- e par N Şürasında neler konuşulmalı? Mâlr Orhan Seyfi- leri iy . . . “Min fikir ie aj ,, “£ek Msesi edebi 'Zp iyat > NE Saip Orhan Beyfi ma- 4 > iç Ese ei nı KİN niş m g İp, evzuun küçük bir # wi e kanışmama mik. £ in; ” örn: “debiyat derslerine Elim; 2 bahsetmek is. i mede mevcut kitap. İm, peni takdir ve ten, 4 Pak, i İY an at bunlar, yazı. Siya, SN Oluyor. Bu müd- SELİ öz Se 4 ZE gn için ye ğisiklikler ge. açlar itapların bu. SİNİ 29, 28 tam tekabiil ve la ka yorum, » gtetip tapar bazıları. atlar e arı arasında e- Mig, VVelii dir. Bazıları da ğı Bibi senelerde okut . ii, ebeye öğreti! gE, 3 ya Vk A elimi Rear, Mimizde bir imüfre . İT #, Maddelerine verilen * Zaman bir değil ENişieE “daha evvelki tildiği halde son- *dilmişir. Bazılar. & aksi) in 42 Edebiyatı hak ey ok deye eskisinden m, yoruz, Fakat, Ji, it bilüki, dalr verdiğimiz İ ii, Bina öy tkçe çoğal . i Mebiyg 1? Eeliyor ki klâ. t kitabı ise ta- m Verilecei, unda lise ta : atiyor, ANAR MR Lİ bilginin hudut. bulun, aç, Yüşünüşümüz, uş ikimiz. üzerinde Ni NE â vi” Zepi tınim budutları a by kt böyle biir kad. a ilg adan çocukların i y ciddi bi ii N inka € ir tarzda İn İriş, <8 İmtihan sual ig © bütün dünya ede. Pyahatnemelere a. Kis okuduk - © Asmda bu nevi ei AZ geçiyor ve bu Yer iş me nisbetle o kadar lebejşediyor ki sm. Ne bt i bu suale ve. İLİN gg Seçmek MA amma ek hemen he, Na nik ray anda nı a abinin eliz * tasavvefi fikir . iy | 2 İyi ba hayatımız, telâkki. “” Mevcut! Fakat bu| İei, üçüne ve daha geride bulu- Şair Orkan Seyfi lerden tutunuz da eski Jâfız ve mana oyunlarına kadar bir çök hurda geyler bulunan bu beyti onlârın ne suretle degife edebile. ceklerini kendi kendime düşün . düm. Çocuğun bilgisini böyle bir misal Üzerinde kontrol edebilmek Dana imkânsız görüldü, Elimiz. ie mevcut kitaplar her dev. re ait şahsiyetlerin birinci, ikin. nanların isimleri ve bunların ta. hedilmemiş eserleri, hattâ bazı . larmın mevzuları bile vardır. Bunlar için bir tasnif yapmayı öğretmenin telâkkisine birakmak ta kâf| değildir. Bu suretle çocuklarım bu ders. ten edindikleri “bilgi hudutları, son derece karışık bir halde kal. Mak tehlikesine maruzdur. Son zamanlarda eski edebiyata sit misaller hemen hemen terkedil- miş gibi bir gey.. Halbuki misal, siz edebiyat tedrisatı yapmak suretile çocuklara edebi zevk ve. rebilmek imkânsızdır. Evvelce söylediğime dönüyorum: Edebi . yat tedrisatında yapılacak şey misallerine varmcaya kadar ta- vej güz eki, dümen İBEÇİ Ba rette çizilmiş bir bilgi olmalıdır. Bugün okutulmakta olan kitap. Tari telif eden kiymetli arkadaş. ların bunları pek güzel yapacak. larma şüphe yok.. Herne dense bü iş her yıl öteki yıla terkedi. liyor; netice itibarile mektepler- deki edebiyat tedrisatmm verimi azalıyor. Bana kalırsa yeni eser. lerde misalleri çoğaltmalı, bun. larm hemen hemen ayni olması. na dikkat etmeli, güçlük belki bu. radadır. Hem bir sanatkârın asil şahsiyetini gösterecek misalleri bulmak, hem