ri D bın .dyelaj ie, Pür te ki Şörasında Neler Konuşulmalı T. Sadrettin n İn fikirleri as, iya an | cafma ikrimce, her şeyi * $eY olamaz, maarif Ce, gazi » âsl mühim | hedef v eleeirini tetkik | on | de, atı tesbit e şmesiyle «eğ etin, Şüra topla el, tet bütün mek ,, et hakkında şu Süz, - SINAJ tecrübele: | mesi âve etmek İsterim ki kati ola GİR RUH UAMMASI Üyg YAZAN: Relik Ahmet Sevengil ) "iş hikây, if! iy hiç bir şey yokmuş gibi neşeli, her zaman- i i buldu. Dışarıda hava kapanıktı, ara sıra ”— oturup tavla oynayacağız, dedi, lâkin ben a Va ie belli olmaz, aamafih mutlaka gelip gelmek hi incik yenilirim, e şık y, kiddi oynayacaksanız geçin karşıma. mey aklara döşeli küçük oyun odasmda alçak 2, <İ oturmuştuk; annesi uzakta kanapenin , 18 okuyordu, Zar sesi, pul şakartısı içinde *m konuşuyorduk. Genç kız yarı şalncı bir thin bi, MA N sakac ertip ediyorum. *da ile cevap verdim: Pe da olun sizden gelen her şeye razıyım! in sürüz,., a e duğunu sormuyorum, fakat şu karşılaşacı" #üli g, ne olacağını öğrenebilir miyim? : Sil. Yar tstanbula gidiyoruz. ziy i ada ufak tefek çapkanlıklar yapmanız için i YOPuM, ki im ula gelemez miyim? © Beraber gelmiyeceksin - , bunu sizden rica vip . N sağ #elmeğe kalkarsanız bir daha beni gör ! Günlerin Peşinden: | vi Tela | Takas Primi | mi a İsa mel K | ri mua | İm. ari MU Ti Şuna Mektuplar , 4 (AA) — n bu ge | bey ncuları İngiltere girişmiş ol at ettirmeler için istiklâl tanımasını rica etmek» te ve bu Arap ni şöy. le hudutlandırmaktadır; imalde, Mersin ve Adananın arz dairesine ka- olmak tten mal getiren emasa geçerler, ıları 4 cenubundan 37 dar; cenupta, A üzere Hint Denizine kadar; gi ve Akden n hariç gittiği yerde * denize ması, bu yüzden i ibtim ın ithaldtçılar İh- | Arap ba tasvip et- rlar. İ raç | mesini de rica etmektedir, Wil 1915 tarihli cevabında, Arapla İzan İngiltereye karşı olan hattı ha ak Arap imparator luğunun ları çizildiği tak- dirde tesbit edecekleri: ere fevkalâde ko- ne ları kabul etmiş e Arap olmadıkların Sam Talan raf refikimiz dünkü neti intişar yılını tir. Tebrik eder, W- sun muvaffakıyet yılları dile- ve ancak tama Son Tel İdüğü Mersin, isk lariyle Humus, Hama ve Halebi İ Arap imparatorluğunun hudutları | haricinde tutmuştur. fevkalâde komiseri A ni tanımağa ve arete âmade ol- ınunla beraber Arap im bırakılan ve lahat yapmaktan çekina ie ba İşte bence, mesele anahtarı burada Anketi yapan: HASAN BEDRETTIN| r —— — Siz Istanbulda ne acaksınız? — Dün gece annem hem teyzemden, hem babamdan mektup aldı. Biz buraya gelilken teyzem de babamla konuşmak için iz mire gitmişti; babam nihayet razı olmuş, İstanbula gidince ni- bel | anlanıyorum! i #“— Öyle ise tebrik ederim; Ne yapalım, biz bem oturup 00- murtmasını, hem de beklemesini biliriz! — Beklemek iyi ama somurtmak niçin? — Rica ederim, alay etmeyin, somurtürsam da haksız mi- yes? . i il .2 N Bu sözleri şaka olsun diye söylemiştim ama içime sahiden bir hüzün