4—VAKIT 8 acemisi olduğu İstanbul so. ırım dolaştı durdu. Koca şe. © tarihlerde kim kime dum duma idi, Ne alan belli, e satan ell:1, Alışık olmadığı kalabalık, deniz, binnlar, tramvaylar, türlü muameleler kendisini evvelâ çok gasırttı. Fakat cin gibi idi, Ken. dini çabuk toparladı. Her ne ka. dar dayısını bulmak bir türlü kısmet olmuyorsa da hemgeriler. den Kiri vasıtasiyle Galata güm- rüğünde ohamallik bulmuştu. Gang. toy, fakat güçlü kuvvetli idi. Du işte, az zamanda, gözü 8. wldr, Vapurlara girip çıkıyor, bir ço kkimselerle ahbaplık tesis e. diyor, hayatı yavaş yavaş anir . rdu. Bu tertemiz Anadolu 40. cuğu İstanbulun bin bir dalgası- na göğüs vere vere İyiden iyiye pişti, Bir gün, rıhtım kahvelerinden birinde bir kaç arkadasiyle otu. rurlarken, başmda limon kabu. ğu gibi meşin bir kasket taşıyan, lâcivert yün fanilâlı, üst kısmı dar, paçaları etek gibi geniş'ön. Gen aşılm kapanır cepli pantolon giymiş şişman bir adam kahve. dan içeri girdi. Masalardan biri- ne weşip bir çay zsmarladı, İri kalın kollarında, vücudünün ya . *rısı balık şekilli kızların döğme resimleri vardı. Bu nevi deniz a. 'damlarmı, mesleği icabı çok gör. müş olduğundan, Şerif fazla bir alâka göstermedi. Lâkin meçhul gemici, onları şöyle tepeden tır. nağı kadar uzun uzun süzdü. Derken, ocağa birer kahve sesle- nerek kulktı, teklifsizce yanlar. da oturdu, Adalı bir Rum olmak. la beraber iyi türkçe biliyordu. Cebinden tütün tabakasını da çı. karıp hepsine uzattıktan sonra lâfa şu yolda başladı: — Ben “Mesina,, gilepinde los. tromoyum, Gemiye bir ateşci lâ- zım oldu. İtalyan bir arkadaş ko. leradan öldü, Yeri boştur, Eksik kadroyla hareket edemeyiz. Bü. yük sefere çıkacağız. İtalya, Fransa sonra doğru Amerik&, Amerikz!,. Amerika?. 'Bu kelime, arkadaşlarından zi. gede Şerifin gözünü birdenbire kamastırâr, Zira hep iştiyordu ki Amerika demek para, zenginlik, #htişam, deekti. Kendi tarafla- rından da bir çok kimseler sene. a m Oskardan esirgedikleri yeri de ona bağışlıyacaklardır. Yukarda şii dünyn ne tuhaf- tır! değim. Dün kendisini açlığa, yoksul- Iuğa ve ânha beter bir azap o. Yan şerefsizliğe mahküm ettiği. miz bir adamın, bugün hapisha- nedeki gardiyanının üstüne tit- riyoruz. Acaba hangisinde samimiyiz? Dünkünde mi? Bugünkünde mi? Mademki Oskar Vayld de- Zişmedi? Değişen bu kıymet hükümlerinin sırrı ne? Hangi . sine inanalım? HAKKI SÜHA MART 1939, YAZAN: HARPUTLU ŞERİFİN AMERİKA HATIRALARI Mavakkar Ekrem Talü lerce evel oraya gitmişler, hemen şadı. Şerif merınuniyetinden 108. lan hak getire... Lâkin öteberi ça. zengin olmuşlardı. Onun da doğ- tromonun iki ellerine sarılıp öp. rusu en büyük arzusu bu idi, Ar. mek istedi. Sevincinden gözleri kadaşları, lostromoya ne evet ve hayır demediler, Şerif fırsatı ka. çırmak istemedi. Arkadaşları güphelenmesin diye, gemliciden evvel kahveden çıkıp sokağın ba- gmda Tostromoyu bekledi, Biraz #onra oda gözüktü. Kendisini ya. kaladr. Beraberce #okaklarm i - çinde epey yürüdüler, Kargıları , na ilk gelen o zamanm çok meş. hur balazlarından bir tanesine girdiler, Büyük komik Kel Ha - sanm idaresindeki bu binada meş hur kantocu büyük Peruzu da hayran hayran seyreliler. Kanto. lar uzun sürüp ahali neşeden ku. rılırken Şerifin gözü hiç bir eğ lence görmüyor ve ne yapıp ya . pıp kendisini gemiye kapılandır- mek çarelerini arıyordu. Niha . yet Rum denizci, kendisinden hoş lanmış olacak ki ertesi sabah için şilepte randevu verlidi, O gece, Gerifin gözüne uyku girmedi, Heyecan ve sevinç son derecede idi, Methini işitiği mu. azam Amerika gehri, uğrayaca. ğı limanlar, aşacağı denizler, mi balâğalı hayallerle kafasında bir sinema geridi gibi muttasıl dönü. yordu. Sabah gafakla beraber, rihtım açıklarında demirlemiş o- lan, “Mesina,, ya bir sandalla geçti, Lostromoyu sordu, henüz uyanmamıştı. Tayfalar paçalarını sıvamışlar sabah temizliği yapıyorlardı. Şe. Tif, müstakbel kapı yoldaşlarına takdir ve gıpta ile bakıyordu, On- Jar da — bir bissi kablelvuku — Şerifi yabancı yerine koytuyor.. Tar, can kurtaranlari yerlerine a. sârkeh kendisinden yardım talep ediyorlardı. O, çabuk başlıyan bu yakmilıktan son derecede mem nun kalmış, küpeştenin silinme işinde de hizmete bulaşmıştı. Mil liyeti meçhul bir türkünün nağ-| melerine bile uyup bafiften mı . rildandığı bir sirada geceki los. İromo arkadaş. yanında beyaz sakallı, uzun boylu bir adamla! gıkageldiler. Gelenler, Şerifin fa. aliyetini uzaktan görmüşlerdi. Yakını gelince, gülerek: — Aferin! Aferin. İşe çabuk alıştın!.. Sonra çabuk bıkarsın!.. diyerek bir kahkaha attilar. Los. tromönun yanındaki adam, anla- madığı bir lisanda tayfalara ba. a emirler verip çekildi. Lostro. mo, Şerife hitaben: — Yavrum! Senin iş oldu, De. min yanımda gördüğün çarkçıba. şiya senl gıyaben tarıdım. O da gözliyle görüp senden memnun kaldı, Haydi! Göreyim seni!.. Diyerek Şerifin omuzunu ok. yaşarmıştı. ... Şerif, gösterdikleri höcrede kıyafetini değiştirip Jâcivertli gemici kılığına girerken, Kızku. lesi önlerindeki gemiden şebre baktı. İstanbul çocuğu olmadığı balde, bu kadar ssallik sevinç heyecanmı unutturacak bir yeise kapıldı İstanbuldan nasıl ayrıla. caktı?.. Basbayağı!.. Doğdufu, havasiyle suyuyla dıysa İstanbuldan da öyle ayrıla. caktı, Vapur ertesi salı güni sa- baha karşı hareket edecekti. O zamanlarda bilhasta böyle ge- mici sınıfı İçin pasaport, izin fa. Tarihten bir yaprak: Musiki Üçüncü Selimin savt muallimi Sadullah Ağa, sarayın en nüfuzlu simalarından biri idi. Padişah ta omu son derece &e. verdi. Çünkü Üçüncü Selim, ayni zamanda wusikiye düş. kündü. İhtiyar Sadullah Ağa, günün birinde okuttuğu cariye. lerden birine gönlünü verdi. Bu çok tehlikeli idi, padişah duyarsa düşünmeden kellesini uçurabilirâi. maşır almak, yattığı hanla hesa. bımnı kesmek için lostramodan mü saade alıp akşama doğru kara. ya çıktı. Sırtında lâcivert takım. lar, başmda henüz fesini çıkar. mamış, barpten dönen muzaffer bir kumandan edasiyle rıhtıma tırmandı. Vodalaşmayı doğru bul madı. Belki caydırırlardı. Ne ©. Tur, ne olmaz, kimselere gözük. meden göreceği işleri gördü., Ye. nicamide ikindiyi kıldı, sabafla, rı boylayıp bir Kelâmıkadim te. darik etti, Hazırladığı ufak bir çıkınla, hava kararmadan gemi . ye döndü. ... 