A A 4 VAKIT I MART Tia Dayının koluna girmiş çeki yordu. Geçilen yolların her tara- fı tahta ile kaplı idi, Yerlere halı- lar serilmişti. Karanlık köşelerden gene dev cüsseli muhafızlar baş- larin: uzatıyor, İla'yı görünce yer lerine büzülüyor ve yerlere kadar eğilerek bir hükümdar gibi onu selâmliyorlardı. Bazı yerlerde du- var açılarak gizli yollar meydana gıkıyozdu. Dayı buralara hayretle halıyor: — Çok mükemmel.. Son 'derece iyi, Vay vay. Diye kendini kaybedecek gibi ölüyor. Bazan da İliayı kurnazca işticvap ediyordu: — Peki bu yollar nereye kadar gider böyle? — Bunu en iyi benim domuzum bilir, Onu kocaman vücudu ile her deliğe girdi. Öğrendi. — Domuz mu?.. — Domür, muhafızlarımları bi- rinin adıdır, 1lia başını karanlık koridorlar: dan birine uzatarak; Tia ile Dayı bir müddet daha dolambaçlı yollarda dolaştılar, mi?, — Siz bilirsiniz. şısında imiş gibi; — Hay. Diye haykırdı. kahkahalarla gülüyordu. zınz açtı? — Buda mr? Diye bağırdı. a vi meğe başladı. Domuz gözünün ö- irbirlerine geslen. nünden geçiyordu. vi birbirlerine seslen. Bu kalın; Hikonun Yapddidığı ev sahibi Hürmüzdü. İlla: — Vay Hürmüz âbla.. Ne ka- berler., Diye iltifat etti: — Ne olacak, işler gün geçtik- çe artıyor. — Demek kart tavuk istersin. — Bekliyelim.. Şimdi gelir.. Her tarafı kandillerle aydınlatı- lan bu yeraltı malikânesi insana korku ve dehşet veriyordu. Day bile ürpermeye başlamıştı, Hele 'domuzu karşımnkla görünce büs- bütün dehşete kapıldı, Boynunu beline kadar bükerek emir bekle- yen bu adam, sahiden bir domuz kadar şişman, onun kadar kor- kunçtu, Homurdanır gibi konuşu- dünyada piliç. yordu kız buhran: var.. — Domuz, bizim yollar nereye kaz Yeter mi sultanım. Yeter kadar giler? ez CN 5 — Her yere. İstediğimiz yer- | © Yok Hürmüz, senin mahare- imi tin de var ya.. Tia Dâyıya döndü: — Gördün mU?.. Her yere di- yor. Saraya kadar bile. — Ne.. Saraya kadar mı?, — Ne sandın?.. — Burada kaç muhafızınız var? — Sayısmı Domuz bilir. Kaç kişisiniz Domuz.. — Hiç saymadım... Habızasını yoklar gibi yaptı: diyordu. Dayı İlikoyu tanıyarak Üstüne atılmış, kucaklaşmıştı. Zavallı ölü bir halde derdini anlstabilmiş; yim, beni tanıma.. Diye yalvarmıştı. Kurnaz kâa- siir e dın, çabuk kendine gelmiş; Dayı hayretlet — Aman ne kadar da bönziyor- — On beş mi?.. EE — Beş kişi bile yeter ama izli Diye kızararak özür dilemişti. Jarımı dışarı atamam. Onlar hiç çekinmezler.. — Demek beş kişi ile de kendi- nizi müdafaa edersiniz. — öyle.. lamaya başlarken Hürmüze: — Haydi sen işine bak Hür müz.. İstediklerini ayır. ben göreyim.. Ol maz mı?. sapan çocuklar, sağlam bir tet- kik süzgecinden geçirilmeme- nin mahsulüdür. İhtiyatik davranır, tetik du- Yursak ortada korkulacak bir şey kalmaz. Hakkı Süha GEZGİN Sen de kork e mi?.. maz mısın?.. NİYAZİ ame K — Yorulduk, dönelim, değil Küçük bir tahta kapı açıldı. Da- yı