Kü Din işi — ed e PİR vin m VAKITın birle, Yolcular, İsemimı ve evlidir Yal e onu si WE Ne ç, “A? Bu yağmurda nere- Biyer td, Bekler n dakik al ep Ki Hadi du, Kii had e Ra ve Zen herifin yüzün- m. Dükkân, koşa ko. lik yer, Iki dakikada et olur, Bösterdiği bu endişe- Kn Tüldü, iği endişe çük Hikâveleri itmus ve Johnaton yol- kazayı #tiği noktada bir oto- olmuş dan yaralanmıştır. Mary ve kaza netice, bir kadın ölmüş, deki kadın 25 ya Böre, geçen sene İngilte- kazaları “a bir kişi İN, yold, ine nda altı bin beş- ölmüştür. a koşa koşa git- şaşırmıştı. Seslen. gördü ve durdu. k Bileti vardı. Nefes ne- “T yandan da gülüyor- Hikâyenin almıya çalışarak; € süt bırakmamış. dükkân kapanır harriri muavini olan İki dakika da tek- topu altı dakika, kendi kendine oy- ma, koşalım. Yok- ralanmış mı idi? Kalbi, vücudunu sarsacak derecede atıyordu. Ya. vaş yavaş kolunu, ayağını oynat- maya çalıştı. oşalım. Bakalım| (Karısına baktı. Gözleri kapak idi, — Nasılsın, karıcığım? Bir ye- rine birşey oldu mu? alarak başlıyor. ik rüzgâra karşı koş- Yazan: Ralph Me Carthy altı rorana, on iki filme mevzu çıkabilecei olsa bunların hepsini yazacağın: söyler. Bu hikâyesini büs kazası üzerine yazmıştır. Hikâyesine, hâdiseyi bir MM Altı B Bi Çeviren: v. Gi. Muharriri Ralph Me Carthy (Ralf Makkarti) hikâyelerinin mevzuunu günlük hayattan ve bilhaşssapolis vakalarından alan bir mu- barrirdir. Ayni zamanda büyük bir Londra gazetesinin başmu.. hikâyeci her gün gazetelerdeki vakalardan ği fikrindedir ve vakti de bir oto gazetede: — Doktor, dedi, vaziyeti vahim mi? söyleyin bana eğer... Lâkin adam arkasını döndü: — Bakalım, dedi, birazdan an- ağız. Kadını kaldırdılar, o beyaz im. dat otsmobiline koydular. Kocası da arkasından atıldı. Fakat bir po-| inden ri sir olduklarım söylüyorlardı. Ya- pabilecekleri bir şey olup olmadı- ğını sordular. — Hayır, teşekkür ederim, de. di. Hâdise hakkında polisten malü- mat alabileceğini söylediler. Ör dakika sonra da dışarda, yağmur altında idi. O zaman âklına çocuğun sütü geldi, Tim'in süt vaktine yetişme- si için acele etmesi lâzımdı. Tak- si çağırdı. (Yedi ay evvel, evlen- melerinin yıldönümü münasebeti. le otomobile binmişlerdi. O za- mandanberi ilk defa clarak şimdi biniyorda.) — Mümkün olduğu kadar çâ- buk, dedi. Çocuğa akşam sütünü vereceğim, Şoför güldü. — Peki efendim, dedi. de çocuğum var, bilirim... Adam oturdukları katın kapısı na geldikleri zaman kendi kendi- ne; — Çocuğu çok beklettik mi aca ba? diye soruyordu. Kapıyi açıp içeri girdiği zaman çocuğun ağladığını duydu. Çocuk üç aylıktı. Oyuncağının başında | durmuş, yatı ağlıyor, yarı gülü- yordu. —Dadadada.. Adamın yapacak işi vardı, Tees sür zamanı değildi. Başından şap- kasını, arkasından paltosunu attı, Benim $ — VAKIT 13 ŞUBAT 193 Barselonanın Son Günleri: S Felâketin rengi b larının altında Biraz sonra, Blum