de talebenin en iyi anlıyabileceği nevilerinden inti- hap etmek, Fakat bu yapılamaz bir işde. #ildir. Ayrıca eter sahibinin zev. ne olvran olsun, İRRUH I MUAMMASI YAZAN: B;... Ve A hikâye Refik Ahmet Sevengil Ze “kele, , <rdiveninden birer birer inen yolcuların akını ağa basıp ta etafımn genişlediğini, kalabelık- Atiye, sörünce içimden bir sıkıntıyı, dimağımdan bir Bibi ferahlık duydum; elimde yol çantamla aya gidecok otobüslere doğru ilerledim. —:— ĞM oteği Kayla ile mefti çizgilerle aşağlara doğru inen ve yle süslü ovaya doğru uzanan Bursa, benim gözlerimi ve başımı dinlendiren hari- , manzaradır. İstanbulun yanı başında, iki vapur seyahati, kırk beş dakikalık bir otobüs » Düş buçuk saatte ulaşılan bu kadar istirahat yuvasının bulunmasını hayata tlerden biri sayarım ve işten benakik- ün olsun enuhitimi değiştirmek, dinlen- yolundaki bu güzel ve rahat otelde ka- Şantamı, paltomu, şaplnmı alarak ayrıl üzere asansöre doğru ilerledim. Günlerin Peşinden: Suvat tâmirde Birkaç ay evvel Kadıköyle Köp rü arasında İşlemeğe başlıyan Suvat vapuru şimdiye kâdar iki defa tamir için havuza girdi! Be. reket versin ki Etrüsk gibi Su- vat'ın da altı ay garanti müdde. ti varmış. Bununla beraber yi.; e Kadıköy, Haydarpaşa taraf . arında oturan halkın gözünü şen endiren bu yepyeni vapurun böy. ö iki Uç ay içinde Iki defa havu- sa girip çikmasina hayret etme. vek kabil olmuyor, Ben ne vakit İstanbuldan Ka. ıköyüne gider, yahut oradan bu. aya geçerken Suvat'a binmişsem isima İçimde bir ferahlık duy . tum. Beyaz boyası, temizliği, ci- lâsı gönlümü açardı. İçerisine girip te bir kanapeye oturunca| &endimi âdeta yeni, her vakitkin. den başka bir muhit içinde gör. düm. Burada gözlerime yolcular bile değişmiş gibi gelirdi. Hele Ankara, 23 (Hususi) - Adliye Vekâleti müddeiumumiliklere şu mühim tamimi yapmıştır: ” Türklüğü, Büyük Millet sini, hükümetin manevi gah tini, Reisicumhuru ve devletir silâhlı kuvvetlerini tahkir suçları aa müteallik duruşmaların al icrası falllerine karşı, suçların redaati itibariyle din ler üzerinde asabiyet ye heyecan ayandırmak itibariyle ecmiyeti muhafaza bakımından mahzurlu olduğu gibi böyle mahdut suini- yet erbabının edep haricine çikâ- rak hakaret sadedinde sarfettikle- Me “Bu vapurun teknesi beş bölük. müş, maazallah bir kazaya uğ . rasa da bir tarafı su ales öbür bölüklere su girmediği için teh « likeden masun kalırmış,. gibi söz lerin bir çoklarma fazla bir em. niyet verdiğini hissederdim. Bun lardan başka can kurtaranların kolayca alabilecekleri yerlerde istif edilmiş bulunması bu em - niyeti görmiyen gözlere bile 80. kardı. Vapurun her tarafı hava cereyanlarına karşı mahfuz ol - ması ayrı bir meziyeti, Vâkıa bu kadar iyiliklerine rağmen Suvat vapürunu yine ten ri galiz sözlerin aleni celselerde mevzuu bahsedilmesi mill? his Denizbankın kadro-| su tasdik edildi Ankara, 23 (Hususi) — Deniz bankın 1939 bütçesini Vekâlet tasdik ederek umum müdür vekili Yusuf Ziyaya