çöktü. Oyunun bundan sonrası meşesiz, isteksiz, âdeta can sıkmtısı içinde geçti. Nesrin benim bu halimi gördükçe ke- yifleniyor, kahkahalarla gülüyor, bir hoplayıp zıplamadığı kalı iğ. müşteriler yine değişmişti. Bursaya yeni tayin edi- lip gelmiş, bir iki gün ev balap taşmıncaya kadar burada kalmağı kararlaştırmış bir doktor arkadaşımla karısı ve bir dava takibine gelmiş, bir gece kalıp ertesi günü akşamı Istanbula dönecek o- n tanıdığım bir avukat bu arada idiler, Onları Nesrinle annesine tanıştırdım; akşam yemeğini hep bir arada büyük bir sotrada yedik, içki içtik; Nesrin bu gece ötel duvarlarının, tavanlarmm, eşyanın ve oteldeki insanların o zamana kadar ondan işitmeğe alışık olmadıkları çılgınca kah- kahnlarla ortalığa coşkun bir neşe havası dağıtıyordu. Yaptığı sakalara herkes gülüyordu, ben bile can sıkmtımı unutmuş, ice- yiflenmiştim. Yemekten sonra doktorla karısı yol yorgunlukları: nı ileriye sürerek özür dilediler, odalarma çekildiler; avukat ya- rm mahkemeye vereceği lâyibayı yazmak üzere müsaade istedi, otel müdürünün yazıhanesine gidip kapandı. Nesrin sofradan kalktığı saman yemek salonunun bir köşesinde kapalı ve metrfik la: bir halde duran piyanoyu görerek: — Size bir veda konseri vereceğim! Dedi. Gidip piyanonun önündeki k İskemleye oturdu; kapağı kaldırdı, parmaklarını tuşlarm üstünde bir Hi defa dolaş- tırdı. Annesi ayakta odalarına çekilmek üzere kızını bekliyordu. Genç kız şimdiye kadar hiç musikiden, san'attan filân bah- setmemişti; alkolün tesiriyle yaptığını #ennettiğim bu geceki Haberler ime“ Arap imparatorlu- bir # 8 MART 1939 3 — VAKIT İGörüp düşündükçe Halklakarşıkarşıyd İsmet halkla başbaş günler geçiriyor. Derdi, makamla, İnönü, rın filtreleri nm geçtikten sonri değil asıl ka ndan dinliyor. Bu kayn boyasız bir dille konuşur, İztıra bunı, arttırıp eksilimeden, olduğu dair neşredildi aftır. Düzğünsüz gibi ve duyduğu kadar söyler, Dünkü gazetelerde çıkan bahçıva- nm sözleri bunlardandır. — Tohumları ilâçlar masınız? Diye soran Reisicumhura; — İlâçlarız. ilâçlamadığımız da da i, J0lur. Tohumlar, bazan bize kaşın- faat. | verir. Uyuz gibi hatır hatır ka- komiseri ay a Bağdat ve Basra vilâ- | yırtederek şımırız, Ziraat memuruna sorduk. O da, “Boca,, daki daireye baş- | vurdu. Nihayet bize hastalığın a- inievyel | dı bildirdiler Biz, isim sormamıştık, derdimi- te et Teşi ze deva istemiştik! Cevabını vermiş, İlk okuyuşta, bu İâübali fakat candan sözler bizi azıcık gülümse- tiyor. İçimizdeki etiket düsturla» rsin vazgeç . İrma uymayışnı yadırgayoruz. Fa ut vilâyetleri. jkat memleket hesabma bahçıva te A-İin uluorta konuşması, daha fay- ya. | dalıdır. Çünkü, bizde yüksek katlara bildirirken, yumuşatmak “ leski bir âdettir. Hattâ elimizden “İgelirse, saklarız da. milen arap bul rerek Halep ve Bi ızlırabı Np e saltanat ida- releri, derdin kendisinden değil, açığa vuruluşundan şiddetle geki- Bütün dudaklara awlan “asayiş berkemal,, kilidi, işte bel