir şey yoktu. Geri dönerken, Ka- pone tekrar haykırdı: — Eller yukarı! Norton avuçlarını havaya kal. dırmış, şaşkın bir pozda karşı . sındakilere bakıyordu. — Polisliğinizi , bilmem. amâ, aktörlüğünüz mükemmel doğru. su! — Siz evham getirmişsiniz! Yoksa şurada beş altı yüz ira. lık Içkilerime göz koyarak beni soymâya mı tenezzül ediyor « Bunuz? — Hadi budala". Şişe de san. dık ta senin olsun! Herhalde seni bir iki gün bu odada misafir et. meli ki aklm başma gelsin! Bu son cümleyi, dostunun şüp. helerine ve hareketlerine iştirak eden Arcantina söylemişti. Kaponenin işareti üzerine ya. tağın altımdan ip, biçak ve ağıza konacak hususi bir nevi tıkaç çıkardı. Haydudun elindeki 24 kur gunlu otomatik ağızlı tabancayı da Norton'a karşı tutmak vazi- fesini üstüne almıştı, Norton el. leri hâlâ havada, görünüşte fev. kalâde müteessir ve endişeli na. zarlarla Kaponenin harekâtmi ta kip ediyordu, Müthiş hırsız ipleri çözdü, kar yolanm demirlerine ilmik yaptı. Maksadı hafiyey! iyice bağla - makir, Norton'dan hiç bir müka- vemet görmeğen bu işi kolayca tamamladılar, Üstünü aradılar. Ufak bir tabancadan başka hiç bir şev bulunmadı. Kapone boyu. na küfür ediyordu. Arcanlinaya da tahammül edilmez ağır sözler söylüyordu. Birden Norton'un gö. zünü örten meşin parçasını da Kapone çekip çıkardı. Çukur bir delik yerine haliyenin sapağlam elâ gözü olduğu gibi meydana çık “Sraki.., Zavallı Norton'un oSuratında şiddetli bir krose çaktı. Hafiye inen yurruğun acısından »iya - de, başı sersemlemişti. Elleri, n- yakları, etlerini morartacak ka. dar sımsıkı düğümlenmişti. Hiç sesini çikarmadı. Kadın, silâhı, Kaponenin eline vermiş, çanta- sında bir şeyler aramakta “idi; Norton'un tecrübeli ve olgun zekâsı bu son telâşı da anlamakta gecikmedi. Kadın. çantasında u. yuşturucu madde ariyordu. Bu. nunla bafiyeyi bayıltacaklar, ka- çıp uzaklaşıncaya kadar imdat aramasına mani olacaklardı. ADYOLI ile SABAH, OGLE ve AKŞAM Her yemekten sonra günde üç defa dişlerinizi fırçalayınız. YAZAN: Muvakkar Ekrem Talü | | Arcantina, iki günlük aziz! ah- babmm ağzmdan tıkacı ahıp eter şişesini mantarm üzerinde boşal, tırken, Kapone sağ elinde silâhı olduğu halde kapıya doğru yürü, dü ve tokmağı çevirdi. — Teslim olunuz!.. Açılan kapınm dışmda iki tane izbandut gibi adam durmuş, ikisinin ker iki ellerinde son $iS. tem parabellom revolverleri var- dı. Kafasına çevrilen dört parlak namlu karşısında Kapone kendi silâhmt kullanmaya ne vakit ne de imkân bulabilmişti, İki tabancalı şahıslar derhal içeri girdiler. Biri Kaponenin bi. leklerine diğeri Arcantima'nm gü. zel kollarma, pey yeri, piril pi rıl çelik kelepçeleri rahatça ge- girdiler. Kaponenin silâhmt da a. Lp cebine koyan adamlardan bir tanesi hafiye Nortonun yanma gelip ipuerini çözerken, Norton: — Tam zamanında yetiştiniz, aferin?.. dedi. Adam: — Evet! ustam.. diye cevap verdi. Bunları tanıdınız tabli!.. Nor- ton'un muavinleri Cimi Şepert ile Boy Sing!. Barın karşısındaki garajın ba- cası arkasında, dam üstünde sak. lanmışlar ve ustalarının odanın İçerisinde uğradığı munmeleyi w. zaktan iyice takip edip son teh- likeli vaziyeti görünce, ağlarma düşen yaman haydudu kafesten kaçırmamak için hemen fırlıya . rak bardan içeri süratle girip odanın kapısında hazır bir vazi. yette