akla gelmez bir hâdisenin kar- Kalktıklar: sofranın başında İ- diler, Sofrada şişman bir kadn Kadın Dayıyı görür görmez ağ- Iliko birden ona dönmüş, geri | gm sert bakmuştı. Dayı sarardı. Titce- Tarihten bir yaprak: — Sizin kart dedikleriniz bizim — Yoksa Istanbulda gene mi İliko hep önüne bakıyor, bir tek kelime söylememeğe dikkat e- “Koca Baba,, ile gezmeğe çıktıktan birkaç dakika sonra Hürmüz gelmiş, ilk bakışta İliko yarı — Beni tanıma, ayaklarını öpe- İlla, şarap maşrabalarını yovar- Bir de Ama gok vermem,. Ancak Üç tane gö- türebilirsin. Hepsinin bir defa ku- lağın: çek.. Evden dışarı çıkâr- mak yok.. Sır verenin başı giler. Hütmüz yerlere kadar eğilerek: — Aman Sultanım.. Beni tanı- 4 AA ame a KAFKAS 2D) amı KIZLAR | — Seni tanırım, tanırım âma,. Dayıya döndü — Hiç içmi! nuz. Neşeniz yerine gelsin.. Bu gece bizim mis safirimizsiniz. Dayı hiç kalmak niyetinde de- ğildi. Çünkü kalmakla bir şey ka- zanmaz, fazla bir şey de öğrene- mezdi; Jar hastaya.. Kalıyoruz. Burayı yeter, bu hafta bü yınız dünyanın cenneti.. — Hurileri de var. — Tam huriler.. — Ben müsaadenizi istiyece- Zim. Çünkü basta bir arkadaşım var, Onu yalnız bırakmak iste- mem., Dedi, kese çıkardı. İlia itiraz etti: detmiştim.. vemmenessasarsessessmsssessassze sna var 00000 0a0000000000000000 Hakikat “Adı çıkacağına canı çıksm., diye bir atalarsözü var. Ölen kurtulur, fakat adı çıktı mr dilden düşmez. Ama ne olursa ol. sun, bir çok adı çıkanların hakkımı tarih bir gün teslim eder, Fikra çok güzeldir, Lui Flip, Fransada dikiş tutturamıydea. Emi anlaymca memleketini terketmeğe karar vermiş, bir ara. baya atlıyarak uzaklaştmıştı. Kral telâştan mr, yoksa herhan» gi bir sebepten mi, yanma pura almayı bile unutmuştu. İlk mo. Ya verdikleri konakta para lâzım olunca ceplerini muayene et. ti, Nefile, Beş parası yoktu, Kralı tanıyanlardan biri yaklaştı: — Efendimiz emrederlerse... Diyerek cüzdanından çıkardığı yüz frangt uzattı. Para lâzımdı. Lui Flip yüz frangı alırken; — Alıyorum sma bakalım ne vakit ödeyebileceğim.” Diye söylendi. p Arabanın hazırlıkları devam ederken Fratisa kalı bir kah, vede oturmuş dinleriyordu. Müvezzller, postadan çikan gazete- leri dağrtıyorlardı, Cebindeki! yüz franktan artan bir servet vardı. Gazetelerden birini aldı okumaya başladı. Kalın punto. larla kralm kaçtığı ilân edi rdu. İkinci başlıklarda kralm hazineleri de beraber götür: ği iddin ediliyordu. Dul Filipin elleri gayri ihtiyari cebine gitti, Parmakları ilel ütufkâr bir dostun kendisine vermiş olduğu kuruşları okşa, Nd maya başladı, . Resimde komite toplantısından bir intiba tesbit edilmektedir. arkadaşların gitsin. Onlar baksın- — Hepimiz ayrı ayrı yerlerde öğrendim ya, ötün göce eğlen- mek üzere geleceğim. Sizin sara- — Peki öyle ise., Beklerim. Dayı elini kuşağına götürüp bir — Bu şaraplar bendendi. Vaa- ama madem ki veri- — Yok, seni bırakmam.. Öbür yorsunuz, öbür sefere ısmarlarım., İ ğün gürültüsü ile kendine geldi. Kızılay şefkat komitesi evvelki gün Ankarada Toplantısını yapmış ve 11 martta verilecek balo hazırlıklarmı görüşmüştür. DE di Kalın bir kahkaha atarak Day” nın omuzlarını okşadı, — Domuz.. Misafirlerimizi ka- pıdan çıkar. Diye bağırdı. İla sözünü bitirmemişti, Do- muz göründü. Başı gene yere €- gikti. 