vehmin örsünde dövülmüştür. Devletle halk arasına korku ve nefret uçurumları kazan bu zihni- © İyetten uzaklaşalı geiçi öpey oldu. ©“ İFakat hâlâ zaman zaman böyle İbir mirasın bazı insanlarda belir. nek hakkını muha halkının eğ da Şerif Hüse g göndermişti Kânunusani | diğini gördüğümüz oluyor, İsmet İnönü, bir saray kubbesi altında halkla elele verdi. Derde bir baba şefkatiyle ortak olduğu- “'nu gösterdi. Bu harekette, mühim ce mevki sahipleri için büyük ders İler var. Sırmalı kapıcılar, kapalı kapılar, ipek paravanalar ve yük- da, Fransız - İngiliz ittifakını İh-İ sek masalar arkasına çekilip uzak ecek ber türlü hareket - laşmanım bundan sonra, bir kud- $ İret ve azamete değil, bir aciz sa- yılacağı anlaşılıyor. HK. SUHA GEZGİN Şerit Hüsey fevkalâde komi Kânunusani 1916 tarihli cevabın- İngiltere- emektedir. Ade larını kat fev 916 ta mektedir, irmiştir. Hüseyin 18 Şubat 1916 cevabında, fevkalâde komi 10 nikay |Bu mektupta, Şerif Hüseyinin is« in İngiliz lirasının te- 1 akeri mesaili omiserinin Mart tarihli mektubu ile erin bu yuka x bildirdi) tediği $0 diyesi ve kliğer b mevzuu bahsolmaktadı ekte olduklar masraf türlü tuhaflıkları arasında piyanonun başına geçerek yine şaka larına devam ediyor sandım. Anne — Gelmiyor musun kızım? dedi, yarın sabah erken kalkma kayız! Ben daha oturacağım, anne... şk kadın bana dönerek: — Kusuruna balemayın, dedi; zaten deli idi, bu gece zrdeli oldu! Siz de fazla yüz verdiğiniz için girdi cezamızı çekin, bak- lm.., Ve bana veda ederek odasına gitmek üzere yemek salonun- dan çıktı. Garsonlar sessiz sessiz sofrayı topluyorlardı. Nesri- nin parmakları piyanonun siyahlı beyazlı dişleri üstünde dolaş- tıkça bu güzel parmakların arasından güzel bir âhenk, hafif, tat- İş, sicak ve cana yakın bir musiki yayılıp havada dalşalanmağa başlamıştı. İşin ciddi olduğunu anlayınca piyanonun yanma giderek ayakta biraz yandan, biraz arkasmdan onu takip etmeğe başla- dım, Artistik pozlarla ellerinin kalkıp inişiyle birlikte melodile. rin ölçüsünü havada çiziyormuş gibi başını sallıyor, küçük, kır. mızı, tehlikeli ağzında kırmızı, sevimli, cazibeli dilinin ucunu far- kma varmadan çıkararak dudaklarının kenarında dolaştırıyor; piyano iskemlesinin üstünde güzel vücudü musilinin âhengi ile birlikte kırıla döküle kıvrılırken baştanbaşa asabi vo zevkli bir şrpınmanın içimde yaşıyormuş gibi bir ayağı gerilip iskemlesi- nin ayağımı sıkıştırıyordu. Yalnız bu hali, insana tehlikeli şeyler hatırlatan bu zevkli ve sinirli manzarası başdönmesi vermeğe kâfi idi. Şopenin moktürü | hıçkırıklarla bitmişti. Nesrinin oturduğu yerde arkasına dönerek yüzüme baktı, kendi kendisiyle alay et- meğe çalışarak: — Büyük ve meşhur müzisyenlerden aşağı kabr yerim var m? Dedi. Sofrayı toplayıp masaları düzelten garsonlar, dairele- rine çekilmişlerdi. Ayni şakacı havayı devam ettirerek; — Siz veymişsi « Dedi bu harikulide musikiyi yarı» tan parmakları takdis etmeliyim... (Devamı var)