beklemişler. İçeri girseler .Kaponenin sldâbmı ateşliyeceğini hesaplıyarak bu ihtiyati elden birakmamışlar. (Devamı var) Vefat Sabık Zonguldak mebusu Ra- gp Özdemiroğlunun küçük oğ. lu İnal dün sabah vefat etmiş - tir. Cenazesi buzün 11,5 da Su. adiyede Şaşkınbakkal civarın - daki evinden kaldırılarak ören köy camiinde namazı kılınacak ve Erenköy mezarlığına götü - rülerek alle kabristanına def , nedilecektir. Inalin ana vo babasına taz - yetlerimizi bildiririz. Çocukların bayramı yaklaşı. yor, Yavrulara iyi bir bayram geçirmeleri için hazırlanalım. VAKİ « ABONE TARİF Memleket 3 aylık 6 aylık 1 yılık 900 Tarifeden Balkan İçin ayda olüz kuruş Posta birliğine girmeyi syda yetmiş beşer ku m 475 Abone kaydını bildi tup ve telgraf Gerelin parasının posla veya yollama Ücretin! idare zerine alır, Türkiyenin her posta m VAKIT a abone yaz Adres değiştirme 25 kuruştur. İLAN ÜCRETL Ticaret fnlarının satırı sondan İtibaren falarında 40; İç sayfa kuruş: dördüncü sa; ikinei ve üçüncüde 2; 45 başlık yanı kesmec dır. Büyük, çok devamlı, renkli ilân verenlere İndirmeler yapılır. Resi rm santim - satırı 30 k 'TICAR! MAHİYETTE € KÜÇÜK İLANLI Bir defa 30, iki defa defası 65, dört defası * defası 100 kuruştur. ( ilân verenlerin bir defi vadır. Dört salırı geçen fazla satırları beş kuru sap edilir. Hizmet kupon ge küçük ilân farifesi yi indirilir. Vakıt besi doğrudan ya kendi idare yerinde, kara caddesinde Vak altında KEMALEDDİN İlân Bürosu eliyle Wâ eder, (Büronun telefon! Vakıt Kita Dün ve yarın tel külliyatı 3140 4 cü Rasin külliyatı IV Metafizik İskender Küâdım ve sosyalizr! Demokrit Dinler tarihi Filozofi ve sanat Etika Herakllt Ruhi mucizeler Na. 31 32 53 34 35 36 37 38 89 40 Bu serinin fiatı 6.50 Hepsini alanlara yüzde to yapılır. Kalan 5.20 270 kurusu peşin sim bakisi ayda birer — Markasını merak ettik!.. her kimse size yalan söylemiş! Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski Çevirem Hakkı Süba Gezgin wi 133 — Daha yatmamışlar! Müjdesini verdi. Delikanlı, gittikçe artan bir heyecanla; — Yatmamışlar!,.. Yatmamışlar!,.. Dörtnala sür Andre! Gürültü yap! At- lam çıngırakları çınlasın! Geldiğimizi herkes duysun! Gelen, adiyle, saniyle Dimitri Karamazoftur!... Andre, dolüdizgin sürdü ve araba, büyük bir şamata ile otel merdivenle- rinin önünde durdu. Mitya yere atladı. 'Tam bu sırada, yatmağa hazırlanan ban sahibi, bu vakit gelenin kim olduğunu öğrenmek için kapıya doğru yürümüs tü. Parmaklıktan sarkıp baktı, Dimitri: — Trifon sen misin? Diye sordu; adam geleni tanıyarak, telâşla karşılamağa koştu: — Dimitri Fiyodoroviç sefalar geldi- nizi... 'Trifon, şişman, kısa boylu fakat kuv. vetli bir adamdı. Zenginliklerini sezdi- ği yabancılar karşısında taşkın bir hür elliniiğier yi Bus kö rinin kıyafetiyle gezer, çizmelerine sa“ mân doldururdu. Bütün düşüncesi bi. raz Maha para toplamaktı. Köylülerin yarısını pençesine geçirmişti. Büyük a. razi sahiplerinin tarlalarında onları bo- ğaz tokluğuna' denilecek kadar az para ile çalıştırır ve zavallılar, bir türlü borç tan kurtulamazlardı. Karısı, dört kız ev- Jât bırakarak ölmüştü. Biri pek genç dul kalmış ve iki minimini yavrusiyle baba ocağına dönmüştü, İkincisi bir me murla evliydi ,Diğer ikisi otelde eğlen- ce yapıldığı vakit uzun etekli mavi, ye. şil