14 bin tonluk büyük bir şilep olan “Mesina,, İtalyan bandıralı olmakla beraber “Andria Lüküm. bak,, amında bir Amerikan fir. masına aitti, İstanbuldan sonra ve aşk Fakat tutuşan gönül sönmezdi, Sadullah Ağanın aşkına güzel cariye de mu. kabele edince gemi azıya aldı ve bir gün padişahın kulağı bi- Je bu inamlmaz hüdiseyi duydu. İlk sözü gu oldu: — Yakalayın haini, götürün... Arkasından da pek tabii olarak idam iradesi çıkmıştı. Padişalım Sadullah Ağaya karşı şiddetli muhabbetini bilenler, irade çikmasına ragmen onun idamma bir türlü or saret edemiyorlardı: — Bir gün pişman olacak, bu işi işlediğimizden dolayı bizim bâşımızı kestirecek.. Diyorlardı. fırlıyarak, bestekârı sordu. olamamıştı. bu sefer silirünet ve sevgi ile: Emrini verdi. güzel bir misal değil mi”. Vezirler karar verdiler ve Sadullah Ağayı zindana attılar, Sadullah Ağa zindanda Beyati urban faslmı telif et- miş ve padişahın musiki meclisine göndermişti. Üçüncü Selim, neşeli bir gününde çalman musikiyi din. lerken hassas kulaklarına Heyati urban aksedince yerinden Bir fırsat kollayan vezirler: — Sadullah kulunuzundur.. Katline takaddüm eden gün. lerde telif etmiş, fakat hazreti şahaneniza arza fırsatıyap Padişah derin derin İç çekti. Gözleri yaşırmıştı. Vezir- İet yutkunarak yaklaştılar, Bu bulunmaz fırsatı kaçırmadan Sadullah Ağanm sağ bulunduğunu, hapiste yattığını söyledi. ler. Üçüncü Selim, evvelce duyduğu hiddet ve sefret yerine — Hemen huzuruma gelsin.. Onu kucakladı ve sevdiği kızla evlenmelerine müsaade ettiğini müt'eledi. Düğünlerini bizzat kendisi yaptı. Güzel sanatlar sevgisinin en katı kalpleri yumuşattığına N.A. Kabul edilece- A yılık Tarifeden için ayda oluz # Posta birliğine gi ayda yetmiş bep madilir. Abone kaydın tup ve telaraf a parasının posla yollama ücretini terine ahır, Türkiyenin her VAKIT a abont Adres değiştir 25 kura” ILAN © Ticaret ilğnlsi satırı sondan Wip talarında 40; iç kuruş; dördüncü ikinci ve üçüncül! 4; başlık yanı b dır. Büyük, çok de renkli ilâm vereni indirmeler yapılı” rın santim » satır! TİCARİ MAHİYE KÜÇÜK Bir defa 30, Wi defası 65, dört defası 100 kuruştüf, fin verenlerin bir” vadır, Dört salıri fazla sutırları be sap edilir, Hizmet kupon küçük ilân tarifi indirilir. Vakıt hem de ya kendi idare yeri kara caddesinde altında KEMALE? ün Bürosu eliyle eder. (Büronun tel Yunanistan, Fransa, İngiltere, Holandanın bir çak küçlük, büyük iskelelerine uğraya uğraya bir aydan fazla süren bir yolculuk. tan sahra bir gece vakti Nevyor. ka vardı, Rıhtıma yanaşmayıp a. çıkta demirlediler, Ertesi sabah güverteden şehre