ile Dormoy, Havas Ajansının önüne dutmuş- lar, ajansın verdiği haberi okuyor» lar. Okudukları her kelime hâdi- seyi gözlerinin önünde canlandı- rıyor, Mecliste Bonnet sözlerini biti- iyor. Celse tatil ediliyor, Ruzna- medeki meseleleri tetkik etmek Ü- zere parti gruplari toplanıyor. Hariciye Nazırı Bonnet Radikal grupunda tekrar beyanatta bulu- nuyor: — Akdenizdeki yolların hürri- yeti meselesini mi ileri sürüyorsu- eyazdır, denebilir Her tarafta beyaz yatak çarşaf- çocuklar uyutuluyor * riyor ve bir kahve İstiyor, Otelin salonu geniş. Fakat kö- şe bucak bavullarla, çantalarla do- lu, Alvarez Del Vayo daha Fransız toprağından çıkmadan, İspanya- İdan gelen muhacirlerle karşılaşı- yor. Demek halk, onun zannetti ğinden daha büyük bir panik şek- linde kaçıyor? Otelin yemek salonunda, bir masaya on dört yaşlarında bir kız çocuğu oturmuş, bir elinde ek- mek, bir elinde bir parça sucuk, bir ondan ısırıyor, bir ondan. — Çok yimeyeyim, diyor. Ye- lis onun otomobile girmesine mani | nuz? Bu meselede Fransız - İngi- VA RR yn e Bra la İn, lada, O We © zaman oldu. Yolun öbür tarafından | dn inledi. İİ e İ — n f Atan ii mi Kl “ e kâbus gibi olmuştu. iy, a, Sai ek iy Karş ik a Na taya ri farkediyor- x ete Şi ye İşe ada VA Sözlerini şoförün iş y va iü a “I ancâk birkaç met- gördüler, Adam Yüuna kolunu dolaya- kire; va kırmaya çalışan ş0- ndeki yüzünü göre- » Son deydz ileri iz dün üzerinde bir ba Bördü, 0 *rinin caddedeki V arlanmaş olduğu: a wp Kapa, ti Alpa, >caya kadar o. tr *rinde buldu, Karı- kocanı, iş seye imkân; yoktu. biş Pera, Ai Karısını kımıldatmak istedi. Ka- — Üzerime bir şey düştü, dedi. Adam ilk defa olarak korkmuş- tu. Telâş içinde bağırıyordu: — Imdat! Yetişin! Ahali ona doğru koşuyordu. Bi- risiş — Çabuk! diyordu. Otobüsün altında bir adamla bir kadı var.| Adam o zamana kadar koşan bir polis hiç görmemişti. Bu ağır tavırlı, kaplumbağa adamların bu kadar çabuk koşabileceklerini hiç zannetmiyordu. | Polisler onlara doğru koşuyor, ötomobil çanları çalıyordu. İki imdat otomobili geldi. Dururdur-| maz içinden sedyeleri çıkardılar. Yağmur hâlâ yağıyordu. Sular i- liklerine kadar işlemişti, Karısı da mütemadiyen inliyordu. Adam: — Merak etme, yavrum, dedi. Biraz sonra birşeyin kalmaz. Şim- di geldiler bizi kaldırıyorlar bu- radan, imdat otomebiliyle gelen adam. lardan biri hemen Üzerlerine iğil- di. Polis orada toplanmış olanla- ra otobüsü biraz kaldırttı. Otobüsü biraz kaldırabildiler. Fakat bu ka darı kâfi idi zaten, Adam ayağa kalktı ve karısmı bacaklarından tutup çekmek iste- di. Fakat kadın, kocasının kolları- na yapıştı. Adam, onu yere bırak. mamak için kollarından tuttu. Ka dın sağ elinde süt şişesini hâlâ 8- kt sık: tutuyordu. Şişeye birşey olmamıştı. Adam aldı şişeyi, pal- tosunun cebine soktu. — Karım yaralanmış! diyordu. Ona bakın, beni bırak, bana bir şey