3 aylık 260 6 aylık 415 Ses çıkarmadan bekliyordu. doi 000 iş Hasan ile arkadaşı Dayının ar- İsi ea li zusuna muhalefet edememişler,İf in da laz kur onlar da ayağa kalkmışlardı. #üa|İ pore inişine el masasında kımıldamamış, başınıll ayda yetmiş beşer ak, bile çevirmemiş: — Güle güle.. Uğurlar olsun 2- medilir, Abone kaydını 2» galar.. tup ve ielgraf ii Di; parasının posta sğley yollama ücretini yar? Dayı, birkaç adım attıktan son- ra geldikleri yoldan gitmedikleri- ni anlamıştı, Fakat ne Miyebilirdi. Epey ilerledikten sonra bir aydın- lığa gelmişlerdi. Arkaalrında bir koşuşma oldu. Bir muhafız elinde palasiyle göründü.. İlianm sesi de duyuluyordu: zerine alır. Türkiyenin her pos8 VAKIT'a abone Adres değiştir * 25 kurul İLAN Ü / Ticaret ilânlarınıf satırı sondan İt EZE, 7) — Domuz bırakma. Domuz bı-|İ falarında 40; iç rakmaâ.. kuruş; dördüncü Hi, i Dört arkadaş, hele Tliko ile Da-|ğ ikinci ve ücüncüdü yil b yı muhakkak bir tehlikenin başla- İğ Çı peş Yenı — dığını sezmişlerdi. İliko, Hürmüz- Büyük, çok de' er) den zaten şüpheleniyordu. Bu te- reddüt birkaç saniye sürdü. Do-İğ indirmeler yapılır. a müz bile kendini toparlayamarış- İğ rın santim - satır! te. TİCARİ MAHİYETTE Jİ renkli ilân verenle* ; EE - e Dayı birden kudurmuş bir ars- KÜÇÜK Xi lan gibi Domuzun sırtma atlaya- Bir defa 30, iki © : delası 65, dört i rak belinden hançerini çıkardı; — Miko durma. Diye bağırdı. Dayı hançeri almakla beraber muhafızın göğsüne saplamıştı. İli- ko yanında idi, Kolundan tutarak itti ve: — Durma kiç. Diye bağırtlı. Fakat arkadan gelen muhafız da yetişmişti. Durmak ölmek de- mekti. Dayı hızla ileri atıldı. Men- feze gelmişti. Küçük bir merdive- ni bir adımda atlayarak dışarı çik- tr, Etrafına bakmdr. Burası girdik- leri kapı değildi. İlerde bir kaya- tun arkasında bir nöbetçi uyuyor- du. Eski Yeniçeri, “tabana - kuvvet e iğ baska care İrsimadığın übeileli Aşk) sal koi Bütün Hızı ile koşmaya başladı. ee al Atmeydanmın kalabalığı ve dü- büretandan'akamali Yeni neşriyâk Medeni B EL Mektepiilerin, yok banlarda derslerini F den geçirmeleri, halki” için açık bir dil ile Ni müteşekkil bir heyet Vi okul üçüncü sınıf raedef tabı hülâsa ettirilerek eği tarafından 30 kuruş © mştır. ALEMDAR 5 el FİLMİ defası 100 kuruştu"” ilân verenlerin bir © vadır. Dört satırı 8! n fazla satırları beş KÖ | sap edilir, i Hizmetl kupon küçük dn tarifesi indirilir. Yakıt hem ya kendi idare ye çyi kara