fistanlar giyerek kurum taslarlar, Fa kat şafakla beraber ortalık süpürmek. ten, su taşımaktan kendilerini kurtara- mazlardı. “Trifon hovarda müşterilere bayılırdı. Bir ay evvel yine böyle bir gece Dimit- ti Karamâzof Gruşinika ile birlikte bu- raya gelmişler ve delice para harcamış lasdı, Bir günde adâma üç yüz ruble. den daha fazla kazandıran Mityayı se- — Ne mutlu bize Dimitri Fiyodore- Yiç... Sefalar getirdiniz... — Trifon, Gruşinika nerede?., — Burada? — Kiminle? Kiminle? — Şivesinden Polonyak olduğu an. Jaşılan biriyle. Yanında bir arkadaşı da- ba var bu adamın... Kadına arabayı gönderen dur, Sivil ikisi de. — Kim bilir ne muhteşem bir sofra kutmuşlardır? — Muhteşem sofra mı?,.. Yok canım zannettiğiniz gibi değil, — Öğle mi?.. Başka kimler var? — Bizim tarafk iki kişi daha var. Çernaiya dönüşte buraya uğramışlar... Delikanlmın adını unuttum, ama Miyo- sovun akrabası imiş. Ötekini siz de ta nıyacaksınız Maksimov diyorlar... — Hepsi bu kadar mı? — Evet! — Peki Trifon Gruşinika ne yapı- yor? — Henüz geldi o da.. Oturuyorlar. — Neşeli mi?.. Gülüp söylüyor mu? — Hayır, pek değil! Hattâ çanı sikı- yormuş gibi bir hali bile var. Delikan İm saçlarını okşuyarak düşünüyordu. — Polonyalı zabitin mi?.. — Hayır, yabancılar arasında, genç var, ne zabit. Saçlarını okşadığı şu a. dını unuttuğum delikanlıdır. * A o. — Evet o... Kalganov! — Bakalım görürüz, Şimdi ne yapı- yorlar kâğıt mı oynuyorlar? «— Evet, Çay içerken... Şimdi likör istediler, Ali. Trifon bir saz takımı bula- — Çingene çalgıcılar pek görünmü. yorlar... Polis onları kovaladı., Ama ke man ve kitara çalan Yahudiler bulunur sanırım, Gerçi vakit geç, fakat kaldırı- Tiz. — Mükemmel... Adam gönder, top- İat onları... Oyuncu kızlar da isterim... Mari, İstefanya, Piren falan... İki yüz ruble vereceğimi söyle, — İki yüz ruble mi?. Bu fiyata bü. tün köyü ayaklandırırım. Zıharmış olsa bile... Hem yazık bu kadar paraya... Ge çen dela da onlara şampanya, şarap ve nefis sigaralar ikram etmiştiniz.. Bu. dalalar kendilerini özündenberi bir şey sarıyorlar. Kızlara gelince... Şerelini- ze benimkileri kaldıracağım... Sizi eğ” İendirsinler, şarkı okuyup, horra tepsin ler. Ne isterseniz yapsınlar... Ne cö. mertsiniz yarabbi.. Kaba köylülere şampanya içirdiniz... Trifonum Mityaya acıması gülünçtü. Çünkü geçen defa yarım düzüne şam- panyasını çalmış ve masa altına düşür- düğü yüz rublelik bir kaymeyi iç et. e İ üzere üç taksite bağlı — Trifon burada harcadığ bilirsin değil mi? — Nasıl unuturum efenidirci ruble harcamıştınız. — Bugün de yine o kadı rum... Bak! Mitya, böyle dedi ve çebindi dığı banknot demetini herifirl tuttu, — Bir saate kadar şarap, mezcir, bombonlar, şekerleme cek... Hepsini yukarıya çıka rabada bir sandık var... Onu tır. Sofralar kurulsun ve şam) ğıtılmağa başlasın. Kızları da Hele Mariyi mutlaka buldur Dimitri bu emri verdikten banca kutusunu kendi aldı. — Andre işte senin besabızl ruble araba kirası elli de bah mazofu unutma! — Korkuyorum efendim... yeter! Trifon şahidim olsun. niz efendim... Mitya ona hayretle baktı: — Neden korkuyorsun be Sen bilirsin koca budala!.. Delikanlı böyle dedi ve bej arabacının Suratına fırlattı. S sahibine Hönerek: — 'Trifon, dedi; şimdi onları görebileceğim bir ve Neredeler? Mavi odada mı?