vermiştir. Yusuf Zi ya bu akşamki ekspresle İstanbu- la hareket etmiştir. İstanbulda kadro hakkında tet- killer yaparak teşkilâta atiyen ve- riletek şekil hakkındaki kararını kit edenler vardr. — A birader, bu nasıl vapur? Hele şu tavanların alçaklığma bak!, Diyenler de eksik değildi. Her iyi geyde bile bir kusur aramak bazı insanlara mahsus garip bir tabiat olduğundan bu türlü söz- leri işittikçe hiç ehemmiyet ver. mezdim, İşte “Suvst vapuru ikin. ci defa havuza girmiş, sözünü işitince bu gibilerin kendilerini haklı bulmak için ellerine yeni rum da kendi kendıne biraz &. kılıyorum! Oo Hason Kumçayı çocuğa verilecek nümünenin bir lisanm klâsik telâkki edilmiş par çalarından intihap edilmesi lâzım dır, Yarına ait kıymetler hakkın. da bugünden hüküm vermeğe ve yarınm çocuklarma onu örnek di. ye belletmeğe hakkımız yok!.. Si- nıflar için söyliyeceğim şey de, talebe mikdarımın çokluğudur. Haftada üç saat dersi olan ve yekünu 70 i bulan bir sınıfta ne yapılabilir?.. Öğretmen, talebelerinin zekâ Vekâlete bildirecektir. Bu itibarla kadroda şimdilik bir tebeddül mevzuubahs değildir. —— Valimizin Ankaradaki tetkikleri Ankara, 23 (Hususi) — İstan- bul valisi temaslarıta devam edi- yor, Bugün yanımda Ziraat Vekâ İsti mütehassslari olduğu halde ziraat: enstitilerini siyaret etti. Ekmek ve süt meselelefi hakkın- da tetkiklerde bulundu. kik edilemez; çalışmaları kontrol edilemez, zayıf noktaları Üze rinde durulamaz. Çocuk, bütün sene zarfında iki üç defa derse kaldırılabilir ve kı- sa bir sorgudan geçirildikten son ra kansat notunu alır; işte o ka. dar... Sınıfların intizammı, temizliği. ni, smıflarda disiplinin artırılma sınm netice itibarile çok hayır. İı olacağımı söylemeğe de lüzum görmüyorum.,. 3 — VAKMI 24 ŞUBAT 1939 Sön Haberle Türklüğü, hükümeti ve meclisi tahkir edenlerin davası Gizli ceisalerde yapılacak leri rencide etmek itibariyle « nahsurludur, Ceza muhakemeleri usulü kanı sunun 373 üncü maddesi mucibin ce Umumi âdab ve emniyeti mu bafaza maksadiyle düruşmanı kısmının veya tamamının olarak icras: icabettiğinden ka | nun bu icabı daima gözönünde tw * | tularak bahse mevzu olan suçlar ait duruşmaların mezkür sebeple Te binaen gizli yapılması hususun da mahkemelerden takipte bulu nulması ve keyfiyetin kaza daire- nizdeki cumhuriyet müddelumu miliklerine de bildirilmesi tami- men tebliğ olunur.,, Telgrafların süratla gitmesi hakkında Görüp düşündükçe (Ştumfol'u kaybettik Dün, “Ştumfol,, w gömdük. Türkiyedeki otuz yıllık hocalık ömrünün son on beş senesini, Istanbul Erkek lisesine veren bu değerli arkadaş, tabutu et- rafında talebesini, dostlarını ve meslektaşlarını bir kere da- ba topliyarak, göçtü. Hâmit, tabut için “Dilsiz Ha- Ankara, 23 (Hususi) — Hare-| dp, demişti. Zamanı gelince, ket veya muvaselet zamanlarını| bu tezadın arkasındaki hakikat bildiren yolcu telgraflarının mev- görülüyor. Çelenkler, çiçekler, ritlerine zamanında verilmesi için | bulurdanlar ve hoş kokulu iğ tedbir alınmasını posta idaresi alâ kalılara bilirmiştir, —e Irak parlamentosu feshedildi Bağdat, 28 (A.A.) ajansı muhabirinden: Hükümtle teğriki mesai mese. lesinde zuhur eden ihtilâf üzeri. ne parlâmento feshedilmiştir. Yeni intihabatın yapılacağı ta. rih, heniz tesbit edilmiş değil . dir. Suriye kabinesi kuruldu Şam, 23 (A.A.) — Lütfi Haf, — Havas Dahiliye ve Milli müdafaa na. zırı Mazhar Paşa Aslan. Maliye nazırı ve Hariciye na. zır vekili Faiz Huri, Adiiye nazırı Nesip Bakri, Mimi iktsat nazırı Selim Cam. bar. : My. Faşist meclisi feshedildi Roma, 23 (A.A.) — Eralbu. gün neşrettiği bir emirname ile faşist meclisini iki mart tarihin. den itibaren feshetmektedir. Ye- ni meclis 23 martta toplanacak . tır. Mezkür tarihte ilk defa ola, rak eyalet ve korporasyonlar mec manlar arasında, ben, onun böyle geniş bir manastnı gezer gibi olmuştum. “Gtumtol,, genç bir varlık o larak ilk vazifesine Üsküp ida» disinde başlamıştı. Balkan barbinin kara günle- rinde onun seciyesindeki kuy- vetin, kalbindeki dostluğun be lirdiğini gördük. Dünya savaşmda, Suriyede blihassa “Halep,, te yine onun bu temizliğine şahit olduk. Al man erkânı harplerinin, birer ilâh kadar mağrur dolaştıkları zamanlarda, Ştumfol, Türkün içini görmüş bir insan vloğani. 16 bizimle beraber incinmiş, ü- zülmüştü. Nihayet mütareke cehenne minin bu toprakları kapladığı günlerde de onu yine aramızda gördük. Yüzü gamla bulutlu # di. Zafer şenliklerimizde de pek baklı olarak yüreğini sevinçle doldurmuştu, Dert ortağımız, serinç ârka - daşımız Ştumfol, lisede yalnız değerli bir muallim, sevimli bir mürebbi değildi, Mektebin her şeyile alâkalı bir varlıktı da, Bir gün bakarsınız, elinde keman kutusile, ders vaktinden saatlerce sonra kapıdan çıkar dı. Bu, onun müesseseye harca” ve kabiliyetlerini değil, isimleri. ni bile öğrenemez. Bunlara veri. len vazifeler ciddi bir tarzda tet. i yapan: Hasan Bedrettin dağıttığı dık hava ile sarılmak hoş, çelikli sıcak su ile yıkanmak zevkli... Soyundum, dökündüm, uzandım, dinlendim ve akşam yemek vaktine doğru otelin holüne indim. Yazın kalabalıktan yatılacak oda, oturulacak yer bulmnk im kânsız olan, salonları, terasları cazbant sesi ile çalkalanan, bahçe- sinde kadınlı erkekli, yerli ecnebi kibar bir sosyete halkının gü- rültüler ve kahkahalarla dolaştığı Çelikpalasta kışın ağır bir ses- sizlik hülküm sürer ve hemen hemen Merinos fabrikası ile alişve- riş etmek üzere gelmiş »» birer ikişer gece kalıp geçeck olan İş adamlarından başka kimseye tesadüf edilmez. Yanmdaki arkadaşı ile hararetli bir pazarlık içinde hesaba dalmış gibi görünen bir tüccar köşedeki #msanın başında hem konuşuyor, hem önündeki kâğıda bazı rakamlar yazıyordu. Beri açık mavi gözleriden, hele garip şekildeki giyinişinden ecnebi ol- duğu besbelli idi — pipo içiyorlar ve birbirleriyle konuşmadan etraflarına bakmıyorlardı, San saçlı, kırmızı yüzlü, mavi gözlü adam ucu yukarıya doğru kalkık burnu ile sanki bavayı koklu- yor