bakan Şerif hay retten kendini bir türlü alamıyor du, Gözlerini ilk evvel büyüle yen manzara gu olmuştu: İki ta,| ne dehşetli büyük asma köprü. | Liman musmelesi biter bitmez bir kaç urkadâş şehri gezmeğe| çıktılar, İçlerinde bir İsveçli var. dı. Bu Nevyorku iyi biliyordu. Bir çok defa seferi vardı. Doğ. Tuca sekizinci svanetada 54 tün,! di stritte deniz adamlarının top- landığı kahvelere gittiler. Şerif, gindüz olduğu halde or. talığı parıl parıl aydınlatan mu, azam elektrik ziyalarıma gaşı.! > Caddelerin üzerindeki ba. | vai tramvay yolları pek sık ve ol olduğundan gündüzleri dahi| elekirik kullanılıyordu. Bir de na zarı dikkati çeken elektrikli ilân. lar olmuştu. Kadınların © zaman bile, İstanbula nazaran şıklığı, yahut kendi tabirince “dekolta,, lığı ile mağazaların ufak çapta İbirer süray manzarası gösterme. si bu cahil Anadolu çocuğunu hayretten hayrete sürüklüyor - | d. : Şerifin, Amerikada ilk rastgel, diği Türk, Selânikli bir vatandaş olmuştu. Bu zat senelerce evvel Amerikaya gidip orada İş tut. muş ve büyük bir lokanta ile üs. tündeli “bul — aymeaıyoeuü öyE kalpli bir adam olan Selânikli, Şe. | rifi iyi karşıladı, Her ne suretle! olursa olsun başı sıkışacak olur. sa kendisine müracaat etmesini ısrarla tenbih etti, Şerif ilk aylığını aldığı saman | Gs beniz Amerikaya muvasalat et. | (“ mail memişlerdi. Eline sekiz Napol . kındsi çi yon tehir dilen sar mr; gü çü) © 050 DAŞ Fransız lirasını saymışlardı. Ha, z mallık ederken aylık kazaner üç “e 5 lirayı geçmiyen genç ve bekâr bi. pr ! iri için bu miktar ne kadar çoktu. 4 ji Nevyork limanında malların! A boşaltılması İşi zaten pek uzun| ©“ * sürmüştü, Üstelik Portlant acen, | tesinden gelen bir telgraf üzerine Nevyorktan yüklenecek büyük bir parti mal vardı. Bunun için de daha on böş gün kâlmak li- sm geldi. Bu müddet zarfında geni sik sık gehre çıkıyor ve kâh 19 kendi başma ufak gezmeler yapı. yer kN arkadaşınız terin 2) RESİMLİ nema ve tiyatrolara gidiyorlardı. | ttsiyanen derslerisi (Devamı 4 | Bü Tisan mea Alemdar . iyir Bir Kavuk CİM LO HALK or? seki, Si ği terle (SEİi a 4 hi ER k Komedi kısmı: “Bir (| Epe Kardeşler Yazan: Dostoyevski Çeviren: Hakkı Süba Gezgis © lis — Hayır, diyordu, hayır. Böyle bir leke ve alçaklıkla yeni hayatıma başla- yamâam, Geçmişin hesabını temizleme- Yiyim. Lâzim gelirse, yol keser, adam öldürür, kervan vürurum; fakat Kate- rinanın parasını veririm. Âlem bana ka til diyecek. Sibiryaya güönderileceğim, evet bütün bunlara razıyım; tek Kate- rina, benim için: “Beni dolandırdı! Ben den çaldığı para ile Gruşinikayı kaçır- âı!,, demesin, Dimitri dişlerini gıcırdata gıcırllata işte böyle söyleniyor, halinde bir beyin ihtikanı alâmetleri görülüyordu. Onun gibi iflâsı ortalığa yayılmış bir adam, böyle mühim bir parayı nereden Sulabilirdi. Biraz düşününce, Dimitri- nin ümitsiz vaziyette olduğunu kabul etmek lizımdı. Fakat işin şaşılacak ta- rafı şu, ki o, son dakikaya