caddesinde altında KEMALİ Hân Bürosu eliyle eder. (Büronun tei ZİP 7 2 Ze ZE. aş Halkevinde ! Eminönü Halkevindeii 2 3 Mart cuma we # eri saat (20.30) GA, Haziran güneşi altında korku ve (Arkan var) Turan Tiyatrosundaki Temsil Uzun zamandanberi büyük hazır lıkları yapılan (İnsan Mabut) piyesi Erluğrul Sadi Tek heyeti tarafından Şehzadebaşında Turan tiyatrosunda dün akşamdan ilibaren temsile baş- lanmıştır, Bu büyük mefküre eserini sahneye koymakla ve temsilinde Ertuğrul Sa- di Tekin gösterdiği muvaffakıyet şa- yanı dikkattir. Zİ Böyle bi reseri temsile muvaffak olan Ertuğrul Sadi Tek ve arkadaşla. | o I— Bir kavak rını tebrik ederiz, 2 — Cim Lor Banknot bhâvada uçtu ve Rattinin yüzüne çarparak dizlerine düştü. O, yüzünü kaplayan kırmızılığı öft- mek için eğildi. Bozuk bir sesle işi a. Jaya vurmağa çalışarak: — Alâ dedi. Deli verir; akılı alır!.. — Artık sus. Bundan sonra göyli- yeceklerimde senin bir alâkanı yoktur. Çünkü bizi sevmiyorsun, hem seve » mezsin de. Parayı Aliyoşadan gizli alacağını uman Raktin, böyle kepaze olduğunu görünce ansızın kızdı ve; — Ne diye sizi sevecekmişim ki... Diye bağırdı. O vakte kadar menfa. at gözeterek hoşa gitmeğe çalışmış, dâlkaâvuklük etmişti. Fakat gözünü kan börüyünce bütün içini dışarıya vur - du; — İnsan bir maksatla sever. Sizin bana ne hayırmız dokurllu? İkinizden de ne bekliyebilirim, ki sizi seveyim? Aliyoşa gibi, hiç bir şey beklemdien, ,pir aşkına sev! — Onun seni sevdiğini nereden bili- Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski Çevirem Hakkı Süba Gezgin esi 110 tan ba yorsun? Nasıl bir delili var bu muhab- betin? Gruşinika, salonun ortasında ve ayak- ta duruyordu, Heyecanlı bir sesle; — Sus bari, sus. diye haykırdı. Sen böyle güzel. ve iyi şeyleri anlayamaz- sın, Sonra lâübaliliği de bırak. Sana bu cüret nereden geliyor?.. Git bir köşeye büzül ve bir tek:kelime söyleme artık... Aliyoşa, sana günahlarımı itiraf edece- ğim, 'Tâ ki Benim ne mal olduğumu an- layasın, Seni mahvetmek kararını ver- miştim, Bu uğuria Rakitine para vaa- detmiştim.: Seni kandırıp bana getire- cekti, Senin hiç bir şeyden kaberin yek tu, Beni görünce, başını öteye çevirip geçiyordun.. Ben, herkese soruyor, s6- nin hakkında malümat topluyordum. Hayalin beni her yerde takip ediyor ve kendi kendime: — Bana bakmaktan bile iğreniyor. Diyordum. Ben, böyle ihmal edilme- ğe tahammül edecek yaratılışta Jeği- Him. Burada şu kendimi sattığım bunak» a kimse bana malik olmamıştır. i “ei 4 Zevkim için seni avlamağa karar ver- miştim. İşte kardeşim! dediğin kadın böyle bir mal'indur. Şimdi artık her şey bitti. Beni baştan çıkaran zabit ge- Jiyor. Haber bekliyorum, Bunun benim için ne olduğunu biliyor musun?.. “Koz , beni beş sene evvel buraya getir- diği vakit herkesten kaçıyor, ne konuş- mak, ne de görünmek istiyordum. Ap- tal gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, Gö- züme uyku girmezâi, Kendi kendime: — O canavar, şimdi kim bilir nerede- dir? Kiminle beni aldatıp eğleniyor. Ah eğer onu bir kere yakalarsam, nasıl öç alacağımı ben bilirim. Derdim. Karanlıkta yastığıma başımı gömerek ağlaya ağlaya kaç kere: — Alacağın olsun! Diye söylendiğimi hatırlarım. Ona karşı elimden hiç bir şey gelmediğini gördükçe kendimi yataktan yere atar, #inir nöbetleri geçirirdim. Yavaş yavaş bü buhran geçti, Para topladım. İçim katılaştı, Hayat: öğrendim, Bu şözleri- mi dinlerken, belki artık uslandığımı sa- niyorsunuz, Hayır! Uslanmadım. Hep &yni keyi, hep ayni öç almağı düşünü- yorum. Bir ay evvel, ansızın cndan bir mektup aldım. Yakında geleceğini bil-* diriyordu, Dul kaldığı için, beni hatır: Jamış, tekrar görmek istiyormuş. Bir kere daha ona dönmek, hem de dövillmliş bir köpeğin korkulu itaatiy- le... Aman Allahım bu kadar aşağılaşa- dei —— hdmi di cak mıyım ben?., Son hafta içinde, beş senede duymadığım bir hiddet ve âzap ile kıvranldım. İçimdeki karışıklığı gör- dün Aliyoşa, sana bütün kalbimi oldu- ğu gibi açtım... Sen karışma Rakitin... Senin beri, benim ruşumu anlamana im kân yoktur. Aliyoşa, sana yalvarırım, geçen günkü hâdiseden ötürü o matma- zelden benim namma af dile... Çektiği- mi kimse bilmez, Belki giderken, bir bı- çak da götüreceğim. Henüz ne yapaca- ğımı pek bilmiyorum. Gruşinika bu uzunca sözlerinden son ra, çocuk gibi ağlamağa başlad. Aliyo- a, kalkarak Rakitine yaklaştı ve; — Mişa, dedi gerçi o, seni azarladı; ama, bu hal içinde bulunan bir insanın kusuruna bakılmaz. Sen de hoş gör. Aliyoşa, bunları ruhundan taşan bir ihtiyaçla söylemişti, Eğer karşısında kiç kimse bulunmasa idi, kendi kendine söy liyecekti, Fakat “Rakitin,, in kendisine istibza ile baktığını görünce, durdu. Rakitin, hınç dolu bir gülüşle: — Kafanın için, “Stareç,, le dolu, de- di. Sen onun varlığı içinkle erimişsin, O- nun üslübiyle beni bombardıman edi- yotrsun, Aliyoşa, sesi, göz yaşlariyle ıslanarak haykırdı: — O, bu dünyada herkesten üstün- dü. Ondan böyle saygısızca bahsetme. Ben, sana bir hâkim gibi değil, mah- kümların eni'adisi sıfatiyle hitap ediyo- rum, Bü kızın be Buraya her türlü fenalıği gelmiştim. Fakat o, samimi için, beş senelik âzabını wn layarak affetti, Kendisini rükleyen adam gelip, haber *wfi işte koşuyor. Korkma, mıyacak... Mişa, ben senit da değilim... Onun bu $09 benim için bir ders var. O tün bir insan... Onun şi böyle konuştuğunu duydu” > Şüphesiz hayır... Eğer du! din, şüphelerinden kurtul tin, - Bahsettiği genç kız da, “fi ruhundaki temizliği görün“ 4 Bu gönülde belki de hazine” Râkitin; — Bu ne avukatlık yahsi?” rıya üşik mı oldun?. Dedi, sonra Gruşinikay4 yasız bir kahkaha ile; — Ağrafefa, sen bunu Diye bağırdı. g Genç kadın usulca ti Yüzü görü döktüğü yaşar ğu balde Aliyoşaya tatlı 18 di;