gibi idi. Burta ipeklilerinin, elişlerinin ve kartpostalların teşhir edil. diği vitrinin önünde bir kadın bir erkek — karı koca olmalı — yaşlı iki ecnebi ayakta duruyordu. Oteldeki müşteri kadrosunun bu mevsimde böyle sekizi, onu bulmasını hayretle karşıladım ve ilerleyip yemek salonuna geç- tim, benim için hazırlanmış olen masaya oturdum. No7. Az kalsın küçük dilimi yutacaktım. İstanbuldan Mu- 'danyaya gelirken vapurda rastgeldiğim genç ve günel kadın an- nesiyle birlikte, karşımdaki masada karşılıklı oturmuşlar, yemek yiyorlardı. Demek onlar da buraya gelmişler, demek bir otelde yiz, bir çatının altnda yatacığız, &yni ılık havayı teneffüs ede- ceğiz, ayni sılonda oturup ayni koridorda dolaşacağız, ayni asan- sörden. Bu tesaklüfe sevindiğimi açıkça söylemeliyim. Ben bekâr bir adamım; bu kadın genç ve güzel.. Baraya gerçi birkeç gün için sl tevhit edilmiş bir halde içti, | VÜ! fasla bir emektir. Şimdi iyecektir. (Lâtfen sayfayı çeviriniz) dinlenmeğe geldim ama bu dinlenme eğlenme ile bi sany ile birlikte olursa Bir taraftan yemek yerken bir taraftan da yangözle onları | tetkik ediyorum. Ana kız hemen hemen hiç konuşmayorlar, Ağır ve iyi giyinmiş olan yaşlı kadının gün görmüş, kibar mânalı, se vimili bir çeliresi var. Kız ciddi bir akşam elbisesi giymişti; göz- leri yemek tabağmın içine dalıp kalıyor, çatalını teredfitle, ka- rarsızlkla, nazlı bir hareketle, yavaş yavaş ağzına götürüp geti- riyor, Yuvarlaklığı gözü okşayan omuzları hemen bir hıçlarıkla sartılacakmış gibi duruyor. İştihayı davet eden beyaz güzel boy- nunu insanan hemen yerinden kalkıp uzanıp öpeceği geliyor; mat beyaz renkli çehresinde boyasız pembe dudakları, vazkian mi matiz gibi dudaklarımı çekiyor, Uzun kirpikleri yürüne gölge ve- riyor, Masanın kenarına bırakıp unutmuş olduğu sol elini seyre- diyorum. Küçük, tombul, pembe beyaz bir el ki, manzarası beni fevkalâde beyecanlandırıyor. Kendimi tutamıyacığım, yerimden kallıp yanına gideceğim, bu güzel küçük eli bir yavru kuş gibi avuçlarımın içine alacağım, dudaklarıma götürüp kana kana öpe- ceğim diye ödüm kopuyor. Ben dainm böyleyimdir; fetanbulda bin bir güzel kadın et rafından akıp geçer, aldırmam da seyahatte, bele Anadolu seya- hatlerimde şöyle böyle alımlı bir kadınla karşılaşsam, ehetmiyet- li sarette meşgul olmağa başlarım; rahatsız olacak şekilde dü- şüncemi, duygumu ona bağlarım. Demek İstanbuldaki çokluk içinde müstağniyim; Anadoludaki yokluk içinde sinirlerim ayak- lanır, fena bir buy! Bir teselli noktası şu: Bir garp filozofunun dediği gibi az çok tatmin edilen bir istek yerini çok defa yorgunluğa, tilesinme- ğe, scınmağa, vicdan âzabna ve daha başka duygulara bırakıyor, Doynmış, bılamış, yılmış olan temayül tıpkı sonbaharda bir ağacın yapraklarını dölmesi gibi unsurlarını salıveriyor. Doyurulan 14- teklerim, başlangıçta ne kadar şiddetli olur olsun, sonunda işimde büyük bir sarsmtı bırakmadan silinip kayboluyor da ra hat ediyorum, (Devamı var)