olmadı, Kadını tuttular, ayağa kaldırdı” lar. Adam karısının üzerinde kan gördü. Parmağınızı kestiğiniz za- man koyu kırmızı bir kan akar, öyle bir kıpkırmızı kan. Biri: — Çabuk, yere yatırm, diyor- du. Kadını bir sedyeye yatırdılar, Polisler halkı geri çektiler. — Çekilin, başına toplanmayın, hava alsın! Bir kadın da: — Vah zavallı! diyordu, Benzi kül kesilmiş, Hakikaten, kadının yüzü bem- beyaz olmuştu. Yalnız, üzerinde damarlar kırmızı kırmızı belli olu yordu; adam bu damarları o zama -İna kadar hiç görmemişti. Birden” bire telâşa kapıldı. Ya eğer. Sıhhi imdat otomobili ile gelen adamlardan birini kolundan tuttu; doğru geliyordu. tarafa çekti ve: tI yavrum! di- Vi. seselns doğru geliyordu. her şey olduğu ra, adam tek- kedebildi. Sesleri, » eline ve vücudu” tti, Şoförün yü- havaya kaldırmış, Otobüsün o ko. rsının inlediğini m bağırdığını, *n gelen çığlıkları A sarıldığı için 1s- uE eden zaman *Şti ve her şey A Yükselen bir ge- âratma almış, onu istiyordu. Ka. Rae Kaza ta- ada, yi kal, r gözleri Tina çıkmıştı, Syorlardı.. Adam Siğlık attığını, ka. çe Samların kırıldı bi mutbağa gitti, sütü koydu kayna | maya. Sonra geldi, çocuğu kuca- ğma aldı, Akşamları çocuğa ne yapılıyor- du? Evvelâ banyo, sonra gece ça-| maşırı, daha sonra ağzına emzik- li süt şişesini verip yatağa. Dikkatle davranarak çocuğu soydu, Çocuk, elbiselerini bu el ) terin çıharmasma alışmadığı içi bağırmaya başladı." Adam. çocu- ğun yürünü sildi, banyoya götür“ dü yıkadı, kuruladı, karısının yap İmdat otomobilindeki adam ba. | ğı gibi podra serpti. şı ile işaret etti. O da karısına: Sonra dizlerinin Üzerine oturt. — Mary? Mary? diye seslendi. | tu, kundağa sardı, bağladı. Çocu- Duyuyor musun beni? Mary, yav- Fun gül gibi kırmızı dudaklarımın rum? arasına lâstik emziği verdi, Çocuk Kadı gözlerini açtı. İnler gibi: başladı sütü eme eme içmeye. Bu — 'Tim'in akşam sütü saat al-/süt onlara ne pahalıya mal olmuş- teda, diyordu, Acaba altıya kadar tu! eve gidebilir miyim? Çabuk gide | Adam ancak ondan sonra kede- lim... ri ile başbaşa kaldı. Kucağındaki Sesi gittikçe sönüyordu. Oto- çocuğa bakiyor ve karısının bak. mobildeki adam kadının nabzınt| tiğr gibi yapmaya çalışıyordu. Son tuttu.. Hastahaneye varmadan Üç |ra birdenbire, kendini tutamadı, dakika evvel kadın ölmüştü. hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Memura ismini, karısının yaşını Öyle sarsıla asrsıla ağlıyordu ki, söylerken gözlerinden yaş akmı./ çocuk da başladı ağlamaya. oldu. Otomobilin krom kaplı olan | içi ilâç kokuyofdü. İ Yardımcı doktorlardan biri; — Bırakın, dedi, oda girsin. Kocası, Otomobilin kapısını kapadılar. Çan çala çala hareket etti ve cad- deden hizla ilerlemeye başladı. tırap çekiyor mu, acaba? / ayır. Şimdi artık çekmi- yor. — Kendisi ile görüşebilir mi- yim? Bir dakika, İiz beraberliği tamdır, İki memle-| ketin fileları Akdenizde bekliyor. “Cumhuriyetçilere silâh mı gön- derelim, diyorsunuz? Tam Barse- lonaya girerken Frankonun eline Fransız mitralyözleri düşmesi iyi mi olur tantyorsunuz? 27 Kânumusani, Fransız bududunda Bir Kız Çocuğu Ve Bir Parça Sucuk Perthus Fransadan İspanyaya giden yolun iki tarafına yerleşmiş bir köydür. Köyün sol yakasında» İ ki evler İspanyol topraklarında ka- hır, Köyde bir tek otel var. Na otomobili bu otelin kapısı önün- de duruyor. M. Del Vayo içeri gi- yük birşey kaybettiğini bilmiyor- du: Paha biçilmez, dünyada her şeyden daha nadide bir şey kay- betmişti o, — Minnacık çocuğum... Minna- cık çocuğum benimi Ne olacaksın sen şimdi? O zamana kadar başkasının ağ- ladığını hiç görmemiş olan çocuk yordu, ağır bir tavrı vardı. Adam-| OAdam on dakika hıçkıra hıçkı. babasına bakıyor ve gülüyordu. ME m lar nazik kimselerdi. Çok mütees-İra ağladı. Çocuk, babasının ne bü — VAKIT'ın kitap seklinde roman tefrikası — dökülüyordu. Bu 8 ti, MORTLAK mek yemeyi epeydir unuttum, mi- dem bozulur. Bu kız, Fransız tabiiyetinden olduğu için, annesi ile berâber, ilk olarak hududu geçmiye muvaffak olanlardan biri, Gözleri sevinçle parlayarak: — Yarn Paristeyiz! diyor. Üç gündür yüryoruz. Üç gündür yü- zümü yıkadığım yok. Patise gide- lim bir, üstüste tiç kere yüzümü yıkayacağım. Alvarez del Vayo'nun gözleri yaşarıyor. Hemen kesap görüyor ve otomobiline binerek gidiyor. İki yüz metre gittikten sonra İs- panyol topraklarındaki ilk nöbet. şi karakolları yumruklarını alın- larına götürerek kendisini selâmı» kıyorlar, Vadide de ilk Ispanyol köyü karşıma çıkıyor. Köyün ismi Jun kueras. Burada yola karşıdan kar- şıya bir ip germişler. İpin arkasın- da büyük bir kalabalık var: Ka. dın ve çocuklardan mürekkep bir kalabalık. İpin kesilmesini bekli- yorlar. O zaman hayata doğru ko- şâcaklar... Fakat daha iki gün bek liyecekler. Kalabalık dakikadan dakikaya artıyor. (Arkası var) 73 sahne bir saniye sürmüş, sürmemiş» Kendime gelince, ilk duyduğum söz, Madam Per. rodonun: — Matmazel Karmilla ne oldu, nereye gitti? Sözleri oldu, — Bilmiyorum, dedim, fakat, peşinize doğru gel. migti, — Hayır. Görmedim. Bunun üzerine Karmilla diye seslenerek aramağa başladık. General kendine gelmişti: — Ne, diye sordu, ismi Karmilla mı? — Evet. — Ya... Yani Millarka ismindeki harflerin başka türlü sıralanmışı! Vaktile asil ismi Mirkalla idi, da. ha doğrusu Karnstein kontesi Mirkatla! Yavrum... Buradan uzaklaşınız! Kiliseye koşu. hüz ve papas gelene kadar oradan çıkmayız. 'Tam bu esnada, içeriye oduncu ile beraber, ihti - yar orman bekçisi girdi. General onu görünce yanı. ha gitti, babamı da sürüklemişti, Üç adam, orada, uzun uzun konuştular, Nihayet babam yanıma gele. rek: — Kızım, dedi, vakit geçikti. Dönelim, Eve dönünce, Karmilladan bir haber olmadığını gördüm. ve artık müthiş hakikati anlamıştım. Hort Jak o idi.