kıklar bu üş bin rubleyi bulacağından emindi. Belki gökten yağacağına bile inanıyordu. Dimitrinin tipinde ve onun geçirdiği buhran içinde olanlar böyle meyus bir ümile düşebilirler. Aliyoşa ile görüş- *üğü dakikadanberi bütün müfekkeresi (darmadağmdı. Kafa tasını içinde çd- gın bir kasırga esiyordu. İşte bu şaşkınlık içinde, işe en ter- sinden başladı. Para istiyeceği kimsele- ti en yakın tanıdıklardan seçeceğine en uzak ve en alâkasızlara başvurdu. Zih- ninde tasarladığı plânı, Gruşinikanmn hâmisine anlatırsa, parayı hemen vere- cek sanıyordu. Plânının ticari bakımdan kusursuzluğuna kanidi. dinden şüphe etmiyordu. Yalnız bu Samsonov denen adamin kendisini nasıl karşılayazağını kestiremiyordu. Çünkü onunla henüz tan'şmamışlardı. Yalnız bir ayağı çukurda olan bu ihtiyar çap- kımın, son demlerinde Gruşinikaya bir istikbal temin etmeği hoş göreceğini umuyordu. Madam ki bu işi kendi ya- pamıyordu. Şu halde genç kadını sağ- lam bir adamla evlendirerek, gözü ar- kada kalmamasına çalışması gerekti. Gruşinikanm arwla sırada ağzımdan kaçırdığı sözleri, birbirine ekleyen Di- mitri, Seamsonovun kendisini babasına tercih edeceğine kanidi de... Belki, Dimitrinin bu adamdan yar- dım istemesini iyi bulmayenlar olacak. Fakat şunu kaydedelim ki, Gruşinika- Bin geçmişi Dimitrinin hiç umurunda değüdi. Bu mari onun nazarında tama- miyle gömülmüştü. Aşkına, rahumdali ihtirasa o kadar inanmıştı ki, sevgilisinin, — Artık seninim, evleneceğim! Diyeceği dakikada, ikisinin de yeni den doğmuş gibi olacaklarına yemin « debilirdi. Yeni bir hayata başlıyacak: lardı, Bunak hâmiye gelince... Dimitri, Gruşinikanm onu hiç bir zaman sevme- diğini biliyordu. Artık oda mazi ol- muşta. Çünkü aşağı yukarı bir sene denberi hu rabrta baba ile kızın arasın- daki yakmlığa dözmüştü. Delikanlı, kendisi bütün karışık ve gürültülü yaşayışma rağmen çok saf ruhlu glduğu için hayatı ve insanları bu temiz adesenin p'kasından görüp muhakeme ediyordu. Bu iç temizliğiyle dir ki, ihtiyarın bu son Jemlerinde yar- dımdan çekinmiyeceğine inanmıştı, Dimitri, Aliyoşa ile konuştuğunan ertesi günü, saat ona doğru, Samsono- vun evine gitti. Bu ev &ski, geniş ve tat“ sız bir bina idi, Alt katında iki oğlu ka filariyle oturuyorlar, bir bölüğünü de ihtiyar hemşiresiyle kızı tutuyordu. Yhtivar, yanma öz kırımı bile alma- dan bütün üst katta yanreliyordu. Sa- Tonlar, eski tarzda döşenmişti. Sıra sıra koltuklar, kanapeler, yine koltuklar ve kanapeler... Tavanlarda Yillâr avizeler sarkıyor” Bu odalar ve “a tiyar tâ köşedeki küçük idi. Artık kendi kendin? de iciz kalmıştı. Bir yaf şak ona bakıyorlardı. katı ruldlu bir adam © da güler yür gösterme? mazı, “Yüzbaş,, nm ber verdikleri vakit, memişti. Mitya, ısrar eğinet: — Sarhoş mu, ker” diyor mu? Diye sordu. Uşak: — Hayırt, Deyince, yüründeki p fı geşti. Zaten / mekten korktuğu için * kurşunkalemle ; "Ağrafenaya dair a görüşmek esini İhtiyar, bunu okuğ | sonra: o l 4